DAMARLAR kan akış hızı: atar > toplar > kılcal kan basıncı: atar > kılcal > toplar tek bir damarda çap: toplar > atar > kılcal toplam çap: kılcal > toplar > atar ATARDAMAR: dıştan içe doğru bağ doku - düz kas - tek katlı yassı epitel temiz kan taşır (akciğer atardamarı hariç) iç yüzeyi pürüzsüz, kapakçık yok KILCAL DAMAR: tek katlı epitel tabakasından oluşur kapakçık yok doku hücreleri ile kan arasında madde alışverişini sağlar (starling hipotezi) TOPLARDAMAR: dıştan içe doğru bağ doku - düz kas - tek katlı yassı epitel kirli kan taşır (akciğer toplardamarı hariç) atardamarlardan farklı olarak bağ dokudaki lif sayısı azdır, düz kas tabakası daha incedir ve elastik lif bulundurmaz. kapakçıklar vardır. --------------------------------------------- DAMARLARDA KANIN HAREKET ETTİRİLMESİNİ SAĞLAYAN DURUMLAR Atardamarlarda kanın hareketi: Karıncıkların kasılmasıyla oluşan basınç atardamardaki düz kaslar arkadan gelen kanın öncekini itmesi yer çekimi Toplardamarlarda: kulakçıkların gevşemesi ile oluşan emme kuvveti toplardamarların etrafını saran iskelet kaslarının kasılması toplardamar içindeki kapakçıklar soluk alma ile akciğer iç basıncının düşmesi üst bölgelerdeki toplardamarlar için yer çekimi --------------------------------------------- NABIZ: Kalbin kulakçık ve karıncıktaki kasılma ve gevşemelerine paralel olarak atardamarlarda meydana gelen kasılma ve gevşemeler. kalp atış sayısına eşittir. TANSİYON (KAN BASINCI) : Kalpten atardamarlara pompalanan kanın damarlara yaptığı basınç *Karıncıkların kasılması ile kan pompalandığından atardamarlardaki kan basıncı artar buna sistol basıncı ya da büyük tansiyon denir *Karıncıkların gevşemesi ile atardamarlardaki basınç düşer buna diastol basıncı ya da küçük tansiyon denir |
BİYOLOJİ NOTLARIM (4. sayfa)
-
-
STARLING HİPOTEZİ
Kan basıncı > ozmotik basınç
su ve maddeler kılcal damardan pasif taşıma ile doku sıvısına geçer
Kan basıncı < ozmotik basınç
su ve maddeler doku sıvısından kılcal damara pasif taşıma ile geçer
ozmotik basınç kılcal damar boyunca hiç değişmez
kanın akış yönü atardamardan toplardamara doğrudur
----------------
ÖDEM: Kılcal damardan doku sıvısına madde geçişi artar bu olay ödeme yol açar
Kan basıncının artması
Kanın ozmotik basıncının düşmesi
Doku sıvısının ozmotik basıncının artması
Doku sıvısının mineral miktarının artması
Lenf kılcallarının tıkanması
Organlara mekanik darbelerin gelmesi
----------------
KÜÇÜK KAN DOLAŞIMI
Kalp ve akciğerler arasında
Amaç kanın temizlenmesi
BÜYÜK KAN DOLAŞIMI
Kalp ile vücut arasında
Amaç besin maddelerini ve oksijeni hücrelere, atık maddeleri boşaltım organlarına taşımak
Her organa bir atar bir de toplardamar girişi vardır (karaciğer hariç)
Aort kalpten çıktıktan sonra dallanarak çeşitli atardamarlar halinde organlara giriş yapar (böbrek atardamarı, karaciğer atardamarı...)
-
KAN
Kanı santrifüjden geçirdiğimizde hücreler dibe çökerken plazma kısmı üstte kalır. (fibrin (pıhıtı) dipte kalır)
>Kan Plazması: Kan dokusunun ara maddesi. Su, iyonlar, plazma proteinlerinden (albümin, globülin, fibrinojen, antikorlar) oluşur.
>Kan hücreleri
-Eritrositler (alyuvarlar): Yapısında kana kırmızı renk veren hemoglobin vardır bu sayede co2 ve o2 taşıyabilirler.
Laktik asit fermantasyonu yaparlar
Bölünemez ve kendilerini yenileyemezler
Fetüste 3-5. aylarda karaciğer ve dalakta daha sonra kırmızı kemik iliğinde üretilir
Üretimi böbrekler ve çok az miktarda karaciğer tarafından üretilen eritropoietin hormonu tarafından düzenlenir
Parçalanacakları zaman dalak ve karaciğerde (kupfer hücreleri) demir kısmını ayırır geri kalan kısmı ise makrofajlar tarafından parçalanarak biluribine oluşturur. Biluribin safra yapımında kullanılır ayrılan demir kısmı ise yeni alyuvar yapımına katılır
Hava basıncının düşük olduğu yükseklere çıkıldıkça oksijen miktarı azalacağından sayılar artar.
-Lökositler (akyuvarlar) : Renksiz ve çekirdekli, aktif hareket edebilen
Bazı çeşitleri damar dışına çıkarak da görev yapabilir
Bölünemez ve kendilerini yenileyemezler
Fagositoz yaparak ve antikor üreterek vücudun savunmasında rol oynar
Kemik iliği ve lenf düğümlerinde üretilirler
Dalak ve karaciğerde parçalanır
Enfeksiyon durumunda sayıları artar
-Kan pulçukları (trombositler) : Kemik iliğindeki iri yapılı hücrelerin parçalanması ile oluşan kandaki en küçük parçacıklar
Çekirdekleri yok
Kanın pıhtılaşmasını sağlar
Kan kayıplarında sayıları artar
Dalak ve karaciğerde parçalanırlar
-
KANIN PIHTILAŞMASI
Damarda zedelenme ya da kesilme meydana geldiğinde kan damardan sızmaya başlar
Zedelenen damar bölgesinde trombositler yapışarak tıkaç oluşur ayrıca bu bölgede pıhtılaşma faktörleri salgılanır. Bu pıhtılaşma faktörleri;
-Trombositlerden salgılanan tromboplastin
-Hasar gören damardan salgılanan tromboplastin
-Kan plazmasında yer alan Ca, K vitamini ve çeşitli enzimler.
pıhtılaşma faktörleri
Protrombin --------------------> Trombin
trombin
Fibrinojen ---------------------> Fibrin
---------------------------------
LENF DOLAŞIMI
Kan dolaşımına ek olarak omurgalı canlılarda (balıklar hariç) kan dolaşımından bağımsız olarak lenf sistemi bulunur. görevleri:
-Akyuvar üreterek vücudun savunmasında rol alır (Lenfosit)
-Kılcal kan damarlarından sızan doku sıvısının kan dolaşımına katılmasını sağlar
-Bağırsaktan emilen ADEK vitaminleri, yağ asitleri ve gliserolün kan dolaşımına katılmasını sağlar
LENF DAMARLARI
Lenf kılcalları ve lenf toplardamarlardan oluşur
Lenf toplardamarlarında kapakçıklar bulunur
Lenf kılcallarının bir ucu lenf toplardamarlarına bağlanır diğer ucu ise dokular arasına kadar ilerler ve kapalıdır. Kan kılcallarına göre daha geçirgendir.
Lenf damarlarında bulunan sıvının hareketi kana göre çok yavaştır
Lenf damarlarındaki sıvının hareketi kalbin negatif emme basıncı ve iskelet kasları ile oluşur
LENF DÜĞÜMLERİ
Koltuk altı, kasık bölgesi, boyun bölgesinde fazladır
Lenf düğümlerinde lenfositler üretilir
LENF
Kan damarlarına geçemeyen bir miktar doku sıvısı, lenf damarlarına geçerek lenf sıvısını oluşturur
Alyuvar bulunmadığından renksizdir
Lenf kılcallarından doku arasına geçen plazma proteinlerinin %95'i lenf kılcal damarlarına alınır ve kan damarlarına kazandırılır
Lenf dolaşımı iki yolla olur. Her iki lenf dolaşımı da üst ana toplardamara giriş yaparak kan ile karışır.
Bağırsaklardan emilip lenf ile taşınacak olan yağ asidi, gliserol ve ADEK vitaminleri ince bağırsağın epitel hücrelerine gelerek yağ asitleri ve gliserol burada trigliseritlere (nötral yağlara) dönüştürülür. Vitaminlerde ise değişiklik olmaz. Bu trigliseritlerin etrafı proteinler ile kapatılarak şilomikron adı verilen bir yapı haline getirilir. Şilomikronlar ekzositoz ile epitel hücrelerden ayrılır ve lenf dolaşımı boyunca bu şekilde taşınır.
-
BAĞIŞIKLIK SİSTEMİ
SAVUNMANIN BİRİNCİ HATTI: Enfeksiyona neden olacak canlının vücut içine girmesine engel olunur.
Ağız, burun, göz, deri ve bu yapıların salgıları ile oluşur
SAVUNMANIN İKİNCİ HATTI: Vücut içine girmiş canlıyı yok etmek için özel olmayan bir savaş yapılır.
Fagositik hücreler, antimikrobiyal proteinler, ateşin yükselmesi, iltihaplanma, yangısal tepki
SAVUNMANIN ÜÇÜNCÜ HATTI: Enfeksiyona neden olacak canlının türüne göre özel yöntemler ile savaşılır. Lenfosit ve antikorlar görev yapar
Birincil hat ve ikincil hat, özgül olmayan bağışıklık,
üçüncül hat özgül bağışıklık
-
>Özgül olmayan (doğal) bağışıklık
Mikroorganizmanın çeşidine bakılmadan gerçekleştirilir.
Savunmanın birinci ve ikinci hattını oluşturur
Fagositik hücreler: Mikroorganizmaları fagositoz ederek etkisiz hale getirir
Yangısal tepki: Kesik gibi bir neden ile mikroorganizmaların vücuda girdiği bölgede kılcal kan damarları genişler o bölgede kan miktarı artar. kızarır ve şişer, ödem oluşur. Histamin salgılanır, histaminin etkisi ile akyuvarlar damardan çıkarak organizmaları etkisiz hale getirir
Doğal katil hücreler: Virüslerle enfekte olmuş ya da kanserleşmiş hücreleri fark ederek diğer hücrelerin bu hücreleri yok etmesi için reseptörler salgılayan hücreler
Doku ve organ nakillerinde bu hücrelerin faaliyetleri nakli vücudun reddetmesine sebep olabilmektedir
İnterferon: Virüsle enfekte olmuş hücreler tarafından salgılanan proteinler
İnterferonlar sayesinde diğer hücreler virüslerin vücudu enfekte ettiğini algılar ve antiviral proteinler sentezler. interferonlar bazı akyuvarlar ve doğal katil hücreler tarafından da salgılanabilir, fagositoz yapabilen hücreleri aktif hale getirebilir.
> Özgül bağışıklık
Enfeksiyon etkenlerinin türüne göre ayrım yapılarak tepki verir.
Savunmanın üçüncü hattını oluşturur
Lenfosit ve antikorlar görev alır
Vücuda girdiğinde lenfositler tarafından yabancı kabul edilen moleküller: antijen
Lenfositlerin antijenlere karşı ürettiği proteinler: antikor
B lenfositleri kemik iliğinde, T lenfositleri timozin etkisi ile timüs bezlerinde olgunlaşarak kan dolaşımına katılır
-Hücresel bağışıklık: T lenfositleri antijenle karşılaştığında doğrudan müdahale ederek bağışıklığın gerçekleşmesini sağlar. bazıları bellek hücrelerine dönüşebilir
-Humoral (sıvısal) bağışıklık: Antijen ile karşılaşan B lenfositleri plazma hücrelerine dönüşerek antikor üretir ve bu antikorları dolaşım yolu ile diğer hücrelere yayar. bazıları bellek hücrelerine dönüşür.
-
BAĞIŞIKLIĞIN KAZANILMASI
Doğal ve sonradan kazanılan olarak ikiye ayrılır
SONRADAN KAZANILAN BAĞIŞIKLIK
>Aktif bağışıklık (birey kendisi antikor üretir)
-Aşı ile (yapay)
-Hastalığı geçirerek (doğal)
>Pasif bağışıklık (birey antikoru hazır alır)
Hafıza hücrelerinin oluşumunu sağlamadığından etkisi kısa sürelidir. Aynı antijenin vücuda ikinci kez bulaşması durumunda daha güçlü cevap verilemeyecektir
-Serum (yapay)
-Anne sütü (doğal)
AŞI: Hastalık yapma yeteneği azaltılmış ya da yok edilmiş mikroorganizmalar veya onların antijenlerini içeren maddedir.
Toksin veya antijen içerir.
SERUM: Belirli bir enfeksiyona karşı üretilmiş antikorları bulunduran sıvı. Genelde at, koyun, sığır gibi hayvanların kanından elde edilir.
Antikor veya antitoksin içerir
---------------
ALERJİ: Normal karşılanan çok sayıda maddeye karşı verilen anormal vücut tepkileri.
Alerjen maddeye karşı salgılanan antikorlar bağ dokudaki mast hücrelerine bağlanarak histamin salgısını arttırırlar. Antihistamin içeren ilaçlar ile belirtiler ortadan kaldırılmaya çalışılır.
OTOİMMÜM HASTALIKLAR
Lenfositlerin bazı vücut hücrelerine karşı antikor üretmesi sonucunda oluşan hastalıklar
Bağışıklık hücreleri kişinin sağlıklı ve kendi hücresini yabancı antijen gibi algılar
Örnek: MS, çölyak hastalığı
-
SOLUNUMDA GÖREVLİ ORGANLAR
Burun, yutak, gırtlak, soluk borusu (trake), akciğerler
SOLUK BORUSU (trake): C şeklinde kıkırdak halkalarından oluşmuş borudur. Yemek borusuyla komşu olan yüzeyinde kıkırdak halka bulunmaz. Kıkırdak halkalar soluk borusunun açık kalmasını sağlar.
Soluk borusu akciğere girmeden ikiye ayrılır bu ayrılan kollara BRONŞ denir
Bronşlar akciğerlere girdikten sonra BRONŞÇUK denilen küçük borulara ayrılırlar. Bronşçuklar alveollere kadar uzanır ve yapısında KIKIRDAK HALKALAR YOKTUR
AKCİĞER: Sağ akciğer üç loplu, sol akciğer iki loplu
Pleura denilen çift katlı zarla örtülü
Akciğerlerin içinde gaz alışverişinin gerçekleştiği alveoller bulunur. Alveoller bolca kılcal kan damarından oluşur.
ALVEOL BULUNDURMAK SADECE MEMELİLERE ÖZGÜDÜR
-
SOLUK ALIRKEN
Diyafram kası kasılarak düzleşir
Kaburgalar arası kaslar kasılır
Göğüs kafesi genişler göğüs boşluğu hacmi artar
Akciğerler genişler
Akciğerlerdeki iç basınç düşer
Hava akciğerlere dolar
SOLUK VERİRKEN
Diyafram kası gevşeyerek kubbeleşir
Kaburgalar arası kaslar gevşer
Göğüs kafesi daralar ve göğüs boşluğu hacmi azalır
Akciğerler daralır
Akciğerlerin iç basıncı yükselir
Hava akciğerlerden çıkar
Soluk verme sırasında akciğerlerin geri yaylanma basıncının da etkisi vardır. Bu basınç akciğerin yapısındaki elastik liflerle ve plevra zarlarının arasındaki sıvının meydana getirdiği yüzey geriliminden doğar
Soluk almada enerji harcanır soluk vermede ise sadece kasların gevşemesi sırasında enerji harcanması gerçekleşir
-
OKSİJENİN TAŞINMASI
%98'i alyuvarlardaki hemoglobin ile %2'si kan plazması ile taşınır
Oksijen alyuvarda hemoglobinle birleşerek oksihemoglobini oluşturur (HbO2)
Kan doku kılcallarına geldiğinde oksijen hemoglobinden ayrılır. Alyuvardan çıkarak önce plazmaya daha sonra doku sıvısına oradan doku sıvısına oradan da hücrelere geçer
Doku kılcallarında oksijen hemoglobinden ayrılırken, alveol kılcallarında hemoglobinle birleşir
Alveol kılcalı:
Hb + O2 --> HbO2
Doku kılcalı:
HbO2 --> Hb + O2
Bohr kayması:Doku kılcallarındaki CO2 çoğunluğu ph'ın düşmesine neden olur. Bu durumda hemoglobin oksijenden ayrılır.
-----------------------------------
KARBONDİOKSİTİN TAŞINMASI
Hücrelerde oluşan CO2 doku sıvısına buradan da doku kılcal damarlarına geçer.
Kılcal damara geçen CO2 plazmada çözünebilir ya da alyuvar içine girerek hemoglobinle birleşip karbohemoglobin oluşturabilir
Büyük bir kısmı ise alyuvarda bikarbonat iyonu halinde taşınır
DOKU KILCALLARINDA: Hb + CO2 --> HbCO2
karbonik anhidraz
H20 + CO2 ------------------> H2CO3 ----> H + HCO3
ALVEOL KILCALLARINDA: HbCO2 --> Hb + CO2
karbonik anhidraz
HCO3 + H -------------------> H2CO3 ----> H2O + CO2
< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Aslı Özan -- 19 Nisan 2021; 0:33:58 >
-
Deniz seviyesinden yukarıya çıkıldıkça basınç azalır ve havadaki O2 miktari düşer
Hemoglobin miktarı
Alyuvar sayısı
Soluk alıp verme hızı
Nabız sayısı artar.
-
Anabolizma tepkimeleri ve katabolizma tepkimelerinden hücresel solunumda tepkimenin başlaması için gerekli olan aktivasyon enerjisi ATP molekülünden sağlanırken, hidroliz tepkimesinde ısı enerjisinden salgılanır.
ATP, enerjiyi kullanılabilir hale getiren organik moleküldür
ATP içine yerleşmemiş bir serbest enerji kullanılamaz
Her canlı hücre kendi ATP'sini üretir ve tüketir
ATP depolanamaz
ATP hücre zarından geçemez
ATP'nin hücreler arasında nakli yapılamaz ve cansız ortamda görev yapamaz
------------
Adenin ile riboz arasında glikozit, riboz ile 1. fosforik asit arasında ester (fosfoester), diğer fosforik asitler arasında da 2 tane yüksek enerjili fosfat bağı vardır
Serbest enerji sadece yüksek enerjili fosfat bağları içerisinde depolanır. Bu bağları kopartılması ile de kullanır
Yüksek enerjili fosfat bağlarının kopartılması hücrede kademeli olarak gerçekleştirilir. Bu şekilde açığa çıkabilecek fazla enerjiden hücre korunmuş olur
Fosforilasyon: dehidrasyon sentezi ile
ADP + P + Serbest enerji --> ATP +H20
Defosforilasyon: hidroliz ile
ATP + H2O --> ADP +P + Serbest enerji
Fotosentez ve kemosentez hem endergonik hem ekzergonik tepkimelerdir
Hücresel solunumun ise sadece başlangıç kısmı endergoniktir
Oksidatif fosforilasyon: Organik monomerlerin hücresel solunum ile parçalanması ve inorganik maddelerin oksitlenmesi sırasında ETS'de aktarılan elektronların taşınması sırasında açığa çıkan enerji ile ATP üretilmesi
-
FOTOSENTEZ
>Hidrojen kaynağı olarak H2O kullanan canlılar
Bitkiler, algler, siyanobakteriler (mavi-yeşil alg)
Hidrojen kaynağı olarak su kullandıklarından organik maddenin yanında yan ürün olarak oksijen oluşturarak atmosferin oksijen miktarını arttırırlar
>Hidrojen kaynağı olarak H2S kullanan canlılar
Sülfür bakterileri
Hidrojen kaynağı olarak hidrojen sülfür kullandıklarından organik maddenin yanında yan ürün olarak kükürt oluştururlar
Oksijen üretmezler
TÜM FOTOOTOTROFLARDA GÖRÜLEN DURUMLAR
Karbon kaynağı olarak CO2 kullanırlar
Klorofil ve ışık kullanırlar
Organik madde ve su oluştururlar
Hidrojen kaynağı kullanırlar (Hidrojen kaynağı değişiklik gösterir)
KLOROPLAST
Dış ve iç olarak iki katlı. iç zar düz.
Üçüncü bir zar sistemi var ---> tilakoit zar
Tilakoit zar klorofil ve ets taşır
Stroma, DNA RNA ve ribozom taşır
Klorofiller granumların tilakoit zarına tutunmuş bir şekilde bulunur
Granumlar tilakoit ara lameller ile birbirine bağlanarak granaları oluşturur
Kendini eşleyebilir ve protein sentezi yapabilir
< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Aslı Özan -- 19 Nisan 2021; 1:26:20 >
-
Klorofilin yapısına Mg, N, C, O, H bulunur Fe ise yapısına katılmaz ancak üretimini sağlayan enzimin çalışması için gereklidir
Fotosentezde suyun oksijeni oksijen gazında açığa çıkıyor
karbondioksitin oksijeni organik besin ve suda açığa çıkıyor
IŞIĞA BAĞIMLI REAKSİYONLAR
Kloroplastın granasında gerçekleşir (tilakoit zar)
Enzimler görev alır, sıcaklık değişimlerinden çok etkilenmezler
Fotosistemler ve ETS kullanılır
Su kullanılır, fotoliz olur
o2, ATP, NADPH üretilir
Üretilen oksijen atmosfere verilirken ATP ve NADPH organik madde üretiminin gerçekleşebilmesi için ışıktan bağımsız evreye gönderilir
KEMİOZMOZİS: Tilakoit zarın her iki tarafındaki (tilakoit boşluk - stroma) hidrojen konsantrasyonuna bağlı olarak ATP üretim mekanizmasıdır
IŞIKTAN BAĞIMSIZ REAKSİYON (calvin döngüsü)
Işık gerekli değildir ancak gerçekleşmesi için ışığa bağımlı reaksiyona ihtiyacı olduğundan aydınlık ortamda gerçekleşir
Kloroplastın stromasında gerçekleşir
Enzimler görev alır bu nedenle sıcaklık değişimlerinden çok etkilenir
CO2 özümlemesi ve indirgemesi olur
NADPH elektronlarını bırakıp NADP olur (yükseltgenir)
NADP ve ADP ışıklı evreye geri gönderilir
Organik madde ve H2O üretilir
Fotosentezde asıl kazanç PGAL (organik madde)
Geri dönüşüm reaksiyonları ile PGAL'den aminoasit, yağ asidi, vitamin, glikoz gibi organik maddeler üretilir. Üretilen maddeler canlının türüne göre değişiklik gösterir. Üretilen glikozun bir kısmı solunumla harcanır. Bir kısmı ise maltoz, sükroz, nişasta ve selüloz sentezinde kullanılır
-
FOTOSENTEZ HIZINA ETKİ EDEN ETMENLER
doğru orantı -> kloroplast ve klorofil sayısı, yaprak sayısı ve genişliği, stoma sayısı, enzim miktarı
ters orantı -> kütikula kalınlığı (kurak ortam bitkilerinde kalın, nemli ortam bitkilerinde ince)
KEMOSENTEZ
Kemoototrofların tamamı prokaryot canlıdır bu nedenle tek hücrelidir
Enerji kaynağı olarak inorganik maddeler kullanılır. Bu inorganik maddeler canlı türüne göre farklılık gösterir
Karbon kaynağı olarak karbondioksit kullanılır
Oksidasyon olayı için oksijen kullanılır. Atmosfere oksijen verilmez (Bazı arkeler kemosentezi oksijen kullanmadan gerçekleştirir)
ETS görev yapar. İndirgenme ve yükseltgenme reaksiyonları gerçekleştirilir
İnorganik madde + O2 ---> inorganik yan ürün + enerji
H2O + CO2 + enerji --> organik madde
FARKLI KEMOSENTEZ MEKANİZMALARI
Azot döngüsünde görevli nitrifikasyon (nitrit ve nitrat bakterileri), sülfür bakterileri, demir bakterileri, hidrojen bakterileri ve bazı arkelerde (metanojenik arkeler) görülür.
NOT: H2S fotosentezde hidrojen kaynağı iken kemosentezde enerji kaynağıdır.
Metanojenik arkeler: kemosentezi oksijensiz olarak gerçekleştirir. metan gazı üretir
-
OTOTROFLARIN ORTAK ÖZELLİKLERİ
İnorganik maddelerden organik madde üretirler
Karbondioksit tüketirler
ATP sentezlenir ve tüketilir
ETS görev alır
-
Fermantasyon: oksijen ya da farklı bir inorganik maddenin yardımı olmadan sadece enzimler yardımı ile besin monomerlerinin kısmen parçalanması ile enerjinin üretildiği solunum reaksiyonudur
Enerji üretimi sadece glikoliz aşamasında gerçekleşir
*Maya hücreleri oksijen varlığında oksijenli solunum, oksijensiz ortamda ise etil alkol fermantasyonu yapar
Etil alkol fermantasyonu ve laktik asit fermantasyonu sitoplazmada gerçekleşir
ETİL ALKOL FERMANTASYONU
Glikoliz ile üretilen pirüvat ve NADH etil alkol oluşum aşamasına katılırken ATP hayatsal faaliyerlerde kullanılır
Oluşan pirüvat yapısından bir molekül CO2 ayrılır. Asetaldehit oluşur
Asetaldehitin indirgenmesi, NADH'ın yükseltgenmesi sonucu etil alkol oluşur
Asetaldehit, etil alkol fermantasyonunun ara bileşiğidir. Ayrıca bu reaksiyonun son indirgenen molekülüdür
1 tane glikozdan 2 tane etil alkol 2 tane CO2 ve net 2 ATP üretilir
LAKTİK ASİT FERMANTASYONU
Glikoliz ile üretilen pirüvat ve NADH laktik asit oluşum aşamasına katılırken ATP hayatsal faaliyetlerde kullanılır
Oluşan pirüvatın indirgenmesi, NADH'nin yükseltgenmesi sonucu laktik asit oluşur. Bu reaksiyonun son indirgenen molekülü pirüvattır
Laktik asit fermantasyonunda CO2 çıkışı görülmez. Bu nedenle oluşan laktik asit geri dönüşüm reaksiyonları ile pirüvat haline hatta glikoz haline getirilebilir
Omurgalıların çizgili kas hücreleri oksijen yetersiz olduğunda laktik asit fermantasyonu yapar
Üretilen laktik asit kasta birikir ve yorgunluğa neden olur. Laktik asitler kana geçer, kanda belirli bir düzeye gelince beyindeki yorgunluk ve uyku merkezini uyarır; uyku gelmesine ve kaslarda ağrı oluşumuna neden olur.
Dinlenme durumunda laktik asitlerin bir kısmı karaciğere gider ve burada pirüvata dönüştürülür. Pirüvatın bir kısmı oksijenli solunumda kullanılırken, bir kısmı glikoz haline getirilir ve glikojen halinde depolanır. Laktik asitlerin bir kısmı ise kas hücrelerinde pirüvata dönüştürülür
NOT: FERMANTASYONDA ENERJİ KAYNAĞI OLARAK SADECE GLİKOZ KULLANILIR. YAĞ ASİDİ VE AMİNOASİTLER KULLANILMAZ
-
GLİKOLİZ
Glikozu aktifleştirmek (kararsızlaştırmak) için 2 tane ATP harcanır. Bu ATP solunum reaksiyonunun aktivasyon enerjisidir. Bunun sonucunda kararsız ara bileşik oluşur -> Fruktoz bifosfat
Her bir PGAL yükseltgenip NAD indirgenerek 2 tane NADH oluşur
SDF ile 4 tane ATP üretilir
2 tane pirüvat oluşur
Net olarak 2 ATP üretilmiş olur
OKSİJENSİZ SOLUNUM
Bazı prokaryotlar besin monomerlerini oksijen dışındaki inorganik maddeler ile parçalar
Oksijenli solunumda görülen glikoliz, krebs ve ETS olayları bu solunumda da görülür
-
OKSİJENLİ SOLUNUM
*Oksijenli solunumda besin moleküllerinden ayrılan elektronların son alıcısı oksijen olduğundan bu isim verilmiştir
Ökaryotlarda glikoliz sitoplazmada, pirüvat oksidasyonu ve krebs matrikste, ETS ise iç zarda gerçekleşir
Prokaryotlarda glikoliz, pirüvat oksidasyonu ve krebs sitoplazmada, ETS hücre zarında gerçekleşir
1)Glikoliz
2)Krebs hazırlık evresi (Pirüvat oksidasyonu)
Glikoliz sonucu üretilmiş olan pirüvat molekülleri mitokondrinin matriksine geçerek enzimler aracılığı ile asetil-CoA haline getirilir. Bu sırada tepkimeden CO2 ayrılır, NAD indirgenir ve asetil-CoA oluşur
3)KREBS (SİTRİK ASİT DÖNGÜSÜ)
Krebs hazırlık sonunda oluşan asetil CoA bir önceki döngü sonunda oluşmuş olan okzaloasetik asitle birleşerek sitrik asiti oluşturur
Krebs boyunca sitrik asitten CO2 çıkışı görülür. NAD ve FAD indirgenir. NADH ve FADH2ler oluşur
SDF ile ATP üretilir
Döngüde su kullanılır
4)ETS
ETS elemanları iç zar üzerinde elektron tutma kapasiteleri (elektronegatiflik) artacak şekilde sıralanmışlardır
Elektronlar ETS boyunca aktarıldıkça elektronun enerjisi düşer. Bu nedenle son elektron tutucusu en güçlü elektron tutucusudur bu madde oksijendir
KEMİOZMOTİK TEORİ
ETS sırasındaki oksidatif fosforilasyon mekanizmasını açıklayan teoridir
----
NADH'nin getirdiği H için 2,5 ATP, FADH2'nin getirdiği H için 1,5 ATP üretilir.
BESİNLERİN OKSİJENLİ SOLUNUMA KATILMA YOLLARI
Oksijenli solunumda organik madde olarak sadece glikoz kullanılmaz
-
Bölünme (segmentasyon): Zigot oluşumundan sonra başlayan çok hızlı mitoz bölünmelere segmentasyon denir. Zigot, fallop tüpünde (döllenme borusunda) iken başlar.
EMBRİYONİK GELİŞİM SIRASI: SEGMENTASYON-BLASTULA-GASTRULASYON-FARKLILAŞMA-ORGEOGENEZ
Bu mesaj IP'si ile atılan mesajları ara Bu kullanıcının son IP'si ile atılan mesajları ara Bu mesaj IP'si ile kullanıcı ara Bu kullanıcının son IP'si ile kullanıcı ara
KAPAT X