Şimdi Ara

Arab'ın Türk düşmanlığı (3. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
3 Misafir - 3 Masaüstü
5 sn
65
Cevap
0
Favori
3.279
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 1234
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • quote:

    Orijinalden alıntı: feylesof

    Bu mesaj silindi.

    Alıntıları Göster
    ya feylesof, hakikaten ciddiye almamanızı öneriyorum.
    bu tiplerin tek amacı vardır, o da başkalarının amacına hizmet etmek. Kendi fikirleri değil bunlar sen takma kafana. Birileri düğmeye basarsa yürürler, basmazsa dururlar. Yok Türklerin torunuymuş, nasıl bu hale gelmiş felan; üzülme o kadar, biz burdayız. Buralarda olacağız...
    üretim hatası her fabrikada olur.
  • Zaman içerisinde ne yazık ki tatsız olaylar olmuştur.Ama bu sonsuza kadar unutulmamalı ve Arap düşmandır felsefesi kabul edilmelidir demek değildir.Öncelikle bizleri birbirine bağlayan bir din bağı var.Zaten Müslümaların bugün başına ne geliyorsa aralarındaki bağların sağlam olmamasından kaynaklanıyor.2.Dünya savaşında birbirlerini boğazlayan bir çok Hristiyan devlet bugün çıkarları gereği bir araya gelmiş ve güçlü birliktelikler kurmuşlardır.Biz hala arap düşmandır felsefesi ile devam edersek yarın yapayalnız kalırız.Avrupa nın bizi içine alması bir fanteziden başka birşey değildir.Değişik oluşumları düşünmeli ve kendimizi tek kutupluluktan kurtarmalıyız.Gelecek Asya kıtasının olcaktır.Yaşlı Avrupa miadını doldurmuş,Katil Amerika döktüğü kanın içinde boğulacaktır.Şimdi eski düşmanlıkları unutmanın yeni birliktelikler kurmanın zamanıdır.Arap bize ihanetinin ya da gafletinin cezasını yıllardan beri zaten çekmektedir.Bütün müminler kardeştir.saygılarımla




  • quote:

    Orijinalden alıntı: yuCey

    Forumu tamamen okumadım(daha önce yazıldıysa kusura bakmayın) ama şu hadisi bilmeyenler için yazma gereği duydum;

    ''Arapları üç şeyden ötürü Seviniz,
    1)Ben Arabım
    2)Kur'an Arapçadır
    3)Mahşer yerinde konuşulacak dil de Arapçadır.''

    Alıntıları Göster
    İslamiyette ne siyahın beyaza nede beyazın siyaha üstünlüğü vardır.Üstünlük Sadece Takva iledir.Müslümanlar Kardeştir.
    quote:

    Orjinalden alıntı: yuCey

    Forumu tamamen okumadım(daha önce yazıldıysa kusura bakmayın) ama şu hadisi bilmeyenler için yazma gereği duydum;

    ''Arapları üç şeyden ötürü Seviniz,
    1)Ben Arabım
    2)Kur'an Arapçadır
    3)Mahşer yerinde konuşulacak dil de Arapçadır.''




  • quote:

    Orijinalden alıntı: mavera

    İslamiyette ne siyahın beyaza nede beyazın siyaha üstünlüğü vardır.Üstünlük Sadece Takva iledir.Müslümanlar Kardeştir.
    quote:

    Orjinalden alıntı: yuCey

    Forumu tamamen okumadım(daha önce yazıldıysa kusura bakmayın) ama şu hadisi bilmeyenler için yazma gereği duydum;

    ''Arapları üç şeyden ötürü Seviniz,
    1)Ben Arabım
    2)Kur'an Arapçadır
    3)Mahşer yerinde konuşulacak dil de Arapçadır.''


    Alıntıları Göster
    İlhan Arsel'in tespitleri doğru ve yerindedir.
    Arapların Türk düşmanı olmadığını kimse söyleyemez.
    Bugün okullarında okutulan kitaplarında Türk düşmanlığı öğretilmektedir.
    Din kardeşliği masalı hikayedir.
    Dünyadaki uluslar arası ilişkileri yegane belirleyen unsur ırksal bilinçtir.
    Din,ideoloji vs. bunlar hep ikinci planda kalmış ve kalacaktır.
    bugün Almanya ve Fransa AB'de beraberler diye onların birbirleriyle dost olduğunu mu zannediyorsunuz.Fransa,Almanya'dan halen çekinmektedir.Bugün almanya'nın ekonomik anlamda gerilemesi fransızların işine gelmektedir.Çünkü güçlü bir almanya,ileride fransa için bir tehdit oluşturabilir.Yani ikisininde Hristiyan olması bir şey değiştirmez.
    Gelelim Türk-arap ilişkilerine.bu ilişkilerin ne denli kardeşçe olduğunu görmek için yemen'deki,hicaz'daki Türk şehitliklerine gitmenizi öneririm.Türk ırkının asil evlatları orada ingilizlere karşı kutsal toprakları korumak için aslanca çarpışmışlar,fakat araplar destek olacakları yerde bizzat Türk askerinin karınlarını deşmişlerdir.ilk önce öldürmüşler daha sonrada askerlerimizin karınlarını deşmişlerdir.bazı askerlerin ise daha can vermeden yaralı halde gömüldükleri belirtiliyor.Bunun dışında Şam'a savunmaya giden Türk askerine de araplar tarafından pusular kurulmuştur.bu örnekler daha da çoğaltılabilir.
    sonuç olarak bence araplar aşşağılık bir ırktır.bugün araplar eğer o topraklarda iyi kötü yaşayabiliyorlarsa bunu kahraman Türk ırkının asil evlatlarına borçludur.Eğer Selçuklu Türkleri müslüman olmamış olsaydı,bugün ortadoğuda arap diye bir şey kalmazdı.Haçlı seferlerine karşı ırkının yüksek meziyetlerinin gerektirdiği şekilde çarpışan Türk askeri tüm avrupa ordularını püskürtmüştür.ve bugünkü kutsal sayılan toprakların güvenliği sağlanmıştır.bu şerefsiz,aşşağılık avrupa soyları ,haçlı seferlerinde uğradıkları yenilgilerinden sonra dönerlerken aç kalmışlar ve sahip oldukları aşşağılık ırksal meziyetlerin gereğini yaparak meydanlarda şehit olmuş Türk askerinin etlerini parçalayıp yemişlerdir.
    Sounç olarak din kardeşliği,ideolojiler,halkların kardeşliği gibi söylemler hikayedir.Irkları reddeden komünüzmin uygulayıcısı Rusya bile gerektiğinde olağanüstü bir şekilde Rus etnik milliyetçiliği yapmıştır.Bugünkü orta asya Türk topraklarına Rusları yerleştirerek Türk topraklarının Ruslaştırılmasına çalışmış,Türk topraklarında Türkçe eğitimi yasaklamış ve Rusçayı zorunlu hale getirmiştir.Örnek olarak bugün Kazak Türkeli'nde(Kazakistan) nüfusun yarısı Rus tur.Diğer Türk cumhuriyetlerinde de aşağı yukarı %15 %30 arsında değişmektedir.
    Bu örnekler daha da çoğaltılabilir,ama bu kadarı kanımca yeterlidir.
    TÜRK'ün TÜRK'ten başka dostu yoktur.




  • merak ettiğim konu, neden bize hep Arapların düşman olduğu falan aşılanmaya çalışılırda şu yunanlı ayıların dost olduğu en azından dost olunması gerektiği aşılanmaya çalışılır. Atalarımız boşuna mı demiş " ayıdan post yunandan dost olmaz" diye. efes pilsen maçı ve TÜRK BAYRAĞINA yaptıkları saldırılar bu ayıların dost olmadığını göstermiyor mu? Ama bir zamanlar bizim dışişleri bakanı kalkıp bu yunanlı çapulcularla sirtaki bile oynadı kimse ses çıkarmadı. Ama ne zaman ki Araplarla iyi ilişkiler kurulmaya çalışılınsa birileri düşmalıkları körüklemeye çalışıyor. Birileri bir şeyler karıştırıyor gibime geliyor ama.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: MaviGece

    merak ettiğim konu, neden bize hep Arapların düşman olduğu falan aşılanmaya çalışılırda şu yunanlı ayıların dost olduğu en azından dost olunması gerektiği aşılanmaya çalışılır. Atalarımız boşuna mı demiş " ayıdan post yunandan dost olmaz" diye. efes pilsen maçı ve TÜRK BAYRAĞINA yaptıkları saldırılar bu ayıların dost olmadığını göstermiyor mu? Ama bir zamanlar bizim dışişleri bakanı kalkıp bu yunanlı çapulcularla sirtaki bile oynadı kimse ses çıkarmadı. Ama ne zaman ki Araplarla iyi ilişkiler kurulmaya çalışılınsa birileri düşmalıkları körüklemeye çalışıyor. Birileri bir şeyler karıştırıyor gibime geliyor ama.
    İSLAM BİRLİĞİ KURUNTUSU





    Yedinci yüzyılda ortaya çıkan Müslümanlık, sosyoloji bakımından Arapların millet haline geçme savaşıdır. Aynı dili konuştukları halde birbirine düşman boylar ve uruklar durumunda dağınık bir hayat yaşayan kalabalık bir kavim, bir iç veya dış etki ile birlik kurma yoluna elbet gidecekti.



    Peygamberin ortaya koyduğu esaslar her şeyden önce bunu sağlamış, bilgisizlik, ahlâksızlık ve pislik içinde yuvarlanan Araplara yüksek bir din ve ahlâk şuuru ile milli birlik düşüncesini aşılamaya çalışmıştır.



    Peygamber hayatta oldukça kudretli ve sempatik şahsiyeti, konuşmaktaki üstün kabiliyeti sayesinde bunu sağlamış, bazı sağlam arkadaşları da kendisini destekleyerek güçlü bir birliğin temellerini atar gibi olmuşlardır.



    Fakat en yakın arkadaşları arasındaki birlik ve dayanışma bile ancak görünüşte idi. Arapların yüzyıllar boyunca devlet kuramamaktan doğan bölücülükleri, aile ve şahıs menfaatını her şeyden üstün tutan ayırıcı tabiatları, dedikoduculukta son dereceyi bulan ahlâksızlıkları Peygamberin ölümünden sonra hemen kendisini göstermiş, hatta onun sağlığında bile akrabası ve damadı Ali ile, Peygamberin evdeşlerinden Ayşe hakkındaki dedikodular büyük sarsıntılara yol açmıştı. Ayrılık ve bozgunculuk Peygamberin ölümüyle ve ilk önce onun en yakın arkadaşları arasında başlamış devlet başkanlığı ihtiraslarının doğurduğu kavgalar, Müslümanlığı parçalayarak mezhep savaşlarına yol açmış ve yirminci yüzyıla kadar Müslümanlar, birbirini tekfir eden ayrı gruplar halinde bir ölüm dirim savaşı yapmışlardır.



    Arapların devlet kurmaktaki kabiliyetsizliğinin ve siyasi ahlâksızlığının en kesin tanığı, peygamberden sonra Arap devletinin başına geçip “Hulefâ-i Raşidin” (Ergin ve üstün halifeler) adını alan (yıl: 632-661) ve hepsi de, daha hayatlarında Peygamber tarafından Cennetle müjdelenen dört kişiden üçünün (Ömer, Osman, Ali) suikastlerle öldürülmesidir ki böyle bir rezalet, Bizans’tan başka hiçbir devletin tarihinde gösterilemez.



    Buna rağmen Arapların, iki büyük düşman devletten İran’ı ortadan kaldırıp Bizans’ın güney ülkelerini almalarında olağanüstü hiçbir şey yoktur. İran – Bizans arasında yüzyıllardır süren savaş ikisini de yıpratmış, ayırıcı İran’ın doğudan Türkler eliyle yediği darbeler bu devleti ölüm haline getirmişti. Yeni bir inanç ve ülkü ile çölden fırlayan Araplar için kaybedilecek bir şey olmadığı gibi, ölürlerse Cennete gitmek, kalırlarsa yağma ve çapul yapmak gibi çekici özellikler de iştahlarını arttırıyordu.



    Araplar, görünüşte büyük bir devlet kurmuş olmalarına rağmen, doğuda İran ve İspanya’da Vizigot devleti gibi iki yorgun ve bitkin devletten başka hiçbir devleti ortadan kaldıramamışlar ve rasladıkları ilk ciddi kuvvet olan Franklar önünde durmaya mecbur kalmışlardır. (732)



    Abbasilerin hakimiyeti tamamen nazari idi. Halife olmaları dolayısıyla bütün Müslüman devletler sözde ona bağlı bulunuyor, gerçekte ise halifelerin görevi güçle iktidara gelen şu veya bu hanedanın meşru olduğunu tasdikten ibaret kalıyordu.



    Onuncu yüzyıl ortalarında millet halinde Müslüman olan Türkler, İranlılar tarafından islamiyeti ortadan kaldırmak için hazırlanan büyük ihtilali suya düşürmekle, farkında olmadan bu dini kurtardıkları gibi, onbirinci yüzyılın ortasından Kurtuluş Savaşının sonuna kadar da tek başlarına İslam dünyasının önderi ve savunucusu olmuşlardır.



    Günümüzde Pakistan gibi büyük bir İslam Devletinin doğması da büyük Türk İmparatoru Gazneli Mahmud’un Hindistan’a yaptığı akınların sonucu, yani Türklerin Müslümanlığa bir hizmetidir.





    ***



    Müslümanlığı tek başlarına birçok millete karşı savunmalarından mıdır, yoksa manasını anlamadıkları Kur’ana kayıtsız şartsız inanmaktan mıdır nedir Türkler islamiyeti, taassupla kabul eden tek millet olmuştur. Müslüman ve Hırıstiyan Araplar arasında bir dayanışma olduğu gibi Türklerden çok sonra Müslüman olan Arnavutların Hıristiyan soydaşlarıyla din savaşı yaptığı görülmemiştir. Boşnaklar yani Müslüman Sırp veya Hırvatlar da Ortodoks Sırp ve Katolik Hırvatlarla din çatışması olmadan yaşamışlardı.



    Türklere gelince iş değişmiştir. Onuncu yüzyılda Müslüman olur olmaz ilk iş olarak Budist Uygurlarla vuruşmaya başlayan Karahanlılar’ın bu âdeti tarih boyunca süregelmiş, bu kadarla da kalmayarak Sünnilik, Şiîlik davası, Türkleri iki ordu halinde asırlarca çarpıştırarak hem milli enerjinin boşuna harcanmasına, hem de siyasi Türk birliğinin gerçekleşmesine engel olmuştur.



    Dini taassubun dünyanın her köşesinde yerini müsamahaya bıraktığı günümüzde bile Hıristiyan, Şamanî ve Musevî Türkler, hatta Şiî-Alevi Türkleri bizden saymayacak kadar gözü dönmüş sözde aydın mütaassıplar aramızda hiç de az değildir.





    ***



    Bugünün medeni insanı için din, fertlerin kanaat ve inancı meselesidir. Dinî partilerin kurulduğu, din üniversitelerinin bulunduğu ülkelerde bile fertlerin her türlü dinî inancı saygı görür. İnancın mantığı olmaz. Herkes, her istediği şeye inanmakta hürdür.



    İsa’nın dini hem kardeşlik, hem de barış dini olduğu halde Hıristiyan milletler yüzyıllardır birbirleri ile boğuşmaktan vazgeçmemişlerdir. Nazarî Müslüman kardeşliği de kanlı savaşlara en ufak bir etki yapamamıştır. Çünkü yüzyılların getirdiği gelenekler dinden daha kuvvetlidir ve tarihi mukadderat korkunç bir şeydir.



    Böyle olduğu halde bizdeki din mütaassıpları bugün hâlâ İslam kardeşliği kurulabileceği kuruntusu içinde esrimiş (sarhoşlaşmış) , kendi geçmişlerini, büyüklerini inkâr sapıklığına düşmüşlerdir.



    Onlar için mühim dava Ali-Muaviye davası, Hüseyin’in öldürülmesi olayıdır. Arapça resmi dil olmalıdır. Türkçe zaten dil değildir. Mete, Atila, Çengiz, Hülegü kafirdir. Kan içici zalimlerdir. Şeriattan başka kanun olmamalıdır. Çocuklara Demir, Taş, Kaya gibi iptidaî adlar, hele Arslan, Pars, Bozkurt, Doğan gibi hayvan isimleri vermek dinsizliktir. İslamî adlar verilmelidir. Türkleri İslamiyet adam etmiştir. Ancak İslamiyet sayesinde büyük devletler kurabilmişizdir. V.b…



    Artık bu hezeyanlardan kurtulmanın, kendimize dönmenin çağı gelmiştir. Ali-Muaviye kavgası, Hüseyin’in öldürülmesi bizim için mesele bile değildir. Bu, Arapların iç işi, bizim için de yabancı tarihlerin bin bir konusundan herhangi birisidir. Bizim için Hüseyin’in Kerbela’daki ölümü değil, Kür Şad’ın Çin’deki, Genç Osman’ın İstanbul’daki ve Osman Batur’un Altaylardaki ölümü daha ilgi çekici, daha acıklı ve daha şanlıdır.



    Bizim için Endülüs’ün düşmesi değil, Kazan’ın, Kırım’ın, Türkistan ve Azerbaycan’ın kaybı meseledir.



    Mete, Atila, Çengiz ve Hülegü yasa yapıcı ve düzen kurucu birer kahramandır. Bunların topyekün yaptıkları tahribat Halife Ömer’in İran ve Mısır’da yaptıkları yanında hiç kalır. Çünkü bunlar karşı koyan, ihanet eden ve savaşla alınan şehirleri yıkıyorlardı. Ömer ise kâfir eseridir diye İran’ın medeniyet eserlerini yıktırmış ve Koca İskenderiye Kütüphanesini yaktırmıştır.



    Şaman dininde olan Hülegü Han ölürken Hıristiyan evdeşi Dokuz Hatun’un ruhunun dinlenmesi için dua edilmesine izin istemsi üzerine, dua yerine yoksullara sadaka verilmesini, vergilerin indirilmesini istemiştir.



    Bu muhteşem cevabı hangi Arap halifesi verebilmiştir?



    İslam birliği taraftarlarına göre Türkler, Müslüman bir millet oldukları için müslümanca adlar almalıdır. Türklerin İslam olmazdan önce kullandıkları adları almak yanlıştır, Müslümanlığa aykırıdır. Dünyada bundan daha yanlış ve iptidai düşünce olamaz. İslam adları denen adlar Arap adlarıdır. Bunların hemen hepsi de İslamlıktan önceki zamandanberi Araplar arasında kullanılmaktadır. Yani küfür ve cahiliyet zamanından kalmadır. Anlamı bilinmeyen kelimeleri çocuklarımıza takmakta maddi veya manevi hiçbir kazancımız yoktur. Aksine, milli ruh bakımından kaybımız vardır. Hele Müslüman adları arasında Yahudilerden Araplara geçen Musa, İsa, Süleyman, İbrahim, İsmail, İshak, Yakup, Yusuf, Harun, Davud gibi adlar bizim Türkçe adlarımızla ölçüştürülebilir mi?



    Hayvan adıdır diye Bozkurt’a, Alparslana’a, Ertuğrul’a itiraz edenler Muaviye’nin “Uluyan Dişi Köpek” ve Osman’ın “Yılan Yavrusu” demek olmasına ne buyururlar?



    Araplarda yalnız şahısların değil, boyların da hayvan adı aldığı vardır. Mesela bir kabilenin adı “Beni Kelb” yani “İtoğullarıdır”



    Kadın adları da öyledir: Ayşe “Yaşar”, Fatma “sütten kesilmiş”, Hatice “Vaktinden önce doğmuş”, Zeynep “tombul” demektir.



    Hele Türkler’in islamiyetten sonra büyük devlet kurabildikleri iddiası ile sadece gülünçtür. Çin seddinden Avrupa ortasına kadar uzanan büyük ve şanlı Kun Devleti yedi yüzyıl sürmüş; Çin’den Doğu ve Batı Roma’dan haraç almıştır. Basit bir barbar topluluğu ne bu kadar uzun yaşayabilir, ne de bu büyük ve medeni devletleri vergiye bağlıyabilirdi.



    Kora’dan Kırım’a kadar iki asır süren ve adı sanı Çinlilerin, İranlıların, Arapların ve Batı Romanın hatırasında büyük bir iz bırakan teşkilatlı ve demircilik üstadı Gök Türklerle maddi medeniyet alanında Uygurlardan ve içinde kalabalık Müslüman Türklerin bulunmasına rağmen islami karakterde bir devlet olmayan, tarihin en büyük imparatorluğu, Çengiz Han Devletinden uzun boylu konuşmaya lüzum yok. Bu kadar sözden maksat, Türklerin büyük devlet ve medeniyet kurmak için Müslüman olmaya ihtiyaçları bulunmadığının tesbitidir.



    Tarihi gerçek şudur ki: Türkler Müslümanlık sayesinde değil, Müslümanlık Türkler sayesinde yükselmiş ve yaşamıştır.



    İslam birliği taraftarlarının mesele haline getirdikleri konulardan biri de selamlaşma işidir. Bunlar “günaydın”ı kabul etmiyorlar. “Selamünaleyküm” diyorlar ve bunun Müslümanlar arasında manevi bir bağ olduğunu ileri sürüyorlar.



    Müslümanlar arasında manevi bağ selamlaşma ile olacaksa bütün Müslümanların Türkçe selamı kabullenmeleri mantık ve ahlak icabıdır. Çünkü islamiyeti koruyan, yaşatan ve yüceltenler sadece Türkler olmuştur. Selçukluların Haçlılara karşı o destanî savunması olmasaydı kalabalık, mutaassıp ve gözüpek Haçlı orduları yer yüzünde bir tek Müslüman bırakmazdı. Osmanlılar ise Haçlıları yalnız durdurmakla kalmamış taarruza geçerek yüzyıllarca Hıristiyanlığın ortasında tek başına Müslümanlığı temsil etmiştir.



    Bunları bir tarafa bırakalım: Balkan Savaşında topyekün ihanet eden Arnavutlar, Birinci Cihan Savaşında topyekün ihanet eden Araplar Müslüman değil miydiler?



    İngiliz casusu Lavrens’in altınlarını alınca, Medine’yi savunan Türk askerlerine karşı İngilizlerle birlikte saldıranlar Müslüman Araplar değil miydi? Bu Arapların başında Peygamber soyundan gelen Şerif ailesi, yani sonradan Irak ve Ürdün tahtlarına geçen adamlar bulunmuyor muydu?



    Bugünkü nesiller, tarih kitaplarında okumadıkları için bilmezler: Birinci Cihan Savaşının sonunda Türk ordusu Suriye cephesinde bozulunca Türk esirlerini öldürenler, altın yuttuklarını sanarak öldürdükleri ve bazen diri Türklerin karnını deşenler hep bu din kardeşimiz Araplardı. Daha acıklısı da, İslam halifesi olan Türk padişahına ihanet eden Şerif ailesinin fertleri Şam’a girerken, bu Araplar, Türk tutsaklarını, Anadolu evlatlarını, koyun keser gibi boğazlıyarak Peygamber soyundan gelen şeflerine kurban etmişlerdi.



    Bütün bu vahşet Arap Milliyetçiliği adına yapılıyordu. Arapları kendilerinden asla farklı tutmayan, Peygamber soyudur diye bilakis onlara üstün değer Türklere karşı bu cinayetler sırf kıral olmak ihtirasıyla gözü dönen adamlar, İngiliz altınlarıyla satın alınmış dindaşlarımız Araplar tarafından yapılıyordu.



    Bugün ise Arap dünyasında Türk düşmanlığı umumileşmiştir. Arap milliyetçiliği, kendilerinden Filistini koparan Yahudilere ve Araplar Yahudilerden dayak yerken kendilerine yardım etmeyen Türklere düşmanlık düşüncesi üzerinde kurulmuştur. Okullarında Türk düşmanlığı aşılanmaktadır. Beş altı arap devleti birden bir avuç Yahudiye yenildiklerini unutarak bizden Hatay’ı almak hülyası peşindedirler. Nasıl kuzeyden iktisadi yönlü Moskof emperyalizmi olan komünizm geliyorsa, güneyden Mısırdan da dini yönlü Arap emperyalizmi olan Nurculuk gelmektedir.



    Türklük bakımından komünizmle nurculuğun hiçbir farkı yoktur. İkisi de Türk Milletini ve kültürünü yok etmek için uğraşmaktadırlar. Biri Arapçılık davasıdır. Bunun farkında olmayan binlerce şuursuz Türk bu iki düşman ülkünün kucağına kurtarıcı diye atılmaktadır. Kıbrıs’ta Türkleri yok etmek için çalışan Rumlara Müslüman Mısır’ın silah yardımı yaptığı radyo tarafından resmen açıklanmıştır. Buna rağmen hala İslam kardeşliği ve İslam birliği kuruntusu peşinde koşan beyinsizler varsa, gerçek Türkler, o gibilerin kasıtlı veya kasıtsız millet haini olduğunu bilmelidir.



    Millet ve vatan haini olmak için mutlaka askeri sırları çalarak para ile düşmana satmak icab etmez. Kendi milletinin düşmanlarına hayranlık beslemek, onların davasını gütmek, kendi kültür ve mazisini inkar etmek de hainliktir.



    İslam birliği ve kardeşliği kuruntudur. Dinin baş unsur olduğu çağlarda bile gerçekleşmemiştir. Bundan sonra, araya bu kadar ihanet ve düşmanlık girdikten sonra asla gerçekleşmeyecektir. Gerçekleşecek olan birlik İslam Birliği değil, Adalar Denizinden Altayların ötesine kadar Türk Birliği olacaktır.





    NİHÂL ATSIZ, Ötüken Dergisi, 17 Nisan 1964, Sayı: 4




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Kür Şad

    İSLAM BİRLİĞİ KURUNTUSU





    Yedinci yüzyılda ortaya çıkan Müslümanlık, sosyoloji bakımından Arapların millet haline geçme savaşıdır. Aynı dili konuştukları halde birbirine düşman boylar ve uruklar durumunda dağınık bir hayat yaşayan kalabalık bir kavim, bir iç veya dış etki ile birlik kurma yoluna elbet gidecekti.



    Peygamberin ortaya koyduğu esaslar her şeyden önce bunu sağlamış, bilgisizlik, ahlâksızlık ve pislik içinde yuvarlanan Araplara yüksek bir din ve ahlâk şuuru ile milli birlik düşüncesini aşılamaya çalışmıştır.



    Peygamber hayatta oldukça kudretli ve sempatik şahsiyeti, konuşmaktaki üstün kabiliyeti sayesinde bunu sağlamış, bazı sağlam arkadaşları da kendisini destekleyerek güçlü bir birliğin temellerini atar gibi olmuşlardır.



    Fakat en yakın arkadaşları arasındaki birlik ve dayanışma bile ancak görünüşte idi. Arapların yüzyıllar boyunca devlet kuramamaktan doğan bölücülükleri, aile ve şahıs menfaatını her şeyden üstün tutan ayırıcı tabiatları, dedikoduculukta son dereceyi bulan ahlâksızlıkları Peygamberin ölümünden sonra hemen kendisini göstermiş, hatta onun sağlığında bile akrabası ve damadı Ali ile, Peygamberin evdeşlerinden Ayşe hakkındaki dedikodular büyük sarsıntılara yol açmıştı. Ayrılık ve bozgunculuk Peygamberin ölümüyle ve ilk önce onun en yakın arkadaşları arasında başlamış devlet başkanlığı ihtiraslarının doğurduğu kavgalar, Müslümanlığı parçalayarak mezhep savaşlarına yol açmış ve yirminci yüzyıla kadar Müslümanlar, birbirini tekfir eden ayrı gruplar halinde bir ölüm dirim savaşı yapmışlardır.



    Arapların devlet kurmaktaki kabiliyetsizliğinin ve siyasi ahlâksızlığının en kesin tanığı, peygamberden sonra Arap devletinin başına geçip “Hulefâ-i Raşidin” (Ergin ve üstün halifeler) adını alan (yıl: 632-661) ve hepsi de, daha hayatlarında Peygamber tarafından Cennetle müjdelenen dört kişiden üçünün (Ömer, Osman, Ali) suikastlerle öldürülmesidir ki böyle bir rezalet, Bizans’tan başka hiçbir devletin tarihinde gösterilemez.



    Buna rağmen Arapların, iki büyük düşman devletten İran’ı ortadan kaldırıp Bizans’ın güney ülkelerini almalarında olağanüstü hiçbir şey yoktur. İran – Bizans arasında yüzyıllardır süren savaş ikisini de yıpratmış, ayırıcı İran’ın doğudan Türkler eliyle yediği darbeler bu devleti ölüm haline getirmişti. Yeni bir inanç ve ülkü ile çölden fırlayan Araplar için kaybedilecek bir şey olmadığı gibi, ölürlerse Cennete gitmek, kalırlarsa yağma ve çapul yapmak gibi çekici özellikler de iştahlarını arttırıyordu.



    Araplar, görünüşte büyük bir devlet kurmuş olmalarına rağmen, doğuda İran ve İspanya’da Vizigot devleti gibi iki yorgun ve bitkin devletten başka hiçbir devleti ortadan kaldıramamışlar ve rasladıkları ilk ciddi kuvvet olan Franklar önünde durmaya mecbur kalmışlardır. (732)



    Abbasilerin hakimiyeti tamamen nazari idi. Halife olmaları dolayısıyla bütün Müslüman devletler sözde ona bağlı bulunuyor, gerçekte ise halifelerin görevi güçle iktidara gelen şu veya bu hanedanın meşru olduğunu tasdikten ibaret kalıyordu.



    Onuncu yüzyıl ortalarında millet halinde Müslüman olan Türkler, İranlılar tarafından islamiyeti ortadan kaldırmak için hazırlanan büyük ihtilali suya düşürmekle, farkında olmadan bu dini kurtardıkları gibi, onbirinci yüzyılın ortasından Kurtuluş Savaşının sonuna kadar da tek başlarına İslam dünyasının önderi ve savunucusu olmuşlardır.



    Günümüzde Pakistan gibi büyük bir İslam Devletinin doğması da büyük Türk İmparatoru Gazneli Mahmud’un Hindistan’a yaptığı akınların sonucu, yani Türklerin Müslümanlığa bir hizmetidir.





    ***



    Müslümanlığı tek başlarına birçok millete karşı savunmalarından mıdır, yoksa manasını anlamadıkları Kur’ana kayıtsız şartsız inanmaktan mıdır nedir Türkler islamiyeti, taassupla kabul eden tek millet olmuştur. Müslüman ve Hırıstiyan Araplar arasında bir dayanışma olduğu gibi Türklerden çok sonra Müslüman olan Arnavutların Hıristiyan soydaşlarıyla din savaşı yaptığı görülmemiştir. Boşnaklar yani Müslüman Sırp veya Hırvatlar da Ortodoks Sırp ve Katolik Hırvatlarla din çatışması olmadan yaşamışlardı.



    Türklere gelince iş değişmiştir. Onuncu yüzyılda Müslüman olur olmaz ilk iş olarak Budist Uygurlarla vuruşmaya başlayan Karahanlılar’ın bu âdeti tarih boyunca süregelmiş, bu kadarla da kalmayarak Sünnilik, Şiîlik davası, Türkleri iki ordu halinde asırlarca çarpıştırarak hem milli enerjinin boşuna harcanmasına, hem de siyasi Türk birliğinin gerçekleşmesine engel olmuştur.



    Dini taassubun dünyanın her köşesinde yerini müsamahaya bıraktığı günümüzde bile Hıristiyan, Şamanî ve Musevî Türkler, hatta Şiî-Alevi Türkleri bizden saymayacak kadar gözü dönmüş sözde aydın mütaassıplar aramızda hiç de az değildir.





    ***



    Bugünün medeni insanı için din, fertlerin kanaat ve inancı meselesidir. Dinî partilerin kurulduğu, din üniversitelerinin bulunduğu ülkelerde bile fertlerin her türlü dinî inancı saygı görür. İnancın mantığı olmaz. Herkes, her istediği şeye inanmakta hürdür.



    İsa’nın dini hem kardeşlik, hem de barış dini olduğu halde Hıristiyan milletler yüzyıllardır birbirleri ile boğuşmaktan vazgeçmemişlerdir. Nazarî Müslüman kardeşliği de kanlı savaşlara en ufak bir etki yapamamıştır. Çünkü yüzyılların getirdiği gelenekler dinden daha kuvvetlidir ve tarihi mukadderat korkunç bir şeydir.



    Böyle olduğu halde bizdeki din mütaassıpları bugün hâlâ İslam kardeşliği kurulabileceği kuruntusu içinde esrimiş (sarhoşlaşmış) , kendi geçmişlerini, büyüklerini inkâr sapıklığına düşmüşlerdir.



    Onlar için mühim dava Ali-Muaviye davası, Hüseyin’in öldürülmesi olayıdır. Arapça resmi dil olmalıdır. Türkçe zaten dil değildir. Mete, Atila, Çengiz, Hülegü kafirdir. Kan içici zalimlerdir. Şeriattan başka kanun olmamalıdır. Çocuklara Demir, Taş, Kaya gibi iptidaî adlar, hele Arslan, Pars, Bozkurt, Doğan gibi hayvan isimleri vermek dinsizliktir. İslamî adlar verilmelidir. Türkleri İslamiyet adam etmiştir. Ancak İslamiyet sayesinde büyük devletler kurabilmişizdir. V.b…



    Artık bu hezeyanlardan kurtulmanın, kendimize dönmenin çağı gelmiştir. Ali-Muaviye kavgası, Hüseyin’in öldürülmesi bizim için mesele bile değildir. Bu, Arapların iç işi, bizim için de yabancı tarihlerin bin bir konusundan herhangi birisidir. Bizim için Hüseyin’in Kerbela’daki ölümü değil, Kür Şad’ın Çin’deki, Genç Osman’ın İstanbul’daki ve Osman Batur’un Altaylardaki ölümü daha ilgi çekici, daha acıklı ve daha şanlıdır.



    Bizim için Endülüs’ün düşmesi değil, Kazan’ın, Kırım’ın, Türkistan ve Azerbaycan’ın kaybı meseledir.



    Mete, Atila, Çengiz ve Hülegü yasa yapıcı ve düzen kurucu birer kahramandır. Bunların topyekün yaptıkları tahribat Halife Ömer’in İran ve Mısır’da yaptıkları yanında hiç kalır. Çünkü bunlar karşı koyan, ihanet eden ve savaşla alınan şehirleri yıkıyorlardı. Ömer ise kâfir eseridir diye İran’ın medeniyet eserlerini yıktırmış ve Koca İskenderiye Kütüphanesini yaktırmıştır.



    Şaman dininde olan Hülegü Han ölürken Hıristiyan evdeşi Dokuz Hatun’un ruhunun dinlenmesi için dua edilmesine izin istemsi üzerine, dua yerine yoksullara sadaka verilmesini, vergilerin indirilmesini istemiştir.



    Bu muhteşem cevabı hangi Arap halifesi verebilmiştir?



    İslam birliği taraftarlarına göre Türkler, Müslüman bir millet oldukları için müslümanca adlar almalıdır. Türklerin İslam olmazdan önce kullandıkları adları almak yanlıştır, Müslümanlığa aykırıdır. Dünyada bundan daha yanlış ve iptidai düşünce olamaz. İslam adları denen adlar Arap adlarıdır. Bunların hemen hepsi de İslamlıktan önceki zamandanberi Araplar arasında kullanılmaktadır. Yani küfür ve cahiliyet zamanından kalmadır. Anlamı bilinmeyen kelimeleri çocuklarımıza takmakta maddi veya manevi hiçbir kazancımız yoktur. Aksine, milli ruh bakımından kaybımız vardır. Hele Müslüman adları arasında Yahudilerden Araplara geçen Musa, İsa, Süleyman, İbrahim, İsmail, İshak, Yakup, Yusuf, Harun, Davud gibi adlar bizim Türkçe adlarımızla ölçüştürülebilir mi?



    Hayvan adıdır diye Bozkurt’a, Alparslana’a, Ertuğrul’a itiraz edenler Muaviye’nin “Uluyan Dişi Köpek” ve Osman’ın “Yılan Yavrusu” demek olmasına ne buyururlar?



    Araplarda yalnız şahısların değil, boyların da hayvan adı aldığı vardır. Mesela bir kabilenin adı “Beni Kelb” yani “İtoğullarıdır”



    Kadın adları da öyledir: Ayşe “Yaşar”, Fatma “sütten kesilmiş”, Hatice “Vaktinden önce doğmuş”, Zeynep “tombul” demektir.



    Hele Türkler’in islamiyetten sonra büyük devlet kurabildikleri iddiası ile sadece gülünçtür. Çin seddinden Avrupa ortasına kadar uzanan büyük ve şanlı Kun Devleti yedi yüzyıl sürmüş; Çin’den Doğu ve Batı Roma’dan haraç almıştır. Basit bir barbar topluluğu ne bu kadar uzun yaşayabilir, ne de bu büyük ve medeni devletleri vergiye bağlıyabilirdi.



    Kora’dan Kırım’a kadar iki asır süren ve adı sanı Çinlilerin, İranlıların, Arapların ve Batı Romanın hatırasında büyük bir iz bırakan teşkilatlı ve demircilik üstadı Gök Türklerle maddi medeniyet alanında Uygurlardan ve içinde kalabalık Müslüman Türklerin bulunmasına rağmen islami karakterde bir devlet olmayan, tarihin en büyük imparatorluğu, Çengiz Han Devletinden uzun boylu konuşmaya lüzum yok. Bu kadar sözden maksat, Türklerin büyük devlet ve medeniyet kurmak için Müslüman olmaya ihtiyaçları bulunmadığının tesbitidir.



    Tarihi gerçek şudur ki: Türkler Müslümanlık sayesinde değil, Müslümanlık Türkler sayesinde yükselmiş ve yaşamıştır.



    İslam birliği taraftarlarının mesele haline getirdikleri konulardan biri de selamlaşma işidir. Bunlar “günaydın”ı kabul etmiyorlar. “Selamünaleyküm” diyorlar ve bunun Müslümanlar arasında manevi bir bağ olduğunu ileri sürüyorlar.



    Müslümanlar arasında manevi bağ selamlaşma ile olacaksa bütün Müslümanların Türkçe selamı kabullenmeleri mantık ve ahlak icabıdır. Çünkü islamiyeti koruyan, yaşatan ve yüceltenler sadece Türkler olmuştur. Selçukluların Haçlılara karşı o destanî savunması olmasaydı kalabalık, mutaassıp ve gözüpek Haçlı orduları yer yüzünde bir tek Müslüman bırakmazdı. Osmanlılar ise Haçlıları yalnız durdurmakla kalmamış taarruza geçerek yüzyıllarca Hıristiyanlığın ortasında tek başına Müslümanlığı temsil etmiştir.



    Bunları bir tarafa bırakalım: Balkan Savaşında topyekün ihanet eden Arnavutlar, Birinci Cihan Savaşında topyekün ihanet eden Araplar Müslüman değil miydiler?



    İngiliz casusu Lavrens’in altınlarını alınca, Medine’yi savunan Türk askerlerine karşı İngilizlerle birlikte saldıranlar Müslüman Araplar değil miydi? Bu Arapların başında Peygamber soyundan gelen Şerif ailesi, yani sonradan Irak ve Ürdün tahtlarına geçen adamlar bulunmuyor muydu?



    Bugünkü nesiller, tarih kitaplarında okumadıkları için bilmezler: Birinci Cihan Savaşının sonunda Türk ordusu Suriye cephesinde bozulunca Türk esirlerini öldürenler, altın yuttuklarını sanarak öldürdükleri ve bazen diri Türklerin karnını deşenler hep bu din kardeşimiz Araplardı. Daha acıklısı da, İslam halifesi olan Türk padişahına ihanet eden Şerif ailesinin fertleri Şam’a girerken, bu Araplar, Türk tutsaklarını, Anadolu evlatlarını, koyun keser gibi boğazlıyarak Peygamber soyundan gelen şeflerine kurban etmişlerdi.



    Bütün bu vahşet Arap Milliyetçiliği adına yapılıyordu. Arapları kendilerinden asla farklı tutmayan, Peygamber soyudur diye bilakis onlara üstün değer Türklere karşı bu cinayetler sırf kıral olmak ihtirasıyla gözü dönen adamlar, İngiliz altınlarıyla satın alınmış dindaşlarımız Araplar tarafından yapılıyordu.



    Bugün ise Arap dünyasında Türk düşmanlığı umumileşmiştir. Arap milliyetçiliği, kendilerinden Filistini koparan Yahudilere ve Araplar Yahudilerden dayak yerken kendilerine yardım etmeyen Türklere düşmanlık düşüncesi üzerinde kurulmuştur. Okullarında Türk düşmanlığı aşılanmaktadır. Beş altı arap devleti birden bir avuç Yahudiye yenildiklerini unutarak bizden Hatay’ı almak hülyası peşindedirler. Nasıl kuzeyden iktisadi yönlü Moskof emperyalizmi olan komünizm geliyorsa, güneyden Mısırdan da dini yönlü Arap emperyalizmi olan Nurculuk gelmektedir.



    Türklük bakımından komünizmle nurculuğun hiçbir farkı yoktur. İkisi de Türk Milletini ve kültürünü yok etmek için uğraşmaktadırlar. Biri Arapçılık davasıdır. Bunun farkında olmayan binlerce şuursuz Türk bu iki düşman ülkünün kucağına kurtarıcı diye atılmaktadır. Kıbrıs’ta Türkleri yok etmek için çalışan Rumlara Müslüman Mısır’ın silah yardımı yaptığı radyo tarafından resmen açıklanmıştır. Buna rağmen hala İslam kardeşliği ve İslam birliği kuruntusu peşinde koşan beyinsizler varsa, gerçek Türkler, o gibilerin kasıtlı veya kasıtsız millet haini olduğunu bilmelidir.



    Millet ve vatan haini olmak için mutlaka askeri sırları çalarak para ile düşmana satmak icab etmez. Kendi milletinin düşmanlarına hayranlık beslemek, onların davasını gütmek, kendi kültür ve mazisini inkar etmek de hainliktir.



    İslam birliği ve kardeşliği kuruntudur. Dinin baş unsur olduğu çağlarda bile gerçekleşmemiştir. Bundan sonra, araya bu kadar ihanet ve düşmanlık girdikten sonra asla gerçekleşmeyecektir. Gerçekleşecek olan birlik İslam Birliği değil, Adalar Denizinden Altayların ötesine kadar Türk Birliği olacaktır.





    NİHÂL ATSIZ, Ötüken Dergisi, 17 Nisan 1964, Sayı: 4

    Alıntıları Göster
    Kür şad
    tüm yazdıklarını okudum çok hoşuma gitti umarım Türk'lükleri sadece nüfus cüzdanındaki T.C den ibaret olan ve beyni arap örfüyle tütsülenmiş kardeşlerimiz zahmet edip okurlarda azıcık kendi özlerine dönerler.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: bora arpınar

    Kür şad
    tüm yazdıklarını okudum çok hoşuma gitti umarım Türk'lükleri sadece nüfus cüzdanındaki T.C den ibaret olan ve beyni arap örfüyle tütsülenmiş kardeşlerimiz zahmet edip okurlarda azıcık kendi özlerine dönerler.

    Alıntıları Göster
    quote:

    Orjinalden alıntı: bora arpınar

    Kür şad
    tüm yazdıklarını okudum çok hoşuma gitti umarım Türk'lükleri sadece nüfus cüzdanındaki T.C den ibaret olan ve beyni arap örfüyle tütsülenmiş kardeşlerimiz zahmet edip okurlarda azıcık kendi özlerine dönerler.


    teşekkür ederim.görüşlerine aynen katılıyorum

    bu arada ilgilenebilecek olan arkadaşlarım için "Kür Şad" isminin ve bu kutlu ismin sahibinin Türk tarihindeki büyük önemi hakkında aşağıya bağlantılar ekliyorum.Ülkemizdeki arapçılık,şeriatçılık nedeniyle ;Alparslan'ın,Çağrı Beğ'in,Kılıç Arslan'ın,Attila'nın,Cengiz Han'ın,Tanrıkut Mete Han'ın,Atatürk'ün emir eri bile olamayacak Halid bin Velid vs. gibi araplar Türk milletine bir kahraman gibi gösterilirken,Türk ırkının kendi öz evladı olan kahraman Kür Şad bugün çok küçük bir azınlık dışında bilinmemektedir.İlgilenen arkadaşlara tavsiye ediyorum.

    http://www.nihalatsiz.org/cihan_tarihinin_en_buyuk_kahramani_kursad.htm

    http://www.nihalatsiz.org/kursad1.htm

    Saygılar...




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Kür Şad

    İSLAM BİRLİĞİ KURUNTUSU





    Yedinci yüzyılda ortaya çıkan Müslümanlık, sosyoloji bakımından Arapların millet haline geçme savaşıdır. Aynı dili konuştukları halde birbirine düşman boylar ve uruklar durumunda dağınık bir hayat yaşayan kalabalık bir kavim, bir iç veya dış etki ile birlik kurma yoluna elbet gidecekti.



    Peygamberin ortaya koyduğu esaslar her şeyden önce bunu sağlamış, bilgisizlik, ahlâksızlık ve pislik içinde yuvarlanan Araplara yüksek bir din ve ahlâk şuuru ile milli birlik düşüncesini aşılamaya çalışmıştır.



    Peygamber hayatta oldukça kudretli ve sempatik şahsiyeti, konuşmaktaki üstün kabiliyeti sayesinde bunu sağlamış, bazı sağlam arkadaşları da kendisini destekleyerek güçlü bir birliğin temellerini atar gibi olmuşlardır.



    Fakat en yakın arkadaşları arasındaki birlik ve dayanışma bile ancak görünüşte idi. Arapların yüzyıllar boyunca devlet kuramamaktan doğan bölücülükleri, aile ve şahıs menfaatını her şeyden üstün tutan ayırıcı tabiatları, dedikoduculukta son dereceyi bulan ahlâksızlıkları Peygamberin ölümünden sonra hemen kendisini göstermiş, hatta onun sağlığında bile akrabası ve damadı Ali ile, Peygamberin evdeşlerinden Ayşe hakkındaki dedikodular büyük sarsıntılara yol açmıştı. Ayrılık ve bozgunculuk Peygamberin ölümüyle ve ilk önce onun en yakın arkadaşları arasında başlamış devlet başkanlığı ihtiraslarının doğurduğu kavgalar, Müslümanlığı parçalayarak mezhep savaşlarına yol açmış ve yirminci yüzyıla kadar Müslümanlar, birbirini tekfir eden ayrı gruplar halinde bir ölüm dirim savaşı yapmışlardır.



    Arapların devlet kurmaktaki kabiliyetsizliğinin ve siyasi ahlâksızlığının en kesin tanığı, peygamberden sonra Arap devletinin başına geçip “Hulefâ-i Raşidin” (Ergin ve üstün halifeler) adını alan (yıl: 632-661) ve hepsi de, daha hayatlarında Peygamber tarafından Cennetle müjdelenen dört kişiden üçünün (Ömer, Osman, Ali) suikastlerle öldürülmesidir ki böyle bir rezalet, Bizans’tan başka hiçbir devletin tarihinde gösterilemez.



    Buna rağmen Arapların, iki büyük düşman devletten İran’ı ortadan kaldırıp Bizans’ın güney ülkelerini almalarında olağanüstü hiçbir şey yoktur. İran – Bizans arasında yüzyıllardır süren savaş ikisini de yıpratmış, ayırıcı İran’ın doğudan Türkler eliyle yediği darbeler bu devleti ölüm haline getirmişti. Yeni bir inanç ve ülkü ile çölden fırlayan Araplar için kaybedilecek bir şey olmadığı gibi, ölürlerse Cennete gitmek, kalırlarsa yağma ve çapul yapmak gibi çekici özellikler de iştahlarını arttırıyordu.



    Araplar, görünüşte büyük bir devlet kurmuş olmalarına rağmen, doğuda İran ve İspanya’da Vizigot devleti gibi iki yorgun ve bitkin devletten başka hiçbir devleti ortadan kaldıramamışlar ve rasladıkları ilk ciddi kuvvet olan Franklar önünde durmaya mecbur kalmışlardır. (732)



    Abbasilerin hakimiyeti tamamen nazari idi. Halife olmaları dolayısıyla bütün Müslüman devletler sözde ona bağlı bulunuyor, gerçekte ise halifelerin görevi güçle iktidara gelen şu veya bu hanedanın meşru olduğunu tasdikten ibaret kalıyordu.



    Onuncu yüzyıl ortalarında millet halinde Müslüman olan Türkler, İranlılar tarafından islamiyeti ortadan kaldırmak için hazırlanan büyük ihtilali suya düşürmekle, farkında olmadan bu dini kurtardıkları gibi, onbirinci yüzyılın ortasından Kurtuluş Savaşının sonuna kadar da tek başlarına İslam dünyasının önderi ve savunucusu olmuşlardır.



    Günümüzde Pakistan gibi büyük bir İslam Devletinin doğması da büyük Türk İmparatoru Gazneli Mahmud’un Hindistan’a yaptığı akınların sonucu, yani Türklerin Müslümanlığa bir hizmetidir.





    ***



    Müslümanlığı tek başlarına birçok millete karşı savunmalarından mıdır, yoksa manasını anlamadıkları Kur’ana kayıtsız şartsız inanmaktan mıdır nedir Türkler islamiyeti, taassupla kabul eden tek millet olmuştur. Müslüman ve Hırıstiyan Araplar arasında bir dayanışma olduğu gibi Türklerden çok sonra Müslüman olan Arnavutların Hıristiyan soydaşlarıyla din savaşı yaptığı görülmemiştir. Boşnaklar yani Müslüman Sırp veya Hırvatlar da Ortodoks Sırp ve Katolik Hırvatlarla din çatışması olmadan yaşamışlardı.



    Türklere gelince iş değişmiştir. Onuncu yüzyılda Müslüman olur olmaz ilk iş olarak Budist Uygurlarla vuruşmaya başlayan Karahanlılar’ın bu âdeti tarih boyunca süregelmiş, bu kadarla da kalmayarak Sünnilik, Şiîlik davası, Türkleri iki ordu halinde asırlarca çarpıştırarak hem milli enerjinin boşuna harcanmasına, hem de siyasi Türk birliğinin gerçekleşmesine engel olmuştur.



    Dini taassubun dünyanın her köşesinde yerini müsamahaya bıraktığı günümüzde bile Hıristiyan, Şamanî ve Musevî Türkler, hatta Şiî-Alevi Türkleri bizden saymayacak kadar gözü dönmüş sözde aydın mütaassıplar aramızda hiç de az değildir.





    ***



    Bugünün medeni insanı için din, fertlerin kanaat ve inancı meselesidir. Dinî partilerin kurulduğu, din üniversitelerinin bulunduğu ülkelerde bile fertlerin her türlü dinî inancı saygı görür. İnancın mantığı olmaz. Herkes, her istediği şeye inanmakta hürdür.



    İsa’nın dini hem kardeşlik, hem de barış dini olduğu halde Hıristiyan milletler yüzyıllardır birbirleri ile boğuşmaktan vazgeçmemişlerdir. Nazarî Müslüman kardeşliği de kanlı savaşlara en ufak bir etki yapamamıştır. Çünkü yüzyılların getirdiği gelenekler dinden daha kuvvetlidir ve tarihi mukadderat korkunç bir şeydir.



    Böyle olduğu halde bizdeki din mütaassıpları bugün hâlâ İslam kardeşliği kurulabileceği kuruntusu içinde esrimiş (sarhoşlaşmış) , kendi geçmişlerini, büyüklerini inkâr sapıklığına düşmüşlerdir.



    Onlar için mühim dava Ali-Muaviye davası, Hüseyin’in öldürülmesi olayıdır. Arapça resmi dil olmalıdır. Türkçe zaten dil değildir. Mete, Atila, Çengiz, Hülegü kafirdir. Kan içici zalimlerdir. Şeriattan başka kanun olmamalıdır. Çocuklara Demir, Taş, Kaya gibi iptidaî adlar, hele Arslan, Pars, Bozkurt, Doğan gibi hayvan isimleri vermek dinsizliktir. İslamî adlar verilmelidir. Türkleri İslamiyet adam etmiştir. Ancak İslamiyet sayesinde büyük devletler kurabilmişizdir. V.b…



    Artık bu hezeyanlardan kurtulmanın, kendimize dönmenin çağı gelmiştir. Ali-Muaviye kavgası, Hüseyin’in öldürülmesi bizim için mesele bile değildir. Bu, Arapların iç işi, bizim için de yabancı tarihlerin bin bir konusundan herhangi birisidir. Bizim için Hüseyin’in Kerbela’daki ölümü değil, Kür Şad’ın Çin’deki, Genç Osman’ın İstanbul’daki ve Osman Batur’un Altaylardaki ölümü daha ilgi çekici, daha acıklı ve daha şanlıdır.



    Bizim için Endülüs’ün düşmesi değil, Kazan’ın, Kırım’ın, Türkistan ve Azerbaycan’ın kaybı meseledir.



    Mete, Atila, Çengiz ve Hülegü yasa yapıcı ve düzen kurucu birer kahramandır. Bunların topyekün yaptıkları tahribat Halife Ömer’in İran ve Mısır’da yaptıkları yanında hiç kalır. Çünkü bunlar karşı koyan, ihanet eden ve savaşla alınan şehirleri yıkıyorlardı. Ömer ise kâfir eseridir diye İran’ın medeniyet eserlerini yıktırmış ve Koca İskenderiye Kütüphanesini yaktırmıştır.



    Şaman dininde olan Hülegü Han ölürken Hıristiyan evdeşi Dokuz Hatun’un ruhunun dinlenmesi için dua edilmesine izin istemsi üzerine, dua yerine yoksullara sadaka verilmesini, vergilerin indirilmesini istemiştir.



    Bu muhteşem cevabı hangi Arap halifesi verebilmiştir?



    İslam birliği taraftarlarına göre Türkler, Müslüman bir millet oldukları için müslümanca adlar almalıdır. Türklerin İslam olmazdan önce kullandıkları adları almak yanlıştır, Müslümanlığa aykırıdır. Dünyada bundan daha yanlış ve iptidai düşünce olamaz. İslam adları denen adlar Arap adlarıdır. Bunların hemen hepsi de İslamlıktan önceki zamandanberi Araplar arasında kullanılmaktadır. Yani küfür ve cahiliyet zamanından kalmadır. Anlamı bilinmeyen kelimeleri çocuklarımıza takmakta maddi veya manevi hiçbir kazancımız yoktur. Aksine, milli ruh bakımından kaybımız vardır. Hele Müslüman adları arasında Yahudilerden Araplara geçen Musa, İsa, Süleyman, İbrahim, İsmail, İshak, Yakup, Yusuf, Harun, Davud gibi adlar bizim Türkçe adlarımızla ölçüştürülebilir mi?



    Hayvan adıdır diye Bozkurt’a, Alparslana’a, Ertuğrul’a itiraz edenler Muaviye’nin “Uluyan Dişi Köpek” ve Osman’ın “Yılan Yavrusu” demek olmasına ne buyururlar?



    Araplarda yalnız şahısların değil, boyların da hayvan adı aldığı vardır. Mesela bir kabilenin adı “Beni Kelb” yani “İtoğullarıdır”



    Kadın adları da öyledir: Ayşe “Yaşar”, Fatma “sütten kesilmiş”, Hatice “Vaktinden önce doğmuş”, Zeynep “tombul” demektir.



    Hele Türkler’in islamiyetten sonra büyük devlet kurabildikleri iddiası ile sadece gülünçtür. Çin seddinden Avrupa ortasına kadar uzanan büyük ve şanlı Kun Devleti yedi yüzyıl sürmüş; Çin’den Doğu ve Batı Roma’dan haraç almıştır. Basit bir barbar topluluğu ne bu kadar uzun yaşayabilir, ne de bu büyük ve medeni devletleri vergiye bağlıyabilirdi.



    Kora’dan Kırım’a kadar iki asır süren ve adı sanı Çinlilerin, İranlıların, Arapların ve Batı Romanın hatırasında büyük bir iz bırakan teşkilatlı ve demircilik üstadı Gök Türklerle maddi medeniyet alanında Uygurlardan ve içinde kalabalık Müslüman Türklerin bulunmasına rağmen islami karakterde bir devlet olmayan, tarihin en büyük imparatorluğu, Çengiz Han Devletinden uzun boylu konuşmaya lüzum yok. Bu kadar sözden maksat, Türklerin büyük devlet ve medeniyet kurmak için Müslüman olmaya ihtiyaçları bulunmadığının tesbitidir.



    Tarihi gerçek şudur ki: Türkler Müslümanlık sayesinde değil, Müslümanlık Türkler sayesinde yükselmiş ve yaşamıştır.



    İslam birliği taraftarlarının mesele haline getirdikleri konulardan biri de selamlaşma işidir. Bunlar “günaydın”ı kabul etmiyorlar. “Selamünaleyküm” diyorlar ve bunun Müslümanlar arasında manevi bir bağ olduğunu ileri sürüyorlar.



    Müslümanlar arasında manevi bağ selamlaşma ile olacaksa bütün Müslümanların Türkçe selamı kabullenmeleri mantık ve ahlak icabıdır. Çünkü islamiyeti koruyan, yaşatan ve yüceltenler sadece Türkler olmuştur. Selçukluların Haçlılara karşı o destanî savunması olmasaydı kalabalık, mutaassıp ve gözüpek Haçlı orduları yer yüzünde bir tek Müslüman bırakmazdı. Osmanlılar ise Haçlıları yalnız durdurmakla kalmamış taarruza geçerek yüzyıllarca Hıristiyanlığın ortasında tek başına Müslümanlığı temsil etmiştir.



    Bunları bir tarafa bırakalım: Balkan Savaşında topyekün ihanet eden Arnavutlar, Birinci Cihan Savaşında topyekün ihanet eden Araplar Müslüman değil miydiler?



    İngiliz casusu Lavrens’in altınlarını alınca, Medine’yi savunan Türk askerlerine karşı İngilizlerle birlikte saldıranlar Müslüman Araplar değil miydi? Bu Arapların başında Peygamber soyundan gelen Şerif ailesi, yani sonradan Irak ve Ürdün tahtlarına geçen adamlar bulunmuyor muydu?



    Bugünkü nesiller, tarih kitaplarında okumadıkları için bilmezler: Birinci Cihan Savaşının sonunda Türk ordusu Suriye cephesinde bozulunca Türk esirlerini öldürenler, altın yuttuklarını sanarak öldürdükleri ve bazen diri Türklerin karnını deşenler hep bu din kardeşimiz Araplardı. Daha acıklısı da, İslam halifesi olan Türk padişahına ihanet eden Şerif ailesinin fertleri Şam’a girerken, bu Araplar, Türk tutsaklarını, Anadolu evlatlarını, koyun keser gibi boğazlıyarak Peygamber soyundan gelen şeflerine kurban etmişlerdi.



    Bütün bu vahşet Arap Milliyetçiliği adına yapılıyordu. Arapları kendilerinden asla farklı tutmayan, Peygamber soyudur diye bilakis onlara üstün değer Türklere karşı bu cinayetler sırf kıral olmak ihtirasıyla gözü dönen adamlar, İngiliz altınlarıyla satın alınmış dindaşlarımız Araplar tarafından yapılıyordu.



    Bugün ise Arap dünyasında Türk düşmanlığı umumileşmiştir. Arap milliyetçiliği, kendilerinden Filistini koparan Yahudilere ve Araplar Yahudilerden dayak yerken kendilerine yardım etmeyen Türklere düşmanlık düşüncesi üzerinde kurulmuştur. Okullarında Türk düşmanlığı aşılanmaktadır. Beş altı arap devleti birden bir avuç Yahudiye yenildiklerini unutarak bizden Hatay’ı almak hülyası peşindedirler. Nasıl kuzeyden iktisadi yönlü Moskof emperyalizmi olan komünizm geliyorsa, güneyden Mısırdan da dini yönlü Arap emperyalizmi olan Nurculuk gelmektedir.



    Türklük bakımından komünizmle nurculuğun hiçbir farkı yoktur. İkisi de Türk Milletini ve kültürünü yok etmek için uğraşmaktadırlar. Biri Arapçılık davasıdır. Bunun farkında olmayan binlerce şuursuz Türk bu iki düşman ülkünün kucağına kurtarıcı diye atılmaktadır. Kıbrıs’ta Türkleri yok etmek için çalışan Rumlara Müslüman Mısır’ın silah yardımı yaptığı radyo tarafından resmen açıklanmıştır. Buna rağmen hala İslam kardeşliği ve İslam birliği kuruntusu peşinde koşan beyinsizler varsa, gerçek Türkler, o gibilerin kasıtlı veya kasıtsız millet haini olduğunu bilmelidir.



    Millet ve vatan haini olmak için mutlaka askeri sırları çalarak para ile düşmana satmak icab etmez. Kendi milletinin düşmanlarına hayranlık beslemek, onların davasını gütmek, kendi kültür ve mazisini inkar etmek de hainliktir.



    İslam birliği ve kardeşliği kuruntudur. Dinin baş unsur olduğu çağlarda bile gerçekleşmemiştir. Bundan sonra, araya bu kadar ihanet ve düşmanlık girdikten sonra asla gerçekleşmeyecektir. Gerçekleşecek olan birlik İslam Birliği değil, Adalar Denizinden Altayların ötesine kadar Türk Birliği olacaktır.





    NİHÂL ATSIZ, Ötüken Dergisi, 17 Nisan 1964, Sayı: 4

    Alıntıları Göster
    sayın arkadaşım evet Türklerin büyük bir devlet kurması için İslamiyete ihtiyacı yoktu ve şimdide yoktur ,

    ama şu da bir gerçekki şuanki Müslüman olmayan Türk milletinin kurduğu bir devlet yoktur , varsa da Özerk bir Cumhuriyetten veyahutta Federasyondan ileri geçememişlerdir ,hatta bir çoğu da asimile olmaktadırlar

    ama İslam sonrası tarihe bakarsak ve günümüzde de Müslüman olan Türk devletleri, Müslüman olmayan Türklere göre çok güçlülerdir ..

    son olarak İslam dini araplar için değil bütün dünya için gönderilmiştir

    Çünkü o zamanlarda herbakımdan adi ve ilkel ve barbar olan topluluk Arap milletiydi

    öyleki Dogu Roma ve Pers gibi imparatorluklar Arabistan çevresine hakim oldukları halde bedevi Arap milletine hakim olmak istememişler ve Arapları kendi dışlarında tutmuşlardır

    yani Allah ,zamandan münezzeh olduğu için Arap milletinin yaptığı işleri daha önceden bildiği için , bu kavme en yüksek hasletli peygamberi göndermiştir

    YANİ PEYGAMBER EFENDİMİZİN ARABİSTANA GÖNDERİLMESİNİN NEDENİ ,ARAPLARIN ALİ BİR MİLLET OLDUĞUNDAN DEĞİL ,ADİ BİR MİLLET VE ISLAH EDİLMESİ GEREKEN BİR MİLLET OLDUĞU İÇİNDİR

    SON OLARAK , nihal atsız dinsiz olabilir , hristiyan da olabilir ,ama bizim dinimize karışmasın , aptal herif kendisi çok bilgili zannediyor ,

    en azından şu yazısında bir sürü yanlış var , mesela bir tanesi daha ki

    halifeler hakkında söyledikleri veyahutta hz.ali ve ömer hakkındaki veyahutta en basitinden osman kelimesinin anlamını bilmeyen bir adam

    neyse uzattım kusra bakmayın ,kendisine ve düşüncesine saygımız var ama bizim dinimize saldırınca olmazzzz




  • quote:

    Orijinalden alıntı: 17_Ocak

    sayın arkadaşım evet Türklerin büyük bir devlet kurması için İslamiyete ihtiyacı yoktu ve şimdide yoktur ,

    ama şu da bir gerçekki şuanki Müslüman olmayan Türk milletinin kurduğu bir devlet yoktur , varsa da Özerk bir Cumhuriyetten veyahutta Federasyondan ileri geçememişlerdir ,hatta bir çoğu da asimile olmaktadırlar

    ama İslam sonrası tarihe bakarsak ve günümüzde de Müslüman olan Türk devletleri, Müslüman olmayan Türklere göre çok güçlülerdir ..

    son olarak İslam dini araplar için değil bütün dünya için gönderilmiştir

    Çünkü o zamanlarda herbakımdan adi ve ilkel ve barbar olan topluluk Arap milletiydi

    öyleki Dogu Roma ve Pers gibi imparatorluklar Arabistan çevresine hakim oldukları halde bedevi Arap milletine hakim olmak istememişler ve Arapları kendi dışlarında tutmuşlardır

    yani Allah ,zamandan münezzeh olduğu için Arap milletinin yaptığı işleri daha önceden bildiği için , bu kavme en yüksek hasletli peygamberi göndermiştir

    YANİ PEYGAMBER EFENDİMİZİN ARABİSTANA GÖNDERİLMESİNİN NEDENİ ,ARAPLARIN ALİ BİR MİLLET OLDUĞUNDAN DEĞİL ,ADİ BİR MİLLET VE ISLAH EDİLMESİ GEREKEN BİR MİLLET OLDUĞU İÇİNDİR

    SON OLARAK , nihal atsız dinsiz olabilir , hristiyan da olabilir ,ama bizim dinimize karışmasın , aptal herif kendisi çok bilgili zannediyor ,

    en azından şu yazısında bir sürü yanlış var , mesela bir tanesi daha ki

    halifeler hakkında söyledikleri veyahutta hz.ali ve ömer hakkındaki veyahutta en basitinden osman kelimesinin anlamını bilmeyen bir adam

    neyse uzattım kusra bakmayın ,kendisine ve düşüncesine saygımız var ama bizim dinimize saldırınca olmazzzz

    Alıntıları Göster
    bir kere Nihal Atsız'a aptal ve bilgisiz diyebilmen için kendini iyi tartman gerekir.Sen kaç makalesini okudun,hayatını neler çektiğini biliyormusun?Cumhuriyet Türkiyesi'nde gelmiş geçmiş en büyük üç Türk'ten biridir.(ATATÜRK,ZİYA GÖKALP,NİHAL ATSIZ)Bugün Türkiye'de Türk Tarihi ile ilgili birçok bilgi onun ve Gökalp'in makalelerinden elde edilmiştir.Tanımadan bilmeden kimseye bilgisiz ve hele de aptal diyemezsin.Kendisi İslam'a hakaret etmemiştir,sadece dindeki bazı çarpıklıkları dile getirmiştir.Olayı bu yöne çekmeyin.Biraz daha araştırma yapın.
    İkinci olarak bugün bilinen itibariyle 3000 yıllık Türk ırkının tarihinde en büyük devletler her zaman Gök Tanrı inancında olan Türkler zamanında olmuştur.Çin'i haraca bağlayan Gök Türkler,yine aynı şekilde Çin'i ve Doğu Roma İmp'nu,Farsları,Arapları haraca bağlayan Orta asya Hun Türk İmparatorluğu,Batı Roma'yı ezen Batı Hun Türkleri,siyenpi-topa Türkleri,Avarlar vs. bu Türk hanedanlıklarının hakimiyet sürelerini topladığımızda 2200 yıl gibi bir hakimiyet süresi çıkar ki dünya üzerindeki hiç bir ırk bunu gerçekleştirememiştir.Müslüman Türklere baktığımızda ise müslümanlığın tam olarak oturması 1100'lü yılları buluyor.(Avrasya ve Orta asya Türklüğünü bir bütün olarak göz önüne alırsak)Selçuklu Türk ve Anadolu Selçuklu Türk Devletleri'ni (ki eklemek isterim Selçuklu Türk hanedanlığı Osmanlı Hanedanlığına göre daha Türkçüdür) ve Osmanlı Hanedanın gerileme döneminin başına kadar ki süreyi hesaplarsak(Yıldırım ve Kanuni zamanlarının sonu diye belirtebilirim)toplam 600 küsür yıl tam anlamıyla bir güçlü hanedanlığın var olduğunu söyleyebiliriz.(1040 Dandenakan Savaşı'ndan Osmanlı'nın gerileme dönemini başına kadar)
    2200 yıl ile 600 yılın kıyaslanamaz bir rakam olması durumu apaçık ortaya koymaktadır.Önemli olan dini kuralları uygularken milli benliğin kaybolmamasıdır.Fakat islamın özellikle Anadolu Türklüğüne,arapçılık etkisi ile beraber ,büyük zarar verdiği yadsınamaz bir gerçektir.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Kür Şad

    bir kere Nihal Atsız'a aptal ve bilgisiz diyebilmen için kendini iyi tartman gerekir.Sen kaç makalesini okudun,hayatını neler çektiğini biliyormusun?Cumhuriyet Türkiyesi'nde gelmiş geçmiş en büyük üç Türk'ten biridir.(ATATÜRK,ZİYA GÖKALP,NİHAL ATSIZ)Bugün Türkiye'de Türk Tarihi ile ilgili birçok bilgi onun ve Gökalp'in makalelerinden elde edilmiştir.Tanımadan bilmeden kimseye bilgisiz ve hele de aptal diyemezsin.Kendisi İslam'a hakaret etmemiştir,sadece dindeki bazı çarpıklıkları dile getirmiştir.Olayı bu yöne çekmeyin.Biraz daha araştırma yapın.
    İkinci olarak bugün bilinen itibariyle 3000 yıllık Türk ırkının tarihinde en büyük devletler her zaman Gök Tanrı inancında olan Türkler zamanında olmuştur.Çin'i haraca bağlayan Gök Türkler,yine aynı şekilde Çin'i ve Doğu Roma İmp'nu,Farsları,Arapları haraca bağlayan Orta asya Hun Türk İmparatorluğu,Batı Roma'yı ezen Batı Hun Türkleri,siyenpi-topa Türkleri,Avarlar vs. bu Türk hanedanlıklarının hakimiyet sürelerini topladığımızda 2200 yıl gibi bir hakimiyet süresi çıkar ki dünya üzerindeki hiç bir ırk bunu gerçekleştirememiştir.Müslüman Türklere baktığımızda ise müslümanlığın tam olarak oturması 1100'lü yılları buluyor.(Avrasya ve Orta asya Türklüğünü bir bütün olarak göz önüne alırsak)Selçuklu Türk ve Anadolu Selçuklu Türk Devletleri'ni (ki eklemek isterim Selçuklu Türk hanedanlığı Osmanlı Hanedanlığına göre daha Türkçüdür) ve Osmanlı Hanedanın gerileme döneminin başına kadar ki süreyi hesaplarsak(Yıldırım ve Kanuni zamanlarının sonu diye belirtebilirim)toplam 600 küsür yıl tam anlamıyla bir güçlü hanedanlığın var olduğunu söyleyebiliriz.(1040 Dandenakan Savaşı'ndan Osmanlı'nın gerileme dönemini başına kadar)
    2200 yıl ile 600 yılın kıyaslanamaz bir rakam olması durumu apaçık ortaya koymaktadır.Önemli olan dini kuralları uygularken milli benliğin kaybolmamasıdır.Fakat islamın özellikle Anadolu Türklüğüne,arapçılık etkisi ile beraber ,büyük zarar verdiği yadsınamaz bir gerçektir.

    Alıntıları Göster
    Nihal Atsız'ın siteinde inanılmaz paradokslarla karşılaştım.

    "Yurtdışından gelmeyen tek düşünce; TÜRKÇÜLÜK fikir sistemidir."

    Büyük yanlış.Bu fikir akımının teorisyeni olan Ziya Gökalp,iki önemli kaynaktan etkilenmiştir.Birincisi tamamen FRANSIZ bilimi ve kültür yapısı ile yetişmiş olan JÖNTÜRKLER ve fransız sosyolog DURKHEIM.

    Birde şunu okuyunca tek "düşmanın" ve "aşağılık" ırkın Araplar olmadığını da öğrenmiş olduk.

    NİHÂL ATSIZ'IN VASİYETİ

    Yağmur Oğlum!

    Bugün tam bir buçuk yaşındasın. Vasiyetnameyi bitirdim, kapatıyorum. Sana bir resmimi yadigar olarak bırakıyorum. Öğütlerimi tut, iyi bir Türk ol.

    Komünizm bize düşman bir meslektir. Bunu iyi belle. Yahudiler bütün milletlerin gizli düşmanıdır. Ruslar, Çinliler, Acemler, Yunanlılar tarihi düşmanlarımızdır.

    Bulgarlar, Almanlar, İtalyanlar, İngilizler, Fransızlar, Araplar, Sırplar, Hırvatlar, İspanyollar, Portekizliler, Romenler yeni düşmanlarımızdır.

    Japonlar, Afganlılar ve Amerikalılar yarın ki düşmanlarımızdır.

    Ermeniler, Kürtler, Çerkezler, Abazalar, Boşnaklar, Arnavutlar, Pomaklar, Lazlar, Lezgiler, Gürcüler, Çeçenler içer(de)ki düşmanlarımızdır.

    Bu kadar çok düşmanla çarpışmak için iyi hazırlanmalı.

    Tanrı yardımcın olsun!

    Nihâl Atsız
    4 Mayıs 1941

    Dehşet içerisindeyim.Şu ülkede lazı,kürdü,çerkezi,boşnağı,pomağı,gürcüyü,arnavutu imha edebilmeyi başarırlarsa kaç kişi geriye kalır acaba merak ediyorum.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: feylesof

    Nihal Atsız'ın siteinde inanılmaz paradokslarla karşılaştım.

    "Yurtdışından gelmeyen tek düşünce; TÜRKÇÜLÜK fikir sistemidir."

    Büyük yanlış.Bu fikir akımının teorisyeni olan Ziya Gökalp,iki önemli kaynaktan etkilenmiştir.Birincisi tamamen FRANSIZ bilimi ve kültür yapısı ile yetişmiş olan JÖNTÜRKLER ve fransız sosyolog DURKHEIM.

    Birde şunu okuyunca tek "düşmanın" ve "aşağılık" ırkın Araplar olmadığını da öğrenmiş olduk.

    NİHÂL ATSIZ'IN VASİYETİ

    Yağmur Oğlum!

    Bugün tam bir buçuk yaşındasın. Vasiyetnameyi bitirdim, kapatıyorum. Sana bir resmimi yadigar olarak bırakıyorum. Öğütlerimi tut, iyi bir Türk ol.

    Komünizm bize düşman bir meslektir. Bunu iyi belle. Yahudiler bütün milletlerin gizli düşmanıdır. Ruslar, Çinliler, Acemler, Yunanlılar tarihi düşmanlarımızdır.

    Bulgarlar, Almanlar, İtalyanlar, İngilizler, Fransızlar, Araplar, Sırplar, Hırvatlar, İspanyollar, Portekizliler, Romenler yeni düşmanlarımızdır.

    Japonlar, Afganlılar ve Amerikalılar yarın ki düşmanlarımızdır.

    Ermeniler, Kürtler, Çerkezler, Abazalar, Boşnaklar, Arnavutlar, Pomaklar, Lazlar, Lezgiler, Gürcüler, Çeçenler içer(de)ki düşmanlarımızdır.

    Bu kadar çok düşmanla çarpışmak için iyi hazırlanmalı.

    Tanrı yardımcın olsun!

    Nihâl Atsız
    4 Mayıs 1941

    Dehşet içerisindeyim.Şu ülkede lazı,kürdü,çerkezi,boşnağı,pomağı,gürcüyü,arnavutu imha edebilmeyi başarırlarsa kaç kişi geriye kalır acaba merak ediyorum.

    Alıntıları Göster
    Vasiyeti kabul eder veya etmezsin o senin kendi bileceğin iş,ben kabul ediyorum ve sahipleniyorum o ayrı.
    Durkheim meselesine gelince cevabı direk ATSIZ'dan aktarıyorum:

    "Ziya Gökalp, Türkçülük yolunda hangi Yahudi himayesini görmüştür? Hasan Bağcı bugün memlekette kuvvetli ve şuurlu bir kütle olan Türkçülüğe bunun hesabını vermeye mecburdur. Veremezse müfteri durumuna düşer. Komünistler, Türkçülüğün Alman icadı olduğunu iddia ederlerdi. Demek ki siyasî ümmetçiler de Yahudi patentini yakıştırmışlar. Teşekkür ederiz.



    Ya Yahudiler'e istismar kapısı nedir? Türkiye'de 1930'dan hemen biraz sonra başlayıp günümüze kadar süregelen bir Türkçülük savaşı vardır. Ben de bu savaşın içinde ve ateş hattında bulunanlardan biriyim. Yahudiler bizi ve ülkümüzü nasıl istismar etmişler? Açıklanmasını bekliyoruz.



    Gökalp'in Yahudi asıllı Durkheim'den bazı sosyal fikirler almış olması onun Yahudi istismarcılığına alet olduğunu göstermez. Her bilgin, her filozof, her fikir adamı, hatta her peygamber kendisinden önce gelenlerden bazı unsurlar alır. Netekim İslâm Peygamberi de daha öncekilerden bazı şeyler almış ve onların devamı olduğunu söylemiştir. Kendi dergilerinde "Kur'an-ı Kerim'de Hazreti Musa" başlıklı yazı serisi de bunu gösteriyor.



    Bir de Moiz Kohen adında bir Yahudi'nin Gökalp'in tesirinde kalarak "Turan" adlı bir kitap yazması vardır ki bu da Ziya Gökalp'in tesir kuvvetini gösterir. Netekim yine bir Yahudi olan Halide Edip de Ziya Gökalp'in tesirinde kalarak "Yeni Turan" diye bir roman yazmıştır.



    Büyük fikir adamları başka dinden ve milletten olanları da çevrelerine toplayabiliyorlar. Simavna Kadısıoğlu Bedreddin'in müridleri ve taraftarları arasında pek çok Hıristiyan ve Musevî vardı.



    Görülüyor ki yazar, Türkçülüğe dost değildir. Türkçülüğe dost olmayanın Türklüğe dost olması riyazî olarak imkansızdır. Hasan Bağcı'nın kendisi soy bakımından Türk olmasa bile samimî bir Müslüman olduğu için Türklüğe ve onun şuuru demek olan Türkçülüğe atılan iftiraları hakikat diye kabul etmemeliydi. Çünkü Türklük, Müslümanlık olmadan da yaşar ve netekim yaşamıştır ama Müslümanlık Türksüz yaşayamaz. Onu ancak Türklüğün sel gibi akan kanları ayakta tutmuş, tutabilmiştir. Türkiye'den ayrılan Arap devletlerinin zavallı, âciz ve gülünç durumları ortadadır. "

    Ötüken,Mart 1970,Sayı 75




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Kür Şad

    Vasiyeti kabul eder veya etmezsin o senin kendi bileceğin iş,ben kabul ediyorum ve sahipleniyorum o ayrı.
    Durkheim meselesine gelince cevabı direk ATSIZ'dan aktarıyorum:

    "Ziya Gökalp, Türkçülük yolunda hangi Yahudi himayesini görmüştür? Hasan Bağcı bugün memlekette kuvvetli ve şuurlu bir kütle olan Türkçülüğe bunun hesabını vermeye mecburdur. Veremezse müfteri durumuna düşer. Komünistler, Türkçülüğün Alman icadı olduğunu iddia ederlerdi. Demek ki siyasî ümmetçiler de Yahudi patentini yakıştırmışlar. Teşekkür ederiz.



    Ya Yahudiler'e istismar kapısı nedir? Türkiye'de 1930'dan hemen biraz sonra başlayıp günümüze kadar süregelen bir Türkçülük savaşı vardır. Ben de bu savaşın içinde ve ateş hattında bulunanlardan biriyim. Yahudiler bizi ve ülkümüzü nasıl istismar etmişler? Açıklanmasını bekliyoruz.



    Gökalp'in Yahudi asıllı Durkheim'den bazı sosyal fikirler almış olması onun Yahudi istismarcılığına alet olduğunu göstermez. Her bilgin, her filozof, her fikir adamı, hatta her peygamber kendisinden önce gelenlerden bazı unsurlar alır. Netekim İslâm Peygamberi de daha öncekilerden bazı şeyler almış ve onların devamı olduğunu söylemiştir. Kendi dergilerinde "Kur'an-ı Kerim'de Hazreti Musa" başlıklı yazı serisi de bunu gösteriyor.



    Bir de Moiz Kohen adında bir Yahudi'nin Gökalp'in tesirinde kalarak "Turan" adlı bir kitap yazması vardır ki bu da Ziya Gökalp'in tesir kuvvetini gösterir. Netekim yine bir Yahudi olan Halide Edip de Ziya Gökalp'in tesirinde kalarak "Yeni Turan" diye bir roman yazmıştır.



    Büyük fikir adamları başka dinden ve milletten olanları da çevrelerine toplayabiliyorlar. Simavna Kadısıoğlu Bedreddin'in müridleri ve taraftarları arasında pek çok Hıristiyan ve Musevî vardı.



    Görülüyor ki yazar, Türkçülüğe dost değildir. Türkçülüğe dost olmayanın Türklüğe dost olması riyazî olarak imkansızdır. Hasan Bağcı'nın kendisi soy bakımından Türk olmasa bile samimî bir Müslüman olduğu için Türklüğe ve onun şuuru demek olan Türkçülüğe atılan iftiraları hakikat diye kabul etmemeliydi. Çünkü Türklük, Müslümanlık olmadan da yaşar ve netekim yaşamıştır ama Müslümanlık Türksüz yaşayamaz. Onu ancak Türklüğün sel gibi akan kanları ayakta tutmuş, tutabilmiştir. Türkiye'den ayrılan Arap devletlerinin zavallı, âciz ve gülünç durumları ortadadır. "

    Ötüken,Mart 1970,Sayı 75

    Alıntıları Göster
    Türkçülük akımı Yahudilerin bir oyunudur gibisinden bir iddiam yok ki.Durkheim'in yahudi veya Hristiyan olması hiç önemli değil.
    Asıl vurgulamak istediğim 19.yy ve 20 yy. boyunca tüm milliyetçi akımlarda,hatta Marksizm,sosyalizm gibi diğer akımlarda Fransız etkisinin görüldüğüdür.Yani bu düşünce bize dışarıdan gelmiştir.Bize ait değldir.Türkçülük de en az Arap milliyetçiği kadar buram buram FRANSIZ kokmaktadır. İslamcılık ise tartışılmaz biçimde o dönemin siyasi koşulları gereği ALMAN desteğini almıştır.
    Çürütmek istediğim iddia; bünyemize giren Türkçülük fikir akımının "özgün" olduğu iddiasıdır.

    Peygamber Efendimizin kendinden önceki dinlerin kitaplarından, inanışlarından etkilenmesi konusuna gelince;bu şekilde bir karşılaştırma pek sağlıklı değil.
    Kendi paradigması içerisinde,objektif bir bakış açısıyla Kuranı değerlendirdiğiniz zaman "DAHA ÖNCEKİ HİÇBİR DİNE BENZEMEYEN, BENZERSİZ, YEPYENİ BİR DİN" gibisinden bir bakış açısı olmadığını görürüsünüz.
    Biz inanırız ki ALLAH'ın gönderdiği tüm dinler,peygamberler haktır.Hepsi aynı vahyin devamlarıdır.Bizim dinimiz son dindir ve onların tahrip olan yapısını düzeltip vahyi tamamlamıştır.Birazcık Tevrat,İncil ve Kur'an okuduğunuzda benzerlikler görmeniz kadar normal birşey olamaz.Ama büyük oranda onların birçok inanışını reddetmektedir,düzeltmektedir.
    Bu düzeltmelerden en önemliside Musevilik gibi dini tek bir ırkın tekeline indirgeyen,İslam öncesi Araplar gibi yalnız ve yalnız kendi kabilesi için varlığını adayan kavmiyetçi görüşleri alaşağı etmektir ve etmiştirde.İslam hiçbir kavmin dini değildir.Din, Arabın dini,Türkün dini değildir...Din ALLAH'ındır.Bize sadece layığıyla ona göre yaşamak düşer.
    İslamı felsefi bir akıma,ideolojiye indirgerseniz elbette Ziya Gökalp'in Durkheim dan etkilenmesiyle Peygamberin kendinden öncekilerden etkilenmesini(!) aynı şey zannedersiniz.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi feylesof -- 17 Nisan 2005, 23:54:24 >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Kür Şad

    Vasiyeti kabul eder veya etmezsin o senin kendi bileceğin iş,ben kabul ediyorum ve sahipleniyorum o ayrı.
    Durkheim meselesine gelince cevabı direk ATSIZ'dan aktarıyorum:

    "Ziya Gökalp, Türkçülük yolunda hangi Yahudi himayesini görmüştür? Hasan Bağcı bugün memlekette kuvvetli ve şuurlu bir kütle olan Türkçülüğe bunun hesabını vermeye mecburdur. Veremezse müfteri durumuna düşer. Komünistler, Türkçülüğün Alman icadı olduğunu iddia ederlerdi. Demek ki siyasî ümmetçiler de Yahudi patentini yakıştırmışlar. Teşekkür ederiz.



    Ya Yahudiler'e istismar kapısı nedir? Türkiye'de 1930'dan hemen biraz sonra başlayıp günümüze kadar süregelen bir Türkçülük savaşı vardır. Ben de bu savaşın içinde ve ateş hattında bulunanlardan biriyim. Yahudiler bizi ve ülkümüzü nasıl istismar etmişler? Açıklanmasını bekliyoruz.



    Gökalp'in Yahudi asıllı Durkheim'den bazı sosyal fikirler almış olması onun Yahudi istismarcılığına alet olduğunu göstermez. Her bilgin, her filozof, her fikir adamı, hatta her peygamber kendisinden önce gelenlerden bazı unsurlar alır. Netekim İslâm Peygamberi de daha öncekilerden bazı şeyler almış ve onların devamı olduğunu söylemiştir. Kendi dergilerinde "Kur'an-ı Kerim'de Hazreti Musa" başlıklı yazı serisi de bunu gösteriyor.



    Bir de Moiz Kohen adında bir Yahudi'nin Gökalp'in tesirinde kalarak "Turan" adlı bir kitap yazması vardır ki bu da Ziya Gökalp'in tesir kuvvetini gösterir. Netekim yine bir Yahudi olan Halide Edip de Ziya Gökalp'in tesirinde kalarak "Yeni Turan" diye bir roman yazmıştır.



    Büyük fikir adamları başka dinden ve milletten olanları da çevrelerine toplayabiliyorlar. Simavna Kadısıoğlu Bedreddin'in müridleri ve taraftarları arasında pek çok Hıristiyan ve Musevî vardı.



    Görülüyor ki yazar, Türkçülüğe dost değildir. Türkçülüğe dost olmayanın Türklüğe dost olması riyazî olarak imkansızdır. Hasan Bağcı'nın kendisi soy bakımından Türk olmasa bile samimî bir Müslüman olduğu için Türklüğe ve onun şuuru demek olan Türkçülüğe atılan iftiraları hakikat diye kabul etmemeliydi. Çünkü Türklük, Müslümanlık olmadan da yaşar ve netekim yaşamıştır ama Müslümanlık Türksüz yaşayamaz. Onu ancak Türklüğün sel gibi akan kanları ayakta tutmuş, tutabilmiştir. Türkiye'den ayrılan Arap devletlerinin zavallı, âciz ve gülünç durumları ortadadır. "

    Ötüken,Mart 1970,Sayı 75

    Alıntıları Göster
    quote:

    Orjinalden alıntı: Kür Şad

    fikir adamı, hatta her peygamber kendisinden önce gelenlerden bazı unsurlar alır. Netekim İslâm Peygamberi de daha öncekilerden bazı şeyler almış ve onların devamı olduğunu söylemiştir. Kendi dergilerinde "Kur'an-ı Kerim'de Hazreti Musa" başlıklı yazı serisi de bunu gösteriyor.

    Çünkü Türklük, Müslümanlık olmadan da yaşar ve netekim yaşamıştır ama Müslümanlık Türksüz yaşayamaz. Onu ancak Türklüğün sel gibi akan kanları ayakta tutmuş, tutabilmiştir. Türkiye'den ayrılan Arap devletlerinin zavallı, âciz ve gülünç durumları ortadadır. "

    Ötüken,Mart 1970,Sayı 75






    hey Allahım yaa adama aptal diyoruz kızıyorsunuz, adam resmen bizim peygamberimize ve kitabımıza hakaret ediyor ,unutma peygamber okuma yazma bilmeyen bir kişiydi , dergi bastıracak matbaasıda yoktu ,surelerde makaleleri değil , Şamanizm e inanıyorsan sana saygı duyarız

    ikinci olarak Araplar Türklerle tanışmadan önce ,Basra körfezinden Atlas okyanusuna kadar Dünyanın enbüyük imparatorluğunu kurmuşlardır , o zamanki Dünyanın süper gücü Pers imparatorluğunu elegeçirmiş ve Doğu Roma imparatorluğuna kan kusturmuş ,İstanbula seferler düzenlemişlerdir

    3000 kilik Müslüman Arap ordusu 100 bin kişilik bizans ordusunu yenmiştir ,bu olay Araplardan değil İslamiyetin bir mucizesidir ,yani İslamiyetin ne Türklere ne de Araplara ihtiyacı vardır buarada Aynı şekilde Araplar yenilmez olan Türkleri de yenmişlerdir

    nihal atsız hem tarih bilmiyor hemde yazdıklarının anlamını , en basitinden söyleyeyim Osman kelimesi DEVE YAVRUSU demektir , YILAN YAVRUSU demekle yapmak istediği ,Müslümanlığı karalamaktır

    birde medeniyet gelip geçici bir olaydır ,şimdiki Arap devletlerinin durumuna bakarar değerlendirmek , tam anlamıyla saçmalamak demektir

    Araplardan sonra Türk medeniyeti yükselmiştir ,bizden sonra da Avrupa medeniyeti ,belli olmaz belki yeniden Arap medeniyeti yükselişe geçer ,çünkü Dünya pozitif biliminin kurucuları Arap Alimleridir

    Son olarak sana katılıyorum evet TÜRKLER, ARAPLARDAN etkilenmiştir ,ama bunun suçu Arapların değil ,onlardan etkilenen Türklerindir ,sonuçta adamlar silah zoruyla bizi etkilemediler , etkilenmezsin olur biter...

    kısacası tarih bilmeyen bir adama veyahutta tarihe tarafsız bakmayan bir adama inanmayın derim ,çünkü adam daha ne dediğini bile bilmiyor








  • quote:

    Orijinalden alıntı: 17_Ocak

    quote:

    Orjinalden alıntı: Kür Şad

    fikir adamı, hatta her peygamber kendisinden önce gelenlerden bazı unsurlar alır. Netekim İslâm Peygamberi de daha öncekilerden bazı şeyler almış ve onların devamı olduğunu söylemiştir. Kendi dergilerinde "Kur'an-ı Kerim'de Hazreti Musa" başlıklı yazı serisi de bunu gösteriyor.

    Çünkü Türklük, Müslümanlık olmadan da yaşar ve netekim yaşamıştır ama Müslümanlık Türksüz yaşayamaz. Onu ancak Türklüğün sel gibi akan kanları ayakta tutmuş, tutabilmiştir. Türkiye'den ayrılan Arap devletlerinin zavallı, âciz ve gülünç durumları ortadadır. "

    Ötüken,Mart 1970,Sayı 75






    hey Allahım yaa adama aptal diyoruz kızıyorsunuz, adam resmen bizim peygamberimize ve kitabımıza hakaret ediyor ,unutma peygamber okuma yazma bilmeyen bir kişiydi , dergi bastıracak matbaasıda yoktu ,surelerde makaleleri değil , Şamanizm e inanıyorsan sana saygı duyarız

    ikinci olarak Araplar Türklerle tanışmadan önce ,Basra körfezinden Atlas okyanusuna kadar Dünyanın enbüyük imparatorluğunu kurmuşlardır , o zamanki Dünyanın süper gücü Pers imparatorluğunu elegeçirmiş ve Doğu Roma imparatorluğuna kan kusturmuş ,İstanbula seferler düzenlemişlerdir

    3000 kilik Müslüman Arap ordusu 100 bin kişilik bizans ordusunu yenmiştir ,bu olay Araplardan değil İslamiyetin bir mucizesidir ,yani İslamiyetin ne Türklere ne de Araplara ihtiyacı vardır buarada Aynı şekilde Araplar yenilmez olan Türkleri de yenmişlerdir

    nihal atsız hem tarih bilmiyor hemde yazdıklarının anlamını , en basitinden söyleyeyim Osman kelimesi DEVE YAVRUSU demektir , YILAN YAVRUSU demekle yapmak istediği ,Müslümanlığı karalamaktır

    birde medeniyet gelip geçici bir olaydır ,şimdiki Arap devletlerinin durumuna bakarar değerlendirmek , tam anlamıyla saçmalamak demektir

    Araplardan sonra Türk medeniyeti yükselmiştir ,bizden sonra da Avrupa medeniyeti ,belli olmaz belki yeniden Arap medeniyeti yükselişe geçer ,çünkü Dünya pozitif biliminin kurucuları Arap Alimleridir

    Son olarak sana katılıyorum evet TÜRKLER, ARAPLARDAN etkilenmiştir ,ama bunun suçu Arapların değil ,onlardan etkilenen Türklerindir ,sonuçta adamlar silah zoruyla bizi etkilemediler , etkilenmezsin olur biter...

    kısacası tarih bilmeyen bir adama veyahutta tarihe tarafsız bakmayan bir adama inanmayın derim ,çünkü adam daha ne dediğini bile bilmiyor






    Alıntıları Göster
    bende türk milliyetçiliğinin asıl çizgisi olan türkçülüğü benimsemiş bir türk milliyetçisiyim..
    benimde önderim alpaslan türkeş değil "nihal atsız" dır...

    yani bende ülkücüler gibi dünyanın hiçbir milletinde eşi-benzeri olmayan sapkın bir hizbi milliyetçilik diye yutturmaya kalkanlardan biri değilim... milliyetçilik her milletde birbirine benzer. bizde de tek milliyetçi akım türkçülüktür...
    ülkücülük 1969 da uydurulmuş ve sonradan ideoloji olarak o öne çıkmıştır. ama bu durum gerçeği değiştirmez. bu ülkede tek milliyetçi akım hala daha yalnızca türkçülerdir.

    ben tam 15 yıldır şamanist görüşü benimsedim... ve şimdi çok daha mutluyum...
    artık eski dinimden uzaklaşalı o kadar uzun zaman olduki müslümanlar gözüme çok tuhaf yaratıklar gibi görünüyor.

    bende bir türküm ve bende bir türk milliyetçisiyim. bununla her zaman gurur duyacağım...

    eskiden müslümanken bile islamdaki çarpıklıkları hep görürdüm ama bizim bulandırılmış zihinlerimize
    bu konuları deşmememiz gerektiği fikri işleniyordu.

    islam dinide yahudiliğin ve hristiyanlığın bir taklidi olarak uydurulmuş bir yerel inançtan ibarettir yalnızca...
    yahudi-hristiyan-müslüman hepsi aynı tanrıya taparlar ama dinleri farklıdır.

    peki kim bu taptıkları tanrı...

    gerçek ve yaratıcı tanrı değil tabii ki. yahudinin uydurduğu - uyduruk yahudi tanrısı bu... yahudiyi seçilmiş millet yapan yahudiyi has evladı yapan dünyayı yahudiye bağışlayan hatta öbür dünyayı bile yahudiye bağışlayan bütün peygamberleride doğal olarak yahudi oğlu yahudi olan sapkın ve uyduruk yahudi tanrısı bu...
    önceden yalnızca yahudinin tanırısıydı. bu ırktan olmayanları kendine tapmaya bile layık görmezdi... onlar 10. sınıf kul bile değildi..
    adam bile değildi insan bile değildi. bu dünyadaki tek varlık sebepleri yahudiye hizmet etmekti...
    sonra biri çıkıyor... diyorki efendim aslında benim annem tanrının üfürüğü ile hamile kalmış olup benim doğumum için sperm falan gerekmemiştir. hem ayrıca bu yahudi tanrısı da aslında diğer kullarınıda çok sever hepiniz gelin benim uydurduğum bu uyduruk yahudi mezhebine girin demeye başlıyor...
    bu herif çarmıha gerilir ve ancak adamları sonralarıda aynı telden çalmaya devam ederler... sonunda yahudilikten kopmuş bu uyduruk-sapkın ve de heretik yahudi mezhebi diğer ırklardanda insan toplayarak giderek kalabalıklaşır hatta sonraları kendilerini yahudi mezhebi bile saymayıp ayrı bir din saymayada başlarlar...
    eh oldumu sana bir zamanların yahudi tanrısı herkesin tanrısı... ama bütün peygamberleri hala yahudi... gerçi neyse o zamanlar bu konu fazla dikkat çekmemişti...
    sonrada arabın biri daha çıkıyor ve diyor ki: "efendim onların ikiside yalan söylüyor. aslında yahudinin tanrısı yanlış dinler yollamış aslı benim dediğim gibidir. ve de bende peygamberim... gerçi bu yahudi tanrısının bütün peygamberleri yahudiydi ama olsun benim ırkım olan araplarda yahudilerle akraba olduğuna göre demekki araptanda peygamber olur... nede olsa bu ırkçı tanrı hep aynı ırka peygamber yolluyor ya.. ee bizde aynı ırktan değilmiyiz işte o zaman araptanda peygamber olur"...
    ve böylece yahudi tanrısın yamuk dinlerinin yerine düzgün arap dinini geçirmek için başlıyor işe.. gerçi başlarda bu din yalnızca kendi yaşadığı bölgenin araplarının dini olacak diye başlıyor ama zamanla ummadığı kadar güçlendikçe yahudi tanrısının fikir değiştirdiğini söyleyip kendisini herkesin peygamberide yapıyor.. ee ne de olsa herkese yollanacak peygamber seçilmiş ırktan değilsede seçilmiş ırkın seçilmemiş kardeşinden olur tabi...
    veee bu hikayede böylece devam edip gidiyor...
    bugünde hala bütün müslümanlar arabın dinine inanıp yahudinin tanrısına tapıyorlar ve sanıyolarki günde 5 vakit elini-ayağını yıkayıpda yat-kalk yat-kalk yaparsan öldüğün zaman yahudinin ulu tanrısı sana cennette bakire huriler verecek...
    eh iyi valla... o zaman yaşamaya ne gerek var ki bütün müslümanlar ölüp gitsinde bir an önce kavuşsunlar cennetlerine...
    bu dünyada da çalışıp-çabalayıpda bu dünyanın nimetlerinden yararlanmayada gerek yok. varsın onları başkası yesin... müslümanın nimetleri namaz kılıp ölmekten geçen yolda bekliyor...

    bugünde hala yahudinin 4.000 yıllık uyduruk tanrısını gerçek ve yaratıcı tanrının yerine oturtmaya çalışanlar hala daha bir sürü tutarsızlık ve mantıksızlığa sebep oluyorlar...
    yahudinin uyduruk tanrısını gerçek ve yaratıcı tanrının yerine oturtmaya kalkmak bugün dünyadaki bütün dini düşmanlıkların ve kötülüklerin asıl sebebini oluşturmaktadır. herkes bunun doğru tanrı olmadığını hissediyor şüphe ediyor kızıyor. ama kendi inancını da korumak istiyor... ama kendide cevap bulamadığı çarpıklıkları başka dinlerden insanlar kendisine soracaklar diyede korkarak saldırganlaşıyor...
    kendileri zaten o yolun yolcusu olmuş.. bu tamam ama bu 3 dinin yobazları başkalarına da zarar veriyorlar...
    onların sapkın inançlarını ve yahudi tanrısını gerçek tanrı diye yutturmaya kalkmaları insanları gerçek tanrıdanda soğutuyor..
    sonrada her taraf dinsiz-imansız iki ayaklı yaratıklarla doluyor...
    sonuçta yahudinin uyduruk tanrısının yarattığı şey ne oluyor: şüphe içindeki milyarlar ve tanrıya hiç inanmayan manyaklarla dolu bir dünya oluyor...

    yahu insaf be bu gerçekler herkesin önünde duruyor. herkes görüyor herkes biliyor...
    içinizden sizde bal gibi biliyorsunuz bunların gerçek din ve gerçek tanrı olmadığını...
    ama işinize gelmiyor çünkü o yolun yolcusu olmuşsunuz ve o yolda bu dünyanın kazançlarına giden bir imkan bulacağınız umudu içinde kendinizinde şüphelendiği hatta inanmadığı bir sapıklığın peşine takılmışsınız...
    aslında istediğinizi alamayacak olduğunuzu bilseniz... dininizin ideolojisi size bu dünyada bir şey vermeyecek bir ideoloji olsa bu düzen böyle gelmiş böyle gider - bu dünyada eşitlik olmaz diyor olsa... sizinde o sözde çok güçlü olan imanlarınız kolayca kırılıverecek...
    siz söyleyin: dininiz işinize gelmeyeni söylese - sizin çıkarlarınız aleyhine konuşsa yinede dindar olacakmısınız...?

    kimi kandırıyorsunuz... sanki kendinizde bilmiyormusunuz bunları.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi barsgan -- 20 Nisan 2005, 6:47:04 >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: barsgan

    bende türk milliyetçiliğinin asıl çizgisi olan türkçülüğü benimsemiş bir türk milliyetçisiyim..
    benimde önderim alpaslan türkeş değil "nihal atsız" dır...

    yani bende ülkücüler gibi dünyanın hiçbir milletinde eşi-benzeri olmayan sapkın bir hizbi milliyetçilik diye yutturmaya kalkanlardan biri değilim... milliyetçilik her milletde birbirine benzer. bizde de tek milliyetçi akım türkçülüktür...
    ülkücülük 1969 da uydurulmuş ve sonradan ideoloji olarak o öne çıkmıştır. ama bu durum gerçeği değiştirmez. bu ülkede tek milliyetçi akım hala daha yalnızca türkçülerdir.

    ben tam 15 yıldır şamanist görüşü benimsedim... ve şimdi çok daha mutluyum...
    artık eski dinimden uzaklaşalı o kadar uzun zaman olduki müslümanlar gözüme çok tuhaf yaratıklar gibi görünüyor.

    bende bir türküm ve bende bir türk milliyetçisiyim. bununla her zaman gurur duyacağım...

    eskiden müslümanken bile islamdaki çarpıklıkları hep görürdüm ama bizim bulandırılmış zihinlerimize
    bu konuları deşmememiz gerektiği fikri işleniyordu.

    islam dinide yahudiliğin ve hristiyanlığın bir taklidi olarak uydurulmuş bir yerel inançtan ibarettir yalnızca...
    yahudi-hristiyan-müslüman hepsi aynı tanrıya taparlar ama dinleri farklıdır.

    peki kim bu taptıkları tanrı...

    gerçek ve yaratıcı tanrı değil tabii ki. yahudinin uydurduğu - uyduruk yahudi tanrısı bu... yahudiyi seçilmiş millet yapan yahudiyi has evladı yapan dünyayı yahudiye bağışlayan hatta öbür dünyayı bile yahudiye bağışlayan bütün peygamberleride doğal olarak yahudi oğlu yahudi olan sapkın ve uyduruk yahudi tanrısı bu...
    önceden yalnızca yahudinin tanırısıydı. bu ırktan olmayanları kendine tapmaya bile layık görmezdi... onlar 10. sınıf kul bile değildi..
    adam bile değildi insan bile değildi. bu dünyadaki tek varlık sebepleri yahudiye hizmet etmekti...
    sonra biri çıkıyor... diyorki efendim aslında benim annem tanrının üfürüğü ile hamile kalmış olup benim doğumum için sperm falan gerekmemiştir. hem ayrıca bu yahudi tanrısı da aslında diğer kullarınıda çok sever hepiniz gelin benim uydurduğum bu uyduruk yahudi mezhebine girin demeye başlıyor...
    bu herif çarmıha gerilir ve ancak adamları sonralarıda aynı telden çalmaya devam ederler... sonunda yahudilikten kopmuş bu uyduruk-sapkın ve de heretik yahudi mezhebi diğer ırklardanda insan toplayarak giderek kalabalıklaşır hatta sonraları kendilerini yahudi mezhebi bile saymayıp ayrı bir din saymayada başlarlar...
    eh oldumu sana bir zamanların yahudi tanrısı herkesin tanrısı... ama bütün peygamberleri hala yahudi... gerçi neyse o zamanlar bu konu fazla dikkat çekmemişti...
    sonrada arabın biri daha çıkıyor ve diyor ki: "efendim onların ikiside yalan söylüyor. aslında yahudinin tanrısı yanlış dinler yollamış aslı benim dediğim gibidir. ve de bende peygamberim... gerçi bu yahudi tanrısının bütün peygamberleri yahudiydi ama olsun benim ırkım olan araplarda yahudilerle akraba olduğuna göre demekki araptanda peygamber olur... nede olsa bu ırkçı tanrı hep aynı ırka peygamber yolluyor ya.. ee bizde aynı ırktan değilmiyiz işte o zaman araptanda peygamber olur"...
    ve böylece yahudi tanrısın yamuk dinlerinin yerine düzgün arap dinini geçirmek için başlıyor işe.. gerçi başlarda bu din yalnızca kendi yaşadığı bölgenin araplarının dini olacak diye başlıyor ama zamanla ummadığı kadar güçlendikçe yahudi tanrısının fikir değiştirdiğini söyleyip kendisini herkesin peygamberide yapıyor.. ee ne de olsa herkese yollanacak peygamber seçilmiş ırktan değilsede seçilmiş ırkın seçilmemiş kardeşinden olur tabi...
    veee bu hikayede böylece devam edip gidiyor...
    bugünde hala bütün müslümanlar arabın dinine inanıp yahudinin tanrısına tapıyorlar ve sanıyolarki günde 5 vakit elini-ayağını yıkayıpda yat-kalk yat-kalk yaparsan öldüğün zaman yahudinin ulu tanrısı sana cennette bakire huriler verecek...
    eh iyi valla... o zaman yaşamaya ne gerek var ki bütün müslümanlar ölüp gitsinde bir an önce kavuşsunlar cennetlerine...
    bu dünyada da çalışıp-çabalayıpda bu dünyanın nimetlerinden yararlanmayada gerek yok. varsın onları başkası yesin... müslümanın nimetleri namaz kılıp ölmekten geçen yolda bekliyor...

    bugünde hala yahudinin 4.000 yıllık uyduruk tanrısını gerçek ve yaratıcı tanrının yerine oturtmaya çalışanlar hala daha bir sürü tutarsızlık ve mantıksızlığa sebep oluyorlar...
    yahudinin uyduruk tanrısını gerçek ve yaratıcı tanrının yerine oturtmaya kalkmak bugün dünyadaki bütün dini düşmanlıkların ve kötülüklerin asıl sebebini oluşturmaktadır. herkes bunun doğru tanrı olmadığını hissediyor şüphe ediyor kızıyor. ama kendi inancını da korumak istiyor... ama kendide cevap bulamadığı çarpıklıkları başka dinlerden insanlar kendisine soracaklar diyede korkarak saldırganlaşıyor...
    kendileri zaten o yolun yolcusu olmuş.. bu tamam ama bu 3 dinin yobazları başkalarına da zarar veriyorlar...
    onların sapkın inançlarını ve yahudi tanrısını gerçek tanrı diye yutturmaya kalkmaları insanları gerçek tanrıdanda soğutuyor..
    sonrada her taraf dinsiz-imansız iki ayaklı yaratıklarla doluyor...
    sonuçta yahudinin uyduruk tanrısının yarattığı şey ne oluyor: şüphe içindeki milyarlar ve tanrıya hiç inanmayan manyaklarla dolu bir dünya oluyor...

    yahu insaf be bu gerçekler herkesin önünde duruyor. herkes görüyor herkes biliyor...
    içinizden sizde bal gibi biliyorsunuz bunların gerçek din ve gerçek tanrı olmadığını...
    ama işinize gelmiyor çünkü o yolun yolcusu olmuşsunuz ve o yolda bu dünyanın kazançlarına giden bir imkan bulacağınız umudu içinde kendinizinde şüphelendiği hatta inanmadığı bir sapıklığın peşine takılmışsınız...
    aslında istediğinizi alamayacak olduğunuzu bilseniz... dininizin ideolojisi size bu dünyada bir şey vermeyecek bir ideoloji olsa bu düzen böyle gelmiş böyle gider - bu dünyada eşitlik olmaz diyor olsa... sizinde o sözde çok güçlü olan imanlarınız kolayca kırılıverecek...
    siz söyleyin: dininiz işinize gelmeyeni söylese - sizin çıkarlarınız aleyhine konuşsa yinede dindar olacakmısınız...?

    kimi kandırıyorsunuz... sanki kendinizde bilmiyormusunuz bunları.

    Alıntıları Göster




  • quote:

    Orijinalden alıntı: 17_Ocak



    Alıntıları Göster
    Kanan insanların, kimi kandırıyorsunuz diyerek böbürlenmeleri nasıl bir hezeyandır ? Zaten dünya da size göre iki gurup vardır.

    Ben ve diğerleri

    Biz ve diğerleri

    Satırlarca ciddi ciddi yazıp, nasıl komik hale düşdüğünüzün farkında mısınız? Bilgi sahibi olmadan bunca başıboş fikri nasıl dimağlarınıza kazıdınız? Gerçeklilk payı olmayan verileri esas alarak, tarihi saptırarak nereye varabilirsiniz?

    Düşünmek bu kadar mı zor?



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Serdengeçti -- 18 Nisan 2005, 23:55:08 >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Serdengeçti

    Kanan insanların, kimi kandırıyorsunuz diyerek böbürlenmeleri nasıl bir hezeyandır ? Zaten dünya da size göre iki gurup vardır.

    Ben ve diğerleri

    Biz ve diğerleri

    Satırlarca ciddi ciddi yazıp, nasıl komik hale düşdüğünüzün farkında mısınız? Bilgi sahibi olmadan bunca başıboş fikri nasıl dimağlarınıza kazıdınız? Gerçeklilk payı olmayan verileri esas alarak, tarihi saptırarak nereye varabilirsiniz?

    Düşünmek bu kadar mı zor?


    Alıntıları Göster
    bu saçma düşünceler bir son verelim ya biz evde 4 öğrenci kalıyoruz
    ben arabım diğeri yunan asıllı biri türk diğeride arap ve kürt kırması :)
    gayette güzel anlaşıyoruz 3 yıl oldu beraber kalıyoruz bu salak adamlarla muhattap olunmaz




  • quote:

    Orijinalden alıntı: dokuzharf

    bu saçma düşünceler bir son verelim ya biz evde 4 öğrenci kalıyoruz
    ben arabım diğeri yunan asıllı biri türk diğeride arap ve kürt kırması :)
    gayette güzel anlaşıyoruz 3 yıl oldu beraber kalıyoruz bu salak adamlarla muhattap olunmaz

    Alıntıları Göster
    aynen .. tonla kürt ,arap tanıdığım var çokta iyi anlaşıyoruz.. d.llamanın biri çıkmış birşeyler sallamış peşinden de milleti götürüyor..


    @kür şad hatırlarsan bir forumda iddaların vardı... hala kanıtlayamadın bekliyoruz....



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi _KoLCu_ -- 20 Nisan 2005, 16:42:42 >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: _KoLCu_

    aynen .. tonla kürt ,arap tanıdığım var çokta iyi anlaşıyoruz.. d.llamanın biri çıkmış birşeyler sallamış peşinden de milleti götürüyor..


    @kür şad hatırlarsan bir forumda iddaların vardı... hala kanıtlayamadın bekliyoruz....

    Alıntıları Göster
    yazık valla.
    hala böyle konuları tartışacaka kadar basit kalmışız.
    ama en neye gıcıl luyorum bilğiyor musunuz?
    bu türkçü geçinen bazı d.llamalar yine bol keseden sallıyor...

    dünyanın ırkçılığa kan kustuğu bir dönemde hala ırkçıılk propogandası yapan bu kişilere yazıklar olsun...
    en çok kardeşliğe ve barışa muhtaç olduğumuz şu dönemde böyle ortalığı velveleye verenlere yazıklar olsun...




  • 
Sayfa: önceki 1234
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.