Şimdi Ara

Ülke Ülke Film Önerileri (Çoğunlukla Bağımsız ve Az Bilinen Filmler) (4. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
119
Cevap
42
Favori
18.807
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
2 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 23456
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  •  Ülke Ülke Film Önerileri (Çoğunlukla Bağımsız ve Az Bilinen Filmler)

    Help - (2011) - İsveç
    http://www.imdb.com/title/tt1376717/

    Göçmen çocuklar, tezgah kurup gözlerine kestirdikleri İsveçli çocuklara musallat oluyorlar. Filmdeki İsveçli çocukların bu kadar pasif olmaları sinir etti beni, filmin içine girip müdahale edesim geldi :D Çok değişik, seyir zevki yüksek bir film olmuş. Ruben Östlund İsveç'in son dönem önemli
    yönetmenlerinden. De ofrivilliga (2008) da çok iyi filmdir. Turist filmi var yeni çektiği şimdi onu bekliyorum.

    Alexandra's Project (2003) - Avustralya
     Ülke Ülke Film Önerileri (Çoğunlukla Bağımsız ve Az Bilinen Filmler)

    http://www.imdb.com/title/tt0338706/

    Rahatsız edici bir psikolojik gerilim filmi. Yönetmenin bir diğer filmini bilen bilir zaten Bad Boy Bubby (1993). Belki üstü biraz daha kapalı ama hemen hemen aynı rahatsız edicilik bu filmde de var. Genel olarak bakıldığında çok anlamlı bir konu çok radikal ve çarpıcı bir biçimde işlenmiş. Seyir zevki bozulmasın diye, konudan bahsetmeyeceğim. Filmden Michael Haneke'nin tarzına yakın bir tat almak mümkün.

     Ülke Ülke Film Önerileri (Çoğunlukla Bağımsız ve Az Bilinen Filmler)

    http://www.imdb.com/title/tt1787127/
    The Forgiveness of Blood (2011)

    Arnavutluk'ta geçen, kan davası üzerine bir film. Kan davasının tarafları yalnızca maktül ve katil olmuyor. Ölenin akrabaları ve öldürenin ailesi de bu davanın tarafları oluyor. Devletin kanunundan çok toplumun kanununun yani törenin sözünün geçtiği yerde, özgürlüğü kısıtlanan ve her an tehditle yaşayan ailenin bireyleri oluyor. Bu işin çağı mağı yok hakikaten, yüz yıl da geçse bu zihniyete sahip insanlar, kan davası denen saçmalığı sürdürecekler. Filmde ne gereksiz duygusallık ne de gerçek dışılık var, seyirciyi kapmaya çalışan bir senaryo da yok. Gayet beğenerek izledim. Bu dava olgusunun doğrudan eleştirisi yok gibi görünebilir ama ailenin çocuklarının normal hayattan mahrum bırakılmasının ve hayatlarının yok pahasına tehdit altında bulunmasının gösterilmesi asıl eleştiridir zaten. Yönetmen Joshua Marston aslen Amerikalıdır ama kendini gelişmemiş ülkelerdeki sorunları anlatmaya adamış olmalı. Daha önceden izlediğim filmi Maria Full of Grace (2004) de Kolombiya'da uyuşturucu kuryeliği yapmak zorunda kalan zerafet dolu Maria'nın yaşadıklarıyla ilgiliydi.


    Press İngilizcede hem baskı hem de basın anlamına geliyor. Film için çok yerinde bir başlık olmuş. 1992'de yayın hayatına başlamış 1994'te de mahkeme kararıyla kapatılmış Özgür Gündem gazetesinin yaşadığı zorluklar anlatılıyor. Gazetenin çıktığı yer sanırım Diyarbakır ama Türkiye genelinde yayımlanmış. Gazeteciler, arkadaşlarının öldürülmelerine, aldıkları tehditlere, sürekli bürolarının basılmalarına rağmen yayın hayatına devam etmişler. Filmde yaşanılan şeylerden kendi adıma çok utandım. Filmin amatörce çıkacağını düşünüyordum ama yönetmen Sedat Yılmaz şaşırttı beni. Çok iyi bir film olmuş.

    Raye makhfi - Gizli Oy (2001) - İran
     Ülke Ülke Film Önerileri (Çoğunlukla Bağımsız ve Az Bilinen Filmler)

    http://www.imdb.com/title/tt0290823/

    İranlı yönetmenlerin ciddi bir meseleyi, filmdeki karakterleri o meseleyi oluşturan birer parça olarak göstererek anlatmaları çok iyi oluyor. Bu filmde de İran'ın demokrasi kültürünü izliyoruz. Bir adaya oy toplaması için bir kadın memur gönderiliyor. Bu kadın memur vasıtasıyla da, onun karşılaştığı karakterler üzerinden, İran'ın siyasi, demokratik ve toplumsal kültüründeki çarpıklıkların eleştirisini izliyoruz. Diğer İran filmlerinde olduğu gibi, bu filmde de azimli kadın karakter kendi başına çözebileceğini sandığı sorunlar etrafında bir daire çiziyor. 12'sinde evlenebilir ama oy veremez mi? gibi çarpıcı bir repliğin olduğu, insanı düşünmeye iten sahnelerin olduğu iyi bir film. Özellikle kırmızı ışık sahnesi kafamı çok kurcalamıştı.

    Karanlıkta Uyananlar (1964) - Ertem Göreç
     Ülke Ülke Film Önerileri (Çoğunlukla Bağımsız ve Az Bilinen Filmler)

    http://www.imdb.com/title/tt0279168/

    Bir boya fabrikası, piyasada atılımlar yapmaya çalışmaktadır. Yönetim katında fabrika sahibinden habersiz bir takım kararlar alınmaktadır. Fabrika sahibinin oğlu da, fabrika çalışanlarıyla meyhanede içen, onlarla sıkı fıkı olan biridir. Son günlerde, birkaç işçinin işten çıkartılması nedeniyle işçiler ve yönetim arasında gerginlik yaşanmaktadır. İşçiler haklarıyla ilgili olarak yeni yeni uyanmaktadırlar fakat olaylar farklı yönde gelişir. Türk sinemasında işçilerin sendikal haklarıyla ilgili, fabrika sahiplerinin arkada çevirdikleri dümenleri gösteren bir film izlemeyi hiç ummazdım. Lâf biraz daha da esirgenmeyebilirdi ama o yıllardaki siyasi koşulları düşündüğümüzde böyle bir filmin çekilebilmiş olması bile iyi bir hamledir. Tabii, bence film daha sonraki yıllarda gelişen eylemleri de tetiklemiş olabilir. Türk sinema tarihi açısından oldukça önemli bir yapım olduğunu düşünüyorum. İtalyan yeni gerçekçiliği çizgisine çok yakın tarz olarak. Oyunculuklar da iyi. Senaryo Vedat Türkali'ye ait.

    Blind - Körlük (2014) - Norveç
     Ülke Ülke Film Önerileri (Çoğunlukla Bağımsız ve Az Bilinen Filmler)

    http://www.imdb.com/title/tt2616810/

    Sonradan kör olan evli bir kadının dünyasına, çevresinde duyduğu sesler ve bu sesler arasında kurduğu bağıntıyla oluşturduğu hayali hayat hikayeleri yön verir. Kadın aynı zamanda yazardır ve kafasında canlandırdığı karakterleri, kendi içinde bulunduğu duruma koşut şekilde öyküsüne yerleştirmiştir. Karakterler kendi evliliği üzerindeki endişe ve korkuları da taşımaktadır aslında. Farklı, özgün bir kuzey filmi, izleyenler bu yazdıklarımdan farklı çıkarımlarda da bulunabilirler.

    Susa (2010) - Gürcistan
     Ülke Ülke Film Önerileri (Çoğunlukla Bağımsız ve Az Bilinen Filmler)

    http://www.imdb.com/title/tt1594555/

    Babası uzakta olan bir çocuğun annesiyle birlikte tek başlarına verdikleri hayat mücadelesi anlatılıyor. Küçük çocuğun omzundaki yük, geri kalmış bir ülkenin pislikleriyle uğraşması, babasının onlara geri döneceğine bel bağlaması ve umutlanması olması gerektiği gibi anlatılmış. Kamera sanki film boyunca konuşmayan ama çocuğun yanında bulunup, onun yaşadığı zorluklara tanıklık eden ayrı bir karakter gibi.

    Pelle erobreren (1987) - Danimarka
     Ülke Ülke Film Önerileri (Çoğunlukla Bağımsız ve Az Bilinen Filmler)

    http://www.imdb.com/title/tt0093713/

    Filmin konusu 19. yüzyılın sonlarında geçiyor. İsveç'ten, Danimarka'ya iş bulup daha iyi bir hayat yaşamak için göçen yaşlı bir adamla oğlu, bir çiftlikte kötü şartlar altında çalışmaya başlıyorlar. Çocukla adamın çiftlikte geçirdiği zor günleri, uyum sağlama sorunlarını ve ne umduk ne bulduk düşüncesini işliyor film. O zamanlar, çalışanlar neredeyse çiftlik sahiplerinin köleleri olarak görülüyor. Ara sıra peyda olan din konusu ve sistem yergisinin çok net olmaması biraz rahatsız edici. Süresi uzun ama kendini izletiyor.

    Sostiene Pereira - Pereira Diyor ki (1995)
     Ülke Ülke Film Önerileri (Çoğunlukla Bağımsız ve Az Bilinen Filmler)

    http://www.imdb.com/title/tt0115479/

    1938, Portekiz. İspanya İç Savaş'ı sürmekte, Franco'nun ve diğer diktatörlerin faşizmi filizlenmekte, büyümektedir. Filmin baş karakteri Pereira ise, editörlüğünü yaptığı dergi için yanına, ünlü edebiyatçıların ölümleri hakkında, yazı yazacak bir asistan aramakta ve ölüm hakkında düşünmektedir sürekli. Kalabalıkların arasında kafası düşüncelerle dolu olarak geçen Pereira'nın, yanına alacağı gencin onun üzerindeki etkisinden sonra, fikir dünyası tepetaklak olacaktır. Bugüne değin politik düşünmekten kendini soyutlamış olan Pereira dünya işlerinin nasıl yürüdüğü konusunda farklı düşüncelerde bulacaktır kendini. Bir gazetecinin görevi ne olmalıdır diye de sordurtan, keyifle izlenebilecek, çok anlamlı bir film.

     Ülke Ülke Film Önerileri (Çoğunlukla Bağımsız ve Az Bilinen Filmler)

    La demora - Gecikme (2012) - Uruguay
    http://www.imdb.com/title/tt1666318/

    Tek başına, üç çocuğuna ve alzheimar başlangıcı olan babasına bakmaya çalışan kadının, babasını huzur evine yerleştirme kararını almasının ardından yaşadığı sıkıntı gösteriliyor. Yoksulluk insanlara nasıl kararlar verdirtebiliyor ve filmin adına uygun şekilde bir gecikme ne kadar sürebilir? Anlamlı, güzel bir film.

     Ülke Ülke Film Önerileri (Çoğunlukla Bağımsız ve Az Bilinen Filmler)

    Lichter - Uzak Işıklar (2003) - Almanya
    http://www.imdb.com/title/tt0351238/

    Daha çok göçmenlerle alakalı diyebileceğimiz, çoklu karakter hikayelerine yer veren çok iyi bir dram filmi. Tabii sadece Ukrayna'dan Almanya'ya göçtüklerini sanan mültecilerin hayal kırıklıklarına yer vermiyor film. Filmdeki her karakterin bir sükût-u hayali var.





    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Meursault. -- 13 Ağustos 2015; 0:36:02 >




  • Oneriler icin tesekkurler. Trier ve Haneke gibi adamlar filmlerinde tamamen duygulara yukleniyorlar bu yuzden filmleri bayagi etkileyici oluyor ama Haneke nin tarzi bana cok soguk geldi, arada bir filmlerini izlemeye devam etsem de(yakin zamanda Amour'u izleyecem) Trier'i daha cok sevdim diyebilirim.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Mr.Pacino -- 1 Aralık 2014; 1:35:28 >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Mr.Pacino

    Oneriler icin tesekkurler. Trier ve Haneke gibi adamlar filmlerinde tamamen duygulara yukleniyorlar bu yuzden filmleri bayagi etkileyici oluyor ama Haneke nin tarzi bana cok soguk geldi, arada bir filmlerini izlemeye devam etsem de(yakin zamanda Amour'u izleyecem) Trier'i daha cok sevdim diyebilirim.

    http://www.imdb.com/title/tt0216625/

    İzlemediysen bu filmini özellikle öneririm.
  • Mr.Pacino kullanıcısına yanıt
    Öyle ya, bu yönetmenler sinemanın gerçekte ne olduğunu bildiklerinden, duyguları ortaya çıkarmaya yönelik çarpıcı filmler yapıyorlar. Haneke'nin duyguları en çok ortaya çıkaran filmi Amour'dur,bana göre, o filmden çok etkilenmiştim. Ama onun dışında tabii 'modern hayatın tükenmiş insanları' olarak bizleri en iyi ve en çarpıcı şekilde kameraya aldığı filmi de Der siebente Kontinent'tir. Tabii bu filmden etkilenmek için daha çok filmdeki insanların ruh hâlinde olmak gerekir. Bir insan izleyiciyi, avcunda eziveren nasıl böyle bir film çekebilir, şaşırmıştım doğrusu. Haneke soğuktur ama onun da tarzı bu ama Amour'da o kadar da soğuk değildir onu söyleyeyim.
    Trier'in de duyguları en çok ortaya çıkaran filmi bana göre Breaking the Waves'tir.
  • elinize sağlık
  • Miss Violence (2013) - Yunanistan
     Ülke Ülke Film Önerileri (Çoğunlukla Bağımsız ve Az Bilinen Filmler)

    http://www.imdb.com/title/tt3078242/

    Kynodontas (Dogtooth) filmi ayarında, sarsıcı bir film. Yine toplumdan yalıtılmış bir ailenin içine giriyoruz ama toplumdan tam olarak kopmamışlar. Tabii film başlangıçtaki sırrı çözmeye çalışırken, aile bireyleri üzerinden edindiğimiz bilgiler ile gelişen durum ve olaylar bizi şaşkınlığa uğratıyor. Düğüm açıldıkça ailenin şifreleri de çözülüyor. Acaba, yönetmen, filmdeki yaşanılan sarsıcı olayları ve psikopat bireyi, Yunanistan'ın geçirdiği derin mali krizle ilişkilendirmek istemiş midir, diye merak etmedim değil. Rahatsız edici bir film, ona göre izleyin. Ben çok başarılı buldum.

    Idiot - Budala (2003) - Rusya
     Ülke Ülke Film Önerileri (Çoğunlukla Bağımsız ve Az Bilinen Filmler)

    http://www.imdb.com/title/tt0366028/

    Dostoyevski'nin Budala adlı eserini on bölüm hâlinde mini seri şeklinde kameraya almışlar. Saf bir yapısı olan Prens Mişkin'in, tedavi olduğu İsviçre'den, memleketi Rusya'ya dönmesinden sonra, kendini hiç tanımadığı bir dünyanın içinde bulmasını ve saflığından ötürü yara almasını anlatıyor bu on bölümlük mini seri. İlk iki bölümü diyaloglardan ötürü çok beğendim ama daha sonraki bölümlerde, hikayenin gidişatından, hikayede vücut bulan hayat tarzından ve karakterlerin yapılarından pek hoşlanmadım. Yine de iyi film, özellikle meraklıları çok keyif alacaklardır. 7.5'tan 8

    Bé omid é didar - Hoşçakal (2011) - İran
     Ülke Ülke Film Önerileri (Çoğunlukla Bağımsız ve Az Bilinen Filmler)

    http://www.imdb.com/title/tt1926992/

    Karamsar bir politik film. Kocasıyla birlikte İran'dan yurt dışına çıkmayı planlayan kadının, içinde bulunduğu durumla birlikte yaşadığı ikilem gösteriliyor. Sürekli su kaçıran kaplumbağa akvaryumu düşündürücüydü. Akvaryumu ülke/vatan, durmadan sızan suyu da yaşama hakkı diye varsaydım, böylece kadının içinde bulunduğu durumu da anlayabiliriz. Suyu azaldıkça akvaryuma su mu eklenmeli yoksa akvaryum mu değiştirilmeli diye de soruyor insan. Ayrıca film, tek başına mücadele etmeye çalışan İranlı bir kadının da anlatımıdır.


    Vitus (2006) - İsviçre
    Üstün zekalı küçük Vitus'u izliyoruz. Ana-baba her şeyin doğrusunu bilir normalde ama çocukları üstün zekalı olunca, onu yetiştirmek için yeterli inisiyatifi alamıyorlar. Güzel işlenmiş, ailece de izlenebilecek bir film. Çocuklarını çok zorlayan anne babalar da izleyebilir.

    Soredemo boku wa yattenai - Ben Yapmadım (2006) - Japonya
     Ülke Ülke Film Önerileri (Çoğunlukla Bağımsız ve Az Bilinen Filmler)

    http://www.imdb.com/title/tt0794350/

    Adalet sistemi, mahkemeler ne için vardır bunu gösteren bir film. Ortada çok ciddi kanıtlar yoksa bir kimsenin suçlu olup olmadığı gibi çok mühim bir kararı kim verebilir ki? Hele de sanık suçsuz olduğunda diretiyorsa. Güya da "Suçu ispatlanana kadar herkes masumdur" lâfı sürekli ağızlardadır. Adalet sistemlerinin evrensel bir şekilde, yeri geldiğinde pek de adil olarak işlemeyişlerini gösteriyor film. Tabii, sistemin bu şekilde yanlış ilerlemesine, ne yazık ki öncelikli olarak emniyet teşkilatı ve savcılar sebep olabiliyorlar. Yaşadığımız hukuk devletlerinde kime güveneceğiz, haklıyla haksızın ayrımını kime teslim edeceğiz bu hiç açık değil. Hele günümüzde suçluyla suçsuz öylesine birbirine karışmış durumda ki. Mahkeme filmlerini sevenlere de öneririm. Sağlam bir Japon filmi.

    Syn Babilonu - Babil'in Oğlu (2009) - Irak
     Ülke Ülke Film Önerileri (Çoğunlukla Bağımsız ve Az Bilinen Filmler)

    http://www.imdb.com/title/tt1415290/

    Irak'ta Saddam'ın devrilmesinden sonraki dönemde geçiyor. Torunuyla birlikte, tutuklanan oğlunu bulmak için yollara düşen yaşlı kadının arayışını izliyoruz. Irak'ın durumu içler acısı tabii. Irak'ta insanlığın öldüğü dönemi ele alan gayet iyi bir yapım. Lâkin Saddam'ın devrilmesiyle ne değişti. Orada yaşayan insanların hâlâ ne yarını ne bugünü var.


    Café Transit (2005) - İran
    Kocası öldükten sonra, töre gereği kocasının kardeşiyle evlendirilmek istenen kadın, bu töreye ayak direyip, eşinden kalan sınırdaki restoranın işletmesini devralıyor. Maddi açıdan bağımsız kalıp, kendi ayaklarının üstünde durmaya çalışıyor. Restoranı işletirken dünyanın farklı yerlerinden gelen insanlarla tanışıyor. İran'da bir kadının nasıl kapana sıkıştığını gösteren güzel bir film. Jafar Panahi'nin de parmağı var filmde. İran sinemasını sevenlere tavsiye ederim.

    Joze to tora to sakana tachi (2003) - Japonya
     Ülke Ülke Film Önerileri (Çoğunlukla Bağımsız ve Az Bilinen Filmler)

    http://www.imdb.com/title/tt0416881/

    İkinci yarısından sonra istediğim gibi gitmedi ve birkaç sahnesi gereksizdi ama birbirlerini tanımayan insanların, birbirlerinin hayatlarına dahil olmalarından sonra duygusal anlamda nasıl değiştiklerini göstermesi bakımından hoşuma gitti.


    Fahrenheit 451 (1966)
    Cehalet mutluluktur.
    Film de bu sözü karşılıyor. Devlet güya halk mutlu olsun diye; romanlar insanların düşünce ve duygu dünyasını alt üst ediyor diye evlerde kitap bulundurulmasını, kitap okunmasını yasaklıyor. Kitaplar yasak olunca da millet evinde televizyonla beynini zehirliyor. Zaten devlet dediğin şey halkın bilmesini, öğrenmesini istemez. Halk cahil bırakılır, bu sayede insanlar daha rahat yönetilir. Çünkü yönetime karışan eden olmaz. Neyse filmin politik tarafı daha az olsa da bu çıkarımları da yapmak mümkün. Zaten filmin geneline bakınca devlet kurumu da eleştiriliyor denilebilir. Bayağı şey yazılır ama filmler yazılmak için değil izlenmek içindir :D İzleyiniz efendim.
    Filmin anlattıkları daha güçlü bir zemine oturtabilirdi. Zira birkaç şey havada kaldı ama bu filmin anlattıklarının önüne geçmiyor. İzlenmesi gereken derin ve önemli bir film.

    Neden Tarkovski Olamıyorum (2014) - Murat Düzgünoğlu
     Ülke Ülke Film Önerileri (Çoğunlukla Bağımsız ve Az Bilinen Filmler)

    http://www.imdb.com/title/tt4327184/

    Televizyon için film çeken Bahadır, bunun ardından çekeceği ilk uzun metrajlı filmi için senaryosunu hazırlamıştır ama bir sorun vardır ki, filmiyle ilgilenen yapımcı bulamamaktadır. Hayallerinde hatta rüyalarında sürekli istediği filmi çekebilen Bahadır, gerçek hayatta bu hayalini gerçekleştirmek için umutsuz bir çaba içine girer. Filmdeki yönetmen karakteri, sanata daha dönük, tamamen kendi istediği tarzda film çekmek istiyor. Ama ülkemizde onun çektiği filme ne yer var ne o filmleri talep edebilecek hatırı sayılır bir kitle. İşte burada sinemacıların karşılaştığı esas soruna yer veriliyor. Maalesef ülkemizde sanat halk içindir anlayışı egemen olduğundan, filmler taleplere göre arz ediliyor. Halk, hangi filme parasını kıyarsa, o tarz bir film çekiliyor. Bu yüzden de yönetmenler ancak rüyalarını süsleyebilen o güzelim karelerini film hâline dönüştüremiyorlar. Oldukça beğendiğim bir film oldu.


    Çok güzel bir İran filmi. Arkadaşımın Evi Nerede filmini sevenler bunu da sever. Hayatını değiştirecek olan sınavına yetişmeye çalışan ama küçük kardeşine de bakması gereken Hayat'ın koşuşturmacasını işliyor film.


    Ôdishon (1999) - Japonya
    Sıradan bir gerilim ya da korku filmi değil. Normal bir hayat süren ve karısı yıllar önce ölmüş bir adamın yeniden evlenmek istemesinin ardından gelişen beklenmedik durumlar filmin senaryosunu oluşturuyor. Sıradan bir korku-gerilim filmi olmamasını sağlayan şey, filmdeki psikopat bireyin psikolojik analizinin yapılıyor olması ve yalnızca gerilim içeren sahneler yerine gündelik ya da seyirciye duygu geçiren sahneler de içermesi. Üstelik rüya sahneleriyle birlikte çok da başarılı bir kurgusu olduğu söylenebilir. Muhakkak izlenmesi gereken bir yapıt.

    Gunki hatameku motoni (1972) - Japonya
     Ülke Ülke Film Önerileri (Çoğunlukla Bağımsız ve Az Bilinen Filmler)

    http://www.imdb.com/title/tt0289782/

    Bir kadın, kocasının savaşta, idam edilerek mi yoksa cephede mi öldüğü hakkında yetkililerden yıllarca bilgi alamıyor ancak pes etmiyor. Kocasının nasıl öldüğünü bulmak için en son çare olarak savaştan sağ dönmüş insanlara tek tek gidip, onlardan kocasının akıbetini öğrenmeye çalışıyor. Geçmişe dönüşlerde savaşın insanı nasıl aciz kıldığı ya da nasıl vahşileştirdiği ustaca gösteriliyor. Milliyetçilik duygularıyla kuşatılmış insanlar neden öldü(rüldü), bununla ne elde edildi gibi soruları da filmden çıkarmak mümkün. Gerçekten de insanlar, insanlık dışı bu hâlleri yaşamak zorundalar mıdır, hangi ideoloji hangi düşünce, hangi hırs bir insan hayatının önüne geçebilir? İnsan ne için ölmek ve öldürmek zorundadır? En iyi savaş karşıtı filmlerden biri bence. Tavsiye ederim.

    Cure (1997) - Japonya - Kiyoshi Kurosawa
     Ülke Ülke Film Önerileri (Çoğunlukla Bağımsız ve Az Bilinen Filmler)

    http://www.imdb.com/title/tt0123948/

    Katil-dedektif hikayesi ama alışılmışın dışında, belli bir felsefenin üzerine oturmuş, pek de öyle sırf izlemelik olmayan bir film Cure. İzledikten sonra, filme genel olarak bakınca ne kadar derin bir anlatımının olduğunu görüyorsunuz. "Kimsin sen?"
    Arana kişi katil değildir ama insanları öldürmeye teşvik eder, onları azmettirir. Bir çeşit psikolojik telkin uygular. Fakat bunu da kişilerin iç dünyalarına yönelerek, onlara kimliklerini sorgulatarak bunu yaptırır.
    Esasında toplumda bir konumumuz, bir adımız, bir mesleğimiz vardır ama gerçekte kimizdir biz? Hayatımız kendi isteklerimiz doğrultusunda ilerlememiş olabilir, hiç olmadığımız biri olarak yaşamaya devam ediyor, sevmediğimiz insanların yüzüne gülüyor olabiliriz. Kendimize gerçekten kim olduğumuzu sorarsak yanıt bulabilir miyiz acaba. Cidden düşününce derin bir film. Ufak tefek aksaklık ya da muamma kalan şeyleri görmezden geliyorum. Kafa yormayı gerektiren bir film, ona göre izleyin.

    Mr. Klein (1976) - Fransa
     Ülke Ülke Film Önerileri (Çoğunlukla Bağımsız ve Az Bilinen Filmler)

    http://www.imdb.com/title/tt0074916/

    Yahudilere nefretin yayıldığı dönemde geçiyor film. Robert Klein adlı adam Yahudilerin ellerindeki sanat eşyalarını ucuza satın alıp, onları bir nevi sömürüyor. Fakat Klein onunla aynı adı taşıyan bir Yahudi'nin varlığından ötürü, polis tarafından bir Yahudi olduğu söyleniyor. Adamımız da gizemini koruyan asıl Yahudi Robert Klein'in peşine düşüyor. 'Hepimiz Ermeni'yiz sözüyle benzer şekilde 'Hepimiz Yahudi'yiz diyen bir film diyebiliriz. Benzer durumu düştüğümüzde karşıdaki kişinin ne yaşadığını anlayabiliriz sanırım. Başka sonuçlar da çıkarılabilir. Joseph Losey'in The Servant filmini de tavsiye ederim.

    Ddongpari (2008) - Güney Kore
     Ülke Ülke Film Önerileri (Çoğunlukla Bağımsız ve Az Bilinen Filmler)

    http://www.imdb.com/title/tt1373120/

    Duyguları tarumar eden bir film. İlk başlar eğlenceli de, karakterlerin zorlu hayatları film ilerledikçe içinize işliyor. Kendinizden de bir şeyler buluyorsunuz. Hayat şartları insanın hayatını böyle b.ka sarar işte. Filmdeki baş karakter de, çocukluğunda yaşadığı acı olaydan sonra hayata ve insanlara karşı zorba bir tavır takınıyor. Her ne kadar içindeki hisler farklı olsa da. Zaten bu hisleri açığa çıkartacak olan da karşılaştığı, benzer acıları yaşamakta olan bir kız oluyor. Güney Kore filmlerini sevenlere tavsiye ederim. İnsan ilişkileriyle ilgili çarpıcı bir film.


    Like Someone in Love (2012) - Japonya
    Bu film de Kiyarüstemi'nin Aslı Gibidir ya da Nemaya Nazdik filmleri gibi, birbirine giren rollerle ilgili denilebilir sanırım. Ayriyeten yalan kavramı üzerinde de durmuş yönetmen. İlk filminden son filmine değin tarzından tavrından ödün vermedi Kiyarüstemi, böyle yönetmenlerin en sevdiğim yanı da bu.

    Timbuktu (2014) - Moritanya
     Ülke Ülke Film Önerileri (Çoğunlukla Bağımsız ve Az Bilinen Filmler)

    http://www.imdb.com/title/tt3409392/

    İslam uygulayıcılarının kontrolüne geçen bir köyde, eli silahlı bu adamlarca İslam nizamı uygulanmaya çalışılıyor. Adamlar yerlisi bile değil oranın, orada yaşayanlar gayet iyi bir şekilde hayatlarını sürdürürken İslamcılar köylülerin hayatını tahakküm altına alıyorlar. Çok yaratıcı sahneler var, böyle bir konu daha iyi anlatılamazdı herhalde. Yer yer oyunculuklardan dolayı bir amatörlük olsa da genel olarak, etkileyici, manalı bir film.


    Konuyla ilgili olarak, filmleri ayrıntılarıyla inceleme yahut yorumlama amacında değilim. Az bilinen ve dünyanın dört bir tarafından filmlerin tanıtılması amacıyla, kısa özet ya da fikirlerimle birlikte film paylaşımı yapıyorum. Bu filmlerin hepsinin ve fazlasının olduğu sevdiğim filmleri içeren liste imzamda da olsa şuraya iliştireyimhttp://www.imdb.com/list/ls008043031/ Bir de beğendiğim yönetmenleri içeren liste de şudur,http://www.imdb.com/list/ls008046347/ Elimden geldiğince konuya ekleme yapmaya devam edeceğim.




  • KISA FİLMLERDEN DERLEME


    Bir de önemli kısa filmleri paylaşalım. Alkışlarlayaşıyorumda paylaştığım filmleri oraya yazdığım açıklamalarıyla birlikte burada sizinle paylaşıyorum. Filmleri oraya alt yazılı olarak eklemiştim izlemek isterseniz. Sinema tarihi açısından da önemli kısa filmler var. Oldukça açıklayıcı yazmaya çalıştım. Bir hatam olduysa affola şimdiden.



    Deneysel filmlerin önemli isimlerinden biri Amerikalı kadın yönetmen Maya Deren'dir. 1917 Kiev Doğumlu Deren sekiz kısa film ve bir belgesel çekmiştir. Daha sonra ailesiyle ABD'ye göçmüştür. 1940'lı ve 1950'li yıllarda ön planda olan avan-garde sinemanın önde gelen isimlerinden olmuştur. Deren aynı zamanda koreograf, dans sanatçısı, şair, yazar ve fotoğrafçıdır. Burada da en önemli kısa filmi olan deneysel, Meshes of the Afternoon (1943) filmini paylaşmak istiyorum.
     Ülke Ülke Film Önerileri (Çoğunlukla Bağımsız ve Az Bilinen Filmler)



    Maya Deren - Meshes of Afternoon
     Ülke Ülke Film Önerileri (Çoğunlukla Bağımsız ve Az Bilinen Filmler)

    http://www.imdb.com/title/tt0036154/

    Yüklediğim sitedeki açıklamayı ben yazmıştım zaten, buraya da ekleyeyim,
    Maya Deren'in hem senaryosunu yazdığı hem de Alexander Hammid ile ortak yönettiği, 1943 yapımı bu kısa süreli deneysel çalışma, bir kadın ile kadının gördüğü ve zihninde tekrarladığı nesnelerden oluşmaktadır. Ekmek kesen bıçak, ahizesi açılmış telefon, ayna ve çiçek gibi nesneler, gerçeküstücü bir yöntem ile zaman sıralaması belirsiz olarak kullanılmaktadır. Huzursuz edici bir müzik eşliğinde kadının kendini tekrar eden rüyasını izlediğimiz filmin, bilinçaltı, rüya-gerçek çelişkisi, kimlik bölünmesi gibi konuları ele alan birçok filme ilham kaynağı olduğunu söylersek yanılmış olmayız. Maya Deren filmde de kendisi oynamaktadır. İyi seyirler.

    http://alkislarlayasiyorum.com/icerik/138210/meshes-of-the-afternoon-deneysel-kisa-film-1943


    Birbirleriyle iyi geçinen komşular, aniden ortaya çıkan bir çiçek yüzünden kavga etmeye başlarlar. Bu kavga, senin-benim kavgasıdır. Sahiplenme güdüsü bir hayli olan insan soyu, çiçeğin varlığını, çiçeğin güzelliğini unutup bencilliğine teslim olmuştur. Aslında bu kavga içten içe, bir savaşın anlatımıdır. Savaş öncesi, savaşa başlanması, gelişimi ve sonucu çarpıcı bir şekilde iletilir seyirciye. Kısa filmin genel iletisi ise, savaşın kazananı olmadığı dahası yalnızca zarar getirdiğidir. Norman McLaren'ın yazıp yönettiği, Kanada yapımı filmin süresi 9 dakikadır.

    http://alkislarlayasiyorum.com/icerik/132715/neighbours-1952-norman-mclaren-savas-uzerine-kisa-film

    Mest Kinematograficheskogo Operatora (1912) - Wladyslaw Starewicz
     Ülke Ülke Film Önerileri (Çoğunlukla Bağımsız ve Az Bilinen Filmler)

    http://www.imdb.com/title/tt0001527/

    Sıradaki paylaşımın da önemli olduğunu düşünüyorum. Çünkü yapım yılı 1912 ve bir animasyon yapımı. Üstelik oldukça da eğlenceli bir film.

    Rus yapımı sessiz ve kısa animasyonda, Bay Kınkanatlı ile Bayan Kınkanatlı iki zengin çifttir. Bay Kınkanatlı takıldığı barda genç ve güzel bir Yusufçuğa gönlünü kaptırmıştır. Fakat körpe Yusufçuğa gönlünü kaptıran bir de kameraman vardır. Kameraman, Bay Kınkanatlı'nın Yusufçukla olan ilişkisini hazmedemez ve Bay Kınkanatlı'dan unutulmaz bir intikam alır. Bayan Kınkanatlı'nın da kocasından kalır yanı yoktur. Güzel, mizahi bir film.

    http://alkislarlayasiyorum.com/icerik/136877/mest-kinematograficheskogo-operatora-1912-wladyslaw-starewicz-kisa-animasyon


    Bu animasyon kendine yapması için dayatılan şeyi reddeden insanı ele alır. Bir çömlekçimiz ve büyük bir El vardır animasyonda. Çömlekçi sabah kalkar, her zamanki gibi killi toprağa şekil vermek için işinin başına oturur. Ancak aniden gelen ve onu tedirgin eden büyük bir El, toprağa kendi şeklini vermesi için çömlekçiye diretir. Çömlekçimiz bu büyük El ile bir süre mücadele eder. Sonuçta ya bu mücadeleyi kazanacaktır ya da El'in kuklası olacaktır. Kısa animasyonun temelde totaliter bir yönetimin baskısı altında kalan insanı anlattığını söyleyebiliriz. Filmin Çekoslovak yapımı olması ayrıca anlamlıdır. Yönetmen, Jirí Trnka.

    http://alkislarlayasiyorum.com/icerik/162677/ruka-el-1966-kisa-film-animasyon

    Moznosti Dialogu (1983) - Jan Svankmajer
     Ülke Ülke Film Önerileri (Çoğunlukla Bağımsız ve Az Bilinen Filmler)

    http://www.imdb.com/title/tt0084362/


    Çek yönetmen Jan Svankmajer imzalı film, üç bölümden oluşan, kısa metraj animasyon filmi. Birinci bölümde, modern insana doğru giden süreç verilirken, ikinci bölümde kadın-erkek arasındaki ilişki, üçüncü bölümde de modern insanların 'taş-kâğıt-makas' oyununu andıran bir benzetmeyle yozlaşmışlığı anlatılıyor. Dileyen filmi farklı şekillerde yorumlar. Ki ben şu şekilde yorumlamıştım, oradaki yorumu buraya yazıyorum.

    İlk bölümde tarım ürünleri gösteriliyor. Bu tarım ürünleri insanların ürettiği makinelerle tüketilebilir hâle getiriliyor. Bu şekilde anlatılmak istenen şey, tarım insanından sanayi insanına geçişi göstermektir. Sanayi insanından sonra da zaten bilgi toplumuna geçiliyor. Cetveller, kitaplar, ölçekler bunu gösteriyor. Tüm bunların neticesinde modern insan peyda oluyor.

    İkinci bölümde aşk, yani karşı cinse duyulan cinsel arzular gösteriliyor. Sevişirken iyi ama ortaya bir çocuk çıktığında onun sorumluluğunu almak kötü iletisi var. Ki zaten ortaya çıkan çocuk aşkı bozuyor. Burada evlilik kurumuna ve bağlayıcılığına da bir gönderme var. Bağlayıcılık nesnesi de o bebek zaten. Modern insanın aşkı, sorumluluğu kaldıramaz.

    Son bölümde tüketim toplumu insanı var. Her sabah ekmeğine yağ sür kahvaltı et. Ayakkabını cilala. İşe git, çalış. Burada kalemtıraş, kalem gibi cisimler iş hayatını, bürokrasiyi ya da okul hayatını temsil edebilir. Gece olunca da dişlerini fırçala yat uyu. İnsanın robotlaşması anlatılıyor bir bakıma. Hep aynı şeyleri tekrar ederek yaşayan insanın ömrü de 2 yıl garantili elektronik ürünlere benziyor. En sonunda bozuluyor insan. Ancak tüketim toplumunun tükete tükete en sonunda tükenmesi olarak da değerlendirilebilir.

    http://alkislarlayasiyorum.com/icerik/129920/moznosti-dialogu-1983-jan-svankmajer-kisa-film

    Ilha das Flores - Sistem Üzerine Kısa Belgesel (1990)
     Ülke Ülke Film Önerileri (Çoğunlukla Bağımsız ve Az Bilinen Filmler)

    http://www.imdb.com/title/tt0097564/

    Muhteşem bir kısa belgesel!

    İğneleyici bir çalışma olan Çiçek Adası, bir domatesten yola çıkarak, sefalete doğru yol alır. Domates üreticisi süpermarkete domateslerini satar, süpermarket de müşteriye satar. Müşteri domatesle yemeğine sos yapar, çürümüşleri çöpe atar. Çöpe giden çürükler, Ilha das Flores'teki yoksulların midesine iner. Çünkü neden? Çünkü Lidyalılar parayı buldu. Adanın ismi ile ulaşılan zengin-yoksul bağıntısı arasında da bir tezat olduğu aşikâr. İnsanların domuzdan bile daha aşağı oldurulabildiğini gösteren etkileyici bir kısa belgesel.
    Brezilya yapımı belgeselin yazarı ve yöneteni Jorge Furtado.
    http://alkislarlayasiyorum.com/icerik/137192/ilha-das-flores-sistem-uzerine-kisa-belgesel-1990

    Las Hurdes: Tierra Sin Pan (1933) - Luis Buñuel (Kısa Belgesel)
     Ülke Ülke Film Önerileri (Çoğunlukla Bağımsız ve Az Bilinen Filmler)

    http://www.imdb.com/title/tt0023037/

    Filmin çekildiği dönemin İspanya'sında bulunan Las Hurdes çorak bir bölgedir, insanlarıysa yoksul ve eğitimsizlerdir. 1922'de ilk yol yapılana kadar İspanya da dahil, dünyadaki kimsenin buradan haberi yoktur. Bunuel bu belgeseliyle rahat koltuklarında oturan kentlileri rahatsız etmeyi ister. Aynı zamanda filmin sonunda verilen siyasi ileti, yoksulluğun siyasetten ve faşizm düşüncesinden kaynaklandığını gözler önüne serer. Sırf verilen o ileti yüzünden Bunuel 29 yıl boyunca ülkesinde film çekememiştir. Ta ki Viridiana'yı çekene kadar. Ki Viridiana filmi de başına büyük dertler açmıştır. Luis Bunuel bir daha dünyaya gelemeyecek ender yönetmenlerdendir.
    http://alkislarlayasiyorum.com/icerik/136164/las-hurdes-tierra-sin-pan-1933-luis-buuel-kisa-belgesel


    La Cabina - Toplumda Yabancılaşma Üzerine Kısa Film (1972)
     Ülke Ülke Film Önerileri (Çoğunlukla Bağımsız ve Az Bilinen Filmler)

    http://www.imdb.com/title/tt0065513/

    Antonio Mercero'nun yönettiği İspanyol yapımı kısa film, dört tarafı apartmanlarla kaplı bir alana telefon kulübesi yerleştirilmesiyle başlıyor. Meraktan telefon kulübesini kullanmak isteyen adam kapının üzerine kapanmasıyla orada tutsak kalıyor. Toplumda yabancılaşan insana atıfta bulunduğunu düşünebileceğimiz film, toplumdan kopan bireyin nasıl yalnızlaşacağını ve giderek yok olmaya mahkûm olduğunu gözler önüne seriyor. Filmin içerisinde kulübedeki adamın gözünden, insanların nasıl yozlaştığını görebiliyoruz. Korku filmi etiketini de taşıyan filmin aslında bu etiketi hak ettiğini de söylemek gerek. Yorumlar izleyiciye ait. Filmin çekildiği yılda Franco'nun diktatörlüğünün devam ettiğini de belirtmek gerek.
    http://alkislarlayasiyorum.com/icerik/138960/la-cabina-toplumda-yabancilasma-uzerine-kisa-film-1972

    L'homme qui plantait des arbres - Ağaç Eken Adam - Kısa Animasyon (1987)
     Ülke Ülke Film Önerileri (Çoğunlukla Bağımsız ve Az Bilinen Filmler)

    http://www.imdb.com/title/tt0093488/

    Geziye çıkan genç bir adamın yolu kurak topraklarla kaplı bir alana düşer. Hiçbir yaşam belirtisinin olmadığı bu yerde bir tek yaşlı bir çoban yaşamaktadır. Genç adam çobanla karşılaştığında dinlenme maksatlı onun evinde kalır. Onunla beraber geçirdiği günlerde, çobanın, koyun gütmenin yanında bir de ulvi bir görev üstlendiğini öğrenir.

    İnsan isterse geniş bir çölü, koskoca bir ormana çevirebilir. Hikayedeki çoban karakteri Elzeard Bouffier de sabrı ve insanüstü çabası ile bunun yapılabileceğinin kanıtı adeta. Film, insana moral aşılayan cinsten. Aynı zamanda önüne bir hedef koymuş insanın, bu uğurda kendi hayatını adayarak o hedefe ulaşabileceğini gösteriyor. İşte mutluluk bununla elde ediliyor ve paylaşılarak çoğalıyor. Yarım saatinizi ayırarak mutlaka izlemelisiniz.

    Jean Giono'nun öyküsünden senaryolaştırılan, L'homme qui plantait des arbres filminin yönetmeni Frédéric Back. Süre: 30 dakika. İyi seyirler.
    http://alkislarlayasiyorum.com/icerik/142367/agac-eken-adam-kisa-animasyon-1987

    Yaşlı Kadın ve Güvercinler - Kısa Animasyon (1997)
     Ülke Ülke Film Önerileri (Çoğunlukla Bağımsız ve Az Bilinen Filmler)

    http://www.imdb.com/title/tt0127710/


    Şişman Amerikan turistlerle açılan film, açlık çeken bir adamın yemek bulma arzusunu işliyor. Şehirde ne hikmetse güvercinler bile adamdan daha semizler. Çok geçmeden hikmeti de meydana çıkıyor bu durumun. Onları besleyen yaşlı bir teyze. Bunu gören adamın aklına bir fikir geliyor. Açlık insana neler yaptırıyor izliyoruz. Bir de doyayım derken yemek olmak da var. Anlamlı bir animasyon, iyi seyirler.

    Özgün ad: La vieille dame et les pigeons. Yönetmen: Sylvain Chomet, Süre: 22 dakika. Yapım yeri: Kanada/Fransa

    http://alkislarlayasiyorum.com/icerik/139373/yasli-kadin-ve-guvercinler-kisa-animasyon-1997

    The Old Man and The Sea - Kısa Animasyon (1999)
     Ülke Ülke Film Önerileri (Çoğunlukla Bağımsız ve Az Bilinen Filmler)

    http://www.imdb.com/title/tt0207639/

    Ernest Hemingway'in aynı adlı eserinden uyarlama Aleksandr Petrov'un yönettiği 1999 yapımı animasyon The Old Man And The Sea. Günlerdir tek bir balık bile tutamayan Santiago yanına yardımcısı Manolin'i almadan denize balık tutmaya gider. Santiago geçmişte başarılar elde etmiş, kendinden çokça söz ettirmiş bir adamdır. Bu yüzden herhangi bir yenilgiyi kabul etmeye hazır değildir. Son smeshnogo cheloveka (Gülünç Bir Adamın Rüyası) adlı eseriyle tanıdığımız yönetmenin bu animasyonu da izlemeye değerdir. İyi seyirler. Süre: 20 dakika.
    http://alkislarlayasiyorum.com/icerik/140251/the-old-man-and-the-sea-kisa-animasyon-1999

    Gülünç Bir Adamın Rüyası - Harika Bir Animasyon (1992)
     Ülke Ülke Film Önerileri (Çoğunlukla Bağımsız ve Az Bilinen Filmler)

    http://www.imdb.com/title/tt0475730/

    Fyodor Dostoyevski'nin aynı adlı öyküsünden uyarlama Rus yapımı bir kısa animasyon Son smeshnogo cheloveka. İntihar etmek üzere olan bir adam rüyaya dalar. Kendini, insanların gerçekten birbirini sevdikleri ve uyum içinde yaşadıkları, ütopik bir dünyada bulur. Ona göre bu evren hakikattir. Yalnızca çocuklarda bulunan bu masumiyetin dünyasında yaşayanlar, küçük bir kötülük tohumuna karşı nefislerini koruyabilirler mi? İnsanın kendini sevdiği gibi, aynı şekilde başkasını sevmesiyle güzelleşen bu taze evren, yine aynı çiğ süt emmiş insan tarafından çürütülemez mi? Aleksandr Petrov'un yönettiği bu muhteşem animasyonu muhakkak izlemelisiniz. Süre: 20 dakika.
    http://alkislarlayasiyorum.com/icerik/140009/gulunc-bir-adamin-ruyasi-harika-bir-animasyon-1992

    Khaneh siah ast (1963) - Füruğ Ferruhzad (Kısa Belgesel)
     Ülke Ülke Film Önerileri (Çoğunlukla Bağımsız ve Az Bilinen Filmler)

    http://www.imdb.com/title/tt0336693/

    1967'de ölen İranlı kadın şair, yazar, yönetmen Ferruhzad, 1963 yılında çektiği bu kısa belgeselde, cüzamlı insanların hayatlarından ufak bir kesit sunar. Film boyunca şiirsel bir metin okuyan Ferruhzad, hastaların içsel durumlarını dışa vurmaktadır. Aslında çok keyifli bir seyir olmayacak lâkin gene de iyi seyirler. Süre: 20 dakika.


    http://alkislarlayasiyorum.com/icerik/136086/khaneh-siah-ast-1963-furug-ferruhzad-kisa-belgesel


    Nuit et brouillard (1955) - Alain Resnais (Nazi Kamplarının Belgeseli)
     Ülke Ülke Film Önerileri (Çoğunlukla Bağımsız ve Az Bilinen Filmler)

    http://www.imdb.com/title/tt0048434/

    Nuit et brouillard (Sis ve Gece), ünlü Fransız yönetmen Alain Resnais'in yönettiği, II. Dünya Savaş'ında Nazilerin katlettiği insanları topladığı kampları konu edinen kısa metraj belgeselidir. Gerçek görüntüler kullanılmıştır. Bu yüzden bu görüntüleri kaldıramayacak olanlar izlememelidir. Belgeselin süresi 30 dakikadır.

    http://alkislarlayasiyorum.com/icerik/129942/nuit-et-brouillard-1955-alain-resnais-nazi-kamplarinin-belgeseli

    Die Abenteuer des Prinzen Achmed (1926)
     Ülke Ülke Film Önerileri (Çoğunlukla Bağımsız ve Az Bilinen Filmler)

    http://www.imdb.com/title/tt0015532/

    Günümüze değin ulaşan en eski uzun metraj animasyon olarak geçiyor Die Abenteuer des Prinzen Achmed (Prens Ahmet'in Maceraları). Alman yapımı olan filmin yönetmeni bir kadın, adı Lotte Reiniger. Yönetmen, gölge tiyatrosunun ve animasyonun öncülerindendir. Filme gelirsek: Büyücü, Prens Ahmet, Ahmet'in kız kardeşi Dinarzade, Peri Banu, Alaaddin ve Cadı filmin ana karakterleri. Her şey kötü niyetli büyücünün, uçan atını Caliph şehrindeki, ulu Caliph'e sergilemesiyle başlıyor. Caliph, atın hünerini beğenip, onu kendisine vermesi için Büyücüye dilediği şeyi vermeye hazır olduğunu söylüyor. Sonrasında fantastik ve oryantalist bir masalı izliyoruz. Senaryo 'Bin bir Gece Masalları'na dayanıyor. Yapım yılının epey ötesinde bir gölge animasyonu. Tamamlanması 3 yılı bulmuş. Türkçe alt yazı ekli, iyi seyirler. Süre: 66 dakika.

    http://alkislarlayasiyorum.com/icerik/140377/die-abenteuer-des-prinzen-achmed-1926

    Rejected (Reddedilmiş) - Kısa Animasyon (2000)
     Ülke Ülke Film Önerileri (Çoğunlukla Bağımsız ve Az Bilinen Filmler)

    http://www.imdb.com/title/tt0234588/

    Aile bilgi kanalı için Don Hertzfeldt'tan bir dizi karikatür çizmesi istenir. Hertzfeldt karikatürleri tamamlar tamamlamasına fakat içeriği itibarı ile hepsi kanal tarafından reddedilir. Gerçekten de animasyonların içeriği, ailelere hitap edecek türden değildir. Oldukça absürt ve eğlenceli bir animasyon. Aynı zamanda televizyon ve reklam dünyasıyla dalgasını iyi geçiyor. İyi seyirler. Süre: 9 dakika.
    http://alkislarlayasiyorum.com/icerik/142683/rejected-reddedilmis-kisa-animasyon-2000


    Tsumiki no ie - Kısa Animasyon (2008)
     Ülke Ülke Film Önerileri (Çoğunlukla Bağımsız ve Az Bilinen Filmler)

    http://www.imdb.com/title/tt1361566/

    Sularla kaplı bir şehirde geçiyor film. Su yükseldikçe orada yaşayan insanlar da evlerine bir kat daha çıkıp, eski katlarını terk etmek zorunda kalıyorlar. Başroldeki yaşlı amcamız da yaşı itibarı ile epey kat çıkmış biri. Bir gün aşağı kata inmek zorunda kalıyor ve daha aşağılara inmek için kendini tutamıyor. Diplere gömülü kalmış anılarıyla buluşan yaşlı adamın hüznünü ve geçmişe olan özlemini içimizde bir yerlerde hissediyoruz ve ihtiyarla birlikte biz de yalnızlaşıp ardımızda bıraktığımız her şeye ve herkese rağmen hayatımıza devam ediyoruz. Elimizden çoğu şeyi alıp götüren zamana da içerlemeyi unutmuyoruz. Ne yazık ki onu da durduramıyoruz. Bu muhteşem animasyonu muhakkak izlemelisiniz. İyi seyirler.

    Japon yapımı animasyonun yönetmeni, Kunio Kato. Süre: 12 dakika.
    http://alkislarlayasiyorum.com/icerik/143321/tsumiki-no-ie-kisa-animasyon-2008


    Zbigniew Rybczynski'nin yönettiği Polonya yapımı kısa animasyon film tek bir odada geçiyor. Birbirlerinden farklı karakterler, sabit bir kamera karşısında, birbirleriyle iletişim kurmadan ve birbirlerini etkilemeden aynı hareketleri defalarca tekrarlıyorlar. Film ilk olarak iki karakterle başlıyor. Fakat zaman geçtikçe karakter sayısı artıyor ve son olarak 36'yı buluyor. Filmin başarısının, karakterlerin odaya girip çıkma sürelerinin birbirleriyle uyumlu olarak ayarlanabilmesinden kaynaklı olduğunu söyleyebiliriz. Karakterleri takip edeceğim derken beyin spazmı geçirebilirsiniz. Gerçekten de bir süre sonra oldukça karmaşık bir hâl alıyor film. Filmin üzerinde de epey bir emek varmış. Not: Filmde +18'lik kısım da mevcuttur, ona göre izleyin. İyi seyirler. Süre: 8 dakika.
    http://alkislarlayasiyorum.com/icerik/143231/tango-beyin-yakan-kisa-film-1981


    L'homme Sans tête (Başsız Adam) - Kısa Film (2003)
     Ülke Ülke Film Önerileri (Çoğunlukla Bağımsız ve Az Bilinen Filmler)

    http://www.imdb.com/title/tt0363263/

    Bir distopik sanayi kentinde geçen filmde başı olmayan, smokinli bir adam, bir baloya beraber gitmek için sevdiği kadını arıyor. Teklifi kabul edilen adam, kadın tarafından kabullenilmek için bir baş edinmeye, baş satan bir dükkâna gidiyor. Fakat hiçbir baş, ona aidiyet duygusu vermiyor. Günümüzde yüzün, kıyafetle aynı anlama düşmesini ve yüz güzelliğine fikirden, tavır ve davranıştan daha çok önem veren estetik algısını eleştiren film, bir kadının, “başı olmayan bir adamı” da sevebileceğini gösteriyor. Filmin Cannes'dan 'Jüri Özel Ödülü' de var. 17 dakika. İnsanı iyi hissettiren bir atmosfere sahip bu film için iyi seyirler.
    http://alkislarlayasiyorum.com/icerik/174490/lhomme-sans-tte-bassiz-adam-kisa-film-2003

    Malj - Tokmak (Irkçılık Üzerine Kısa Film - 1977)
     Ülke Ülke Film Önerileri (Çoğunlukla Bağımsız ve Az Bilinen Filmler)

    http://www.imdb.com/title/tt0273771/

    10 dakikalık bu kısa filmimiz, yumurtasından sağlam çıkmış civcivleri, sakat, sağlıksız ya da ölü civcivlerden ayıran bir fabrikada geçiyor. Fakat bu sakat civcivlerin arasında çok geçmeden bir 'siyah' civciv peyda oluyor. Siyah civciv de ne yazık ki sağlam civcivlerin arasına alınmıyor. Film Yugoslavya zamanında Sırp bir yönetmen tarafından çekilmiş. Böylelikle filmin aslında totaliter rejimlerin, ırkçılığın, öldürme kamplarının bir alegorisini çizdiği söylenebilir. Keza yönetmen Aleksandar Ilic de şöyle demiştir: "Malj filmi kazara çekildi. O zaman benden istenen, Yugoslavya’da tarım konulu bir film üzerinde çalışıyordum. Varazdin’deki gıda fabrikası Koka’da işçilerin civcivleri seçtikleri bu taşıyıcı bandı gördüm. Siyah civcivlerin büyüme süreci yavaştı. Siyah civciv banda ulaşırsa, tokmağın altındaki varile gidiyordu. “Beyaz” olanları seçiyorlardı. Tüm olanlar korkunçtu. Bana Hitler’in toplama kamplarını hatırlattı... Herkes bu filme farklı bir anlam veya metafor (mecaz) verebilir." O kara civcivin hayatını tayin eden insanların ellerine doğru koşması ve yaşama inancını hiç kaybetmemesi oldukça dokunaklı olmuş. Film kafamıza kafamıza inen bir 'tokmak' gibi. İzleyiniz, efendim.
    http://alkislarlayasiyorum.com/icerik/195077/malj-tokmak-irkcilik-uzerine-kisa-film-1977

    Bara Prata Lite - Konuşmak (Kısa Film - 1997)
     Ülke Ülke Film Önerileri (Çoğunlukla Bağımsız ve Az Bilinen Filmler)

    http://www.imdb.com/title/tt0126208/

    İnsan sosyal bir hayvandır diye boşuna dememişler. Fakat gel gör ki toplum seninle iletişim kurmak istemiyorsa, insanlar seninle konuşmuyorsa toplumdan ayrı düşer, akli bozulmaya doğru gidersin. Kısa filmde de işinden -belli ki- kovulmuş yapayalnız yaşlı bir adamın tanımadığı insanlarla konuşmaya çalışmasını izliyoruz. Fakat kimse onunla konuşmaya yanaşmıyor. Toplumun onu bu konuda dışlıyor olması, adamın psikolojik durumunun farklı yönlere kaymasına neden oluyor. Film, güya iletişim çağında olmamıza karşın, tamamen bireyci insanlar olup birbirimize yabancılaştığımızı da göstermek istiyor denilebilir. Yönetmen, Lukas Moodysson. Süre, 14 dakika.

    http://alkislarlayasiyorum.com/icerik/175173/bara-prata-lite-konusmak-kisa-film-1997




  • Uzun bir aradan sonra devam edeyim, Yok mu takip eden :)



    Koroshiya 1 (2001) - Japonya
    Her insanın içinde bir Ichi yatar :D O Ichi'yi meydana çıkartan şeyi göstermiş bize yönetmen. İnsanın aklına hayaline gelmeyecek ölüm ve işkence sahnelerini bu kadar iyi gösteren başka film var mıdır bilmiyorum. Konusu kadar kendi de psikopat olan film, benim gibi bu tarz film sevenleri memnun edecektir. Yönetmenin Ôdishon filmi de ayrıca tavsiyemdir.

    La zona (2007) - Meksika/İspanya
     Ülke Ülke Film Önerileri (Çoğunlukla Bağımsız ve Az Bilinen Filmler)

    http://www.imdb.com/title/tt1039652/

    Güven teması üzerine kurulmuş bir film. Bir şehirde yoksulluğun ve suç oranının fazla olduğu bir bölge, güvenliği kendi halkı tarafından sağlanan başka bir bölgeden bir duvarla ayrılıyor. Yüksek güvenlikli bölgedeki insanların kendilerini toplumun diğer kesimlerinden ayırmalarının sebebi de esasında kolluk kuvvetlerine olan güvensizlikleri ve tabii ki maddi durumlarının iyi olması. Bir günse yüksek güvenlikli bu alana dışarıdan suç unsurları sızar ve olaylar biraz karışır. Suç işleme olayına da maddi taban üzerinden bakılmış. Kendilerine karşı suç işlenmesinden korktukları için bu bölgeyi yaratan insanların kendi adaletlerini sağlamaya çalışmaları düşündürücüydü. Gerçekten de kolluk kuvvetleri böyleyse insanlar buna da mecbur bırakılabilir. Oldukça yaratıcı bir film, tavsiye ederim.


    Solntse - Güneş (2005) - Aleksandr Sokurov - Japonya/Rusya
    Rus yönetmen Sokurov'un üçlemesinin son parçası. İlk iki üçlemede Hitler ve Lenin'i anlatmış ama onları izlemedim ben. Bu filmde de 'politikada sözü geçen' son imparator Hirohito'nun, II. Dünya Savaşı'ndaki durumunu ele almış yönetmen. Japonlar Amerikalılara yenildiklerinden biraz onların maskaraları olmuşlar. Çünkü kendilerine çok güveniyorlar. İmparator da bir Tanrı olarak görülüyormuş. Filmin amaçlarından biri de zaten ufak tefek olan imparatorun insanî özelliklerinin öne çıkarılması. Ben oldukça beğendim. Son derece de sakin bir film. Rus bir yönetmenin gözünden izlemek de ilginç tabii.


    They Shoot Horses, Don't They? (1969) - ABD
    1930'lu yılların Amerika'sında geçiyor film. Amerikalıların bile beş kuruşa muhtaç olduğu bir ekonomi buhran dönemi. Bu muhtaçlıktan dolayı bir dans maratonu düzenleniyor ve çiftler sonuna kadar dayanıp günlerce dans etmek için yırtınıyorlar. Maratonun asıl yapılış nedeni ise organizatörlerin para kaldırma isteği. Film bir nevi gösteri dünyasının, maddi sıkıntı içindeki insanları nasıl sömürdüğünü en çarpıcı biçimde gösteriyor. Ne ahlak ne de kişilik kalıyor. Aç kalmamak uğruna vazgeçiyorlar hepsinden. Jane Fonda'nın harika oyunculuğuyla gayet iyi bir film. Bu yarışmalardan ülkemizde de var ne yazık ki. Maddiyat dünyasındayız neticede, maddiyat insan hayatına eşit hâle gelmiş. Var olmak demek paraya sahip olmak demek. Yeri geldiğinde insan bacakları kırılmış bir at kadar çaresiz, umutsuz ve tükenmiş olur. "Atları da vururlar, vurmazlar mı?"

    Kahire 678 (2010) - Mısır
     Ülke Ülke Film Önerileri (Çoğunlukla Bağımsız ve Az Bilinen Filmler)

    http://www.imdb.com/title/tt1764141/

    Mısır'daki tacize uğrayan ama toplum tarafından baskı altında olduklarından seslerini çıkartamayan kadınların hikayesi. Öyle ki Mısır halkının taciz suçlarından haberi bile yok, çünkü kadınların korkularından bu suçlar kayıt altına alınamıyor. Gerçi bu sefer bir farkla ki o da kadınların ilk birkaç kişi de olsa isyan bayraklarını çekmesi ve kendilerine taciz edenlere karşı tepkilerini göstermeleri. Yine de çekinerek. Arap toplumunda kadının yerini, nasıl baskı altında tutulduğunu çok iyi şekilde göstermiş film. Aslında hep güncel bir konu bu fakat ülkemizde şu sıralar daha da güncel. Belki de gerçekten kadınlar kendilerini korumak için bu filmdeki şeyi yapmalılar. Filmde görmek istediğim şey sapıkların eylemlerinin nedenlerinin ortaya konmasıydı ama film konuyu daha farklı şekilde ele alıyordu.

    All the Invisible Children (2005)
     Ülke Ülke Film Önerileri (Çoğunlukla Bağımsız ve Az Bilinen Filmler)

    http://www.imdb.com/title/tt0411098/

    Mehdi Charef (Tanza): Terör suçuna iştirak ettirilen çocuklar; Emir Kusturica (Blue Gypsy): Hırsızlığa zorlanan çocuklar; Spike Lee (Jesus Children of America): AIDS'li ve ailesine önyargıyla yaklaşılan çocuklar; Kátia Lund (Bilu e João): Küçük yaşta çalışmak zorunda olan çocuklar; Jordan Scott, Ridley Scott (Jonathan): Savaşın ortasındaki çocuklar; Stefano Veneruso (Ciro): Suça sürüklenen çocuklar; John Woo (Song Song and Little Cat): Yetim kalan ile aile içi sorunlara müdahil olan çocuklar. Çocuklarla ilgili temalar üzerine kurulmuş sekiz yönetmen ve yedi kısa filmden oluşan bir yapım. Genelde izlediğim birden çok yönetmenin katıldığı yapımlara pek ısınamamıştım ancak bu film çok iyi olmuş. Dünya üzerinde her yerdeki çocuklarla ilgili başlıca sorunlar incelikli ve yaratıcı bir şekilde anlatılmış. Özellikle Mehdi Charef'in filmini beğendim. Tavsiye ediyorum.
    8.5/10


    Na putu (2010) - Bosna Hersek
     Ülke Ülke Film Önerileri (Çoğunlukla Bağımsız ve Az Bilinen Filmler)

    http://www.imdb.com/title/tt1156531/

    Na Putu ilişkiler üzerine bir film. Birbirlerini çok seven bir çiftin ilişkilerinin değişimine, bozulmasına odaklanıyor. Adam köktendinci bir arkadaşıyla karşılaştıktan sonra başlıyor her şey ve adamın fikri yönü de arkadaşının ortamına girmesiyle birlikte köktendinciliğe kayıyor. Kadınınsa böyle bir hayatı kaldırmaya gücü yok hem de fikren buna çok uzak. Film temelde din eleştirisi yapmıyor. Bundan ziyade güçlü bir ilişkiyi yıpratan daha güçlü bir etkenin, eşlerden birinin karakterini ve hayat görüşünü değiştirmesiyle ilişkinin ne hâl alacağını göstermeye çalışıyor. Gayet başarılı buldum. Bosna Hersek yapımı, geçmişe göndermeler de var.
    8/10


    90 minutter (2012) - Norveç
     Ülke Ülke Film Önerileri (Çoğunlukla Bağımsız ve Az Bilinen Filmler)

    http://www.imdb.com/title/tt2180277/

    Filmde birbirinden bağımsız üç hikâye anlatılıyor. Üçü de patlama noktasındaki insanlarla ilgili. Çiftler arasında geçiyor. Yönetmenin kadın olması filme de yansımış. Çünkü başka yere patlatamadığı öfkesini, karısından çıkartan erkeği görmek mümkün. İlki hariç ikisinde kadına yönelik şiddet var. Birinde apaçık şiddet, diğeri sözlü baskı gibi, ama o kadına ben de uyuz olmadım değil :D En çok ilk olarak başlayan hikayeyi sevdim. Sıradan insanlar arasında, bunalıma girmiş zayıf insanların öyküsü. Gayet sarsıcı bir psikolojik gerilim. Yalnız, yönetmen daha da ileri gidebilir, yakın çekimlerle ve yoğun şiddetle olayın çarpıcılığını artırabilirmiş. Bir de karakterlerin psikolojilerinin daha da derinine inseymiş tadından yenmezmiş.


    The Conformist (1970) - Bernardo Bertolucci - İtalya
    İtalya'da Mussolini dönemi. Faşist yönetimi sorgusuz sualsiz kabullenen ve gizli polis adına çalışmaya başlayan adamımız Marcello, antifaşist düşünceye sahip hocasını öldürmek için görevlendirilir. Görünür tarafta evlidir ve eşiyle Fransa'ya balayına gider ancak Fransa'ya gidişinin esas amacı başkadır. Fransa'da eski hocasıyla karşılaşması ise onun düşünce dünyasını sarsacaktır. İtalya'da faşizmin sonlarına doğru olan dönem tüm ciddiyetiyle anlatılmış. Aynı zamanda ideolojisinin aşırılığına teslim olmuş bir adamın ikilemi çok iyi verilmiş. Bertolucci ertelediğim bir yönetmendi. Boşuna ertelemişim. Dört dörtlük mükemmel bir yönetmenlik. Efsane sahneler var. Bu arada konformistin anlamı da şu: Sorgulamadan itaat eden, boyun eğen.

    Drabet - Adam Öldürme (2005) Per Fly - Danimarka
     Ülke Ülke Film Önerileri (Çoğunlukla Bağımsız ve Az Bilinen Filmler)

    http://www.imdb.com/title/tt0424971/

    Anarşist bir grup, yaptıkları eylemden sonra arabayla kaçarlarken bir polisi öldürürler. Bundan sonra asıl önemli olansa şoförün kim olduğunun itiraf edilmesidir. Bu süreçte de, grubun içindeki kadının sevgilisi olan sosyoloji hocası, topluma ve çevresine kulak asmadan ona destek oluyor. Yaşlı sayılabilecek adamın ona destek olmasında bana göre, yaşadığı hayattan sıkılmış olması, genç ve güzel bir kızla birlikte olmasının onun güçsüzlüğünü aksi yöne çevirmesi ve de sosyoloji dersleri veriyor olması sebepleri verilebilir. Buna ek olarak filmdeki en zayıf halka, olaylara karşı direnç gösteremeyecek bir karaktere sahip kişi de yine o.
    Film öldürmenin şekliyle ilgili değil. Her ne kadar Avrupa toplumunun dolaylı yoldan Ortadoğu'daki insanların ölümüne neden olduğu şeklinde vurgu yapılsa da, konu bunun üzerinde temellenmiyor. Suç, ceza ve vicdan üzerine ağır bir film. Bir cinayetin toplumdan daha ziyade cinayetin tarafları üzerinde yarattığı derin etki üzerine kurulu. Gerçeği bilmek ağırdır, çünkü gerçeği dile getirmeyen kişi de bir bakıma suça ortak sayılır. Vicdan bunu kaldıramaz. Yönetmenin üçlemesinin son filmi bu, diğerleri de Bænken (2000) ve Arven (2003). Onları da tavsiye ederim. Yönetmen zayıf insanları senaryonun odağına koyuyor. Hayatı değişime uğrayan kişinin karakteri bu değişimi kaldıramıyor.

    Les yeux sans visage - Çehresiz Gözler(1960) - Georges Franju - Fransa


    Yüzü bir kaza sonucu feci şekilde yaralanan kızın babası, tıpta devrim yapma amacında olan hırslı bir doktordur. Kızına yüz nakli yapabilmeyi amaçlar, fakat bunun için beklenmedik yollara başvurur. Oldukça iyi bir senaryosu var filmin, çok da iyi bir gerilim filmi. Hırsı ve umutsuzluğu çok iyi yansıtmışlar.

    Omar (2013) - Hany Abu-Assad - Filistin
     Ülke Ülke Film Önerileri (Çoğunlukla Bağımsız ve Az Bilinen Filmler)

    http://www.imdb.com/title/tt2852406/

    Hany Abu-Assad iyi bir yönetmen, iki filmdir tarzı çok hoşuma gitti. İyi bir kurgusu var filmlerinin ve pek çok duyguyu birden veriyor seyircisine. Ayriyeten İsrail-Filistin arasındaki durumu yüzeysel değil de derinine inerek güzelce anlatıyor. Keza Paradise Now (2005) filmi de öyleydi. Onu da tavsiye ederim.

    Der junge Törless (1966) - Volker Schlöndorff - Batı Almanya/Fransa
     Ülke Ülke Film Önerileri (Çoğunlukla Bağımsız ve Az Bilinen Filmler)

    http://www.imdb.com/title/tt0060574/

    İnsanın varlığı üzerindeki denetimi kendine aittir. Bu denetimden vazgeçer ve varlığını başkalarının hizmetine sunarsa ne olur? Yani insanın özü üzerindeki iradesini tamamen başkasının ellerine vermesi gibi bir şey. Tabii daha fazlası da var filmde. Beklemediğim şekilde gelişen, düşünmeye iten sade, sağlam bir film.

    Durak - Budala (2014) - Rusya
     Ülke Ülke Film Önerileri (Çoğunlukla Bağımsız ve Az Bilinen Filmler)

    http://www.imdb.com/title/tt3560686/

    Ailesiyle sıradan, yoksul bir hayat yaşayan tesisatçı, içerisinde her türden alt tabaka insanın yaşadığı 800 kişilik apartmanın yıkılmak üzere olduğunu fark eder. Durumu belediye yetkililerine bildirir ama onun anlamadığı şey yetkililerin o kadar cana değil kendi itibar ve konumlarına daha fazla önem veriyor olmalarıdır. Dolayısıyla tesisatçımız filmin adında dendiği üzere bir 'aptal' olmaktadır. Toplumun tepeden tırnağa bozulmaya yüz tuttuğunu, yöneticilerin saman altından su yürütüp bütçeyi kendi çıkarlarına göre kullanıp, bin türlü yolsuzluğun içinde olduklarını gösteriyor film. Tabii filmde olduğu gibi, tepeden tırnağa çatlamış olan bina onların k.çlarının tutuşmasına yetiyor. Ama onlar işlerini bilir. Yolsuzluk eden ne yapar eder bir yolunu bulabilir. Bize de bu türlü yolsuzlukları usul usul yürütenlerin bir çatlak belirtisiyle birlikte yıkılmalarını dilemekten başka bir şey kalmıyor.

    Antares (2004) - Avusturya
     Ülke Ülke Film Önerileri (Çoğunlukla Bağımsız ve Az Bilinen Filmler)

    http://www.imdb.com/title/tt0419449/

    Aynı bloklarda oturan, birbirlerinden bihaber ama bir şekilde birbirlerinin hayatlarına müdahil olmuş insanların hayatlarını, kadın-erkek ilişkisi üzerinden ele almış. Üç tane hikaye var. Aynı zaman doğrultusunda gelişen hikayelerin her biri ilişkilerin farklı bir boyutuyla anlatılıyor. Durgun, soğuk karakterlerin, bozulmaya yüz tutmuş iletişim yetenekleriyle de ilgili güzel, sade bir film. Herkes sevmeyebilir ama ben bu tarz filmleri seviyorum. Yönetmenin Revanche (2008) filmine de bakın derim.

    The Sheltering Sky - Çölde Çay (1990) - Bernardo Bertolucci - İngiltere/İtalya
     Ülke Ülke Film Önerileri (Çoğunlukla Bağımsız ve Az Bilinen Filmler)

    http://www.imdb.com/title/tt0100594/

    İlkin 'İki Yabancı' şarkısında duymuştum, Çölde Çay filmini. O günden beri de merak ederim, yeni izleme fırsatı buldum.
    Yarın yokmuş gibi yaşayan bir çiftle ilgili film. Çiftimiz Kuzey Afrika'da bir yaşama biçimi oluşturmuş durumdalar. Yani rüzgar hangi yöne eserse o yöne doğru ilerliyor ve bu şekilde yaşıyorlar. Bir nevi yerleri yurtları yok. Bu durumda kimliklerini de kaybetmelerinin eşiğindeler. Kimliklerini kaybettikçe ilişkilerini de sorgulamaya başlıyorlar. Tamamen boşalan kimliğin yerineyse kendini akışa bırakan kişilerin kendilerine karşı yabancılaşma durumları alıyor. Çok tuhaf hisler bırakan bir filmdi. İlk olarak 'birlikte ama yalnız, iki yabancı'yı izledik ama filmin farklı boyutu da ilerledikçe ortaya çıktı. Üzerine şarkı yazılabilecek bir film olabilir :D Bu filmi seven Professione: reporter (1975)'ı da sever, tabii o filmin etkileri bende daha başkadır.

    Plemya (2014) - Ukrayna
     Ülke Ülke Film Önerileri (Çoğunlukla Bağımsız ve Az Bilinen Filmler)

    http://www.imdb.com/title/tt1745787/

    Sağır ve dilsizlere eğitim verilen yatılı okula yeni bir çocuk geliyor. Çocuk kendini birden yasadışı işlerle, fuhuşla uğraşan çocukların arasında buluyor ve kendine orada bir yer edinmeye çalışıyor. Film boyunca hiçbir konuşmaya yer verilmiyor, tamamen işaret diliyle ilerliyor film. Alt yazıya da gerek yok. Herhalde sinema tarihinde ilk kez yapılıyor olsa gerek böyle bir şey, bu konuda başka bilgim yok bilen varsa beni bilgilendirebilir. Ve yönetmen böyle bir tercihle çok önemli bir adım atmış bence. Sesli konuşmaya gereksinilmeyen film, ergenlik dönemindeki gençlerin en uç noktalarda, tutkuyla yaşadıkları duyguları ve şiddeti de en iyi şekilde anlatmış. Gayet de çarpıcı bir film. Oyunculuklar ise, herhalde ki gençlerin günlük hayatta sırf jest ve mimiklerle iletişim kurmalarından dolayı, oldukça iyi ve gerçekçi. Yalnızca bağımsız film severlere öneririm.

    In Cold Blood (1967) - ABD
     Ülke Ülke Film Önerileri (Çoğunlukla Bağımsız ve Az Bilinen Filmler)

    http://www.imdb.com/title/tt0061809/

    Varlıklı bir aile katlediliyor, film de bu tür bir cinayeti işleyen kişileri her yönden hem cinayet öncesi hem de cinayet sonrası olarak inceliyor. İşlenen cinayetin suçlular üzerinde pek de etkili olmaması, cinayetin neden işlendiğine dair aranan yanıtın karşılık bulamaması gibi durumlar gösteriliyor. Cinayetin işlenme nedenleri aranırken senaryoda katillerin karakterlerini çözmeye yönelik noktalara varılmaya çalışılıyor. Filmin en sevdiğim yanı da böylesi bir sürecin tüm ayrıntılarıyla birlikte, filmin adında da olduğu gibi soğukkanlı bir şekilde anlatılması oldu. Klasik olabilecek bir film. Son kısımlar da özellikle çok etkileyici. Bu konuyu işleyen filmlerden her anlamda çok farklı.


    Ordinary People (1980) - ABD

    Ağabeyi ölen Conrad'ın bu durumdan kendini sorumlu tutmasından dolayı içine girdiği derin bunalım ve bu olayın üstüne ailede yaşanan çözülme işleniyor. Olay, kişilerin karakterlerinin daha da belirginleşmesine, birbirlerinin aralarına koydukları duvarların kalınlaşmasına ve hitap şekillerinin sertleşmesine neden oluyor. Aslında bu üzücü olay bir sürecin başlamasına sebep oluyor. Karşındaki kişinin bir an için senin hakkında söylediği şeyi aklına kazımak ve susmak yerine bunu onunla tartışmak küçük bir şey gibi görünebilir ama olması gereken de budur, yoksa akla kazınanlar üst üste biner ve ağır iletişim sorunlarına, sevginin yıpranmasına vs. yol açar. Yönetmen iletişimsizliğin psikolojiyi nasıl etkilediğini vs. derinlemesine işlemiş. Olumsuz yan olarak kamera kullanımı diyebilirim.


    Bir de size kolaylık yapayım, bu konudaki filmlerden hangilerini öncelikle izleyelim diye sorarsanız, sizin için her sinemaseverin izlemesi gereken filmleri listeleyeyim.

    Viridiana (1961) 
    El ángel exterminador (1962)
    4 luni, 3 saptamâni si 2 zile (2007)
    Der siebente Kontinent (1989)
    Werckmeister harmóniák (2000)
    Voskhozhdenie (1977)
    Dogville (2003)
    A torinói ló (2011)
    Az ötödik pecsét (1976)
    Dong (1998)
    Dayereh (2000)
    La meglio gioventù (2003)
    Ai qing wan sui (1994)
    Vivre sa vie: Film en douze tableaux (1962)
    Il deserto rosso (1964)
    Pather Panchali (1955)
    Das weiße Band - Eine deutsche Kindergeschichte (2009)
    Amour (2012)
    Yi yi (2000)
    Dancer in the Dark (2000)
    Püha Tõnu kiusamine (2009)
    Politist, adjectiv (2009)
    Professione: reporter (1975)
    Le charme discret de la bourgeoisie (1972)
    Den brysomme mannen (2006)
    Aruitemo aruitemo (2008)
    Breaking the Waves (1996)
    Caché (2005)
    Wandâfuru raifu (1998)
    Sans toit ni loi (1985)
    L'avventura (1960)
    L'eclisse (1962)
    La notte (1961)
    Nema-ye Nazdik (1990 Documentary)
    Utomlyonnye solntsem (1994)
    Copie conforme (2010)
    Good Bye Lenin! (2003)
    Ma nuit chez Maud (1969)
    El espíritu de la colmena (1973)
    Jean de Florette (1986)
    Da hong deng long gao gao gua (1991)
    Los olvidados (1950)
    Die Wand (2012)
    Z (1969)
    Il conformista (1970)
    Der junge Törleß (1966)
    In Cold Blood (1967)
    They Shoot Horses, Don't They? (1969)
    Les quatre cents coups (1959)
    Gelin (1973)
    Idi i smotri (1985)
    Miracolo a Milano (1951)
    Yi ge dou bu neng shao (1999)
    Mang shan (2007)
    Pixote: A Lei do Mais Fraco (1981)
    Pervyy uchitel (1965)
    Macario (1960)
    Marketa Lazarová (1967)
    Savrseni krug (1997)
    Accattone (1961)
    Khane-ye doust kodjast? (1987)
    Rosetta (1999)
    Chaharshanbe-soori (2006)
    Le notti di Cabiria (1957)
    Darbareye Elly (2009)
    Auf der anderen Seite (2007)
    Love Streams (1984)
    Utvandrarna (1971)
    Nobi (1959)
    Kuroi ame (1989)
    No Man's Land (2001)
    Hævnen (2010)
    Léolo (1992)
    I pugni in tasca (1965)
    L'humanité (1999)
    Tôkyô monogatari (1953)
    Englar alheimsins (2000)
    Onibaba (1964)
    Csillagosok, katonák (1967)
    Shi (2010)
    Santa sangre (1989)
    Vozvrashchenie (2003)
    Festen (1998)
    Kynodontas (2009)
    Tulitikkutehtaan tyttö (1990)
    Letyat zhuravli (1957)
    Moartea domnului Lazarescu (2005)
    Moolaadé (2004)
    La faute à Fidel! (2006)
    Umberto D. (1952)
    Mephisto (1981)
    C.R.A.Z.Y. (2005)
    Dekalog (1989 Mini-Series)
    Narayama bushikô (1983)
    Ilha das Flores (1989 Documentary)
    Seconds (1966)
    Aguirre, der Zorn Gottes (1972)
    Alice in den Städten (1974)
    Bakha satang (1999)
    Le deuxième souffle (1966)
    Paris, Texas (1984)
    Walkabout (1971)
    Funny Games (1997)
    Repulsion (1965)
    Le feu follet (1963)
    Spoorloos (1988)
    Ziemia obiecana (1975)
    Riget (1994 Mini-Series)
    Welt am Draht (1973 TV Movie)
    Los olvidados (1950)
    Nói albinói (2003)
    I compagni (1963)
    O Pagador de Promessas (1962)




  • Takipteyim hocam ;) son eklediğiniz filmlerde epey dikkatimi çeken oldu hemen alıyorum listeye eyvAllah elinize sağlık.
  • Meursault, o kim olaki

    Devam paylasimlara hocam bolume farkli renkler lazim senin konularin gibi
    Bu arada nick Albert Camus'nun Yabanci'sindan mi yoksa muzik grubu olan Meursault'tan mi ?

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • @Dark Saga. Sağ olasın takip ettiğin için. Sizlerin de ilgisi olmasa konuyu pek ilerletemeyeceğim Umarım beğenirsin listeye aldıklarını. İyi seyirler şimdiden.

    @Mr. Pacino benim yav, bu kadar çabuk mu unuttunuz diminishedtriad'ı Kullanıcı adımı değiştirip Meursault. yaptım. Albert Camus'nün Yabancısındaki Meursault'tan esinlendim bu arada müzik grubunu dinlemedim hiç.
    Son yaptığım listeye bak derim, orada en iyileri listelemeye çalıştım. Sağ ol hacı yani sizler de olmasanız, boşuna yazıyor gibi hissedeceğim konuya Bu arada L'eclisse filminin sahneleriyle, Axxis'in Alive şarkısına klip de yaptım, izlersin belki,
    https://www.youtube.com/watch?v=MMK9gsxhW2k



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Meursault. -- 24 Nisan 2015; 17:13:57 >




  • Meursault. kullanıcısına yanıt
    Biliyorum sen oldugunu, yaziyor eski nick imzada
    Videoyu da izlerim tabi, Antonioni'nin sevdigim tek filmi zaten Leclisse



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Mr.Pacino -- 24 Nisan 2015; 19:22:33 >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Her zaman takipteyim hocam bağımsız film olsun yeterki ;) epeydir fazla zaman bulamıyorum film izlemeye ama ilk fırsatta son eklediklerinizden izlemeye başlıycam nasipse.
  • Eline sağlık,muazzam olmuş konu.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi -Bane -- 25 Nisan 2015; 14:31:33 >
  • Elinize sağlık hocam, İzlenecekler listesine aldım izlemediklerimi
  • Takip eden herkese çok teşekkür ederim.

    İlk sayfa çok kastığı için mesajları böleceğim.


    Çek Cumhuriyeti ve Çekoslovakya Sinemasından Örnekler


    Ucho - Kulak (1970) - Karel Kachyna - Çekoslovakya
     Ülke Ülke Film Önerileri (Çoğunlukla Bağımsız ve Az Bilinen Filmler)
    http://www.imdb.com/title/tt0066498/


    Komünist parti üyesi olan Ludvik ve eşi, partinin düzenlediği geceden evlerine dönerler. Filmin neredeyse tamamı da evin içerisinde geçiyor. Bir yandan karı-kocanın kavgayla süren ilişkisini izlerken diğer yandan Ludvik'in parti tarafından dinlendiğine dair şüphelerinin arttığını görüyoruz. Film boyunca partinin düzenlediği geceye de geri dönüşler yapılıyor. Tek mekânda geçmesine rağmen sıkmıyor film. Baskıcı parti yönetiminin, üyeleri üzerinde yarattığı çökük ruh hâlleri çok başarılı bir şekilde veriliyor. Gözden kaçmaması gereken harika bir yapıt.

     Ülke Ülke Film Önerileri (Çoğunlukla Bağımsız ve Az Bilinen Filmler)
    At' zije Republika - Çok Yaşa Cumhuriyet (1965) - Karel Kachyna
    http://www.imdb.com/title/tt0058924/


    Çok güzel, farklı bir film. II. Dünya Savaşında hayallerinin ve gerçeklerinin birbiriyle karıştığı bir çocukla ilgili film. Filmi izlerken biraz da olsa Ivan'ın Çocukluğu filmi geldi aklıma. İzlenmeli.

     Ülke Ülke Film Önerileri (Çoğunlukla Bağımsız ve Az Bilinen Filmler)
    Kocár do Vídne - Viyana'ya Yolculuk (1966) -Karel Kachyna
    http://www.imdb.com/title/tt0060597/


    Genç bir asker ve yaralı bir asker Rus ordusundan kaçmaktadırlar. Avusturya'ya gitmek için Çek bir kadından zorla yardım almışlardır. Kadın sahibi olduğu at arabasıyla onları Viyana'ya götürecektir. Fakat kadının kocası asılarak öldürülmüştür. Bu iki askeri taşımak zorunda olan kadının intikam duygusu kabaracaktır. Savaş karşıtı, çok başarılı bir film.


    Spalovac mrtvol - Ölü Yakıcısı (1969) - Çekoslovakya


    Çok tuhaf bir işlenişi var filmin. Adamın gittikçe bozulan ruh hâli, kameranın hareketleri ve ani sahne geçişleriyle iyi bir şekilde yansıtılmış. Alman kanı taşıdığını düşünen Çek bir ölü yakıcısının psikolojisindeki olumsuz değişim gösteriliyor. Adam okuduğu Tibet'le ilgili bir kitaptan reenkarnasyon düşüncesine de kendini kaptırmış durumda. Ölümle de kafayı bozmuş vaziyette. Nazizm düşüncesinin gelişimi, ruh hâli deliliğe dönen bir adamın üzerinden Yahudilerin ölümü ile anlatılmış.

    Marketa Lazarová (1967) - Frantisek Vlácil - Çekoslovakya
     Ülke Ülke Film Önerileri (Çoğunlukla Bağımsız ve Az Bilinen Filmler)
    http://www.imdb.com/title/tt0063278/


    Tam bir sinema şöleni, destansı bir film. Film orta çağ döneminde geçiyor. Kralın aldığı vergi karşılığı koruduğu topluluğun (sanırım feodal beylik oluyor) başındaki Lord Lazar'ın kızı Marketa Lazarova'nın pagan olan Mikolas tarafından zorla alıkonulması ve bunun etrafında gelişen olaylar şiirsel bir biçimde anlatılıyor. Mikolas ve tek kolu olmayan kardeşi Adam da, bir Tiran olan Kozlik'in oğulları. Kozlik de kralın güçlerine karşı boyun eğmeyen bir adam. Hıristiyanlık ve Paganlık da filmin önemli unsurlarından. Bu filmin tamamlanması altı yılı bulmuş. Filmin çekim tekniğinin ve anlattıklarının Andrey Rublev filmiyle benzerlikleri de var. Başyapıt. Bela Tarr seven izlesin hemen.

     Ülke Ülke Film Önerileri (Çoğunlukla Bağımsız ve Az Bilinen Filmler)
    http://www.imdb.com/title/tt0122770/
    Údolí vcel - Arılar Vadisi (1968) - Frantisek Vlácil - Çekoslovakya


    Vlácil'den yine Ortaçağ döneminde, Bohemya'da (Eski Çekoslovakya) geçen bir film. Bir derebeyi oğlunu tapınak şövalyesi olmaya gönderiyor. Bundan sonrasında o dönemin Hıristiyanlığıyla ilgili göndermeleri izliyoruz. Sanki Ortaçağ'daki karanlık dini dönemin çözülüşünü anlatan bir film gibi geldi bana. Başyapıt Marketa Lazarova kadar olmasa da iyiydi. Vlacil her ne kadar ünü yayılmamış bir yönetmen olsa da filmleri daha fazla değer görmeyi hak ediyor. Epik anlatımı olan filmler güzel olur zaten genelde.

     Ülke Ülke Film Önerileri (Çoğunlukla Bağımsız ve Az Bilinen Filmler)
    http://www.imdb.com/title/tt0076765/
    Stíny horkého léta - Sıcak Bir Yazdan Kalanlar (1978) - Frantisek Vlácil - Çekoslovakya


    1947'de geçen filmin konusu için, -sanırım- Nazi hareketini sürdürmeye çabalayan bir gerilla grubu ve Çek bir ailenin mücadelesi desem yeterli olacak. Fazlası spoilera girebilir. Bu da gayet başarılı ufak tefek eksiğini tıksığını saymazsak. İzlenmeli.



    Kieslowski'nin Dekalog dizisi gibi, vurucu, insanın yüreğine oturan bir Çek filmi. Aynı zamanda anlık seçimlerin neleri değiştirdiğini gözler önüne seriyor. Süresi 30 dakika. Vakit ayırıp izleyin.


    Samotári - Yalnızlar (2000)


    Keyifle izlediğim bir Çek filmi oldu. Tabii eski Çek filmlerinin tadı şimdikilerinin hiçbirinde yok. Çek'te yaşayan sıradan insanların birbirleriyle olan ilişkisi kara mizah olarak veriliyor.

     Ülke Ülke Film Önerileri (Çoğunlukla Bağımsız ve Az Bilinen Filmler)
    Je treba zabít Sekala - Sekal Ölmeli (1998) - Vladimír Michálek
    http://www.imdb.com/title/tt0163019/


    Sekal ölmeli filmin adı. Ya Sekal ölmeli mi? Ne için? Bir ölüm kötülüğü mü yok eder, yoksa çıkarı olanlar mı rahata erer? Sekal zorba biri, köydeki ihtiyarların topraklarını onları Nazilere ispiyonlama tehdidiyle ele geçiriyor. Kazanma hırsı yüksek, kötülüğe aşık bir karakter. Bir de köye yeni gelen, geldiği köyde yaşayanlar gibi Katolik değil de Protestan olan ve bu yüzden ötekileştirilen nalbant var. Bu da iyi karakterimiz. İyiyi temsil ediyor yani, suya sabuna dokunmayan, dürüst insanlardan. Filmde iyi ve kötü betimleniyor, sorgulanıyor. Kötüyü iyi mi yok edebilir? Kötü yok olursa iyi de yok mu olacaktır? Film II. Dünya Savaşı döneminde geçiyor bir de. İdeolojilerin fink attığı, milletin düşünceleri ile birbirlerini kestikleri yıllar. Bunlara da pas atılıyor arada. Bir de kötü olan niçin kötü olmuştur? Doğuştan mı yoksa onu kötü olmaya itenler başkaları mıdır? Katolik dinsel kurumun da eleştirildiğini varsayıyorum. Mükemmel değil belki ama iyi bir Çek filmi.

    Babí léto - Güz Baharı (2001) - Vladimír Michálek


    Hayalleri gençlikte biriktirmemek lâzım. Yoksa yaşlılıkta içinde kalanların hangi birini yapacağını şaşırabilirsin. Filmde de gençlik dönemindeki zor hayat koşullarından dolayı çoğu hayalini gerçekleştirememiş olan Frantisek'in yaşlandıkça çocuk ruhlu bir adama dönüşmesi ve hayallerini gerçekleştirme çabası anlatılıyor. Ama karısını da zor durumda bırakıyor. Paranın mühim olmadığını gösteriyor film. Bol bol hüzünlü ve gülünç sahneleri var. Yaşlılıkla ilgili filmler, Amour (2012), O' Horten (2007), Pora umierac (2007), Umberto D. (1952), Narayama-bushi kô (1983), L'homme du train (2002), Salmer fra kjøkkenet (2003).

     Ülke Ülke Film Önerileri (Çoğunlukla Bağımsız ve Az Bilinen Filmler)
    Karamazovi - Karamazov Kardeşler (2008)
    http://www.imdb.com/title/tt1080716/

    Praglı bir tiyatro grubu Polonya'ya oyun sahnelemeye gelirler. Öncesinde prova vardır tabii. Biz de bu provayı izleriz. Dostoyevski'nin en ünlü eserlerinden biri olan Karamazov Kardeşleri oynarlar. Fakat tiyatronun nasıl sahneleneceği fikri gariptir. Çünkü bir fabrikada, fabrikanın pek çok alanını kullanarak oyunlarını sahnenin de dışına çıkarak oynamaktadırlar. Provayı fabrika işçileri de izlemektedir. Açıkçası prova yaparlarken sanki roman gerçek hayattan bir parça olarak sunuluyordu. Yani gerçek hayatla, kitaba yazılmış hayatın birbirine karıştığı filmlerden. Benim çok hoşuma gitti. Çek-Polonya ortak yapımı. Özellikle oyunculuklar çok iyiydi. Tavsiye ederim. Cesare deve morire filmini izleyenler mutlaka bunu da izlemeli.

     Ülke Ülke Film Önerileri (Çoğunlukla Bağımsız ve Az Bilinen Filmler)
    ...a páty jezdec je Strach - Beşinci Atlı Korkudur (1965)
    http://www.imdb.com/title/tt0123368/

    Nazi işgali altındaki Çekoslovakya'da siyasi bir suçluyu tedavi eden doktorun psikolojik durumu işleniyor. Filmin çoğunluğu apartmanda geçiyor. Apartman sakinleri de psikolojileri alt üst olmuş, tedirginlikleri had safhada olan insanlar. O dönemin baskı altındaki ve huzursuz ortamı çok iyi şekilde yansıtılmış. Ama filmi herkes beğenmeyebilir. Filmin tam olarak savaşın hangi yılında geçtiği belirgin değil, doktorun paranoyaları güzel verilmiş ama Yahudi olan doktora karşı Nazi memurları biraz nazik davranıyorlar sanki. Neyse, ben beğendim filmi hatta bence sinema tarihi açısından da epey önemli bir film.

    Ostre sledované vlaky - Sıkı Kontrol Edilen Trenler (1966) - Jirí Menzel - Çekoslovakya


    II. Dünya Savaşı sırasında Nazilerin baskısını hisseden ülkelerden biri de zamanın Çekoslovakyası. Film o dönemdeki bir tren istasyonunda geçen gülünç olayları ele alıyor. Güzel bir kara komedi. İzlenmeli.

    Musíme si pomáhat - Bölünürsek Düşeriz (2000)


    İkinci Dünya Savaş'ını kara mizah şeklinde ele alan Çek Yapımı filmde, Almanlarla işbirliği etmek zorunda kalan Çek bir ailenin hikâyesi anlatılıyor. En beğendiğim Çek yapımları arasındadır. İzlemelisiniz.

    Obchod na korze - Ana Caddedeki Dükkan (1965)


    Eski Çekoslovakya'da Naziler bölgeyi Arileştirmekte yani Yahudilerin o bölgede tutunmalarını engellemeye çalışmaktadır. Tóno Brtko da faşist kayın biraderinin ona yaptığı iyiliğin karşılığı sonucu Arileştirici olmak zorunda kalır ve Yahudi bir kadının dükkanı ona devredilir. Fakat durum hiç de umduğu gibi değildir. Filmin ilk bir saatine Çek filmlerindeki güldürü hâkim, filmin diğer yarısı ise dram ağırlıklı. O dönemde Çek vatandaşların, Yahudiler ve faşist yönetim arasında ne yapacaklarını bilememelerini anlatıyor. Bu arada Çek Çek diyorum ama o zamanın Çekoslovakyası'nın Slovak insanları çekmiş bu filmi. Güzel bir film. İzleyiniz.

    Prezít svuj zivot (teorie a praxe) - Hayatta Kalmak (2010) - Jan Svankmajer


    Film Freud'un psikanalizinin üzerine kurulu bir hikâyeden meydana gelmekte. İlgi çekici ve değişik bir film. Hem de gerçeküstücü bir film. Baştan uyarayım bu tarz filmlerden hoşlanmayanlara saçma ve çöp olarak gelecektir. Bu tarzı sevenler ise başına taç edecektir bu filmi. Şahsen ben çok beğendim.

    Otesánek - Küçük Otik (2000) - Jan Svankmajer


    Çocukları olmayan bir çiftin, tuhaf bir şekilde bebek edinmesi konu ediliyor. Adam bir ağaç kökünü karısına bebek tesellisi olsun diye, bebek şekli verip armağan ediyor. Olaylar gelişiyor. Çek sineması çok tuhaf, Svankmajer daha tuhaf bir adam. Değinilen konu olsun bunun işlenişi olsun insanı şaşırtabiliyor. Ben epey beğendim, farklı film arayanlar izlemeli.

    Faust (1994) - Faust - Jan Svankmajer - Çek Cum.



    İçinde epey emek olan yine ilginç bir Svankmajer filmi. Goethe'nin Faust'unu kendine göre yorumlamış usta. Bunu yaparken, tiyatro, kukla sanatını filan da kullanmış. Ortaya lezzetli ama bir o kadar da ürkünç bir film çıkmış. Yönetmenin Jídlo (1993) (Yemek) kısa filmini de seyrettim, o da çok güzel ve anlamlıydı. İnsanın tüketmeye nasıl bağımlı olduğunu vs. gösteriyordu. Tavsiye ederim.



    Záhrada - Bahçe(1995) - Slovakya


    Filmin mistik bir havası var. Babasıyla tartışıp dedesinin büyük bahçeli eski kulübesinde yaşamaya başlayan adamın o bahçede geçirdiği tuhaf günler, eğlenceli şekilde aktarılıyor. Adamın bahçesine uğrayan karakterler de ayrı tuhaf, mesela onlardan biri Jean-Jacques Rousseau. Bu filmi de epey beğendim. İlginç bir şeyler arayan izlesin derim.

    Horí, má panenko - Koşun İtfaiyeciler (1967)

    Uzun süre önce izlediğim filmlerden. Milos Forman'ın ülkesini terk etmeden evvel çektiği filmlerinden biri. Emekliliği gelmiş bir itfaiyeci için parti düzenleniyor ve sonrasında film absürt komedi şeklinde sürüp gidiyor.

    Kolja (1996)


    Çellist yaşlı bir adamın Kolja adındaki bir çocukla yaşamak zorunda kalmasını anlatıyor film. Tabii bu arada Sovyet tankları Çekoslovakya'da cirit atıyor. İzlenmeli.




  • Macar Sinemasından Örnekler


    Az ötödik pecsét - Beşinci Mühür (1976) - Zoltán Fábri


    Film, dönem itibari ile 1944'te geçiyor. O zaman da Macaristan'da bir Macar Nazi Örgütü varmış ve anlaşılan kendileri gibi düşünmeyen insanlara çok acı çektirmişler.
    Savaş havasının hüküm sürdüğü Macaristan'da, dört arkadaş, hayat üzerine ve daha pek çok şey üzerine Bela'nın barında muhabbet ediyorlar. Daha sonra aralarına tek bacağı sakat ve cephede savaşmış biri daha katılıyor. Fakat bu arkadaşların aralarında geçirdiği savaş karşıtı konuşmalar birilerini rahatsız ediyor. Sinema tarihinin derinlerinde unutulmaya yüz tutmuş muazzam bir film, bana göre. Adamların aralarındaki oradan oraya sürüklenen konuşmalar, saatçinin anlattığı hikayenin adamların vicdanı üzerinde yarattığı etki, faşizm üzerine yapılan eleştiriler ve filmin son bölümleri gerçekten harikaydı.

    Bu acımasız dünyada, bir köle olan Gyugyu mu, yoksa emri altındakileri zulme uğratan kral Tomoceuszkatatiki mi olmayı tercih ederdik.

    A Pál utcai fiúk - Pal Sokağı Çocukları (1969) - Zoltán Fábri

    Ferenc Molnar'ın aynı adlı romanından uyarlanan film, Saha Bölgesinin hakimiyetini ellerinde bulunduran Pal Sokağı Çocukları ile bu bölgeyi ele geçirmek isteyen Kızıl Gömlekliler'in çekişmesini anlatıyor. Çocuklardan oluşan silahsız bu askeri iki topluluk savaş dönemlerinin önemli bir tezahürü olarak görülebilir. Zira filmde bir savaşın anatomisi çiziliyor denebilir. Ayriyeten birkaç hainin dışında iki tarafın da dürüst ve erdemli olması, çocuklardan oluşan bu iki askeri topluluğu gerçekteki ordulardan ayırıyor diyebiliriz. Bir tarafın Kızıl Gömlekliler olması ve Macar tarihinde de Kızılların önemli bir yer işgâl etmiş olması filmin tarihi bir boyutunu da ortaya koyuyor aslında. Bunlar dışında film tamamen küçük çocuklar ekseninde dönüyor. Onların küçük oyunları ile büyüklerin bu vahşi oyunları bütünleştirilmiş. Filmin renk tonlamaları ve oyunculukları başarılı.

    Zoltan Fabri'nin bir diğer filmi;
    Két félidö a pokolban - Cehennemde İki Devre (1963)

    II. Dünya Savaşı sırasında, Macaristan'daki çoğunluğunu Yahudi ve komünistlerin oluşturduğu bir kampta çalıştırılanlardan, Hitlerin doğum günü kutlaması için düzenlenecek olan bir maçta, Almanlardan oluşan bir takıma karşı oynamaları için adam toplamaları istenir. Olaylar gelişir. Maç yalnızca bir oyundur ama faşist biri onu bile bir onur meselesi haline getirebilir. Oldukça iyi bir film. Tavsiye ederim.

    Miklós Jancsó Filmleri

    Jancso seyircisiyle arasında mesafe koyan bir yönetmendir. Bu bakımdan filmlerinde soğuk bir hava bulabilirsiniz. Macar yakın tarihi ile ilgili konuları işler genelde. Teknik açıdan kendi tarzını geliştirmiş yönetmenlerdendir. Bela Tarr'ın örnek aldığı yönetmenlerin başında gelir dersek yanılmış olmayız kanımca.

    Így jöttem - Evimin Yolu (1965) - Miklós Jancsó


    Genç Macar bir öğrencinin talihsizliği üzerine gidiyor film. Naziler dolayısıyla filmin II. Dünya Savaşı döneminde geçtiğini anlıyoruz. Kendi ülkesinde huzursuz bir yolculuk geçiren gencin durakları üzerinden yine Macar yakın tarihini gözlemliyoruz. Jancsó'nun izleyicisiyle pek iletişimi yok denebilir. Hatta çok sessiz kalıyor kamera arkasında. Baş karakter de fazlasıyla edilgen durumda. Fakat oldukça iyi bir çekim ve anlatım tekniği var yönetmenin. Yine izleyicisine karşı olan soğuk tavrı biraz ürkütücü olabiliyor.

    Szegénylegények - Umutsuzlar (1966) - Miklós Jancsó


    Bu filmi anlayabilmek için önce, oraya ait tarihi olay ve olgular hakkında bilgi sahibi olmak gerekiyor. Avrupa'nın birçok ülkesini yönetmiş Habsburg Hanedanı var. Bu hanedan 1867-1918 yılları arasında Avusturya-Macaristan İmparatorluğunu yönetmiş. Bu tarihten önce Avusturya ile Macaristan iki ayrı devlet. Ve Macaristan yine bu hanedan tarafından yönetiliyor. Ülkede Lajos Kossuth adlı birinin önderliğinde 1848 yılında, Macaristan'ın bu hanedanlıktan kopup, özerk bir yönetim olması için ihtilâl olmuş. Bu film de o devrimin yirmi yıl kadar sonrasını ele alıyor. Devrimi yapan grup tutuklanıp, bir bölgede tutuluyorlar.Ve bu tutuklular arasında Sándor Rózsa adında en tanınmış eşkıyanın olduğu düşünülüyor ve Rozsa'nın kimliğinin açığa çıkması için askerler çaba sarf ediyor. Film hakkında nette herhangi bir Türkçe kaynak yok. Zaten Jancso'yu da pek tanıyan yoktur herhalde. Neyse ki filmlerine alt yazı çıkmış. Yönetmenliğinin çok güçlü olduğunu söyleyebilirim. Harika bir görüntü yönetmenliği var.

    Csillagosok, katonák - Kızıllar ve Beyazlar (1967) - Miklós Jancsó


    Macaristan Sovyet Cumhuriyeti 21 Mart 1919'da kurulmuş ve aynı yıl içerisinde 6 Ağustos'ta yıkılmış. Rusya'da Bolşeviklerin yaptığı devrimden sonra, Avrupa'da kurulan ilk komünist hükümet bu devlette imiş. Kızıllar Ekim Devrimi yanlılarıdır, Beyazlar ise Devrim karşıtlarıdır. Filmde de Rus iç savaşındaki kızıllarla beyazların çekişmesi anlatılır.

    Még kér a nép - Kızıl İlâhi (1972) - Miklós Jancsó


    1890'nın Macaristan'ında, kırsalda, olabildiğine düzlükler üzerindeki işçilerin, çiftçilerin sosyalist oluşlarının; sosyalizmi, askerî ve dinî (kilise kurumu) otoritelere karşı korumalarının müzikali Kızıl İlahi. Simge yoğunluğu var filmde. Sahnelerin ayrı ayrı izahının gerektiği filmlerden. Ve geleneğin kullanıldığı bir anlatım biçimi var. Bu yönden biraz Parajanov tarzına benziyor. Film boyunca köylü insanlar, askerlerin ya da papazların onları sosyalizmden uzak tutmaya çalışmalarına karşı, yöresel müziklerini hep bir ağızdan söylüyorlar ve onlara direniyorlar. Ayrıca film için Avrupa'da sosyalizmin doğuşunu ve etrafta bu ideolojiye karşı olanlarla girişilen mücadelenin tasvirinin yapıldığı söylenebilir. Tiyatro-müzikal karışımı olması hoşuma gitti.

    Bela Tarr Filmleri

    Filmlerinde yarattığı soyut havayla, bireyin ruhunu psikolojik açıdan çok başarılı bir şekilde tasvir eder. Her ne kadar kendisi filmlerinde felsefe kullanmadığını söylese de, seyircinin bakış açısına göre bu değişebilir. Yarattığı karakterlerin iç hezeyanları, adeta dünyanın sonunun geldiği bir ortama uyumlu biçimde verilir.

    Werckmeister harmóniák - Karanlık Armoniler


    Sessiz sakin bir Macar kasabasına içinde ölü bir balina ve prens takma adlı ucubeyle gösteri yapmak üzere sirk kurulur. Sirk kurulduktan sonra, kasaba artık eskisi gibi sessiz sakin olmayacaktır.

    İki saat su gibi geçti. Hiçbir sahnesinde sıkılmadım. Özellikle filmin açılış sahnesi nasıl mükemmel bir film izleyeceğimizin işareti. O uzun plânları dahi keyifle izledim. Her sahnenin kendine ait anlatmak istediği bir şey vardı. Ama bu filmde anlatılmak istenen tamamen seyirciyle yönetmen arasında kalmış bir konu gibi. Ben filmin siyasal bir eleştiri olduğunu düşünüyorum. Tabii yalnızca bu değil. Toplumsal olgular, bireyin toplumdan ayrı olamayacağı, bireyin sürüye uyacağı, halk arasında yayılan dedikoduların ayaklanmaya kadar gideceği, gibi düşünceler de vardı. János Valuska da çiğ süt emmiş insanların dışında, saf ve temiz bir karakter. Fakat o ölü balinaya ve yüzünü göremediğimiz Prens takma adlı ucubeye hangi anlamları yüklememiz gerektiği açık değil. Bu bize kalıyor.

    Arşivinizden eksik kalmasın. Muhakkak izleyin bu 7. sanat harikasını.

    A Torinói ló - Torino Atı (2011)


    'Friedrich Nietzsche, 3 ocak 1889′da Torino’da, Via Carlo Alberto’daki 6 numaralı kapıdan sokağa adımını atar. Belki yürüyüş yapmak, belki de postaneden mektuplarını almaktır amacı. Kendisine uzak olmayan ya da fazlasıyla uzakta kalan bir fayton sürücüsü inatçı atına söz dinletemiyordur. Faytoncunun tüm baskılarına rağmen, hareket etmeyi reddediyordur at. Sonra, ismi muhtemelen Giuseppe Carlo Ettore olan faytoncunun sabrı taşar ve kırbacını eline alır. Nietzsche, kalabalığın yanına gelir ve o ana dek öfkeyle köpüren sürücünün acımasız sahnesini sona erdirir. Sağlam yapılı ve gür bıyıklı Nietzsche, birden faytona atlar ve kollarını atın boynuna dolayıp hıçkırarak ağlamaya başlar. Olaya şahit olan diğerleri, Nietzsche’yi evine bırakır. İki gün boyunca bir divanda hareketsiz ve sessizce dinlenir Nietzsche. Ta ki son sözlerini mırıldanıncaya dek: “mutter, ich bin dumm!” (anne, ne aptalım!) ve yaşamının kalan son on yılını, uysal ve delirmiş bir şekilde annesinin ve kız kardeşlerinin himayesi altında geçirir. Atın akıbeti hakkında ise hiçbir şey bilmiyoruz…'
    Film bu anlatımla başlıyor, ve sanki Nietzsche'nin kafasının içinde devam ediyor. Yoğun iç karartıcı duygular ve hiçlik hisleri içerisinde filmle beraber -biz de- altı gün yaşıyoruz.

    Düşünmek, sorgulamak isteyenlerin, her şeyin neticesinin bir hiçten ibaret olduğunu kabullenenlerin filmi A Torinói ló. Metacritic’de gezinirken tesadüf ettiğim bir film. Uzun süredir böyle bir film arıyordum. Bulduğuma da epey mutluyum. Bu film benim için sinemadaki son nokta. Bundan sonra izleyeceğim (belki de) ve bundan öncesinde izlemiş olduğum filmlerin en üstüne çıkabilmiş, çıkabilecek bir film Torino Atı. Bana filmi sevdiren nedenlerden biri Friedrich Nietzsche’nin felsefesi altında inşa edilmiş bir film olması.

    Filmde üç ana karakter var. Biri Nietsche’nin boynuna sarılıp ağladığı Torino Atı, diğerleri, baba rolündeki Ohlsdorfer ve Ohlsdorfer’in kızı. Filmdeki dünyada bir karmaşa hâkim. Dışarıda bitmek bilmeyen bir fırtına, içeride her gün tekrarlanan, yaşamak için elzem olan uğraşlar var. Bu fırtına bana göre oluşumu, dönüşümü, değişimi anlatıyor. Öyle ki fırtına sona erdiğinde hayat da yavaş yavaş sona eriyor. Işıklar sönüyor. Sobadaki köz küle dönüyor. Ve Tarr’ın dünyası bir hiçliğe bürünüyor.

    Filmdeki nesneler ise, her gün yenen patates, sabah kalkar kalkmaz içilen Palinka ve her sabah kızın iki kovayla gittiği su kuyusu.

    Yalnızca filmin sonundan bir şey bekliyorsanız, filmde ihtişam, gösteriş olsun diyorsanız, filmin bütününü kapsayan sağlam bir felsefeden bana ne diyorsanız izlemenizi tavsiye etmem. Sıradan bir film değil zaten. Düşünsel açıdan epey ağır bir sanat filmi.

    Beni şaşırtan başka bir şey ise, bunca piyasa filminin hüküm sürdüğü sinema sektöründe böylesi bir filmin çekilebilmesi. Yönetmenin diğer filmlerine de göz atacağım, umarım gerisi de gelir. Ki ‘sinema izleyici’sini ve felsefe meraklılarını doyuran bir filmdi.

    Nietzsche ve felsefe hayranlarına tavsiyemdir.

    Kárhozat - Lanet (1988)

    Karhozat da yönetmenin izlenmesi gereken bir başka harika filmi.

    Taxidermia - Tahnit (2006)

    György Pálfi, Macar sinemasının yeni yükselen yönetmenlerinden biri. Bu filmini de çoğu izleyici kaldıramaz.

    Kontroll (2003)

    Bu da Macar sinemasından bir başka önemli örnek. Uzun süre önce izlediğim için filmden hatırıma düşen pek bir şey yok ama beğenmiştim.

    Szerelem - Sevgi (1971) - Károly Makk - Macaristan


    Siyasi tutuklu kocasının hapisten dönmesini bekleyen genç kadın ölmek üzere olan kaynanasına bakmakta, oğlunun hapiste olduğunu yaşlı kadına gizlemektedir. Yaşlı kadın sık sık gençliğine dönmekte, oğlunun Amerika'da film çektiği yalanına inanmış şekilde onu beklemektedir. Geçmişe dönüş sahneleri, aynı hafızadaki gibi kısa kısa gösterilmiş, farklı ve güzel bir film olmuş.

    A nyomozó - İz Sürücü - Attila Gigor - Macaristan
     Ülke Ülke Film Önerileri (Çoğunlukla Bağımsız ve Az Bilinen Filmler)
    http://www.imdb.com/title/tt1092021/


    Macar sinemasından, temposu, bitene değin aynı hızda devam eden bir kara mizah filmi A Nyomozó. Annesi ilik kanseri olan patolog yardımcısı Malkáv'ın, onu yurt dışında tedavi ettirebilmesi için yüksek meblağda paraya ihtiyacı vardır. Bunun için de karşısına bir teklif çıkacaktır, ardından da olaylar hızını hiç kesmeden devam ediyor zaten. Senaryosu oldukça ilgi çekici bir film. Bundan öte yaratılan baş kahramanın karakter özellikleri çok orijinal olmuş. Zaten koca filmi izleten de bu karakter ve bu karakteri canlandıran Zsolt Anger. Çok iyi oynamış adam. Herkese tavsiye ederim. Oldukça başarılı bir kara mizah.


    Apa - Baba (1966) - István Szabó

    Babası savaşta ölen bir çocuğun, babasını ideal bir karakter hâline getirerek onu aslında hiç yapmadığı, eylemediği şeylerle methetmekte, babasıyla gurur duymaktadır. İzlenesi bir film.




  • Uzak Doğu Sinemasından Örnekler III


    Hitori musuko (1936) - Yasujirô Ozu - Japonya
     Ülke Ülke Film Önerileri (Çoğunlukla Bağımsız ve Az Bilinen Filmler)

    http://www.imdb.com/title/tt0027752/

    Tek başına çocuğunu yetiştirmek zorunda olan, kırsalda yaşayan bir anne, oğlunu lise ve üniversiteyi okuması için merkeze, Tokyo'ya gönderiyor. Beklentileri de büyük oğlundan. Yıllar sonra onu ziyaret ediyor. Bu ziyaret esnasında oğlanın maddi sıkıntıları olsa da bunu annesine belli etmemeye çalışıyor. Annesi yıllarca emek verip, hayatını ona feda edip, oğlunun okumasını sağlıyor. Çocuk da çok iyi bir yere gelemediğinden dolayı pişmanlık duyuyor. İnsani değerlerin ön plana çıktığı, herkesin kendinden bir şeyler bulabileceği, tamamen duygulara yönelik, çok sade bir film.

    Sanma no aji - Bir Güz Öğleden Sonrası (1962) - Yasujirô Ozu - Japonya
     Ülke Ülke Film Önerileri (Çoğunlukla Bağımsız ve Az Bilinen Filmler)

    http://www.imdb.com/title/tt0056444/

    Ozu'dan yine, aile ve dostluk ilişkileriyle ilgili, keyifle izlenebilecek bir film. Yine savaş öncesi, savaş sonrası Japonya karşılatırması da gençler ve yaşlılar üzerinden yapılıyor. Tavsiye ederim. Ozu az ama öz şeyler anlatan filmler yapıyor.

    Huang tu di - Sarı Dünya (1985) - Kaige Chen - Çin
     Ülke Ülke Film Önerileri (Çoğunlukla Bağımsız ve Az Bilinen Filmler)

    http://www.imdb.com/title/tt0087433/

    Komünist bir asker, anonim türküleri toplamak üzere köylere gönderilir. Filmde de gittiği bir köyde, evlerinde kaldığı insanlarla arasında gelişen ilişki veriliyor. Çin halk müziği bayağı iyiymiş. Şarkı söyleyen kızın sesi de iyiydi. Herkese hitap etmeyebilir ama epey hoşuma gitti film.

    Shunpu den (1965) - Bir Fahişenin Öyküsü - Japonya
     Ülke Ülke Film Önerileri (Çoğunlukla Bağımsız ve Az Bilinen Filmler)

    http://www.imdb.com/title/tt0059715/

    1937'de, Japon-Çin savaşında, Japon ordusunda askerleri savaş sırasında eğlendirmek için, fahişeler gönüllü olarak çalışmaktadır. Bunlardan biri olan Harumi diğerlerine göre daha hırçındır ve kısa sürede üst rütbeli bir asker ona sürekli uğramaya başlar. Oldukça sadist olan üst rütbeli askerin, emir eri olan Mikami ile Harumi arasında bir etkileşim başlar. Film de hâlâ sürmekte olan acımasız bir savaşı arka planına alarak, Japonya'da askerlerin ve ordunun bir tablosunu çıkartır ve yine Mikami ile Harumi arasındaki olanaksız aşka da odaklanır. Ayrıca saf bir savaş karşıtı, sağlam bir filmdir.


    Hayatın normal akışını bozan bir durumdan sonra, o durumdan etkilenen ve onu tamir etmeye çalışmak için özveride bulunan insanların filmi. Başkasının elinde oyuncağa dönebilecek konu, gayet iyi işlenmiş. Konuya çok girmeden, ahlakî nedenler ve artık bitmiş olan duygular yüzünden yapılamayacak bir eylemi, değer verdikleri başka bir insan için yapmak zorunda olan iki insanın karar verme süreci diyebiliriz film için.

    Tuya de hun shi - Tuya'nın Evliliği (2006) - Çin
     Ülke Ülke Film Önerileri (Çoğunlukla Bağımsız ve Az Bilinen Filmler)

    http://www.imdb.com/title/tt0949564/

    Bozkırda yaşayan Tuya'nın işi zordur. Kocası da sakat kaldığı için, hayvanlara bakma işini ve yaşamlarını sürdürmek için gerekli olan işleri, Tuya tek başına yapmak zorundadır. Tuya oldukça güçlü bir kadın olsa da onun da bedeninin bir dayanma sınırı vardır. Ve zamanla kocası henüz ölmemiş de olsa, kendisine bakabilecek bir koca bulmak ve yeniden evlenmek zorundadır. Ancak Tuya kocasına da halen sadakat ve sevgiyle bağlıdır. Filmimiz de zort şartlar altında yaşayan bir Asya kadınının ailesi ve hayat içindeki rolünü gözler önüne sermektedir.

    Mang jing - Kör Kuyu (2003) - Çin
     Ülke Ülke Film Önerileri (Çoğunlukla Bağımsız ve Az Bilinen Filmler)

    http://www.imdb.com/title/tt0351299/

    Film, genç ve tecrübesiz işsizleri kandırıp, onları kömür madeninde öldüren ve iş yerinden tazminat alan iki dolandırıcı maden işçisini konu ediniyor. Son olarak, gözlerine, on altı yaşında, okulunu terk etmek zorunda kalmış bir çocuğu kestiriyorlar. Film katil ile kurbanın arasında kurulan bağın, katilin eylemini etkileyip etkilemeyeceği sorusuna az da olsa yanıt vermeye çalışıyor. Özündeyse, bir kıssadan hisse hikâyesi diyebiliriz. Sade bir yapısı olan, anlamlı bir film.

    Mang Shan - Kör Dağ (2007) - Çin
     Ülke Ülke Film Önerileri (Çoğunlukla Bağımsız ve Az Bilinen Filmler)

    http://www.imdb.com/title/tt1020972/

    Çalışma vaadiyle kandırılıp, bir köye gelin olarak satılan kızın, oradan kaçabilme mücadelesini işliyor film. Filmin ismi Kör Dağ. Bu isim de, tüm etrafı koca dağlarla çevrili olan köydeki insanların eğitimsiz ve barbar olmalarını ve bu insanların, kızın bu vahim durumuna aile içi meseledir, diyerek kayıtsız kalmalarını anlatmak için kullanılmış olsa gerek. Dağların, köyün etrafını çevrelemiş olması cehaletin bir mecazı gibi düşünülebilir yani. Zorla alıkonunan kız da üniversite tahsilli. Hayatlarını doğmak, evlenmek, erkek çocuk sahibi olmak ve ölmek üzerine kurmuş olan eğitimsiz insanların arasına düşüyor kızcağız, varın gerisini siz düşünün. Cahile devletin yasasının bile işlemediği gerçeğini de gösteriyor film. Senaryonun gidişatı ve filmin anlattığı şeyler çok sağlam. Kızın yaşadıkları dramatikliğe kaçmadan, gerçekçi ve vurucu bir şekilde anlatılmış. Tutukluluk ve kaçamama hissi çok iyi verilmiş. Çin de berbat bir ülke anlaşılan. Yönetmen Yang Li'yi, bağımsız sinema severlerin takip etmesini öneririm.

    Yi ge dou bu neng shao (1999) - Yimou Zhang - Çin
     Ülke Ülke Film Önerileri (Çoğunlukla Bağımsız ve Az Bilinen Filmler)

    http://www.imdb.com/title/tt0209189/

    Şehir merkezleri paranın aktığı ve her türlü ihtiyaca cevap veren yerlerken, merkezin uzağında kalmış kırsal kesimlerde ise insanlar kendi yağlarıyla kavrulmak zorundalar. Tabii şehir hayatının telaşı içindeki, giderek de benmerkezci olan insanlar, taşradaki kendine yeten hayattan bihaberdirler. Filmde de şehirden epey uzak bir köye öğretmen olarak gelen küçük yaştaki bir kızın mücadelesi işleniyor. Ne var ki o da başka bir köyden gelen ve sadece ilkokul mezunu olan bir kız. İlk tecrübesi olduğu için çocukları nasıl eğiteceğini bilmiyor ve sadece yerine geçici olarak geldiği öğretmenin dediklerini uygulamaya çalışıyor. Köyde maddi sıkıntıdan dolayı okulunu bırakan çocuk çok olduğundan bir önceki öğretmen, bu geçici-yeni öğretmene çocukların okulu bırakmamaları için çabalamasını temenni ediyor. Kızcağız da okuldan bir kişinin bile ayrılmaması için çaba harcıyor. Fakat okuldan biri ayrıldığında, öğretmen kız da büyüklerin gösteremediği bir azim ortaya koyuyor. Neredeyse kendi canı pahasına, okulu bırakan çocuğu tekrar okula getirmek için birçok fedakârlıkta bulunuyor. En ufak sorunda mırın kırın eden, öğrencilerini dayakla terbiye edeceğini düşünen eski kafalı öğretmenlerin izleyip de bu küçük kızdan ders almaları gerekir. Filmin yine klasik ezber eğitim sistemini eleştirdiği ve uygulamalı (pratik) eğitimi savunduğu söylenebilir. Ayriyeten, öğretmenin sınıfı da hafif bir komünist yapıyı anımsatıyordu, iyiydi yani. İçe dokunan, harika bir film. Zhang'ın, Da hong deng long gao gao gua (1991) ve Huo zhe (1994) filmlerini de öneririm.




  • Kuzey Avrupa


    Muukalainen - Ziyaretçi (2008) - Finlandiya
     Ülke Ülke Film Önerileri (Çoğunlukla Bağımsız ve Az Bilinen Filmler)

    http://www.imdb.com/title/tt0969307/


    Filmin isminin 'Ziyaretçi' olduğuna bakmayın, filmin en önemli unsuru annesiyle eski bir çiftlik evinde yaşayan çocuğun yanına gelen 'ziyaretçi'den ziyade, bütün sessizliğiyle kendi dünyasına gömülmüş, büyüklerinin dertlerini çekmek zorunda kalan, duygularını ifade edemeyen çocuk. Senaryoyla ilgili bir şey diyemeyeceğim, çünkü her şeyin örülerek yavaşça ortaya çıktığı bir film. Bir de o ziyaretçi nereden, neden geldi, çocuğun babası nerede ya da neden 'orada', film hangi dönemde geçiyor, gibi sorular önemsiz, bunlara yanıt bulamayabilirsiniz. Sadece kendi alternatiflerinizi geliştirirsiniz. Ben filmin konusunun, I. ya da II. Dünya Savaşı zamanında geçtiği izlenimine kapıldım. Çiftlik o dönemlerden kalan bir yere benziyordu, zira filmin atmosferi ve kullanılan kıyafetler de bunu andırıyordu. Ziyaretçinin de bir asi ya da bir partizan olduğu izlenimine kapıldım. Tüm bunları geçtim, her şeyi, film boyunca olaylara, anlara beraber tanık olduğumuz 'sessiz' çocuğun gözlerinden, algısından görmemiz filmi önemli kılıyor. Onun gibi yalnız, çaresiz, unutulmuş, sevgisiz hissediyoruz kendimizi. Çocuk da aslında bir tek ahırdaki at ile iletişim kurabiliyor, onu bir arkadaş olarak görüyor. Son olarak da muhteşem bir psikolojik gerilim filmi, filmde toplasan 60 satırlık diyalog var, yani yarısından çoğu konuşmasız geçiyor ama olay da burada ya yönetmenimiz sinemanın yalnızca konuşma aracılığıyla değil de görsel ya da hissi yolla da bir şeyleri anlatma derdinde olduğunu göstermiş. Herkese hitap etmeyebilir. Çok özel bir film. Filmi izlerken aklıma A torinói ló geldi, filmden sonra da El espíritu de la colmena (1973) geldi.

    Dag och natt - Gün ve Gece (2004) - İsveç
     Ülke Ülke Film Önerileri (Çoğunlukla Bağımsız ve Az Bilinen Filmler)

    http://www.imdb.com/title/tt0387151/

    Hayatının bir anlamı kalmadığını düşünen ve intihar etmek isteyen bir adamın tek tek son kez tüm ilişki içinde olduğu kişilerle görüşmesini işliyor film. Tamamen arabada geçiyor, tek mekan filmi yani. Böyle filmlerin olmazsa olmazı dişe dokunur diyaloglara sahip olmalarıdır. Bu filmin iyi ve aslında dokunaklı bir hikayesinin olmasının yanında diyaloglar da gayet başarılıydı ama çok daha sağlam diyaloglar olsaydı tadından yenmezdi. Adamımız, eski karısıyla, oğluyla, sevgilisiyle, annesiyle vs. tek tek görüşüp onların gözündeki değerini öğrenmeye çalışıyor. Hiç değilse son kez gördüğü insanların gözünde ne olduğunu bilmek istiyor ancak adam hayattayken herkese hasar verdiğini düşündüğünden onların da olumsuz düşünmelerini umuyor, kendinden nefret ettirmeye çabalıyor. Tabii hayatının farklı konumlarında yer alan bu insanların her birine o konumlarına göre tavır alıyor. Arabasına binen insanlarla geçen diyaloglarda adam hakkında şeyleri de gizli kapaklı öğreniyoruz. Bazı filmler kişilerin mahrem kalmış yaşamışlıklarını da ortaya serer ya bu film de yine o şekilde yapıyor. Bana en çok annesi ve kız kardeşiyle görüştüğü sahneler dokundu ve tabii bir de
    fahişeyle konuştuğu sahne dokundu, sonrasında da adamın kafasına kurşun sıkarak filmin sonlanması da seyirciye koyan cinsten olmuş.
    Görüştüğü kişilerin sıralaması da zaman kavramıyla uyumlu olarak yapılmış. Herkese aynı şekilde hitap etmeyebilir. Ben gayet etkileyici ve depresif buldum. Oyunculuklar da iyiydi. "Eğer sevgi cevapsa, o zaman soru ne?" diye yazmışlar imdb'de filmin özetine. Filmin müziği de Arvo Pärt'tan.
    İlişkili filmler olarak da, Ta'm e guilass (1997), American Beauty (1999) ve Seul contre tous (1998) filmlerini öneririm. Fakat bu filmle ne kadar ilişkilendirilebilir bilmem ama ben esas Englar alheimsins (2000) filmini öneririm.

    Sult - Açlık (1966) - Henning Carlsen - Danimarka



    Knut Hamsun'ın romanından uyarlanan filmde, 1890 yılında işsizlikle ve bunun sonucu olan açlık ile mücadele eden bir yazar olan Pontus'un çok etkileyici bir şekilde psikolojik tahlili yapılıyor. Fazlasıyla gururlu olan Pontus, onun sefalet içinde bir hayat sürdüğü ortaya çıkmasın diye, itibarlı biriymiş gibi davranmaktadır, bunun psikoloji dilinde mutlaka bir karşılığı vardır diye düşünüyorum. Hem onuruyla hem de açlığıyla savaşıyor yazarımız ve asla da dilenmiyor. Dahası dilenen bir adam için kendinde olmayan parayı başka bir yerden buluyor. Yazarımız ayrıca fazlaca umuda kapılıyor. Bir insan için en tehlikeli şey bu olsa gerek. Ancak bu onun ölüme yönelmemesini de sağlıyor, yaşamak için gayet azimli bir insan anlayacağınız. Tabii onun umudunun sözle karşılığı da var; umut fakirin ekmeğidir. Yer yer adamın düştüğü trajik duruma epey üzüldüm. Cannes Film Festivali'nde de En İyi Erkek Oyuncu Ödülü'nü alan Per Oscarsson rolünü hakkıyla yerine getirmiş, ben de onun oyunculuğuna tam not veriyorum.

    De ofrivilliga - İstemsiz (2008) - İsveç
     Ülke Ülke Film Önerileri (Çoğunlukla Bağımsız ve Az Bilinen Filmler)

    http://www.imdb.com/title/tt1232826/

    Film için bir sosyal deney filmi desek yanlış olmaz herhalde. Birbirinden farklı beş olay üzerinden ilerliyor. Filmin ismi anlattıklarını tam karşılayacak şekilde konmuş. İnsanların günlük ve süregiden olaylara karşı istemsiz tepkilerini ya da istemsiz tepkisizliklerini izliyoruz. Küçük olaylar için, o olayın vahametine oranla daha büyük tepki gösterenler, insanlar arasında çıkıntılık ediyormuş gibi anılıyorlar. Oysaki küçük durumlara, küçük olaylara, küçük hatalara karşı hep müsamaha gösterip, onlara karşı duyarsız kaldığımızdan çivisi çıkmış bir toplumda yaşıyoruz. Toplumda aksayan şeylere karşı gönülsüz, istemsiz bir tavır takınmamalıyız. Ya da çok farklı anlamlar da çıkarılabilir. Günlük hayatımızdaki ayrıntılara ve insani meselelere ayna tutan bir film olmuş. Öğretmenin olduğu bölümleri oldukça beğendim. Gayet duyarlı ve çarpıcı bir film. Birazcık Haneke'nin 2000 yapımı Code inconnu... filminin tadı vardı. Bir de bu filme benzer olarak yine bir Kuzey filmi olan När mörkret faller (2006) filmini de şiddetle tavsiye ederim.

    Anklaget - Sanık (2005) - Danimarka
     Ülke Ülke Film Önerileri (Çoğunlukla Bağımsız ve Az Bilinen Filmler)

    http://www.imdb.com/title/tt0388727/


    Bir aile içi dram filmi. Film boyunca bir karakter üzerinden gidiliyor. O karakter bize kendini nasıl gösteriyorsa biz de onu o şekilde görüyoruz. Kızı tarafından suçlamaya maruz kalan bir babanın yaşadıkları diyebiliriz kısaca filmin konusu için. Bu filme benzer Jagten ve Présumé coupable var fakat bu film diğer iki filmden çok önemli bir farkla ayrılıyor.
    Film boyunca kızın, babasını, gerçekten yalan yoluyla zan altında bıraktığını sanıyoruz fakat filmin sonunda baba ile kızın başbaşa kaldığında baba'nın çözülmesiyle gerçeği anlıyoruz. Yönetmen, seyircinin adamı suçsuz bulması için her şeyi yapmış ki filmin sonu da böylece daha etkileyici olmuş. Adamın kızına yaptığı şeyin farkında olamayışı, bunu kızını sevdiği için yaptığını sanması nasıl bir ruh sağlığı içinde olduğunu gösteriyor zaten. Bir de adam aslında suç olarak kabul etmediği bu olayı filmin içinde birkaç yerde itiraf ediyordu ama kendisi bunu suç olarak algılamadığından bizim de onu suçsuz bulmamızı sağladı. Ayrıca kızın sürekli yalan söyleme durumu da var. Kızın söylediği yalanlar babasının annesini dövmesiyle alakalı. Burada kız her ne kadar yalan söylese de, babasının işlediği asıl suçun ortaya çıkmaması için, belki de onu sevdiğinden daha küçük suçlamalarla onu kendinden uzak tutmaya çalışmış olabilir.
    Etkileyici bir kuzey filmi.

    De wisselwachter - Demiryolu Makasçısı (1986) - Hollanda
     Ülke Ülke Film Önerileri (Çoğunlukla Bağımsız ve Az Bilinen Filmler)

    http://www.imdb.com/title/tt0092227/

    Fransızca konuşan bir kadın dillerini anlamadığı, tuhaf insanların bulunduğu bir yerde trenden yanlışlıkla iner. İndiği yer azıcık zeka geriliği bulunan, saf bir adam olan demiryolu makasçısının çalıştığı yerdir. Kadın oradan bir şekilde gidemez ve adamın arkadaşlarıyla da tanışmak zorunda kalır. Diyalogun çom az olduğu, tuhaf ve iyi bir absürt komedi filmi.




  • Uzak Doğu Sinemasından Örnekler


    Onna ga kaidan wo agaru toki - Basamaklarda Bir Kadın (1960) - Mikio Naruse - Japonya

    Mama diye çağrılan orta yaşlı kadın (Keiko), onlarca barın bulunduğu Tokyo'daki barlardan birinde müşterileri memnun etmek için çalışmaktadır (bir nevi Geyşalık diyebiliriz), barda çalışan diğer kadınlara göre daha kıdemli olduğunu söyleyebiliriz ve duruşuyla, tavrıyla çevredekiler tarafından saygı duyulan biridir. Onunla aynı barda çalışmış olan başka bir kadın kendine bir bar açmış ve o barın çoğu müşterisini de almıştır. Kısacası Mama'nın çalıştığı barda işler pek iyiye gitmemektedir. Maddi anlamda erimek istemeyen Mama iş hayatında daha güçlü bir kadın olmanın yollarını aramaktadır. Bu sırada müşterilerinden birine de âşık olmuştur fakat yaşadığı hayat şekli onun evlenmesine izin verir cinsten değildir. Kadının hayatındaki iniş-çıkışları yedire yedire anlatan, harika bir film.

    Özellikle II. Dünya Savaş'ından sonra her anlamda dönüşen Japonya, bu film aracılığıyla gizli bir şekilde gösterilmekte. Ve bu da güçlü karakteri olan, taviz vermeyen bir kadın üzerinden anlatılmış. Baş roldeki kadın başta olmak üzere oyunculukları çok beğendim. İnsanî duyguları, insanların birbirleriyle olan ilişkileri, samimiyetsizlikleri, gerçekleri en iyi anlatan filmlerden biri. Kesinlikle izlenmeli, yönetmen çok başarılı bana göre.

    Ukigumo - Yüzen Bulutlar (1955) - Mikio Naruse - Japonya


    II. Dünya Savaşı'nın devam ettiği yıllarda, Yukiko, Orman Bakanlığında çalışan Tomioka'nun yanında çalışmaya başlar. Zamanla birbirlerinden hoşlanırlar. Fakat Tomioka evlidir. Bu ise pek umurlarında değildir. Zaten Tomioka ayran gönüllüdür ve pek çok kadının aklını çelmektedir. Ne var ki aklını çeldiği kadınlardan Yukiko gelip geçici bir sevgili değildir. Tomioka onu pek istemez fakat kader onları karşılaştırmaya devam eder. Yukiko da onun peşini bırakmamaktadır, çünkü hayatında o olmazsa yaşayamayacağını düşünmektedir. Naruse yine güçlü karakterler yaratmış. Diğer filmlerindeki gibi bu güçlü karakter yapısı yoğun olarak Yukiko karakterinde toplanıyor. İlişkilere dair önemli saptamaların olduğu önemli bir film.

    Bangiku - Son Krizantemler (1954) - Mikio Naruse - Japonya


    Savaş sonrası Japonya'dayız. Eskiden geyşalık yapmış olan üç kadının, değişim sürecindeki Japonya'daki durumlarını izliyoruz. Bunlardan biri Kin, hislerini; hoşgörülü, saygılı, sevecen olmayı korumak yerine yıllarca parasını muhafaza etmiş bir kadın. Paranın bir kadın için en önemli şey olduğunu düşünüyor. Hatta parasını harcamasın diye hiçbir erkekle evlenmemiş. Diğerlerinin ise yıllar içinde kazandıkları tek şey yoksulluk. Paraya önem vermiyorlar. Tomi ve Tamae'nin çocukları var. Japonya'nın değişiminden asıl payı Tomi ve Tamae alıyor. Çocukları evlenecekleri için, onların izni bile olmadan evlerini terk etmek üzereler. Gençlerin bu eski nesli terk etmesini, Japonya'nın yenileşmeye başladığını göstermek için kullanmış olabilir yönetmen. Yine anlamlı karşılıklı konuşmalar var ve ders verici niteliği olan filmlerden.

    Yama no oto (1954) - Mikio Naruse - Japonya


    Karakter yaratımında çok başarılı bir yönetmen Naruse. Bu filminde, Ozu'nun Tôkyô monogatari filmindeki gibi yine iyi ve mütevazı bir gelin var. Bu rolü de yine Setsuko Hara oynuyor. Kikuko adındaki gelin kayın pederi ve kaynanasının gönlünü çalmıştır. Onlara karşı yüksek bir saygı ve nezaketi vardır. Onun bu alçak gönüllü oluşu kocasına çocukça gelmektedir. Ve karısından hoşlanmamaktadır. Dışarıda görüştüğü bir kadın vardır zaten. Kayın peder ise oğlunun Kikuko'ya karşı haksızlık yaptığını düşünmektedir. Film temelde bu yaşlı adam ve genç kadının arasındaki ilişkiye ve bir kadının ne kadar iradeli olabileceğine yoğunlaşır. Bu film hakkında da herhangi bir özet ya da bilgi yok. Neyse ki çevirmişler.

    Aruitemo aruitemo - Bitmeyen Yürüyüş (2008) - Hirokazu Koreeda - Japonya
     Ülke Ülke Film Önerileri (Çoğunlukla Bağımsız ve Az Bilinen Filmler)

    http://www.imdb.com/title/tt1087578/


    Bazı filmler, aile mahremiyetini gösterirler. İzleyici bunu izlemekten hoşlanır. Bu da seyircinin merak duygusunu ele geçiren bir unsur olmasından kaynaklanır. Aslında bu tarz filmler bize biraz da ayna tutar. Doğrularımızı, yanlışlarımızı görürüz. Filmde ana-babasına ilgisiz bir adamın, yeni evlendiği karısı ve çocuğuyla ziyarete gitmesi anlatılıyor. Orada geçirdiği zaman boyunca aile sırları da açılıyor. Yalnız bu sırlar aile içinde değil de seyirciye karşı olan sırlar. Yani bazı durumların nedenlerini yavaş yavaş kavrıyoruz. Aile içi iletişimi izlerken yorumda da bulunuyoruz. Zaten dediğim gibi bir bakıma kendi hayatımızı izliyoruz. Film ön yargılı olma, gelenek ile modernin çatışması, ailevi değerlere iş-güçten daha az değer verilmesi, birlikte vakit geçirmenin iletişim kopukluğunu tamir edebilmesi gibi konuları işliyor. Çok sade ve akıp giden filmi tavsiye ederim. Benim için başyapıt.

    Dare mo shiranai - Hiç kimse Bilmiyor (2004) - Hirokazu Koreeda - Japonya


    Anneleriyle yaşayan dört çocuğun dramı. Anne kişisi terk ediyor bunları. Pek önemsemiyor çocuklarını kadın. Çocuklar bu durumu terk ediş olarak algılamıyorlar. Asıl kötüsü de bu ya, annelerinin geri dönmesini bekliyorlar. Ve bu çocukların en büyüğü de 12 yaşında. Yok şuyum eksik yok buyum eksik diyen çocuklara kıl olurum. Hep daha fazlasını istemek insan mayasında var. Bu küçücük çocuklar da yemek bulmak için bile erdemli yolları tercih ediyorlar ve bu yaşlarında mücadele ediyorlar. Daha dünyayı bile tanımadan hem de. Aslında onlar bu şekilde büyüyorlar.
    Film gerçek olaydan esinlenilerek çekilmiş. Bunlardan daha beteri de var pek tabii fakat bu filmdekinin gerçek hayatta yaşandığını bilmek insanı huzursuz ediyor. Ama onların varlığından da hiç kimse haberdar değil. İki saati aşkın bir süresi var. Çok fazla sıkılmıyorsunuz, zaten duygu sömürüsü yapılmadan ortaya acı bir hayat öyküsü konmuş. Tavsiye edilir.

    Wandâfuru raifu - Yaşamdan Sonra (1998) - Hirokazu Koreeda - Japonya
     Ülke Ülke Film Önerileri (Çoğunlukla Bağımsız ve Az Bilinen Filmler)

    http://www.imdb.com/title/tt0165078/


    Öldükten sonra, ister koca bir hayat ister kısa bir hayat yaşamış ol, ardında bıraktığın anılar canlı kalacaktır sadece. Onları hatırlamak elbette zor olur, üstelik o anki duygularınla, o anıları hatırladığın anki duyguların da bir olmaz. Neticede insan hatırlayabildiği iyi anıları varsa gerçekten yaşamıştır. Oldukça değişik bir konu, gayet güzel bir şekilde ele alınmış. Fakat konusundan bahsetmeyeceğim. Senaryoda en ufak bir zorlama yok. Herkes aynı şekilde beğenmez bu filmi ama ben çok beğendim. Hatta yönetmenin Aruitemo aruitemo filminden sonra en beğendiğim filmi oldu.
    Yeri gelmişken bu film ve Bitmeyen Yürüyüşle beraber, Kiseki ve Maboroshi no hikari filmlerini de önereyim yönetmenin.

     Ülke Ülke Film Önerileri (Çoğunlukla Bağımsız ve Az Bilinen Filmler)

    Soshite chichi ni naru - Benim Babam, Benim Oğlum (2013)
    http://www.imdb.com/title/tt2331143/


    Hirokazu Koreeda yine çok iyi bir meseleyi her açıdan çok iyi bir şekilde işlemiş. Ben yönetmenin bu filmini biraz Asghar Farhadi filmlerine benzettim. Zaten 2013'te çekilen filmler ortak paydalarda buluşuyor gibi geldi bana, Le Passe, Jagten, La vie d'Adèle, Pozitia copilului vs. Doğal sinema anlayışı gibi bir akım herhalde yeni dönemin sinema anlayışı. Koreeda'nın filmlerini beğeni sırasına göre sıralarsam, Aruitemo aruitemo, Wandâfuru raifu birinci sırada olur, Dare mo shiranai ve Soshite chichi ni naru ikinci sırada, Kiseki, Maboroshi no hikari, Kûki ningyô filmleri de üçüncü sırada olur. Hepsini izlemenizi tavsiye ederim. Yalnız benim en sevdiğim Uzak Doğu filmi de Yi yi (2000)'dir. Yine ısrarla herkese tavsiye ederim bu filmi de.

    Eureka (2000) - Shinji Aoyama - Japonya


    Bir manyak bindiği otobüsteki insanları rehin alır, birkaç kişiyi öldürür, geride şoför ve yolculardan iki kardeş kalır. Bu olaydan üçü de psikolojik olarak çok etkilenmişlerdir. Daha sonra bu üçünün yaşantısı birbirinin içine geçecektir. Filmin en beğendiğim yönü adeta kıyametin eşiğine gelmiş bir dünyanın yaratılmış olmasıydı. Bunun dışında, karakterlerin birbirleriyle olan ilişkilerindeki ve karşılıklı konuşmalarındaki karmaşa böyle bir dünyaya uygun gözüküyordu. Çekimleri özellikle beğendim, filmin sepya tonunda olması da çok hoş olmuş. Uzunca sahneler var. Dile kolay film 217 dakika yani üç buçuk saat.

    Narayama-bushi kô - Narayama Türküsü (1983) - Shôhei Imamura - Japonya


    Narayama Köyü'ndeki insanlar vahşi doğayla iç içe bir şekilde, yabanıl bir hayat sürmektedirler. Kendi evlerinin çevresinde tarım yaparak ve elde ettikleri ürünlerle yalnızca kendilerini besleyerek geçinen köylüler, kendi toplumsal kurallarını kendileri koymaktadırlar. Ayrıca geniş bir batıl inançları vardır.
    İyice yaşlanan köylü fertlerin, dağ tanrısına kavuşmaları ve gelecek neslin lokmasından pay almamaları için dağa doğru uzun bir yolculuğa çıkmaları ve bir daha geri dönmemeleri de filmin önemli bir kısmını oluşturuyor. Bir bakıma yaşlanan insanlar açlığın hüküm sürdüğü bu topraklarda kendilerini fedâ ediyorlar. Ahlaki yönden de gelişmemişlerdir daha doğrusu bugün kabul edilen ahlâkın tersinde bir ahlâk anlayışına sahiptirler.
    Uzak Doğu'nun bana göre en iyi filmlerinden biri Narayama Türküsü. Geleneğin anlatımına bayılıyorum. Yalnız film on sekiz yaş üstüne hitâp ediyor ve filmin içinde rahatsız edici unsurlar bulunmakta.

    Kuroi ame - Kara Yağmur (1989) - Shôhei Imamura - Japonya
     Ülke Ülke Film Önerileri (Çoğunlukla Bağımsız ve Az Bilinen Filmler)

    http://www.imdb.com/title/tt0097694/


    Bu film için ne söylenebilir ki. Hiroşima'ya atılan bombanın ardından yaşanan acılar. Birebir o acıları çekmiş insanların gözünden. Acındırma amacı olmadan. Suçlu aramadan anlatılmış bir öykü. 6 Ağustos 1945 tarihinin ardında bıraktığı yalnızca, ölmeye mahkûm edilmiş, radyasyon hastalığına yakalanmış, yaşadıkları yer tamamen yok edilmiş, sevdiklerinden ayrı düşmüş, ruh hâlleri savaştan etkilenmiş insanlar. Bu filmde de aslında Hiroşima'da bomba atıldığı sırada bulunmayan fakat siyah yağmura maruz kalan Yoshiko'nun da nasıl etkilendiğini görüyoruz. Radyasyona kapıldığı düşüncesiyle kimse onunla evlenmek istemiyor. Yoshiko, dayısı ve yengesiyle kalıyor. Dayısı ve yengesi ise radyasyona maruz kalmışlardır. Hiroşima'dan başka bir kasabaya göçmüşlerdir. Bombalama olayından etkilenmeyen insanlar olayın üzerinden biraz geçtikten sonra, bu olaydan etkilenenlere ötekileştirici tavır takınmaktadır. Yoshiko'ların gittikleri kasabadaki en etkileyici karakterlerden biri de savaşta ruh hâli fena bozulmuş olan Yuichi'dir. Yönetmen taraflı bir anlatım sunmuyor, kimseyi suçlamıyor. Bunu yapan her kim olursa olsun, ne için yapar, ne için yüzlerce kişinin ölmesini arzular. İşte bunların yanıtını bulmaya çalışıyor. Ve bu denli büyük bir bombalama olayının etkisini, o tarihten sonraki beş yılda izleyiciye adeta enjekte ederek anlatıyor. Bazı sahneler harikaydı. Görüntü yönetmenliği de öyle.
    Bu olayı konu edinen bir de Hiroshima, mon amour (1959) filmi var fakat Kuroi ame çok daha üstün bir film.

    Unagi - Yılan Balığı (1997) - Shôhei Imamura - Japonya


    Yamashita karısını bir adamla yatakta yakalar ve onu öldürür. Teslim olur. Sekiz yıl hapis yattıktan sonra şartlı tahliye ile salıverilir. Hapishanede beslediği bir yılan balığı vardır. İnsanlarla kuramadığı iletişimi o balıkla kurmaktadır. Özgür olduğunda bir berber dükkanı açarak her şeye sıfırdan başlar. Bir gün karısına tıpatıp benzeyen bir kadınla karşılaşır. Kadın yalnızca sima olarak benzememektedir karısına.
    Yönetmen yılan balığının hayatı ile adamın hayatını ilişkilendirmiş, ortaya anlamlı bir film çıkmış.

    Fukushû suru wa ware ni ari (1979) - Shôhei Imamura - Japonya
     Ülke Ülke Film Önerileri (Çoğunlukla Bağımsız ve Az Bilinen Filmler)

    http://www.imdb.com/title/tt0079182/


    Bir katilin yakalanmadan önceki firari günlerini, cinayet işleme güdüsüne neden sahip olduğunu çözmeye çalışarak anlatıyor film. Kurgusunda biraz sorun var gibiydi, yine de beğendim.

    Onibaba - Şeytan Kadın (1964) - Kaneto Shindô - Japonya


    14. yüzyıl Japonya'sında, iki imparatorluk birbirleriyle savaşmaktadır. Kırsal bölgede yaşayan yaşlı kadının oğlu da bu savaşa katılmıştır ve gelini ile birlikte yaşamaktadır. Geçinmek için, insanları avlayıp, onların değerli eşyalarını, onlara yiyecek sağlayan birine vermektedirler. Bu sırada savaştan oğullarının arkadaşı döner. Genç kız ile adam arasında bir yakınlaşma başlayınca, oğlunun yokluğunda geçinemeyeceğini düşünen kadın şeytani fikirlerle onların buluşmalarını engellemeye çalışır. Bu sırada savaş onların çok uzağında devam etmektedir. İyi bir gerilim filmi. İzlemelisiniz.

    Hadaka no shima - Çıplak Toprak (1960) - Kaneto Shindô - Japonya


    Japonya'nın kırsal kesimindeki küçük bir adada tarım yaparak geçinen çekirdek ailenin yaşadığı zorlukları ve genel itibarıyla hayatlarını konu ediniyor film. Sessiz film değil fakat hiç karşılıklı konuşma yok, filmin içinde şarkı söyleyen insanlar var sadece. Çekimler oldukça başarılı.

    Yabu no naka no kuroneko - Koruluğun Kara Kedisi (1968) - Kaneto Shindô - Japonya


    Onibaba filmindeki gibi, bu film de iki imparatorluğun birbiriyle mücadele ettiği dönemi ele alıyor. Savaş zamanında oğlu uzakta savaşın içinde olan yaşlı kadın ve gelinine samuraylar tecavüz edip, onların evlerini yakıyorlar. Film bu olayın intikamını tüm samuraylardan onları öldürerek alan iki kadının hikayesini anlatıyor. Fakat derken oğulları da savaştan bir samuray olarak dönüyor. Filmin asıl anlatmak istediği şey ise savaş karşıtlığı, ve savaş zamanında insanların çok acı çektiği. Özellikle çiftçiler ve soylular arasında yapılan ayrım üzerine de gidilmiş. Anne ve oğlun öldürmek zorunda olması ve bu durum karşısında ikilem yaşamaları da yine savaşın başka bir boyutunu yansıtmaya yönelik bana göre. Tabii aynı kanın birbirini öldürmek zorunda olması durumu, Japonya'nın iç savaşını tasvir etmek için kullanılmış olabilir, bana göre. Bu filmde de sağlam sahneler var. Bir de filmin mizahi bir yanı olduğunu söyleyebilirim.

    Kikujirô no natsu (1999) - Takeshi Kitano - Japonya
     Ülke Ülke Film Önerileri (Çoğunlukla Bağımsız ve Az Bilinen Filmler)

    http://www.imdb.com/title/tt0199683/


    Eğlenceli ve mizahi bir yol filmi. Annesine gitmek isteyen bir çocuk ile ona eşlik eden bir adamın arasında gelişen ilişki filmin konusu. Yalnız, bizzat yönetmenin kendisinin oynadığı o Kikujiro nasıl bir karakterdir öyle İlk bölümler özellikle çok iyiydi, sonraları biraz durgunlaştı film ama asıl anlatmak istedikleri de o son bölümde yoğunlaştı.

    Tôkyô monogatari - Tokyo Hikayesi (1953) - Yasujirô Ozu - Japonya


    Kırsalda yaşayan bir karı koca, büyük bir şehir olan Tokyo’ya çocuklarında kalmaya giderler. İlk gece büyük oğullarında kalacaklardır, fakat çocukları fazla meşguldürler. Tokyo’nun nasıl bir yer olduğunu merak eden ana-babalarını gezdiremezler. Hatta işleriyle daha fazla ilgilendiklerinden, ana-babalarıyla pek ilgilenmezler, onları başlarından savmaya bile çalışırlar. Onlarla daha çok ölen çocuklarının karısı olan gelinleri ilgilenecektir.

    Yaşlı çiftin bu yolculuğunu vicdana yapılan bir yolculuk olarak niteleyebiliriz. Ve bu yolculuk kültürel anlamda, savaş sonrasında büyük bir dönüşüm yaşayan Japonya'nın en kalabalık şehirlerden biri olan Tokyo'ya yapılmaktadır. Yaşlı çift uzun süredir görmedikleri çocuklarını görmek için yaptıkları bu ziyaretten çok şey ummaktadırlar. Ama iş bu ya dünya değişmekte, çocuklar büyümekte, maddi değerlere vicdani değerlerden daha fazla önem vermektedirler. Fakat her insan aynı değildir. Kanından canından bir parça olan insanlar bile yalnızca kendilerini düşünürken, aynı kandan olmayan insanlar hiç beklenmedik bir şekilde bu yaşlı çifte kollarını açacaktır.

    Her ne kadar yaşlı çiftin çocukları vefasız olsa da yönetmen karakterler karşısında kimi zaman bizi ikilemde bırakıyor. Yani salt vefasız insan diyemeyiz çocuklara. Yine de çiftin gelininin sadakati, yardımseverliği ve yarenliği kendi öz çocuklarında yoktur. Ana-baba Tokyo'da istenmediklerini anlayarak taşradaki evlerine geri dönerler.
    Onlar eve geri döndükten sonra kardeşlerin bir araya gelmesini sağlayacak bir olay gerçekleşecek ve çocukların bencillikleri burada da kendini gösterecektir.

    Noriko karakteri filmin son bölümlerinde insanlık dersi verecek, yaptığı iyiliklerin karşısında övülmeyi kabullenemediğinden kendine kötü yakıştırmalar yapacaktır.


    Nobi - Ovadaki Alevler (1959) - Kon Ichikawa - Japonya
     Ülke Ülke Film Önerileri (Çoğunlukla Bağımsız ve Az Bilinen Filmler)



    1945, II. Dünya savaşı. Amerika ve Japonya savaş hâlindedir. Filmin öyküsü Filipinler Cephesinde geçiyor. Savaşın gerçek boyutunu görüyoruz. Aklı karışmış insanlar, dağılmış bölükler, yenilmekte olan bir ülke, savaşın içinde bile çıkarlarını güden insanlar filmin anlattıkları. En önemlisi de savaşın, bir insanı nasıl aklî yönden etkilediği nasıl canileştirdiği filmin izleyiciye sunduklarından. İzleyenler açısından, seyirciyi rahatsız edebilecek bir film. Filmin baş karakteri gibi normal insanlar, normal hayatlar görmek istiyorsunuz. Açlıktan, sefaletten, pislikten usanıyorsunuz.
    Kamera açıları, insanların ruh hâllerini vurgulayan yakın çekimler bu filmi daha da önemli hâle getiriyor.

    Biruma no tategoto - Burma Arpı (1956) - Kon Ichikawa - Japonya
     Ülke Ülke Film Önerileri (Çoğunlukla Bağımsız ve Az Bilinen Filmler)



    Burma'daki Japon ordusu, savaşın sona erdiğini öğrenmiştir. İngilizlere teslim olmuştur Japonya ve askerler bir kampa gönderilecektir. Fakat hâlen direnen bir grup asker vardır. Onların teslim olmasını sağlamak üzere arp çalan Mizushima oraya gönderilir. İkna olmaz ordu, sonuna kadar savaşacaklarını söylerler. İngilizler sabredemez, inat eden askerleri ortadan kaldırır. Kampa gönderilmiş olan ve arkadaşları Mizushima'dan haber alamayan askerler tedirgindir. Onun öldüğüne inanmamaktadırlar.

    Mizushima, o saldırıdan sağ kurtulduktan sonra bir keşiş hayatı sürmeye başlar. Çünkü tanık olduğu ölümler, ortalığa saçılmış, gömülmemiş ölüler onun derinden sarsmıştır. İnsanlığa iyiliği savaşın getirmeyeceğini iyiden iyiye kavrar. Artık kendini Budist olmaya adamıştır.

    Cha no aji - Çayın Tadı (2004) - Katsuhito Ishii - Japonya
     Ülke Ülke Film Önerileri (Çoğunlukla Bağımsız ve Az Bilinen Filmler)

    http://www.imdb.com/title/tt0413893/


    Uzun süreli filmlerin tadı bir başka oluyor. İçinde dramından tutun komedisine kadar her şey oluyor. Bu filmde komedi çok daha ön plandaydı, izlerken epey eğlendim. Tavsiye ederim.

     Ülke Ülke Film Önerileri (Çoğunlukla Bağımsız ve Az Bilinen Filmler)

    Kurutta kajitsu (1956) - Japonya
    http://www.imdb.com/title/tt0160440/


    İki zıt karakterli ağabey ile kardeş arasında gelişen trajedi başarılı resmedilmiş. Konusunu bu kadar az yazdığıma bakmayın, film çok sağlam söze gerek yok sadece.

    Yajû no seishun (1963) Seijun Suzuki - Japonya


    Japonya'dan yeni bir yönetmen daha bulduk bakalım, Seijun Suzuki. Hafiften Yojimbo'yu anımsattı ama çok farklı filmler tabii. İlk başları pek sevmesem de konu açıldıkça film güzelleşti. Tavsiye edilir.

    Travellers and Magicians - Gezginler ve Büyücüler (2003) - Khyentse Norbu - Bhutan
     Ülke Ülke Film Önerileri (Çoğunlukla Bağımsız ve Az Bilinen Filmler)

    http://www.imdb.com/title/tt0378906/


    Sinema ilginçtir, hiç bilmediğiniz bir ülkenin varlığından haberdar olmanızı sağlıyor. Film Bhutan diye bir Asya ülkesinde çekilmiş. Bir yanda yolculuk yapan bir grubu izlerken diğer yanda masalsı bir bölümü izliyoruz. Zaten filmi de o masalsı bölüm kurtarıyor. Keşke bütün film o bölümden oluşsaymış, görselliği harikaydı. Hele ki sisler içindeki dağlarda çekim yapılması görselliğin lezzetini artırmış. Filmden şu söz çok çarpıcıydı, 'Dün umduklarımız, bugün korktuklarımız oluyor'.




  • 
Sayfa: önceki 23456
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.