Şimdi Ara

-Yeni Fiat Bravo Kulübü- (63. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
4.787
Cevap
57
Favori
555.568
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 6162636465
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • Coşkun merhaba

    Otomobil genel'den yazılarını ve yorumlarını takip ediyorum

    Yaklaşık 18 bin km'dir T-Jet Bravo kullanan biri olarak iyi kötü yorum yapmaya çalışayım..Üstteki mesajımda da yazdım aracım buz beyazı T-Jet Dynamic+stil paket+ skydome'lu..Önceki aracım 2005 ocak çıkışlı Vectra C'ydi..

    Aracımı aldığım günden beri pişman olmama neden olacak bir sorun bir sıkıntı veya arıza vs. yaşamadım,ne motor ne mekanik ne elektronik nede trim vs. olarak..Açık olmak gerekirse ufak tefek tıkırtı vardı araçta son zamanlarda ama beni beziderecek ve pişmanlık yaşatacak şeyler değildi..3 hafta kadar önce aracı servise bıraktım ve aldığımda bütün sesler gitmişti,bu nedenle tıkırtı ve benzeri sesleri sorundan saymıyorum,bir şekilde hallolur..Benim için önemli olan aracın motoru,yürürü ve elektroniğinin sorunsuzluğudur ve Bravo'da bu tatmini yaşıyorum..Hatta ÖTV döneminde gelen araçların bazılarında kronik radyo-cd çalar sorunu vardı,benim aracım da 2009 haziran çıkışlı yani ÖTV'de gelen araçlardan ama maşallahı var bir kez bile radyo-cd çalar sorun yaratmadı..

    Bu yaz Tekirdağ-Çanakkale-Altınoluk üzerinden Kuşadası'na gittim tatile..Klima neredeyse hiç durmadı,araçta 3 yetişkin ve dolu bagaj olduğu halde araç hiç bayılmadı yol boyu..Hatta beni öyle kışkırttı ki yeri geldiğinde,en önde kamyonun tıkadığı 4-5 araçlık konvoyları gözü kapalı geçtim o yüke ve açık klimaya rağmen..Söylemek istediğim atmosferik 100 HP'lik Vectra'dan sonra aynı yolu turbo 120 HP'lik Bravo'yla gidince farkı çok rahat anladım ve motor performansından fazlasıyla memnunum..Şayet 120'lik dizel bravo veya Delta alırsan (hatta 150'lik) tork farkını da hesaba katarak üzüleceğini hiç sanmıyorum,tabi bu senin beklentilerinle de alakalı..

    Gelelim bu performansın günahına uzun yolu yanlış anımsamıyorsam 6.3 civarında bir ortalamayla gittim geldim ama bu değere Kuşadası tatilimdeki kullanımlar sağa sola gidip gelmelerde dahil,sadece uzun yol gidiş gelişi düşünürsek ve alacağın Bravo veya Delta'da hız sabitleyici olacağını da varsayarak benzinli araç için 6 lt'yi hatta daha altında değerleri yakalayacağına eminim (tabi süratin ve gittiğin yolun durumu da önemli)..Şu an aracım 8.3 lt gösteriyor tüketimi..Aracı günlük olarak düzenli kullanmıyorum (işe servisle gidip gelmemden dolayı) ancak işe giderken kullandığım yol önce E-5 (genelde akıcı) sonrada otoban bağlantı yolu (eğer bu tarafları biliyorsan Çayırova Arçelik fabrikasının oradan otoban bağlantı yoluna sapıyorum) yani tüm güzergahım akıcı bu nedenle benzerlerine göre tüketimim makul..Tabi yoğun şehir içi trafikte bu kadar insaflı olur mu bilemem buna birde dayanamayıp performanslı kullanımı eklersen muhtemelen 9.5'ları hatta 10 lt'yi görür gibime geliyor ama benimki sadece varsayım..

    Özetlemek gerekirse eğer ekonomi ön planda olacaksa (yada tercih aşamasında ilk kriter yakıt ekonomisiyse) mutlaka dizel al..En az 4-5 yıl binilecek bir araç ve yıllık 15 bin km yolu düşünürsek ve bunlara şu an ki benzin fiyatlarını da eklersek dizele 4 bin fazla versen bile her türlü kârda olursun..Ama benzinlinin performans ve sessizliğini istiyorsan (mevcutta dizel kullanan biri olarak) T-Jet'i gönül rahatlığıyla alabilirsin,çok şanssız ve istisna bir sorun sana denk gelmedikçe dayanıklılık ve performans anlamında seni üzmez emin ol..Kaldı ki Opel servis tecrübelerimle karşılaştırınca,şu ana kadar ki FIAT servis hizmetlerinden fazlasıyla memnunum,bir kez dahi beni uğraştırmadılar (zaten o derece ciddi bir sıkıntı da yaşamadım araçta)..Mesela bir örnek;stoplarım içeriden buhar yapıyordu hatta sadece sağ stop yapıyordu bunu (genelde aracı yıkadıktan sonra) gidip bu neden olabilir dedim başka markaların servisleri gibi mırın kırın etmeden ve hatta benim talebim bile olmadan direk iki stop lambası da değişti ve sorun çözüldü..

    Hangi aracı alırsan al farketmez,umarım gönlüne göre ve hayırlı olanı nasib olur..




  • Haluk ve Bora, çok teşekkür ederim değerli yorumlarınız ve iyi dilekleriniz için.

    Anlaşılan Bravo ve Delta sahiplerini memnun eden, çiçek gibi araçlar. Aslında biraz da bunu arıyorum. Özellikle servis konusu yüzünden mevcut VW'imiz ile servisin yolunu unuttuk diyebilirim. Bu işlerden az çok anlamam ve sağolsun etrafımda yardımını aldığım insanlar olduğundan dolayı şu an 94bin km'de olan Caddy en son 32.500km'de VW Yetkili Servisi'ne gitti, o da biten baskı balata için. Lâkin aracı çekiciye koyduğum gibi tanıdık ustaya götürüp "her zamanki gibi" 3'te 1 fiyatına işi halletmiştim. Periyodik bakımlarını da hem Doğuş Oto alakasızlığı, ahlaksızlığı, samimiyetsizliği, yalancılığı ve kazıkçılığı nedeniyle; hem de VW araçların sağolsunlar bol bulunan parçalarıyla (Golf V hava filtresi, A4 fren balatası, Octavia debriyaj balatası ya da Leon yağ filtresi) bu konuda hiç ama hiç bir sıkıntı yaşamadım. Sizin anlattığınza göre ve etraftan duyduğum kadarıyla da, ilgi alakada bir numara olan Fiat servisleri de insanda kuşku bırakmıyor.

    Caddy'den de memnunuz ama takdir edersiniz ki eskimeye başladı. Daha önceden de peder bey az araba değiştirdiğinden '90 Doğan 1.6, '94 Doğan SLX, '97 Tipo SLX, Fiat'tan soğutan Allah'ın belası '02 Siena 1.4 ve son olarak '06 Caddy ile geçen araba maceramızda hafif ticari hantallığından kurtulup binek bir araca geri dönme isteğimiz mevcut. Bravo çok hoş bir tasarıma sahip olmasının yanında aynı Astra ya da Giulietta gibi biraz sıkışık iç hacme sahip geliyor bana. Alıştık kamyonetimsi minibüse, araba beğenemiyoruz. :) Delta ise emsallerinden daha ferah olması yüzünden hoşuma gitti. Çok hoş tasarımını da özellikle annemin beğenmesi de kısmet olursa bu araca yönelmemizi sağladı. Oturma pozisyonu, iç hacim ve araç dinamikleri konusunda Delta ve tasarımı yanında çok sönük kalsa da Octavia hoşuma giden araçlar. İki aracın da içinde daralmadım, iki aracın da konfor-çeviklik oranı tam ortada ve imaj olarak da Caddy'den çok daha iyi konumdalar. Altındaki arabayla adam olunmadığı savını en çok savunan insanlardan birisi olsam da; gittiğim bir gece mekanında valeye aracı alması için korna çaldığımda onlara adres sorduğumu sanmaları şu ana kadar bana en çok koyan olaydır. :)

    Motor ve yakıta gelirsek; Bora çok güzel yazmışsın, her detayı anlatmışsın. Yakıt konusunu çok fazla takmıyor olsam da dizel arabaya haftada bir 50-100 lira arası değişen motorin koyup ister basarak ister kısarak gezmek varken; hele hele güzergah da genelde Merter-Fatih-Acıbadem gibi saçma bir güzergah olunca benzinin keyfi birden kaçıveriyor. Biraz olsun yüksek viteste seyredilebilecek bir ev-iş-okul güzergahım olsa tercihimi benzinden yana kullanacağım ama 40 bin liralar verirken 3-4 bin daha verip dizel almak benim açımdan bakınca daha mantıklı geliyor. Performans olarak da gerek Bravo, gerek Delta, gerekse Giulietta'daki birbirinin hemen hemen aynısı olan bu motorların hiç birinin üzmeyeceğinden eminim. Yanlızca yarı otomatik şanzımanlı dizel Delta test aracı benim şevkimi kırmıştı. Bir kere DSG kullandıktan sonra onun çevikliğini; klasik otomatikten sonra da onun sağlamlık hissini görmeyince insan yarı otomatiğe sıcak bakamıyor. Bir de bu araçlar garanti süresince iyi de, 3 yıl sonra ben çok km yapmış olsam ve bu yarı otomatik şanzıman mırın kırın etse arabayı ya kemiririm ya da toptan yakarım diye düşünüyorum. Düz vites ve dizel en mantıklı tercih olarak görünüyor.

    Yarın Birmot Suadiye'ye gidip etraflıca konuşacağım. Bakalım, hayırlısı. :) Ben de uzun ve güzel cevaplarınıza uzun bir şekilde karşılık verdim, gece gece de rahatsızlık verdiysem kusura bakmayın. Tekrar teşekkür ederim, sağlıcakla kalın.

    Coşkun




  • quote:

    Orijinalden alıntı: emmpati

    http://www.sahibinden.com/ilan/vasita-otomobil-araba-fiat-bravo-sifirdan-farksiz-8-000-km-de-hatasiz-extrali-37073104/detay

    ilandaki araç nasıldır ve tabi ki fiyatı uygun mudur? 8000 orjinal km midir?Bu tech aletleri aracın gerçek kilometresi hakkında bi şeyler diyebiliyo mu? yaşadığım ilçede olmadığından soruyorum bu aletlerden.c sınıfında araç çok neredeyse kafayı yemek üzereyim.bi de bu skydome ne oluyor?Bravonun motoru tüpe uyumlumu ve hangi marka daha iyi gidiyo bravoya?Bravonun parçaları toyota ve opele göre nasıldır?

    http://www.sahibinden.com/ilan/vasita-otomobil-araba-opel-vectra-28000-km-kesinlikle-emsalsiz-37111981/detay
    http://www.sahibinden.com/ilan/vasita-otomobil-araba-opel-vectra-garaj-arabasi-36673494/detay
    http://www.sahibinden.com/ilan/vasita-otomobil-araba-opel-vectra-super-araba-kelepir-fiyat-36797649/detay

    çok şey istedim ama bi de bunlarla karşılaştırırsak ne dersiniz?Şimdiden teşekkürler.


    Parça fiyatlarının ve servis zihniyetinin Opel'den genel anlamda çok daha iyi olduğunu söylebilirim rahatlıkla..Hiç kullanmadığımdan Toyota için yorum yapmam yanlış olur..

    LPG olayına gelince LPG'li olarak kullananların olduğunu biliyorum ama ben LPG'li araca karşı olduğumdan hiç araştırmadım hangi marka LPG daha sorunsuz ve uyumludur diye..Bu konuda değişik forumları araştırmakta fayda var..

    Skydome açılır cam tavan..Aracı sıfır km alırken opsiyon olarak tercih edilebiliyor,şu anda sıfır araç alırken ekletmek isterseniz fiyatı ekstradan 2.150 TL..


    İlk ilandaki lav kırmızı Bravo sport style değil,Dynamic versiyon ve spor stil paketli diye geçer,Bravo'lar Türkiye'ye ilk geldiğinde bütün bayilere dağıtılan teşhir aracı lav kırmızı ve spor stil paketli araçlardı ve hepsi de 105 lik dizeldi,2008 modellerde sport style adında bir donanım seçeneği yoktu..Açıkçası 150'lik sportlar ve bazı Emotion donanımlılar hariç ben hiç 120'lik lav kırmızı T-Jet görmedim özellikle de Dynamic,ilandaki bilgide bir karışıklık olabilir,yok doğruysa ben Bravo'yla alakalı yeni birşey öğrenmiş olurum ilanı veren kişi Assist kit ve Safety plus kit mevcuttur demiş ama 2008'de bu paketler yoktu,bu paketlerdeki donanımlara sahiptir demek istemiştir herhalde çünkü araçta o dönem ki adıyla ESP paketi de mevcut resimlerden anlaşılıyor...Aracın km'ne gelince;muhtemelen 2 yaşını doldurup geçmiş (standart fabrika garantisi de bitmiş veya bitmek üzere ki uzatmışlar) bir aracın 8.500 km'de olduğuna inanmak zor..Araç garanti süresi boyunca servise gitmek zorunda olduğundan plaka veya motor veya şasi no ile bir FIAT servisinden kayıtlarına bakılabilir,aynı şekilde bu 3 bilgiyle (plaka,motor no ve şasi no) gidip bir sigortacıdan sorgulatmak lazım aracı kazası değişeni varmı diye..Eğer araç temizse vuruğu değişeni vs. yoksa bence fiyatı fena değil,biraz pazarlıkla dahada inebilir..


    28 bindeki Vectra için ancak gülümseyebilirim..%99.9 ihtimal km'si düşürülmüştür yok orjinalse büyük nimet bu yaştaki araç için 28 bin km..Benim önceki aracım 2005 Vectra Edition'du ve ben 2008 mayıs ayında aldığımda 35 bindeydi satarkende (2009 ekimde) 50 bine gelmişti araç..Bundan yola çıkarak 6 yaşını doldurmakta olan bir aracın 28 bin km'de olduğuna ancak Kadir İnanır

    İkinci ilandaki Mavi Vectra'da 38 bindeymiş (yaklaşık)..O da 6 yaşını dolduruyor yine inanasım gelmedi,ayrıca araca Elegance demiş ama bildiğim kadarıyla jantları Comfort,bu konuda kesin birşey iddia edemem ama aracın Elegance olduğundan şüpheliyim..Bunu anlamanın tek yolu sürücü koltuğunun elektrik kumandalı ve hafızalı olup olmadığını öğrenmek..Eğer hafızalı ve elektrik kumandalıysa araç Elegance'dir (C kasa Vectra'larda en alt donanım Comfort orta donanım Edition en üst full donanımda Elegance diye geçiyor bilgim beni yanıltmıyorsa)

    Son ilan daha bir inandırıcı geldi bana,adam aracına güveniyor istenilen yere gösterilebilir demiş zaten..Vectra düşünüyorsanız ekspertiz için bence servisten ziyade tanıdığınız ve işinin ehli bir ustaya götürün..Ben Opel'in servislerine zerre kadar güven(e)miyorum..

    Bravo mu Vectra mı derseniz bu karşılaştırma pek adil olmaz..Vectra Bravo'ya göre bir üst segment (D segmenti) ve daha konforlu ve en az Bravo kadar donanımlı ama sonuçta 2004 model araçlar (sizin baktıklarınız) Performans ve tasarım olarak ve en eskisinin 2008 model olduğunu düşünürsek Bravo daha avantajlı olurdu benim gözümde..Ama tabi burada önemli olan sizin beklentiniz..Daha spor ve yakışıklı,C sınıfı turbo 120 HP bir Bravo mu yoksa daha ağır başlı eski kasa atmosferik 100 HP'lik ama D segmenti kalitesine ve konforuna sahip bir Vectra mı sizi mutlu edecektir?? Cevabını verdiğiniz anda alacağınız aracı da seçmiş olursunuz



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Phaldor -- 23 Aralık 2010; 2:40:31 >




  • Coşkun

    Açık olmak gerekirse bugünkü aklım olsa ve benzin zamlarının bu kadar vahşileşeceğini öngörebilsem ne yapar eder dizel alırdım ama olan oldu yapacak birşey yok

    Delta'daki yarı otomatik vites sanırım Selectronic olarak geçiyor ve çift kavramalı değil bu nedenle DSG'nin rahatlığını ve konforunu veremez mutlaka..Birde 4 yıl sonra kafana eserde satmak istersen bence Selectronic şanzımanlı araç biraz zor satılır çünkü millet bu konuda gözünü DSG'yle açtı mutlaka ki farklı markaların şanzımanlarına burun kıvıracaktır (haklı olarak)..Bir de dediğin gibi garantisi bitince arıza çıkartırsa iyice tadını kaçırır..Zaman zaman mevcut aracımı Dualogic bir Bravo ile takaslamak fikri aklımdan geçiyor ve bu şanzımanın genelde sorunsuz ama kullanımına alışmayı gerektiren bir yarı otomatik şanzıman olduğunu bilmeme rağmen bende cesaret edemiyorum..Sanırım bu gidişle her daim manuel takılıcam


    Rahatsızlık ne demek..Yardımcı olabildiysek ne mutlu..



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Phaldor -- 23 Aralık 2010; 2:38:56 >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: joushkun

    Haluk ve Bora, çok teşekkür ederim değerli yorumlarınız ve iyi dilekleriniz için.

    Anlaşılan Bravo ve Delta sahiplerini memnun eden, çiçek gibi araçlar. Aslında biraz da bunu arıyorum. Özellikle servis konusu yüzünden mevcut VW'imiz ile servisin yolunu unuttuk diyebilirim. Bu işlerden az çok anlamam ve sağolsun etrafımda yardımını aldığım insanlar olduğundan dolayı şu an 94bin km'de olan Caddy en son 32.500km'de VW Yetkili Servisi'ne gitti, o da biten baskı balata için. Lâkin aracı çekiciye koyduğum gibi tanıdık ustaya götürüp "her zamanki gibi" 3'te 1 fiyatına işi halletmiştim. Periyodik bakımlarını da hem Doğuş Oto alakasızlığı, ahlaksızlığı, samimiyetsizliği, yalancılığı ve kazıkçılığı nedeniyle; hem de VW araçların sağolsunlar bol bulunan parçalarıyla (Golf V hava filtresi, A4 fren balatası, Octavia debriyaj balatası ya da Leon yağ filtresi) bu konuda hiç ama hiç bir sıkıntı yaşamadım. Sizin anlattığınza göre ve etraftan duyduğum kadarıyla da, ilgi alakada bir numara olan Fiat servisleri de insanda kuşku bırakmıyor.

    Caddy'den de memnunuz ama takdir edersiniz ki eskimeye başladı. Daha önceden de peder bey az araba değiştirdiğinden '90 Doğan 1.6, '94 Doğan SLX, '97 Tipo SLX, Fiat'tan soğutan Allah'ın belası '02 Siena 1.4 ve son olarak '06 Caddy ile geçen araba maceramızda hafif ticari hantallığından kurtulup binek bir araca geri dönme isteğimiz mevcut. Bravo çok hoş bir tasarıma sahip olmasının yanında aynı Astra ya da Giulietta gibi biraz sıkışık iç hacme sahip geliyor bana. Alıştık kamyonetimsi minibüse, araba beğenemiyoruz. :) Delta ise emsallerinden daha ferah olması yüzünden hoşuma gitti. Çok hoş tasarımını da özellikle annemin beğenmesi de kısmet olursa bu araca yönelmemizi sağladı. Oturma pozisyonu, iç hacim ve araç dinamikleri konusunda Delta ve tasarımı yanında çok sönük kalsa da Octavia hoşuma giden araçlar. İki aracın da içinde daralmadım, iki aracın da konfor-çeviklik oranı tam ortada ve imaj olarak da Caddy'den çok daha iyi konumdalar. Altındaki arabayla adam olunmadığı savını en çok savunan insanlardan birisi olsam da; gittiğim bir gece mekanında valeye aracı alması için korna çaldığımda onlara adres sorduğumu sanmaları şu ana kadar bana en çok koyan olaydır. :)

    Motor ve yakıta gelirsek; Bora çok güzel yazmışsın, her detayı anlatmışsın. Yakıt konusunu çok fazla takmıyor olsam da dizel arabaya haftada bir 50-100 lira arası değişen motorin koyup ister basarak ister kısarak gezmek varken; hele hele güzergah da genelde Merter-Fatih-Acıbadem gibi saçma bir güzergah olunca benzinin keyfi birden kaçıveriyor. Biraz olsun yüksek viteste seyredilebilecek bir ev-iş-okul güzergahım olsa tercihimi benzinden yana kullanacağım ama 40 bin liralar verirken 3-4 bin daha verip dizel almak benim açımdan bakınca daha mantıklı geliyor. Performans olarak da gerek Bravo, gerek Delta, gerekse Giulietta'daki birbirinin hemen hemen aynısı olan bu motorların hiç birinin üzmeyeceğinden eminim. Yanlızca yarı otomatik şanzımanlı dizel Delta test aracı benim şevkimi kırmıştı. Bir kere DSG kullandıktan sonra onun çevikliğini; klasik otomatikten sonra da onun sağlamlık hissini görmeyince insan yarı otomatiğe sıcak bakamıyor. Bir de bu araçlar garanti süresince iyi de, 3 yıl sonra ben çok km yapmış olsam ve bu yarı otomatik şanzıman mırın kırın etse arabayı ya kemiririm ya da toptan yakarım diye düşünüyorum. Düz vites ve dizel en mantıklı tercih olarak görünüyor.

    Yarın Birmot Suadiye'ye gidip etraflıca konuşacağım. Bakalım, hayırlısı. :) Ben de uzun ve güzel cevaplarınıza uzun bir şekilde karşılık verdim, gece gece de rahatsızlık verdiysem kusura bakmayın. Tekrar teşekkür ederim, sağlıcakla kalın.

    Coşkun


    Coşkun arkadaşım tekrardan merhaba,

    Sen de çok güzel yazmışsın gerçekten. Çekincelerini güzel ifade etmişsin.


    Ben de birkaç şey ekleyeyim.

    Ben ilk çıktığından beri DSG ye temkinli yaklaşanlardanım. Test sürüşü yaptım ve de gerçekten çok başarılı. Ancaaaakkk,

    1. 3 yıl sonra çok km yapmış olunca yarı otomatik şanzumanın edeceği mırın kırın senden baskı balata değiştirmeni beklemesi olur en fazla. Toyotadaki gibi kalibrasyon gerektirmiyor diye biliyorum dualogic şanzuman. Peki ya DSG ne olacak ayn süre ve de kilometre sonunda? En iyimser tahminle tam otomatik olmadığı için o da baskı balata değişimi gerekecek ama 2 adet birden. VW grubunun parçaları bol ve ucuz olabiliyor ama DSG nin parçalarının bu kategoriye gireceğini sanmıyorum. Ayrıca DSG nin işçiliğinin de dışarıda yapılabileceğini sanmıyorum (varsa bile ben yaptırtmazdım herhalde). Normalde alırken en ucuz 4000 TL olan DSG farkı ileride parça değişiminde de birkaç bin TL yi bulacaktır gibime geliyor.

    2. Polemik arkadaşın açtığı DSG ile ilgili bir konu vardı ve de oldukça fazla okuyanı oldu. İnsanlar ikinci elde DSG şanzumanın açabileceği arızaları düşünüp böyle bir aracı almaktan çekineceklerdir diye düşünüyorum. Ciddi bir problemde değişim bedeli olarak 18.000 TL denmişti aynı konuda. Tamam bu forum geyiğidir diyeyim yarısını atayım ama o da 9.000 TL yapar. Onun da yarısını atayım, 4-5 bin TL. İkinci el olarak alacağım bir araç bana böyle bir masraf açsa ben asıl o aracı yakardım. :)

    Benim araç daha çok yeni olduğundan performans denemesi yapmadım. ANcak 1000 km yi devirmesi şerefine düz yolda 80 le falan giderken gazı kökledim. Biraz kafası karıştı gibi oldu önce ama hemen vites küçültüp tepki verdi. Bu aracı almasaydım Honda Accord alacaktım ve de o araç tam otomatik vitesiyle zımba gibi bu konuda. Dualogicten mucize beklemiyorum ama yine de iş görüyor. Çok acil durumlarda zaten direksiyon arkası kulakçıklardan da vitese müdahale edilebiliyor.

    Dediğin gibi en hayırlısı Bravo dizel otomatik 120 lik le bir test sürüşüne çıkmak. Birmota git konuş ama mutlaka test sürüşü de yap.

    Tekrardan rica ederim. Birbirimize destek olmak, yol göstermek için buradayız sonuçta.


    Kendine ve de en sevdiğin 10-15 forumdaşına iyi bak. :) (Galiba siz dışarıda da aktif olarak tanışıp görüşüyorsunuz)


    Selamlar, saygılar.

    Haluk




  • Bora ve Haluk,

    Öncelikle samimiyetiniz ve yardımsever yaklaşımlarınız için teşekkür ederim.

    Tam 5 yıl dizele bindikten sonra benzinin hele ki bu fahiş fiyatlarıyla bana ters geleceği açık. :) Her ne kadar geçen seneden beri tüp takılacak Accord, Passat, Legacy, Forester, CRV, Rav4 gibi takriben 2.0 lt ve konvansiyonel otomatik şanzımanlı araçları takip edip, araştırsam da eninde sonunda gerek kullanım, gerekse ödeme koşulları açısından sıfır km ve dizel bir aracın en uygun seçenek olduğunu farkettim. Otomatik vites de istediğim bir özellik ama Caddy'de kronik sorunu olan debriyaj balatası+volan dişlisini 2 kez değiştirdikten sonra olabildiğince sorunsuz aktarmaya sahip bir araç istiyorum.

    Selectronic Delta'yı test ettim fakat hiç beğenmedim. Şanzıman aracı törpülüyor gibime geldi. Dualogic Bravo'ya da kötüdür demiyorum ama hemen hemen şanzımanları denemiş olduğumdan, yarı otomatiklerden uzak durmak istiyorum. :) Ama yine de test etmek isterim.

    İyi dilekleriniz için de teşekkür ederim. 'Biz' diye tabir edilen sürekli görüşen grubumuz da bu forumdan çıktı. Sizleri de aramızda görmekten keyif alırız. Hatta ilk buluşmamıza emrivaki bir şekilde gelmenizi istiyorum. :) Sizin de buluşmanız olursa katılıp aynı foruma yaptığımız gibi ortalığı karıştırıp, sabote etmeyi görev ediniceğimizi bilmenizi isteriz.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: joushkun

    Bora ve Haluk,

    Öncelikle samimiyetiniz ve yardımsever yaklaşımlarınız için teşekkür ederim.

    Tam 5 yıl dizele bindikten sonra benzinin hele ki bu fahiş fiyatlarıyla bana ters geleceği açık. :) Her ne kadar geçen seneden beri tüp takılacak Accord, Passat, Legacy, Forester, CRV, Rav4 gibi takriben 2.0 lt ve konvansiyonel otomatik şanzımanlı araçları takip edip, araştırsam da eninde sonunda gerek kullanım, gerekse ödeme koşulları açısından sıfır km ve dizel bir aracın en uygun seçenek olduğunu farkettim. Otomatik vites de istediğim bir özellik ama Caddy'de kronik sorunu olan debriyaj balatası+volan dişlisini 2 kez değiştirdikten sonra olabildiğince sorunsuz aktarmaya sahip bir araç istiyorum.

    Selectronic Delta'yı test ettim fakat hiç beğenmedim. Şanzıman aracı törpülüyor gibime geldi. Dualogic Bravo'ya da kötüdür demiyorum ama hemen hemen şanzımanları denemiş olduğumdan, yarı otomatiklerden uzak durmak istiyorum. :) Ama yine de test etmek isterim.

    İyi dilekleriniz için de teşekkür ederim. 'Biz' diye tabir edilen sürekli görüşen grubumuz da bu forumdan çıktı. Sizleri de aramızda görmekten keyif alırız. Hatta ilk buluşmamıza emrivaki bir şekilde gelmenizi istiyorum. :) Sizin de buluşmanız olursa katılıp aynı foruma yaptığımız gibi ortalığı karıştırıp, sabote etmeyi görev ediniceğimizi bilmenizi isteriz.


    Coşkun selam,


    Ben Bravoyu aracı almadan önce Accord niyetleniyordum.

    Önceki mesajlarımda da yazdığım gibi nasip değilmiş diyorum ama sen şimdi Accord deyince birden Honda duygularım kabardı.

    Hondanın motor + şanzuman sorunsuzluğu ve de performansına Accordun konforunu ekleyince bunları yazmadan edemedim.

    Şayet hala böyle bir alternatifi düşünüyorsan hiç düşünme al derim. İstanbulda sağlam özel servis te var tanıdık. Çok keyifle sürersin. Servisi de gayet hesaplı bir şekilde halledersin.

    Ben Bravoyu alırken eşimin de kullanacağını düşünerek otomatik vites aldım. Ancak bizim Honda Jazz o kadar pratik ve eşim Jazz ı kullanmaya o kadar alıştı ki (Jazz olduğu için değil sadece, benzinli olduğu için de. Arabaya biner binmez anahtarı yuvaya soktuğu gibi çevirir. Işık yanıyormuş, sönmesi gerekirmiş falan yok. Aynı şekilde yüksek bir semtteki evimize iş dönüşü yokuş yukarı çıktıktan sonra aracı hiç dinlendirmeden motoru durdurup arabadan iner.) dizel aracı kullanmanın benzinliden farklı olduğunu anlatacak vakti, enerjiyi ve de sabrı henüz kendimde bulamadım. Bravoyu kendisi sürmedi henüz (o da istemedi, ben de teklif etmedim, yoğunluktan vakit de bulamadık işin doğrusu) ve de eğer Jazzı kullandığı gibi kullanırsa 2 yıla varmadan aracı elimize alırız. Ben bu açıdan dizel bir araç aldığıma pişmanım bugünlerde. Eğer senin de böyle bir durumun varsa hiç düşünme Accord al. Takarsın bir Teleflex lpg, paşalar gibi binersin. Sana fazladan açacağı en büyük masraf lpg kullandığın için her 40.000 yerine her 10.000 ya da bilemedin 20.000 de bir sübap ayarı yaptırman olur ki herhalde 100 TL bile değil.

    Ayrıca Accordda tam otomatik vites zımba gibidir. Tepki süresi çok kısadır. Motor ömründen bile fazla ömür biçilir. Bak bu linklerde yüksek km yapmış olan Hondalar var.

    http://automobiles.honda.com/mile-makers/owner-stories.aspx

    Galiba biraz doluyum. Bir yandan kendime bir Accord almayı düşünüyorum 1-2 yıl içinde, diğer yandan da Accordu ben sürersem Bravonun bir bayanın ellerinde cortlayacak olması fikri beni çok rahatsız ediyor.

    Kafam karıştı bak şimdi yine.


    Haluk


    Haluk






  • Yok abi geçti artık bu memlekette benzinli araba devri. Yahu bugün mazot alıyordum. Bir baktım pompada 3.33 yazıyor. Hop dedim benzin mi koyuyorsun.. Meğer dün geceki son zamla eurodizel 3.5 lira sınırına dayanmış. Yani alana binene lafım yok ama ben bu devlete zaten yeteri kadar düzülüyorum, bir de 2.0 lt araba alıp benzin+gaz mı alayım? Hiç lüzum yok. :)

    Dizel araç kullanabilme mevzusuna gelince, ben babama öğretemedim sen yengeye nasıl öğreteceksin? Bazen turbodan garip sesler duyunca bekliyor 10 sn kadar ki o kadar dayanabiliyor. Ama bu biraz da araba hevesinin kaçtığıyla alakalı da olabilir. Yeni araba alırsa parkettikten sonra biraz çalıştırır diye umuyorum. Bugün de Lancia'ya gittim fiyat aldım. 24.500 Euro'ya veriyorlar Delta 1.6 dizel düz vitesi. 1.050 lira da sigorta+plaka masrafı var. Stokta bir tane beyaz renk, cam tavanlı ve 17" jantlı araç bulunmaktaymış. 2 bin euro da bu opsiyonlar için istiyorlar. Bakalım yarın balon ödeme ile ilgili konuşacağım. Eğer şartlar uyarsa bu aracı düşünebilirim. :) Olmadı nasip kısmet bu işler.

    Sevgiler, Coşkun.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: joushkun



    Yok abi geçti artık bu memlekette benzinli araba devri. Yahu bugün mazot alıyordum. Bir baktım pompada 3.33 yazıyor. Hop dedim benzin mi koyuyorsun.. Meğer dün geceki son zamla eurodizel 3.5 lira sınırına dayanmış. Yani alana binene lafım yok ama ben bu devlete zaten yeteri kadar düzülüyorum, bir de 2.0 lt araba alıp benzin+gaz mı alayım? Hiç lüzum yok. :)

    Dizel araç kullanabilme mevzusuna gelince, ben babama öğretemedim sen yengeye nasıl öğreteceksin? Bazen turbodan garip sesler duyunca bekliyor 10 sn kadar ki o kadar dayanabiliyor. Ama bu biraz da araba hevesinin kaçtığıyla alakalı da olabilir. Yeni araba alırsa parkettikten sonra biraz çalıştırır diye umuyorum. Bugün de Lancia'ya gittim fiyat aldım. 24.500 Euro'ya veriyorlar Delta 1.6 dizel düz vitesi. 1.050 lira da sigorta+plaka masrafı var. Stokta bir tane beyaz renk, cam tavanlı ve 17" jantlı araç bulunmaktaymış. 2 bin euro da bu opsiyonlar için istiyorlar. Bakalım yarın balon ödeme ile ilgili konuşacağım. Eğer şartlar uyarsa bu aracı düşünebilirim. :) Olmadı nasip kısmet bu işler.

    Sevgiler, Coşkun.


    Hayırlısı olsun arkadaşım.

    Araba almak bazen satmaktan daha zor ve de uzun sürede olabiliyor.


    Haluk




  • Arkadaşlar tekrardan merhaba,

    Eski konuların birinde dizel araç kullanımıyla ilgili sağlam bilgiler buldum. Buraya da ekleyeyim de yeri yurdu belli olsun. Savaş Kayan isimli arkadaş yazmış. Kendisine bir teşekkür de benden gitsin.

    quote:

    Orjinalden alıntı: Savaş Kayan


    Ben 2001 model 1.9 DTI Megane kullanıyorum.1957 Chevyden Mercedes e kadar bir çok otomobilim oldu ve üçü Renault. Amatör denizci olduğum icin deniz makinaları hakkında da çokca bilgim var.E biraz da motosiklet merakım filan da oldu. harmanladım ve bilgilerimi paylaşayım dedim.

    Dizel araçlar konusunda Türkiyede tüm servislerin ve satıcıların inanılmaz bi yaklaşımı var.

    1-Motor teknolojileri,yag teknolojileri değişti Benzinli araçların geçmişte 100.000 km civarında olan ortalama revizyon periyodu milyon km lere dayandı.Ancak hava filtreleri hep aynı kaldı.Turbo dizel motorlar piyasaya çıkınca da otomobillerde aynı kağıt filtreler kullanıldı.Daha çok yer kaplayan yağlı filtreler ise ağır araçlar ve iş makinalarında kullanılmaya başlandı.Basit bir anlatımla klasik dizel motor havayı nefes alan bir insan gibi çekerken,turbo dizel motor elektrik süpürgesi gibi çeker.dolayısı ile filtre üzerindeki basınç filtrenin daha çabuk kirlenmesine yol açar.Eğer tozlu yolda ve yüksek süratte seyrederseniz kum taneciklerinin filtreyi geçip manifolda inmesi mümkündür. Türkiye çok tozlu bir ülke.Böyle bir ülkenin yollarında kim ne derse desin turbo dizel aracın hava filtresi 2.000-3.000 Km den fazla iş yapmaz,yazın bu durum 1000 km lere kadar düşer.

    2-Hal böyle iken motor teknolojisi yükseldi,yağ kalitesi arttı gibi gerekçelerle araçların periyodik bakımları 15.000/20.000 km ye yükseltildi ve alıcılarda periyodik bakım km.si uzun araçların daha kaliteli olduğu gibi yanlış algılamalar yaratıldı.

    3-Sonuçta olan şu hava filtresi tıkanmasına kirlenmesine rağmen araçlar periyodik bakıma kadar kullanılıyor.Önce yakıt tüketimi artıyor.İnsanımızda dizel bilinci olmadığı icin güç kaybı da farkedilemiyor.Ta ki serviste filtre değiştirildikten sonra biraz düzelme ortaya çıkıyor.Bu noktada dizel kullananlara bir sorum olacak "periyodik bakımda size filtrenin çabuk kirlenmiş daha sık değiştirelim" diyen bi usta oldu mu?kesinlikle olmaz. Çünkü üretici firma sizi uyarmayı bilerek öğretmemiştir o elamanına. Bu noktada bir ayrıntıyı da hatırlatmak izah etmek istiyorum.Dizel deniz motorlarının çoğunda hava filtresi olmaz,çünkü denizde toz yoktur.Toz olmayınca dizel deniz motorları yüksek devirlerde bile çok uzun sürelerle çalışabilirler.


    5-Birinci ikinci üçüncü dördüncü bakım derken araç 70-80-90 binlere ulaşır ve filtreden dolayı ciddi bir güç kaybına uğrar.Geç çalışmaya başlar.Çünkü görevini yapmayan filtre yüzünden manifolt ve silindr kapagı iyice tıkanmış, siboblar,kayıtlar,hatta segmanlar aşınmıştır.

    6-Mecbur kalıp silindir kapağını söktüğünüzde kapak revizyondan geçer,sibob ve kayıtlar değişir.Aracın ilk çalışması biraz düzene girse de gerçekte sorun çözülmemiştir.Çünkü segmanlardaki aşınma,kapaktaki revizyon ile uyum göstermeyecek ve çekiş kaybı bu kez uyumsuzluk yüzünden artmaya devam edecektir.Buradan çıkacak sonuç şudur:dizelin akcigeri olan filtreyi sık sık değiştireceksin.Değiştirtmeyeceksin bizzat değiştireceksin.Buna dikkat edersek kapak revizyonu söz konusu olmaz.

    7-Aracın enjektorlerinin kullanım ömrü yakıt kalitesi ile yakından ilgilidir.normal mazotla kullanılmış olan araçların motoru kükürt yüzünden daha fazla aşınacağı gibi enjektörler de aşınacak ve püskürtme düzensiz şekiller gösterecektir.Euro dizel yakıtla enjektör ömrü 100 ile 150 bin km arasında sağlıklı olarak devam edebilir.Kim ne derse desin turbo yada common rail araç yakıtı seçer.Yakıtı aynı yerden,mümkün olmadığı takdirde aynı dağıtımcının başka istasyonundan almakta büyük yarar var.Bazı dağıtımcıların yakıtları gerçekten daha verimlidir.

    8-Mazotunuzda sıksık su çıkıyorsa(mazot filtresinden de anlaşılabilir)o zaman seperatör kullanmak gerekir.Denizciler bunu daha çok kullanır. Eski kamyonlarda da vardı.su ve mazotu ayıran iki cam şişeli bir sistemdir.Mazot deposundan sonra uygun bir boşluga,genelde pompa öncesinde bir yere monte edilebilir.Gerçekten işe yarar.

    9-Bizde hiç bir otomobil servisi enjektor tamiri yaptırmaz.markalara göre 500 YTL den 2.500.00 YTL ye kadar fiyatlarla enjektor değişimi yapılır.Onların derdi satıp takmak ve bir müşteriden en az zamanda en çok para kazanmaktır.Oysa ki özellikle Avrupa araçlarda kullanılan bosh enjektörlerin bir çok modelinin orijinal kit ile tamiri mümkündür ve sonucunda yenisi ile aynı kalite elde edilir.Turbo tamiri de genellikle tamir kiti ile yapılır ve arkasından ayar gerektirir.300-500 YTL aralığındadır genelde Hatta bu sözlediklerimi bir çok otomobil tamircisi bilmediği gibi bilenlerin de işine gelmez,"randıman alınmıyor"diye tu kaka ederler turbo yada enjektör tamirini.

    10-Dizel araç iyice ısıtılırsa performansı artar.Ama dizel aracın tansiyonu hararet saatinden ölçülür.Hararet saati sık sık zıplıyor,ani yükselip alçalıyors termostatı değiştirmek gerekir Hatta bunu rutin hale getirmek faydalıdır.

    11-Dizel araç yoğun trafikte yüksek devirlerde kullanılmamalıdır.Sakin bir sürüş tercih edilmelidir

    12-Otoyol kullanımlarında aracı ani gaz kesmemeye dikkat ederek istediğiniz kadar zorlayabilirsiniz.Özellikle serin yaz akşamlarında tadına doyulmaz bir keyif verir.Sert kullanımlarda dizelin yapısı gereği bir miktar yağ eksiltmesi normaldir.ve 500 km lik bir yolu ortalama 170-180 km ile gitmişseniz menzile vardığınızda yağ çubuğuna bakmanızda ve aracı bir süre rölantide çalıştırmanızda fayda vardır.

    13-Dizel aracın eksozu öyle bir senede filan çürümez.Ama katalitik konvertörü tıkanır.servislerce iptali tavsiye edilmese de değiştirilmesi pahalıdır,yerine iptal susturucusu takılabilir.

    15-Turbo dizel bir araçlar biyodizel yakılmaz.Hiç tavsiye etmem.Seyyar köfteci arabası gibi gitmeye benziyor.Tecrübelerimden yola çıkarak biyodizelin ancak traktör,eski kamyonlar gibi parçası ucuz dizel araçlarda kullanılabileceğini rahatlıkla söyleyebilirim.

    16-Dizel araç satın alacaksanız bunları bilmeyen bir sürücünün kullandığı aracı satın alırken iki kere düşünün derim.İlle de alacaksanız masrafına katlanın,manifoldu söktürün ici ayna gibi tertemiz ise o zaman alın.

    Sonuca geldiğimizde ben bunları yaşadım,öğrendim,hava filtresini kendim değiştiryorum.Bir filtre 15 YTL.Aracımı daha epey uzun bir süre satmayı hiç düşünmüyorum.Her sürüşümde daha fazla tutku ile bağlanıyorum.Sakin kullanırsam,yol uygunsa bir depoyla(60 lt)1200 km yol yapabiliyorum.Süratli ve seri kullanımda 850 km nin altına hiç düşmedim.Araç kendisini 1,5 kere amorti etti. yaptığım toplam km yi söylemiyorum kıskançlar saç baş yolar.

    Ama en keyiflisi rampalarda pahalı otomobilleri sollamak:)

    Savaş Kayan



    Not: Galiba Savaş arkadaş 4 ve 14 rakamlarını sevmiyor :)

    Haluk



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi haluk 23 -- 24 Aralık 2010; 22:52:55 >




  • Bir de benim ülkemizde dizel araçların gelişimine birazcık değinen bir yazım vardı. Onu da buraya ekliyorum.


    quote:


    Orjinalden alıntı: haluk 23

    90'lı yılların sonunda VW grubu o ana kadar ülkemizde satılmakta olan yakıt pompalı turbosuz düz sistem dizel motorlara alternatif olarak pompa meme teknolojili dizel araçlarını pazara sundu. Otomobillerde 1.9 dizel motorda yanılmıyorsam 90 - 110 - 130 bg lik versiyonlar vardı turbo basıncına göre. O döneme kadar böyle bir araç yoktu ülkemizde - hem eski sistem turbosuz araçlar kadar az yakacak ama bir yandan da aynı hacimdeki benzinli araçlar kadar veya bazı durumlarda onlardan da çok daha performanslı olacak. Bu araçlar tahmin edilebileceği üzere gayet yüksek meblağlara satılmasına rağmen yapılan reklamlarında etkisiyle kullanıcılar "Prestijli Alman" araçlarına biniyor olmanın sefasını sürdüler. Fakat bu yeni teknoloji araçlarda bir sıkıntı belirdi bir süre sonra. Ülkemizde o dönemde düşük kükürtlü yakıt, namı diğer EURO DİZEL yakıt diye birşey satılmadığı gibi normal dizel olarak satılan dizelde bile belli bir standart yoktu. Kaçak yakıt, karıştırılmış yakıt, satıcının insafına kalmış yakıt vb türden yakıtlar bu süper teknoloji araçlarin tabiri caizse ". . . . . belledi". Daha garantisi devam etmekte olan araçların sahipleri de hemen servislere koştular ve de aldıkları cevap: " Bu durum bizi bağlamaz zira kalitesiz yakıt almışsınız." oldu. Günümüzde bile enjektör yenileme fiyatları için 3-4000 TL telaffuz edilmekteyken varın siz hesaplayın o zamanki fiyatları. Enjektörleri tıkanan araçlardan ciddi paralar kazandı servisler. Arkası sağlam olanlardan bedelin birazını ödedi ama çoğu kullanıcı bedelin tamamını cebinden karşıladı. Peki bu durum ne zamana kadar devam etti? Bir sonraki enjektör tıkanmasına ve de değişimine kadar. Özel servisler şimdiki gibi yaygın değildi ve de yetkili servislere muhtaçtı araç sahipleri. İkinci kez enjektör değişimine yanaşmak istemeyen araç sahipleri ölmüş eşek parasına - çoğu zaman lanet okuyarak - ellerinden çıkarttılar araçlarını zira bu durumun yinelemesi kaçınılmazdı. Araçların yeni sahipleri bu yaşananlardan habersiz mutlu mesut bir şekilde az yakıp çok kaçan araçlarına binerken eski sahipleri bir daha aynı marka almamaya yemin ettiler. Bu durum 2004 de Total Firması ilk Euro Dizeli getirinceye kadar devam etti ki aynı dönemde PSA-Ford işbirliğiyle geliştirilen 1.4, 1.6, ve 2.0 motorlar da Peugeot-Citroen-Ford araçlarda satışa sunuldu. Peşinden de Opet Ford ve Fiat marka araç satın alanlara yakıt garantisi diye bir garanti sundu bildiğiniz üzere. Birkaç yıl önce de yakıt alımında fiş verilmesi zorunlu olunca daha bir kontrol altına alındı yakıt kalitesi. Artık tüketiciler dizel araçları kalitesiz yakıt veren istasyonları ellerindeki fişlerle tespit edip gerektiğinde mahkemeye verebiliyor.


    Aynı yıllarda Honda ve Toyota gibi Japon firmaları dizel motorlara mesafeli yaklaşmakla birlikte kendileri motor geliştirmek yerine dünyanın (yanılmıyorsam) en büyük dizel motor üreticisi olan Isuzu dan ödünç motor aldılar ve yakıtta belli bir kaliteyi tutturabilen gelişmiş ülkelerde dizel araçlarını satışa sundular. Ülkemizde ise 2006 yılında Honda kendi geliştirdiği 2.2 hacimli dizelini Accord ile, Toyota da gerek 1.4 D4D ve gerekse de 2.0 D4D motorları hem B, hem C, hem de D sınıfı araçlarında satışa sundu. Şimdi sormak lazım:


    Bir tarafta başta VW olmak üzere yeni nesil dizel motorları neredeyse 10 yıldan fazla bir süredir satmakta olan Avrupa araçları, diğer yanda da dizel furyasından pay kapabileceği halde ülkemiz gibi yakıt kalitesinde standart olmayan ülkelerde dizel motorları uzun yıllar satışa sunmayan Japon firmaları.


    ...

    SONUÇ:

    1. VW zamanında bu araçları satarken ciddi kazanç sağladı ve pazar payını büyütmeye devam etti. Yapmış olduğu reklamlarla VW ile tanışmamış ve dolayısıyla da dili yanmamış tüketicileri hedefledi hep. Bunda da çok başarılı oldu. Aynı zamanda bu araçların enjektör ve turbo değişimi gibi külfetli arızalarından da voliyi vurdu. Aracından bıkan kullanıcıların araçlarını çok ucuza satın alan VW bayileri oldu bu durumda ve aracı tekrar çalışır hale getirince durumdan bihaber olan yeni kullanıcılara sağlam fiyatlara tekrar sattı bu araçları bayiler. Tekrardan ciddi paralar döndü bu işlerde. Japon firmaları bunu yapamaz mıydı? Yapmadılar. Çok iyi satan ama problem çıkarabilecek dizel araçlar yerine hibrid araçlara yöneldiler geleceğin fosil yakıtlı araçlarda olmadığını görüp. Gerek Honda Insight, gerekse de Toyota Prius ile ticari olarak bu tür araçları piyasaya sürdüler 90 lı yılların sonunda. Hem de sorun çıkartabilecek elektrik aksamına 10 yıl garanti vererek. Şu an bu araçların gelişmiş versiyonlarını hala satışta. VW gibi firmaların satışlarının çok büyük bir kısmı hala dizel araçlardan oluşuyor ve yıllardır otomobil fuarlarında ve Alman menşeili otomobil dergilerinde hibrid araç prototipleri sundular "biz de bu iş üzerinde çalışıyoruz, Japonlar bu kulvarda yalnız değil." mesajı verircesine. Nihayet yanılmıyorsam bu yıl hibrid araçları satışa sunuldu.


    2. Bir tarafta garanti kapsamındaki araçları bile kullanıcı hatası olmayan bir konuda yalnız bırakan VW ve diğer firmaların yaptığı aşikarken, diğer tarafta 15 -20 yıl önce satılmış araçları bile geri çağırma kapsamında servise davet eden bir mentalite var görebiliyorsanız. Her iki Japon firması da geri çağırdı milyonlarca aracını. Onlar diyemez miydi "bu aracın garantisi bitmiş!" diye. Demediler.



    Bu yazımı Alman otomobilleriyle Japon otomobillerinin birbirine kırdırıldığı bir konuda yazmıştım. Rengimi pek mi belli etmişim ne :)

    Haluk




  • Haluk hocam çok değerli iki yazıyı bizimle paylaşmışsın. Teşekkür ederim kendi adıma.

    Dizel araç kullanmak gerçekten özveri istiyor. Ekonomi ve tork keyfinin yanında alışkanlık haline getirilebilecek bakımlar, araçtan alınan keyfi kat kat arttırıyor.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: joushkun

    Haluk hocam çok değerli iki yazıyı bizimle paylaşmışsın. Teşekkür ederim kendi adıma.

    Dizel araç kullanmak gerçekten özveri istiyor. Ekonomi ve tork keyfinin yanında alışkanlık haline getirilebilecek bakımlar, araçtan alınan keyfi kat kat arttırıyor.



    Teşekkür ederim Coşkun arkadaşım.

    İlk yazıyı taa ne zamandır saklıyordum. O arkadaş bir daha takılmadı galiba foruma. Gerçekten sağlam bilgiler vermiş. Ben de paylaşmaya çalıştım işte.

    Bu arada burası Bravo forumu ama birkaç arkadaş dışında pek aktif değil. Ben de babamın malı gibi yazıp duruyorum. Aslında iyi oluyor zira önceden yazdığım bir yazıyı nereye yazdığımı unutuyorum bir süre sonra. İşin yoksa ara da dur.

    Daha buraya yemek tarifi bile yazacağım günler gelir bu gidişle.


    Senin ESP video su da süperdi. İnsanları ikna edemiyorum bir türlü ESP nin ve de emniyet kemerinin çok önemli olduğuna. Adam araba almış her tarafı havayastıklı, bir de bununla övünüyor ama gelgelelim iş emniyet kemerini takmaya gelince gidip aksesuarcıdan 5 liraya toka alıyor ki kemer ikazı sussun. Sonra ne oluyor, ilk kazada direksiyonun içindeki gizlenmiş boksör aniden ortaya çıkıp yüzünün ortasına okkalı bir yumruğu yerleştiriyor. Hava yumruğu !

    Neyse neyse daha sonra görüşürüz.

    Haluk




  • Önceki yazılarımdan birisi daha. Konu yine aynı. Alman mı döver Japon mu?
    quote:

    Arkadaşlar merhaba.

    40 yaşındayım ve "Alman araçlarının üzerine araç olmadığı savıyla" yetişmiş bir nesil bizimki. Yazları gördüğümüz gurbetçi akrabalarımızın araçları genelde Alman arabasıydı. 90 lı yılların başından neredeyse birkaç yıl önceye kadar hemen hemen tüm sayılarını aldığım Auto Show ve Oto Haber dergilerinin imtiyaz sahibi de Almanlardı ve tüm testlerde öncelikle VW Polo, Golf, Passat ve peşinden de öbür Alman otoları, diğer ülke araçlarına ve de özellikle de Japon Otolarına haddini bildirirdi. Tüm bunlara bir de Doğuş Otonun ayırdığı kallavi reklam bütçesini ekleyince insan ister istemez " gerçekten de Alman araçlarının üzerine araç olmadığını" düşünüyor. Fakat ne zaman ki 20 li yaşlarımın sonunda ilk kez İngiltereye gittim, o zaman Japon otolarının diğerleri kadar tutulduğunu, hatta değerini korumada öne bile geçebildiğini farkettim. Özellikle de sorun çıkartmalarıyla ünlü ingiliz markalarından bıkanların devayı Japon otolarında bulduğunu gördüm. Daha sonralarda 3-4 kez daha bu ülkeye gittim ve de Japon arabalarının sorunsuzluk "reliability" ve de değerini koruma "depreciation" alanlarında diğer ülke markalarından çok daha iyi olduğunu gözlemledim.

    Bizdeki durum ise şöyle özetlenebilir:

    1. Alman araçları bizim yıllardır haşır neşir olduğumuz araçlar ve çok uzun yıllardan beridir ülkemizde satılmaktalar.

    2. Japon araçları 80'li yılların ortalarından beri ülkemizde satılıyor ama çoğu modelin kaliteli bir distribütörle ülkemizde satılması 90'lı yıllarda başladı.

    Bu iki maddedeki Alman avantajına rağmen 90 lı yıllarda ülkemize gelen bu iki ülke araçları arasında bir karşılaştırma yapıldığında "Japon araçlarının açık ara ile daha sorunsuz" olduğuna kanaat getirilecektir. En basit test: Herhangi bir çekiciye "Hangi markalardan ekmek yemekte zorlandıklarını" sorarsanız, direk olarak japon markalarını söyleyeceklerdir.


    İşin bir de "lüks ve prestijli olma" boyutu var ama burada şartlar eşit değil. Ülkemize ithal edilen Japon araçları, Japonların kendi ülkeleri veya Amerikada sattıkları modellerle çok büyük farklılıklar gösteriyor. Biz burada Alman araçlarının neredeyse en lüks modellerini satın alabiliyor, kiralayabiliyor ya da görebiliyorken Japon araçlarının lüks versiyonlarının çok büyük bir kısmını sadece internette ve dergilerde okuduklarımızdan ya da bu araçların satıldığı ülkelerde yaşamış minicik bir azınlıktan duyduklarımızdan öğrenebiliyoruz.


    Sonuç:

    Japonya gibi toprak azlığı yüzünden hammadde fakiri bir ülkenin ürettiği otomobiller, Almanya gibi -Japonyaya göre- hammadde zengini bir ülkenin ürettiği otomobillerden daha uzun ömürlü olmak durumundadır. Tamam Japon araçları da uzun yıllardır Japonya dışında üretilmektedirler ancak ilgili ülkelerde üretim izni koparabilmeleri hiç de kolay olmamıştır ve de karşılarında Toyotanın gaz pedalı krizinde olduğu gibi açık arayan bir sürü yerli üretici durmaktadır. Fakat biraz daha objektif bakıldığında japon araçlarının artık makul fiyatlarla pazarda yer tutunmaya çalışan küçük firmalar değil, sorunsuzluk ve performansı kaliteyle birleştirip aynı sınıftaki Alman araçlarına yakın fiyattan satabildikleri görülebilecektir.

    Sonucun sonucu: Bir tanıdık 2008 1.6 FSI Passat otomatik vites araç aldı 5-6 ay önce 40 küsur bin liraya ve peşinden de henüz ve hala taşınamadıkları bir ev aldıkları için biraz sıkışıklar bu aralar ve de Passat Ankara şehiriçinde kilometrede 400 kuruş gibi bir maliyetle ilerlediğinden araca doğru dürüst binemiyorlar. Geçenlerde sordum "araç nasıl" diye ve de cevap geldi: "Çok memnunuz!" Aracı satıp ev borcunu azaltabilirler ya da halihazırda tamtakır olan eve mobilya kombi vb. şeyler alabilirler ama nasıl işlemişse Doğuş şu "Alman arabası iyidir" klişesini beyinlere, gerisini artık siz düşünün!

    Not: Yazdıklarım tamamen kendi tespitlerimdir. Kimse katılmak durumunda değildir. Fikirlerime katılmayacak arkadaşlarımın da seviyeli bir şekilde yazmasını beklemek en temel hakkımdır :)

    Saygılar.

    Haluk


    Burada aslında konu Alman ve Japon ama benim VW ye ve de distibütörüne çeşitli nedenlerle kızgın olduğum bir ana denk geldi herhalde.


    Haluk




  • Bu yazımda da hangi ülke araçlarının daha çabuk kasa değiştirdiğiyle ilgili döktürmüşüm:


    quote:



    Japon araçlarının (alman araçlarından) daha çabuk kasa değiştirdiği - makyaj gördüğü yıllar eskidendi.

    1. Honda Jazz (yanılmıyorsam) 2001 sonunda piyasaya çıktı, 2008 sonunda kasa değiştirdi.

    2. Honda Civic 1996 da kasa değiştirdikten sonra 2002 de ve de 2007 de kasa değiştirdi.

    3. Honda Accord 2003 yılında kasa değiştirdikten sonra (2006 da bir küçük yüz gerdirmeyle) 2008 yılına kadar idare etti.

    Bu süreler son yıllarda kasa değiştiren Alman araçlarından kısa değil. Hatta Golf ve (belki de Passattan) daha uzun.


    Bu arada Japon araçlarının bizde satılan modellerinin daha kısa sürelerde kasa değiştirdiğini düşünmemizin bence en önemli nedeni Japonların Avrupa ve Amerika için ürettikleri farklı araçların zaman zaman aynı dönemde ya da bir-iki yıl arayla ülkemizde satılması oldu. Birbirleriyle isimleri ve birkaç ana parça dışında neredeyse tamamen farklı olan bu araçlar yüzünden biz onların sık sık makyaj yediğini ya da kasa değiştirdiğini sandık. Kaldı ki konunun açılış mesajında resimlerdeki 5 araçtan 3. sü Avrupa pazarı için değildi. O zaman mesela VW'nin Güney Amerika için ürettiği ve Avrupada satılmamış (ya da 30 yıl önce Avrupa da satılmış ama son döneme kadar G. Amerikada satılan) araçları var. Bu araçları da saymak lazım aynı mantıkla.

    1992 yılından beri Auto Show dergisinin (yurtdışında çeşitli aralıklarla toplam 2 yıl kadar kaldığım süre hariç) tüm sayılarını aldım, okudum, hatmettim. (Auto Showlarım hala duruyor.) Oto Haber dergisinin de çoğu sayısını okudum. Başka alternatifimiz olmadığı için (kaldı ki o dönemlerde alternatif fikrini düşünmemiştim bile) bu dergilerde yazanları doğru kabul ettim. Sonra bir bakıyorsun her yeni çıkan Polo (kendi sınıfından rakiplerine fersah fersah fark attığı için olsa gerek) kendisine sadece büyük abisi Golfü rakip görüyor. Golf her koşulda ve de her zaman sınıfının en iyisi çıkıyor. Passat olmasa D sınıfı öksüz kalıyor, hatta Passat Mercedesin ilgili serisini falan altediyor (forumda konusu geçmişti). Transporter'ın tek rakibi bir sonraki nesil Transporter. Sanki bu firma olmasa bu bahsettiğim sınıflar olmayacak ve diğer üreticiler belli bir hedef kitle olmadan araç üretecekler. Sonra Auto Bild destekli Auto Show dergisinde sinyal lambaları tamponda olan ve bu yüzden park ederken tamponu sürtüp sinyalleri kırıldığı için testlerden düşük puan alan (90 lardaki modeller) Corollaları okudum. Peşinde bir gün Ford Focus denilen (benim de şu anki aracım) araç çıktı ve testlerde süper sonuçlar aldı ama tamponlarında bulunan ve dolayısıyla park ederken kırılan sinyallerinden bahsedilmedi bu dergide. Hatta şu an satılmakta olan PASSATlarda da sinyaller tamponda. Japon aracı olunca şu ya da bu gerekçeyle test birincisi olmasını engelleyecek kadar puan kır, Alman aracı olunca aynı gerekçeleri gözardı et. Bu aklıma gelen en net örnek ve bunun gibi 7-8 tane daha tutarsızlık yakaladım bu süreçte.
    ...

    Son olarak Toyotanın gaz pedalıyla ilgili son dönemde yaşadığı sıkıntıyı gazeteler,"Toyota ve Honda binlerce aracı geri çağırdı, Japonya korktu." diye lanse etti. Hadi problem yaşamakta olan Toyota yı anlarım ama Honda yı ve de Japonyayı bu habere ortak etmenin mantığı ne? "Honda, söz konusu arızanın otomatik camları açıp kapatan düğmeden içeri su girmesine, dolayısıyla bazı durumlarda yangına yol açabildiğini belirtti. Ne büyük problem! Başka firmaların "araç aniden elektriği kestiği için yolda giderken kaskatı kesilen Avrupa araçlarının haberlerini okurken, ne büyük problemmiş Hondanın ki. İşte link

    http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/13633307.asp

    Japonya iç pazarda satılan Japon otolarının özelliklerini okuyunca insan şaşırıyor bu arada. teknoloji, güç, heyecan verici yenilikler falan asıl onlarda. Link vermeme gerek yok zira Japonca. :) Biz de burada en çok satılan aracın ise sadece tek havayastığı olup ABS si bile yok.

    Saygılar.


    Haluk




  • Biliyorum burası Bravo klübü ama eski yazılarımı derli toplu bir yerde tutmam lazım ve de şu an en aktif yazdığım konu bu.


    Pardon.

    Bu da bir arkadaşla yazışmamızla ilgili.

    quote:



    quote:

    Kaan aras

    Yanlış anlamazsanız bir sorum olacak;

    1-Motor 1 milyon yapsa ne olacak 5 milyon yapsa ne olacak?Bu kadar kulanacakmısınız?

    Bir çift de yorum eklemek istiyorum;

    1-Turbosuz,kompressörsüz,verimi ortalamanın üstünde ve yakıt tüketimi ortalamanın altında olmadığı motorlar o kadar km yapmazsa yazık zaten.

    2-Kaldı ki sadece japon motorları değil,dünyadaki diğer ortalama markalarda 500.000leri 700.000leri görüyor artık...



    Yanlış anlamam. :)

    1. İkinci el almayı planladığım 2005-6 model falan bir Accord’un kilometresini dert etmeyeceğim. Sadece kazasız olduğunu bilmem yetecek. Bir aracı genelde 10 yıl kadar kullanırız ailemizde. (Abimin 98 Astrasını 250.000 gibi bir km de geçen hafta sattık. O da benzinliydi, lpg hiç takılmadı ve de "doktordan" olduğu halde şu an ettiği değer kadar daha masraf açtı. Yılda minimum 30.000 yol yapıyorum. 10 yılda o kadar yaparım düz hesap. Kendisine 2010 Toyota Auris 1.6 benzinli, turbosuz ve kompresörsüz 132 bg üreten ve verimi ortalamanın üzerinde ve de yakıt tüketimi ortalamanın altında bir araç aldık.

    Yorumlarla ilgili olarak da:

    1. Bahsettiğim Astra turbosuz, kompresörsüz falan bir araçtı. Sattık da kurtulduk. 150.000 lerden itibaren SORUN ÇIKARMADAN o kadar km yapamayacağı ortaya çıkmıştı aslında. Gelelim verim olayına. Honda S2000 de bulunan 2000 cc motor atmosferik ürettiği 240 bg ile verimi ortalamanın gayet üstünde bir motor. Hatta 10 yıl kadar litre başına en yüksek verim alan motordu yanılmıyorsam sadece birkaç ay önce bir Ferrari motoru zirveyi devraldı. Tüketime gelince, 2002-2006 Honda Civic gerek düz vites gerekse de otomatik vites yakıt tüketiminde ortalamanın gayet altındaydı. Beğenmediğim Auto Show dergisi otomatik Civic'in 6,4 lt yaktığını yazdı. (Ama birkaç yıl sonra çıkarttıkları bir sayıda önceden test ettikleri en az yakan benzinli otomatik aracın adı geçtiğinde başka bir marka-modelin adını yazdılar bir gerekçeyle.) Neyse, sonuç olarak sizin bu yorumunuz "verimi ortalamanın gayet üstünde ve yakıt tüketimi de ortalamanın altında olması kısmıyla" Japon araçlarını, özellikle de Honda yı bağlamıyor. Bu tarife uyan diğer turbosuz ve de kompresörsüz araçlar düşünsün onu.

    2. Bu konudan emin misiniz? İyi araştırma yaptınız mı? Biraz iddialı olmamış mı? Link var mı?


    Peki benim sorularımda sıra:

    1. Bir aracın sorun çıkartmayacağını bilmek kötü bir şey midir? Aldığınız araçları garantisi bitmeden elden çıkartır mısınız? İkinci el araç alır mısınız? Ailenizle birlikte yolda giderken beklemediğiniz bir şekilde bir dağın başında yolda kaldınız mı hiç? Kalmak ister miydiniz? Bazen aracınız size değil de sizin aracınıza hizmet ettiğiniz oldu mu? Böyle bir şey olsun ister miydiniz? Daha güzel, keyifli, önemli, gerekli bir şeye ayırdığınız bir bütçeyi plansız bir şekilde aracınıza harcamak durumunda kaldınız mı hiç? Kalmak ister miydiniz?

    2. Size beklenmedik sorun ve masraf çıkartmayan, rakiplerinin sivrildiği hemen hemen tüm noktaları içinde barındabilen, uzun ömürlü, donanımı gayet yerinde, alırken rakiplerinden daha pahalı olmayan, satarken hiç zorlanmadan ve de minimum zarar ettirecek bir araç alma fikrine nasıl bakarsınız? Böyle bir araç var ve de bu bir Japon aracı ise sırf Japon olduğu için almaz mısınız?

    2. Sizce ortalama bir Türk insanı yukarıdaki soru(ları)ma nasıl cevap verir?

    Saygılar.



    Haluk




  • Nihayet içinde Fiat geçen bir yazım. Işığı görmeye başlamışım herhalde :)
    quote:



    asoz arkadaşım yazdıklarlarınla ilgili birkaç çekincem var:

    1.
    quote:

    Toyota-Hyundai-Kia gibi araçlar kötü araç değiller ama doğru düzgün Alman araçlarıyla da kalite rekabetine girebilecek araçlar değiller, daha yakınından bile geçmiyorlar.


    O zaman doğru düzgün Alman araçlarıyla doğru düzgün Japon araçlarını karşılaştıralım. Ülkemize gelen Japon araçlarının sıradan versiyonlarıyla doğru düzgün Alman araçlarını karşılaştırmak adil olmamış. Lexus, Acura, Infinitidir lüks Japon markaları. Onlara bakalım.

    2.
    quote:

    Eğer 75 yıl öncesinin teknolojisi 4 ileri otomatik şanzumanı hala kullanıyorsan sorunsuz olabilirsin


    Honda da şu an tam otomatikte 5 ileri kullanılıyor. CVT şanzuman da zaten belirli bir vites sayısı yok ama 2002-2008 model Jazzlarda istenirse direksiyondan 7 ileri mod seçilebiliyordu. Tarihe dikkat: 2002, vites sayısına dikkat: 7
    Ayrıca konu vites sayısından açılmışken Alman araçlarında kullanılan vites sistemlerinde birkaç yılda bir vites sayısının artmasının gerekçelerinden birisi de sorun yaşanmış olmasıdır. Kurnaz Almanlar (bu ifadeyi birgün Almanlar için kullanacağım hiç aklıma gelmezdi :) ) bunu tüketicilere "vites sayısındaki artışın daha iyi ve modern bir sistemin göstergesi olduğu" zokasıyla yansıtmışlardır. 6 ileri geliştirdiniz, birkaç yıl sonra 7 ileri geliştiriyorsunuz, şimdi de 8 ileriler geliyor. Şayet bu sistemler çok iyi olmuş olsa zaten bir sonrakini hemen birkaç yıl içinde geliştirmeye ihtiyaç duyulmazdı. Yanılıyor muyum ? (Bu arada gelişim her zaman iyidir ve tabii ki de birşeyler geliştirmek lazım ama birkaç yılda bir yeni bir teknoloji geliştirip eskisini bir daha kullanmıyorsan vardır bir ...luk. )

    VW pumpe duse denilen dizel enjeksiyon sistemini gelistirdiği dönemde Fiat ta common rail dizel enjeksiyon sistemi geliştirdi. 10-12 yıl kadar VW inat etti kendi sisteminin daha iyi olduğunda ve de reklamlarında da aynı iddiaya sahip ifadeler kullandılar. Sonra bir baktık VW bu sistemi bıraktı ve de rakip firmanın geliştirdiği common rail teknolojisine geçti dizel motorda. ( Çok kötü hissederdim benim pumpe duse teknolojili bir dizel aracım olmuş olsaydı. ) Bizlere de böyle klavye başında döktürmek kaldı sonunda.

    Aşağıdaki linkte DSG şanzumanla ilgili yazılar var. Onno Usta bile temkinli yaklaşmış. Hepsini okumak lazım.

    http://forum.donanimhaber.com/m_36678315/mpage_1/key_/tm.htm
    bu da youtube dan bir video

    http://www.youtube.com/watch?v=r5F0H8JWu38


    3.
    quote:

    Honda konusunda da tasarımı güzel araçlar üretiyor ama daha güvenlik hususunu çözebilmiş bir firma değil benim gözümde, bu devirde 4 yıldız alabilmiş bir Civic modeli senin markanın Hotselling modelinse senin yerin bellidir.


    Hocam gündemi birkaç yıl geriden takip ediyorsun galiba. İstersen bir daha bak yıldız olayına.

    Ayrıca şu an ülkemizde satılan VW Polo ile güvenlikten 5 yıldız almış VW Polo arasında adı, tekerlek sayısı ve kapı-pencere sayısı dışında kaç tane ortak nokta bulabileceksin rica ediyorum ona da bak. Bir de bizde satılan Polo ile Jazz ı karşılaştır sonra güvenlik açısından. Donanıma da bakabilirsin.

    4.
    quote:

    Yukarıdakilerin dışında bir de Japon ve Kore araçları var, bunlar dünyada sadece ucuz oldukları için satılan araçlar ama bizim ülkede niyeyse hastaları bile var, benim anlamam mümkün değil nesine hasta oluyorlar.


    Hocam gündemi Japonlarla ilgili olarak 30, Korelilerle ilgili olarak ta 10 yıl falan geriden takip ettiğin anlaşılıyor bu yazdıklarından. Bir de takip ettiğin yabancı yayın ve de programları link vererek yazarsan biz de öğrenmiş oluruz bu yazdıklarının kaynağını. Şayet yurtdışında yaşamışlığın varsa ve bu bilgiyi oradan aldıysan hangi yabancı ülkede ne kadar süre bulunduğunu da yazarsan o da bir fikir verecektir.

    Evet uzakdoğu araçlarının pazara ilk çıkış hikayesi böyledir. Ama çok geçmeden kendilerini kabul ettirmişlerdir pazarda. Şimdi Avrupa veya Amerikan araçlarından ucuz olmayan bir sürü Japon aracı var. Hatta bu yıl en iyi araç olarak Hyundai seçildi Amerikada -ki ben bile şaşırdım. Ucuz olanlar da cüzi bir miktar ucuz. Hele "sadece" ifaden biraz fazla iddialı olmuş.


    5.
    quote:

    Alman markaları bir çok çeşit bağımsız süspansiyon sistemleri kullanırken sen arkalarda hala az parça kullanmak için bağımsız süspansiyon kullanmazsan sorunsuz olabilirsin


    O zaman Alman araçlarında bağımsız süspansiyon kullanmayan modelleri yazarsak ne olacak? Nasıl bir mantıktır bu?


    6.
    quote:

    ürettiğin arabaya yalıtım namına hiçbirşey yapmazsan doğal olarak bozulacak bir parçanda pek yoktur


    Yalıtım malzemesinden bir aracın bozulduğunu da ilk kez duyuyorum. Ayrıca sınıfında Alman araçlarından yalıtım olarak eksiği olmayan araçlar da var Accord, Avensis gibi. Hem bunlar bozulmuyor da. Google da "Honda Accord reliability" ya da "Toyota Avensis reliability" diye aratırsan karşına bir sürü link çıkacak. Sorunsuzluk babında yayınlanmış neredeyse tüm listelere girer bu iki model ve de ikisi de gayet sessiz araçlar.



    7.
    quote:

    motorun vasat performans veren ve turbosuz,kompresorsüz, aşırı beslemesiz yani eski teknoloji bir motorsa tabi ki daha az bozulacaktır... Buna sorunsuzluk mu demek lazım yoksa teknolojiden uzaklık mı demek lazım iyi düşünmeli.


    Bir kere VW grubu da hala 102 bg lik üstelik 8V motoru kullanıyor (namı diğer Hitler motoru). Hatta (yanılmıyorsam) ülkemizdeki VW satışlarının çok büyük bir kısmını bu motor oluşturuyor. 16 sübap bile değil. Ayrıca Japon araçları ellerindeki eski teknolojiyle (!!!) turbolu, kompresörlü, aşırı beslemeli yeni teknoloji Alman motorlarına kafa tutabiliyorsa asıl onları alkışlamak lazım. Hondadaki 1.6 125 bg lik motor çok sağlam bir makinedir. Toyotadaki 1.6 132 bg lik makine daha da performanslı bir makinedir. Honda Accord daki 2.0 156 bg lik makine - sadece 5 ileri oranlı tam otomatik vitesine rağmen - böyle hile-hülleye ihtiyaç duymadan Euro 5 normlarına uyabilen bir makinedir. Honda CR-V deki 2.2 dizel motor dünyada kendi kategorisinde en çok satan ve de en sorunsuz-performanslı makinelerden birisidir.

    Hem olay turbo, aşırı besleme olsaydı yıllardan beri bu alana yatırım yapan SAAB batmazdı.


    Ayrıca kusura bakma ama Japon araçlarına da teknolojiden uzak diyen birisinin teknik bilgisinden şüphe ederim.

    Bak sana birkaç link ekleyeyim teknoloji nasıl olurmuş oku. Hem de sorunsuz. Hem de öyle diğer ülke araçlarının yaptığı gibi 10 - 15 yıldır fuarlarda prototip olara sergilenip nihayet sadece birkaç aydır satışa sunulabilmiş değil.


    1.http://automobiles.honda.com/civic-hybrid/. Burada hem elektrik hem benzinle çalışan hibrid araçlar var. Nihayet diğer ülkeler de geleceğin hibrid araçlarda olduğunu gördü ve de bu alana yatırım yapmaya başladılar 15 yıl kadar geç te olsa.

    2.http://automobiles.honda.com/fcx-clarity/how-fcx-works.aspx Burada dünyanın ilk ve tek hidrojenle çalışan arabası var. Deposundaki hidrojeni dışarıdan aldığı oksijenle tepkimeye sokup güç üretiyor ve de egzostan sadece su çıkıyor. Ayrıca yakıt olarak dünyada en bol olarak bulunan element olan hidrojen kullandığı için ileride petrol gibi bitme endişesi de yok.

    Tekrardan kusuruma bakma ama çoğu ifaden dayanaktan yoksun olduğu için böyle bir cevap yazmak durumunda bıraktın beni.


    Saygılar.

    Haluk



    Amma dolmuşum be!

    Haluk




  • Tabii bu yaptığım alıntılardaki yazıları yazdığım dönemde henüz Bravo test sürüşü yapmamıştım :)

    Burada bir arkadaşla yazışıyoruz:

    quote:


    Orijinalden alıntı: haluk 23

    transylvania arkadaşım dizel olarak çok başarılı modeller var ve de otomatik olarak çok başarılı modeller var. Ancak bu iki özelliği aynı anda barındıran çok başarılı bir model olduğunu sanmıyorum.
    Yazdıklarıma örnek vermek gerekirse;

    1. Dizel olduğu için az yakan ve de performansı fena olmayan bir sürü 1.4-1.6 araç var ama;
    a) ya MM gibi otomatik vitesleri performans açısından sıkıntılı olanlar
    b) ya da DSG gibi çok başarılı olduğu halde garanti bittikten sonra çıkartabileceği sorunların giderilmesinin aracın yarı parasına malolacağı söylenen modeller bunlar. Evet böyle bir aracım yok ve de yazdıklarım forumda okuduklarımdan ibaret ama bizde firmalar garantisi devam eden araçların problemlerine bile yan çizebildiğine göre garanti bitince böyle bir soruna firmaların nasıl yaklaşacakları aşikar.

    2. Otomatik viteste bence açık ara ile en iyi olan Honda var ancak yakıt tüketimi insanı düşündürmüyor değil. Aslında 1.6 otomatik vites olarak çok yaktığını düşünmüyorum ama benzin fiyatı çok yüksek olduğundan göze ve de cebe batıyor.



    Ayrıca şunu da eklemem gerekiyor. Sadece test sürüşü yaptığım ama çevremde kullanıcısı bulunmayan Hyundai i30 ve Kia Ceed modelleri hem dizel hem de sorun çıkartmayacağını düşündüğüm tam otomatik vitesi aynı anda sunuyor. Bu araçların tek sıkıntısının dizel olmalarına rağmen hiç de az olmayan yakıt tüketimleri (ymiş, forumlarda okudum). İstersen sen de bir araştırma yap ve de içine sinerse ve de boyuna uyarsa satın al.


    Benim dizel motorlarla ilgili bir başka çekincem de -her ne kadar firmalar bu alanlarda gelişme sağlamış olsalar da - bu motorlar yakıt tüketiminde sağladıkları gıdım gıdım faydayı turbo ya da daha da önemlisi enjektör değişiminde bizlerden fazlasıyla talep etmeleri. Son dönemde bir de dizellerdeki DPF isimli partikül filtre değişiminin de 3-4 bin TL tutabildiği söyleniyor. Tüm bunlara bir de dizel aracı çalıştırma ve de durdurma esnasındaki merasim, şehir içinde dizel aracın gürültüsü, ve de dizel araçların yakıt hassasiyetleri eklenince dizele mesafeli yaklaşmamak işten bile değil. Kaldı ki sen de yılda 10-12 bin km yapacak mışsın, ki bence bu bile benzinli otomatik ve hatta direk olarak model de yazayım, Civic almak için yeter.


    Burada senin için önemli kriter yakıt tüketimi mi yoksa otomatik vites mi buna sen karar vereceksin.

    Yukarıda yazdığım kriterlerin aksini savunan arkadaşlar da olacaktır şüphesiz ancak bunlar benim görüşlerim ve de özellikle VW araçları olan tanıdıklarımın zaman içinde çektikleri sıkıntıları düşündükçe DSG olayına hala temkinli yaklaşıyorum. Ne zaman ki VW grubu bu şanzumana sağlam bir garanti verir (galiba Amerikada 10 yılmış-forumda okumuştum) o zaman almayı ve de tanıdıklarıma aldırmayı düşünebilirim. Bu fikrime katılmayacak arkadaşlardan ricam bana pm ile ulaşmalarıdır.


    Kolay gelsin.

    Haluk


    Dizel alırsam Ceed alırım demişim o zamanlar.

    Dedim ya Bravoyu test edene kadar böyleydi gerçekten.


    Haluk




  • Bu da dizel partikül filtresi ile ilgili güzel bir yazı:

    quote:

    Orjinalden alıntı: yalkinh

    Sn. forum sakinleri partikül filtresi konusu ile ilgili bütün yazılanları dikkatle okudum ve bazı ilaveler yapmak isterim..Öncelikle binek araçlarında dizel motoru tercih edip te yılda 50.000 km nin altında yol yapan kişilere güzel türkçemizin bir deyimi ile cevap vermek isterim.. 'Dağda gezen kurdu görür'

    Partikül filtreleri otomotiv sektörünün ağır vasıta dalında 2006 yılı itibariyle kullanılmaya başlamıştır.Bu kullanıma sebep ise 12000 cc civarı hemisferik dizaynlı ağır dizel makinelerin euro 4 normunu karşılama gerekliliği idi.2006 ve sonrasında üretilen MAN TGA serisi Mercedes axor ve actros serisi ile Iveco eurotrakker 450 serisinde ADblue destekli rejenerasyon sistemleri seri üretimdir.Euro 4 normu mevcut küçük hacimleri ile binek dizelleri çok fazla etkilemesede euro 5 normunun şartları açıklandığında zaten altyapısı hazır olan sistem acil olarak binek dizellerine de uygulamaya alındı.Üreticiler zaten 4 sene önce euro 5 normunu minik dizellerde ilave önlem almadan karşılayamayacaklarını biliyorlardı.Uzun yıllar görev yaptığım azerbaycanda çalıştığım firmada Man,mercedes ve İveco markaları altında 448 adet kamyon vardı ve bu araçların tamamı partikül filtreli ADblue sisteme sahiptiler.

    Şimdi gelelim forumda yer alan korkulara ve cevaplarına...

    1) partikül filtresini iptal etmek gayet gereksiz bir işlemdir çünkü yakıt hava karışımını ayarlayan EDC sistemi partikül filtresinden sadece data alıyor ama bu datayı kalibrasyonda kullanmıyor..(şu ana kadar böyle ama bir yazılım ile değiştireceklerdir mutlaka bunu,çünkü otomotiv sektöründe asıl kar servis ve yedek parçadan geçer bu sebeple üreticilerin tek amacı çaktırmadan tamamen servis bağımlı araç yaratmak,ama bunu satışları düşürmeden yapmak gibi zor bir denklem var önlerinde)

    2) ADblue sıvısı olmadan binlerce km boyunca çalışan ve herhafta OBD II cihazı ile diagnosları alınan 448 adet kamyonun hiçbirisinde gösterge panelinde yanan ışık dışında sorun algılanmadı..ne yakıt tüketimleri arttı nede motorlara bir şey oldu...Bu kayıtları her ay sonunda Iveco ve Man firmasına göndererek yorum alıyorduk.(azerbaycan çok geri bir pazar olduğu için Man ve Iveco yaptığımız toplantılar sonucunda bize fabrika desteği veriyordu)
    Azerbaycan pazarını bırakın şu anda türkiyede kaç benzin istasyonunda ADblue urea satılıyor merak ediyorum.

    3)Kurumsal tüketicilerle sorun yaşamak daha riskli olduğu için minik dizel piyasasındaki araçları yazılımlar ve komponentler ile daha bağımlı hale getirmek ise üreticilerin rüyalarını süsleyen bir gerçek olup bu iş daha da ileriye gidecektir merak etmeyiniz.

    4)yazının en başında belirttiğim gibi yılda ortalama 50000km altında yol yapan insanlar için dizel motorlu binek otomobil ,ilk satınalma maliyeti ve servis bedellerinin yüksekliği sebebi ile asla uygun değildir. Bankacınıza rakamları verin sizi ikna edecektir..(bir aralar bmw 320d ile 320i aynı rakama satılmışlardı bu iyi bir fırsat idi ama çok kısa sürede bitti )

    5)Finansal kiralama yöntemi ile alınan araç filoları bu örneklemenin dışında kalırlar biz burada bireysel kullanımdan bahsediyoruz.

    6) Önümüzdeki 15 yıl içerisinde çevre yasalarının zorlamaları karşısında Benzinli motorlarda beygir güçleri düşecek ve motor hacimleri iyice daralarak belkide 2000 cc motor üretimi bile sona doğru yaklaşacaktır.zaten downsizing ile iyi tork değerleri ve güçler alınırken büyük hacimler mercek altına girecektir.

    7)dizel motorlarda ise kullandığı yakıtın mevcut kondisyonu itibariyle durum dahada karışıklaşarak inanılmaz işletim sistemleri devreye girecek belkide yakıtın dizaynı sorgulanacaktır.

    8)Sonuç olarak gelecek dizel motorlarda gösterilmeye çalışılıyor gibime geliyor ama mühendis mantığı ile çevre etkilerini bir araya getiren bir denklem kurarsanız şahsi fikrimce dizeller benzinli motorlara göre daha erken bu dünyadan göçüp giderek yerini hibrit teknolojilere bırakacak gibi duruyor...

    9) Bu kadar kafa ütülemeye yahu sen ne kullanıyorsun derseniz .Ben 2004 yılı imalatı henüz 70000 km de fabrika çıkışlı bir megane II dynamic kullanıyorum ve konforu açısından gayet memnunum .Şehir dışı tüketimi 6.8 ile 7.2 arası değişiyor ve asla dizel otomobil almayı düşünmüyorum..

    Selamlar saygılar..


    Bu yazıyı ilk okuduğumda dpf li bir dizel araç almam herhalde demiştim.

    Benim Bravoda da var bu dpf den. Biliyordum ama aldım :)

    Haluk




  • Bravo almayı düşünen bir kaç kişiye mesaj attım forumdan ama bana dönen olmadı. Niyeti ciddi olanlar lütfen pm atsın önümüzdeki hafta sonu kesin alıyorum arabayı... :)
  • 
Sayfa: önceki 6162636465
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.