Şimdi Ara

Ülke Ülke Film Önerileri (Çoğunlukla Bağımsız ve Az Bilinen Filmler) (2. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
5 Misafir (2 Mobil) - 3 Masaüstü2 Mobil
5 sn
119
Cevap
42
Favori
18.805
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
2 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj



  • Çeşitli Ülkelerden Bir Güzelleme



    Costa-Gavras
    Sıkıyönetim Üçlemesi


    Z - Ölümsüz (1969) - Fransa

    Sol görüşlü bir senatör olan Dr. Lambrakis, ülkedeki diğer devrimci-sol görüşlü insanlardan oluşan bir grup ile ülkedeki yolsuzlukları, açlığı, işsizliği konuşmak üzere bir toplantı düzenleyecektir. Ama ülke sağ görüşlü hükümetin yönetimi altındadır ve toplantı başlamadan önce birçok aksaklık meydana gelir. Toplantı esnasında dışarıdaki sağ görüşlü saldırgan kitle, sol görüşlülerin toplantısını sabote etme derdindedir. Ve polis sağcıların saldırgan hâl ve hareketlerine asla müdahale etmez. Dr. Lambraski toplantı çıkışında saldırıya uğrar. Hastaneye götürülür fakat durumu iyiye gitmez. Lambraski’nin ölümü ardındaki sis perdesinin aralanması çok güç olacaktır. Çünkü bu işin ardında, hükümet, ordu ve sağ görüşlü halk iç içedir. Fakat görevine bağlı bir savcı müthiş zekâsı ve cesaretiyle yılmadan araştırmalarına devam edecektir.

    Aslında olmayan demokrasileriyle övünen, yalnızca kendi ideolojilerini halka nüfuz ettirmeye çalışan, üçüncü dünya ülkesi devletlerinin politik durumunu çarpıcı ve gerçekçi bir biçimde ortaya koyan bir yapım. Kendi fikirlerine ve çıkarlarına uymayanları hiç acımadan öldürüp, dış siyasette ülkenin itibarı sarsılmasın ve halk kendilerine daha çok itimat etsin diye bu cinayetleri örtbas eden bir ilişkiler ağı, yani derin devlet çok sağlam bir şekilde ortaya çıkarılıyor. Ama nedir, böyle ülkelerde durum asla değişmeyecektir. Derin devletin halktan insanları da maşa olarak kullanması, cinayetlerde onları azmedenlerin aslında derin devlet olması da gösterilmiş. Azmettirilen Vago gibi insanları da yönetmen inceden inceden çok güzel betimlemiş.

    1963 yılında Yunanistan’da suikaste kurban giden Grigoris Lambrakis olayı anlatılıyormuş aslında filmde. Zaten filmin başında ‘Gerçek kişilerle herhangi bir benzerlik kasıtlıdır’ deniyor. Bir de filmin girişinde askerin konuşması tüm durumu özetliyor.

    Görüşü ne olursa olsun herkesin bu filmi izlemesi gerek. Çünkü bu filmde devletler hakkında kimsenin açığa çıkarmaya cesaret edemediği gerçekler var. Bir devlet nasıl halkın gözünü boyar, nasıl suçsuzu suçlu ilân eder, bunlar ve dahası var. Bazı yerlerde yalan söyleyen ordu insanları ve devlet görevlilerinin hâlleri çok komikti. Muhakkak izleyin.

    L'aveu - İtiraf (1970) - Fransa
     Ülke Ülke Film Önerileri (Çoğunlukla Bağımsız ve Az Bilinen Filmler)

    http://www.imdb.com/title/tt0065439/


    Artur London'un gerçek hayatı beyaz perdeye aktarılmış. Film kesinlikle komünizm karşıtı değil. Fakat Rusya'da devrimden sonra, Stalin zamanında ne katliamlar işlendiğini herkes biliyor. Ki bu da komünizmi idare edememiş ve gittikçe totaliterleşmiş yönetimler yüzünden. Gerçekten de komünist parti öyle paranoyak ki, kuşkulandığı en ufak şeyde, devrime onca emeği olan insanları tutuklayıp acımasızca sorguluyor. Film bir zamanın Çekoslovakya'sında geçiyor. O zamanın Çekoslovakya'sını Milan Kundera'nın romanlarından da biliriz. Yves Montand yine harika oynamış. Rolü için de çok kilo vermiş, çökmüş resmen adam. Filmde dediğim gibi, aslında hiç işlenmemiş suçları itiraf ettirme ve suçlu çıkarma çalışması var. Bunun mantığı asla anlaşılmaz ve bağlı bulundukları ideolojiye de öyle ters ki. Sorgulanan London'un evi aranmaya gidildiğinde, adamın karısının söylediği söz durumun vahametini ortaya koyuyor zaten, "Aynı Naziler gibi davranıyorsunuz". Gavras yine ustaca işlemiş konusunu. Bu tarzda konu işleyen bir film daha var: Güneş Yanığı (1994) (Utomlyonnye solntsem). Onu da muhakkak izleyin.

    État de siège - Sıkıyönetim (1972) - Fransa
     Ülke Ülke Film Önerileri (Çoğunlukla Bağımsız ve Az Bilinen Filmler)

    http://www.imdb.com/title/tt0070959/


    Gavras bu filminde de bir devletin iç yüzünü ortaya koyuyor. Bir de ne görelim Amerika yine işin içinde. E gerçek bu zaten. Tupamaro gerillaları, Philip Michael Santore adındaki önemli bir şahsiyeti alıkoyuyorlar. Bunun karşılığında hükümetten belirli istekleri var (Film Fransız yapımı ancak Uruguay'daki olaylar anlatılıyor). Amerikan güdümlü hükümetse, polis teşkilatının da yardımıyla gerillalara karşı yenilmemeye kararlı gözüküyor.

    Hâlen gelişmekte olan ülkelerin siyasi gerçeklerini açıkça gösterebildiği için çok önemli bir film. Haklarını savunan gerillalara da gerçek bir açıdan bakabilme şansı veriyor ve hükümetin faşist eğilimini gözler önüne seriyor. Bilinçlenmek isteyenler izlemeli.

    Sans toit ni loi - Çatısız Kuralsız (1985) - Agnès Varda - Fransa
     Ülke Ülke Film Önerileri (Çoğunlukla Bağımsız ve Az Bilinen Filmler)


    Özgürlüğü, kuralsız, evsiz, ekonomik baskı altında olmadan yalnızca karnını doyurarak ve gün gün farklı yerlerde kalarak benimsemiş olan Mona'nın hikâyesi. Mona, evsiz, pis, beş parasız bir insana, parası olan insanların kötü ve ötekileştirici tavırlarından dolayı gittikçe umursamaz bir hâl alıyor. Kendi yalnızlığı ve belirsizliği içinde eriyip gidiyor.
    Bu filmi biraz daha irdelersek paraya endeksli hayatların özgürlüğünü yitirmiş hayatlar olduğunu ve bu hayatların özgürlüklerini para kazanmak için üstlerine devrettiklerini görürüz. Mona bu dünyaya karşı yaratılmış bir karakter. Ama herkes gibi. Yalnızca daha fazla asi, toplumun kurduğu dayatmalara, normlara karşı, savaşmasını bilen bir kadın. Dediğim gibi hiçbir insanı önemsemediğinden umursamaz bir tavrı var ama toplumsal normlara, etik ya da ahlaksal değerlere uyum sağlamadığından da kaynaklı bu durum. Bu yüzden Mona toplum için bir hiç. Toplum da onun için bir hiç. Ve aslında o da kendi için yaşamıyor.
    Güçlü bir film. Hatta hayatımda izlediğim en iyi ve önemli filmlerden biri. Tavsiye ederim.

    Ma nuit chez Maud - Maud'lardaki Gecem (1969) - Eric Rohmer* - Fransa

    (Rohmer'in Altı Ahlâk Hikayesi Altılamasının üçüncü filmidir)

    Rohmer’in din ve felsefe üzerinden ahlâki çıkarımlar yaptığı, epey kafa yoran yani kafayı çalıştıran öğretici bir film. Yalnız Hıristiyanlık, Paskal gibi konularda bilgi sahibi olmak gerekiyor. Hayatında hiç Paskal kitabı okumamış biri olarak onun hakkında verilen düşüncelere biraz yabancı kaldım.

    Yurt dışında yaşamını sürdüren Jean-Louis ülkesine döner. Jean-Louis koyu Katolik bir Hıristiyan’dır. Her Pazar ibadet etmeye kiliseye gider. Orada sarışın bir kadından hoşlanır. Onun evleneceği kadın olduğunu düşünür ve onun hakkında varsayımlar yapmaya başlar. Jean-Louis bir gün on dört yıldır görüşmediği arkadaşı Vidal’le tesadüf eder. Vidal üniversitede felsefe hocasıdır. Lois’ye aşık olduğu bir kadından bahseder, onunla randevusu vardır ve Louis’yi de davet eder. Kadının adı Maud’ur. Maud’ya gittikleri gece birbirlerinden üç farklı fikir taşıyan bu insanlar arasında beyin fırtınası kopacaktır. Özellikle Lous’nin katı bir Katolik olması, Maud ve Vidal’in onu zorlamasına neden olacaktır.

    Katı bir Katolik ile inançsız bir kadını aynı yatağa sokan film Lous’nin ahlâki değerlerine ne kadar bağlı olduğunu da sorgulamaktadır. Louis hem inancı gereği hem de aşık olduğu o sarışın kadın yüzünden Maud ile sevişmez ama ona karşı cinsel bir çekimi olur. Öte yandan ertesi gün Louis belki de Maud’da geçirdiği gecenin etkisiyle cesaretini toplamıştır ve sarışın kızla tanışır. Tanıştığı fakat hiç tanımadığı sarışın kız onun gözündeki kadar masum biri midir acaba?


    L'amour l'après-midi - Öğleden Sonra Aşk (1972) - Eric Rohmer - Fransa

    (Rohmer'in Altı Ahlâk Hikayesi Altılamasının son filmidir)

    Frédéric mutlu bir evliliği ve kendine ait bir işi olan müreffeh bir adamdır. Üç bölümden oluşan filmin giriş bölümünde Frederic’in kadınlar hakkındaki görüşlerini onun ağzından dinleriz. Evlenmesine rağmen kadınlara daha düşkün hâle geldiğini, ancak herhangi bir kadınla iletişim kuramayacağını söylemektedir. Filmin birinci bölümünde filme Frederic’in eski bir arkadaşının eski sevgilisi olan Chloé dâhil olur. Chloe ile Frederic geçmişte duygusal yakınlaşma içerisine girmişlerdir. Onun bu ani dönüşü Frederic’i tedirgin eder. Onu baştan çıkaracağından ve evliliğini tehlikeye düşüreceğinden korkmaktadır. Sık sık iş ve birlikte olduğu adamları değiştiren, ciddi ilişkileri küçümseyen, burjuvazi hayatının samimiyetine inanmayan bir karakterdir Chloe. Frederic de içinde bulunduğu rahat hayattan sıkılmıştır. Aslında da yapayalnız bir adamdır. Sırlarını anlatabileceği, uzun uzun konuşabileceği kimse yoktur. İşte onun imdadına Chloe yetişmiştir. İki eski dost ilk başta Frederic’in istememesinden dolayı görüşemeseler de daha sonra birbirlerinin yanında ne kadar mutlu olduklarını fark edeceklerdir. Birbirlerini sevdiklerini itiraf edemeseler de üstü kapalı bir aşk yaşamaktadırlar. Fakat Chloe hâlâ başka adamlarla birlikte olmaktadır.
    Alt metinleriyle, diyaloglarıyla, verdiği ahlaksa yapıyla bambaşka bir film.
    *Eric Rohmer 1920 ve 2010 tarihleri arasında yaşamış, Fransız Yeni Dalga Akımı'na öncülük etmiş bir Fransız yönetmen ve senaristtir.

     Ülke Ülke Film Önerileri (Çoğunlukla Bağımsız ve Az Bilinen Filmler)

    I... comme Icare - İkarus'un İ'si (1979)
    http://www.imdb.com/title/tt0079322/

    İkarus'un İ'si bir politik gerilim filmi. Derin devlet meselesini, bir suikast soruşturması üzerinden ele alıyor. Soruşturmayı yürüten savcı, azimli ve çalışkan. Fakat derin devleti yani ülkenin sözde ulusal çıkarlarını koruduğunu söyleyen istihbarat teşkilatını soruşturmaya çalışmaksa bu kadar kolay olmasa gerek. Haberlerde filan pek çok kere duyulur şu faili meçhul kaldı bu faili meçhul kaldı. Bunların tetikçileri belki bulunabilir ama bunlar zayıf halka. Ya azmettiriciler. Onları suçlu ilan edebilmek büyük bir cesaret ya da delilik ister. Zaten onlar da sözde ulusal çıkarları koruyarak kendi yapılarını güçlendirmekte, ülkenin de içine etmekte, siyasi gerilimi had safhaya çıkarmaktadır. Bir de şu var ki derin devlet denilen olgu onu yok edeceğiz diyenlerle yakın ilişki içinde olmalıdır muhakkak.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Meursault. -- 16 Mayıs 2015; 18:02:15 >




  • Mr.Pacino kullanıcısına yanıt
    Sergio Lucas Barbosa kullanıcısına yanıt
    @Mr.Pacino O konuda haklısın, kotalılardan da çok ah almışımdır, sen sayfayı tıkla bi' çay koy gel o zamana kadar açılır sayfa Kotalılar kusuruma bakmasın ama imdb künyesi gözükmeyince resim yüklüyorum.

    @Sergio Lucas Barbosa Sağ olasın her zaman bekleriz :)



    Bu arada sevgili yöneticiler resimlerin bazıları gözükmüyor, değiştirip başka resim koyuyorum yine gözükmüyor ve iletiyi gönderdiğimde sayfa hata veriyor, yine de gidiyor ileti.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Meursault. -- 18 Mayıs 2014; 13:07:09 >
  • Güzel bir konu sinemanın sanat anlayışını öncü tutan filmler olduğundan şüphem yok sırayla izlemeye çalışacağım.
    Bu arada koyu bir Hollywood düşmanıyım savaşa her daim hazırım
  • Eline emeğine sağlık hocam. Ayrı olarak şu bölümü bir düzeltemediler gitti. Ne filmlerin künyesi gözükür, ne resim yüklenir.. Hayır bölüm baya yoğun olmasa önemsemeyeceğim de hep dolu. Şaşılacak şey.
  • @Ed Wood, Sağ olasın. Aynen yöneticilere duyuramadık sesimizi de, umarım düzeltirler yakında.

    @goncerivoo, Aynen öyle, sinema sanatına sadık kalan filmler, beğenirsiniz umarım. Hollywood düşmanlarını görmek güzel, umarım daha da çoğalırız
  • Elinize emeğinize sağlık hocam tam aradığım konu !!
  • Çeşitli Ülkelerden Film Güzellemesi


    Un homme qui dort - Uyuyan Adam (1974) - Bernard Queysanne - Fransa
     Ülke Ülke Film Önerileri (Çoğunlukla Bağımsız ve Az Bilinen Filmler)


    Georges Perec'in aynı adlı romanından uyarlama.

    Edebiyat ve felsefe. Var oluşçuluk. Erkek bir karakter, onun hâlini seslendiren bir kadın. Ve siyah-beyaz, kafayı söylenenler hakkında yoğunlaştırmaya sevk eden bir film, Uyuyan Adam.

    Pekâlâ bir Meursault diyebiliriz, kimliksiz, eylemsiz, varlığına karşı kayıtsız kalmaya başlayan adamımıza. Fakat burada özne önemli değil. Burada anlatılan önemli. Zamanı ölçen pek çok şey vardır, onun en bilinen ölçü birimi saattir. Ya da musluktan ritmik bir şekilde akan damlalar. Önce zaman durmalıdır. Günlük işler artık yapılmamalı, sınavlara girilmemeli, arkadaşlarla kafeteryada toplanılmamalı, vs. vs.dir. Böylece kayıtsız kalırız, dünyaya, biz varız diye var olan dünyaya. Solduğumuzda bizimle solan, düşündüğümüzde canavarlaşan insanların yaşadığı. Hareket etme kuvveti kalmaz, istekler, hevesler bizim değildir. Tepki verecek kadar önemli değildir olaylar. Toplumun yabancısıyızdır. Ve tüm insanlar bir parçası değildir senin, senden uzaklaşmaya başlayan dünyanın. Amaçsızca dolaşılır sokaklarda, artık bedenen yaşayan fakat ruhen ölü bir varlık, kendini dünyadan sakınan, saklanan, koşuşturmacadan kaçan bir varlıktır, yalnızca zamansızlıklarca yürüyen sokaklarda.

    Akışın içine dâhil olmanın ne önemi var!

    Çok fazla cümle türetilir bu filmin üstüne. Uzatmak istemiyorum o yüzden. Edebiyata, felsefeye ilgisi olanlar ve sabredecekler izlesin diyorum bu filmi.

     Ülke Ülke Film Önerileri (Çoğunlukla Bağımsız ve Az Bilinen Filmler)


    Tierra - Toprak (1996) - Julio Medem - İspanya


    Şarap üretimi yapılan bir yerde aşırı tespih böceğinden dolayı üretilen şarapların tadı toprağımsı olmaktadır. Bir ilaçlama şirketi görevlisi olan Angel o bölgeye ilaçlama yapmak için gelir. Tuhaf ve karmaşık bir kişiliği vardır. Kasabada, bir eve şarabın tadı hakkında bilgi almak için girer. Oradaki kız ile arasında ani bir duygu ortaklığı gelişir. Kızın adı da Angela'dır. Angel kasabadaki insanlara kısa sürede alışacak, onlarla hayatına yön veren ilişkiler kuracaktır.

    Julio Medem'in alışılmışın dışında bir anlatımla izleyiciye sunduğu Tierra izlemesi son derece keyifli bir film. Filmin işlenişi ve senaryosu çok özgün. Bana kalırsa Medem, İspanya'dan çıkmış usta yönetmenlerden sonra gelen çok iyi bir yönetmen. Sinema severler takip etmeli.

    Monsieur Hire - Mösyö Hire (1989) - Patrice Leconte | Fransa


    İşlenmiş bir cinayetle başlayan film, olayı inceleyen dedektifin elde edilen bulgular sonucu Mösye Hire'e ulaşmasıyla devam ediyor. Konuşkan olmayan, asosyal bir yapıya sahip orta yaşlı adam, karşı dairedeki güzel bir kadını gözlüyor. Aşkı hayatına sokamamış adam, perdelerini herkese kapatmış olsa da evinin perdelerini karşıdaki kadını görebilmek için açık bırakıyor. Zamanla cinayet olayında ortaya çıkan gerçekler, olayların akışını değiştiriyor. Sandrine Bonnaire güzel bir oyunculuk sergiliyor. Tavsiye edilir.

    L'humanité - İnsanlık (1999) - Bruno Dumont - Fransa

    Cannes Film Festivali, En İyi Erkek-Kadın Oyuncu ve Büyük Ödülü.


    Uzun ve durgun sahneler bolca var. Ancak film ilerledikçe, filmin, adına yakışır şeyler anlattığını anlıyoruz. Baş karakter içine kapanık, sönük bir komiser. Çevresi tarafından ezilen biri. Komşusu Domino ve onun sevgilisi Joseph ile arkadaşlık ediyor. Domino ile arasında tuhaf bir ilişki var. Komiser Pharaon'un görevi 11 yaşında tecavüz edilip, öldürülen kızın katilini bulmak. Bu cinayet vakasından epey etkilendiğini, hatta pek çok şeyden kolay kolay etkilendiğini görüyoruz. Filmin sonu içinse şunu söyleyebilirim,
    Suçluyu öper Pharaon. Yine filmin içinde daha önceden başka bir vakayla ilgili suçlanan Cezayirli bir adama bu şekilde bir yakınlık göstermiştir. Suçluya verdiği tepki sert değildir. İşte onun insanlığını da burada görüyoruz.
    Filmde açık sahneler bol. Herkese tavsiye edemiyorum, çokça uzun sahne var. Beğendiğim filmlerdendir.

    La vie de Jésus - İsa'nın Hayatı (1997) - Bruno Dumont - Fransa


    Dumont'un izlediğim ikinci filmi. Bu filminde de aynı durgunluk var. Yönetmen karakterlerin yalnızlıklarıyla bizi baş başa bırakıyor. Bazı şeyler derinden derinden gelişiyor. Film kısaca Fransa'nın kırsal kesimindeki bir grup işe yaramaz genci, onların aralarındaki ilişkileri anlatıyor. O ıssız kasabada gençlerin çok da istedikleri gibi yaşayamadıklarını görüyoruz. Gerçekten yaşamak için felaket sıkıcı bir yer. Filmin akışı boyunca Fransa'daki Araplara karşı yapılan ırkçılık da gösteriliyor. Çok garip bir etkisi var filmin, uzun ve konuşmasız sahnelerine rağmen sıkmıyor. Ben epey beğendim ama herkese de öneremiyorum. İzleyecek olan çıkarsa da uyarayım sevişmeden öte sahnelere sahip bir film.

    Johnny Got His Gun - Johnny Silahını Kaptı (1971) - Dalton Trumbo - ABD

    Dalton Trumbo'nun kendi yazdığı romanından uyarladığı filmin konusu şöyle; gönüllü olarak I. Dünya Savaşı'na katılan genç Joe, ölümcül bir yaralanmaya maruz kalmıştır. Onun bilinci açıktır fakat nasıl bir hâlde olduğunu bilmemektedir. Çok feci bir hâlin içine girerek hayatta kalmış olan Joe'yu hekimler tıp bilimi için kullanacaklardır. Film boyunca Joe'nun geçmişinde gezinmesini, hayallere dalmasını, hayalle gerçeği ayırt etmeye çalışmasını izlerken, savaşın ağır psikolojik sonuçlarını da izleriz. Gerçekten izleyenin üzerinde ağır etkiler bırakan bir film.
    Eklemek gerek, Luis Bunuel bu filmde İsa peygamberin olduğu sahneleri yazmış, bu yönüyle ilgimi çekmişti. Zaten rüya sahneleri filan, Bunuel'in işin içinde olduğunu gösteriyor. Not verme konusunda biraz kararsız kaldım, beni iten sahneler de oldu çünkü.

    Klopka - Tuzak (2007) - Srdan Golubovic - Sırbistan


    Film, çocuğunuz için ne fedakârlıklarda bulunabilirsiniz sorusunun yanıtını veriyor. Mladen ve Marija'nın çocukları Nemanja, nadir görülen bir kalp rahatsızlığına yakalanır. Ameliyat olması için yüksek miktarda paraya ihtiyaçları vardır. Peki bu parayı orta hâlli durumdayken nereden bulacaklardır?

    Film vicdan duygusunu da çok iyi vermiş seyirciye. Sıkılmadan az sonra neler olacak diye izledim filmi. İzlemeyen herkese tavsiye ederim. Bu arada Sırpların da sinema konusunda bir hayli geliştiğinin bir örneğidir bu film. Zamanında çok beğenip de 9 puan verdiğim filmlerden.

    Control - Kontrol (2007) - İngiltere


    " Yaşamak. Ne önemi var ki? Yaşayabileceğim en iyi şekilde yaşıyorum. Dün artık yarınımın
    bir parçası oldu. Bugünüm kontrolden çıktı.
    "

    Bir zamanların punk grubu Joy Division'un vokalisti olan Ian Curtis'in hayat öyküsü. Oldukça depresif ve olağanüstü bir film. İzlenmeli.

    Welt am Draht - Yalan Dünya (1973) - Rainer Werner Fassbinder - Almanya
     Ülke Ülke Film Önerileri (Çoğunlukla Bağımsız ve Az Bilinen Filmler)

    http://www.imdb.com/title/tt0070904/


    Bir araştırma enstitüsünde gerçek dünyanın benzeri bir yapay dünya yaratıyorlar ve oradaki her karakteri programlıyorlar. Fakat o 'yalan dünya'da yaşayanlar kendilerinin gerçek dünyada yaşadıklarını sanıyorlar. Dolayısıyla bir üst devreden haberleri yok. Filmde de gerçekliğin ve yapaylığın sonsuza doğru gidebileceğinden bahsediliyor. Bilim-kurgu olmasının yanında felsefî bir alt yapısı da var. Gerçekliğe şüpheci bir tavır almamızı sağlıyor. Matrix, 13th Floor gibi filmlere esin kaynağı olduğu söyleniyor. İzlediğim bilim-kurgu türündeki filmleri göz önüne alırsam, bu türdeki çoğu filmin fikir babası olduğunu söyleyebilirim. Hatta filmin ekmeğini epey yemişler gibi. Fassbinder'den de bilim-kurgu filmi izlemek tuhaf oldu ama ilgi çekici, iyi bir film ortaya çıkarmış. Tavsiye ederim.

    My Childhood (1972) / My Ain Folk (1973) / My Way Home (1978)
    Bill Douglas'ın Üçlemesi - İngiltere


     Ülke Ülke Film Önerileri (Çoğunlukla Bağımsız ve Az Bilinen Filmler)

    http://www.imdb.com/title/tt0068983/
    http://www.imdb.com/title/tt0070424/
    http://www.imdb.com/title/tt0077964/


    Ağabeyi ve büyükannesiyle yaşayan Jamie'nin küçüklüğünden, erginliğe kadar olan dönemini ele alıyor üçleme. Aralıklı olarak çekilmesine rağmen aynı oyuncular yer alıyor filmde. Filmin çekildiği yerin kasvetli ve soğuk havasını hissediyorsunuz. Üstü kapalı bir anlatım yoluna başvurulmuş. Zaten çocukluk hatıralarına dönüş olarak anlatıldığından, bazı durumlar eksik gibi kalıyor. Genel olarak beğendim, herkese tavsiye etmem.

    El verdugo - Cellat (1963) - Luis García Berlanga - İspanya


    Cenaze işleri yapan José Luis'nin bir gün, bir cellat olan Amadeo ile bir işi olur. Daha sonra celladın kızıyla tanışır ve evlenirler. Fakir bir hayat sürmektedirler ve talih yüzlerine gülmüş, onlara ev şansı doğmuştur. Film de bu ev mevzusu üzerinden, idam cezasını gündemine alır. Esasında doğrudan idam cezasına bir yergi yok fakat cellat olmak zorunda kalan adamın insanın yatağında ölmesi gerektiğini savunuyor olması, yani idam karşıtı olması, buna karşın İspanya'daki maddi koşulların onu cellatlığa itmesi ortaya tuhaf bir durum çıkarmaktadır. Film dram filmi değil, bir mizah filmi. Fakat kah kah gülmelik sulu mizah değil, doğal bir mizah söz konusu.

    Bulutları Beklerken (2003) - Yeşim Ustaoğlu
     Ülke Ülke Film Önerileri (Çoğunlukla Bağımsız ve Az Bilinen Filmler)

    http://www.imdb.com/title/tt0418309/


    Türkiye'de politik duyarlığa sahip ender yönetmenlerden biri Ustaoğlu. Ama politik bir konuyu siyasi bir amaçla değil insancıl bir amaçla işliyor. Bu filmde Türkiye'nin bir dönemine işaret ediyor. Harika Karadeniz manzaraları eşliğinde hüzünlü bir hikâye izlemek isteyenler için uygun bir film.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Meursault. -- 16 Mayıs 2015; 17:52:39 >




  • Bayadan beri girmiyordum. Çok güzel konular açmışsın. İzlediğim filmlerin yazılarını okudum.
    İtalyan sinemasına nedense çok ön yargım vardı. Konu benim için bu açıdan çok yararlı oldu. Teşekkür ederim, baya bir filmi listeme aldım.
  • İlgin için ben teşekkür ederim.
    İtalyan sinemasına hiç önyargın olmasın şu an belki çok da iyi filmler çıkmıyor ancak eski filmleri öyle sağlam ki, hepsini izle derim. Şu an İtalyan sineması benim için önde.
    Ayrıca Latin Amerika'dan Macario (1960) ile O Pagador de Promessas (1962) filmlerini şiddetle öneririm.
  • Gözlerim yaşarıyor burda bu konuları görünce.

    Genelde burada sinema izlemek yada sinema bilgisi için imdb denilen yeri referans aldıkları için insanlar, çok şaşırıyorum bu konuları görünce :)

    Eline sağlık.
  • Karpuzcu. kullanıcısına yanıt
    Ne kadar işe yarıyordur, ne kadar talep karşılar bilmem ama birilerinin de başka yerlerde de güzel, iyi filmler çekildiğini bilmesi lazım. Hele ki Amerikan kültürünün iyice yiyip bitirdiği bizlerin Amerika'dan biraz uzaklaşması lazım.
    Umarım konu film seçiminde yardımcı olur :) Sağ olasın.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Meursault. -- 25 Mayıs 2014; 21:20:30 >
  • çok yaralı konu teşekkür ederim neredeyse %90 nını nilmiyorum filmleri
  • patr10felline kullanıcısına yanıt
    Ne demek.
    Senin daha yaş küçük, izlersin hepsini zamanla
  • Bi kısmını izlemiştim, kalan filmleri de lys'den sonra izlerim. Çok iyi konu
  • Uzak Doğu


    Asya sineması için hazırladığım imdb listesi;
    http://www.imdb.com/list/ls052350367/

    Nijûshi no hitomi - Yirmi Dört Göz (1954) - Japonya
     Ülke Ülke Film Önerileri (Çoğunlukla Bağımsız ve Az Bilinen Filmler)

    http://www.imdb.com/title/tt0047281/

    Japonya'nın kırsal bölgesinde, küçük bir köye öğretmen olarak giden genç kadın ve öğrencileri arasındaki ilişki yirmi yıllık bir zaman diliminde ele alınıyor. Küçük çocuklar, oraya gelmiş olan diğer yeni öğretmenlere yaptıkları gibi onunla da şakalaşıyorlar. Fakat bu öğretmen diğerlerinden oldukça farklı.
    Japonya'nın değişim yaşama sürecinde geçiyor film. Değişim yaşama sürecine büyük etkenlerden biri de savaşlar. Ayrıca geleneksel olandan sıyrılışın temsili de bu öğretmenimiz. Ben öğretmene modern demeyi tercih etmiyorum. Modern kelimesi göreceli bir kelime, o yüzden çağdaş diyeceğim. Öğretmen, bilgi aşılama faaliyetindeki bir kadın olarak, cahil olan kesimin de yanlışlarını görebilmekte, hatta sistemin aksayan yanlarını fark edebilmekte. Mesleğine başladığı günden itibaren, çevresindeki yoksulluğun yarattığı acılara tanık oluyor öğretmen Oishi. Savaşlara da karşı çıkıyor, biliyor ki olan ölene olacak ve ne tarih ne de insanlar bu savaşlardan bir şeyler kazanacak. Genç Oishi'nin bu fikirlerini dile getirmesi çoğu kimsenin hoşuna gitmiyor. Eğer ki bir öğretmen fikirlerini açıkça beyan edemeyecekse, onun öğretmen olarak kalmasının ne yararı var? Eğer ki öğretmen çevresindeki yoksulluğa ve savaşlara dur diyemeyecekse neden bu görevini ifa etsin? Oishi de çevresinde yaşanan acılara ancak sessiz kalabiliyor. Fakat dalgalara göğüs geren sessiz bir kaya gibi Oishi. Düzen karşıtlığının bir temsili olduğundan çoğu insan arasında en güçlüsü en dirençlisi o çıkıyor. O dönemki Japon filmlerine baktığımızda bu tarz ideal, güçlü kadınların, Japonya'nın değişim süreciyle özdeşleştirildiğini görürüz. Onna ga kaidan wo agaru toki (1960) ve Tôkyô monogatari (1953) gibi muhteşem yapıtlar buna örnek gösterilebilir. Oishi de o şekilde, ki sağlam karakter yapısı sayesinde öğrencileri ile arasında çok kuvvetli bağlar kuruyor. Fakat ben Oishi gibi insanlara idealist demek istemiyorum. Bir ideale yani ülküye sahip olmanın ve onda diretmenin doğru olmadığını düşünüyorum. Bu zaten muhafazakar/korumacı düşüncenin bir devamıdır. Oishi'nin karakter yapısı idealist olmaktan çok daha üstün. Keşke böyle öğretmenlere sahip olsak. Mesleği sevmek ve onu benimsemek de önemli bir mevzu tabii. Film gerçekten mükemmel, 156 dakika sürüyor ama öyle güzel akıyor ki hiç sıkılmıyorsunuz. Japonlar insani meseleleri ayrıntıları ile en güzel şekilde ifade edebilen bir sinema anlayışına sahipler. Muhakkak izlenmesi gereken bir Japon klasiği.

    Yang guang can lan de ri zi - Güneşin Sıcağında (1994) - Çin
     Ülke Ülke Film Önerileri (Çoğunlukla Bağımsız ve Az Bilinen Filmler)

    http://www.imdb.com/title/tt0111786/

    Bir adamın ergenlik çağındaki anılarını kendi ağzından anlatması yoluyla, onun gençlik çağındaki arkadaşlarıyla olan, ailesiyle olan ilişkilerine tanık oluyoruz. Aynı zamanda dönemin siyasal ve sosyal atmosferini de çok iyi veren bir film. Baş karakter Ma Xiaojun. Samimi olduğu arkadaş grubunda ona 'Maymun' lakabını uygun görmüşler. Ma Xiaojun, kilitlerle uğraşmayı seven bir çocuk olarak karşımıza çıkıyor. Kilit uğraşı yoluyla başkalarının evlerine de sessiz sedasız girme ve o kişilerin evlerinde vakit geçirme şansı buluyor. Olaylar da zaten onun bu kilit mevzusuna koşut olarak gelişiyor. Oldukça samimi, arkadaşlık ilişkilerini çok iyi özetleyen, çoğunlukla eğlenceli, insanı hatıralarına götüren harika bir yapıt, hatta bir yaz filmi. Çin'in sosyal ve siyasal yapısıyla ilgili de gayet önemli bir kaynak. Yine başka bir Çinli yönetmen olan, Yimou Zhang'ın Çin'in belli dönemlerini bir aile ekseninde ele aldığı 1994 yapımı filmi Huo zhe'yi de tavsiye ederim.

    Shinjû: Ten no Amijima - Çifte İntihar (1969) - Masahiro Shinoda - Japonya
     Ülke Ülke Film Önerileri (Çoğunlukla Bağımsız ve Az Bilinen Filmler)

    http://www.imdb.com/title/tt0064975/

    Filmin hikayesi 18. yüzyıl Japonyası'nda geçiyor ve yine o zamanlar yazılmış bir kukla oyununun uyarlaması. Bir kâğıt tüccarı olan Jihei, Koharu adında bir fahişeye âşık oluyor. Tek taraflı bir aşk değil tabii ki. Ama bir araya gelmeleri çok da olası gözükmüyor. Koharu'nun işini bırakabilmesi efendisinin takdirine bağlı ve bir fahişenin âşık olma özgürlüğü yok gibi. Jihei'nin de bir ailesi var. Film bu iki yetişkinin imkansız aşklarının trajedisini veriyor. Oldukça sağlam bir film. Tiyatrovari sahnelere sahip. Ölümü simgelediğini düşündüğüm kara giyimli adamlar film boyunca her sahnenin içine serpiştirilmiş. Diyaloglar da kuvvetli, Japon filmleri çok sağlam oluyor. Yalnız o zurnalı müzik çalmayaydı iyiydi, bir de sake yerine şalgam suyu içseler tam olmuş diyecektim Bu filme benzer günümüz filmlerinden ünlü Japon yönetmen Takeshi Kitano'nun 2002 yapımı Dolls filmi var, ona da bir bakın derim.

    Three Seasons - Üç Mevsim (1999) - Vietnam
     Ülke Ülke Film Önerileri (Çoğunlukla Bağımsız ve Az Bilinen Filmler)

    http://www.imdb.com/title/tt0138874/

    Sokak satıcısı bir çocuk, bir fahişeye âşık olan sokak arabacısı, kızını arayan Amerikalı yaşlı adam ve lotus çiçeği toplayıp satarak geçimini kazanan kadınla yaşlı patronu arasındaki ilişki işleniyor filmde. Bu ikili ilişkilerden herbiri birbirinden bağımsız fakat onları ortak paydada buluşturan tek şey, her insanın bir başka insanın hayatından o kişiyi tanıyacak kadar vakti olmasa bile geçecek olması. Filmde sosyal adaletsizlik, geçmişe duyulan özlem, yılları elden kaçırmış olma hissi gibi önemli mevzular işleniyor. Güzel, dingin bir şekilde işleniyor bu mevzular. Filmle ilgili canımı sıkan şeyse gözümüze sokulan kola reklamları oldu. Filmin anlattıklarından biri sosyal adaletsizlikken, böyle reklamların yapılmasını, izleyici ile film arasında oluşan etiğin ihlali olarak görüyorum. O reklamları yapmadan çekilmiş olan çok daha iyi filmler var. İkinci sorunsa alt yazıda. Bazı yerler iyi çevrilmiş ama bazı yerlerde diyaloglar filan anlamsız çevrilmiş, bu da seyir zevkini bozan bir durumdu.
    İzlenesi, güzel bir film.



    Rusya/SSCB


    Pirosmani (1969) - SSCB
     Ülke Ülke Film Önerileri (Çoğunlukla Bağımsız ve Az Bilinen Filmler)

    http://www.imdb.com/title/tt0064815/

    1862-1918 tarihleri arasında yaşamış, hayatı hakkında yeterli bilgiye sahip olunmayan Gürcü halk ressamı Niko Pirosmani'nin biyografisi. Bir ressamın hayatını olabilecek en iyi şekilde anlatmış yönetmen. Her sahne ayrı bir yağlı tablo gibi. Genellikle doygun ve canlı tonlar kullanılmış. Hüzünlü sahnelerde biraz daha soluk tonlar kullanılmış. Bazı sahnelerde oyuncular hafif tutuk oynuyor, bazı sahnelerde kişilerin bir kısmı sabit duruyor, bir ya da iki kişi hareket ediyor. Böyle bir anlatım da filmin kalitesini katbekat artırmış. Yine SSCB döneminde film çekmiş olan Sergey Paracanov da benzer bir anlatım diliyle bir Ermeni halk ozanı olan Sayat Nova'nın biyografisini 1968 yılında çekmişti. Fakat o filmi takip etmek biraz zordu. Sembol anlatımı daha önplandaydı. Bu filmse daha naif daha yumuşak dilli güzel bir film olmuş. Şairin kederli, yalnız hâli iyi anlatılmış. Herkese hitap etmeyebilir.
    Ressam hakkında bilgi,
    http://tr.wikipedia.org/wiki/Niko_Pirosmani

    İlk Öğretmen - Pervyy uchitel (1965) - SSCB
     Ülke Ülke Film Önerileri (Çoğunlukla Bağımsız ve Az Bilinen Filmler)

    http://www.imdb.com/title/tt0059585/


    Sovyet iktidarının ilk yıllarında Kırgızların yaşadığı bölgede öğretmenlik yapması için biri görevlendirilir. Adamın esas mesleği öğretmenlik değildir ama o da zaten çocuklara okuma-yazma ve Sovyet Rusya'nın önemini vs. öğretecektir. Fakat kendi yaşamlarını idame ettirmek için sürdürdükleri uğraşların arasında kimsenin çocuklarını bir okula göndermeye niyeti yoktur. Onlara göre babaları, dedeleri de okumamıştır ancak saygınlıklarını da kazanmışlardır. O yüzden öğretmenin de işi zor olacaktır. Sovyet propagandası kesin var diyemiyorum hatta bazı sahnelerin Sovyet yönetiminin aleyhine olduğunu düşünüyorum. Gayet de anlamlı bir filmdi. Yine de Kırgızların kendi dilinde değil de Rusça olarak konuşması bende Sovyet yönetimine dair ayrı bir soru işareti bıraktı. Ve filmde gelişen olaylar da o şekilde. Bir tek isimler Kırgız Türkçesi.
    Senaryo, Selvi Boylum, Al Yazmalım kitabının da sahibi ünlü Kırgız edebiyatçı Cengiz Aytmatov'un bir kitabından uyarlama.

    Ovsyanki - Sessiz Ruhlar (2010)
     Ülke Ülke Film Önerileri (Çoğunlukla Bağımsız ve Az Bilinen Filmler)

    http://www.imdb.com/title/tt1693830/


    Film Rusya menşeli ama tam olarak 'Rus' yapımı diyemeyiz. Bilakis Rusya'nın bir bölgesinde yaşayan Meryalarla ilgili bir film. Meryalar Orta batı Rusya'da yaşayan bir Ugo-Fin kavmi imiş. 17. yüzyılda da Ruslarla kaynaşmışlar. Fakat kültürlerini bir şekilde devam ettirmişler. Film de Meryaların kültürlerinin ufak bir parçasını, bir ölüm ritüeli üzerinden gösteriyor. Sevdiği karısı ölen bir adam karısına kendi kültürüne uygun bir şekilde veda etmek istiyor. Bu ölüm töreni yolculuğuna da ona yardım etmesi için aynı kültürden bir arkadaşıyla çıkıyor. Yer yer karakterin geçmişe dönüşlerine de yer veriliyor. İki arkadaşın belki de bu kültürü sürdüren son insanlar olarak gösterilmesi ve bazen sakince kültür aşınımına tepki dile getirilmesi de önemliydi. Kültürün ölümü o kültürü yaşayan bireyin ölümüyle de ilişkilendirilmiş sanki. Gayet sessiz, sakin, dingin bir film. Adamlarla yolculuk eden kafese kapalı iki kiraz kuşunun da ayrı bir anlamı vardır elbet.
    Film herkese hitap etmeyebilir.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Meursault. -- 16 Mayıs 2015; 17:55:02 >




  • Çok değerli konu. Teşekkür ederim emeğin için, ben de faydalanırım listemi bitirdiğim zaman.
  • St.Rendroy kullanıcısına yanıt
    İlgin için ben teşekkür ederim Özellikle en beğendiğim filmleri yazmaya çalışıyorum, umarım sen de beğenirsin izlediğinde.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: diminishedtriad

    İlgin için ben teşekkür ederim Özellikle en beğendiğim filmleri yazmaya çalışıyorum, umarım sen de beğenirsin izlediğinde.

    Seçim yapmak zor hocam acaba hangisinden başlasam oldum.. Cidden çok güzel değerli bi konu yukarıdaki arkadaşında belittiği gibi!!
  • Dark Saga kullanıcısına yanıt
    Ben sana bir kolaylık yapayım, hangi tür filmlerden hoşlanırsın bilmiyorum ama genel olarak da beğenilen filmlerden bir özet geçeyim. Filmlerin geneli dram ağırlıklıdır yalnız ve aksiyon, bilim-kurgu ve fantastik neredeyse yok.

    Dzien swira, Dekalog Dizisi, Most, Az ötödik pecsét, Yi yi, La meglio gioventù, Divorzio all'italiana, Rosso come il cielo, Utomlennye solntsem, Ostrov, Sibir, Monamur, Halimin put, Savrseni krug, Bad Boy Bubby, El método, Den brysomme mannen, Spoorloos, Karakter, Englar alheimsins, Jagten, Hævnen, Los olvidados, Nueve reinas, Central do Brasil, Dayereh, Chaharshanbe-soori, I compagni, Z, Jean de Florette, Manon des sources, I... comme Icare, Nobi, Marathon, Un air de famille.

    İlk olarak bunları önerebilirim ama kalan filmlerden daha iyiler diye önermiyorum, benim için hemen hemen hepsi aynı değerdedir.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: diminishedtriad

    Ben sana bir kolaylık yapayım, hangi tür filmlerden hoşlanırsın bilmiyorum ama genel olarak da beğenilen filmlerden bir özet geçeyim. Filmlerin geneli dram ağırlıklıdır yalnız ve aksiyon, bilim-kurgu ve fantastik neredeyse yok.

    Dzien swira, Dekalog Dizisi, Most, Az ötödik pecsét, Yi yi, La meglio gioventù, Divorzio all'italiana, Rosso come il cielo, Utomlennye solntsem, Ostrov, Sibir, Monamur, Halimin put, Savrseni krug, Bad Boy Bubby, El método, Den brysomme mannen, Spoorloos, Karakter, Englar alheimsins, Jagten, Hævnen, Los olvidados, Nueve reinas, Central do Brasil, Dayereh, Chaharshanbe-soori, I compagni, Z, Jean de Florette, Manon des sources, I... comme Icare, Nobi, Marathon, Un air de famille.

    İlk olarak bunları önerebilirim ama kalan filmlerden daha iyiler diye önermiyorum, benim için hemen hemen hepsi aynı değerdedir.

    EyvAllah hocam saolasın ilgine jagten hariç izlemediğim filmler hepside sırasıyla başlayım o halde teşekkürler.




  • 
Sayfa: önceki 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.