Şimdi Ara

CHP’li Böke uyardı: Öncekilere benzemeyen bir reel sektör krizi eşiğindeyiz

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
12
Cevap
0
Favori
473
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
3 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1
Giriş
Mesaj
  • CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Selin Sayek Böke, Türkiye ekonomisinin bir önemli bir eşikte olduğunu belirterek, olası bir reel sektör krizinin beklendiğini açıkladı.

    CHP Genel Merkezi’nde ekonomik gidişata ilişkin basın toplantısı düzenleyen Selin Sayek Böke ekonomide yaşanan durumun geçici olmadığını kaydetti.

    Böke, “Tek adam rejiminin çılgınlığı devam ederse eşiğinde olduğumuz bu reel sektör krizi, hızla ve kolaylıkla bir mali krize ve takip eden bir bankacılık krizine dönüşebilir durumda. Bu ne 1994 krizine ne 2001 krizine ne de 2009 krizine benzemiyor. Bu bir reel sektör krizi. Bugün göstergeler bize aynı şeyi söylüyor” diye konuştu.

    Hükümetin iddia ettiği üzerine istikrarsız durumun geçici olmadığını söyleyen Böke, ekonomist kimliğiyle konuştuğunu, kafasını kuma gömenlerin çok geç olmadan durumun farkına varmaları gerektiğini belirtti.

    Böke şöyle devam etti: “Geçtiğimiz hafta açıklanan işsizlik verileri Türkiye’de yeni bir rekora işaret ediyor, işsizlik yüzde 11, 3’e ulaşmış. 3 milyon 493 bin kişi, çalışmak istiyor, iş arıyor ama bulamıyor. 2 milyon 514 bin kişi, iş dahi aramıyor. Türkiye’de 6 milyon 7 bin kişi çalışmaya hazır. Türkiye bununla son altı yıllık işsizlik rekorunu kırıyor. Sdaece yarım milyon kişi bu yıl işsiz kalmış.”

    ‘Gerekçe ABD seçimleri değil’

    Böke, Türk Lirasındaki değer kaybının da sadece ABD’deki başkanlık seçimlerinden kaynaklanmadığını hatırlattı.

    “OHAL’in uzatılması siyasi risk yaratıyor. Ekonomimizi boğuyor” diyen Böke, şöyle devam etti: “Türk lirasındaki en büyük değer kaybının yaşandığı günlere baktığınızda sorunun ne olduğu çok açık bir biçimde ortaya çıkıyor. En büyük değer kaybı başkanlık tartışmasının alevlendiği gün yaşanıyor. En büyük değer kaybı AB ile, batı ile iplerin gerildiği gün yaşanıyor. Türkiye’nin en büyük riski AKP iktidarının ta kendisidir. Hükümetin iddia ettiği gibi mesele Amerika’da yaşanan seçimler değil. Öyle olmadığının en büyük göstergesi, Türk lirası’nın kendisine benzeyen para birimlerine kıyasla daha çok değer kaybediyor olmasında gözüküyor. Kendisine benzeyen para birimlerinin iki katı kadar değer kaybediyor”

    Liradaki değer kaybının herkesi fakirleştirdiğini aktaran Böke, “Türkiye’nin kısa vadede ödemesi gereken, 167. 8 milyar dolarlık bir borcu var. Bu borç hepimizin. Şirketler borçlu, dolayısıyla o şirkette çalışan işçiler de o şirketin borcuna ortaklar. Bu borç Türkiye’nin. Bu borç Türk lirası değer kaybettikçe çok daha pahalı. 2016’nın başında ödememiz gereken toplam borcun TL değeri, 493 milyar liraydı. TL’nin değer kaybıyla bugün ödememiz gereken borcun değeri, 570 milyar TL” diye konuştu.

    ‘Hazine ihalesine gelen olmadı’

    “Türkiye’ye para gelmiyor. Hatta gelen para çıkıyor. Çıkamayan çıkmak için fırsat kolluyor” diyen Böke, Türkiye’nin dış finansman ihtiyacının yıllık 200 milyar doların üzerinde olduğunu aktardı.

    Böke, ekonomideki sıkışmışlığın gerekçelerini şöyle sıraladı: “Finansman ihtiyacı arttıkça, üstelik finansman bulmanın zorlaştığı bir dönemde arttıkça, TL’nin değer kaybı artacak ve hızlanacaktır. Kaynak gelmeyince ekonomik sistem duruyor. Sadece musluklar kurumuyor, Türkiye’deki para da tedirgin. Bu eğilim AKP’nin isteyerek kurduğu bir düzenin sonucu. Finansal piyasalarda zorluk dövizle sınırlı değil, geçtiğimiz haftalarda devlet borçlanmak üzere piyasaya gitti. Kendi kağıtlarına Türkiye Cumhuriyeti Devleti müşteri bulamadı. Geçen hafta yapılan hazine ihalesinde, hazinenin kapısını çalan olmadı. Sonunda hazine borcunu kamu bankalarına sattı. Üstelik son zamanlarda ödemediği kadar yüksek faizden. Bankalar zor durumda değilmiş gibi bir tablo çiziliyor ama, bilançolarında görünenin çok ötesinde riskler taşıdıklarını artık herkes biliyor.”

    ‘OHAL Türkiye ekonomisini bitiriyor’

    Selin Sayek Böke, Türkiye’de darbe girişiminin ardından kemikleşen korku ortamının da ekonomiyi kötü etkilediğini belirteek şöyle devam etti: “Ya tedarikçim FETÖ’cü diye yaftalanırsa, ya bayime yarın birden el konulursa endişesi bütün iş dünyasını sarmış vaziyette. Bakkalından Türkiye’deki en büyük şirketine kadar. Kimse birbirine güvenemiyor. Sorun hepimizin sorunu. Bu deprem dalgası büyük. Kimse kurumlara güvenmiyor, birbirleriyle iş yapmıyor. Memur, müdüründen, müdür müsteşarından, müsteşar bakanından şüpheleniyor. Hepsinin şüphesi ortak ya yarın FETÖ’cü listesinde bu isimler çıkarsa diye düşünüyor. Kimse hiç bir karara imza atmak istemiyor. Böyle bir ekonomi işleyemez. Bu tabloyu gören bir bakan utanmadan dolarını satmadığı için vatandaşı suçluyor. Oysa çözüm belli, bu çılgın rejim tartışması bitirilmeli. Başkanlık ısrarından vazgeçilmeli. OHAL Türkiye ekonomisini batırıyor. AB ile ilişkiler germeye yönelik değil, toparlamaya, ortak zemin yakalamaya yönelik yeniden kurgulanmalı.”

    ‘Şangay’da bu imkan yok’

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, Şanghay İşbirliği Örgütü’nü Avrupa Birliği’ne alternatif göstermesini de eleştiren Böke, şunları söyledi: “AB’deki ekonomik entegrasyon, dolayısıyla ortağı olan ülkelerde yaratacağı kalkınma ve refah imkanı Şanghay denen yapıda yok. Bir kez daha gerçeğin ifade edilmediği bir siyasetle karşı karşıyayız. Gerçeği inşa ederken dünyayı doğru okuyan bir iktidara ihtiyaç duyuyoruz şu anda. Bütün dünya ile iyi geçinebilen, yüzünü asla batıdan geri çevirmeyen bir iktidar. Buna ekonomik olarak ihtiyacımız var.”

    http://www.diken.com.tr/chpli-boke-uyardi-oncekilere-benzemeyen-bir-reel-sektor-krizi-esigindeyiz/



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi deresay -- 22 Kasım 2016; 8:46:59 >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >







  • Buralarda bi cümle görmüştüm " krizle gelen krizle gider " diye

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: D-NZ-93

    Buralarda bi cümle görmüştüm " krizle gelen krizle gider " diye

    Ben demiş olabilirim onu

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    bu başlığı bir süredir takip ediyorum. okuduklarımı toparlayıp bu konuda düşündüklerimi de paylaşmak istedim. insanlar daha çok kendi pozisyonlarına göre yorumlama eğiliminde konuyu malum. evi olmayan balon var diyor, ev sahibi, mortgage borçlusu yok diyor. müteahhit, yandaş tayfa balon diyenle aklınca dalga geçmeye çalışıyor. finans ve ekonomi konularıyla ilgiliyim ve emlak piyasasını da amatörce takip ediyorum. buyurun, durumunuz varsa okuyun lütfen.

    öncelikle, kişisel görüşüm istanbul özelinde türkiye emlak balonumuz dünyanın pek çok ülkesinde defalarca yaşanmış fiyat balonlarından birisidir. sadece emlakta değil, tüm fiyat balonlarında fiyatı şişen meta bir yerde gerçek işleviyle bağını koparır ve sanallaşmaya başlar. talep reel tabanından kopar ve tamamen spekülatif hale gelir. ardından piyasadaki alternatif araçların potansiyel getirileri yükselince bu spekülatif talep söner ve fiyatlar hacimsiz şekilde düşer. ortalık durulup metanın işlevine uygun talep gelince de yeni bir fiyat seviyesinde arz ve talep tekrar dengelenir. bu da bir tür ekonomik döngüdür.

    1999-2000 yıllarında imkb böyle sanal bir yükselişe sahne olmuştu örneğin. düşük faiz, sabit dalgalı kur politikasıyla enflasyonla mücadeleye kalkmıştı o dönemdeki hükümet. para gidecek yer bulamayınca borsaya akmıştı. sonra bir gecede çökmüştü. konut piyasasındaki durumu lale çılgınlığından çok o duruma benzetiyorum ben. son on yıldır döviz kuru neredeyse sabitti ve faizler de düşüktü. borsadan ağzı yanan yatırımcı emlak sektörüne yöneldi. reel talebin üzerine bu spekülatif talep de binince fiyatlar özellikle istanbul'da uçuşa geçti. tatlı karı gören her sektörden insan buraya yığıldı. geçmişteki turizm ve tekstil sektörlerindeki çılgınlığı bile aştı aşırı yatırımlar. ama bu sistemde de sonunda arbitraj imkanı tükenecek. aşırı yatırımdan dolayı piyasanın sanallaşmasıyla talep duracak, emlak da kusura bakmayın ama, son alanın elinde patlayacak.

    türkiye bu tür bir durumu daha önce tecrübe etmediği için insanlara masal gibi geliyor. bir benzeri 90'lı yıllarda tokyo'da yaşandı mesela. 30 yıldır toparlanamadı orada emlak piyasası. japonya örneğinde mevcut olan öncül koşulların büyük kısmı bizde de var maalesef. ingilizcesi yetenler için japonya örneği . neymiş bunlar; düşük faizler, vergi politikalarındaki avantajlar, kiracıları koruyan yasal altyapı, tasarruf eğilimindeki değişimler. sonraki döneme özel isim de koymuşlar, 'ushinawareta junen', yani kayıp on yıl diyor japonlar. japonya emlak balonu linki. abd, ispanya, yunanistan örnekleri var sonra ki, çok düşük faizlere ve teşviklere rağmen bu piyasalar da toparlanamadı hala. yunanistan'da 7 yıldır emlak fiyatları düşüşte, yeni inşaat izinleri de düşmesine rağmen. %45 düşmüş 2007'ye göre. yunanistan. ispanya'da %30 düşmüş. türkiye'de ise, sıkı durun son 6 yılda %220 artmış konut fiyat endeksi. türkiye endeksi. emlakçılar, inşaatçılar ve onlardan beslenen medya bu konuyu haliyle gündeme getirmiyor.

    türkiye'de halen ev sahipliği oranının düşük olduğu ve nüfusun arttığı da doğrudur. ama sabit gelirli orta sınıfın, memurun be küçük esnafın giderek alta doğru kaydığı son 10 yılda, talep yaratacak kesim de giderek daralıyor. ekonomik büyümenin kaymağını yiyen kesim ise bahçeşehir'le, ataşehir'le nitelikli konuta doymuş durumda. devlet ise toki vasıtasıyla düşük gelirlilere konut üretmeliyken, özellikle istanbul'da kamu arazilerini rezidanslara pazarlayarak inşaat baronları yaratmayı tercih ediyor. istanbul'u ranta ve müteahhitlere terk eden toki'nin düşük gelirlilere burada yaptığı proje sayısı 3-5 tane sadece. onlar da kentin dışında alakasız yerlerde. anadolu'da pek çok şehirde dağ başlarına yaptırdığı konutlar ise düşük kaliteli, 2-3 yılda dökülmeye başlıyor ve haliyle tercih edilmiyor. bir başka sıkıntı 60'lı yıllardan beri gecekondularla yağmalanan kamu arazilerinden doğan ranta devletin göz yummasıdır. talan edilen arsalar bugünkü balonun da başlangıç noktasıdır. bu arsalar kentin periferisinden merkeze doğru kayarken artan arsa rantı inşaat çılgınlığını da tetiklemiştir. belki de son yılların en olumlu projelerinden olabilecek olan fikirtepe dönüşümü de özkaynaksız çakal müteahhitlere kurban edilmiştir.

    özellikle emlak'a yatırım yapmış, çoğu mortgage borçlusu arkadaşların çeşitli itirazları var, kimi haklı kimi abartılı. biraz onlara da klavye yıpratalım...

    1- evler, köyden kente göçenlerin anadolu'daki varlıklarıyla fonlanıyor deniyor. alt-orta gelir grupları için doğru. merkezi lokasyonlar ve rezidanslar için yanlış. bir de bu 90'lar için tamamen doğru bir tespitken hız kestiğini düşünüyorum son yıllarda. tarımda yaşanan krizden ve teşviklerin arazi büyüklüğüyle sınırlı olmasından dolayı tarım arazileri eskisi kadar para etmiyor artık.

    2- inşaat maliyetli bir iş, fiyatların maliyet boyutu da var deniliyor. 2016 yılında resmi gazetede betonarme karkas için 1. sınıf metrekare inşaat maliyeti minimum 774, maksimum ise 851 lira olarak açıklandı. bu kaba inşaat maliyetidir. 120 metrekare bir daire için en fazla 100 bin tl yapar. bir o kadar da ince işçilik olduğunu varsayalım ki, çoğu müteahhit 40-50 bine hallediyor bunları ya, 200 bin diyelim arsa hariç. arsa sahibiyle %40-60 civarında anlaşılıyor genelde. lokasyona ve piyasa durumuna 10 dairenin 4-6 tanesi arsa sahibine kalıyor. elbette bağdat caddesi gibi lokasyonlarda oranlar değişebiliyor. biz hesaplama kolaylığı açısından ortalama %50 verdiğini varsayalım ve basit/adi/ilkokul matematiğini buna göre kuralım. 10 daire için toplam inşaat maliyeti 2 milyon tl olacaktır. müteahhite 5 daire kaldığına göre 2 milyon bölü 5'ten 400 bin maliyeti var. bir de 2 milyonun yıllık fonlama/fırsat maliyeti olarak %10 alalım ve inşaat bir yılda bitti diyelim. toplam maliyet 2.200 bin oldu. ortalama maliyet ise 440 bin. müteahhidimiz 5 dairenin 3'ünü 750 bin seviyesinden satarsa tüm masrafını çıkartır ve diğer 2 daireyi sıkışana kadar etiket fiyatıyla elinde tutabilir. nasılsa emlaktaki artış tüm diğer alternatif yatırım araçlarından yüksektir o gün için. aslında toprak sahibinin de konumu budur. mevcut koşullarda aldığı evleri satsa neye yatıracak ki? kentsel dönüşümden dolayı kiraları zaten inşaatçılar ödüyor ve kiralar uçtu kaçtı. peki nereye kadar bu döngü devam eder? el-cevap, alternatif yatırım araçlarının getirisi artana kadar elbette.

    çok uzun vadede bu araçların getiri eğrileri yakınsama eğilimindedir. bono faizinin getirisi ile altının, emlakın, emtiaların getirileri eninde sonunda birbirine yaklaşacaktır. yani kabaca majör merkez bankaları faiz artırımına gitmeye başladığında emlak piyasasındaki spekülatif talep çekilecek ve toprak sahibi/müteahhit ev fiyatları yerinde sayarken faizden/dövizden elde edilen kazançları görerek nakde dönmek için emlakı elden çıkarmaya çalışacaktır.

    3- mortgage büyüklüğü bizde az, bankalar etkilenmez diyenler var. bankalar için nakit akışı önemlidir. nakit dengesi bozulunca en güçlü banka bile sıkıntıya girer. ekonomik krizin tetikleyeceği bir iflas ve işsizlik dalgası en çok da bankacılık sektörünü etkileyecektir. mevcut yasal durumda batık krediler karşılığında ellerinde kalan evleri ekspertiz fiyatlarının altına satabilmeleri mümkün değil. ama 2-3 yılda bir yaptırdıkları ekspertiz değerleri düşmeye başladığında ucuza satarak nakit durumlarını düzeltmek isteyecekler. yani yükselişi destekledikleri gibi, fiyat düşüşünü de hızlandırıcı etkisi olacak bankaların piyasa tersine döndüğünde.

    4- bu evleri kim alıyor sorusun alternatif yanıt. ticaret erbabı ucuz finansman için hileli konut alımı yapıyor. a ticari kişisi kendi konutunu b kişisine sahte satış yapıyor ve finansman maliyetini neredeyse yarı yarıya düşürüyor. b kişisi de kendi evini a kişisine satıyor vs. ticari kredi faizleri yıllık %15-20 iken mortgage faizleri malum %8-10 civarında. ayrıca 10 yıllık ticari krediyi hiç bir banka da vermiyor. geçen hafta hatırlarsanız süzer plazada polisin müdahil olduğu mafyatik bir kavga vardı da vadeli aldığı konutu bankaya teminat verip kredi alan ve çekleri ödemeyen bir şirket çıkmıştı arkasından. finansal açıdan bitik olan bu şirketin bankaya da ödeme yapacağını sanmıyorum.

    5- döviz bazında fiyatlar düşüyor, yabancılar ev almaya gelirler mi? daha da düşmesi bekleniyorsa gelmezler. alanlar da portföy yatırımı mantığıyla geldikleri için pişman olacak zaten. araplar ve ruslar petrol fiyatlarının düşüşünden dolayı nakde sıkışmış durumda. kriz uzun sürer ve realize edemezlerse pozisyonlarını bir 20 yıl daha gelmezler buralara.

    6- nüfus artıyor, insanlar evleniyor, peki nerede çiftleşecek bu gençler. aslında reel konut talebi büyük oranda bu tür bir sosyolojik gerçeğin üzerinde duruyor. ama ben kimsenin ev bulamadığı için evlenemediğini duymadım. anadolu'nun ücra köylerinde filan oluyor bu durum sadece. tüik 2010 yılında yayınlaması gereken konut istatistiklerini yayınlamamış. ülkenin gerçekten de konut açığı var mı bilemiyoruz o yüzden. ev alma imkanı olmayan da kiracı oluyor sonuçta. reel gelirleri düşen orta gelir grubunun da zaten ev alabilme imkanı kalmadı istanbul'da. alacak olsa bile mevcut stok yeterli bunun için. kaliteli konut sayısı yetersiz derseniz, bu doğru bir tespit ve kentsel dönüşüm de bu konuyu çözmek için var. kentsel dönüşümle üretilen ilave konutlar da balonu şişiren bir başka faktör.

    7- beklenen büyük istanbul depremi ve deprem sigortası gerçeği de arada gündeme geliyor. şunu unutmamak lazım ki, eviniz depremden zarar görürse sigorta sadece inşaat maliyetini size öder. bir milyonluk da olsa 300 binlik de ödeyeceği tutar 150-200 bin civarında kalır. altyapısı çökmüş bir muhitte, yıllarca inşaat gürültüsü ve çeşitli sıkıntılarla yaşamak için yeni konut yaptırır mısınız peki? başka yere taşınacak olsanız bu 150-200 bin ile ev alabilir misiniz? bence 300-400'e alabilirsiniz böyle dönemlerde. yani 99 depreminde olduğu gibi %50-60 civarında fiyatlar lokal olarak düşecektir. deprem ise muhakkak olacak. istanbul tarihinde 200-250 yılda bir büyük depremler olmuş ve bilinen tarihte şehir 3-4 kez yeniden kurulmuş zaten.

    8- kenar semtlerdeki siteler, markalı konutlar, kaliteli ve akıllı binalar çok güzel gelsenize. aslında herkes kentin göbeğindeki kaliteli konutlarda oturmak istiyor ama arsa fiyatları buna müsade etmediği için çeşitli tali avantajlarla akllıları çeliniyor. köprüye 10 dakika diye kentin 30 km dışından ev satıyorlar vatandaşa. havuz, yeşil alan, akıllı bina filan güzel ama, o aidatlar ne olacak uzun vadede? bu güzelim binaların pek çok avrupa ülkesinde 70'li, 80'li yıllarda banliyölere yapılan siteler, uydu kentler gibi zamanla yıpranacağını, ıssızlaşacağını ve terkedileceğini düşünüyorum. aidatlar ödenmeyecek, sosyal tesisler, spor tesisleri dökülmeye başlayacak, güvenlik tavsayacak ve düzgün insanların kaçmaya başlamasıyla bu havalı isimli siteler muhitin aslına dönecek. bu yüzden uzun vadede yapılabilecek en kötü yatırım şehir dışındaki 20 metrekare arsa payına yüzbinler gömmek sanırım.

    9- balon var mı, yok mu? bence istanbul'da lokal olarak ve markalı projelerde bir balon var. kurtköyde yok belki, ama samandıra'da var. balon patlayınca ne olacak peki? bütçesine uygun ikamet amaçlı konut alanlara hiç bir şey olmaz. 15-20 yıllık vadeyi gözeterek yatırım yapmış olanlar da yırtar. ama geliri olmadan borçla aldığı emlakı 3-5 seneye fiyatı artar satarım diye niyetlenenler ayvayı yer. gelirine göre aşırı borçlananlar ise, işsiz kalırsa veya iflas ederse eldekinden de olur.

    10- balon illa patlar mı? ekonomik kriz şok şeklinde vurmazsa, iyi senaryoya göre patlama yerine yavaşça sönebilir de. fiyatlar sabit kalır ya da %10-15 geriler ve 5-6 yıl enflasyon ve kur karşısında yavaşça erir. 3 yıl fiyatın artmaması zaten %30 düşüş demektir. istanbul için hesaplanan %50 civarındaki sanal artış da bu şekilde düzeltilmiş olur. ama hükümetin son ana kadar inşaat sektörünü desteklemek için çabalaması riskli marjinal noktalara doğru sürüklüyor bizi. tüm diğer sektörleri inşaata feda edecekler korkarım. bu durumdaysa kimi bölgelerde %60 civarında reel bir düşüş şoku gelebilir sanki panik satışlarında. abartılı diyenler mortgage krizinde detroit'te konut fiyatları ne olmuş diye bakabilir. aha da link. 2008'den beri fiyatlar inşaat maliyetlerine inmiş neredeyse ama alan da yok satan da.

    11- makro ekonomik açıdan emlak balonunu da patlatacak krize doğru mu gidiyoruz? hükümet dünyada artışa geçen faiz oranlarına yanıt olarak yüksek kur ve düşük faize dayalı yeni bir modele geçerek ithalatı düşürüp ihracatı arttırmayı deniyor. son aylarda döviz kurundaki artışa tcmb'nin müdahale etmemesinin bir nedeni dolar endeksindeki artışsa bir nedeni de bu. fed, boj, ecb faiz arttırırken bizim siyasi veya ideolojik saiklerle arttırmamamız bir anlamda bu merkez bankalarına yani uluslararası konjonktüre, piyasalara kafa tutmak oluyor. sonuçları geçmişte hep çok acı oldu bu yaklaşımın. bu sefer de farklı olacak değil. ülkede büyük bir kriz yaşanır ve bunu bir resesyon dönemi izlerse emlak bu işten en zararlı çıkacak sektörlerden birisidir. faiz artışları rutin haline gelir ve risk primimiz (cds) de artarsa, yandı gülüm keten helva. 2001 krizindeki şansımız dünyadaki parasal genişlemeye denk gelmesiydi. bu şekilde çabuk toparlanabildik. ama parasal daralma döneminde yaşayacağımız yerel bir ekonomik kriz büyük ihtimal uzun bir resesyona girmemize neden olacaktır. bu ise, artan çalışma yaşındaki nüfusla beraber işsizliğin artması, sosyal sıkıntıların ağırlaşması, toplumsal yapıların, hatta ailelerin dağılması anlamına gelir.

    nacizane önerilerim ise;

    sevgili türkiye cumhuriyet merkez bankası, şimdi sakin ol ve elindeki faiz silahını yavaşça yere/piyasaya bırak. dünya ile, piyasa ile inatlaşma.

    sevgili küçük yatırımcı, emlak yatırımcı yaparken 3-4-5 kere düşün. iyi lokasyon ve bütçene uyan uygun fiyat bulursan fazla borçlanmadan uzun vadeyi düşünerek alım yap.

    sevgili barınma amacıyla ev bakan orta/alt gelirli, acele etme, borca batma, tasarruf et, birikim yap. yarısından fazla borçlanacağın mortgage'a girme. krizi var, işsizliği var bunun.

    sevgili devlet, senin biricik evladın bu gözü doymayan müteahhitler mi? rantiyeler, hırsız toprak sahipleri mi? az şu toki'ye, piyasaya çeki düzen ver lütfen. rant gelirini de vergileyecek bir yöntem geliştir, dar gelirlinin konut sahibi olabileceği sahici teşvikleri ver.

    ve iktidar... ey muktedirler, çarçabuk vasıfsız danışmanlardan kurtulun. namuslu ve becerikli insanları istihdam edin. kamunun, halkın, devletin, tüyü bitmemiş yetimin malına sahip çıkın. bunları yapamıyorsanız da istifade etmeyi bırakın, istifa edin. kriz gelince siz, biz ayırmadan akp, chp, mhp gözetmeden çökecek tepemize çünkü.

    son olarak, düzgün eğitim almış, saygın meslek sahibi insanlar sabit gelirleriyle bu evleri alamıyorsa ki, alamıyor. bu işte bir yanlışlık vardır, bu fiyatlar hatalıdır. geriye kalanlar, mafyası, hırsızı, arabı ve rantiyesi beraberce takılın, size mutluluklar. bakın ne güzel yazılmış şurada da (#64199257).

    biraz dağınık yazdım ama derdimi anlatabildim sanırım.


    Uzun falan değil, vakit yaratın ve okuyun.




  • Zamanla göreceğiz şu an freni patlamış fargo edasıyla yokuş aşşağı ilerliyoruz sonumuz kötü...

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • The Red Fox kullanıcısına yanıt
    yazılanlar doğru tamam ama sıkıntılı mısın kardeşim sen ? mobildekiler acı çekiyor böyle mesajlar alıntılandığı zaman.

    < Bu ileti DH mobil uygulamasından atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: LGR9

    yazılanlar doğru tamam ama sıkıntılı mısın kardeşim sen ? mobildekiler acı çekiyor böyle mesajlar alıntılandığı zaman.

    Düzgün konuş, sil o yazdığını.
  • Yapay Zeka’dan İlgili Konular
    Daha Fazla Göster
  • Doğru söylemiş. Ekonominin bu durumda olmasının ana sebebi ohal.

    Böyle giderse krizi bırak tamamen batacak ekonomi.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Konuya degimeyecegim ama bu bayan nedense bana itici geliyor.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • The Red Fox kullanıcısına yanıt
    forum adabını bilmeyen birinin bana emir kipi ile düzgün konuş demesi ne kadar da ironik.

    < Bu ileti DH mobil uygulamasından atıldı >
  • Krizle geldiler,krizle gidecekler.

    Sayın Böke benim üniversiteden hocam ve özgeçmişi ile çoğu benim diyen ekonomisti tokatlar bir kenara koyar.

    Yaptığı açıklama dikkatle okunmalı ve pay çıkarılmalı çünkü inanın sırf akp'yi eleştirmek için konuşacak biri değil.Ekonomi adına bir şeyler çok kötü gittiği için konuşuyor kendisi.

    Vakti zamanında sırf çekemedikleri için müslüman değilmiş diye saldırmaya çalıştı yandaşlar.Olsa ne olur olmasa ne olur,görevini yaptıktan sonra.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: The Red Fox

    quote:

    bu başlığı bir süredir takip ediyorum. okuduklarımı toparlayıp bu konuda düşündüklerimi de paylaşmak istedim. insanlar daha çok kendi pozisyonlarına göre yorumlama eğiliminde konuyu malum. evi olmayan balon var diyor, ev sahibi, mortgage borçlusu yok diyor. müteahhit, yandaş tayfa balon diyenle aklınca dalga geçmeye çalışıyor. finans ve ekonomi konularıyla ilgiliyim ve emlak piyasasını da amatörce takip ediyorum. buyurun, durumunuz varsa okuyun lütfen.

    öncelikle, kişisel görüşüm istanbul özelinde türkiye emlak balonumuz dünyanın pek çok ülkesinde defalarca yaşanmış fiyat balonlarından birisidir. sadece emlakta değil, tüm fiyat balonlarında fiyatı şişen meta bir yerde gerçek işleviyle bağını koparır ve sanallaşmaya başlar. talep reel tabanından kopar ve tamamen spekülatif hale gelir. ardından piyasadaki alternatif araçların potansiyel getirileri yükselince bu spekülatif talep söner ve fiyatlar hacimsiz şekilde düşer. ortalık durulup metanın işlevine uygun talep gelince de yeni bir fiyat seviyesinde arz ve talep tekrar dengelenir. bu da bir tür ekonomik döngüdür.

    1999-2000 yıllarında imkb böyle sanal bir yükselişe sahne olmuştu örneğin. düşük faiz, sabit dalgalı kur politikasıyla enflasyonla mücadeleye kalkmıştı o dönemdeki hükümet. para gidecek yer bulamayınca borsaya akmıştı. sonra bir gecede çökmüştü. konut piyasasındaki durumu lale çılgınlığından çok o duruma benzetiyorum ben. son on yıldır döviz kuru neredeyse sabitti ve faizler de düşüktü. borsadan ağzı yanan yatırımcı emlak sektörüne yöneldi. reel talebin üzerine bu spekülatif talep de binince fiyatlar özellikle istanbul'da uçuşa geçti. tatlı karı gören her sektörden insan buraya yığıldı. geçmişteki turizm ve tekstil sektörlerindeki çılgınlığı bile aştı aşırı yatırımlar. ama bu sistemde de sonunda arbitraj imkanı tükenecek. aşırı yatırımdan dolayı piyasanın sanallaşmasıyla talep duracak, emlak da kusura bakmayın ama, son alanın elinde patlayacak.

    türkiye bu tür bir durumu daha önce tecrübe etmediği için insanlara masal gibi geliyor. bir benzeri 90'lı yıllarda tokyo'da yaşandı mesela. 30 yıldır toparlanamadı orada emlak piyasası. japonya örneğinde mevcut olan öncül koşulların büyük kısmı bizde de var maalesef. ingilizcesi yetenler için japonya örneği . neymiş bunlar; düşük faizler, vergi politikalarındaki avantajlar, kiracıları koruyan yasal altyapı, tasarruf eğilimindeki değişimler. sonraki döneme özel isim de koymuşlar, 'ushinawareta junen', yani kayıp on yıl diyor japonlar. japonya emlak balonu linki. abd, ispanya, yunanistan örnekleri var sonra ki, çok düşük faizlere ve teşviklere rağmen bu piyasalar da toparlanamadı hala. yunanistan'da 7 yıldır emlak fiyatları düşüşte, yeni inşaat izinleri de düşmesine rağmen. %45 düşmüş 2007'ye göre. yunanistan. ispanya'da %30 düşmüş. türkiye'de ise, sıkı durun son 6 yılda %220 artmış konut fiyat endeksi. türkiye endeksi. emlakçılar, inşaatçılar ve onlardan beslenen medya bu konuyu haliyle gündeme getirmiyor.

    türkiye'de halen ev sahipliği oranının düşük olduğu ve nüfusun arttığı da doğrudur. ama sabit gelirli orta sınıfın, memurun be küçük esnafın giderek alta doğru kaydığı son 10 yılda, talep yaratacak kesim de giderek daralıyor. ekonomik büyümenin kaymağını yiyen kesim ise bahçeşehir'le, ataşehir'le nitelikli konuta doymuş durumda. devlet ise toki vasıtasıyla düşük gelirlilere konut üretmeliyken, özellikle istanbul'da kamu arazilerini rezidanslara pazarlayarak inşaat baronları yaratmayı tercih ediyor. istanbul'u ranta ve müteahhitlere terk eden toki'nin düşük gelirlilere burada yaptığı proje sayısı 3-5 tane sadece. onlar da kentin dışında alakasız yerlerde. anadolu'da pek çok şehirde dağ başlarına yaptırdığı konutlar ise düşük kaliteli, 2-3 yılda dökülmeye başlıyor ve haliyle tercih edilmiyor. bir başka sıkıntı 60'lı yıllardan beri gecekondularla yağmalanan kamu arazilerinden doğan ranta devletin göz yummasıdır. talan edilen arsalar bugünkü balonun da başlangıç noktasıdır. bu arsalar kentin periferisinden merkeze doğru kayarken artan arsa rantı inşaat çılgınlığını da tetiklemiştir. belki de son yılların en olumlu projelerinden olabilecek olan fikirtepe dönüşümü de özkaynaksız çakal müteahhitlere kurban edilmiştir.

    özellikle emlak'a yatırım yapmış, çoğu mortgage borçlusu arkadaşların çeşitli itirazları var, kimi haklı kimi abartılı. biraz onlara da klavye yıpratalım...

    1- evler, köyden kente göçenlerin anadolu'daki varlıklarıyla fonlanıyor deniyor. alt-orta gelir grupları için doğru. merkezi lokasyonlar ve rezidanslar için yanlış. bir de bu 90'lar için tamamen doğru bir tespitken hız kestiğini düşünüyorum son yıllarda. tarımda yaşanan krizden ve teşviklerin arazi büyüklüğüyle sınırlı olmasından dolayı tarım arazileri eskisi kadar para etmiyor artık.

    2- inşaat maliyetli bir iş, fiyatların maliyet boyutu da var deniliyor. 2016 yılında resmi gazetede betonarme karkas için 1. sınıf metrekare inşaat maliyeti minimum 774, maksimum ise 851 lira olarak açıklandı. bu kaba inşaat maliyetidir. 120 metrekare bir daire için en fazla 100 bin tl yapar. bir o kadar da ince işçilik olduğunu varsayalım ki, çoğu müteahhit 40-50 bine hallediyor bunları ya, 200 bin diyelim arsa hariç. arsa sahibiyle %40-60 civarında anlaşılıyor genelde. lokasyona ve piyasa durumuna 10 dairenin 4-6 tanesi arsa sahibine kalıyor. elbette bağdat caddesi gibi lokasyonlarda oranlar değişebiliyor. biz hesaplama kolaylığı açısından ortalama %50 verdiğini varsayalım ve basit/adi/ilkokul matematiğini buna göre kuralım. 10 daire için toplam inşaat maliyeti 2 milyon tl olacaktır. müteahhite 5 daire kaldığına göre 2 milyon bölü 5'ten 400 bin maliyeti var. bir de 2 milyonun yıllık fonlama/fırsat maliyeti olarak %10 alalım ve inşaat bir yılda bitti diyelim. toplam maliyet 2.200 bin oldu. ortalama maliyet ise 440 bin. müteahhidimiz 5 dairenin 3'ünü 750 bin seviyesinden satarsa tüm masrafını çıkartır ve diğer 2 daireyi sıkışana kadar etiket fiyatıyla elinde tutabilir. nasılsa emlaktaki artış tüm diğer alternatif yatırım araçlarından yüksektir o gün için. aslında toprak sahibinin de konumu budur. mevcut koşullarda aldığı evleri satsa neye yatıracak ki? kentsel dönüşümden dolayı kiraları zaten inşaatçılar ödüyor ve kiralar uçtu kaçtı. peki nereye kadar bu döngü devam eder? el-cevap, alternatif yatırım araçlarının getirisi artana kadar elbette.

    çok uzun vadede bu araçların getiri eğrileri yakınsama eğilimindedir. bono faizinin getirisi ile altının, emlakın, emtiaların getirileri eninde sonunda birbirine yaklaşacaktır. yani kabaca majör merkez bankaları faiz artırımına gitmeye başladığında emlak piyasasındaki spekülatif talep çekilecek ve toprak sahibi/müteahhit ev fiyatları yerinde sayarken faizden/dövizden elde edilen kazançları görerek nakde dönmek için emlakı elden çıkarmaya çalışacaktır.

    3- mortgage büyüklüğü bizde az, bankalar etkilenmez diyenler var. bankalar için nakit akışı önemlidir. nakit dengesi bozulunca en güçlü banka bile sıkıntıya girer. ekonomik krizin tetikleyeceği bir iflas ve işsizlik dalgası en çok da bankacılık sektörünü etkileyecektir. mevcut yasal durumda batık krediler karşılığında ellerinde kalan evleri ekspertiz fiyatlarının altına satabilmeleri mümkün değil. ama 2-3 yılda bir yaptırdıkları ekspertiz değerleri düşmeye başladığında ucuza satarak nakit durumlarını düzeltmek isteyecekler. yani yükselişi destekledikleri gibi, fiyat düşüşünü de hızlandırıcı etkisi olacak bankaların piyasa tersine döndüğünde.

    4- bu evleri kim alıyor sorusun alternatif yanıt. ticaret erbabı ucuz finansman için hileli konut alımı yapıyor. a ticari kişisi kendi konutunu b kişisine sahte satış yapıyor ve finansman maliyetini neredeyse yarı yarıya düşürüyor. b kişisi de kendi evini a kişisine satıyor vs. ticari kredi faizleri yıllık %15-20 iken mortgage faizleri malum %8-10 civarında. ayrıca 10 yıllık ticari krediyi hiç bir banka da vermiyor. geçen hafta hatırlarsanız süzer plazada polisin müdahil olduğu mafyatik bir kavga vardı da vadeli aldığı konutu bankaya teminat verip kredi alan ve çekleri ödemeyen bir şirket çıkmıştı arkasından. finansal açıdan bitik olan bu şirketin bankaya da ödeme yapacağını sanmıyorum.

    5- döviz bazında fiyatlar düşüyor, yabancılar ev almaya gelirler mi? daha da düşmesi bekleniyorsa gelmezler. alanlar da portföy yatırımı mantığıyla geldikleri için pişman olacak zaten. araplar ve ruslar petrol fiyatlarının düşüşünden dolayı nakde sıkışmış durumda. kriz uzun sürer ve realize edemezlerse pozisyonlarını bir 20 yıl daha gelmezler buralara.

    6- nüfus artıyor, insanlar evleniyor, peki nerede çiftleşecek bu gençler. aslında reel konut talebi büyük oranda bu tür bir sosyolojik gerçeğin üzerinde duruyor. ama ben kimsenin ev bulamadığı için evlenemediğini duymadım. anadolu'nun ücra köylerinde filan oluyor bu durum sadece. tüik 2010 yılında yayınlaması gereken konut istatistiklerini yayınlamamış. ülkenin gerçekten de konut açığı var mı bilemiyoruz o yüzden. ev alma imkanı olmayan da kiracı oluyor sonuçta. reel gelirleri düşen orta gelir grubunun da zaten ev alabilme imkanı kalmadı istanbul'da. alacak olsa bile mevcut stok yeterli bunun için. kaliteli konut sayısı yetersiz derseniz, bu doğru bir tespit ve kentsel dönüşüm de bu konuyu çözmek için var. kentsel dönüşümle üretilen ilave konutlar da balonu şişiren bir başka faktör.

    7- beklenen büyük istanbul depremi ve deprem sigortası gerçeği de arada gündeme geliyor. şunu unutmamak lazım ki, eviniz depremden zarar görürse sigorta sadece inşaat maliyetini size öder. bir milyonluk da olsa 300 binlik de ödeyeceği tutar 150-200 bin civarında kalır. altyapısı çökmüş bir muhitte, yıllarca inşaat gürültüsü ve çeşitli sıkıntılarla yaşamak için yeni konut yaptırır mısınız peki? başka yere taşınacak olsanız bu 150-200 bin ile ev alabilir misiniz? bence 300-400'e alabilirsiniz böyle dönemlerde. yani 99 depreminde olduğu gibi %50-60 civarında fiyatlar lokal olarak düşecektir. deprem ise muhakkak olacak. istanbul tarihinde 200-250 yılda bir büyük depremler olmuş ve bilinen tarihte şehir 3-4 kez yeniden kurulmuş zaten.

    8- kenar semtlerdeki siteler, markalı konutlar, kaliteli ve akıllı binalar çok güzel gelsenize. aslında herkes kentin göbeğindeki kaliteli konutlarda oturmak istiyor ama arsa fiyatları buna müsade etmediği için çeşitli tali avantajlarla akllıları çeliniyor. köprüye 10 dakika diye kentin 30 km dışından ev satıyorlar vatandaşa. havuz, yeşil alan, akıllı bina filan güzel ama, o aidatlar ne olacak uzun vadede? bu güzelim binaların pek çok avrupa ülkesinde 70'li, 80'li yıllarda banliyölere yapılan siteler, uydu kentler gibi zamanla yıpranacağını, ıssızlaşacağını ve terkedileceğini düşünüyorum. aidatlar ödenmeyecek, sosyal tesisler, spor tesisleri dökülmeye başlayacak, güvenlik tavsayacak ve düzgün insanların kaçmaya başlamasıyla bu havalı isimli siteler muhitin aslına dönecek. bu yüzden uzun vadede yapılabilecek en kötü yatırım şehir dışındaki 20 metrekare arsa payına yüzbinler gömmek sanırım.

    9- balon var mı, yok mu? bence istanbul'da lokal olarak ve markalı projelerde bir balon var. kurtköyde yok belki, ama samandıra'da var. balon patlayınca ne olacak peki? bütçesine uygun ikamet amaçlı konut alanlara hiç bir şey olmaz. 15-20 yıllık vadeyi gözeterek yatırım yapmış olanlar da yırtar. ama geliri olmadan borçla aldığı emlakı 3-5 seneye fiyatı artar satarım diye niyetlenenler ayvayı yer. gelirine göre aşırı borçlananlar ise, işsiz kalırsa veya iflas ederse eldekinden de olur.

    10- balon illa patlar mı? ekonomik kriz şok şeklinde vurmazsa, iyi senaryoya göre patlama yerine yavaşça sönebilir de. fiyatlar sabit kalır ya da %10-15 geriler ve 5-6 yıl enflasyon ve kur karşısında yavaşça erir. 3 yıl fiyatın artmaması zaten %30 düşüş demektir. istanbul için hesaplanan %50 civarındaki sanal artış da bu şekilde düzeltilmiş olur. ama hükümetin son ana kadar inşaat sektörünü desteklemek için çabalaması riskli marjinal noktalara doğru sürüklüyor bizi. tüm diğer sektörleri inşaata feda edecekler korkarım. bu durumdaysa kimi bölgelerde %60 civarında reel bir düşüş şoku gelebilir sanki panik satışlarında. abartılı diyenler mortgage krizinde detroit'te konut fiyatları ne olmuş diye bakabilir. aha da link. 2008'den beri fiyatlar inşaat maliyetlerine inmiş neredeyse ama alan da yok satan da.

    11- makro ekonomik açıdan emlak balonunu da patlatacak krize doğru mu gidiyoruz? hükümet dünyada artışa geçen faiz oranlarına yanıt olarak yüksek kur ve düşük faize dayalı yeni bir modele geçerek ithalatı düşürüp ihracatı arttırmayı deniyor. son aylarda döviz kurundaki artışa tcmb'nin müdahale etmemesinin bir nedeni dolar endeksindeki artışsa bir nedeni de bu. fed, boj, ecb faiz arttırırken bizim siyasi veya ideolojik saiklerle arttırmamamız bir anlamda bu merkez bankalarına yani uluslararası konjonktüre, piyasalara kafa tutmak oluyor. sonuçları geçmişte hep çok acı oldu bu yaklaşımın. bu sefer de farklı olacak değil. ülkede büyük bir kriz yaşanır ve bunu bir resesyon dönemi izlerse emlak bu işten en zararlı çıkacak sektörlerden birisidir. faiz artışları rutin haline gelir ve risk primimiz (cds) de artarsa, yandı gülüm keten helva. 2001 krizindeki şansımız dünyadaki parasal genişlemeye denk gelmesiydi. bu şekilde çabuk toparlanabildik. ama parasal daralma döneminde yaşayacağımız yerel bir ekonomik kriz büyük ihtimal uzun bir resesyona girmemize neden olacaktır. bu ise, artan çalışma yaşındaki nüfusla beraber işsizliğin artması, sosyal sıkıntıların ağırlaşması, toplumsal yapıların, hatta ailelerin dağılması anlamına gelir.

    nacizane önerilerim ise;

    sevgili türkiye cumhuriyet merkez bankası, şimdi sakin ol ve elindeki faiz silahını yavaşça yere/piyasaya bırak. dünya ile, piyasa ile inatlaşma.

    sevgili küçük yatırımcı, emlak yatırımcı yaparken 3-4-5 kere düşün. iyi lokasyon ve bütçene uyan uygun fiyat bulursan fazla borçlanmadan uzun vadeyi düşünerek alım yap.

    sevgili barınma amacıyla ev bakan orta/alt gelirli, acele etme, borca batma, tasarruf et, birikim yap. yarısından fazla borçlanacağın mortgage'a girme. krizi var, işsizliği var bunun.

    sevgili devlet, senin biricik evladın bu gözü doymayan müteahhitler mi? rantiyeler, hırsız toprak sahipleri mi? az şu toki'ye, piyasaya çeki düzen ver lütfen. rant gelirini de vergileyecek bir yöntem geliştir, dar gelirlinin konut sahibi olabileceği sahici teşvikleri ver.

    ve iktidar... ey muktedirler, çarçabuk vasıfsız danışmanlardan kurtulun. namuslu ve becerikli insanları istihdam edin. kamunun, halkın, devletin, tüyü bitmemiş yetimin malına sahip çıkın. bunları yapamıyorsanız da istifade etmeyi bırakın, istifa edin. kriz gelince siz, biz ayırmadan akp, chp, mhp gözetmeden çökecek tepemize çünkü.

    son olarak, düzgün eğitim almış, saygın meslek sahibi insanlar sabit gelirleriyle bu evleri alamıyorsa ki, alamıyor. bu işte bir yanlışlık vardır, bu fiyatlar hatalıdır. geriye kalanlar, mafyası, hırsızı, arabı ve rantiyesi beraberce takılın, size mutluluklar. bakın ne güzel yazılmış şurada da (#64199257).

    biraz dağınık yazdım ama derdimi anlatabildim sanırım.


    Uzun falan değil, vakit yaratın ve okuyun.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Guest-A5776C7B6 -- 23 Şubat 2017; 22:48:25 >




  • 
Sayfa: 1
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.