Biz Türklerin en büyük buluşu ne derseniz, cinsellik, polisiye, mizah ve abartıya dayalı bulvar gazetesi konseptiyle ciddi siyasi gazete konseptini bir araya getirebilmemiz derim...
İşin en ilginci de bu "melez"gazetecilik olayını en iyi yapan gazetelerin Türkiye'de çok satıyor olması... Tüm dünyada gazeteler satış krizi yaşarken bizim yaşamamızın nedeni de sanırım bu "melez" gazetecilik başarısı... "Melez" gazeteciliğimizin yarattığı en ünlü röportajcılardan biri Ayşe Arman... Arman bir yanıyla ciddi siyasi gazete olan Hürriyet'in "bulvar" bölümünün en önemli tamamlayıcısı... Kimse kızmasın ama öyle... Kim olduğu belli olmayan Leyla T. ile, kocasına konuşma hakkı bile vermeden, yapılan, "Kocamı Fethullahçılara kaptırdım oğlumu asla vermeyeceğim!" röportajı bulvar gazeteciliğinin en güzel örneklerinden biri değildir de nedir? Aynı şekilde "kesik baş" cinayetinin seri röportajları... Garipoğlu ve Karabulut ailelerinin PR'cıları sıfatıyla konuşan avukat Altan Altınyurt ve Faruk Zorba ile yapılan röportajlar ciddi siyasi gazetecilik örnekleri midir? Türkiye'de çeşitli ihmaller ve çatışmalar nedeniyle binlerce ölüm varken en önemli olayımız "kesik baş" cinayeti mi yani? Niye? "Cem'in babası Nida Garipoğlu'nun üzerinde kan lekeleri bulundu" o yüzden... Ayşe Arman soruyor: - Belki de baba, gömleği o gün değil de, daha önce giydi ve kirli sepetine attı. Cem de o gömleği kullandı... Öldürülen gencin avukatı Faruk Zorba yanıt veriyor: - Hiç sanmıyorum... Eve giden polislerin ilk söylediği şu: "Abi içeri girdiğimde her yer kandı! Anne 19.20'de eve geliyor-kendi ifadesi bu-polis ise 23.30'da... Arada kaç saat var. Koskoca dört saat. Anne ve babanın o kadar saat evde olup, kan lekelerini görmemeleri mümkün mü? Cinayet işlemek, yerlerde kan lekesi olması, bu insanlar için hayatın normal aktivitesi demek ki... İkinci ihtimal: Cinayeti hepsi biliyordu... Bir insanın kesildiğini, belki de canlı canlı kesildiğini. Muhtemelen de öyle... Ayşe Arman çok şaşırıyor: - Aman Allah'ım nereden çıktı bu... PR'cı Avukat öldürücü darbeyi vuruyor: - Münevver'in aldığı bıçak darbeleri öldürücü değil... Daha doğrusu 5-10 dakikada bir insanın ölümüne sebep olacak darbeler değil. Muhtemelen bilincini kaybetmişti ama boğazı kesilirken hayattaydı... Avukat Bey'imizin söylediklerini tekrar dönüp okuyun, kullandığı sözcükleri bakın... Ne diyor? Sanıyorum, muhtemelen, bir ihtimal... Yahu böylesine olasılık hesapları ile insanlar suçlanır mı? Bu suçlamaya yataklık yapılır mı? Varsa elinde kesin kanıt, koyarsın ortaya, mahkemede ona göre verir kararını, suçu olan çeker cezasını... Nida Garipoğlu ilk gözaltına alındığında polis raporları mahkemeye sunulmamış mıydı? Daha sonra ne değişti? İki gün önce Hayyam Garipoğlu ile telefonda Burgaz Rakı üzerine konuşurken bu konu açıldı... "Bu gömlekteki kan lekesi işi ne?" diye sordum. "Üzerinde kan lekesi olan kardeşimin gömleği banyoda kirliler arasında bulunmuş... Belli ki çocuk eline ne geçirdiyse temizlik yapmaya çalışmış sonra da kirlileri banyoya atmış..." dedi... Alın size bir ihtimal daha... Cem Garipoğlu yakalanmadan ya da ana babası itiraf etmeden ya da ortaya bir itirafı çıkmadan gerçeğin ne olduğunu nereden bileceğiz? Bilemeyeceğiz... Peki ya, "melez gazetecilikle", "okur" arttırma uğruna yanlış kişiyi suçlu ilan etmişsek? Masum biri hapse girerken gerek suçlunun dışarıda dolaştığı her dava tüm adalet sisteminin güvenilirliğini tehdit etmez mi? Hangimiz Nida Garipoğlu'nun suçunun kesin olarak ispatlandığını söyleyebilir ki? O halde niye böylesine bir linç havasına girildi? Yoksa Internet ölçümlerinde "kesik baş" cinayetini çok okunduğunu mu fark ettik? Nida Garipoğlu İnternet kurbanı mı yani? Gerçekten mi? Göz yanılır Geçen hafta Newsweek'te Dahlia Lithwick'in "Göz Yanıltır" başlıklı çok güzel bir makalesi vardi. Geçen ay Amerikan Psikoloji-Hukuk Derneği'nin yayını olan Law and Human Behavior dergisinde Gary Wells ve Deah Quinlivan imzasıyla yayınlanan makaleye göre yanlışlıkla suçlu bulunup daha sonra DNA testiyle masum olduğu anlaşılan ABD'deki 230'dan fazla kişinin yaklaşık % 77'sinin durumunun ardında hatalı görgü tanıklığı yatıyormuş. Hatalı tanıklığın nedeni zihinlerinin görgü tanıklarına oyun oynamasıymış.. Polislerin verdiği masum bir bilginin "geri besleme" biçiminde zihinde yer etmesi ve olaya ilişkin anımsanan muğlak ayrıntıların zamanla pekişerek daha net hatırlanmaya başlanması gibi... Buna bir de görgü tanığının adalet sisteminin adil olduğuna inanma gereksinimini eklediğinizde, karakolda önüne konan muhtemel suçluların fotoğraflarına bakıp suçluyu teşhis etmeden karakoldan ayrılmak oldukça zor gelirmiş! Amerika şimdilerde bu sistemi düzeltmeye çalışıyor. Peki biz? Öncelikle, aslında masum olan ama yanlışlıkla suçlu bulunan kişi sayısını hesaplayarak işe başlamamız gerekmez mi? Çekirgelik Gerçekleri yaşatmaya bir kişi bile yeter (Francisco Gomes)
Gerçekten vahim tek taraflılık üzerine yazılmış bir yazı..
yeni mesaja git
Yeni mesajları sizin için sürekli kontrol ediyoruz, bir mesaj yazılırsa otomatik yükleyeceğiz.Bir Daha Gösterme