Şimdi Ara

Bu millet bu hallere de mi düşecekti?

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir (1 Mobil) - 1 Masaüstü1 Mobil
5 sn
2
Cevap
0
Favori
339
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1
Giriş
Mesaj
  • Yılın son günleri yaklaşırken öğrendiğim bir ölüm haberi beni derinden etkiledi. Yazıya başlık olan, “Bu millet bu hallere de mi düşecekti?” ifadesini yıllar evvel kendisinden ilk duyduğumda büyük bir mahcubiyet hissine kapılmıştım. Fakat ölüm haberinin hemen ardından verilen diğer haberi izlerken, “iyi ki bunu görmedi, yoksa zaten kalbi kaldırmazdı” diye düşündüm.

    Aşağıda kendisinden ayrıntılı olarak bahsedecek olduğum beyefendinin vefatını öğrendiğimde, onunla ilgili bir anım canlandı zihnimde.

    Karşımızda dikilen delikanlının sözlerini duyduğunda elini hızla cebine atmış ve cüzdanını çıkarmıştı. Eline gelen paranın ne kadar olduğuna aldırmadan gence uzattığı sırada, “o kadarı çok fazla, size de lazım olur…” dedim.

    Delikanlı eline tutuşturulan paranın şaşkınlığı içinde “Allah razı olsun” diyerek hızlı adımlarla uzaklaşırken, yanımdaki beyefendi ağlamaktan titreyen sesiyle hiç unutamadığım yukarıdaki cümleyi sarf etmişti. Kim olduğuna gelince…

    Hüzünlü gurbette garip ölüm…

    23 Aralık 2006 cumartesi akşamı haberleri izlerken, Osmanlı Hanedanı'nın yurtdışında yaşayan mensuplarından Beyzade Fethi Sami Bey’in bir süredir tedavi gördüğü Oxford Radcliffe Hastanesi'nde 97 yaşında vefat ettiğini öğrendim. Fethi Sami Bey, Sultan Abdülmecit’in kızı Mediha Sultan'ın torunuydu. Mediha Sultan’ın dört erkek kardeşi, Sultan Abdülhamit, Sultan Murat, Sultan Reşat ve Sultan Vahdettin'in sırayla Osmanlı tahtına oturmuşlardı. Fethi Sami Bey, Mediha Sultan'ın oğlu Sami Necip'in beş çocuğundan biri idi. 4 dayısı sırayla padişah olmuşlardı.

    Fethi Sami Bey 13,5 yaşında iken ailesiyle birlikte 22 Eylül 1922'de Türkiye'den ayrılmış ve Fransa'ya yerleşmişti. Savaş yıllarına rastlayan 1940 yılında da İngiltere'ye geçmişti. Osmanlı hanedanına uygulanan yasakların kalkmasından 53 yıl sonra Türkiye’ye gelebildi. Fethi Sami Bey, vefatına kadar Londra'nın güneyindeki Surrey bölgesinde yaşadı ve orada öldü.

    Duyunca irkildi…

    Yazının başında anlattığım olaya, Fethi Sami Bey’in 1990’lı yılların başında İstanbul’a geldiği bir sırada şahit oldum. Kendisi ile görüşmek üzere randevulaşmış ve Sultanahmet Meydanı’nda buluşmuştuk. Oturduğumuz bankın üzerinden Sultanahmet Meydanı’nın o enfes tarihi dokusunu seyrederken, 17–18 yaşlarında bir genç karşımıza dikildi ve “Abiler çok açım, öğle yemeği için biraz sadaka…” dedi. Bu durum benim her gün yaşamaya alışkın olduğum bir tabloydu. Fakat gencin, “açım, biraz sadaka…” sözlerine Osmanlı hanedanı mensubu Fethi Sami Bey’in refleksi çok farklı oldu.

    Elini hızlıca cüzdanına attı ve o telaşla eline ne geçtiyse gence uzattı. Gence verdiği para ihtiyacını uzun süre karşılayacak türdendi. Delikanlı şaşkınlık içinde hızlı adımlarla yanımızdan uzaklaşırken, Fethi Sami Bey üzüntüden titreyen sesiyle gözyaşları içinde, o gün bugündür unutamadığım o sözleri sarf etti: “Bu millet bu hallere de mi düşecekti” dedi.

    Türk insanının dilenecek kadar yoksul duruma düşmesi kanına dokunmuş, ağırına gitmişti. Epey zaman kendini toparlayamadı. İçten içe uzun ağladı.

    Fethi Sami'nin İngiltere'de yaşayan kızı Leyla Mediha Hanımefendi, babasının cenaze töreninde gözyaşları içinde yaptığı konuşmada, ''Babam vatanseverdi. Hep Türkiye hayaliyle yaşadı. Ancak, 60 yıllık bir aradan sonra Türkiye'ye gidebildi. Vücudu burada ama kalbi hep Türkiye'deydi" demiş. Cenaze namazını kıldıran İmam Burhan Aygün ise, "Milletiyle hep gurur duydu” diye ilave etmiş. Nur içinde yatsın.

    Bunu da yaptılar…

    Gelelim Fethi Sami Bey’in ölüm haberini izledikten hemen sonra verilen ve “iyi ki bunu görmedi, yoksa kalbi zaten dayanmazdı” diye düşündüğüm diğer habere.

    Haberde, Süleymaniye Camii külliyesi içinde bulunan eserlerden birinin kubbesindeki yaklaşık 1 ton tutan kurşunun sökülerek çalındığı anlatılıyordu. Cami soygunlarına alışmıştık da, kubbeyi de kazıyarak soyanlara ilk kez denk geliyorduk.

    Çok kısa sürede ahlaken nereden nereye geldik. Toplum iyice dibe vurdu. Fethi Sami Bey, aç olduğunu söyleyen fakir gencin feryadı karşısında titreyerek irkilmiş ve gözyaşlarını tutamamıştı. Milletin geldiği şu noktayı görseydi acaba ne düşünürdü diye geçirdim içimden?

    Çöküntü kapıya dayandı…

    Giderek atalarının yaptığı eserleri soyacak kadar densizleşen ve ahlak fukarası hale gelen toplumun içine düştüğü bu utanç tablosu karşısında yetkililer ne düşünüyor acaba?

    Türkiye’nin çocuk pornosu konusunda dünyanın merkezi hale gelmesi, dünyanın beş büyük danışmanlık firmasından biri olan Price Waterhouse Coopers (PWC) tarafından geliştirilen endekse göre yolsuzlukların ülke ekonomisine verdiği zarar bakımından Türkiye’nin en kötü ülke olması, gelir dağılımı en bozuk ülkeler arasında 4. sıraya yerleşmesi, rüşvetin en yaygın olduğu 52 ülke arasında ilk beşe girmesi, İstanbul Barosu’nun yaptığı bir araştırmaya göre avukatların yüzde 94.9’unun adli yargıda yolsuzluk olduğuna inanması gibi ürkütücü rakamlar karşısında ilgililer ne yapmayı düşünüyor acaba?

    Ülke bu badireden nasıl kurtulacak, fazilet hissi insanlarda yeniden nasıl inşa edilecek, ülke çıkarlarını kişisel çıkarlarının önünde tutan bireyler nasıl yetiştirilecek, gelir dağılımındaki adaletsizliğin ekonomik bir sorun olmaktan çıkıp giderek ahlaki erozyona da neden olduğu gerçeğinden hareketle, rüşvetin, yolsuzluğun, kamu kaynaklarını vurgunun önüne nasıl geçilecek, geleceğimizi emanet edeceğimiz gençler nasıl yetiştirilecek sorularının cevabını nasıl bulacağız ve bu açmazdan nasıl kurtulacağız acaba?

    Eğer devletin ulu yetkililerinin bu konuda bir fikri yoksa, son çare olarak bunu da kapıcı İdris’e mi sorsak acaba?

    En doğrusunu belki o bilir de…

    Osman Özsoy

    http://www.haber7.com/artikel.php?artikel_id=136376







  • Bu tür ümitsizlik dolu haberler ve yazıları yayınlamamakla başlayabiliriz mesela.
    Gökten bir kurtarıcı inecek değil herhalde.Herşeyi kendimiz yapıcaz yani önce bireyden başlar bunların düzelmesi.Ama sürekli hep aynı propagandalar.Yukardakileri biz seçtik yani bu hale geldiysek yine kendimiz geldik.
    Ben bu tür yazı ve haberleri sadece propaganda olarak görüyorum.Milleti karamsarlığa sürüklemekten başka birşey yapmıyor bunlar.
    Madem yazarsın bir çıkış yolu için kafanı yor içimizi karartmak için değil.
  • Yapay Zeka’dan İlgili Konular
    Daha Fazla Göster
    
Sayfa: 1
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.