Şimdi Ara

ATATÜRK: 'arap binbaşından tokat yiyen Anadolu Çocuğunun 2 damla gözyaşında Türklük şuuruna erdim'

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
75
Cevap
2
Favori
6.995
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
150 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1234
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • ATATÜRK: "arap binbaşından tokat yiyen Anadolu Çocuğunun 2 damla gözyaşında Türklük şuuruna erdim"

    Mustafa Kemal Atatürk :


    "Orduya ilk katıldığım günlerde, bir arap binbaşısının 'kavm-i necip evladına sen nasıl kötü muamele yaparsın' diye tokatladığı bir Anadolu çocuğunun iki damla göz yaşında Türklük şuuruna erdim.


    ATATÜRK: "arap binbaşından tokat yiyen Anadolu Çocuğunun 2 damla gözyaşında Türklük şuuruna erdim"


    Onda gördüm ve kuvvetle duydum. Ondan sonra Türklük benim derin kaynağım, en derin övünç kaynağım oldu."

    ATATÜRK: "arap binbaşından tokat yiyen Anadolu Çocuğunun 2 damla gözyaşında Türklük şuuruna erdim"



    Çok çok duygulandım okuyunca.. Konuyu öne çıkaralım okumayan kalmasın. Teşekkürler.


    Kaynaklar:

    ümit doğan (tarihçi)

    https://mobile.twitter.com/tsumut71/status/1183085505824612352



    http://www.saydes.net/news/ulu-onder-maresal-gazi-mustafa-kemal-ataturk-u-anma


    https://www.ihtarmecmua.com/?fbclid=IwAR24rDZY-aMnDssZB_zgb2YofqFX9oq5IpMW0DEKdYylb7436BDRztm8uUU/




    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi lazer__ -- 11 Ağustos 2021; 12:37:0 >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >







  • Atatürk,Arap toplumunun gerçek yüzünü ilk görev yeri olan Şam'a gidince yakından görmüş,Araplardan adeta tiksinmiştir.İmparatorluğun bir arada durmasının çok zor olduğunu daha o zaman fark eden subaylardan olmuştur.Buna rağmen canla başla bu toprakların Türklerin kontrolü altında kalmasına uğraşmış ancak üstün İtilaf kuvvetleri karşısında Türk çocuklarını Arap çöllerinde feda etmek yerine tek bir esir vermeden askerini bugünkü Hatay,Adana civarına kadar geri çekmeyi başarmıştır.Zaten Atatürk'ün I.Dünya Savaşı boyunca var olan kuvvetlerin özellikle Türklerden oluşan birliklerin Kanal,Suriye,Irak,Kafkas gibi uzak bölgelere gönderilmesine karşı çıkmış,son Türk yurdu olan Anadolunun savunulması için birliklerin Anadoluda tutulmasını istemiştir.Ama dönemin liderlerine özellikle Enver Paşa'ya bunu dinletememiştir.


    Milli Mücadeleden sonrada Araplar Türkiye ile birleşmek istemiş,Türkiye'nin kendilerini İngilizlerden,Fransızlardan kurtarmasını istemişlerdir ancak Atatürk onlara kendilerinden başka kimsenin onlara yardımcı olamayacağını belirterek ortadoğu bataklığına tekrar girmemiş,Türk ordusunu ve milletini bu çukurdan uzak tutmuş,içeriye yönelmiş,devrimlere ve imar faaliyetlerine ağırlık vermiştir.Atatürk için artık tek gayesi Osmanlı tarafında yüzlerce yıl ihmal edilen,sadece asker ve vergi toplamada hatırlanan,Türk'ün son ana vatanlarından olan Anadoluyu imar etmek ve köklü devrimler yaparak Türk ulusunu modern ülkeler arasına katmaktır.Hayatı boyunca da bunun için uğraşmış,hayalci dış politikaların peşinden gitmemiş,Türk milletine yüzlerce yıl hasret duyduğu barış dönemini yaşatmıştır.


    Ama bugün vahabi zihniyetine sahip olanlar hayalci dış politikalar peşinde koşuyor,Türk çocuklarını Arap topraklarında feda ediyor,Anadoluyu Araplarla dolduruyor.Üstüne bir de utanmdan kendilerine 'yerli ve milli' diyorlar.

    Ataturk cumhuriyet ve sekuler devrimler ile bin yildir suren arabizasyon surecine buyuk bir darbe vurmustu. Simdi turk ulusu siyasal islamcilar tarafindan tekrar araplastirilmak isteniyor.
    Bugun ulkeye doldurulan milyonlarda arap yarin biz seriat istiyoruz derse ne olacak? Arapca da resmi dil olsun derse ne olacak? Tekrar arap harflerine mi donecegiz? Laiklikten vaz mi gececegiz? Din kanunlarina gore mi yonetilecegiz? Turkiyedeki sagci populist politikacilar sirf bu araplardan oy almak ugruna bunlardan ne kadar taviz verecekler?
    Bizden sonraki nesiller bu arap ve afganlarla nasil bir mucadele icine girecekler?

    mustafa kemal bugün ayağa kalksa yokluktan var ettiği bu vatanın şimdiki halini görse hepimizin yüzüne tükürürdü. ülkede türk bilinci kaybolmuş. bir tarafta batı destekleyici islamcılar diğer tarafta batı destekleyici liberaller. birlik olmuş bu vatanda türklük bilincini yok etmeye geçmişler. şu ana kadar başarılı oldukları görülüyor. biz ne yapıyoruz peki? izliyoruz ülkenin bitişini izlliyoruzzz! yazıklar olsun bize...


    nefretim çok büyük!


    şunuda ek olarak belirteyim. 2023 te seçim olmayacak!!!

    @exper10


    Biraz uzun olacak ama umarım okursun.Öncelikle Mustafa Kemal Paşa Suriye-Filistin cephesine 7 Ağustos 1918 tarihinde atandı.Bu atanması da tamamen Enver Paşa'nın Mustafa Kemal Paşa'nın yükselen kariyerine darbe vurmak maksadıyla yaptığı bir iştir.Zira Mustafa Kemal Paşa'nın atandığı 7.Ordu sadece kağıt üzerinde kalan bir orduydu.Ne gücü vardı ne de kuvveti.Enver Paşa,Mustafa Kemal Paşa'yı kazanması mümkün olmayan bir ordunun başına getirmiştir.Bunu Mustafa Kemal Paşa,Enver Paşa'nın yüzüne ''Azizim hiç olmazsa biraz önlemler üzerine konuşalım.Benim bildiğime ve anladığıma göre artık Suriye'de ordu,kuvvet isimden ibarettir.Beni oraya göndererek intikam alıyorsunuz'' diye açık açık söylemiştir.Dahası Atatürk tüm Suriye-Filistin cephesi genel komutanı değildir.Burada 7.Ordu,4.Ordu ve 8.Ordu grupları vardır ve bunlar Liman Von Sanders'in başkomutanlığında 'Yıldırım Orduları' nı oluşturur.


    Yani Atatürk Yıldırım Orduları içerisinden sadece 7.Ordunun komutanıdır.Genel cephe ve diğer ordular üzerinde doğrudan komutanlık yetkisi yoktur.Emirler ve planlar Liman Von Sanders'in karargahında düzenlenir,oradan gelen emirlere göre hareket edilir.


    Atatürk 26 Ağustos 1918'de İstanbul'dan Halep'e gelerek 7.Ordunun başına resmen geçmiştir.7.Ordunun elinde 7.800 piyade tüfeği,51 adet hafif makineli tüfek,348 adet ağır makineli tüfek ve 108 top vardır.Mevcudu ise 14.500 kişi kadardır.Cephede bulunan diğer orduların durumu şöyledir;4.Ordu başında Mersinli Cemal Paşa bulunuyor.Ordunun elinde 12 bin tüfek,104 top,2 bin kılıç,9 adet hafif makineli tüfek,86 adet ağır makineli tüfek bulunuyor.Mevcudu ise 6.900 kişi kadardır.8.Ordunun başında ise Cevat Paşa bulunuyor.Ordunun elinde 8 bin tüfek,132 top,213 hafif makineli tüfek,262 ağır makineli tüfek bulunuyor.Ordunun mevcuduysa 19 bin 150 kişi kadardır.


    Kısacası Yıldırım Ordularının toplam askeri gücü yaklaşık 40 bin asker kadardır.Savunması istenilen cephe ise 100 km genişliğindedir.


    Buna karşılık Yıldırım ordularının karşısında bulunan General Allenby komutasındaki İngiliz ordusunun mevcudu geri hizmet görevlileri dahil olmak üzere 500 bin kadardır.Ordunun elinde taarruzda kullanılmak üzere hazırda 70 bin asker 56 bin piyade tüfeği,21 bin kılıç,552 top'u bulunuyordu.Hava ve Deniz üstünlüğü de tamamen İngilizlerin elinde olup,binlerce Arap isyancıda saflarında hazır bulunuyordu.


    Dahası İngiliz ve Osmanlı ordusu arasında hem cephane hem silah bolluğu hem de moral açısından çok büyük farklar vardı..Osmanlı ordusunun elindeki silahların çok büyük bir kısmı eskimiş ve kullanılamaz bir haldeydi.Sadece kağıt üzerinde sayıdan ibarettiler.Cephane,su ve yiyecek tedariği çok sıkıntılıydı,askerin ve subayların morali bozuktu,cepheden her gün onlarca asker üstelik silahlarını yanlarına alarak firar ediyordu.Genel olarak ordu disiplinsiz bir halde kendi kendine yetemez bir haldedir.Orduda bulunan atlar ve develerde susuzluktan ve açlıktan ölmektedir.İngiliz ordusunda ise silah ve cephane sıkıntısı yoktur.İaşe işleri saat gibi işlemekte,asker susuz ve yiyeceksiz kalmamaktadır.Subayların morali yüksektir.Atların ve develerin tamamı besili ve sağlıklıdır.


    Kısacası iki ordu arasında hem sayı hem silah-cephane hem de moral açısından büyük farklar vardır.


    Mustafa Kemal Paşa Halepte 7.Ordunun başına geçince ordusunun karargahının bulunduğu Nablus'a hareket etmiş ve burada ordusunun durumunu 11 Eylül 1918'de teftiş etmiştir.Bu teftiş üzerine ordunun acınası bir halde olduğunu görmüş ve İstanbul'da bulunan arkadaşı Dr.Rasim Ferit Talay'a mektup yazarak durumu ''Burada vali yok,kumandan yok,İngiliz propagandası alıp başını gitmiş,İngiliz ajanları bölgede her yerde faaliyette,halkın hükümete güveni kalmamış,İngilizlerin gelmesini bekliyorlar,Düşman kuvvetleri her açıdan çok üstün,biz burada pamuk ipliği gibi kaldık'' şeklinde tasvir etmiştir.Yıllar sonra 1926'da ise Falih Rıfkı Atay'a bu teftişteki gözlemlerini şöyle anlatmıştır ''Bu teftiş esnasında kanaatim şuydu;Her şey bitmiştir.Yakın felaketi önlemek için esaslı tedbirler bulmak zordur.Düşününüz,yüzlerce kilometre genişliğinde ki bir cephede sadece üç ordu vardı;adları orduydu...'' demiştir.Buradaki tüm kuvvetlerin kendi emri altında toplanmasını talep etmiş ve böyle bir ordunun başına geçmek istemişse de talebi İstanbul tarafından kabul görmemiştir.


    İngilizler 19 Eylül 1918'de 8.Ordununun bulunduğu yerden genel taarruza geçmiştir.20 Eylül 1918'de 8. Ordu ve 4.Ordular kısa sürede bozguna uğramış ve dağılmışlardır.Yani İngilizlerin ana taarruz yeri Atatürk'ün başında bulunduğu 7.Ordu değildir.İngilizler 8.Orduyu imha ederek Osmanlı cephesini yarmışlardır.Nasırı'da bulunan Yıldırım Ordularının karargahını kısa sürede ele geçirmişler ve burada bulunan Yıldırım Orduları başkomutanı Liman Von Sanders ve karargah subayları son anda esir düşmekten kurtularak geri çekilmişlerdir.O saatten sonra Osmanlı cephesinde ayakta kalan tek ordu 7.Ordu'dur.


    Mustafa Kemal Paşa 8. ve 4. Orduların kısa sürede bozguna uğraması (bir gün içinde),Yıldırım Orduları karargahının düşman eline geçmesi üzerine kendi kuvvetlerinin de 8. ve 4. Ordular gibi imha olmasını engellemek maksadıyla üstün İngiliz ordusunun saldırıları altında kademe kademe geri çekilmeye başlamışlardır.Bu arada Şeria'nın doğusunda Mersinli Cemal Paşa'nın komutasındaki 4.Ordunun yarısıda İngilizlere esir düşmüştür.


    Atatürk 24-29 Eylül 1918'de İngiliz kuvvetlerinin saldırıları altında ordusunun dağılmasını önleyerek Şam'ın Güney'inde ki Kisve hattına çekmeyi başarmıştır.Burada birliklerini toparlayıp savunma pozisyonuna geçmiş ve karargahıyla Şam'a girmiştir.Burada bulunduğunu sandığı Yıldırım Orduları komutanı Liman Paşa'nın Şam'ı terk ederek Kuzey'e çekildiğini öğrenmiştir.Liman Paşa çekilmeden önce Atatürk'e bıraktığı emirde 7.Ordu'yu Mersinli Cemal Paşa'nın komutası altına bırakmasını ve kendisinin Rayak'a giderek burada dağılmış Osmanlı birliklerini toparlamasını istemiştir.Atatürk aynı gün 7.Ordunun komutasını aynı orduda Kolordu komutanı olan İsmet Paşa'ya vekaleten bırakarak Rayak'a gitmiştir ve burada bozguna uğramış askeri birlikleri bir araya getirmeye çalışmıştır.Rayak'ta Liman Paşayla görüşmüştür.Eldeki birliklerin yeterli olmadığını burada belirtmiştir.


    1 Ekim 1918'de ise İngilizler Şam'a girmiştir.7.Ordu ve 4.Ordu'nun birleşmeleri sağlanamadan tüm Yıldırım Ordu birlikleri dağılmış bir hale gelmiştir.Bunun üzerine Atatürk eldeki kuvvetlerin İngilizler tarafından tamamen imha edilmesini önlemek maksadıyla insiyatif alarak 7.Ordu'nun ve 4.Ordudan arta kalanların Şam'ın Kuzeyine çekilmeleri emrini vermiştir.Atatürk bu kararını yıllar sonra Falih Rıfkıya söyle anlatır ''Adeta delice bir emir verdim.Şam'da bıraktığım bütün kuvvetler vekaleten 7.Orduya komuta eden İsmet Paşa'nın emri altında,Rayak taraflarındaki kuvvetlerde Ali Fuat Paşa'nın emri altında Kuzey'e hareket edeceklerdi'' Atatürk'ün bu kararına delice demesinin nedeni komutası olmadığı kuvvetleri başkomutan Liman Paşa'ya danışmadan çekilme emri vermesindedir.Zira böyle bir çekilmeyi ancak başkomutan verebilirdi.Bu emri verdikten sonra Rayak'ı terk ederek Baalbek'e gidiyor ve burada Ali Fuat Paşayla görüşüyor.Onunla görüşmesinden sonra Halep'e geçerek Yıldırım Orduları komutanı Liman Paşa'ya emrinin gerekçesini anlatıyor.Liman Paşa'da Çanakkale Savaşlarında tanıdığı Mustafa Kemal Paşa'nın bu emrinin yerinde olduğunu kabul ediyor ancak kendisinin yabancı bir asker olmasından dolayı böyle bir sorumluluk alamayacağını belirtiyor.Bunun üzerine Mustafa Kemal Paşa tüm sorumluluğu üstüne alarak tüm birliklerin Kuzey'e çekilmesini sağlıyor.4.Ordu'nun çok ağır kayıplar vermesi üzerine 4.Ordu'da bulunan birliklerin 7.Ordu'ya bağlanması ve başına da Mustafa Kemal Paşa'nın geçmesi kabul ediliyor.


    Yani Ekim 1918'den itibaren tüm Suriye'de ki askeri birlikler nihayetinde Atatürk'ün emri altında toplanıyor.Liman Paşa bu saatten sonra ancak kağıt üzerinde Yıldırım Ordularının başındaki komutan oluyor.Zaten kısa bir süre sonrada kendisi görevi bırakacak yerine Mustafa Kemal Paşa Yıldırım orduları komutanı olarak atanacaktır.


    İngilizler ve onları destekleyen Şerif Faysalın isyancı birlikleri 23 Ekim 1918'de Halep'e saldırmaya başlamışlardır.Atatürk Halep'te bulunan Baron Otel'ni karargahına çevirerek Halep sokak savaşlarını burada idare etmeye başlamıştır.İsyancı arapların 25 Ekim 1918'de şehirden atılmalarıyla Halepte asayiş yeniden sağlanmıştır.Bunun üzerine Atatürk hem İngilizlerle hem de isyancı Araplarla savaşmak üzere Halep'in dış hatlarını savunan askeri birlikleri Halep'in Kuzeyine Katma denilen yere çekmiştir.İngilizler ve İsyancı Araplar Türklerin Halep'ten ayrıldığını düşünerek rahat bir şekilde ilerlemişler ancak Katma'da Atatürk'ün komuta ettiği birliklerle karşılaşmışlardır.Burada tüm gün süren savaşın ardından İngilizler ve İsyancı Araplar 26 Ekim 1918'de geri çekilmişlerdir.Yani 19 Eylül 1918'de başlayan İngiliz taarruzu 26 Ekim 1918'de Katma'da Atatürk tarafından durdurulmuştur.


    Osmanlı devleti ise 30 Ekim 1918'de Mondros Ateşkes Anlaşmasını imzalayarak I.Dünya Savaşından çekilmiş,Suriye'de ki ateşkes sınırı Atatürk'ün Katma cephesinde İngilizleri durdurduğu hat olmuştur.Bu hat Mısak-i Milli'de belirlenen Suriye sınırıdır.Bu zafer ayrıca tarihimizde 'Katma Zaferi' olarak geçmiştir.Osmanlı'nın savaştan çekilmesi üzerine Yıldırım Ordularının başında bulunan Liman Paşa komutayı Mustafa Kemal Paşa'ya bırakarak bölgeyi terk etmiştir.


    Tarihi nereden ve nasıl öğrendiniz bilmiyorum ama gerçek budur.Size göre Suriye-Filistin Cephesinde yenilginin sorumlusu Atatürk ise;


    1)1 Ekim 1918'de İngilizler Şam'a girdikten sonra 7.Ordu neden Mustafa Kemal Paşa'nın emri altına verildi?Üstelik 4.Ordu'dan arta kalan kuvvetlerinde 7.Orduya bağlanmasına da kararı veriliyor.Neden peki?Yenilgiden sorumlu olduğunu iddia ettiğiniz bir paşa görevden alınmak yerine neden Suriye'de ki tüm kuvvetlerin başına geçirilmiş?


    2)30 Ekim 1918'de Liman Paşa Yıldırım Ordularının komutasını neden Mustafa Kemal Paşa'ya bırakmış?Öyle ya İstanbul'un Yıldırım Ordularının başına yenilgiden sorumlu olmayan bir paşayı ataması gerekmez miydi?


    3)Yıldırım ordularında bulunan toplam üç ordunun yani 4.Ordu,7.Ordu ve 8.Ordu'nun tüm mevcudu 40 bin kadardır.Siz ise 75 bin askerin İngiliz taarruz sonucunda esir düştüğünü söylemişsiniz...Ben de bunu anlamadım...35 bin asker esir düşmüş yani...Neredeyse bir Yıldırım ordusu büyüklüğünde bir esir sayısı öyle mi?Hem de Yıldırım Ordularının toplam mevcudu resmi olarak 40 bin iken...Gerçekten ilginç ....Halbuki işin aslı şudur;75 bin askerin esir düşmesi 19 Eylül-26 Ekim 1918 tarihleri arasında olmuş bir olay değildir.Bu esir sayısı Temmuz 1917-26 Ekim 1918 tarihleri arasında cereyan eden savaşlar/çatışmalar sonucunda verilen toplam esir sayısıdır.Bu esirlerin çoğuda Temmuz 1917'de kurulan Yıldırım Ordularının ilk komutanı olan Alman General Falkenhayn zamanında verilmiştir.Kendisinin beceriksiz savunma ve taarruz tertipleri nedeniyle 30 Ekim 1917'de başlayan III.Gazze Savaşını İngilizler kazanmıştır.Bu savaşta Yıldırım Orduları çok ağır darbe almış ve bir daha toparlanamamıştır.İngilizler bu zaferin ardından 7 Kasım 1917'de Gazze'yi,16 Kasım'da Yafa'yı ele geçirmişlerdir.9 Aralık 1917'de de Kudüs İngilizler tarafından işgal edilmiştir.Komutası altında büyük bir alanı ve önemli şehirleri kaybeden General Falkenhayn 19 Şubat 1918'de Yıldırım orduları görevinden alınmış ve yerine ise bir başka Alman general olan Liman Von Sanders getirilmiştir.


    Tarihi merdiven altından öğrenmek yerine akademik tarihten öğrenmenizi tavsiye ederim...


    Detaylı bilgi için buyrun: https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/73136

  • Malesef tamamen araplasmis bit kitle tarafından yönetiliyor ülke...

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • 3. fotoğraf fotoşop gibi duruyor.

  • Düzelttim


    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Atatürk,Arap toplumunun gerçek yüzünü ilk görev yeri olan Şam'a gidince yakından görmüş,Araplardan adeta tiksinmiştir.İmparatorluğun bir arada durmasının çok zor olduğunu daha o zaman fark eden subaylardan olmuştur.Buna rağmen canla başla bu toprakların Türklerin kontrolü altında kalmasına uğraşmış ancak üstün İtilaf kuvvetleri karşısında Türk çocuklarını Arap çöllerinde feda etmek yerine tek bir esir vermeden askerini bugünkü Hatay,Adana civarına kadar geri çekmeyi başarmıştır.Zaten Atatürk'ün I.Dünya Savaşı boyunca var olan kuvvetlerin özellikle Türklerden oluşan birliklerin Kanal,Suriye,Irak,Kafkas gibi uzak bölgelere gönderilmesine karşı çıkmış,son Türk yurdu olan Anadolunun savunulması için birliklerin Anadoluda tutulmasını istemiştir.Ama dönemin liderlerine özellikle Enver Paşa'ya bunu dinletememiştir.


    Milli Mücadeleden sonrada Araplar Türkiye ile birleşmek istemiş,Türkiye'nin kendilerini İngilizlerden,Fransızlardan kurtarmasını istemişlerdir ancak Atatürk onlara kendilerinden başka kimsenin onlara yardımcı olamayacağını belirterek ortadoğu bataklığına tekrar girmemiş,Türk ordusunu ve milletini bu çukurdan uzak tutmuş,içeriye yönelmiş,devrimlere ve imar faaliyetlerine ağırlık vermiştir.Atatürk için artık tek gayesi Osmanlı tarafında yüzlerce yıl ihmal edilen,sadece asker ve vergi toplamada hatırlanan,Türk'ün son ana vatanlarından olan Anadoluyu imar etmek ve köklü devrimler yaparak Türk ulusunu modern ülkeler arasına katmaktır.Hayatı boyunca da bunun için uğraşmış,hayalci dış politikaların peşinden gitmemiş,Türk milletine yüzlerce yıl hasret duyduğu barış dönemini yaşatmıştır.


    Ama bugün vahabi zihniyetine sahip olanlar hayalci dış politikalar peşinde koşuyor,Türk çocuklarını Arap topraklarında feda ediyor,Anadoluyu Araplarla dolduruyor.Üstüne bir de utanmdan kendilerine 'yerli ve milli' diyorlar.





  • mustafa kemal bugün ayağa kalksa yokluktan var ettiği bu vatanın şimdiki halini görse hepimizin yüzüne tükürürdü. ülkede türk bilinci kaybolmuş. bir tarafta batı destekleyici islamcılar diğer tarafta batı destekleyici liberaller. birlik olmuş bu vatanda türklük bilincini yok etmeye geçmişler. şu ana kadar başarılı oldukları görülüyor. biz ne yapıyoruz peki? izliyoruz ülkenin bitişini izlliyoruzzz! yazıklar olsun bize...


    nefretim çok büyük!


    şunuda ek olarak belirteyim. 2023 te seçim olmayacak!!!




    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Guest-DF22259B6 -- 11 Ağustos 2021; 15:26:36 >
  • çoktan ülkenin temel yapısının sağlamlaşıp bir sonraki medeni aşama olan bireyselleşmenin yükselmesi gerekiyordu. etnik kalabalık olmasın diye batı bölgesindeki azınlıkları ülkelerine kavga dönüş postaladık. Ama şu düştüğümüz duruma bak, Yazık yahu verilen emeklere yazık...

  • Yapay Zeka’dan İlgili Konular
    Daha Fazla Göster
  • Long Nightt kullanıcısına yanıt

    Onların gerçek yüzünü düşmanlarda görmüşki arapları osmanlıyı parçalamak için kullanmışlar.


    Keşke birleşme talebini kabul etseymiş. Öyle yaparak ingilizin fransızın amerikanın kucağına atmış. Şimdi araplar bağımsız gözüksede bunların sömürgesi. Dini/halifeliği kullanıp parmağında oynatırdı bunları. Gerçi yine bize bırakmazlardı oraları. Fetöden gördük işgal etmenin kitabını yazmış adamlar.


    Ne yapsınlar kendi başlarına bıraksan terörist oluyorlar. Sınırlarımızın kontrolü zor. Silahı parayı kim verirse onun peşine takılıyorlar.

  • kenbalx K kullanıcısına yanıt

    Yok iyiki Atatürk birleşme talebini kabul etmemiş. Çok büyük bir taktiksel hata olurdu.

    Sömürgeci batının eline büyük koz geçerdi eyalet sistemini dayatmak için.


    Ayrıca uluslaştırma sürecini de kabul etmeyecekleri için; şeriat isteriz, anadilde eğitim hakkı isteriz şeklinde sürekli içeri sızan istihbarat örgütlerinin ajanları tarafından yönlendirileceklerdi.

    Türk kadının modern çağa ayak uydurmasına ve yapılacak devrimlere de sürekli ayak bağı ve muhalefet olacaklardı.


    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Guest-DF22259B6

    mustafa kemal bugün ayağa kalksa yokluktan var ettiği bu vatanın şimdiki halini görse hepimizin yüzüne tükürürdü. ülkede türk bilinci kaybolmuş. bir tarafta batı destekleyici islamcılar diğer tarafta batı destekleyici liberaller. birlik olmuş bu vatanda türklük bilincini yok etmeye geçmişler. şu ana kadar başarılı oldukları görülüyor. biz ne yapıyoruz peki? izliyoruz ülkenin bitişini izlliyoruzzz! yazıklar olsun bize...


    nefretim çok büyük!


    şunuda ek olarak belirteyim. 2023 te seçim olmayacak!!!

    Keşke sistemi tek partili cumhuriyet yerine direk monarşi filan yapsaydı. Sonrasında gelenler sistemi değiştire değiştire en çok insanı kandıranın yönettiği bu saçma sisteme değiştirmişler. Herşeyi alıştıra alıştıra yapıyorlar. Geçmişe bakıp vay be demeden hissedilmiyor.


    Hangisine ses çıkartacaz;


    İnönünü nün Atatürk öldükten sonra yönetimi ele geçirmesinemi yoksa yaşlanınca seçim sistemini değiştirip gitmesinemi?


    Seçilmişin darbe ile gönderilmesinemi?


    Ülkedeki parçalanmışlıktan ötürü koolisyon hükümetleri ile yerinde saymamızamı?


    Başkanlık sistemi ile koolisyonlar bitecek diyip bizi ittifaklarla tanıştıranlaramı?


    2023 düşüncene katılmıyorum. Ona ses çıkartırız umarım ATATÜRK: "arap binbaşından tokat yiyen Anadolu Çocuğunun 2 damla gözyaşında Türklük şuuruna erdim" 





  • Ataturk cumhuriyet ve sekuler devrimler ile bin yildir suren arabizasyon surecine buyuk bir darbe vurmustu. Simdi turk ulusu siyasal islamcilar tarafindan tekrar araplastirilmak isteniyor.
    Bugun ulkeye doldurulan milyonlarda arap yarin biz seriat istiyoruz derse ne olacak? Arapca da resmi dil olsun derse ne olacak? Tekrar arap harflerine mi donecegiz? Laiklikten vaz mi gececegiz? Din kanunlarina gore mi yonetilecegiz? Turkiyedeki sagci populist politikacilar sirf bu araplardan oy almak ugruna bunlardan ne kadar taviz verecekler?
    Bizden sonraki nesiller bu arap ve afganlarla nasil bir mucadele icine girecekler?

    < Bu ileti iOS uygulamasından atıldı >
  • Periah P kullanıcısına yanıt

    Bu kanı bozuk Arapları Peygamberler bile düzeltememiş

  • quote:

    Orijinalden alıntı: Periah

    Malesef tamamen araplasmis bit kitle tarafından yönetiliyor ülke...

    milli devlet fikri, "böl ve yönet"in uygulamaya konulmak istenmesidir.


    bu anlatılan hikaye hiç olmamış olduğuna iddiaya girerim. maksat, irklar üzerinde ajitasyon yaparak bölünmeyi sağlamaktır.

    böyle bir hadise olmuş olsa, paşalar, hiç kimse birşey yapmasa padişah o binbaşıyı çoğaltır.

    osmanlıyı yıkmanın yegane yöntemi milli duyguları artırıp, kendi topraklarının yönetilmesi isteğini aşıladır.

    bazı arap aşiretlerinde aynı bu türkçülük sevdasında olduğu gibi yeşertilen arap milliyeti sevdası ile gözler önüne serilmiştir.

    arap kabilelerinin ayrılıkçığını yererken, kendi ayrılıkçı türklük ideolojimizi övüyoruz. bu da ayrı bir komedi.

    şimdi de T.C üzerinde oynanmak istenen oyundur.

    kürtlerin bir kısmından başka, Türkiye üzerinde yaşayan diğer ırklar tarafından rağbet görmemiştir. istenen her bölgenin milletinin kendisini yönetmesi fikridir.


    milletimizin aşırı duyarlılığı, kürt vadandaşlarımızın içerisinde bir kısmın dindarlığı, parçalanmaya mani olmakta.


    zaten istenmeyen yegane unsurlardan biri doğuda dindarlıktır.





  • Long Nightt kullanıcısına yanıt

    Arapların Türkiye ile birleşmek istediğini yazmışsınız da onun kaynağı nedir? Ben öyle bir şey daha hiç okumadım, görmedim. Kaynak varsa yazın lütfen.

  • Huan8 H kullanıcısına yanıt

    I.Dünya Savaşından sonra İngilizler Araplara verdikleri 'bağımsızlık' sözünü tutmayıp kendileri Arapların üstüne çökünce ve manda yönetimleri kurunca yana yakıla Arap milliyetçileri çıkış yolu aradılar.Türkiye'de milli mücadele başlayınca dikkatlerini Türkiye'ye verdiler.Hatta Suriye ve Irakta İngilizlere ve Fransızlara karşı birşeyler yapmaya çalışan milliyetçi Araplar Türklerle irtibat kurdular.Misak-ı Milli sınırlar içinde K.Suriye'nin ve Musul civarının da gösterilmesinde bölgede bulunan Arap milliyetçilerin milli mücadeleye karşı olumlu tavır takınmaları etkili olmuştur diyebiliriz.Atatürk ve milli mücadeleyi verenlerde Arapların bu ilgisini İngilizlere ve Fransızlara karşı baskı unsuru olarak kullanmaktan çekinmediler.Mesela Fransızların G.Doğudan çekilmelerinde Kuvay-ı Milliye'nin direnişi kadar Suriye'de de Anadoluda yaşanılan milli mücadele benzeri hem de bu milli mücadeleyle birleşme ihtimali olan Arap hareketlenmeleri etkili olmuştur.Fransızlar Suriye'yi kaybetmemek için Sakarya Savaşından sonra TBMM ile 20 Ekim 1921'de Ankara Anlaşmasını imzalamaya ve işgal ettikleri yerlerden geri çekilmeye mecbur kalmışlardır.Atatürk'ün amacı tekrar Araplarla bir devlet çatısı altında birleşmek değil onlarla beraber emperyalizme mücadele etmektir.Yani birbirine destek çıkan taraflar olmaktır.Birleşmenin ancak Türkiye ve Araplar bağımsızlık kazandıktan sonra fedaratif veya konfederatif şekilde olabileceğini 9 Mayıs 1920'de TBMM'de yapılan gizli oturumda ifade etmiştir.


    Misal 26 Temmuz 1920'de Atatürk Hakimiyet-i Milliye isimli milli mücadele yanlısı bir gazetede şunları söylemiştir;


    ''Türklerle Araplar pek kuvvetli menfaatler zinciriyle birbirilerine bağlanmış din kardeşleridir.Aynı emperyalist devletler aynı derecede şiddetle Türk'ün de Arap'ın da,Irak'ın da,Anadolunun'da,Suriye'nin de düşmanlarıdır.Irakta İngilizler tüm zulümleriyle Irak Araplarını ezmeye çalışıyor.Aynı zalim,Anadolu hakkında da aynı siyaseti takip ediyor.Fransızlar ise Suriye'de aynı siyasetin takibi için uğraşıyorlar.Şu halde Anadolu'nun,Irak'ın,Suriye'nin hayatı ve menfaatleri pek sıkı bir tarzda birleşmiş bulunuyor.Demek oluryor ki,Türklerle Iraklılar ve Suriyeliler arasında sıkı bir dostluk ve uyum siyaseti gerekir.''


    Arapların bir kısmı ise daha yeni Osmanlı hakimiyetinden koptukları için bu mücadele sonunda tek bir devlet altında birleşmeyi istemişlerse de Atatürk çoğunluğu Türklerden oluşacak bir devlete daha sıcak bakmış,Araplarla birleşmek yerine Arapların bağımsızlık kazanmalarını istemiştir.Lozan'a gidildiğinde Lozan heyetinin ağırlığını Anadolu'yu kurtarmak üzere vermesi bu düşüncenin neticesidir.


    Bu konu hakkında doğrudan bir kaynak vermem zor zira bu konular genelde akademik makalelere konu oluyor;

    https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/715933

    https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/675255




    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Long Nightt -- 12 Ağustos 2021; 12:9:9 >




  • forvet09 kullanıcısına yanıt

    Dünyadaki herşeyin birkaç üstün zekalı yahudi tarafından yonetildigini düşünen biri için mantıklı bir düşünce. Hatta bu düşünceye göre Yahudiler Müslümanlık ve hristyanlik dinlerinde ortaya çıkartan topluluk. Yani inandığımız din bile yahudi dini özünde. Bunu unutma eğer bu şekilde düşünüyorsan İslami terketmen gerekir.


    Benim daha mantıklı argumanima gelirsek. Dünyada birseyler değişmeye basladiktan sonra ancak aptallar suya karşı yüzmeye çalışır. Bugün İngiltere de bile İskoç bağımsızlık hareketi , İspanya'da dahi ETA - Bask bagimsizlik hareketi varsa bunlar Batı'nın politikalari tarzı saf ifadeler bize birşey kazandırmaz. İşin aslı her devlet diğerinin yaralarını kasiyarak politikasını uygular. Yani ülkedeki Kürtlerin veya PKK'nın tasmasini Amerika eline alabiliyor çünkü bu heriflerde milliyetçilik sonucu ayrılıkçı düşünceler zaten var ve Amerika olmasa başkasını arayacaklar tasmalarini tutması için nitekim çok değil yakın geçmişte de Sovyetler bu taşımayı tutuyordu.


    Dolayısıyla milliyetçilik akımıyla şişeden çıkan cini tekrar şişeye sokmaya çalışarak mücadele edemezsin. Yapman gereken şey ülkenin içindeki insanları homojenlestirmek ve tek kültür altında birleşmeleri mi sağlayacak süreci hizlandirmak ile olur. Şu an ülkedeki dinci hükümet bir yerlerini yırttı fakat onların politikaları sonucu ırkçı HDP partisi daha önce hiç ulaşamadığı oy oranlarına ulaştı.


    Yani siz istediğiniz kadar dincilik yapın fakat dinin modası geçeli çok oluyor. Dolayısıyla bu politika yakın gelecekte iflas etmeyercbur. Bu ülke ancak Türk kimliğinin ülkedeki insanlarca benimseesi yolu ile ayakta kalır. Aksi takdirde Osmanlı ve diğer imparatorlukların başına ne geldiyse seninde başına aynısı gelecek. Ya Arap çöllerinde dogranacaksin ataların gibi yada Balkanlar'daki gibi soykırıma ugratilacaksin , kadın akrabalarına tecavüz edilecek vb. Geri kalırsan ilkellikte diretirsen Osmanlı'nın son döneminde olduğu gibi bir facia hspimizi bekliyor bunu bil yeter.


    Sağcı veya solcu hiçbir cehalete tahammül edecek zamanımız ve imkanımız yok. Ülke hızla geriliyor ve ne idugu belirsiz Arap ve afganlar adeta saatli bomba gibi patlayacaklari zamanı bekliyorlar. Yakında Türkiye'nin parçalanması hiç bu kadar olası olmamıştı çünkü bu ülkenin iyiliğini düşünen tek halk olan Türkler hiç olmadigi kadar azınlık hale gelmiş durumda.


    Herhangi bir ciddi durumda Kürtler Suriye ve Irak'taki gibi bizi sırtımızdan bicaklamaya hazır. Araar ve afganlar ise artık kaçmaktan yalama olmuş tipler dolayısıyla Osmanlıyı hayal ederken kendi ailenin bile hayatını kurtarmaya ak sefillige düşebilirsiniz.


    Dediğim gibi yahudi dini sizi bu saatten sonra kurtaramaz , Arap asimilasyonu nedeniyle kendi halkiniza , kendi insaniniza ne idugu belirsiz yabancılar için ihanet etmeyin. Tarih sizi çok berbat bir biçimde anacak çünkü bugün yaptıklarınızdan ötürü.


    ( EN BASİTİNDEN Taliban'ın kaynaklarından biride Pakistanin ülkedeki pestunlarin ayrılıkçı hayallerini bastırmak için doncileri desteklemesiyle ortaya çıkmasıdır. Yani dinci kafa kesiciler ile farklı ırkların yarattığı terör arasında çok canlı helak olacak eğer bu ülke Türk kimligi altında birleştirilmezse. Yahudi dini sizi kurtaramayacak dediğim gibi)


    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Periah

    Dünyadaki herşeyin birkaç üstün zekalı yahudi tarafından yonetildigini düşünen biri için mantıklı bir düşünce. Hatta bu düşünceye göre Yahudiler Müslümanlık ve hristyanlik dinlerinde ortaya çıkartan topluluk. Yani inandığımız din bile yahudi dini özünde. Bunu unutma eğer bu şekilde düşünüyorsan İslami terketmen gerekir.


    Benim daha mantıklı argumanima gelirsek. Dünyada birseyler değişmeye basladiktan sonra ancak aptallar suya karşı yüzmeye çalışır. Bugün İngiltere de bile İskoç bağımsızlık hareketi , İspanya'da dahi ETA - Bask bagimsizlik hareketi varsa bunlar Batı'nın politikalari tarzı saf ifadeler bize birşey kazandırmaz. İşin aslı her devlet diğerinin yaralarını kasiyarak politikasını uygular. Yani ülkedeki Kürtlerin veya PKK'nın tasmasini Amerika eline alabiliyor çünkü bu heriflerde milliyetçilik sonucu ayrılıkçı düşünceler zaten var ve Amerika olmasa başkasını arayacaklar tasmalarini tutması için nitekim çok değil yakın geçmişte de Sovyetler bu taşımayı tutuyordu.


    Dolayısıyla milliyetçilik akımıyla şişeden çıkan cini tekrar şişeye sokmaya çalışarak mücadele edemezsin. Yapman gereken şey ülkenin içindeki insanları homojenlestirmek ve tek kültür altında birleşmeleri mi sağlayacak süreci hizlandirmak ile olur. Şu an ülkedeki dinci hükümet bir yerlerini yırttı fakat onların politikaları sonucu ırkçı HDP partisi daha önce hiç ulaşamadığı oy oranlarına ulaştı.


    Yani siz istediğiniz kadar dincilik yapın fakat dinin modası geçeli çok oluyor. Dolayısıyla bu politika yakın gelecekte iflas etmeyercbur. Bu ülke ancak Türk kimliğinin ülkedeki insanlarca benimseesi yolu ile ayakta kalır. Aksi takdirde Osmanlı ve diğer imparatorlukların başına ne geldiyse seninde başına aynısı gelecek. Ya Arap çöllerinde dogranacaksin ataların gibi yada Balkanlar'daki gibi soykırıma ugratilacaksin , kadın akrabalarına tecavüz edilecek vb. Geri kalırsan ilkellikte diretirsen Osmanlı'nın son döneminde olduğu gibi bir facia hspimizi bekliyor bunu bil yeter.


    Sağcı veya solcu hiçbir cehalete tahammül edecek zamanımız ve imkanımız yok. Ülke hızla geriliyor ve ne idugu belirsiz Arap ve afganlar adeta saatli bomba gibi patlayacaklari zamanı bekliyorlar. Yakında Türkiye'nin parçalanması hiç bu kadar olası olmamıştı çünkü bu ülkenin iyiliğini düşünen tek halk olan Türkler hiç olmadigi kadar azınlık hale gelmiş durumda.


    Herhangi bir ciddi durumda Kürtler Suriye ve Irak'taki gibi bizi sırtımızdan bicaklamaya hazır. Araar ve afganlar ise artık kaçmaktan yalama olmuş tipler dolayısıyla Osmanlıyı hayal ederken kendi ailenin bile hayatını kurtarmaya ak sefillige düşebilirsiniz.


    Dediğim gibi yahudi dini sizi bu saatten sonra kurtaramaz , Arap asimilasyonu nedeniyle kendi halkiniza , kendi insaniniza ne idugu belirsiz yabancılar için ihanet etmeyin. Tarih sizi çok berbat bir biçimde anacak çünkü bugün yaptıklarınızdan ötürü.


    ( EN BASİTİNDEN Taliban'ın kaynaklarından biride Pakistanin ülkedeki pestunlarin ayrılıkçı hayallerini bastırmak için doncileri desteklemesiyle ortaya çıkmasıdır. Yani dinci kafa kesiciler ile farklı ırkların yarattığı terör arasında çok canlı helak olacak eğer bu ülke Türk kimligi altında birleştirilmezse. Yahudi dini sizi kurtaramayacak dediğim gibi)

    İslam, yahudi dini dedikten sonra konu kapandı.





  • forvet09 kullanıcısına yanıt

    Yahudiler çok akıllı herifler insanların bir bölümüne adı hristyanlik olan Yahudi dininin bir versiyonunu diğerlerine de adı Müslümanlık olan Yahudi dininin diğer versiyonunu verdi ve 1500 yıldır bu insanların hepsi yahudi dinine inanmasina karşın birbirlerini bogazlamasini seyretti...


    Semavi din dediğiniz şey yahudi kaynaklı , Yahudilerin dininden turemis demektir ki bu doğrudur.


    Romalılar ve Sasaniler - Partlar döneminde dini hoşgörü vardı. Bu ülkeler gittikleri ülkelerin dinlerini de benimseyip onların tanrilarinida tanıyordu. Ama Yahudilerin dinleri hoşgörü içermediği için herşeyi yönetmeye ve kendilerinden olmayanlara zulmetmeye başladılar.


    Buda dini kıyım - cehennem döneminin başlangıcıydı Roma - Sasani dönemi sonrasi...




    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Periah -- 12 Ağustos 2021; 12:45:46 >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Periah

    Yahudiler çok akıllı herifler insanların bir bölümüne adı hristyanlik olan Yahudi dininin bir versiyonunu diğerlerine de adı Müslümanlık olan Yahudi dininin diğer versiyonunu verdi ve 1500 yıldır bu insanların hepsi yahudi dinine inanmasina karşın birbirlerini bogazlamasini seyretti...


    Semavi din dediğiniz şey yahudi kaynaklı , Yahudilerin dininden turemis demektir ki bu doğrudur.


    Romalılar ve Sasaniler - Partlar döneminde dini hoşgörü vardı. Bu ülkeler gittikleri ülkelerin dinlerini de benimseyip onların tanrilarinida tanıyordu. Ama Yahudilerin dinleri hoşgörü içermediği için herşeyi yönetmeye ve kendilerinden olmayanlara zulmetmeye başladılar.


    Buda dini kıyım - cehennem döneminin başlangıcıydı Roma - Sasani dönemi sonrasi...

    dinler tarihine bakmanda fayda var.





  • forvet09 kullanıcısına yanıt

    Romalılar hristyanlarca ele geçirilmeden önce dini yobazlık tarzı bir tutumları hiç yoktu. Aynı şekilde Roma hristyanlastiktan sonra dini zulümden kaçanlar bu konuda hoşgörülü olan Sasanilerle sığındı.


    Sasanilerle Arap bedevilerince yok edildikten sonra dini açıdan hoşgörü yokolup gitti .


    Doğru belki bir sureligine Arap kültürü gelişti bilim gelişti fakat sonunda yobazlık galip geldi .


    İbni Rusd'un eserlerini okursan orada dincilerin hayatına kastetmesinden duyduğu derin korkuyu çarpıcı bir biçimde görürsün. Keza Farabi - İbni Sina gibi isimler İslam bilgini gibi yansitilsa da dine çok soğuk bakan insanlar oldukları fakat bunu korkudan dile getiremedikleri gerçeğini görürdun.


    Keza o dönemde enel hak diyen bazı meczuplarin derileri yuzulup doğuda parcalanirken , batıda ise diğer bir yahudi inancı olan hristyanlikta ise canlı canlı insan yakma modası tüm hızıyla sürüyordu.




    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Periah -- 12 Ağustos 2021; 12:57:41 >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • 
Sayfa: 1234
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.