Şimdi Ara

Türkiye gör bu oyunu

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
3 Misafir (1 Mobil) - 2 Masaüstü1 Mobil
5 sn
11
Cevap
0
Favori
260
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1
Giriş
Mesaj
  •  Türkiye gör bu oyunu


    Okyanus medyası birbiriyle terör örgütü PKK ve uzantısı HDP'yi aklama yarışına girdi. Şehit cenazelerini istismar ederek algı oluşturmaya çalışan Paralel ve Doğan medyası, saldırıları PKK'nın yaptığına ise haberlerinde yer vermedi

    Okyanus medyası PKK ve HDP borazanlığı yapmaya devam ediyor. Paralel medya ile Doğan Grubu, Cumhuriyet ve Taraf gazeteleri şehit cenazelerini istismar edip yaşanan acıyı boy boy sayfalarına taşıyor. Ancak cenazelerde HDP ve PKK'ya gösterilen tepkileri, yapılan protestoları, atılan "Kahrolsun PKK" sloganlarını görmezden geliyor. Gözü yaşlı şehit yakınlarının fotoğrafları üzerinden algı operasyonu yürütmeye çalışan Okyanus medyası, askerleri ve polisleri haince katleden PKK terör örgütü ve onun siyasi destekçisi HDP'ye tek söz söylemiyor. Hain saldırıları PKK'nın yaptığını ısrarla gizleyip Türkiye üzerinde bilinçli ve sistematik bir oyun oynuyorlar.


    ZAMANÖZGÜR GÜNDEM İŞBİRLİĞİ:

    Algı operasyonun başında olan Paralel örgütü yayın organı Zaman gazetesi, PKK'nın yayın organı olan Gündem gazetesi ile hemen hemen aynı manşetle çıkarken yapılan gizli ortaklığı da gözler önüne serdi. Zaman gazetesi, "Annenin şehit evladına son dokunuşu" başlığıyla verdiği haberi silahlı saldırı diye geçiştirirken hain saldırıyı PKK'nın düzenlediğini yazmadı.

    HÜRRİYET KURNAZLIĞI:
    Doğan Medya Grubu'nun Hürriyet Gazetesi ise şehit fotoğrafları üzerinden istismar ettiği acının haberini ilk sayfasında başka, içerdeki haberinde başka türlü gördü. İlk sayfada PKK'lıların adını yazmayan gazete içerideki sayfalarda günler sonunda katillerin PKK'lı olduğunu itiraf etti.

    TARAF'I BELLİ:
    Paralel örgütün tetikçisi olan Taraf Gazetesi, ilk sayfasında şehit haberine yer dahi vermedi. Hükümet düşmanlığının gözünü kör ettiği gazete şehit haberini iç sayfalarda iki satır ile geçiştirdi. Can Dündar'ın başında bulunduğu Cumhuriyet Gazetesi de PKK'nın hain pusuda şehit ettiği Uzman Çavuş Ziya Sarpkaya'nın katillerinin kim olduğunu yazmadı.


    kaynak







  • İki ay önce

    "Onlar bizim kardeşimiz"
    "Sizin zihniyetiniz yüzünden daha çıktılar"
    "Artık şehit haberleri gelmiyor"


    Diyenler bugün terörörö diyor. Boşuna uğraşmayın bacım. Tarih sizi unutmaz.

    < Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >
  • kaynak sabah
  • “Kürtlerden toprak, Türklerden de kan alacağımız var. Siz Kürdistan'ı kursanız bile, alacağız. Çünkü orası Büyük Ermenistan.”

     Türkiye gör bu oyunu


    “Kürtlerin özgürlüğü” için savaşan PKK ne istemiş de verilmemiş... Hâlâ teröre devam etmenin ne gereği varmış... HDP, PKK'yı kınasa ve silah bırakmaya çağırsa ne güzel olurmuş...

    Bu şarkıları çalan koro ya çok saf, ya “büyük oyunu” hiç anlamamış, ya da taammüden yalan söylüyor!

    Soner Yalçın'ın bugünkü yazısının başlığı “Maskeli Terör”... “Sanıyor musunuz ki; düşman PKK!..

    Sanıyor musunuz ki; düşman IŞİD!..” diye soruyor.

    Gelin o maskeleri biraz daha indirelim.

    Ermeni terör örgütü ASALA ile PKK'nın bağlantıları malûm. Teröristbaşı İmralı'da kendisini sorgulayan Albay Hasan Atilla Uğur'a 1982'de Beyrut'ta ASALA'yla yaptığı görüşme hakkında şunları anlattı:

    “Önce çok ilgilendiler, ama sonra detaylara girdiğimizde Kürdistan olarak belirtilen toprakların aslında Ermenilerin olduğunu, bu yüzden sıcak bakmayacaklarını söylediler. Ben şu aşamada şurası senin, burası benim tartışması yapmamızın sağlıklı olmadığını, öncelikle ortak düşmanımız olan Türkiye Cumhuriyeti’ne savaşımızı yaymamız gerektiğini söyledim...”

    “Terör örgütü yöneticiliğinden” tutuklanan 26'ıncı Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'un “Terör Örgütlerinin Sonu” isimli kitabında da şu bilgi yer alıyor:

    “ASALA ile PKK arasındaki yakın ilişkinin ve işbirliğinin varlığı, 8 Nisan 1980’de Lübnan’da yapılan ortak toplantıdan sonra yayınlanan bildirilerde açıkça görülmüştür. Bildiride; 'Savaşçılarımız çok yakın bir gelecekte Kürt savaşçıları ile yan yana geleceklerdir. Biz Türkiye dışındayken Türk Ermenistanı’nı kurtarmamız mümkün değildir' deniyordu…”

    90'lı yılların sonunda Ankara'ya gelen Ermenistan yönetiminin bir danışmanının Ankara Anafartalar'da altın bozdurmaya gittiği Mardin'li kuyumcuya şunları söylediğini duymuş muydunuz?

    “Kürtlerden toprak, Türklerden de kan alacağımız var. Siz Kürdistan'ı kursanız bile, alacağız. Çünkü orası Büyük Ermenistan.”

    Ermenilerin katliam üssü Akdamar Kilisesi 2010'da törenle ibadete açıldıktan sonra Ermeni Patrik Vekili Aram Ateşyan'ın, “Yakında Türkler Müslüman zannettikleri komşularının Hıristiyan olduğunu öğrenince çok şaşıracak… Anadolu şenlenecek” dediğini hatırlıyor musunuz?

    7 Haziran'da BDP milletvekili seçilen Osman Baydemir Diyarbakır Belediye Başkanıyken, “Kürt sorununu anlamak için 1915’e bakmalıyız” gibi bir laf etmişti.

    Bu sözün ya da BDP eski Batman Milletvekili Ayla Akat Ata'nın, “Müslüman Kürtler Hıristiyan olsun” çağrısının anlamını düşündünüz mü hiç?

    Şimdilerde Başbakan Davutoğlu'nun başdanışmanlığını yapan Etyen Mahçupyan'ın Zaman Gazetesi'nde yazarken, 1910'lardaki Taşnaklarla, PKK'nın “mücadelesi” arasında paralellik kurması da hiç dikkat çekmedi, değil mi?

    Daha yakın zamana gelelim; BDP eşbaşkanı Selahattin Demirtaş'ın Ekim 2013'te “Suriye Kürdistanı”nı görüşmek üzere Washington'a yaptığı ziyarete ve burada Ermeni örgütü ANCA'yla buluşmasına... ANCA'nın başı Aram Hamparian'la, "Ermeni-Kürt ortaklığını geliştirmeyi, Batı Ermenistan ve Kürdistan'ın demokratik hedeflerini" konuştular. Birlikte bir haritanın önünde poz verdiler. “Büyük Ermenistan” haritasıydı. Ne zaman ki, araları bozuldu AKP ve medyası, Demirtaş'ın bu ziyaretini ve o haritayı gündeme getirip, “üst aklı” ortaya çıkardı!..

    Ocak 2014; “Paralel devlet” KCK'nın eşbaşkanı Bese Hozat'ın, “Türkiye’de resmi devletin dışında bir de oluşan paralel devletler vardır. Mesela Fethullah Gülen cemaati paralel bir devlettir. İsrail lobisi, yine milliyetçi Ermeni ve Rum lobileri paralel birer devlettir. Paralel devletlerin birbiriyle ortaklaştığı ciddi bir çıkar ilişkisi vardır” şeklindeki açıklaması PKK, BDP, HDP'yi karıştırdı. Ermeni üyeler istifa noktasına geldi, düzeltme ve özür istendi. Teröristbaşının, Ermenilere hitaben yazdığı mektupta şu ifadeler vardı:

    “Kürt halkının özgürlük mücadelesi ile Ermeni halkının acılarının sağaltılması, eşit haklara sahip yurttaşlar olarak bu topraklarda yaşama mücadelesi iç içe geçmiştir... Bizler, sadece Kürt halkının değil; bu kadim coğrafyanın bütün halklarının ve inançlarının özgürlüğü için mücadele ediyoruz...”

    ERMENİ YAZARIN “KEHÂNETİ”-

    Bu listeyi, ABD’de Ermeni diasporasının lideri sayılan Harut Sasunyan'ın Ağustos 2012'de Armenian Weekly gazetesindeki yazısıyla bitirelim. Sasunyan, “Batı Ermenistan” yani Doğu Anadolu'yla ilgili talepleri konusunda sorulu-cevaplı şunları yazdı:

    Soru: Ermenilerin Batı Ermenistan’ı (Doğu Anadolu) geri alması gerçekçi bir ihtimal mi?

    Cevap: Hiç kimse Türk liderlerin Ermenilere topraklarının tek bir parçasını bile gönüllü şekilde verecekleri ilüzyonuna kapılmamalı. Toprak genellikle güçle alınır. Ermenistan askeri anlamda Türkiye’den zayıf olduğu için Türkiye’de yaşanacak öngörülemeyen gelişmeleri beklemek zorunda. Mesela iç savaş, bölgesel çatışmalar, Kürt isyanı, doğal felaketler gibi güç boşluğu yaratacak ve dünyanın bu bölümünde sınırların değişmesine neden olacak gelişmeler...

    Soru : Eğer bu topraklar geri alınırsa Ermeniler burada azınlıkta kalmayacak mı?

    Cevap : Evet, eğer bugün Batı Ermenistan (Doğu Anadolu) Ermenilere verilirse bu doğru olur. Fakat daha önce de dediğim gibi bu gerçekleşmeden önce büyük olayların yaşanması lâzım ve bunların bölgedeki demografik sonuçları Kürtler, Türkler ve Ermenilerin kalan alanlardaki durumlarını değiştirebilir. Kimse demografik statükonun aynı kalacağını varsayamaz.

    Soru : Eğer Batı Ermenistan geri alınırsa diaspora konforlu yaşamını bırakıp gelir mi?

    Cevap : Burada mevzu Ermenilerin kendi tarihi evlerine yerleşme haklarıdır. Bu topraklar döndüğünde, nerede yaşayacaklarına Ermeniler karar verecek. Bu Türkiye’nin meselesi olmamalı. Tüm Yahudiler İsrail’de mi yaşıyor? Yakın Ortadoğu ülkelerinde yaşayanlar Batı Ermenistan’ı tercih edeceklerdir.

    SURİYE VE ERMENİLER

    Evet, Sasunyan'ın da belirttiği gibi, Suriye başta olmak üzere birçok Ortadoğu ülkesinde Ermeni var.

    Suriye'de olaylar başladığında ilk buradaki Emreni kökenliler tahliye edildi. Nereye götürüldüler; Dağlık Karabağ'a... Halep ve Şam'da yaşayan 50 bin civarındaki Ermeninin “Türkiye kökenli” olduğunu ve bunları Türkiye'ye getirmek için dönemin Cumhurbaşkanı Gül'ün nasıl bir plan yaptığını da Danışmanı Ahmet Sever'in “Abdullah Gül ile 12 Yıl” adlı kitabından öğrendik.

    Şuraya geleceğim;

    İki gün önceki “İncirlik Sus Payı ve 'Serok Barzani' Operasyonu” başlıklı yazıda, PKK'nın Kandil'den çıkarılması çalışmalarını anlatırken, “Ağrı-Iğdır-Ardahan üçgenine yerleşim hazırlıklarına” dikkat çekmiştim.

    Bunun üzerine arayan ve bölgeyi çok iyi bilen emekli bir general, tarihte Doğu Anadolu'nun hiç bir zaman güneyden “fetih veya işgâl” edilmediğini, sadece kuzeyden girilebildiğini vurgulayıp, Alparslan ve Malazgirt örneğini verdi, Rus-Ermeni işgâli sırasında yaşananları hatırlatıp, Osmanlı'nın buradaki kritik bölge ve Kağızman-Eleşkirt, Hamur-Tutak gibi boğazlar için hangi önlemleri aldığını anlattı. Şöyle devam etti:

    “PKK buralara yükleniyor. Nahçıvan sınırının kullanılamaz hale gelmesi için Iğdır'ın düşmesi lâzım. Iğdır düşünce Ağrı zaten düşer. Buralar düşürülürse, aşağı inmek daha kolay olur. PKK, 'Türkler bana saldırıyor' deyip, dış dünyadan destek istediğinde ilk yardım nereden gönderiler; Ermenistan'dan...”

    Emekli general, “Kobani ile dünyayı başlarına topladılar. Herkes biliyor ki, Kobani Ermeni yurdu” dedikten sonra da ortaya şu soruyu attı:

    “Kobani'de tek bir cami, minare gördünüz mü? Niye yok?”

    KUZEY'DE BÜYÜK ERMENİSTAN, GÜNEYDE BÜYÜK İSRAİL

    Türkiye'nin kuzeyine yönelik “Büyük Ermenistan” planlarından sonra kısaca güneyimizdeki tablonun da adını koyalım.

    “Suriye Kürtlerinin liderinin” Barzani olacağı duyuruldu.

    Başbakan Davutoğlu da daha iki gün önce Barzani'den ne kadar memnun olduklarını açıkladı.

    AKP-Barzani ilişkisi, “Nakşi kardeşliğiyle” izah ediliyor.

    Ama Barzani-İsrail ilişkileri ve İsrail'in “Kürdistan”a desteği de cümle alemin malûmu.

    AKP, “Düşmanımın düşmanı benim dostumdur” sözünü, “Düşmanımın dostu, benim dostumdur”a mı çevirdi, ne?

    “Kürdistan” görünümlü “Büyük İsrail”in denize açılacağı D. Akdeniz'e, Kıbrıs'a geçelim; KKTC ve Rum kesimi arasındaki görüşmeler Türkiye'nin gündeminde yok. Oysa Türkiye'nin garantörlüğü ve Türk askerinin çekilmesi bile masada.

    Suruç katliamının tam da Kıbrıs Barış Harekâtı'nın yıldönümünde ve Erdoğan KKTC'deyken gerçekleştiğini hatırlatıp, devam edelim:

    Son 2 yıl içinde İsrail ve Rum kesimi enerji, savunma ve güvenlik konularında birçok anlaşma imzaladı. Rum Lider Anastasiads geçen ay İsrail'e gitti. Mart'ta seçilen Netenyahu da ilk yurt dışı gezisini dün Rum kesimine yaptı. Anastasiads, Netenyahu'nun Kıbrıs görüşmelerine destek verdiğini belirtirken, İsrail Başbakanı Doğu Akdeniz’deki doğalgaz kaynaklarını kast ederek, “Şükürler olsun ki, Tanrı bizi denizin altındaki enerji kaynaklarıyla kutsadı. Şimdi bu nimeti çıkarmak istiyoruz” dedi.

    100 yılın kuşatmasını ve başımızdaki gerçek belâları bilmem anlatabildim mi?

    Müyesser Yıldız

    Odatv.com




  •  Türkiye gör bu oyunu


    Ah benim canım Türk kardeşim…

    Ah benim canım Kürt kardeşim…

    Hepimizin yüreği yanıyor.

    Öfkeliyiz.

    Ve ne yazık ki çok da şaşkınız. Meselenin özünü kaçırıyoruz…

    Bakınız…

    Adı, Edmund Henry Hynman Allenby (1861-1936) idi.

    İngiliz mareşaldi.

    Birinci Dünya Savaşı’nda Filistin ve Suriye’deki İngiliz harekatını yönetti.

    Bir-iki cephede güçsüz Osmanlı kuvvetlerine yenilse de, 9 Aralık 1917’de Kudüs’ü aldı.

    Kentin dini kimliğine saygı ifadesi olarak yaya girdi.

    İlk gittiği yer neresiydi biliyor musunuz; 1187’de Kudüs’ü Haçlı ordusundan geri alan Selahattin Eyyubi’nin mezarı oldu! Ayağını mezar taşına koyup elindeki asasıyla mezara vurarak şöyle dedi:

    “Selahattin Eyyubi kalk! 700 yıl sonra biz yine geldik!”

    Ardından… “Kudüs Fatihi” unvanını aldı.

    İki yıl sonra…

    İşgal orduları komutanı sıfatıyla -Fatih Sultan Mehmet’e nazire yapmak amacıyla- İstanbul’a beyaz at üstünde girdi!

    Ardından… “Vikont” soyluluk unvanı aldı…

    Bugün…

    Tel Aviv kentinin ana caddesi Allenby Street adını taşır.

    Bugün…

    İsrail ile Ürdün arasında Şeria Nehri üzerindeki geçiş noktasının ismi de Allenby Köprüsü’dür.

    Ey Türk kardeşim…

    Ey Kürt kardeşim…

    Meselenin tarihi özünü anlamak zorundasın; yoksa akıntıda kaybolup gidersin…

    GERÇEK BUDUR

    Asıl düşman kim?..

    Kime tavır koymalıyız?..

    Kendimizi kandırmayalım…

    Adı, Soner Polat…

    1958’de Van’da dünyaya geldi.

    Deniz Harp Okulu’ndan 1979’da mezun oldu.

    Deniz Harp Akademisi, Silahlı Kuvvetler Akademisi ve NATO Savunma Koleji’nden

    mezun oldu.

    Deniz Kuvvetleri İstihbarat Daire Başkanı oldu.

    Genelkurmay İstihbarat Daire Başkanı oldu.

    Deniz Kuvvetleri Lojistik Başkanlığı’nı yaparken 11 Şubat 2011’de Balyoz’dan tutuklandı! 3.5 yıl hapis yattı. Cezaevinde iken tümamiral rütbesinden emekli edildi.

    “Türkiye İçin Jeopolitik Rota” adlı kitabı yazdı.

    Kitabında; İngiliz mareşal Allenby’nin takipçisi subayların duygu ve düşünceleriyle ilgili çarpıcı anısını paylaştı:

    “1993 yılıydı. Roma’da NATO Savunma Koleji’nde bir panel için hazırlık yapıyorduk… Diplomatik dil bir kenara bırakılmıştı. Herkes düşündüklerini serbestçe dile getiriyordu… Seminer danışmanı İngiliz Albay, Türkiye’nin NATO’da olmasına rağmen aslında Batı ülkesi olmadığını coğrafi olarak Doğu’da yer aldığını, dini ve kültürel özellikleriyle bir Asya ülkesi olduğunu söyledi.

    Seminer üyelerinden Alman diplomat, Türklerin Kürtlere ağır baskı yaptığını, onlara demokratik haklar vermediğini, PKK’nın özgürlük savaşçısı olduğunu belirtti.

    İngiliz havacı Yarbay, Türkiye’nin sivil bir ülke olmadığını ifade etti. Söylediği bir söz ilginçti:‘Türkiye’nin Güney sınırı tartışmalıdır.’

    Amerikalı deniz piyade Albayı, önce Osmanlı haremiyle girip yersiz-uydurma hikayeler anlattı. Daha sonra Ermenileri ne kadar çok sevdiğini, Türklerin Ermenileri öldürerek kötülük ettiğini söyledi.

    Kanadalı havacı Albay, Kıbrıs’ın gerçekte Türk işgali altında olduğunu ve Türk Ordusu’nu Kuzey Kıbrıs’ta işgal gücü olarak gördüğünü belirtti.

    Yunanlı Albay, Türk tehdidinden bahsetti ama Allah’tan mükemmel (!) İngilizcesiyle söylediklerinden kimse bir şey anlamadı.

    Norveçli bayan diplomat, ülkesindeki Kürtlerin Türkiye’de görmüş oldukları baskı nedeniyle psikolojik tedaviye ihtiyaç duyduklarını; İslam’ın Batı yaşam tarzını tehdit ettiğini vurguladı.

    Sempatik bir İtalyan Albay vardı; yemeklerde hep benim masama gelirdi; iyi anlaşıyorduk. Söze Fatih Sultan Mehmet’in Toronto çıkarmasıyla başladı. Türklerin o dönemdeki kötülükleri nedeniyle İtalya’da annelerin hâlâ çocuklarını‘Mamma, li Turchi’ (Anneciğim Türkler geliyor) diye korkuttuğunu ballandırarak anlattı…

    Kolej’e davet edilen istisnasız tüm devlet adamları, akademisyenler, gazeteciler ya doğrudan Türkiye’yi ve Müslüman ülkeleri hedef alıyor ya da imalı ve iğneli sözler ediyorlardı…”

    Sanıyor musunuz ki; düşman PKK!..

    Sanıyor musunuz ki; düşman IŞİD!..

    Mesele başka…

    Bunu görmemek için kör ya da saf olmak gerekir!

    CELLADINA AŞIK

    Evet…

    Batı, Türkiye ile ilişkilerinde iyi niyetli değildir.

    Konjonktürel yakınlaşmalar oluyor ama bu kesinlikle kalıcı dostluğa dönüşmüyor.

    Hangi örneği vereyim… AB, Bulgaristan ve Romanya’yı içine alıyor; Türkiye’yi ise yıllardır oyalayıp duruyor.

    Gerçekle artık yüzleşmeliyiz; “maskeli balo” bitmelidir!

    Bu, -özellikle Batı gölgesinde yaşayan kimi Türk medyası eliyle dayatılan- “celladına aşık” rolü terk etmeliyiz.

    “Terör” dersiniz; “insan hakları” diye karşımıza dikilirler. Kerkük’te, Telafer’de Türkmenler katledilir, sesleri çıkmaz.

    Ne zaman teröristleri sınır ötesinde de kovalarsanız, “bu bir ülkenin içişlerine müdahaledir” diye karşı çıkarlar. Diyemezsiniz ki, “Irak’ta, Afganistan’da ne işiniz vardı!”

    “Ermeniler ile büyük acılar yaşandı” dersiniz; “soykırımı kabul et” diye dayatırlar.

    “Kıbrıs’ın can güvenliği” dersiniz; “işgalci” derler. Ama Dağlık Karabağ işgaline tek söz etmezler.

    “Ege’deki Türk adaların işgaline göz yumamayız” dersiniz; “Barbarlar Yunanistan’la savaşmak istiyor” diye yalan söylerler.

    Türkiye’yi, Irak, İran ve Suriye gibi komşularına düşman ettirirler.

    Patrikhaneyi desteklerler, ekümenik statüsü için ayağa kalkarlar “Elhamdülillah Müslümanım” diyeni radikal dinci ilan ederler! Türkiye’deki irticayı sanki kendileri koruyup kollamadı.

    Hangisini yazayım…Hepsini biliyorsunuz.

    Ne yazık ki…

    Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra Türkiye, gerçekçi bir tehdit analizi yapamadı.

    YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ

    Odatv.com





  •  Türkiye gör bu oyunu Türkiye gör bu oyunu Türkiye gör bu oyunu




  • envai çeşit terör örgütü cirit atıyor memlekette bunlar hala ''okyanus ötesi'' diye geziyor.
  • Ey paralel yapı sen kimsin ya?????
  • Bu konuya örnek olarak geçen haberi çıkan ve bu forumda da konusu açılan, chpli olup sonrasında hdpye oyunu kaydıran barbaros soyadlı şahsın şehit askerlerimiz hakkında yapmış olduğu hakareti de örnek gösterebiliriz.
  • akp ye oy verilmez bu saaten sonra fakat chp ve hdpyede hiç verilmez hatta artık oy bile verilmez...
  • 
Sayfa: 1
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.