Şimdi Ara

••••TÜRK ve OSMANLI TARİHİ KULÜBÜ •••• (11. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
1.817
Cevap
16
Favori
434.104
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 910111213
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • Kaptanıderya

    Kaptanıderya, Osmanlı Devleti'nde donanma komutanlarına verilen isimdi.

    16. yüzyıl'ın ortalarına kadar beylerbeyi rütbesi, o tarihlerden sonra vezir kaptanıderyaların (kaptanpaşa da denir) önemi, Osmanlı İmparatorluğu'nun denizaşırı topraklarının genişlemesiyle ve Akdeniz kıyılarındaki fetihler çoğaldıkça arttı.

    Divan-ı Hümayun'a üye olarak katılır, Osmanlı İmparatorluğu'nun "deniz eyaletleri" diye adlandırılan eyaletlerini (Cezayir, Tunus, Trablusgarp, Akdeniz adaları) doğrudan ya da denizci paşalar aracılığıyla denetimleri altında tutarlardı. Başlangıçta Gelibolu'da daha sonraları İstanbul'da Kasımpaşa'da oturan ve semt ile tersanenin güvenliğinden sorumlu olan kaptanıderyaların unvanı Tanzimat döneminde kaldırıldı.

    İlk Osmanlı deryabeyleri, sancak yöneticiliği de yapıyorlardı. Osmanlı deniz üssü İzmit'ten Gelibolu'ya taşındıktan sonra deryabeyine kaptan-ı derya da denmeye başladı. II. Mehmet döneminde donanma güçlü bir yapıya ve örgüte kavuşurken, kaptan-ı deryanın yetkileride artırıldı. 1533/34'te, Cezair-i Bahr-i Sefid ile Cezayir-i Garp bir yönetimde birleştirilerek Kaptanpaşa eyaleti oluşturulunca, kaptan-ı deryanın aynı zamanda bu eyaletin yöneticisi olması, eyalet işlerini de atayacağı bir vekille yürütmesi kabul edildi.Ama kaptan-ı deryalığın önem kazanması Barbaros Hayrettin Paşa'nın bu görevi yürütmesi sırasında oldu.16. yy'ın sonunda kaptan-ı deryalığa atananların vezirlik rütbesiyle Divan-ı Hümayun'a üye olarak katılmaları uygulaması başlatıldı.

    Kaptan-ı derya, Donanma-yı Hümayun'un ve Tersane-i Amire'nin en büyük amiriydi.Denizcilikle bütün atamaları yapma, hüküm yazma ve tuğra çekme yetkisi vardı.Derya Kalemi'ne bağlı zeamet ve tımarların dağıtımını da o yapardı.

    Kaptan-ı deryalığa atanan kişi önce sadrazamın katında kürk giyer, sonra törenle Tersane-i Amire'ye gidip göreve başlardı.Bazen denizcilerden de atamalar yapılmakla birlikte, bu göreve çoğunlukla sivil ve asker vezirler getirilirdi. Donanmaının manevrası, kıyı ve açık deniz karakol hizmetlerini, Tersane-i Amire çalışmalarını planlamak kaptan-ı deryanın asıl görevleriydi.Tersane-i Amire'deki makamında şikayetleri dinleyen kaptan-ı derya, Haliç ve çevresinin güvenliğinden de sorumluydu. Tersane-i Amire alanlarındaki davalara doğrudan bakar, idam cezası da verebilirdi. Bazı davaları da kadıya havale ederdi.

    Donanmayla denize açılacağı zaman, İstanbul'dan hareket etmeden önce Tersane-i Amire'de sadrazama teftiş verir, sonra onunla birlikte Topkapı Sarayı'na giderek padişahın katına çıkardı. Bu sırada donanma da saray açıklarında demirleyerek top atışıyla selamlama görevini yerine getirirdi. İstanbul'da olmadığı zamanlarda kaptan-ı deryaya tersane emini vekalet ederdi. En kıdemli yardımcısı tersane kethüdası, donanmadaki yardımcıları da kapudane, patrone, ve riyale idi.

    Kaptan-ı deryalık 1867'de kaldırılarak Bahriye Nezareti ve Kumanda Meclisi adında iki birim oluşturuldu. 1876'da ve 1878-80 arasında yeniden kurulduysa da, sonunda kaptan-ı deryanın asıl görevlerini bahriye nazırı üstlendi.

    Ünlü kaptan-ı deryalar

    * Barbaros (Hızır) Hayrettin Paşa (1533-1546)
    * Piyale Paşa
    * Cezayirli Hasan Paşa
    * Küçük Hüseyin Paşa




  • Yeni arkdaşları ekledim.






    Filmin adı "Kuruluş"
    quote:

    Orjinalden alıntı: _KARDELEN_

    1.Sayfada altlara doğru youtubeden alıntı yapılan 2 video var
    O filmin adıı nedir acaba

    Ayrıca üye değilsem üye yapınız lütfen

  • Arkadaşlar bir konuya değinmek istiyorum.Osmanlı Devleti imparatorluk değildir,imp.kavramı genel olarak bizim ülkemizde büyük topraklara hükmeden devlet olarak anlaşılır ancak durum bu kadar basit değildir.Osmanlı Devleti'ne imp. yakıştırmasını avrupalılar yapmışlardır ki kendi pisliklerini örtebilmek için.Açıklarsak imparatorluk kelimesi latince emperıum(yazım hatası yapmış olabilirim) kelimesinden gelir ki bunu günümüz açılımı emperyalistdir.Yani kısaca sömüren veyahut sömürge devleti manasında kullanılır.Osmanlı Devleti hiç bir zaman işgal mantığı gütmemiş ve alınan yerleri sömürmemiştir.Fetih plitikası uygulamış ve alınan yerler anavatan toprağında ayrı tutulmayarak feth edilen bölgelere yatırım yapılmıştır.Sömürgeci devletler ise fetih değil işgal ederler ve işgal ettikleri bölgelerin yer altı ve yerüstü zenginliklerini anavatana taşırlar ve halkı köleleştirirler.Bu ve buna benzer bir olayı Osmanlı tarihinde bulamazsınız.İmp. yakıştırmasını bize takan avrupalılar başta da belirttiğim gibi kendi pisliklerinin üzerini örtmek ve sizinde imp.vardı ve aynı hataları yaptınız diyerek işin içinden sıyrılmaya çalışma politikasıdır.Bize ise daha kolay kabullenebilmemiz için bu durum geniş topraklara hükmeden devlet anlamında aktarılmıştır.
    Sizlerden ricam Osmanlı Devleti hakkında ki paylaşımlarda imp. kelimesi yerine devlet kelimesini kullanalım ve alıntılardaki bilincsiz imp.ibarelerini değiştirelim.




  • teşekkürler ottoman uyarını dikkate alacaklardır umarım
  • İstiklal Marşı'nın Osmanlıcası


    quote:

    Orjinalden alıntı:

     ••••TÜRK  ve OSMANLI TARİHİ KULÜBÜ ••••

     ••••TÜRK  ve OSMANLI TARİHİ KULÜBÜ ••••

     ••••TÜRK  ve OSMANLI TARİHİ KULÜBÜ ••••





    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Çöl Gezer -- 16 Nisan 2008; 0:35:58 >




  • _HURMACI_

    paylaşım için teşekkürler
  • Benide uye kaydederseniz memnun olurum. Tesekkurler simdiden.
  • oncelıkle hayırlı olsun.
    ama benım dusuncem tarıhten gunumuze turk adı gecen devletlerın tek bır konu altında toplanması ve ust konu olması.
    ayrıca pekala bu konuda ust konu olablır.ama bunada sukur
    paylasımlarınız arasında gezınırken bırsey yıne aklıma takıldı acaba 1402 ankara savasında kazanan mogollar degılde bız olsaydık
    tarıh nasıl sekıl alırdı?
    quote:

    Orjinalden alıntı: eggy13
    1.BEYAZID
     ••••TÜRK  ve OSMANLI TARİHİ KULÜBÜ ••••

    burada yıne efkarlandım.buyuk bır uzunyu.halbukı arastırdıgım kadarıyla bayezıt han ordusu ıle kuzey anadolu yanı kızıl ve yesıl ırmak arasında batı-dogu ıstıkametınde ılerleyerek tımur ordularının karsısına cıkmayı hedeflıyordu.ama tımur fıllerın hareket kabılıyetınınde verdıgı deneyımle yuruyuse daha erken cıkmıstı
    yanı bır bakıma tımur osmanlı ordusundan daha batıda ıdı.
    buna yıldırımın sıddetle batı yonune hareketı ordunun bıtkın halde cubuk ovasında tımur u yakalaması vede en onemlısı tımur un fıllerının dınlenmesı ve savasın son vakıtlerınde dırı ve atık olmaları savası kaybetmemıze neden olmustur.
    halbukı ılk anlarda yanı savasın basında osmanlı atlı suvarılerı tımur un yaya bırlıklerını dıger dunyaya gondermekte hıcte zorlanmamıs ama dınlenmıs fıller vede dıger anadolu beylılerınden alınan askerlerın ısteksızlıgı maglubıyetı kacınılmaz kılmıstır.




  • Geçen gün Samanyolu Tv'de Ayna programını izliyordum.Yemen'i gösteriyordu ki Yemen bizim tarihsel açıdan çok büyük önemi var.

    Osmanlı döneminde Osmanlı Eğitim Bakanlığı

     ••••TÜRK  ve OSMANLI TARİHİ KULÜBÜ ••••

    Tarihi Kalıntılar

     ••••TÜRK  ve OSMANLI TARİHİ KULÜBÜ ••••
     ••••TÜRK  ve OSMANLI TARİHİ KULÜBÜ ••••
    Burda da Osmanlı Devleti'nin kullandığı top ve silahlar

     ••••TÜRK  ve OSMANLI TARİHİ KULÜBÜ ••••
     ••••TÜRK  ve OSMANLI TARİHİ KULÜBÜ ••••

    Osmanlı Döneminde son vali

     ••••TÜRK  ve OSMANLI TARİHİ KULÜBÜ ••••




  • bende varım arkadaşlar konuyu baştan sona daha okuyamadım ama yazın benide baştan sona okuyalım da biraz bilgi edinelim haydin selametle
    birde bakamadım ama varsa özür bana Yavuz Sultan Selim hakkında detaylı bilgiler verir misiniz



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Yasin8584 -- 16 Nisan 2008; 11:08:14 >
  • Yavuz Sultan Selim veya I. Selim (10 Ekim 1470, Amasya - 22 Eylül 1520), 9. Osmanlı padişahıdır.

    Babası II. Bayezid, annesi Dulkadiroğulları beyliğinden Gülbahar Hatun'dur. Selim, tahta babası II. Bayezid'e karşı darbe yaparak çıkmıştır. Tahta çıkmadan önce şehzade olarak Trabzon'da yetiştirilmiş, Kırım'da da Kefe Beylerbeyi olarak görev yapmıştır. Yavuz Sultan Selim'e kızını vermiş olan Kırım hanı Mengli Giray, ona askeri destek sağlayarak tahta geçmesine yardım etmiştir.Eylül 1520'de Aslan Pencesi denilen bir cıban yüzünden henüz 50 yaşında iken vefat etti

    Babası : Sultan İkinci Bayezid
    Annesi : Gülbahar Hatun
    Doğumu : 10 Ekim 1470
    Ölümü : 21-22 Eylül 1520
    Saltanatı : 1512 - 1520
    Devlet Sınırları : 6.557.000 km2

    HAYATI
    --------------------------------------------------------------------------------



    Yavuz Sultan Selim 10 Ekim 1470 günü doğdu. Babası Sultan İkinci Bayezid, annesi Gülbahar Hatun'dur. Gülbahar Hatun Dulkadiroğulları beyliğindendir. Yavuz Sultan Selim, uzun boylu, geniş omuzlu, kalın kemikli, omuzlarının arası geniş, yuvarlak başlı, kırmızı yüzlü, uzun bıyıklı ve yiğit bir padişahtı. Sert tabiatlı ve cesurdu. Kuvvetli bir ilim tahsili yapmıştı.

    Babası Sultan İkinci Bayezid padişah olduktan sonra, askeri sevk ve devlet idareciliğini öğrenmesi için, Şehzade Selim'i Trabzon Sancağı'na tayin etti.

    Şehzade Selim, Trabzon'da devlet işlerinin yanında ilimle uğraşır ve büyük alim Mevlana Abdülhalim Efendi'nin derslerini takip ederdi. Trabzon'u çok güzel idare eden Şehzade Selim'in bu arada komşu devletlerle de ilişkisi oldu.

    Valiliği sırasında Trabzon halkını rahat bırakmayan Gürcüler üzerine üç sefer yaptı. En önemlisi olan Kütayis seferinde Kars, Erzurum, Artvin illeri ile birçok yeri fethederek Osmanlı topraklarına kattı (1508). Buralarda yaşayan Gürcülerin hepsi müslüman oldular.

    Çok güzel ata biniyor, devrin en meşhur silahşörlerini alt edecek kadar iyi kılıç kullanıyordu. Güreşmekte, ok ve yay yapmada üstüne yoktu. Harpten hoşlanmakla beraber çok ince bir ruha da sahipti. Mütevazi bir kişiliğe sahip olan Yavuz Sultan Selim, her öğün yemekte tek çeşit yemek yerdi ve ağaçtan tabaklar kullanırdı.

    Gösterişten hoşlanmaz, devlet malını israf etmezdi. Babasından devraldığı tatminkar hazineyi ağzına kadar doldurdu. Hazinenin kapısını mühürledikten sonra, söyle vasiyet etti:

    "Benim altınla doldurduğum hazineyi, torunlarımdan her kim doldurabilirse kendi mührü ile mühürlesin, aksi halde Hazine-i Humayun benim mührümle mühürlensin."

    Bu vasiyet tutuldu. O tarihten sonra gelen padişahların hiçbiri hazineyi dolduramadığından, hazinenin kapısı daima Yavuz'un mührüyle mühürlendi.

    Yavuz Sultan Selim, ataları hep sakal uzattıkları halde sakalını keserdi. Bunun sebebini soranlara "Sakalımı ele vermemek için kesiyorum" dediği rivayet edilir. Bir kulağına da küpe takardı. 22 Eylül 1520'de "Aslan Pençesi" denilen bir çıban yüzünden henüz 50 yaşında iken vefat etti.

    Hayatının son dakikalarında Yasin-i Şerif okuyordu. Kanuni Sultan Süleyman, Fatih Camii'nde babasının cenaze namazını kıldıktan sonra, onu Sultan Selim Camii avlusundaki türbeye defnettirdi. Tarihçiler, Yavuz Sultan Selim'i sekiz yıla seksen yıllık iş sığdırmış büyük bir padişah olarak değerlendirdiler.

    Erkek çocukları: Kanuni Sultan Süleyman
    Kız çocukları: Hatice Sultan, Fatma Sultan, Hafsa Sultan, Şah Sultan

    Yavuz Sultan Selim devrinde Osmanlı Devleti’nin sınırlarını gösteren harita

     ••••TÜRK  ve OSMANLI TARİHİ KULÜBÜ ••••

    Mimari Eserleri
    Yavuz Sultan Selim, dedesi Fatih Sultan Mehmed zamanında yapılan Haliç Tersanesi'ni kapasite olarak arttırdı.

    Medreselerin yanında, sosyal ve ticari alanda hizmet verecek birçok bina inşa ettirdi.
    Hayatı yoğun savaşlarla geçen Yavuz Sultan Selim,
    Diyarbakır Fatih Paşa Elbistan Ulu Camii,
    Şam Salihiye'de Muhyiddini Arabi'ye Camii,
    İmaret ve Türbesi gibi hayır eserleri de yaptırmaya fırsat bulmuştur.

    Ayrıca temelini attırdığı İstanbul Sultan Selim Camii'ni bitirmeye ömrü yetmemiş, bu eser oğlu Kanuni Sultan Süleyman tarafından tamamlanmıştır.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi ahmetkeskin -- 16 Nisan 2008; 11:33:41 >




  • quote:

    orjinalden alıntı:http://yavuzselim22.blogcu.com/
     ••••TÜRK  ve OSMANLI TARİHİ KULÜBÜ ••••

    nkara Savaşı, Osmanlı sultanı Yıldırım Beyazıt ile Timur Han'nın 1402 yılında Ankara'da yaptıkları savaştır.

    Yıldırım Bayezit Han; Niğbolu zaferiyle Rumeli'de Osmanlı egemenliğini sağladıktan sonra, Anadolu'da birliği sağlamak için harekete geçti. Bu niyetle Aydın, Menteşe, Karaman ve İsfendiyaroğulları beyliklerine son verdi. Ancak bu beyliklerin başındaki beyler, Asya'da kuvvetli bir devlet kurup, batıya yönelen Timur Han'a sığındılar.

    Aynı şekilde Timur Han'nın hükümdarlığına son verdiği Karakoyunlu Beyi Kara Yusuf ile Tebriz hükümdarı Ahmed Bey de Yıldırım Bayezid'e sığınmış, Erzincan beyi Mütahharten de akrabalarını Yıldırım Bayezid'e göndererek yardım istemiştir.



    Timur Han'a sığınan Anadolu beyleri, Osmanlı sultanı hakkında; Timur Han'nın işgalinden kaçan beylerde Yıldırım Bayezid'e Timur'la ilgili olmadık şeyler söyleyip kötüleyerek, her iki müslüman Türk hükümdarının arasını açtılar, iki taraf da karşılıklı kendilerine sığınanları kayırdılar. Timur Han, Yıldırım Bayezid'e mektup göndererek kendisine sığınanların geri verilmesini. Bu mektuplarda her iki hükümdarın birbirlerine hakaret dolu sözlere yer verdikleri bilim adamları döğrulamamaktadır. Bu gün bilinen hakaret dolu mektupların sahte olduğu bilinmektedir. Yıldırım Bayezıd, Timur Han'nın isteğını kabul etmeyince savaş kaçınılmaz oldu.

    Timur Han, kuvvetli bir ordu ile, Anadolu içlerine doğru harekete geçti. Bunu haber alan Yıldırım Bayezid de, İstanbul kuşatmasını kaldırarak, kuvvetlerini Bursa'da toplamaya başladı. Bursa'dan hareket eden Osmanlı ordusu, iki koldan yürüyerek Ankara önüne geldi. Bu sırada Timur Han Sıvas'ı ele geçirmişdi.timur bir çok Anadolu Şehrini yakıp, yağmalamıştır. Onun, Sivas'da olduğunu haber alan Yıldırım Bayezid, ağirlıklarının bir kısmını Ankara'da bırakarak Akdağmadeni ve Kadışehri dağlık mıntıkaşında mevzi almak istedi, iki ordunun öncü kuvvetleri Sivas ve Tokat bölgelerinde karşılaştılarsa da, Osmanlı Sultanı Sivas ile Tokat arasındaki geçitleri tuttuğundan, burada karşılaşma yapmayı kendisi için tehlikeli gören Timur Han Kayseri'ye doğru yürüdü. Timur Han, Bayezid'i kendisine doğru çekmek istediyse de durumu anlayan Yıldırım Bayezid bu oyuna gelmedi ve yapacağı saldırının zamanını bekledi

    Timur Han. Kırşehir üzerinden hızla Ankara önlerine gelerek kaleyi kuşattı. Kale koruyucusu Yakup Bey, kaleyi ölümüne korudu. Timur Han. Osmanlı ordusunun geleceğini düşündüğü yolu güvenceye aldı Osmanlı ordusu ise önün hıç beklemediği taraftan ve düşündüğünden çok erken Ankara önlerine geldi.

    Osmanlı ordusunun merkezinde sultan Yıldırım Bayezid bulunuyordu. Yanında sadrazam Çandarlızade Ali Paşa, Şehzade İsa, Mustafa ve Musa Çelebiler yer alıyordu. Sağında bulunan Anadolu birliklerini Vezir Timurtaş Pasa, solunda yer alan Rumeli birliklerini Şehzade Şüleyman Şah yönetiyordu, yedek birliklerin başında da Şehzade Mehmed Çelebi bulunuyordu. Sol cepenin yedek birliklerini, Sırbistan Despotu ve Sultan'nin Kayınbirade'i Stefan Lazreviç'in yönetiminde yirmi bine yakın zırhlı sırp askeri meydana getiriyordu. Merkez Yedeğinde Karakoyunlular, sağ çepenin yedeğinde Karatatarlar denilen Türkleşmiş Moğollar[kaynak belirtilmeli](Savaşı Timur'un kazanmasındaki nedenlerden biride Timur'un Tatar kökenli olup Moğol Devletinin Generalı olmasıdır. Böylece savaşın ilerleyen zamanlarında Timur bu Tatar birliğını kendi yanına çekecektir.)[kaynak belirtilmeli] yer alıyordu. Ayrıca Şüleyman Şah'ın kumandaşında akıncı birlikleri de vardır. Osmanlı askerinin sayısı yetmiş binden fazladır.

    Timur Han, ordusunun merkezinde yer almıştı. Törünü Muhammed Mirza, zırhlı ve atlı olan Maverahünnehir askeri ile yedekte idi. Diğer torunları Pır Muhammed ve İskender Mirza, Muhammed Mirza'nın yanında yer alıyorlardı. Sağ cepeye üçüncü oğlü Miranşah, sol çepeye ise dördüncü oğlu Sahruh Mirza kumanda ediyordu. Zırhlı otuz iki fil, ordunun önünde dizilmiştir. İkiye ayrılmış olan merkez kuvvetlerin sağ tarafına Timur Han'nın ikinci oğlu Ömer Şeyh Mirza, sol tarafına ise Emir Celal İslam yönetiyordu. Akkoyunlu sultanı Osman Bey ile Emir Cihan Şah'ın tümenleri sağ çepenin önünde yeralmıştı. Mütahharten Bey Karamanoğlü, Aydınoğlu, Menteşeoğlü, Germiyanoğlü, Saruhanoğlu ve Candaroğlü, sağ cepede bulumaktaydı. Çağatay sultana Mahmud Han, Timur'un yanında idi.

    Muharebe günü sabah namazından sonra Yıldırım Bayezid, askerlerine kısa ve özlü bir konuşma yaptı. Fakat karşı taraf da Müslüman ve Türk olduğu için; askerin, Hıristiyan ordularına karşı gösterdiği başarıyı gösteremiyeceği ortada idi.

    İki ordu, Ankara'nın kuzey doğusundaki Çubuk ovasında 28 Temmuz 1402 tarihinde karşılaştı. Burada, o devrin en büyük kumandanlarından ikisi arasında tarihin en büyük savaşlarından birisi oldu. Fil görmemiş Osmanlı atları ürktü. Osmanlı ordusundaki Kara tatarların aniden Timur tarafına geçip, Rumeli sipahilerinin arkasından ok atmaya başlamaları, Osmanlının saldırı gücünü kırdı. Bu sırada Osmanlı ordusundaki Karaman, Candar, Germiyan, Aydın, Menteşe ve Saruhanlı sipahileri karşı tarafta bayrak açmış olan beylerini görünce, Timur Han'in tarafına geçtiler. Yıldırım Bayezid'in yanında az bir asker kaldı. Osmanlı ordusunun bir kısmı geri çekildı. Kara Timurtaş ve Firuz Paşalar, birlikleri tamamen bozuluncaya kadar dayandılar. Yıldırım Bayezid gün batarken üç bin kişi ile Çataltepe'de çenge devam ediyordu. Burada süren üç saatlık vuruşmadan sonra yenilgiyi anlayınca etrafındaki askerleri yararak kurtulmak istedi. Yıldırım Bayezid'in atı yaralanınca öğlu ile beraber Çağatay hani sultan Mahmüd Han'in kumanda ettiği birlik tarafından esir alındı.

    Timur Han kendisini iyi karşıladı ve tesellide bulundu. Bir Osmanlı padişahına yaraşır şekilde, izzet ve ikramda bulundu. Timur'un, Yıldırım Bayezid'e iyi davranmadığıda bazı kaynaklarda geçer. Ancak tutsaklığın acısını çekemeyen Yıldırım Bayezid Han, kederinden ve nefes darlığından kırk dört yaşında vefat etti.(Bazı kaynaklara göre Timur Yıldırım'ın gözde hatunu ile evlenmiştir, bazı kaynaklara göre de Yıldırım kafes içerisinde Anadoluda gezdirilmiştir. Yıldırımın yüzüğü içerisinde ki zehiri içerek intihar ettiği de söylentiler arasındadır.)

    Ankara savaşı ortaçağın en büyük meydan savaşıdır. İki yüz binden fazla Türk askeri birbiri ile savaşmiştir. Anadolu topraklarında iki Altay Kökenli ve Müslüman devlet araşında yapılmış olan büyük meydan savaşlarındandır. Ankara şavasının önemli sonuçları araşında; Anadolu Türk Birliği'nin parçalanması, Bizans ve istanbul fethinin elli yıl daha uzaması ve Osmanlı Devleti'nin gelişmesinin en azından yarım yüzyıl daha fazla gecikmesi sayılabilir.

    Timur Han, Ankara savaşında kırk bine yakın zarar vermiştir. Oysaki o bu savaşa kadar altı binden fazla kayıp vermemiştir. Buna Osmanlı ordusundaki sevk ve idarenin kusursuzluğu sebeb ölmüştür. Bazı tarihçiler, Yıldırım Bayezid ile savaşdığı için Timur Han'ı haksız olarak kötülemekte, cenk sahasında olanları, zulüm ve ortalığı kana boyamak şeklinde bildirmektedir. Oysaki bunun iki devlet arasında bir egemenlik ve savaşı olduğu unutulmamalı, bu savaş tarafsız ele alınıp değerlendirilmelidir.

    1071 malazgırt meydan muharebesınde pecenek askerının selcuklu saflarına gecısı gıbı kara tatarların ve dıger anadolu beylerının pıyadelerı savas anı tımur tarafına gecmelerı dengelerı altust etmıs.kladıkı rumelı pıyadelerının arkasından ok atmaları bana kalırsa yerlesım yanlısından baska bırsey degıl.ne enteresandırkı
    yanlız burada enteresan olan 20 bın sırp askerının savasın sonuna kadar bayezıd han a sadık kalmalarıydı




  • Bu sayfa süper olmuş.
    Katkısı olanlara tşk.ler.
  • Arkadaşlara elinde OSMANLI DEVLETİ ile ilgili slayt olan var mı? Netten bir tane vuldum ama o İstanbulun Fethine kadar. ÖDev okuldan verdiler.

  • Beni de alırsanız Kulube sevinirim



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Holy_Pressure -- 26 Nisan 2008; 0:42:13 >
  • paylaşım yapan arkadaşlar paylaşımlar için teşekkürler


    yeni arkadaşlar hoşgeldiniz



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Toyota SUPRA -- 17 Nisan 2008; 0:27:23 >
  • quote:

    Orjinalden alıntı: axi-laz

    Yavuz Sultan Selim veya I. Selim (10 Ekim 1470, Amasya - 22 Eylül 1520), 9. Osmanlı padişahıdır.

    Babası II. Bayezid, annesi Dulkadiroğulları beyliğinden Gülbahar Hatun'dur. Selim, tahta babası II. Bayezid'e karşı darbe yaparak çıkmıştır. Tahta çıkmadan önce şehzade olarak Trabzon'da yetiştirilmiş, Kırım'da da Kefe Beylerbeyi olarak görev yapmıştır. Yavuz Sultan Selim'e kızını vermiş olan Kırım hanı Mengli Giray, ona askeri destek sağlayarak tahta geçmesine yardım etmiştir.Eylül 1520'de Aslan Pencesi denilen bir cıban yüzünden henüz 50 yaşında iken vefat etti

    Babası : Sultan İkinci Bayezid
    Annesi : Gülbahar Hatun
    Doğumu : 10 Ekim 1470
    Ölümü : 21-22 Eylül 1520
    Saltanatı : 1512 - 1520
    Devlet Sınırları : 6.557.000 km2

    HAYATI
    --------------------------------------------------------------------------------



    Yavuz Sultan Selim 10 Ekim 1470 günü doğdu. Babası Sultan İkinci Bayezid, annesi Gülbahar Hatun'dur. Gülbahar Hatun Dulkadiroğulları beyliğindendir. Yavuz Sultan Selim, uzun boylu, geniş omuzlu, kalın kemikli, omuzlarının arası geniş, yuvarlak başlı, kırmızı yüzlü, uzun bıyıklı ve yiğit bir padişahtı. Sert tabiatlı ve cesurdu. Kuvvetli bir ilim tahsili yapmıştı.

    Babası Sultan İkinci Bayezid padişah olduktan sonra, askeri sevk ve devlet idareciliğini öğrenmesi için, Şehzade Selim'i Trabzon Sancağı'na tayin etti.

    Şehzade Selim, Trabzon'da devlet işlerinin yanında ilimle uğraşır ve büyük alim Mevlana Abdülhalim Efendi'nin derslerini takip ederdi. Trabzon'u çok güzel idare eden Şehzade Selim'in bu arada komşu devletlerle de ilişkisi oldu.

    Valiliği sırasında Trabzon halkını rahat bırakmayan Gürcüler üzerine üç sefer yaptı. En önemlisi olan Kütayis seferinde Kars, Erzurum, Artvin illeri ile birçok yeri fethederek Osmanlı topraklarına kattı (1508). Buralarda yaşayan Gürcülerin hepsi müslüman oldular.

    Çok güzel ata biniyor, devrin en meşhur silahşörlerini alt edecek kadar iyi kılıç kullanıyordu. Güreşmekte, ok ve yay yapmada üstüne yoktu. Harpten hoşlanmakla beraber çok ince bir ruha da sahipti. Mütevazi bir kişiliğe sahip olan Yavuz Sultan Selim, her öğün yemekte tek çeşit yemek yerdi ve ağaçtan tabaklar kullanırdı.

    Gösterişten hoşlanmaz, devlet malını israf etmezdi. Babasından devraldığı tatminkar hazineyi ağzına kadar doldurdu. Hazinenin kapısını mühürledikten sonra, söyle vasiyet etti:

    "Benim altınla doldurduğum hazineyi, torunlarımdan her kim doldurabilirse kendi mührü ile mühürlesin, aksi halde Hazine-i Humayun benim mührümle mühürlensin."

    Bu vasiyet tutuldu. O tarihten sonra gelen padişahların hiçbiri hazineyi dolduramadığından, hazinenin kapısı daima Yavuz'un mührüyle mühürlendi.

    Yavuz Sultan Selim, ataları hep sakal uzattıkları halde sakalını keserdi. Bunun sebebini soranlara "Sakalımı ele vermemek için kesiyorum" dediği rivayet edilir. Bir kulağına da küpe takardı. 22 Eylül 1520'de "Aslan Pençesi" denilen bir çıban yüzünden henüz 50 yaşında iken vefat etti.

    Hayatının son dakikalarında Yasin-i Şerif okuyordu. Kanuni Sultan Süleyman, Fatih Camii'nde babasının cenaze namazını kıldıktan sonra, onu Sultan Selim Camii avlusundaki türbeye defnettirdi. Tarihçiler, Yavuz Sultan Selim'i sekiz yıla seksen yıllık iş sığdırmış büyük bir padişah olarak değerlendirdiler.

    Erkek çocukları: Kanuni Sultan Süleyman
    Kız çocukları: Hatice Sultan, Fatma Sultan, Hafsa Sultan, Şah Sultan

    Yavuz Sultan Selim devrinde Osmanlı Devleti’nin sınırlarını gösteren harita

     ••••TÜRK  ve OSMANLI TARİHİ KULÜBÜ ••••

    Mimari Eserleri
    Yavuz Sultan Selim, dedesi Fatih Sultan Mehmed zamanında yapılan Haliç Tersanesi'ni kapasite olarak arttırdı.

    Medreselerin yanında, sosyal ve ticari alanda hizmet verecek birçok bina inşa ettirdi.
    Hayatı yoğun savaşlarla geçen Yavuz Sultan Selim,
    Diyarbakır Fatih Paşa Elbistan Ulu Camii,
    Şam Salihiye'de Muhyiddini Arabi'ye Camii,
    İmaret ve Türbesi gibi hayır eserleri de yaptırmaya fırsat bulmuştur.

    Ayrıca temelini attırdığı İstanbul Sultan Selim Camii'ni bitirmeye ömrü yetmemiş, bu eser oğlu Kanuni Sultan Süleyman tarafından tamamlanmıştır.


    arkadaşım çok teşekkür ederim çok süper olmuş kısa ve akılda kalıcı ben her padişahın bu kadar ama fazla olmayacak hayatını istiyorumgeçmiş sayfalara baktım inanın pek bişey anlamadım aslında ilk sayfaya hiç olmazsa tüm padişahların bu şekilde sıra ile hayatını yaptığı işleri anlatsanız süper olur zahmetli bir iş ama bir o kadarda sevap tekrar teşekkürlerimi sunuyorum sağol var ol




  • Çok güzel paylaşımlar arkadaşlar


  • 1



    ELİMDEN GELENİ YAPTIM




    Çok geçmeden buna fransızlar ingilizler de katıldılar osmanlı ülkesinden koparılacak yeni parçada onlar da söz sahibi olmak istiyorlardı ilk ermeni komitesinin türkiye de değil de paris te kurulmuş olması her şeyi ortaya koyar fitnenin başı dışarıda idi

    ben fitneyi bastırmak için bu iyi osmanlıları yanlış yollara sapmaktan kurtarmak için elimden geleni yaptım(Ermeniler) bir yandan kendilerine şefkatle muamele ettim bir yandan katolik ve ortadoks ermeniler arasındaki anlaşmazlığı kullanarak uzun müddet bir fikir etrafında toplanmalarını engelledim


    fransızlar katolikleri himaye ediyor ruslar ortadokslara arka çıkıyorlardı ben bazen birini bazen ötekini tutarak ama her ikisininde osmanlı reayası olduğunu hatırdan çıkarmayarak tahrikleri önlemeye çalıştım önce birbirlerini kırdılar sonra dönüp müslüman ahaliye saldırdılar


    bu oyunu bende dünyada biliyordu çünkü bulgaristanda denenmiş ve sonunda bulgaristana muhtariyet adı altında bağımsızlık kazandırmıştı onun için zabıta kuvvetleri ile ermeni müslüman çatışmasını önlemeye çalışıyordum ermenilerin muradı müslümanları kışkırtmak üstlerine saldırtmak sonra da dünyayı ayağa kaldırmaktı bundan sonra avrupa devletleri işe karışacaklar bu iki unsurun bir arada yaşayamayacaklarını ileri sürerek muhtariyet isteyeceklerdi papazlar öğretmenler ajanlarla sürdürülen bu tahrikler önceleri pek itibar görmedi birçok osmanlı ermeni bu kışkırtmaları hoş karşılamadı bunun üzerine kurulan çeteler önce bu namuslu ermeni vatandaşlarımı yola getirmek için bunları kesip öldürmeğe başladılar bu namuslu ermeniler bir taraftan hükümetten bir taraftan çetelerden çekiniyorlardı sonra sonra bunlarda çeteleri desteklemeye ve saklamaya başladılar


    SULTAN ABDULHAMİD HAN




    DEVAMI VAR!



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Toyota SUPRA -- 18 Nisan 2008; 15:54:39 >




  • 
Sayfa: önceki 910111213
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.