Şimdi Ara

Tesadüf ve sonsuzluk terimleri tanımsızdır....

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
417
Cevap
2
Favori
21.457
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • Değerli arkadaşlar, çok güzel fikirlerle karşılıklı istifademiz oldukça sevinmemek mümkün değil.

    Bu sefer durmadan günlük hayatta kullandığımız tesadüf sözcüğü var. Bunu biraz irdeleyelim.

    Tesadüf kelime anlamıyla denk gelme, kasıt yokken bir şeyin diğer birşeyi bulması anlamına. Mesela öğlen eski bir arkadaşımı tesadüfen gördüm. çok zayıflamıştı. Burada arkadaşı görmek murad edilmemiş kasıt yoktur ancak görülmesi iyi olmuş çünkü aslında görmesi için uğraşacak durumda iken ona denk gelerek sevinmiş. Bunu iyi olaylarda olabildiği gibi kötü olaylarda da kullanabiliriz. Yine örnek Beşitktaş'tan geçiyordum ki, biri silahını ateşledi tesadüfen ayağıma gelen mermi ile kötü yaralandım.

    Şimdi kanımca bunlar kısmen yerinde kelimeler ancak anlamca iyice sündürülüp sündürülüp nerdeyse herşey için kullanılır, hatta bilimselmiş gibi de o tür cümlelerde yer alabiliyor alıntı yapanlarca. Ben şahsen oturaklı hiçbir bilimsel kitap veya dergide tesadüfen şu oldu bu oldu diye görmedim duymadım. Zaten bilimselliğe uymaz böyle konuşmak.

    Şimdi bu kelimeyi biz niye söylüyoruz şundan: Bilgimizin kısıtlı olduğu ve o şeyin oluşumunda gözlemimizin sınırlı olduğu durumlarda o şeyin nasıl olduğunu açıklamakta zorlandığımız yerde bu kelime hemen imdada yetişir. Yani açık haliyle şu demektir. Ben bu arkadaşla koşullar nasıl gelişip te aynı denk yerde olduğumuzu anlamış değilim. O yönüne de ilgi duymuyorum. Sadece bildiğim BENİM KASTIM yokken onunla karşılaştım. Yani bizim bilgimiz ve kastımız yoksa ona tesadüf diyoruz. Halbuki taibatta yanılma mı olmuştur da o arkadaş aslında aklı başından gitmiş uzaktan kumandayla yönetilip ankaraya gidecekken kayseriye gitmişte mi diğer dostuyla karşılaşmıştır. Hayır. Aslında o arkadaşı normal olağan seyrini sürdürürken bilinmeyen zincirleme olayla bunlar karşılaşmıştır.

    Aynı loto topları tesadüfen mi sayıları bildirir. Hayır bilmediğimiz çok küçük faktörler etki ederek aslında hangi sayının geleceğini baştan bize bildirebilir. O halde burada tesadüf dememizdeki sır erişemediğimiz faktörleri bilmemekten kaynaklanır.

    Tabiatta da durum aynen böyledir. Bir domino taş dizilimini hatırlayın. Bütün herşey birbirini doğurmak üzere oluşum zinciri içindedir. Ve o arkadaşımla karşılaşmak durumu zaten bu domino taşlarının diziliminde belli idi. Bizce malum olmayan birşeye ulaştık diye buna sarhoş maddenin sarhoş sonucu demek doğru değildir.

    devam edecek



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi nakka -- 29 Aralık 2005 9:04:49 >







  • Evet iyi bi tespit yaptığını düşünüyorum.. Belki tesadüf kelimesinin anlamını "Öngörülememiş olaylar" olarak değiştirmek lazım. Açıklamasını yapamadığımız ve içinde bir sürü dolaylı etkileşim içeren olaylar zincirine tesadüf diyoruz. Tesadüf deyip geçiştirmek yerine olayı açıklamaktan aciziz desek daha yerinde olur...
  • Yukarıda yazdıklarınız Evrimdeki olasılık kavramına uyar fakat atomaltında olasılık tanımı böyle yapılmıyor şu an.

    Size Heisenberg'in belirsizlik prensibini ve bununla alakalı Kopenhag Yorumu'nu okumanızı tavsiye ederim.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Krethgar -- 28 Aralık 2005 16:26:32 >
  • @cins: süpersin
    @evrimci: olasılık ihtimal demektir. Tek yönlü biz kaynaklı bizim bilgi düzeyimizin durmunu bildiren bir tanımlamadır. Bir torbaya 5 renk top koyduk. Sarı çıkma ihtimali 5 te bir diyorsak bu topların kendi duyurusu değildir. Bu olaya tam nüfuz edemeyen bizlerin hem cinslerimize verdiğimiz mesajından ibarettir.

    Yani tesadüf veya ihtimal ikisi de bizim konumumuzdan yapılan bir beyandır. Tek taraflı olup taibatın tümüne ait bir açıklama değildir. Tesadüfü tam geçelim de ihtimal bilimsel olarak okutulur ben dahi iyice okudum ki incelenbilir. Bu dahi tek taraflı bilemediğimiz faktörleri hesap edemediğimiz yerde bize fikir vermesi için ortaya konulmuş hesaplardır. Haddi zatında maddenin kendisi için bir ihtimal sözkonusu değildir. Bilemediğimiz küçük boyuttaki meddenin bilemedğimiz sayıdaki anlam doğuran hareketlerinin süregelen deviniminden ibaret bulunan bir yerde maddenin bu devinimden kopup ne yapacağını bilemez durumda iken şu yerine ihtimallerden sanki başkası varmış gibi bunu seçmiş olması batıldır. Böyle birşey yoktur.

    Dediğim gibi nanometreden de küçük boyutlara daha inemeyen bir bilgi sınırımız içinde maddeye etkiyen kuvvet ve prensiplerin tümünü açıklamadan burda mikrometre seviyesinde herşey eşitmiş gibi şu şu şu ihtimalleri içerir bakalım hangisi tesafüfen gelecekmiş demek kendimizi bir ölçüde rahatlatmaktır.


    devam eder




  • quote:

    Orjinalden alıntı: evrimci

    Yukarıda yazdıklarınız Evrimdeki olasılık kavramına uyar fakat atomaltında olasılık tanımı böyle yapılmıyor şu an.

    Size Heisenberg'in belirsizlik prensibini ve bununla alakalı Kopenhag Yorumu'nu okumanızı tavsiye ederim.



    Zaten Quantum'da teorinin ortaya atıldığı zamanlarda insanları birbirine düşüren ilkelerden belki de en önemlisi buydu.
  • Değerli kaotika ya nasip'e inanmakla biraz çelişki içindesin gibi geldi bana. Bilim tanımsızlıktan ve tanımsızlığa sığınmaktan yana olmaz. Zira bilim daima sır, büyü, takdir gibi şeylere bel bağlamaz. Maddenin kesin prensibini bulmak için çabalar. Bilimde kesin ve keskin olan taraf şudur ki herşey bir zaman gelecektir ki mutlaka dayandığı şeyler açıklanacaktır. Tıpkı iddia edildiği gibi eski zamanda tanrıya bağlanan şeylerin bilim ile sebepleri bulunduktan sonra öyle hayali şeyler fıss diye sönmüştür. Haliyle ya nasip tanımsız olmasıyla bilimle tezat olup çaresizliği ve bilgide acizliği simgeler. Çünkü tabiat bir kanun silsilesi içinde kendine yön çizmiş ve bize sonsuz gelen sahip olduğu değerleriyle belirli ve tanımlı bir süreç içindedir. Bilim bu süreci bizim veya insanlığın anlaması için çaba içindedir. Yoksa evrene iyilik yapma telaşında değildir. Bligimiz bilebildiğimizle sınırlı olduğundan her bildiğimizle oluşan kanaat şudur ki ilmimize giren her tabiat sahası üstün hesap ve düzen içinde kanunlara sıkı sıkya bağlı görünmekle herşeyin aslında çok belirli bir yörüngede olduğu anlaşılmıştır.

    Buradan yeri gelmişken güzel delillerimizi sunmaya devam edelim. Aslında arkadaşlar burada yazdığım şeylerin bir bölümü şu anda sponsorluk bulma girişimi sonuçlanmış büyük bir kitabevinde şu anda tashihte olan kitabımdan bazı bölümleri de içermektedir.

    Bilmemek dikkat ederseniz, tek yönlü kişiyi bağlayan bir beyandır. Örneğin, photoshop programını bilmiyorum demek, diyen kişiyi bağlayan tek yönlü ve tek taraflı beyanıdır. Yoksa o programın bilinmezliğini ilan etmez. Hatta tüm 5.5 milyar insan dahi biz bu programı bilmiyoruz deseler. Bu 5.5 milyar insanın tek yönlü tek taraflı beyanı olur. Vayyy be bomba gibi bir iddia.

    Yine örnek: kaybettiğim anahtar reel olarak bir yerde duruyor mudur? Evet. Peki ben nerde olduğunu bilmiyorum demekle o anahtar bulunduğu yerde yok mu sayılır. Veya yerini belirsizliğe bırakıp reel hayattan çekilir mi? Hayır o aslında evren üzerinde tanımlı bir yerdedir ama ben bilmemekteyimdir. Tüm insanlık dahi hayvanlar dahil bilmiyoruz desler ki anahtar nerdedir. Anahtar evrendeki o tanımlı yerinde mışıl mışıl uyumaya devam edecek ve asla yok olmayacak. Çünkü bilmemek bilmeyen tarafın nakıs bir beyanıdır. İhtimal dahi öyledir. Benim gördüğüm kadarıyla 5 adet eşit ağırlıkta topu küreye atmış bulunuyorum. Bu halde 1 numaralı top 1/5 ihtimalle çıkabilir demek dahi ne topu ne küreyi ve ne de evreni baplayan bir deklerasyondur. Zira top mutlak eşit ağırlıkta olamazlar. Konuluş sıra ve küreye atıldıklarında bulundukları konum ve küreye yapıştıkları yüzey gerilim katsayısı ve her topun mutlak homojen olmak imkanszılığı nedeniyle bu parametreyi bilmeyen bizler için bundan sonrasını bilemediğimiz toplardan 1 in çıkma şansı 1/5 demektir. Eğer birgün çok derin sıfır düzeyde bilgi edinirsek küreye topları atar atmaz bir hesapla ne kadar süre küre dönmesini durdurursa hangi sayılı topun çıkacağını biliriz ve artık 1/5 iddiasına gerek kalmaz. Zaten dikkat ederseniz ihtimal hesabı çok ta aydınlatıcı değildir. Size her zar atışınızda 6 gelme ihtimalini 1/6 olarak verir. Eğer ilk atışta 2 gelmişse sonraki deneyde 2 gelme ihitimali yine 1/6 dır. Yani size sadece saydığım nedenlerle bilgisizlik düzeyimiz sayesinde der ki sen sonsuz atış ta yapsan 6 yı yakalayamadığın gibi her attığında 6 yı yakalama şansın aynıdır der. Gerçek böyle olabilir mi hiç?



    devam eder




  • Kaotika tamam işte benim dediğimi diyorsun bilemeyiz tahmin edemeyiz gibi tek yönlü ve tek taraflı deklerasyon yapıyorsun. Bu maddenin içinde biraz sonra bulunacağı duruma sakınca teşkil etmez. Çünkü bir teta saniye sonra madde olacağı tanımlı duruma geçmiştir bile. Bunu senin veya benim veya tüm insanlığın bilemiyor olması durumda değişiklik yaratmaz. Biraz sonra hangi konumda olamyacağımı bilmiyorum diyen senin konunu ettiğin madde zümresi değildir. Sen ve senin bilgi düzeyin diyor. Aynen kayıp anahtarın yerini bilmemen onun hiç bir yerde de olmayacağını kabul etmen gibi olan ters düşünce benzeri.

    yüzlerce top bir havuza bıraktın madde önce nerde olmalıyım yetişin imdat bir teta saniye sonra nerede olacağımı bilemiyorum faktör hesaplarım tutmadı kaotika yetiş hesap yap biz 100 top ayrı ayrı nerde olmalıyız diyen yok ki. bu yüz adet topun kendi kendilerinin nerede olacaklarını bilme zorluğundan ötürü maddenin seyrinde bir yavaşlama ve belirsizlik olsaydı senin vücudundaki milyarlarca hücrenin trilyonlarca faaliyetinin senin bilmediğin bilimin sınırlı bildiği düzeyde yaşamını şu an sona erdirmesi gerekirdi. Halbuki sen milyarda birini bile bilmediğin biolojik faaliyetle trilyonlarca hücerenin yüzlerce trilyon işlem sırasının ve atomunun düzenli bir sıra ile nerede olacağı biraz sonra yerini almasıyla zaten bellidir ve yaşam devam etmektedir.




  • Ve nitekim bilim maddenin bu anlamlı seyrini bilgi ufku genişledikçe bir zamanlar bilmiyoruz ne yapalım dediğimiz olayın artık sırlarını tedavilerini biliyoruz. Bu maddedeki standart ama çok külfetli tanımlı trilyonlarca faaliyet sırasının adım adım keşfiyle anlaşılmıştır. Nitekim bir virüsün DNA yazılımı ve bir maddeyi nasıl yönlendirdiği teta saniyeler sonra bile nerede nasıl faaliyet yürüttüğü keşfedilerek (?) ortaya konulmuş buna yönelik ilaçlar yapılmıştır. Senin dediğin gibi sonsuz bilinmez tanınmaz olsaydı, böyle birşey hiç olmazdı. Yarın da senin aciz kaldığın daha da derin faktörlere inilecek ve bunalıp sonsuz diye kesip attığın herşey anlaşılacak.

    Keşfetmek (?) te zaten var olup ta bizim bilmediğimiz şeyi anlamak demektir.
  • Bir dinamik problemi düşünelim. Baştaki şartları ve uygulanan kuvvetleri vs. vs. her şeyi biliyoruz. O halde bu düzeneğin 10 saniye sonraki halini tam olarak bilebiliriz. Dünyanın da ilk baştaki bütün özellikleri ve metodları bilinse idi tesadüf diye bir şey olmazdı. Fakat bence, biz bilmediğimiz için (ki bilmek bu vakitten sonra imkansız olmalı) tesadüf kavramını uydurmuşuzdur.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Citizen -- 28 Aralık 2005 23:23:14 >
  • Eğer bu tesbitler sabit ve geleckete dahi tanımlı olmasaydı hiçbir teknolojik ilerleme olmazdı. İnsanlar hiç birbirine benzemez akşam yatıp sabah kalktığımızda yaşıyorsak evreni değişmiş herşey abuk subuk darmadağın olmuş bulurduk. Çünkü evrendeki her madde bizim devlet memuru gibi biraz sonra görev emriyle ne zaman nerde olacağını bilemiyeceği için herşey durmuş x üzeri n inci atomun eblekliği yüzünden evrendeki ytüm işllemler tıkanmış olurdu. Nitekim şu anda bilgisayarımla yazmakta olduğum tüm madde grubunun eksiksiz biraz sonra hangi konumda olacakalrı kısmen benim tarafımdan bilindiği bilmediğim taraflarıyla da düzninde daim ve kaim olduğu içindir ki saatlerdir size yazı yazabiliyorum.




    devam eder....
  • quote:

    Orjinalden alıntı: Citizen

    Bir dinamik problemi düşünelim. Baştaki şartları ve uygulanan kuvvetleri vs. vs. her şeyi biliyoruz. O halde bu düzeneğin 10 saniye sonraki halini tam olarak bilebiliriz. Dünyanın da ilk baştaki bütün özellikleri ve metodları bilinse idi tesadüf diye bir şey olmazdı. Fakat bence, biz bilmediğimiz için (ki bilmek bu vakitten sonra imkansız olmalı) tesadüf kavramını uydurmuşuzdur.
    Citizen ne güzel bu komnumda kaşılaşmak hayırdır kuş ikilenmiş evlilik mi oldu yoksam kutlayalım.


    Tebrikler harika bir katkı yorumun. Bilinmezlik sadece bize mahsus. Hep diyorum tek yönlü tek taraflı deklarasyon. Karşıda evren kadar kum tanesi var sayısını bilmiyorsam onların kaç adet olduğu belli değil mi?




  • (yazıların muhattabı silindiğinden dolayı tarafımdan silinmiştir)



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi kaotika -- 13 Şubat 2006 10:50:10 >
  • quote:

    Orjinalden alıntı: kaotika

    quote:

    Orjinalden alıntı: nakka

    Kaotika tamam işte benim dediğimi diyorsun bilemeyiz tahmin edemeyiz gibi tek yönlü ve tek taraflı deklerasyon yapıyorsun. Bu maddenin içinde biraz sonra bulunacağı duruma sakınca teşkil etmez. Çünkü bir teta saniye sonra madde olacağı tanımlı duruma geçmiştir bile. Bunu senin veya benim veya tüm insanlığın bilemiyor olması durumda değişiklik yaratmaz. Biraz sonra hangi konumda olamyacağımı bilmiyorum diyen senin konunu ettiğin madde zümresi değildir. Sen ve senin bilgi düzeyin diyor. Aynen kayıp anahtarın yerini bilmemen onun hiç bir yerde de olmayacağını kabul etmen gibi olan ters düşünce benzeri.

    yüzlerce top bir havuza bıraktın madde önce nerde olmalıyım yetişin imdat bir teta saniye sonra nerede olacağımı bilemiyorum faktör hesaplarım tutmadı kaotika yetiş hesap yap biz 100 top ayrı ayrı nerde olmalıyız diyen yok ki. bu yüz adet topun kendi kendilerinin nerede olacaklarını bilme zorluğundan ötürü maddenin seyrinde bir yavaşlama ve belirsizlik olsaydı senin vücudundaki milyarlarca hücrenin trilyonlarca faaliyetinin senin bilmediğin bilimin sınırlı bildiği düzeyde yaşamını şu an sona erdirmesi gerekirdi. Halbuki sen milyarda birini bile bilmediğin biolojik faaliyetle trilyonlarca hücerenin yüzlerce trilyon işlem sırasının ve atomunun düzenli bir sıra ile nerede olacağı biraz sonra yerini almasıyla zaten bellidir ve yaşam devam etmektedir.



    Burayı ben anlamadım. Maddenin içine bulunduğu vaziyetin tanımlı olmasının maddenin umurunda olması gibi bir durum sözkonusu değil ki. zaten tanımı Yapan bizleriz. Bu maddeyi etkilemez. geleceğin bilinememesinin, maddenin durumunun tanımlı olup olmasının umurunda olup olmaması ile bir alakası yok.
    bak yanlış anlattın demiyorum, ben anlayamadım diyorum, belki biraz açarsan sevinirim.
    taksim diye bir yer fiziki olarak yok mu sen ona zihninde bir yer verip bir isim atıyorsun. İstersen isim verme atama bilme ! Taksim yine orada duruyor. Fizikte buna tanımlılık denir. Senin bilmen senin için gerekli veya gereksiz birşey. Hemen maddeyi iyice varla yok arası kabul etmişe benziyorsun bununla bilime karşı olduğun bile çıkarılabilir.

    Maddenin umurunda olmak gibi şeyle niye takıntı yaptın hala anlamış değilim. oluşum kastı ve burada tamamen pozitif ve gerçek adımlarla gittiğim halde umurunda olmak, nasip gibi şeylere takıldın. Madde gerçek ve tanımlı ve bilinebilir olmasa bilim doğar mı?

    Mesela kuantumda elektron için nerde durduğu bilinemez denirdi oysa bu kabul edilmedi. Mutlak bir an içinde bir yerdedir denildi. Einstein de meşhur sözünü dedi: Evren barbut atmaz.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi nakka -- 28 Mart 2006; 3:07:40 >




  • evet tesadüf kelimesi bence de tanımlanmalı,çünki forumda oldukça fazla gündeme geliyor.

    1.grup salt tesadüf olmalı.
    herhangi bir kontrol mekanizması yoktur.örneğin:
    klavyenin tuşlarına rasgele basarak anlamlı bir cümle oluşturmak.
    bir kontrol mekanizması ve algoritması olmadığı için ihtimali sıfıra yakındır.

    2.grub'u şartlı tesadüf mekanizması olarak isimlendirelim.

    şartlarımız şunlar olsun. 1-) girilen harfler dilbilgisi kurallarına uymuyorsa sil,tekrar başla.
    2-) anlamlı bir kelime oluştuğunda bunu koru.

    bu ihtimal grubunda kelimelerin ve cümlelerin oluşma ihtimali sıfırdır diyemeyiz.ihtimal gerçekleşebilir bir düzeydedir.

    hayattan örnek verelim.bir su molekülünün oluşması için 2 hidrojen ve bir oksijen atomunun belli bir açıyla birleşmesi gerekir. bu ihtimal az olsa bile vardır.fakat bu su moleküllerinden bir deniz oluşma ihtimali sıfırdır.
    çünki hiç şaşmadan bu ihtimalleri üst üste bir araya getirmek olanaksızdır.üstelik oluşan su moleküllerini de her an kaybedebiliriz,çünki açıları değişebilir.
    olaya salt tesadüf olarak bakarsak bir denizin oluşma ihtimali sıfırdır.
    oysa ki dünyamızın 2/3 deniz olduğuna göre bizim hesabımızda bir yanlış olmalı.

    yanlış ,tesadüfü yanlış algılamamızda.olaya salt tesadüf olarak yaklaşamayız.
    bazı şartlarımız var.
    1-) bu üç atom ancak belli bir açıda birleşebilirler.başka bir birliktelik ihtimali yoktur.(dilbilgisi)
    2-) oluşan su molekülü en dengeli yapılarıdır.özel bir çaba olmadığı sürece bozulmazlar.(anlamlı olanın korunması)

    bu şartlar altında bir deniz oluşur mu?

    tesadüf kelimesini kulanırken,hangi olayda ne tür bir tesadüfün rol oynadığı düşünmemiz ,tesbit etmemiz gerekir.


    2-)




  • quote:

    Orjinalden alıntı: nakka

    arkadaşım taksim diye bir yer fiziki olarak yok mu sen ona zihninde bir yer verip bir isim atıyorsun. İstersen isim verme atama bilme ! Taksim yine orada duruyor. Fizikte buna tanımlılık denir. Senin bilmen senin için gerekli veya gereksiz birşey. Hemen maddeyi iyice varla yok arası kabul etmişe benziyorsun bununla bilime karşı olduğun bile çıkarılabilir.

    Maddenin umurunda olmak gibi şeyle niye takıntı yaptın hala anlamış değilim. oluşum kastı ve burada tamamen pozitif ve gerçek adımlarla gittiğim halde umurunda olmak, nasip gibi şeylere takıldın. Madde gerçek ve tanımlı ve bilinebilir olmasa bilim doğar mı?

    Mesela kuantumda elektron için nerde durduğu bilinemez denirdi oysa bu kabul edilmedi. Mutlak bir an içinde bir yerdedir denildi. Einstein de meşhur sözünü dedi: Evren barbut atmaz.


    nakka
    nereye varmak istediğini ben anlayamadım. iyi güzel yazmışsında, nereye varmalıyız onu yazmamışsın. yazdıklarından konuyu nereye bağlamak istediğini anlayamadım. bu anlattıklarının bizim yaşamımızla, yaşadığımız yada yaşayacağımız olaylarla bağlantısı nedir? nereye varmalıyız ne anlatmak istiyoruz? önemli olan, bazı tanımlamalardan yola çıkarak, taksimde hiç ummadığımız bir anda serseri bir kurşunla vurulacağımızı bilebilirmiyiz, bilemezmiyiz? bilebilirsek nasıl? bilemezsek sadece maddenin durumunun tanımlı olması bize süregelen olaylar zinciri içerisinde önceden bilebilme olarak ne getirir? maddenin durumunun tanımlı olması günlük hayatımızda karşılaştığımız program dışı enstantanelere etki edebilirmi? ederse nasıl? biri maddedir diğeri olaydır. tesadüf tanımlaması tek bir şeyde olmaz birçok şeyde olur. örnek, evrimcilerin ortaya attıkları tesadüfler, bir diğeride yaşamda karşılaştığımız ve tesadüf olarak adlandırdığımız olaylar. birincisini neysede ikincisini basitçe toplarla anahtarlarla maddenin durumunun tanımlı olmasıyla ifade edebilir ve açıklayabilirmisin? yaşamımızda karşılaştığımız ve tesadüf olarak nitelendirdiğimiz olaylar hakkında açıkça görüşlerin nelerdir?




  • Arkadaşım sen ben yokum öldük maddi varlığımız yandı kül oldu bu galaksi nereye gidecek. Sen esas felsefi konuşuyorsun. Ben somut konuşa konuşa gidiyorum. Diyorum ki senin zihnini, bilmeni, tanımlı tanımsız demeni dahi oluşturan madde senin beyninde nerde ne zaman olacağı belli ki orada. Bilmem anlatabildim mi. Tamamen somut somut o kadar somut ki somut. Ben somut şekilde madde olacağı yerdedir derken maddenin hareketinden oluşan beyninin ürünü olan felsefi ifade ile belirsiz, sonsuz, nasip demeye başladın. Bir kere tamamını bilmediğin şeye sonsuz diyemezsin bu bir. Sonsuz şey diye birşey gerçek olamaz sadece varsayımdır. Bu senin kısır yargından ibaret soyut bir ifadendir. İkincisi evrende yargın sadece bildiklerin kadardır. Bu bilmen dahi maddenin beynindeki işlevine dayanır. Tabiat bir kanunlar denilen bir disipline tabidir. Bir kısmını sayabildiğimiz bir küme sonsuz denilen varsayımdan ibaret bir soyut kavramdan ibaret olamaz. Sayısını bilmiyorum diyebilirsin. Ömrün yetmeyebilir ama orda senin bilmediğin bir sayısı vardır. Sonsuz dediğin şey oysa, artık başı sonu belli olmamak gibi maddenin var olduğu gerçekle çelişen birşeydir. Hiç birşeye yetişemiyor olmandan ötürü o yerin olmadığına nasıl hüküm verirsin. Bir plajda her ne kadar sayısını bilmesen de orada olan kadar kum tanesi yok mudur? Sen bilmediğin için kum taneleri ızdırap çekip biz sayımızı bilemiyoruz mu diyorlardır. Maddenin böyle şeyler söylemesi elbette mümkün değildir ancak espri olarak ifade edelim ki yumuşasın. Bir tabaktaki portakal sayısı orda olan kadar değil midir? Daha ne diyeyim.




  • Sonsuzluğun olmadığını iddia eden ispatla yükümlüdür.Herşeyin bir açıklaması varsa bu nerde ve kimde dir."An" dediğimiz kavram için dahi bir sonsuzluk sözkonusu iken daha geniş kavramlar da sebep sonuç ilişkisini neye ve kime göre değerlendireceğiz.Şuan için bahsedilen bir varsayımdır.Kavram kargaşası var diye düşünüyorum.Ben evrenin sonsuzluğunu ispatla yükümlü değilim ,siz sonunu göstermekle yükümlüsünüz,olmayan bilgiyle bunu nasıl yapacaksınız onu merak ediyorum.

    Saygılarımla,
  • quote:

    Orjinalden alıntı: nakka

    Sonsuz şey diye birşey gerçek olamaz sadece varsayımdır. Bu senin kısır yargından ibaret soyut bir ifadendir. İkincisi evrende yargın sadece bildiklerin kadardır. Bu bilmen dahi maddenin beynindeki işlevine dayanır. Tabiat bir kanunlar denilen bir disipline tabidir. Bir kısmını sayabildiğimiz bir küme sonsuz denilen varsayımdan ibaret bir soyut kavramdan ibaret olamaz. Sayısını bilmiyorum diyebilirsin. Ömrün yetmeyebilir ama orda senin bilmediğin bir sayısı vardır. Sonsuz dediğin şey oysa, artık başı sonu belli olmamak gibi maddenin var olduğu gerçekle çelişen birşeydir.


    yani senin için sonsuz, bilebildiğinin dışında aslında var olan bir sonmudur diyorsun? o halde evrenin bir sınırda olmalı. bu sınır sence ne olabilir peki? her sınırın ötesinde başka bir sonsuzun sınırı başlıyor olması gerekmezmi? o zaman nasıl yorumlamalıyız? her sınır diğer bir sonsuz olmayan sonsuzun sınırıdır diyebilirmiyiz? o zaman bu böyle sürüp gider. yoksa bildiklerimizden yola çıkıp bilmediklerimizide araştırarak sonsuzun sınırını düşünmeyi terkmi etmeliyiz? peki olayı inanç yönünden ele alırsak, Allah'ın yarattığını iddia ettiğimiz alemlerin herbirinin bu sonsuzlar olduğunumu söylemeliyiz? o zaman bana görede sonsuz değildirler çünkü herbiri bir diğer alemin sınırını teşkil eder, ve bu böyle gider




  • @C4 arkadaşım madde hakikati bilimin bize verdiği ile şimdilik sınırlı, bunu kabul etmeliyiz. Bilim bize geriye kalanı anlamak için ipuclarını da veriyor. Yukarıda çok net bahsettim.

    Ancak senin dediğin şey bir zihinsel paradoks. Nasıl?

    Hani bize küçükken paradoksal bilmeceler sorulurdu.

    Han kapısından sığmaz, fındık kabuğuna girer. Bu nedir? Gibi.

    Cevap aslında üstünde ama biz o zaman o kadar büyük olup hem de aynı zamanda o kadar küçük olabilen şey nedir der dururduk.

    Şimdi temel bilimsel normlardan gidelim. Bunu şunun için söylüyorum en doğru aydınlatıcı metod bilimsel metottur ondan. Yoksa bizi paradokslar yanılgılar varsayımlar ve kuru felsefe esir alır gider. Fasit daire olur.

    Şimdi bir şeye ad vermek ayrı birşeydir bu bizim insani anlamda bir ayrıntımız ve madde ile ilgili bir olay değildir. Biz altın madenine istersek hiç ad vermeyelim hatta öyle bir madenin olduğundan haberimiz olmasın. Fakat o fizik ve kimya ölçülerinde bir madde vardır ve kısaca ona x te diyebiliriz. İşte bilimde buna varlık tanımı denir. Yoksa ona ad vermek falan işin ayrıntısıdır.

    Sonsuz bu şekliyle olmayan birşeydir. Sonsuzu tarif edin dersem deyim yönünü çokluk anlamında değil de sonsuzun kendisini tarif dahi edemezsiniz. Tarif edilemeyen şey var olabilir mi? Halbuki madde bir gerçekliktir ve vardır. Vardır ki ölçüyor sayıyor tartıyor işliyor kanunlarını keşfedip kullanıyoruz bile. Hatta bu varlık yarın da kalıcıdır. Yoksa yaptığım bu ölçümler onun için geçici birer vasfı olacaktı ve bilim oluşmayacaktı.

    Herşey belirlenebilir durumdadır diyoruz. Bu ne demektir? şey vasfına sahip olan her şey, olduğu mekanda var ve belirlenebilir durumdadır. Bu madde ise vardır ve belirlenebilir durumdadır. Ama yok hayal veya metafizik birşeyden bahsediyorsanız bu şu an tartıştığımız şey değildir.

    Bu, madde ise ölçülür ve sayılır. Sayılan şey sonludur. Burdan haklı olarak şu sorulabiliniyor bu sondan sonra ne var ondan sonra ne var o zaman bu sonsuza gider. Evren gidebildiğiniz sonranın en sonuna kadar olan yerdir. Bundan sonrasında bir boşluk kalıyor diyorsanız burada paradoksa girdiniz. Zihniniz sizi fasit daireye soktu. Zaten bu konuda evrenin sonsuz olmadığı konusunda bunun ilmi deneyleri yapıldı ve yayınlandı.

    Treni öndeki vagon çeker onu onun önündeki ...... onu da lokomotif çeker peki onu ne çeker ?

    Allah çok güçlüdür kendisini yok edebilir mi? gibi tersten ve kafa karıştırmaya matuf paradoksal ifadelerdir bunlar. Maddeden oluşan evrenin madde halindeki son noktası evrenin sınırıdır ki zaten siz ondan sonra diye birşeyi o sınırda söz edemezsiniz. Çünkü maddenin olmadığı nokta diyebileceğimiz yerde bu soru sorulamaz.

    Bu saatte bu kadar yoksa daha çok şey var. C4 yarın kısmetse devam ederim. İyi geceler sana.





  • her zaman somut verilerden başlanır, soyuta doğru çıkarımlarda bulunulur. Bu noktada soyut ile somut iç içe geçmeye başlar.

    Bilim şöyledir, bilim böyledir denemez, bilim bir araçtır, doğadaki nesnelerin nasıl davrandığı ve onların arkasında yatan nedenleri bulur. herkes bilimi kullanarak doğadaki nesneleri inceler. Birisi nesnenin arkasında bir varoluş amacı görür bü düşünceden yola çıkarak nedensellik ilkesini kullanarak bir bütün yargıya varır.

    Diğeri, nesnelerin arkasında bir varoluş amacı görmez ve başka bir yargıya varır. Düşünceler farklıdır, fikirler farklıdır çünkü beyinler farklı farklı çalışır.

    Görüşmek üzere.
  • 
Sayfa: 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.