Şimdi Ara

çaresiz hissediyorum

Bu Konudaki Kullanıcılar:
2 Misafir (1 Mobil) - 1 Masaüstü1 Mobil
5 sn
8
Cevap
0
Favori
537
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1
Giriş
Mesaj
  • 18 yaşındayım hayatım boyunca hep eksik hissettim, hep yetersiz kaldığımı düşündüm. dertlerim değil başımdaki belalar değil, kafamı kurcalayan şey hep sahip olma potansiyelim olduğu halde peşinden gitmediğim şeyler. yaşadığım hayattan hiç memnun değilim, ailemden psikolojik şiddet gördüğümü düşünüyorum. sinir problemleri olan bi babam var, babam adımı söylediğinde beni yanına çağırdığında hayattan bıkmış gibi hissediyorum. annemle aramdaki ilişki de pek farklı değil. tek çocuğum. hiçbir zaman maddi durumumdan şikayetçi olmadım zaten çok da kötü bi durumda değiliz. sadece yaşamak istediğim hayat bu değil diye düşünüyorum. okula gitmek benim için bi kurtuluş, sırf bu yüzden işim olmayacak hobiler edinmeye çalıştım, eve dönmemek için. ciddi sorunlar yaşıyorum, başlarda bu durum canımı çok sıkmıyordu ama içime attıkça kimseye söylemedikçe ve yapabileceğime inandığım şeyleri başkalarının yaptığını gördükçe elim kolum bağlı hissettim günden güne çöktüm. sürekli kötüye sardım en sonunda bbirikti birikti ve psikolojimi mahvetti. artık yaptığım hiçbir şeyden zevk alamaz hale geldim. eskiden inanarak hayallerini kurduğum şeylerinden artık peşinden gitmeye bile değmediğini düşünüyorum şu an, yapsam da pek bi şey farketmez bu saatten sonra. ciddi manada mutluluğa dair içimde hiçbir şey kalmadı, nasıl mutlu olacağımı şaşırdım. elimde hiç bir şey kalmadı. ortalamanın altında bir genç hayatı yaşıyorum artık. okuldan sonra yaptığım küçük hobilere de zaman ayırmamaya, etrafımdaki insanlardan uzaklaşmaya başladım. artık iyice çaresiz hissediyorum. sadece her şeyi bırakıp istediğimi yapacak cesarete ihtiyacım var ama artık buna değer mi onu da bilmiyorum. o yüzden geriye tek bi seçeneğim kalıyor

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >







  • Potansiyelini gerçekleştiremeyen kişiler için "underachiever" diyor gavurlar. Aslında olabileceğinden çok daha azı olmuş insanlar için kullanılan bir söz. Engellenmiş, sakatlatılmış, zor durumda bırakılmış insanlar... Kendisinin böyle olduğunu düşünen kişiler de pişmanlık-hüzün karışımı bir depresyona girip kendilerini berbat hissediyorlar genelde.

    Benim daha farklı bir yaklaşımım var bu olaya. Potansiyelini gerçekleştiremedin mi? Tamam, olabilir, varsın gerçekleştirme. Baban öfke problemi olan bir dallama mı? Peki, hatta varsın daha da çok öfkelensin. Onun öfkelenmesi seni üzüyor, canını mı sıkıyor? Varsın daha çok üzsün, daha çok sıksın. Hiçbir hobi ilgini çekemedi mi, tamam çekmesin, ne var yani? Psikolojin bir şekilde mahvoldu öyle mi? Varsın azıcık deli bir tarafın olsun. Bir şeyler zevk vermiyor mu? Tamam vermesinler. "İlla zevk almalıyım, illa psikolojim ailem hobilerim mükemmel olmalı, illa başarılı olmalıyım" diye düşünen birisi olduğunu zannetmiyorum. Ha, eğer öyle düşünüyorsan da, ne için? Ne uğruna böyle düşünüyorsun?

    Neyi korumayı, neyi geliştirmeyi umuyorsun ki? Kendini mi? Peki kendim dediğin şey nedir? İsmini, doğum tarihini falan sormuyorum, derinlerde bir yerde kendim dediğin şey nedir? Bunu iyice düşünsene bi, bakalım ne bulacaksın.

    Sen şu an "benim bu mesajımı okumak"sın. Sen şu an "ekrana bakmak"sın. Belki "oturmak veya uzanmak"sın. Belki de "ne saçmalıyor lan bu denyo" diye içinden geçirmeksin. Ara sıra aklına gelen hatıralarınsın. E neyi kaybedeceksin yani, korktuğun bu şeyler, illa olmayacaklar!! diye diretmekten vazgeçince? "Banka hesabında 500.000$ olmak" denen şeyi mi veya "ayakkabılarını huzurlu bir şekilde bağlama"yı mı? E kaybediver, varsın kaybet..

    Bundan büyük bir özgürlük yok. Neden biliyor musun? Bir şey istediğim an, istediğim şeyin kölesi olurum. Olayların iyi gitmesini mi istedim, kötü gittikleri her an mahvolurum, çökerim. Ama eğer istemekten vazgeçersem, isteğimin bana yaşatacağı acıdan da kurtuluveririm. Peki acıdan kurtulmuş, özgür insan mı daha güzel bir hayat yaşamaktadır, acı içinde sürüklenip giden biri mi?

    Bu seviyeye gelirsek eğer, bu sefer de "istememeyi" istemeye başlarız. Ve bir şeyler istediğimiz an, kendimize kızmanın acısını çekeriz bu kez de. Çünkü bu da bir istemektir. Ben bundan bahsetmiyorum, ben "istemek" denen kavramı iplememekten, onun kıçına tekmeyi basmaktan bahsediyorum.

    Yine canın ister babanla kavga edersin, veya oturup ders çalışırsın, belki bir kızın gönlünü çalarsın... Belki babanla sarılırsınız. Belki dersleri boşlarsın. Belki araba çarpar bacağın kesilir. Belki spor yaparsın kas yaparsın, belki de yapmazsın. Belki hiçbir şey yapmadan oturup boşluğu seyredersin. Belki pencereden atlarsın, belki de tam atlayacakken vazgeçersin. Ama bunların hepsini, hayatını düzeltmek için değil, yüce bir amaç için, süper bir insan olmak için değil, öylesine yapmaktasındır. Sabahları güneş niçin doğuyorsa, bir bebek neden ağlıyorsa, yağmur nasıl yağıyorsa, aynı sebepten dolayı yaparsın; yani, öylesine.




  • aga çok güzel yazmışsın eyvallah ama tam olarak vermek istediğin mesajı anladığımı sanmıyorum, yine de zaman ayırdığın için teşekkür ederim.



    istediğim bi şey kalmadı artık yani önceden çok şey isterdim ve ulaşamayacağım imkansız şeyler değildi bunlar sadece önümde engeller vardı ve ben kabuğumu kırmaktan korkuyodum, üzerimde çok büyük bi baskı hissediyodum. o baskı hala daha var, kaynağı da çoğunlukla ailem ve etrafımdaki diğer insanlar. beni yanlış anlamanı istemem asosyal birisi değilim sadece insanların bana yeterince karşılık verdiğini düşünmüyorum. şu zamana kadar ortalama üstü sayıda arkadaş edinmişimdir. ancak hayatım boyunca hiç bana destek çıkan birisi olmadı ya da olduğunu hissetmedim, birbirimizi düşündüğümüz dertleştiğimiz sıkı dostlarım olmadı. belki de bunun da etkileri vardı üzerimdeki baskıda. tüm bunlar birikti ve artık arzularımı kaybettim sanki dediğin gibi hayatı öylesine yaşıyorum. hiç bir şey içimden gelmiyor. bi şeyler yapmaya değer mi bu hayat bilmiyorum artık. bu ikilemde olduğum sürece de hiçbi zaman cesaretimi toplayamayacağımı düşnüyorum. böyle bir bitki gibi bir ot gibi yaşadığımı düşünüyorum

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • Bence "istediğim bir şey kalmadı" diyerek kastettiğin şey, eskiden arzu ettiğin şeyleri artık istemiyor olman.
    Yani hiçbir şey istemiyor değilsin. Mesela belki şu içine düştüğün ikilemden kurtulmak, belki yeniden bir şeyler hissedebilmek istiyorsun. Bunlar da birer istektir. Sen sadece eskiden tat aldığın şeylerden, şu an tat almıyor vaziyete gelmişsin. Eğer tamamen isteksiz olsaydın, ne bu konuyu açmak isterdin, ne su içmek, ne bu yazdıklarımı okumak, ne bu ikilemden kurtulmak, ne de intihar etmek isterdin. İntihar etmek de bir istektir çünkü. İntihar ederek kurtulmak istersin. Neyden kurtulmak istersin, hayattan. Bu da ne anlama gelir? Şu an yaşıyor olduğun hayatı beğenmediğin, çünkü esasında daha başka bir hayatı istediğin, fakat bu isteğine kavuşamıyor olduğun, bu durumu da kabullenemediğin anlamına gelir. Çünkü hiçbir şey istemeyen birisi, hoşuna gitmeyen bir hayattan kurtulmak da istemez. Görüyorsun bak, belki de sıkıntının kaynağı isteksizlik değil, istek fazlalığıdır.

    Bu hâle nasıl geldiğinin bence bir önemi yok. Tıpkı havanın nasıl bulutlandığının önemsiz olması gibi. İster doğudan esen rüzgar, ister alçak basınç bulutları tepemize doldurmuş olsun, neticede yağmur yağacaktır. Sen de ister bu yazdığın sebeplerden dolayı, ister başka şeylerin de etkisiyle şu anki durumuna gelmiş ol, neticede şu anki durumundasın, şu anki gibi hissediyorsun.

    Kimse bana destek çıkmadı ve sıkı dostlarım olmadı demek, "birilerinin bana destek olduğunu hissetmeyi, dostluğun sıcaklığını hissetmeyi isterdim" demektir bir yandan da. Arzularımı kaybettim, öylesine yaşıyorum demek; "tekrar hissedebilmeyi, anlamlı bir yaşam sürebilmeyi isterdim" anlamına gelir. Cesaretimi toplayamayacağımı düşünüyorum demek, "cesaretimi toplayabilmek isterdim" demektir...

    Benim göstermek istediğim şey aslında çok basit. Varsın, kimse destek çıkmasın, hatta köstek olsunlar. Sen sıkı dostluk bağları kuramamış ol. Şu an eskiden arzuladığın şeyleri kayıp mı etmiş vaziyettesin? Kaybet. Hayata baktığında içini kıpırdatan bir şeyler göremiyor musun şimdilik, göreme. Hatta görememekle kalmayıp acı çek, daha da fazlasını yaşa gör bakalım acı nasıl bir raddede sıkılıp ortadan kalkıyor? Cesaretini toplayamıyor musun? Vallahi ben de toplayamıyorum, varsın toplayamayalım yahu. Şu hayatı cesaretimizi toplayamadan yaşıyor olalım, ne olmuş yani?? Ve tüm bunları düşünebilmemize rağmen, hâlen daha da bunları yapamıyor, rahatlama işinde bile başarısız mı oluyoruz? Olalım! Daha da başarısız olalım...

    Bu, her şeyden vazgeçmek anlamına gelmiyor. Bu, kelimelerin, yargıların, kanaatlerin, takıntıların bizleri zincirlediği dünyaya "hadi len ordan!" deyip tekmeyi basmak, hayatın aslında nasıl bir oyun olduğunu görmek anlamına geliyor. Ve yine istediğimiz zaman bu oyunu oynayabiliriz. Yemek yiyeceğimiz zaman yemek yer, çalışacağımız zaman çalışır, gezineceğimiz zaman dolaşır, kabuğumuza çekileceğimiz zaman da kapanırız. Bir farkla, bunların bir oyun olduğunu görerek.

    Bir şey daha eklemek istiyorum, cesareti toplamak diye bir şey olduğuna inanmıyorum ben. Cesaret, yere dökülen bozuk paraları toplamak gibi toplayabileceğimiz bir şey değil. Bir insan her zaman önce cesaretini toplayıp, sonra cesurca davranmaz. Aksine, cesur dediğimiz çoğu insanın korkudan ödü mokuna karışır, kalbi 150 atar, ama o, bu korkusuna, bu heyecanına rağmen, korkusuyla birlikte, onu hissede hissede yapmıştır o yapacağı şeyi.

    Aynı şekilde, sen de eğer bir şeyler yapacaksan, önce bu sıkıntılı ikileminden kurtulmak zorunda değilsin. Aksine, bu sıkıntına ve bu dertlerine rağmen, bu sıkıntını hissede hissede bir şeyler yaptığın zaman ancak bir değişim yaşayabileceksin. Ve belki de ikilemden kurtulmak, bu tarz bir değişimden sonra gelecek. Diyelim ki odan çok dağınık ve sen bu dağınıklıktan rahatsız oluyorsun. İstediğin kadar rahatsız ol, rahatsızların en rahatsızı ol, artık rahatsızlıktan yaşama zevkini yitirip intihar edecek raddeye gel, odan yine dağınık kalmaya devam eder. Değişim ancak ve ancak sen o dağınıklığa, o rahatsızlık duygusuna rağmen kalkıp giysilerini katladığın zaman, yerleri süpürdüğün anda meydana gelir.

    Peki ne yapmalısın? Hiçbir şey! İstersen, hoşuna gidiyorsa veya rahat hissettiriyorsa bu sıkıntılı halinde kalabildiğin kadar kal. Hiçbir zorunluluğun yok. Canın isterse de sokağa çık haykır "Bir gün benim olacaksın Leyla!!" diye... Neye göre hareket edebilirsin peki? Hayal gücüne göre. Hayal gücün kendisine sorar, mevcut koşullar şöyle şöyle, ne yapayım acaba? diye. Oturup yatayım, şınav çekeyim, düşüneyim, yürüyüş yapayım, rastgele birisiyle konuşayım, şu kitabı karıştırayım, kahve yapıp şu filme gideyim, şu dersin mantığını kapayım, hiçbir şey yapmadan sıkıntının en derin yerine inebileceğim kadar inmeye çalışayım, hayal gücümü kapatıp hiçbir şey düşünmeden konuşmadan otomatik pilotta hareket edeyim, balon şişirip onu 200 kez sektirmeye çalışayım, dişlerimi fırçalarken müzik dinleyeyim.... bu şekilde, böyle bir şey işte hayat..



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Guest-C6EC476D6 -- 23 Kasım 2018; 3:10:53 >




  • Hocam mükemmel yazmışsın eline sağlık. Arkadaşla benzer problemleri bende yaşıyorum ilaç gibi geldi.
    Sağol...

    < Bu ileti DH mobil uygulamasından atıldı >
  • Yapay Zeka’dan İlgili Konular
    Daha Fazla Göster
    
Sayfa: 1
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.