TFF'den Şahin'e sert cevap! Türkiye Futbol Federasyonu ve Spordan Sorumlu Devlet Bakanı Mehmet Ali Şahin arasındaki savaş devam ediyor. Bakan Şahin'in dün Federasyon hakkında yaptığı açıklamaların ardından Türkiye Futbol Federasyonu'ndan Bakan Mehmet Ali Şahin'e çok sert bir cevap geldi.
Federasyonun resmi internet sitesinde şu açıklamalara yer verildi;
Spordan Sorumlu Devlet Bakanı Sayın Mehmet Ali Şahin’in dün “Futbol Federasyonu Başkanı Ulusoy’a cevap verme anlamında değil ama bir bilgi kirlenmesi olduğunu sezdiğim bazı konuları kamuoyuna hatırlatmak istiyorum” diyerek yaptığı açıklamasında, bazı hususların gerçeği yansıtmadığını üzülerek görmüş bulunmaktayız.
Cevap verme anlamında değil ama bilgi kirlenmesine yol açan bu açıklamanın sonrasında, Sayın Bakan’ın kişisel yorumuyla izah etmeye çalıştığı konuların gerçek boyutunu değerli kamuoyuna açıklamanın zorunluluk haline geldiğini belirtmekte yarar görmekteyiz.
- Ulusoy o sıra görevde değildi -
Sayın Bakan “2003-2004 yıllarında Sayın Ulusoy görevdeyken, basın yayın organlarında mevcut federasyon yönetimiyle ilgili bir çok iddia yer aldı. Ben de yasanın bana verdiği gözetim ve denetim görevinin bir gereği olarak, bütün bunları incelemeleri ve soruşturmaları için Başbakanlık Teftiş Kurulu’nu görevlendirmiştim. Kurul raporunu 1 yıl sonra verdi. Sayın Ulusoy o sırada görevde değildi. Ancak Başbakanlık Teftiş Kurulu, hukuki ve cezai işlemlerin yapılması için bana sorumluluk yüklüyordu” diyor.
Oysa Başbakanlık Teftiş Kurulu tarafından hazırlanan rapor, Sayın Bakan’ın sözlerinin tam tersini söylüyor. Başbakanlık Teftiş Kurulu tarafından hazırlanan raporun 320. sayfasında, bu konuyla ilgili şu görüşlere yer veriliyor:
“Türkiye Futbol Federasyonu’ndaki suiistimaller hakkında işlem tesis edilebilmesi için yapılacak şikâyet ve bildirimlerde, müştekinin suçtan zarar gören olması gerektiği, zarar görenin federasyon tüzel kişiliği olacağı tespitine yer verildiği görülmektedir. Bu durumda, heyetimizce tespit edilen ve suç teşkil eden hususlar hakkında Devlet Bakanlığınca suç duyurusunda bulunulmasına imkân olmadığı, bu konuda Futbol Federasyonu tüzel kişiliğince bir işlem yapılabileceği anlaşılmaktadır…”
- Tek sorumluluğu Genel Kurul'u çağırmaktır -
Raporda yazılı yargı kararına dayalı görüşten de anlaşılabileceği gibi, Sayın Bakan aylardır, Teftiş Kurulu’nun kendisine “hukuki ve cezai işlemlerin yapılması gibi bir sorumluluk yüklediğini” belirterek kamuoyunu yanlış yönlendiriyor. Mevzuat çerçevesinde Sayın Bakanın yüklenebileceği tek sorumluluk, yargıyı harekete geçirmek değil Genel Kurulu toplantıya çağırmaktır.
Sayın Bakan, Sayın Levent Bıçakcı yönetimini kastederek, “Dönemin Futbol Federasyonu, çoğu İstanbul’da, o raporda öngörülen haksız uygulamalardan kaynaklanan 30 civarında geri alım davası açtı. Bu davalar şu anda İstanbul Mahkemelerinde devam ediyor. - Sayın Ulusoy kastedilerek – Deniliyor ki 17 bin YTL için yargılanıyorum. Kim hakkında ne kadar geri alım davası açılmış, bunların hangisi kurul raporuna bağlı olarak, dava açılanlar aleyhine sonuçlanmış, göreceğiz” diyor. Yapılacak açıklama Sayın Ulusoy’un beyanını teyit edecektir.
Sayın Bıçakçı Federasyonu tarafından, kastedilen dönemde 32 dava açılmıştı. Sayın Ulusoy hakkında açılan dava sayısı üç. Bunlarda da dava konusu edilen meblağ tutarı 19.923 YTL. Diğer davalıların ise zaten şu an Türkiye Futbol Federasyonu ile hukuki bir bağı bulunmuyor.
Sayın Bakan, “Sayın Ulusoy, Sayın Ulusoy’a karşı davalı. Şimdi böyle bir garabet rahatsız etmiyor mu kimseyi? Kim görevlendiriyor avukatları? Davacı avukatını da Sayın Ulusoy görevlendiriyor, davalı durumundaki kendisinin avukatını da Sayın Ulusoy görevlendiriyor. Böyle bir şey olabilir mi?” diyor.
- Bakan nezaket sınırlarını aşıyor -
Siyasete girmeden önceki mesleği avukatlık olan Sayın Bakan, bu sözleri sarfederken her şeyden önce kendi meslektaşlarına hakaret ediyor. Avukatların talimatla iş yaptıklarını vurgulamak istiyor. Konuşmasının bir yerinde, Sayın Ulusoy’a “Seni seven delegeleri itham ediyorsun” diye suçlayan Sayın Bakan, galiba farkına varmadan ve nezaket sınırlarını aşarak bir dönem kendisinin de yaptığı avukatlık mesleğini rencide ediyor. Söz konusu dava, Sayın Bakan’ın da ifade ettiği gibi, Sayın Bıçakcı Federasyonu döneminde açılmıştı. O davadaki avukat, Yönetim Kurulumuz göreve başladıktan sonra da değiştirilmedi. Kendisine bu davalar konusunda hiçbir talimat verilmedi. Sayın Bakan ya da kamuoyu tarafından istenildiği takdirde İstanbul ya da Ankara Barosu’ndan oluşturulacak bir heyet, bu konuda dilediği araştırmayı yapabilir ve o avukatın görevini mesleki anlamda ne denli özgür ve titiz biçimde yaptığını ortaya çıkarabilir. Asıl garabet, Sayın Bakan’ın dediği gibi değil, bu konunun, durup durup bir yıl sonra gündeme taşınması. Son 1 yıl içerisinde futbol ve Futbol Federasyonu ile ilgili 60’a yakın açıklama yapan ve bu noktaya hiç değinmeyen Sayın Bakan, ne oldu da garabet diye nitelendirdiği bu olayı aylar sonra hatırladı?
Sayın Bakan, “Bu anlayışla ‘bir görev sorunsuz şekilde devam ediyor’ denilebilir mi? Nitekim bunlar karşısında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, 11 yıla kadar ağır hapis istemiyle bir dava açtı” diyor.
Ceza davaları hapis süresi talebiyle açılmaz. Başsavcılığın açtığı dava sonrası medyada yer alan ceza süresine bağlı bir yoruma paralel görüş bildirmek, hukukçu kimliğini taşıyan Sayın Bakan’ın, engin hukuk deneyimiyle ne ölçüde örtüşüyor? Kaldı ki Sayın Bakan açıklamalarında hukuk sürecinin başladığından da söz ediyor. Oysa başlayan hukuk değil, yine bir hukukçunun çok iyi bilmesi gerektiği gibi yargı süreci. Ve bu süreçte, hukuka göre suskun kalmak zorunluluğunu sanırız herkesten fazla Sayın Bakan’ın bilmesi gerekiyor.
Sayın Bakan, “Genel Kurul’un seçtiği kişiler, neden Genel Kurul karşısına çıkmaktan bu kadar korkuyor? Gelin sizi seçenlerin karşısına çıkın, sizi seçenleri ikiyüzlülükle itham etmeyin. ‘Efendim bunlar imza verdiler ama isteyerek vermediler’ demek, bu Genel Kurul’un saygıdeğer 113 delegesini çok ağır şekilde itham etmektir, rencide etmektir” diyor.
- Kendi beyanı siyasi etki değil midir? -
Sayın Ulusoy’un yaptığı açıklamalar iyi incelenirse, itham etmenin, rencide etmenin ötesinde çok farklı bir gerçeği anlatıyor. Delegenin baskı altında tutulduğunu başta ve en iyi biçimde Sayın Bakan olmak üzere, artık herkes biliyor. Türkiye Futbol Federasyonu’na günlerdir bu konuda, Genel Kurul’un toplanması için imza veren delege şikâyetleri geliyor.
- 11 defa tekrarladı -
Her şey bir tarafa, Sayın Bakan’ın iki ay içinde 11 kez tekrarladığı, “Delegeler harekete geçsin, yoksa ben yetkimi kullanacağım” beyanı kendi başına siyasi etki, baskı değil midir?
Yönetimimiz delegeyi itham etmemekte, maruz kaldıkları baskı yüzünden onlar açısından üzüntü duymaktadır.
Türkiye Futbol Federasyonu yönetimi olarak Genel Kurul karşısına çıkmaktan değil, futbolun özerkliğinin siyasi müdahale ve baskılarla zedelenmesinden endişe ediyoruz. Nitekim bugüne dek olduğu gibi, bugünden sonra da özerkliğin zedelenmemesi için kararlı duruşumuzu sürdürme ilkesini benimsiyoruz. Futbolun tüm sorunlarına hukuk çerçevesinde ve Genel Kurul iradesiyle çözüm bulunmasını istiyoruz.
Aksi davranışlara gücümüzün yettiği sürece izin vermeyeceğimizi bir kez daha vurguluyor ve dün yapılan açıklamanın bilgi kirlenmesine yol açmaması için bu görüşleri değerli kamuoyuyla paylaşmayı ödev biliyoruz.
18.01.2007
Kaynak : SuperSpor.com
AYAK BAŞA İSYAN EDER OLMUŞ KESMEK LAZIM KANGREN OLMUŞ O AYAĞI