Şimdi Ara

Dünya Petrol Krizi - Peak Oil (144. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
3.090
Cevap
40
Favori
188.719
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
4 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 142143144145146
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • Siz doğru bildiğinizi yaptıktan sonra karamsarlığa gerek yok. Çünkü bunları birilerine anlattığınız zaman umursamadığını ve başına gelecek olana razı olduğunu görürsünüz. Yani başına geleni hak eder.

    Durumun vehameti iklimin bozulmasında filan değil, toplumun düzeltici önlemler almasını sağlayacak mekanizmaların tıkalı olmasında. Yani diyelim yer altı su düzeyinin düşeceğini öngördünüz. Tarımsal sulamanın verimini artırmak gerekiyor. Egemen bir ulus iseniz, yani toplumun bileşenleri toplumsal sözleşmenin gereğini yerine getirseler, yani görevlerini yapsalar sulamanın verimini artırır, sorunu çözer veya hafifletirsiniz. Ama toplumun bileşenlerinin neredeyse her biri yukarıda örneklediğim gibi omuz silkiyor ve günü kurtarmaya bakıyor, "benden ötesi ve benden sonrasi tufan, hatta sabah tufan olsun, yeter ki bu gece rahat uyuyayım" diyorsa toplumsal sözleşmeye ihanet ediyor, doğa yasalarına karşı geliyor, ettiğini buluyor demektir. Geleceğin bugünden kötü olacak olmasının asıl nedeni köylünün para kazanamaz duruma gelip tarlasını şirkete verecek olması. En basitinden pazar mafyasının varlığını bile bile pazardan sebze meyve alıyorsanız siz başınıza gelecek olanı hak ediyorsunuz, üzgünüm. Çiftçi dostunuz kendi zehirli ürününü kendisi yemiyorken ve bunu pişkin pişkin söyleyebiliyorken onun yüzüne tükürmüyorsanız başınıza gelecek olanı hak ediyorsunuz. Biri size organik pazardan alışveriş etmeyi önerdiğinde "aman onlarda da hile varmış geçen televizyonda bilmem kim öyle dedi" diyorsanız başınıza gelecek olanı hak ediyorsunuz. Kim çözüm önerirse önersin elinizin tersiyle itiyorsanız başınıza gelecek olanı hak ediyorsunuz. TEMA kredi kartı satarken, yani aradaki bağlantıyı göstermek uzun sürer ama, kendi varlık nedeniyle çelişiyor iken bir protesto mesajı atmadıysanız başınıza gelecek olanı hak ediyorsunuz. Bu parti tarımı, kuraklığı, erozyonu nasıl çözecek diye düşünmediyseniz oy atarken, başınıza gelecek olanı hak ediyorsunuz. Çocuğum ne yesin, büyüyünce ne iş yapsın diye araştırmak yerine dizi izliyorsanız başınıza gelecek olanı hak ediyorsunuz. Hatta dolmuşçu çök dediğinde çöküyor iseniz başınıza gelecek olanı hak ediyosunuz. Aslında geleceğin bugünden kötü olacak olmasının nedeni, insanların geleceğin bugünden kötü olacağı haberini umursamamaları.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi nlty2000 -- 6 Şubat 2014; 23:27:21 >
    < Bu ileti tablet sürüm kullanılarak atıldı >
  • Toplumun;akılcılıktan uzaklaştığı oranda başına gelebilecek her türlü felaketi haketmeye başladığı konusunda sizinle hemfikirim.Gündelik yaşantımda,olabilecek durumların farkında olmam,maalesef gelecek durumumu çok fazla değiştirmiyor.Biz de bu toplumun parçalarıyız,bu felaketler direkt olarak bizi ve evlatlarımızı da etkileyecek.Yapabileceğim tek şey; bireysel bazı önlemlere başlamak - ki bunların da effektif olup olmayacağını zaman gösterecek.
  • Siz şuna karar verin: Ortadaki yıkımın, bozulmanın bir parçası mı olacağım, yoksa bir iyileştirici mi? Kimyasal terimlerle; katalizör mü olacağım, inhibitör mü? Duvara tam gaz giden bir arabada gaz mı olacağım, fren mi? Araba duvara çarpacaktır, ama siz bunun sorumluluğuna ortak olacak mısınız? "Benim bu ahlaksızlığa hiç katkım olmadı. Bankalar benden para kazanamıyor. Bu parti benden oy alamadı. Ormanın yok olmasında payım yok. Yetenden fazla doğal kaynak kullanmıyorum..." gibi cümleleri kurabildiğiniz oranda eliniz temiz olur. Kendini korumak da yapılması gereken bir şeydir, ama amaç olmamalıdır diye düşünüyorum. İnsanlara çaresiz oldukları ve ne yaparlarsa yapsınlar sonucun değişmeyeceği mesajını vermek yıkıcı. Çevremde gördüğüm çoğunluk kendini ve başkalarını buna inandırmaya çalışıyor. İçten içe biliyorlar ki yalan söylüyorlar. Herkes bir şeyleri değiştirebilir. Ben işyerime kredi kartı satmaya gelen bankacılara Dünyayı ve Onun Yüzde Beşini İstiyorum öyküsünün çıktısını verip yolluyorum. Kendisi farkında olmasa da o gün onun için bir şey değişiyor.

    < Bu ileti tablet sürüm kullanılarak atıldı >
  • Dünyanın en büyük güneş enerji santralı IVANPAH bugün devreye girdi.
    392 Megawatt gücündeki bu santral 140.000 evin elektrik ihtiyacını karşılayacak kapasiteye sahip.
    Ayrıca en az 2100 kişiye de daimi iş kazandırmıştır.

    Şu anda dünya çapında hizmette bulunan nükleer santrallerin çoğunun hizmet kapasitesinin ortalama 400-500 megawatt, yeni yapılanların da ortalama 900 megawatt olduğunu göz önüne alırsak yapılan işin büyüklüğü biraz daha ortaya çıkar.

    Bu tür santraller nükleer gibi global ölümcül tehlikelere sahip olmayan, hiç bir şeye yaramayan ve kullanılmayan uzak, ıssız ve çorak bölgelere kurulabilme gibi bir özelliğe sahip. Örneğin çöllere.
    Avrupa Birliğinin de de bunun gibi devasa güneş santrallerini Kuzay Afrika'da Sahra çölüne kurma ve buradan elde edilecek elektriği enerji nakil hatlarıyla Avrupa'ya taşıma gibi planları var.

    http://www.brightsourceenergy.com/stuff/contentmgr/files/0/8a69e55a233e0b7edfe14b9f77f5eb8d/folder/ivanpah_fact_sheet.10.12.pdf


     Dünya Petrol Krizi - Peak Oil



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi ihg70 -- 13 Şubat 2014; 21:12:16 >
  • 14 bin dönüm (14 km2) arazide 392 MW kapasitede santral inşaa edilmiş.
    Keşke maliyeti hakkında da bilgi olsaydı.

    Akkuyu santralinin 4800 MW kapasiteye sahip olacağı söylenmiş.

    Yaklaşık 4 adet 20 km2'lik alana kurulabilecek güneş santrali ile aynı kapasiteye erişilebiliyor.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • evet güneş ,hidrojen üretimi vb konular geleceğin elektrik üretimi ve kullanımı konularından en önemlilerinden biridir.

    Ancak nükleer ile asla kıyas edilemez ,nükleer güç hesapları 24 saat üzerinden yapılırken , güneş panelleri güç üretimi değişken ve stabil değildir.Kaplacağı alan ise katmerli olduğu
    3500 acres de anlaşılmakta .

    Dönüm başına ne kadar enerji üretiliyor ona bakmak lazım. Ancak çöl ve verimsiz araziler üzerine kurulması farklı yatırım maliyetleri oluşturacağı ve maliyet analizinde fark yaratacağı için tercih edilmektedir.
    Bu sistem yansıtmalı şekilde güneşten yararlanıldığı için verimi yüksektir , bireysel güneş panelleri ile kıyaslanamaz.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi vezir -- 14 Şubat 2014; 16:41:55 >
  • Hidrojen konusunda en yeni teknolojik gelişmeleri, bir mesaja sığacak kadar yazabilir misiniz vezir? Araştırma yapınca derya gibi bilgi geliyor önümüze. Mühendis de olmadığımız için çok fazla özümseyecek bir bilgiye ulaşamıyoruz. Kısaca, Hidrojen'den elektrik üretilmesi, hidrojenin içten yanmalı motorlarda kullanılması, hidrojenin ısınma amaçlı kullanılması ve tüm bunların düşük maliyetli olması konusunda son bir yıl içinde öncekine göre kayda değer gelişmeler var mı? Geleceğin enerjisi olması konusunda hala ümitli olmalı mıyız? Tam olarak yaygınlaşması için 20-30 yıl daha beklemek gerecek mi?
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Erzurum lu

    Hidrojen konusunda en yeni teknolojik gelişmeleri, bir mesaja sığacak kadar yazabilir misiniz vezir? Araştırma yapınca derya gibi bilgi geliyor önümüze. Mühendis de olmadığımız için çok fazla özümseyecek bir bilgiye ulaşamıyoruz. Kısaca, Hidrojen'den elektrik üretilmesi, hidrojenin içten yanmalı motorlarda kullanılması, hidrojenin ısınma amaçlı kullanılması ve tüm bunların düşük maliyetli olması konusunda son bir yıl içinde öncekine göre kayda değer gelişmeler var mı? Geleceğin enerjisi olması konusunda hala ümitli olmalı mıyız? Tam olarak yaygınlaşması için 20-30 yıl daha beklemek gerecek mi?

    Aslında beklemeye gerek yok ancak alternatif sistemlerin maliyetleri halen oldukça düşük birim maliyeti düşürülmeden kullanılması biraz uçuk projeler gibi kalıyor. Sistemin özünü anlatabilmek için ısı pompası sistemi mantığını anlamak gerek.

    Mesela güneş sistemleri ciddi ısı üretimler bu ısı ile hem soğutma hem ısıtma hem de enerji üretmek mümkündür . Ancak en verimiz olanı enerji üretmektir. Bunu yerine hidrojen üretmek kullanılacak çözümlerden biridir.araçlarda kullanımı hidrojeni yakarak değil yakıt hücresi sistemi ile enerji üreterek kullanmak daha verimlidir . En büyük kısır döngüsü hidrojeni üretmek için hep enerji harcanıyor olmasıdır. Atık ısı ile bunun önüne geçirebilirse ısı havaya salınmak yerine sıcaklığı düşürülecek hem daha az ısı atılımı yapılır, hemde yan ürün olarak hidrojen depolanır.

    Benim görüşüm ,
    Magmadaki ısı sonsuz denilebilcek kadar bol ısı kaynağıdır ve bundan yararlanmak günümüz için büyük bit kayıptır, petrol ve kömür gibi kaynaklar azaldığında fiyatları artacağı için diğer sistemler ortaya çıkmak için diğerinin piyasa dengesini beklemektedir, maalesef,

    4.nesil nükleer santraller atık ısıyı soğutma kulelerini yanına hidrojen üretim sistemi kurarak genel verimi artırmaktadır ve hidrojen üretim maliyeti düşmektedir,

    Özetle hidrojeni evinizdeki lityum ion piller gibi düşünün , pil verimi bir başlık ise hidrojeninde benzer başlıkları vardır. Evinixdeki pili veya cep telefonun pilini prize sokarak şarj ediyorsunuz ,hidrojeni sistemleri ise ısı kullanarak doldurup boşaltıyorsunuz.hidrojen hibrit başlığını araştırabilirsiniz.

    < Bu ileti tablet sürüm kullanılarak atıldı >
  • yeni bir kriz mi geliyor sorusunu cevaplamadan once aşağıdaki yazının okunmasını öneriyorum.

    Kaynak :BBC Türkçe Robert Peston

    BBC Ekonomi Editörü

    19 ŞUBAT 2014
    ---------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
    Çin'in 30 yıllık modernizasyon ve ekonomik mucize döneminin sonuna yaklaşıp yaklaşmadığımız sorusuna cevap aramak için Vuhan kentine gittim.

    Son birkaç yılda Çin'de inşa edilen şeyleri kabaca sıralarsak şöyle bir liste ortaya çıkar: Her beş günde bir gökdelen, ayrıca 30 havaalanı, 25 kentte metro, dünyanın en uzun üç köprüsü, yaklaşık 10 bin kilometrelik hızlı tren hattı, toplam 35 bin kilometre uzunluğunda otoyollar ve başdöndürücü bir hızla inşa edilen ticari ve iskân amaçlı gayrimenkuller.

    Mısır'daki firavunları ve Romalıları gölgede bırakacak türden hummalı inşaat çalışmalarına iki şekilde bakmak mümkün.

    Bu, hızla kentleşen bir ülkede gerekli bir modernizasyon olmakla birlikte, aynı zamanda sürdürülemez büyüme kaynaklarına sahip dengesiz bir ekonominin de göstergesi.

    Çin'de ekonomik büyümede gözlenen yavaşlama, mali piyasalarda son dönemlerde ortaya çıkan gerginlik belirtileri ile birleşince 2007-08'de başlayan küresel mali krizin üçüncü dalgası olarak değerlendirilebilir. Bu krizin ilk dalgasını finans merkezlerindeki çöküş, ikincisini ise Euro Bölgesi krizi oluşturmuştu.

    2008 sonbaharında Lehman Brothers'ın çöküşünü takiben dünya ticaretinde ani ve keskin bir düşüş yaşandı. Büyümesini esas olarak zengin Batı'ya ihracata borçlu olan Çin açısından bunun etkisi büyük oldu. Batı ekonomileri daralıp da satın alma işine son verince Çin'deki fabrikalar şalterleri indirdi.

    O dönem yaptığım ziyaret sırasında Çin'de yığınlarca göçmen işçinin tası tarağı toplayıp köylerine geri dönüşüne tanık oldum. Bu durum hükümet açısından alarm vericiydi.

    'Kredi muslukları açılınca...'
    Bunun üzerine ABD hükümetinin ısrarıyla Çin hükümeti devasa bir teşvik programı başlattı. 670 milyar dolarlık kamu harcamaları paketi açıldı ve devlet bankalarına ''Kredi musluklarını açın" talimatı verildi.



    Bu programın bir anlamda işe yaradığı da söylenebilir. Zengin Batı ve Japon ekonomileri durağanlık yaşamaya devam ederken, ekonomik büyüme -üstelik hızlı bir şekilde- geri döndü ve son 30 yıldır olduğu gibi %10'lar seviyesine yeniden ulaştı.

    Bunu iki şekilde ele alabiliriz.

    Çin, canlandırma programının uygulanmasına başlanılmadan önce bile, herhangi bir büyük devletten bile daha hızlı oranda yatırım yapıyordu.

    Krizden önce, yatırımların gayrisafi ülke içi hasılaya oranı %40 civarındaydı. Bu oran, çoğu kalkınmış ülkenin üç katı.

    Krizden sonra da, canlandırma paketleri ve inşaat hamlesiyle birlikte yatırımın GSYİH içindeki oranı %50'yi buldu.

    Durum şu: Eğer bir ekonomi refah ve istihdam yaratmak için böylesine büyük bir hızda yatırım yapıyorsa; bu yatırımların ekonomik geri dönüşüm sağlamayacağı, bu yatırımın mantıklı bir karar alma mekanizmasının sonunda ortaya çıkmadığı kesindir.

    Bu nedenle Çin'de, bazı yerleşim yerlerindeki dev sitelerde kimse yaşamadığı için ışıklar sönük, bazı otoyollarda trafik neredeyse araç yok denecek kadar sakindir.

    Ancak bu harcamaları ve yatırımı sorunlu hale getiren finansmanıdır. Borçlanmada bir patlama yaşandı. Çin'in borcunun GSYİH'ye oranı %15 civarında artıyor.

    Fitch'in eski piyasa uzmanlarından Charlene Chu, insanların Çin'de bir kredi patlaması yaşandığının farkında olduklarını belirtirken, şu karşılaştırmayı yapıyor:

    "Bütün bunların başladığı 2008'de, Çin bankacılık sektörünün büyüklüğü yaklaşık 10 trilyon dolar civarındaydı. Şu anda ise 24-25 trilyon dolar. 14-15 trilyon dolarlık bu artış neredeyse ABD'nin ticari bankacılık sektörünün büyüklüğüne denk. Amerikalılar için bu büyüklüğü yaratmak 100 yıl almıştı. Bu Çin'in ABD sisteminin tamamını 5 yılda inşa ettiği anlamına geliyor."

    Kredi balonunun patlama riski
    Zengin Batı'da yaşayanların, hızla büyük bir borçlanma yaratan mali sistemin riskleri konusunda ders almaya ihtiyaçları olmadığı bilinir. Çin'de, İngiltere'nin tehlikeli bir şekilde yaşadığı gibi, bu borçlar 'gölge' bankalar olarak nitelenen dev mali kuruluşlarda saklı.

    Finans tarihinden çıkarılacak derslerin istisnası da yoktur: Bu şekilde kredi vermek borçlananları yükümlülüklerini karşılayamaz hale getirir, alacaklılar için de büyük zararlar anlamına gelir. Buradaki sorun bu senaryonun gerçekleşip gerçekleşmeyeceği değil, ne zaman ve hangi şiddette yaşanacağıdır.

    Çin'de son dönemde bankacılık sektöründe gerilime tanık olmamızın nedeni de bu olabilir. Bunun da, gelecek daha kötü şeylerin alameti olma ihtimali de gözardı edilemez.

    Başka bir ifadeyle, eğer daha uzun bir dönemde borca dayalı bir yatırım hamlesi ya da harcamayla büyüme sağlanırsa, iki olasılktan söz edilebilir.

    Eğer bu ekonomik patlama kontrollü bir şekilde ve daha erken söndürülebilir, ekonomiyi daha sürdürülebilir bir büyüme için yeniden inşa edecek önlemler alınırsa sonuçta bir yavaşlama yaşanacak ama felaket önlenecektir.

    Fakat eğer borçlanma aşırı hızla devam ederse, kriz kaçınılmaz olacaktır.

    Peki Çin'in ekonomik mucizesine ne olacak?

    Çin hükümeti, kağıt üzerinde, ekonomiyi tüketimi körükleyen bir yapıdan yeniden dengeye oturtacak bir dizi reform planını açıkladı.

    Hükümetle de yakın bağı bulunan, önde gelen Çinli yatırımcılardan Charles Liu, Çin'in büyüme hızının şu andaki %7-8'lerden düşmesinin yüksek olasılık olduğuna dikkat çekerek, ''Çin'de büyümenin kalitesinin daha artı değer yaratan bir çerçeveye oturmasının'' ülke için çok iyi olacağını söylüyor. Bu çerçevede %4'lük bir büyüme tahmininde bulunuyor Liu.



    Ancak reform programının uygulanmasına yeni başlandı ve kredi patlaması da devam ediyor. Dahası, inşaat sektöründeki büyüme nedeniyle zenginleşen o kadar çok komünist parti yetkilisi var ki, şimdi merkezi hükümetin bu reform paketini uyygulama konusunda yeterince ısrarlı olup olmayacağı konusunda tereddütler gündeme geldi.

    Olası %4'lük büyümenin siyasi ve sosyal sonuçları da öngörülenden de derin olabilir. %4'lük bir büyümenin insanların iş ve yaşam standardı beklentilerini karşılayıp karşılamayacağı ya da protesto ve huzursuzlukları engelleyip engellemeyeceği de belirsiz.

    Çin'in yükselişi benim gazetecilik kariyerimin en önde gelen başlıklarından biri oldu.

    Hızlı büyüyen Çin, her zaman yararımıza olmasa da yaşamlarımızı şekillendirdi.

    Çok ucuza üretilen mallarla yaşam standardımızın artmasına yardımcı oldu, ancak onların ihracatçıları bizim imalatçılarımızı yok etti.

    Ve yarattığı para fazlası Batı'da tehlikeli bir açık ve borçlanma yarattı.

    İştahı ve yüksek talebi nedeniyle ödediğimiz gıda, enerji ve hammaddedinin fiyatları arttı. Dahası, Çin'in Asya ve Afrika'daki nüfuzu da küresel güç dengelerinde eksen kaymasına neden oldu.

    Peki, ekonomik açıdan zayıf bir Çin, Batı için iyi olur mu? Pek de kötü olacağı söylenemez.

    Ama bu aynı zamanda, Çin'in aniden halkının yaşam standartlarındaki artışın devamını sağlayamaz duruma düşmesi; özgüveni zayıflamış, daha istikrarsız ve dünya için muhtemelen daha tehlikeli bir ülke olması anlamına gelecektir.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi vezir -- 19 Şubat 2014; 17:37:42 >
  • vezir kullanıcısına yanıt
    Gelecek ile ilgili öngörülerimize yardımcı olabilecek bu yazıyı paylaştığınız için teşekkür ederim.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Arap baharı,Suriye,Ukrayna derken Venezuela ve Tayland'da eşzamanlı kargaşalar başladı,ülkemiz ise tartışmasız olarak tarihinin en kırılgan dönemini yaşıyor.Petrol-su-hammadde -gıda kıtlığı kapımızda.İlaveten etnik-mezhepsel fay hatlarımız pusuda bekliyor.Aramızda iyimser var mı?
  • nlty2000,
    rumuzlu arkadaşın önceki sayfalarda dediği gibi "Bunlar iyi günleriniz!", internete denetim konuluyor, mahremiyetimiz ve her türlü kişisel hak ve özgürlüklerimiz birer birer elimizden alınıyor.
    Cumhurbaşkanının onayladığı MİT kanunu'nun acaba uygar dünyada bir örneği var mı, global dünyanın bir zarureti mi, yoksa ekonomik çöküntünün gizlenmesine yönelik bir perde mi?
    Cumhuriyet gazetesi serverindeki arşivleri silme ve kurumsal e-posta hesaplarını kaldırma kararı almış. Bunu başka kurumların da takip edeceğini düşünüyorum, zira devletten daha yaman şirketler var.

    Biz neyi tartışıyoruz ülke olarak, özgürlüğün ve adaletin olmadığı bir dünyada ne vardır? Mahremiyetimizin ve özgürlüğümüzün elimizden alınması anlamına gelmiyor mu bu son gelişmeler?
    Dün itibarıyla en çok sevdiğim yakınımı kaybetmiş gibi üzgün ve karamsarım arkadaşlar.
  • nlty2000 adlı üyenin ''Büyük Çöküş'' adlı bloğunda kaynakların kıtlaşması ile beraber demokrasi ve insan hakları ve özgürlükleri gibi kavramların anlamsızlaşacağı,giderek otoriterliğe kayılacağını okumuştum,sanki bugünleri yazıyordu.
  • sadece ucuz ve bol enerji nedeniyle ortaya çıkmış ve yaygınlaşmış çok sayıda kavram enerjinin pahallılaşması ve zor erişilmesi ile beraber yine ortadan kalkacaktır veya eskilerde olduğu gibi sadece belli sınıflara ait bir ayrıcalık olarak kalacaktır. Bu mahrumiyet kademeli olarak gerçekleşebileceği gibi şu bir süreç içersinde de olabilir.

    Nedir bunlar?

    - tatil (daha geniş anlamıyla turizmin her türlüsü)
    - emeklilik (20.yy'da ortaya çıkmış bir kavramdır)
    - demokrasi (göstermelik de olsa yönetimde söz sahibi olma)
    - seyahat özgürlüğü
    - adil yargılanma (veya en azından yargılanma şansı bulabilmek!)
    - bilgiye kolayca ulaşma
    - örgütlenme hakkı
    - eğitim hakkı
    - hobi amacıyla kedi-köpek gibi hayvanları beslemek
    - kişisel keyif için rahatça harcama yapmak
    - hızlı elektronik tüketim

    bu liste daha uzar gider. ilk etapta aklıma gelenleri yazdım.

    Çünkü bunlar kaynakları geniş kitlelerle paylaşmayı gerektirir.
    Kaynaklar sınırlı olunca kimse, özellikle de egemen sınıflar, bunları, yani zaten sınırlıve zor elde edilen kaynakları geniş kitlelerle paylaşıp israf(!) etmeyi tercih etmeycektir.


    enerjinin az olduğu 19yy ve öncesi böyleydi.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi ihg70 -- 23 Şubat 2014; 10:38:25 >
  • BTC'nin imzalanacağı gün sabah saatlerinde çok önemli bir haber gelmişti. pkk, tezkereye giden 33 askeri, yolda otobüsten indirip, kurşuna dizmişti. Bu haber sonrasında BTC'nin imzalanacağı toplantı iptal edilmiş, imzaların 15 gün sonra yapılacak toplantıda atılacağı ilan edilmişti. Bu olay öncesinde Türkiye, %12'nin altında bir anlaşmaya imza atmayacağını duyurmuştu. 15 gün sonra yapılan toplantıda ise %6'ya imza atmıştı.

    17 aralık operasyonu ise 17 aralıkta imzalanan bir anlaşma ile eş zamanlı olarak başladı:TANAP(Trans Anadolu doğalgaz boru hattı)...
  • quote:

    Orijinalden alıntı: ejderertugrul

    BTC'nin imzalanacağı gün sabah saatlerinde çok önemli bir haber gelmişti. pkk, tezkereye giden 33 askeri, yolda otobüsten indirip, kurşuna dizmişti. Bu haber sonrasında BTC'nin imzalanacağı toplantı iptal edilmiş, imzaların 15 gün sonra yapılacak toplantıda atılacağı ilan edilmişti. Bu olay öncesinde Türkiye, %12'nin altında bir anlaşmaya imza atmayacağını duyurmuştu. 15 gün sonra yapılan toplantıda ise %6'ya imza atmıştı.

    17 aralık operasyonu ise 17 aralıkta imzalanan bir anlaşma ile eş zamanlı olarak başladı:TANAP(Trans Anadolu doğalgaz boru hattı)...

    çok özel ve güzel bir tespit ,ancak buna kürtlerle yapılan ve kerkükden pompalanacak petrol anlaşmasını da dahil etmek lazım.

    Hatırlanacağı üzere bu konuda HALK**** kanalıyla yapılması konusunda ön anlaşmaya varıldığı haberi arkasında olaylar patlamıştır. Konunun detaylarına girmeye gerek yok sanırım paralar ortalara saçılıverdi.

    Eğer bu anlaşma çalışırsa ki doğrusu bu oladuğunu düşünüyorum hem ırak ticareti canlanır hemde petrol karşılığı ticaretin önü açılır .Saddam zxamanında kerkük hattının %10 kapasitesi bile kullanılamıyordu bunu unutmayınız

    Ticarette eğer büyük ülkeleri ortak olarak bir şekilde almak istemezseniz bu şekilde dönüşlerinin olabileceğini de kestirmek gerekiyor. Yeni özetle herkes payını istiyor , mesele bunu yönetebilme sanatıdır.

    dip not olarak ekleyelim BTC hattının ancak % 25 miktarı Baküye gitmektedir. Geri kalanı anlaşma çerçevesinde büyük petrol firmaları kanalıyla resmi olarak paylaştırılmaktadır.
  • quote:

    çok özel ve güzel bir tespit ,ancak buna kürtlerle yapılan ve kerkükden pompalanacak petrol anlaşmasını da dahil etmek lazım.

    Hatırlanacağı üzere bu konuda HALK**** kanalıyla yapılması konusunda ön anlaşmaya varıldığı haberi arkasında olaylar patlamıştır. Konunun detaylarına girmeye gerek yok sanırım paralar ortalara saçılıverdi.

    Eğer bu anlaşma çalışırsa ki doğrusu bu oladuğunu düşünüyorum hem ırak ticareti canlanır hemde petrol karşılığı ticaretin önü açılır .Saddam zxamanında kerkük hattının %10 kapasitesi bile kullanılamıyordu bunu unutmayınız

    Ticarette eğer büyük ülkeleri ortak olarak bir şekilde almak istemezseniz bu şekilde dönüşlerinin olabileceğini de kestirmek gerekiyor. Yeni özetle herkes payını istiyor , mesele bunu yönetebilme sanatıdır.

    dip not olarak ekleyelim BTC hattının ancak % 25 miktarı Baküye gitmektedir. Geri kalanı anlaşma çerçevesinde büyük petrol firmaları kanalıyla resmi olarak paylaştırılmaktadır.


    Vezir Hocam, haklısınız Kuzey Irakla yapılan petrol anlaşması da yolsuzluk operasyonunun önemli sebeplerinden...Aslında ortadoğuda olan herşey petrol,gaz ve bunların geçtiği yollarla ilgili gelişiyor. Örnek, Suriye meselesi...

    Suriye'de olaylar başlamadan, Esad ve Erdoğan can ciğerken bir boru hattı yapılacaktı. Katar gazı, Katar-Ürdün-Suriye ve Türkiye üzerinden Avrupa'ya boru hattıyla ulaştırılacaktı. Adı geçen ülkeler anlaşmayı kabul etmişler ve proje aşamasına geçilecekken, Esad son anda bu projeden vazgeçti. Suriye'de olaylar başladı ve Türkiye'de buna çok büyük bir hata yaparak müdahil oldu.

    Bence Erdoğan'dan onu bugüne kadar destekleyenlerin beklentisi, boru hatlarına engel olmasıdır. Erdoğan ise bir taraftan petrol ve boru hattı anlaşmaları yaparken, diğer taraftan da yolsuzluk yapıyor. Saf değiştirmek istiyor ama geçmek istediği tarafa da 2007 sonrasında kazık atmıştı. Bu yüzden üstü çizilmiş görünüyor, işi çok zor.

    Petrol karşılığı mal ticareti ise, belki Kuzey Irak ile çalışabilir. Fakat İran ve Rusya ile çalışmaz. Mesela İran ile ticaretimize bakarsak, İthalat 22 milyar dolar, ihracat 800 milyon dolar. Son yapılan anlaşma ile İran bize bazı mallarda gümrük muhafiyeti getirse de önümüzdeki 5 yıl içinde İran'a ihracatımızı sadece o da en iyi hesapla 1,5 milyar dolara çıkarabiliriz. Oysa petrol ve gaz ihtiyacımız çok daha fazla artacak. Rusya ile de aynı durumdayız.

    Ayrıca Kuzey Irak'tan gelen petrol hattının tam kapasiteyle çalışması da mümkün değil. pkk bu işten kesinlikle pay ister, verilirse çok büyük felaket, verilmezse sabotaj yapar. Kısacası işimiz çok zor.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: ejderertugrul

    quote:

    çok özel ve güzel bir tespit ,ancak buna kürtlerle yapılan ve kerkükden pompalanacak petrol anlaşmasını da dahil etmek lazım.

    Hatırlanacağı üzere bu konuda HALK**** kanalıyla yapılması konusunda ön anlaşmaya varıldığı haberi arkasında olaylar patlamıştır. Konunun detaylarına girmeye gerek yok sanırım paralar ortalara saçılıverdi.

    Eğer bu anlaşma çalışırsa ki doğrusu bu oladuğunu düşünüyorum hem ırak ticareti canlanır hemde petrol karşılığı ticaretin önü açılır .Saddam zxamanında kerkük hattının %10 kapasitesi bile kullanılamıyordu bunu unutmayınız

    Ticarette eğer büyük ülkeleri ortak olarak bir şekilde almak istemezseniz bu şekilde dönüşlerinin olabileceğini de kestirmek gerekiyor. Yeni özetle herkes payını istiyor , mesele bunu yönetebilme sanatıdır.

    dip not olarak ekleyelim BTC hattının ancak % 25 miktarı Baküye gitmektedir. Geri kalanı anlaşma çerçevesinde büyük petrol firmaları kanalıyla resmi olarak paylaştırılmaktadır.


    Vezir Hocam, haklısınız Kuzey Irakla yapılan petrol anlaşması da yolsuzluk operasyonunun önemli sebeplerinden...Aslında ortadoğuda olan herşey petrol,gaz ve bunların geçtiği yollarla ilgili gelişiyor. Örnek, Suriye meselesi...

    Suriye'de olaylar başlamadan, Esad ve Erdoğan can ciğerken bir boru hattı yapılacaktı. Katar gazı, Katar-Ürdün-Suriye ve Türkiye üzerinden Avrupa'ya boru hattıyla ulaştırılacaktı. Adı geçen ülkeler anlaşmayı kabul etmişler ve proje aşamasına geçilecekken, Esad son anda bu projeden vazgeçti. Suriye'de olaylar başladı ve Türkiye'de buna çok büyük bir hata yaparak müdahil oldu.

    Bence Erdoğan'dan onu bugüne kadar destekleyenlerin beklentisi, boru hatlarına engel olmasıdır. Erdoğan ise bir taraftan petrol ve boru hattı anlaşmaları yaparken, diğer taraftan da yolsuzluk yapıyor. Saf değiştirmek istiyor ama geçmek istediği tarafa da 2007 sonrasında kazık atmıştı. Bu yüzden üstü çizilmiş görünüyor, işi çok zor.

    Petrol karşılığı mal ticareti ise, belki Kuzey Irak ile çalışabilir. Fakat İran ve Rusya ile çalışmaz. Mesela İran ile ticaretimize bakarsak, İthalat 22 milyar dolar, ihracat 800 milyon dolar. Son yapılan anlaşma ile İran bize bazı mallarda gümrük muhafiyeti getirse de önümüzdeki 5 yıl içinde İran'a ihracatımızı sadece o da en iyi hesapla 1,5 milyar dolara çıkarabiliriz. Oysa petrol ve gaz ihtiyacımız çok daha fazla artacak. Rusya ile de aynı durumdayız.

    Ayrıca Kuzey Irak'tan gelen petrol hattının tam kapasiteyle çalışması da mümkün değil. pkk bu işten kesinlikle pay ister, verilirse çok büyük felaket, verilmezse sabotaj yapar. Kısacası işimiz çok zor.

    dezenformayondan Allah'a sığının...
  • söz mecazi anlamda madmax filmine benzemessek iyidir.


     Dünya Petrol Krizi - Peak Oil
  • 
Sayfa: önceki 142143144145146
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.