Bence gayet yeterli. Araya bir de ufak tefek şeyler yerleştirin tamamdır. Ben kendimden örnek verirsem genelde ya kulaklık alırım ya hoparlör ya da pcye bir parça bakarım. Bir kulaklık almak için bile 2 ay araştırmışlığım oldu diyebilirim. O iki ay bu ufak amaç beyne öyle bir meşguliyet veriyor ki sonunda akustik mühendisi olup çıkıyorsun neredeyse |
Aynı şeyleri yaparak farklı sonuçlar beklemek... (2. sayfa)



-
-
bundan daha kıymetli bir motivasyon olamaz hocam.. ben yavaştan ikna olmaya başladım. akıl ve mantık çerçevesinde inanmam için gereken sebepler ortada.
bence müsait vakitlerinizde şu din konusunda daha detaylı bir araştırma yapmaya başlayın. mustafa öztürk'ün yaklaşımı bence size iyi gelecektir, bir deneyin derim.
umarım kısa sürede toparlarsınız.
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı > -
Zaten hayatın amacını aramak beyhude hele ki inançsız biriyseniz. Hiçbir şeye yardımcı olmadığı gibi insanın moral motivasyonunu yerle bir ediyor. En iyisi hayatın amacını düşünmektense kendi hayatına anlam katmak.
-
Hocam bir dine ihtiyacım yok(hiçbiri mantıklı gelmiyor) ama bir yaratıcının var olma ihtimali bana çok uzak gelmiyor, o konuda bir felsefe edinebilirim.
-
Açıkçası iyi bir yaşam koçu değilim. Çok jenerik tavsiyeler verebilirim; ne gibi mesela, alışkanlarınızı değiştirmeniz gibi zira hayatın akışında her şeyin temeli zamanla dönüşme potansiyeline sahip alışkanlıklar. Çalışma disiplini de bir alışkanlık. Hayat rutinin dönüştürülmesi başlangıçta kolaymış gibi gelebilir ancak en ufak rehavet veya pes etmişlikte bu hemencecik bozulabilir. Kendinize kısa-orta vadeli bir takım hedefler belirlemişsiniz. Güzel. Ancak hedefler bahsedilmekten ziyade ulaşılmak içindir yani bir an önce hedeflere ulaşma çabasına sarılın. İnanç çok önemli, özellikle de kendinize olan inanç. Ben yapamam derseniz çuvallarsınız veya hedeflerinizi daraltırsınız. Her bir daraltma da potansiyelden kaybetmek anlamına geliyor. Çok çileci olmaya da gerek yok tabii ama çalışkan ve gayretkeş olmamak için bir sebep de yok. Sıkıntıdan sonra gelen kazanımların meyvesi tatlıdır; bunu düşünün. No pain no gain but the gain is so sweet when it is achieved. İngilizcenizi geliştirmek istiyorsanız Oxford World's Classics veya Penguin Books'u tavsiye edebilirim. Ayrıca hedeflerinize İngilizce harici ikinci bir yabancı dil öğrenmeyi de ekleyebilirsiniz. Ama bence şu anda birinci önceliğiniz dersleriniz ve meslekteki - alandaki yeterliliğiniz olsun. Uzmanlaştığınız alanda ne kadar iyiyseniz bir hayat kurmanız ve fırsat kapılarının açılması o kadar kolaylaşır.
Beni etiketleyip tavsiye verebilecek, aklı ve deneyimleri istenebilecek düzeyde gördüğünüz için de size ayrıca teşekkür ederim. Hemen dönemememin sebebi dediğim gibi yaşam koçluğu anlamında bir başkasına orijinal nasihatler verecek kadar kendimi yeterli görmemem ama anlamlı bir şeyler karalamaya çalıştım umarım işinize yarar.
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
-
Güzel yazınız için çok teşekkür ederim hocam. Çok güzel bir noktaya dikkat çektiniz, alışkanlıklar. Dediğiniz gibi rutinlerimizi değiştirmek önemli. İnanç konusunda da haklısınız. Genellikle yapamayacağıma olan saçma ama katı inancım yüzünden başlamadan bırakıyorum veya da tam tersi çok polyannacı düşünüp erteliyorum.
Ayrıca İngilizce konusunda verdiğiniz tavsiye için de teşekkürler müsait zamanımda kesinlikle bakacağım
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı > -
Bu arada kedileri ben de severim.
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı > -
Kyk'da kedi yasak ama evde kedilerimiz vardı insana terapi gibiler :)
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı > -
Özgüven olayı baya üzerine gidip zorlayarak oluyor.
Ben sınıfın en özgüvensiz, çekingen insanlarından değildim, ama kesinlikle ortalamanın altındaydım, bunu zorlaya zorlaya değiştirdim, ki çoğu kişinin yaptığı aslında bu, o yüzden kendi hikayemi paylaşmak istiyorum.
Hatırlıyorum ortaokul yıllarında okulda hiç fena değildim, ama o genel olarak yakın arkadaşım olan birkaç kişinin özgüveni üzerinden geçinmemden kaynaklıydı, onların yanında başkalarıyla konuşurken rahattım bir gazla, ama dershanede yine çekingendim. Bu sebeple lisenin başlarında yine başta çekingendim, hatta 9. sınıf en kötüsüydü, başlarda tam napcağıma emin olamadığımdan kulaklık taktığımı hatırlıyorum 5 dakikalık tenefüslerde. Akıllı telefonlar da yayılmamıştı henüz, ilk iphone yeni çıkmıştı android falan da yoktu, sosyal olmayanın yapabileceği hiçbir şey yok yani
O bahsettiğim yıllarda özellikle yaklaşan biri olursa ben de konuşuyordum, sonrasında aynı kişiyle kendim gidip konuşmaya zorluyordum kendimi, zaten o bağı kurdumu gerisi rahat. Daha sonraları fazla konuşmadığım insanlarla konuşmaya zorlamaya başladım kendim, konuşan birileri varsa yanlarına yaklaşıp bildiğim bir konu geçiyorsa ben de bir şeyler söylüyordum. Bir diyaloğa dönüşürse o stres geçiyor zaten sonrasında.
O senenin sonunda başına göre çok daha iyiydim, ama opsiyonel bir yaz okulu vardı almanca öğreten, ona katıldım. Resmen hayatımda ilk hoşlandığım kızla birlikte gidip gelir bir hale geldik, 14 yaşındaydık, kız bir durak erken inelim okula giderken muhabbet ederiz falan diyordu, arada kızlarla konuşsam da hoşlandığım biriyle böyle teke tek konuşmak fazla gelmişti, kendimi rezil etmemeye çalışıyordum, söyleyeceklerimde çok düşünüyordum. Sonradan düşündüğümde kız o kadar iş atmış ki, şurada yeni bir yer açılmış bir ara denemek istiyorum diyor, benden çıt çıkmıyor salak gibi
2 hafta sonra falan arkadaşlarımdan biri kıza dümdüz yürüdü, çıkma teklif etti (ergen yaşlarda olan bir şey, bu yaşta gidip birilerine benle çıkar mısınız demeyin
), ama o sırada yazın arkadaş grubu gibi olduğumuz için birlikte takıldık, 5 kişilik grupta o ikili çift oldu, önümde öpüştüler falan, hayatımdaki ilk kalp kırıklığı.
Ama bu bile bir deneyimdi. Evet üzülmüştüm, ama o deneyimle kendimi biraz daha zorlayayım dedim, kızlarla küçük küçük de olsa daha fazla konuşmaya başladım, hedef sevgili olmak değil arkadaş olmaktı. Burada çok görüyorum daha kızlara normal bir insan gibi yaklaşamıyorken sevgili olmaya çalışanı, bence çok yanlış. Bir kere öyle heyecanlanmamanız, onların da normal insan olduğunu görebilmek için erkeklerle de kızlarla da bol bol arkadaş olmanız, muhabbet etmeniz, takılmanız gerekiyor. Zaten cinsiyet fark etmeden arkadaş sayınızı artırdıkça onların arkadaşlarıyla da tanışıyorsunuz, öyle öyle gelişiyor iyice. Servisteki kızlardan biriyle yakın arkadaş oldum, o hoşlandığı çocuğu ben o sıra hoşlandığım kızı anlatıyordum. Sonra onun arkadaş olduğu başka birini gördüm bir klüp etkinliğiyle. Hiç tanımasam tanışmak zor olurdu, ama sen x'in arkadaşıydın dimi diyerek tanıştım, onunla da yakın arkadaş oldum. Bir de onların 3. bir arkadaşı vardı, o kızla da arkadaş oldum. Hem böyle dörtlü takılıyorduk, ama erkeklerden de yakın çevrem olmuştu. İlk yakın arkadaşlarımdan olan kız ve ben aracılığıyla bu grupları baya birleştirdik, dışarıya da bu halde gitmeye başladık. Herhangi bir romantik ilgim olmadığını hissettiriyordum, bu sayede de rahat rahat chatleşiyorduk, o sırada whatsapp de çıkmıştı zaten, herkes beleş mesaj atmayı çok seviyordu
Bu aşamada artık kızlarla rahat konuşuyordum hoşlanmadığım sürece. Sonra o kızlardan biriyle baya yakınlaştık, o arkadaşın arkadaşı dediğim. İkimizin de daha önce sevgilisi olmadığından biraz salaktık, platonik gibi hissettim, ama öyle başta temaslar oldu, sonra serviste kol kola takılmaya başladık, omzuma yatıyordu ben sarılıyordum falan. Şimdi bakınca aşırı aptalca ama o sıralarki salaklığımızla hayır ya biz kardeş gibiyiz diyorduk soranlara. Sonra beklenilen üzerine sevgili olduk, 15 ay boyunca birlikteydik. Bu rahatlığımı kat kat artırdı diyebilirim, hem biriyle sevgili olmayı, hem bunu kısa olmayan bir süre yürütmeyi, ki baya engebeli oluyor başlarda, hem de ayrılık acısıyla yüzleşmeyi öğrendim. Ayrılık bile insana çok şey katıyor, o an fark edemesen de bunu sonra anlıyorsun.
Şimdi bu kısım önemli.
Bu kısma kadar okuduysanız ortaokulda birazcık cool/bully bile olabilecekken yanımda destekleyici insanlar yokken çekingen olabiliyordum demiştim. Lisede başlarda zorlayıp sonra akışına bırakarak birileriyle arkadaş olup arkadaşlığımız sıkılaştıkça çok rahat olmuştum yanlarında. Ama şimdi üniversiteye başlayacaktım, ve 1 uzaktan arkadaş dışında benle aynı üniversiteye gelecek kimse yoktu, ki o da bambaşka bir bölümdeydi. Burada kendi kendime bir karar verdim. Biriyle tanışmaya kendimi zorladığım hissiyatı %100 her an uygulayacaktım. Okula adım attığımdan itibaren her an bunu yapacaktım.
Bu dediğimi bazı çekinik arkadaşlar taklit, maske vs. olarak görebilir, ama aslında alakası yok. Profesyonel konuşmacılar bile panik olup sonra kendini gaza getirip zorlayarak bunu yenebilir, ve her seferinde biraz daha kolay olur, çünkü bu şekilde gelişiyor özgüven.
Gerek yurda ilk taşınmamızda, gerek okulun ilk bizi ayırdığı 10 lu gruplarda olabilecek en özgüvenli insan olmak için kendimi olabildiğince zorladım. Burada içimde herhangi bir endişe olursa anında düşünmeyi bırakıyor ve beynime o işlemi yapma emri veriyordum. Sonucunu düşünmeden gidip selam dersen karşındaki cevap vereceği için artık kaçamaz hale geliyorsun, kendimi hep o kaçamayacağım hallere soktum. Resmen grubu birbirine bağlayan, insanlar sessizleştiğinde sorular soran, aktiviteler öneren insan oldum. Utangaç değil, tam tersine utangaçları zorlayıp muhabbete katan, arkadaş grupları kuran insan oldum. Bir kızla flörtleştim. Onun en zor kısmı ilk açılma kısmı oldu, çünkü 3 ay olmuştu ilerlemiyordu ve önceki çok kendi kendine gelişmişti, uzun sürmüştü ve en son sarhoşken öpüşmüştük :D o yüzden açılma kısmı yabancıydı.
Üzerinden yıllar geçti ama çok net hatırlıyorum, birlikte sinemaya gidelim demiştim, dönüşte artık niyetimi belli etmeye karar vermiştim. 2 km falan bir yokuştan iniyorduk, 5 metrede 1 falan kaldırım ortasında ağaç vardı, her ağaca geldiğimde bir sonraki ağaca gelmeden önce söyleyeceğim şeklinde bir moda girmiştim, bayadır ilk defa panik olmuştum. En son bir güç yine kaygılarımı bastırdım, düşüncelerimi kapattım, çok da özgüvenli olmayan bir şekilde bir şey dicem dedim, çünkü o geri dönüşü olmayan adımı atınca yok bir şey diye geçiştiremezsiniz yani 19 yaşında
Hoşlandığımı söyledim, önce afallayıp bir şey diyemedi, aha batırdım mı derken akşam yazdı kendisinin de hoşlandığını, şaşırmışmış sadece. Onunla 1.5 sene çıktık, ayrıldığımızda üzgündüm, ama dedim ya öğreniyorsun zorlukları atlatmayı, bir süre üzüleceğim sonra geçecek, öyle oluyor dedim kendime, öyle de oldu. İlkimde baya perişan olmuştum, bir de YGS'ye 1 ay vardı o sıralar, ağlaya ağlaya test çözüyordum :D
Bu böyle cidden panik olduğum son andı hayatımdaki. Son çıkıntı buydu diyebilirim. Tabi yaşım da bir yandan ilerlediği için beyin yapım da değişmiştir, ama şu anki sevgilimle işleri ilerletmek istediğimde içimde en ufak kaygı yoktu. Rahat bir şekilde odama gidelim mi demiştim hatta hayvan gibi
Ona ve bazı o sıra tanıştığım arkadaşlarına yıllar sonra beni ilk tanıdıklarındaki görüşlerini sorduğumda benim umursamaz takılan, rahat ve karizmatik bir insan olduğumu söylediler (5 senedir çıkıyoruz). Gerek yeni tanıştığım insanlar, gerek iş yerindeki arkadaşlarım benim için pek çok tabir kullanır, cins derler, tembel derler, sivri dilli derler, plansız programsız derler, iyi kötü bir sürü şey söylerler ama utangaç, çekingen demezler. Bu öyle doğuştan gelen bir şey değil, güzel bir söz var, fake it until you make it. Bir defa kendini gergin hissedersen ulan nolcak de kendi kendine, beynini kapat ve git konuş birileriyle. Erkek kadın fark etmez, git ve iletişim kur, çevre yapmaya çalış, düzelir.
-
Sonuna kadar okudum hocam. Tecrübenizi paylaşmanız benim için çok değerliydi ve okuduğuma kesinlikle değdi. Cevabınız için çok içten teşekkür ederim
-
Başlığı okuyunca aklıma Vaas geldi
https://www.youtube.com/watch?v=OIfXdtml2gU&feature=youtu.be
< Bu ileti Android uygulamasından atıldı > -
Çok sağolun hocam hem çok sevdiğim bir oyunu bana hatırlattınız hem de Vaas gerçekten güzel konuşmuş, tam konuyla alakalı.
-
maalesef ki bir dine ihtiyacım yok demeniz sizi bu bataklığa düşürmüştür. İslamiyetin neresi size mantıklı gelmiyor? İsterseniz bunu burada tartışalım. Çünkü bir amaç edinmezse bir insan, bu videoda anlatılan çukura düşer. Sizinle hemen şuan da bu din tartışmasını yapmak isterim. Bence önyargılı olmayın benimle islamiyetin neresinin mantıksız olduğunu anlatabilirsiniz. Lakin size vereceğim cevaplar bu mantıksızlığı yitirmekle kalmayıp sizi dine ısındıracaktır. Fakat bu tartışmayı açmadan önce dikkat edin Müslüman olabilirsiniz.
Sabahları erken kalkmak için bir amaç istiyorsunuz. Alın size sabah namazı.
Faydalı işler yapmak için Herkesten önce kalkmalısınız. Güneşten bile daha önce kalkmanız gerekiyor. Bu da yine müslümanlığın amacıyla doğru orantılı. Anladığım kadarıyla ilerlemiyorsunuz. Sabit kalmışsınız. Bir gününüz diğer gününüzle eşit geçiyor. Bu peygamberin lanetlediği insan tipidir. Neden lanetlemiş diye düşünmek istiyorsanız buyrun cevabı o videoda ya da sizin imansız kişiliğinizde. Sabit kalmışsınız. Tıpkı duvara girmeyi bekleyen bir çivi gibi. İslamiyet çekicine ihtiyacınız var. O duvarı delip öteki taraftan çıkmak için. Sınırlarınızı aşmak için. Lütfen böbürlenmeyin ve şu din tartışmasını açın benimle
Bu mesaj IP'si ile atılan mesajları ara Bu kullanıcının son IP'si ile atılan mesajları ara Bu mesaj IP'si ile kullanıcı ara Bu kullanıcının son IP'si ile kullanıcı ara
KAPAT X