Arkadaşlar öncelikle herkese iyi forumlar. Bu akşam extra içerken sizlere bir anımı anlatmak istedim. Nasılsınız umarım keyifler iyidir.
Bu yaz bodrumda bi barda içiyordum. Bilirsiniz bodrumun ortamını, yaz akşamlarını. Bu arada bodrumda 6 ay kalıp pompa yapamayan Erol Egemen'e selamlarımı iletiyorum burdan. Barbunyayı reçel niyetine yiyen Erol Egemen'den bahsediyorum. Neyse konuya dönelim. Kafalar çok iyi tabii, başka türlü tahammül etmek de zor bodruma umarım anlatabilmişimdir. Barda bir kız var, arkadaşıyla beraber. 168 boylarında, ayakları 36.5-37no. (old no.) red toe nails, flip flops, bacaklar ince uzun, 45 kilo dolaylarında, simsiyah uzun dalgalı saçları var, fahriye evcen kılıklı bir hatun. Görür görmez aşık oldum. Bar taburesinde bacak bacak üstüne atmış, üzerinde yazlık kısa bir kot şort, üzerinde bol bir buluz... Bir insan plajdan çıkıp gece bara gelip de tüm sadeliğiyle nasıl bu kadar güzel ve kusursuz olabilir diye sordum kendi kendime. Daha fazla dayanamayacağımı anladım, aklıma bob düleynin "dont think twice, its all right." dizesi geldi aklıma. BeşiktaşBenzin'in wc sinde duvarda yazardı bir dönem. 2013'te liseli sevgilimi dudaklarından öptüğüm mekan olmasının yanında değerli şair dostum Ali'nin barmaidi ile flört etmişliği vardır bana detayları bunca yıldır anlatmasa da. Ne olurdu sanki bize de malzeme çıksa öyle değil mi? Arkadaşlar bile birbirlerine böyle kötülükler yapabiliyor işte. Daha doğrusu bazen kader insana el pompasını bile çok görüyor. Neyse, fazla dağıldık yine. Cesaretimi topladım ve kızın yanına gittim, merhaba ben lev tolstoy deyip elimi uzattım, bana pamuk beyazı -bodrumda böylesine bir beyazlık görmek ancak masallarda mümkün olurdu- ellerini uzattı. Ben de İrem dedi. Tabi bunu söylerken suratında birini tanımaya daha doğrusu anlamaya çalışıyormuş gibi bir ifade vardı. Donanımhaber pimpleri (başta Angelica olmak üzere) iyi bilirler bu surat ifadesini. Gözler hafifçe kısılır, kaşlar hafifçe çatılır ve dudakta belli belirsiz bir gülümseme oluşur. Daha sonra biraz sohbet ettik, tıp fakültesi öğrencisiymiş. Hayranlığım sonsuzla çarpıldı o an. Bir insan ancak bu denli kusursuz olabilirdi. Birkaç tane tekila shot ısmarladım arkadaşıyla ona, bar kısmında oturuyorduk zaten. Kafalar iyice güzel olunca gülüşmeler, kahkahalar (orgazm tonunu aratmayan cinsten) başladı. El şakaları, yakın sohbetler derken hesabı ödedim ve kalktık mekandan. Bodrum merkezde marinada yürürken nerede kaldıklarını, onları bırakmak istediğimi söyledim. Bunun üzerine İrem yanındaki arkadaşına belli belirsiz kısık sesle bir şeyler söyleyip eliyle cimciklemeye başladı, bir yandan da gülüyordu. Ben ne oluyor diye bakarken, İrem ansızın koluma girip, arkadaşı Muazzez'in bu gece bir arkadaşının yazlığında kalacağını, isterse otel odasına kadar ona eşlik edip odada bira içmeye devam edebileceğimizi söyledi. Hemen kabul ettim elbette, dünyalar benim olmuştu. Daha sonra açık bir tekel bulup ikişer tane bomonti standart şişe alıp İrem'in odasına geçtik. Telefonundan saykodelik/alternatif müzikler açtı ve yerde bağdaş kurup bira içmeye başladık. Hep onu izliyordum, el hareketlerine, güzel gözlerine, gülüşüne bakıyordum. Sonsuz güzelliğe sahip bir varlık olduğuna dair en ufak şüphem yoktu. Ömrümü onu izleyerek geçirebilirdim. Sonra elimi tuttu, hafifçe ona doğru yöneldim ve uzun ve yavaş bir biçimde öpüşmeye başladık. Arkada kızın telefonundanhttps://www.youtube.com/watch?v=3JO955LnDbs (the xx-lips) bu şarkı çalıyordu. Ellerini arkasında birleştirmek suretiyle yere dayamış, gözlerini sonsuzluğa kapatmış, dudaklarını bana vermiş bir vaziyetteydi. Daha sonra onu belinden kavradım, o da ince ve beyaz bacaklarını belime doladı. Yatağa geçtik.