Şimdi Ara

Yükseköğretimin Ücretini Neden Öğrenciler Ödemiyor ?

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
1 Misafir - 1 Masaüstü
5 sn
6
Cevap
0
Favori
297
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1
Giriş
Mesaj
  • Malum bildiğiniz üzere ülkemizden her yıl birçok insan yurtdışına bu ülkede yaşayan vergi mükelleflerinin sırtından eğitim alarak gidiyorlar. Dolayısıyla yükseköğretim gibi aslında kişinin kendini yetişritmesi, kendi geleceğini inşa ettiği ve kendine fayda sağlayacağı bir alanda bu eğitimin bedelini kendisinin karşılaması neden kötü birşeymiş gibi algılanıyor ?


    Bu konuda insanlar farklı eğitim türleri okullar ve eğitimciler arasında bünyelerine ve yeteneklerine (burs) göre en mantıklı seçimi kendileri yapıp her sektörde olduğu gibi bu sektörede çoraklanmış bulunan pekçok yeteneksiz kişiyi bu şekilde eleme imkanına ve kendisi için en optimum eğitimi elde etmek yeteneğine sahipken şu an uygulanan yöntem. Eğitilmesi gerekenle eğitilmemesi gerekeni, çalışkanla tembeli, zeki ile aptalı, art niyetli ile iyi niyetliyi hepsini bir torbaya koyup inanılmaz verimsiz bir biçimde hem eğitimin kalitesinin düşmesine hemde milyarların buharlaşmasına yol açmıyor mu ?


    "Öbür üniversitelerde hocanın öğrencilerinden bir hak veya ücret alması yasak edilmiş olup; maaşı hizmetinden el ettiği gelirin tümünü oluşturur. Bu taktirde hocanın çıkarı, görevi ile ne denli taban tabana aykırı gelmek mümkünse, o kerte aykırıdır. Pek sıkıntılı bir görevi ister yapsın ister yapmasın, kazancı hiç değişmeksizin olduğu gibi kalacaksa, hiç değilse kabaca anlamda çıkarı , elbette ki o ödevi ya yüzüstü bırakmaktadır; ya da bu şekilde davranmasını hoş görmeyecek bir makamın buyruğu altında bulunuyorsa, ödevi, bu makamın göz yumduğu ölçüde dikkatisz ve baştan savarak yapmaktadır."

    Milletlerin Zenginliği syf: 645


    Kendi çıkarı için okuduğu yüksektöğretimin bedelini kendisi karşılamayan insan , okuduğu bölümün değerini nasıl anlayacak ? Başkalarının sırtından okuyup, başkalarının zenginliğini tüketerek eğitilen bir kişi ona harcanan emekleri ve paraları düşünmeden yurtdışına giderek başka ulusların servetine servet katarken onun yetişmesinin cefasını çekenlerin ödediği bedel nasıl karşılanacak ? Her koşulda yüksek bir maaş ve konforlu koşullar sunulan, devlet okullarında rekabetten muaf tutulan akademislenler öğrenci için kendini geliştirmeye mesleğimi nasıl daha iyi yaparım diye neden düşüneceklerdir ?


    Eğitim sistemimiz niçin bir insanın kendini geliştirmesi için bedel ödemesi gerektiğini, bunu bilmesi gerektiğini, kısacası hayattaki gençlere belkide öğretmemiz gereken tek şey olan Sorumluluk ve Birey bilincini aşımalamaktan niçin kaçmaktadır ?








  • Bu ''Milletlerin Zenginliği''ni ben de okuyacağım. Kitap bende hâlâ duruyor.

  • Türkiye'de Batı okullarındaki gibi bonkör bir vakıf kültürü yok sevgili hocam. ABD ve Avrupa'da çok çok iyi vakıf okulları vardır ve öğrenciden bir sene için 50 bin dolar ister. Fakat aynı zamanda gerçekten parlak, gerçekten özel bir zekaya sahip fakir bir öğrenciye de bizim Türkiye'de aklımızın kesmeyeceği burslar verir. Okul ücreti alınmaz, bedava konaklatılır, cebine harçlık koyulur. Bu gibi bir gelenek, Türkiye'de modern anlamda üniversite vakıf değil de devlet eliyle açıldığı için bulunmaz. Bu sayede Batılı memleketler, kendilerine has aristokrasiyi korudukları gibi parlak zekaları hiç etmezler. Onları da burs yoluyla okuturlar.


    Adam Smith'in Ulusların Zenginliğine gelecek olursak, şüphesiz bir magnum opus'tur fakat unutmalım ki modern iktisatta demode bir eserdir. Çağdaş iktisat teorilerinde yükseköğrenimin devlet tarafından fonlanması, direkt olmayan bir değer üretimidir. Doğru, devlet bir öğrenciye 300 bin TL harcayıp senet yapmaz, yani 5 sene sonra 500 bin alacağım demez. Fakat eğer o 300 bin TL harcanan çocuk Aziz Sancar gibi bir adamsa, yurt dışında çalışmasına rağmen aldığı Nobel'i döner Anıtkabir'de sergiletir. Bunun ürettiği değeri, para birimleriyle ölçemezsiniz. Aziz Sancar sayesinde şu anda Türkiye'de pek de başarılı olmayan bir üniversitenin, Nobel kazanmış alumnisi var. Aziz Sancar köy yerinde büyümüş, devlet okulları olmasa okuyamayacak bir adamdı. Burada üretilen değer, kültürdür.


    Dolayısıyla sizin ve Adam Smith'in düşündüğü gibi halkın vergileri, yükseköğrenimde hiç edilmiyor, buharlaşmıyor bana kalırsa. Burada mesele devlet okullarına giden fonları kesmek değil. Burada mesela, liyakat mekanizmalarını adam gibi kurmak. Meslea 120 tane okula bütçe ayırmak yerine 30 devlet üniversitesiyle yetinmek. Bu 30 üniversiteye, gerçekten kafası çalışan çocukları almak.


    Hocalar için "ne olursa olsun devletten maaşını alıyor" argümanı ordu için bile geçerli sevgili hocam. Ordu mensupları, disiplin yönetmeliklerinin dışına çıkmadıkları müddetçe her devlet memuru gibi maaşlarını alırlar. Orduyu da mı özelleştireceğiz o halde? Adam Smith'in düşüncesi sığ kalıyor. İnsana modern düşüncede filizlenen "rasyonel aktör" olarak bakıyor. Yani sürekli kârını maksimize etmeye çalışan, çıkarı peşinde koşan birey merceğinden analiz ediyor. Bu düşüncenin de uzun yıllar evvel çöktüğü kanaatindeyim. İnsan toplumsal bir varlık ve toplumsal sorumluluk da hissediyor. Maaşını ne olursa olsun alıyorsa işini yapmaz, gibi bir argüman Smith'ten sonra yaşanan 250-300 yılda çöktü bana kalırsa.





  • Cumlenin ilk satirini okudum cinlerim tepeme cikti ! Bir insanin egitim gormesinin parasini niye sahislar kendi cebinden odesinler ki ? Yurt disina cikan memurlarin doviz uzerinden aldigi ikramiyeler ve diplomatlarin benzin paralarini bile bu devlet oluk oluk oderken kimsenin sesi cikmiyor ama egitim icin harcanan parami goze batti simdi ?

  • Her parağrafta farklı konulara değinilmiş ama tema olarak şark kurnazlığı kültürünün varlığından bahsedilmiş ki bizim millette mevcut diyebiliriz. şark kültüründe;

    "devletin malı deniz yemeyen domuz",

    "bal tutan parmağını yalar",

    "türkiyede herkes potansiyel milyoner"

    "devlet kuşu"


    gibi deyişlerin olduğunu biliyoruz. Aristokrasi, burjuvazi kültürünün gelişmemesinden ya da direkt böyle sınıfların olmamasından kaynaklı(ki bu yine rekabet kültürünün eksikliğidir) insanların kendilerini nasıl yetiştireceklerini bilmeyişinden(rol model eksikliği) ve "kültür kaynaklı" nedenlerden ötürü sadece ve sadece kurnazlıkla hayatını idame ettirmeye çalışarak geçimini sürdürmeye çalışan bir milletiz.


    Böyle olunca devletten okumak için para alıp geri vermeyi "enayilik" ile nitelendirecek yüksek oranda birey vardır. ben şahsen böyle insanlara birey de diyemem zira birey demek kendisini hayvani dürtülerden-düşüncelerden çekebilen, beşer olabilendir. salt kurnazlıkla birey olunmaz. kurnazlık nedir, canlıların doğal hayatta kendi yaşamını idame ettirmesi için kullandığı seziler bütünüdür. fareyi avlamak için onun hatasını bekleyen kedi de kurnaz, ölü taklidi yapıp kediyi kandıran fare de kurnaz, "olur da borçlar siliniverir" diye bekleyip devlete fake atmak isteyen iremsu da kurnaz...





  • 
Sayfa: 1
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.