Şimdi Ara

Submariner mi , GMT master II mi? (2. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
49
Cevap
1
Favori
7.406
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
1 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 123
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • 4.500-5.000 USD fiyata sertifikalı V serial iç bezel yazılı Submariner alabileceğini düşünüyorum. Ayrıca daha iki ay önce sıfır folieleri sökülmemiş 2012 model Submarineri ben 7.500 USD fiyata sattım, bu yüzden ikinci ellerinin bahsettiğin fiyatlara olacağına ihtimal vermiyorum. Gerçi Polemik güncel fiyatlar konusunda daha iyi bilgiye sahiptir.

    Ben yine bir kez daha söyleyeyim, bu saatlerin hiç birisini düşünme. Gerekirse bir müddet daha bekleyip iyice içine sinecek bir saat almanı tavsiye ederim.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi er-tay -- 31 Mart 2012; 3:02:23 >
  • iki saat arasından benim seçimim GMT Master..
  • @ polemik; sub U serial, GMT A serial. aralarında 1 yaş fark var sanırım.


    saatlerle 1 haftadır beraberim.
    sanırım er-tay'ın son yorumuna geldim dayandım. genel olarak kasa, bezel, kol, tepe, index gibi unsurlardan yana bir sıkıntım olmamakla birlikte, bilezik ve kilit kalitesi için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. şu aşamada beni çok rahatsız etmese bile, zamanla bu sorunu büyüteceğimden eminim. saatleri yarın geri gönderip, bir müddet daha beklemede kalmayı planlıyorum. belki bu arada bütçeyide arttırabilirim.

    @ er-tay

    sıfır submariner vardı da bizi neden arattırdın :) bilseydim, ben alırdım. ayrıca fiyat ile ilgili söylediklerine katılmakla birlikte, biliyorsunki piyasada bu saatler 2. el alım satımı yapanların elinde. o şahıslar 4500 dolara, V serial submariner vermezler adama.
  • Başka bir forumda yazdıklarınızı da okudum, vereceğim cevap bu ve diğer mesajınızı da kapsayacak şekilde olacak.

    Bilezik ve kilit konusundaki çekinceleriniz oldukça makul. Ben de Rolex almaya karar verdiğimde yola Submariner ile çıkmıştım ancak kilit ve bileziğin kalite hissi hiç tatmin edici olmadığından farklı alternatiflere yönelmiştim. Ancak şunu mutlaka söylemem lazım: Bilezik ve kilit kalitesiz değil, kalite hissi düşük. Bu ikili görevlerini en iyi şekilde yıllarca en iyi şekilde yerine getiriyorlar, ancak özellikle kilidin verdiği his çay kaşığının ötesine geçemiyor. Kalite bence içi boş bir kavram, kalite ile neyi ifade etmek istiyorsunuz bilmiyorum ama benim için kaliteli mal görevini uzun yıllar sorunsuz yerine getiren maldır. Bu konuda kilit bilezik ikilisinden yana bir endişeniz olmasın, ama bu kadar para verilen bir saatin kilit ve bileziğinde kalite hissi bu kadar düşük olmamalı derseniz kesinlikle haklısınız. Hatta bu kadar uzun süre boyunca Rolex'in kalite hissi bu kadar düşük kilit bilezik kullanması da asla affedilecek bir kusur değil.

    Arkadaşların yeni GMT ve Submariner önermesi mantıklıydı ama belirttiğiniz bütçenizi oldukça aştığı için o konuya hiç girmemiştim. Beklemeye karar verdiyseniz kesinlikle iyi bir iş yapacağınızı söyleyebilirim.

    Saatin oranları meselesi ise bence en önemli ve doğru nokta. Ben de büyük saat seviyorum, 3 yıl önce bana 40 mm'lik bir Rolex alacaksın deseler çok gülerdim ama şimdi anladım ki saatin oranları büyüklükten çok ama çok daha önemli. Rolex sevilir sevilmez ayrı mesele, Rolex'in oranları kötü saati gerçekten çok az. Oranları iyi bir saatten sıkılmak da zor olduğu için bence saptamalar gayet yerinde ve kesinlikle doğru yoldasınız.

    Bu arada biraz kafa karıştırayım: PAM 111 düşünür müsünüz yoksa Rolex'te kararlı mısınız?



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Polemik -- 3 Nisan 2012; 16:17:58 >




  • @ Polemik;

    sende biliyorsun ki bu noktadan sonra, saatler bizim için araç değil. dolayısıyla yaptığı iş için değil verdiği haz için takıyoruz. rolexin bilezik ve kilit kalitesi işini yıllarca sorunsuz yapıyordur muhakkak, zaten aksi olsa rolex rolex olmazdı. Ama benim için kalite hissi ve konfor önemli. mesela orta baklaların içinin boş olması beni çok rahatsız etti. belki çoğu kişi için daha hafif ve konforludur. ama solid bilezik bana her zaman daha cazip geliyor. en azından kalite ve sağlamlık hissi veriyor. .

    orantı konusunda kesinlikle haklısın.
    mesela, 44mm üzeri saat takacağım aklımın ucundan geçmezken, 48mm çaplı kurmalı alpinayı severek uzun zaman taktım. 48 mm olmasına rağmen, kalınlığı, kadran ögeleri, kasa formu, lug yapısıyla çok iyi orantılanmış bir saat. gerçi o saatide bir satışa koyup bir kaldırıyorum, ne yapacağımı bilemedim o da ayrı mevzu. 42mm PO çok şık ve konforlu bir saatken, 45'lik versiyon için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. çap büyüyünce saatin orantısı bozulmuş. bezel kalınlığı hemen hemen aynı tutulunca, 3mm'lik artış doğrudan kadrana yansımış ve saatin bana göre büyüsü kaçmış. Gerçi 45'lik kasa daha çok tutuyor ama ben tutmadım.

    Dediğim gibi her iki saatide geri gönderdim. ama bekleme kısmına geçemedim malesef. Aklımda olan saatlerden birini buldum ve bugün o saati aldım. hayırlısıyla yarın gelecek. Aklımı karıştırmak için geç kaldın




  • Artık ne desek boş, sabırsızlıkla yeni saati bekliyoruz. Şimdiden hayırlı olsun.

    Bir Panerai mi geliyor?
  • teşekkürler, gelince fotoğraf eklerim,

    PAM 111 desem
  • Kalbim temiz mi ne?

    Çok güzel bir saat, güle güle kullanın.
  • polish,

    Submariner'den sana bahsetmeme konusuna gelince, senin Rolex alma niyetini bilmediğim gibi, kimseyede sana şunu satayım demek yada forumlarda ilan vermek gibi bir adetimin olmayışından kaynaklanan bir durum.(ilan verenleri eleştirdiğim yada yadırgadığım anlaşılmasın lütfen)

    Fakat o fiyatlara Sub yada GMT almayı düşünürsen her zaman için elimden geldiğince yardımcı olmaya çalışırım, yani kaçırdığın bir şey yok.

    Panerai konusuna gelince,

    Şimdi aynı şeyi tekrar söyleme lütfen. (haberim olsaydı lafını) bende satılık 111 var, bahse girerim ki, senin kaç paraya aldığını bilmememe rağmen senin aldığından daha ucuz fiyata vereceğimide buradaki arkadaşların bir kısmı biliyor.Üstelik geçen yıl yeni olarak aldım ve toplasan 10 gün takmamamışımdır.
    Sen hiç bahsetmiyorsun ki, bana böyle böyle bir şey lazım diye. Hiç bir kız babasıda durup dururken kimseye gelin benim kızı isteyin demez herhalde.

    Yalnız Panerai almakla hiçte iyi yapmamışsın, bundan sonra işin çok zor, Pam hastalığı bulaştımı bir tane kesmez, en kısa zamanda ikincisini alana kadar rahat edemezsin.

    Neyse, şaka bir yana, hayırlı uğurlu olsun, iyi günlerde kullan. Ne olursa, olsun güzel bir saat almışsın ve kullandıkça daha çok seveceğin konusunda seni temin ederim. Madem bu kadar iyide sen niçin satıyorsun? diye sorarsan, bende bir tane daha olduğundan dolayı, turşusu kuramayacağımdan dolayı birisini satayım diye düşünüyordum.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi er-tay -- 4 Nisan 2012; 2:17:08 >




  • er-tay doğru diyorsun ama, 111'i çok seviyorsun diye biliyordum (başka bir konuda evlatlarım gibi demişsin :) ) ,
    şimdi durduk yere saatini bana sat demek de olmazdı :). Ama geç değil hala, kızına yine talip olabilirim. Aldığım kişiye ödeme yapmadım ve denemek için 1 hatfa süre istedim, cayma hakkım var. :) sana PM ile mail adresimi veriyorum. detayları oradan sorarım
  • Burada sohbet koyulaşmış. Ne güzel bu sayede ortaya güzel deneyimlerle ilgili bilgiler ve paylaşımlar çıkıyor.

    Hocam, döndün dolaştın yine ilk göz ağrılarından birine döndün. Yanlış anlama bu konuda da daha önce de ifade ettiğim hususları belirtmek isterim. Panerai gibi bir markanın çoğu modellerinde eta modifiyeli mekanizmalar kullanması bence bu seviyeye gelmiş bir marka için itici bir etken. Bu nedenle ben eta6497/2 modifiyesi olan OP XI mekanizması kullanan bu modeli düşünmezdim. Onun yerine kendi mekanizmasını kullanan daha önceki 2 Rolex'ten birini seçerdim.

    Bunların dışında almak istediğin ya da aldığın 111'in kasa yapısı, tasarımı, çapı çok orantılı ve güzel görünüyor o da ayrı.

    Panerai alınmaz mı? Elbetteki alınır. Ben imkanım olsaydı bu konuda tutucu olup, kendi mekanizmasını kullanan ve çok yakıştığını düşündüğüm power reserve göstergesi olan bir model seçerdim. Bu model de, benim için yıllardır değişmeyen pam321.


    Bu noktada Ertay'ın PAM'e bir kere bulaşırsan başka bir tane almak istersin tezine anti tez getireceğim. Şahsen ben yıllardır kafamda değişmeyen pam321'i alsam nokta atışı yaparak keyifle takacağımı ve başka modele yönelmeyeceğimi düşünüyorum. Maalesef ki denemesi bedava değil

    Kaldı ki sevgili Ertay'ın da başka Panerai almak yerine elindekilerden birini satıyor olması da tezimi doğrular gibi. Bu arada pam111'i verdikten sonra elinde hangi model kalacak çok merak ettim dostum?

    Polemik sen de bu işte o kadar ustalaştın ki Maşallah diyelim. Umarım bu Forum seni kaybetmez...



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi burbank -- 11 Mart 2016; 13:59:25 >




  • @burbank

    Panerai'yi biraz yakından incelersen power reserve ve tarihin aslında markaya ne kadar yabancı detaylar olduğunu ve bunların bir Panerai'de asla bulunmaması gerektiğini göreceksin.

    Bence Panerai alınacaksa mutlaka kurmalı makine ve akrep yelkovan (opsiyonel olarak ise küçük saniye) olmlı, geriye kalanı Panerai'yi bozuyor.

    Bence şu anda güncel koleksiyonda Panerai'yi en iyi ifade eden ve benim de en çok hoşuma giden model 372. Ardından da 372'nin küçük saniyeli modeli 422 gelir. Bunlar elbette benim şahsi düşüncelerim.

    Bu arada 1950 kasa sevmeyenler için ise 000 ve 005 (sosis indeks) ile 111 ve 112 (sandviç kadran) yine Panerai adına bence çok doğru seçimler olacaktır. (Bu modellerle aynı konseptte pek çok limitli üretim modelleri de bu kategoriye sokmak lazım.)

    Son dönemdeki Luminor modelleri arasında çok sayıda akrep yelkovan küçük saniye sandviç kadran kombinasyonuna sahip Panerai var. Özellikle 127 bence çok güzel bir modeldir ama fiyatları el yakıyor gerçekten.

    Radiomir'de ise seçenekler daha kısıtlı. Güncel koleksiyon 8 Days kurmalı makinede hep GMT ve PR ile kombine ediliyor. Sadece bir tane titanyum kasalı harika kahve kadranlı bir 8 Days Radiomir (346) var, onda da tarih var ve büyüteçli. Bence tarihi ve elbette büyüteç atılırsa efsane bir model olur ama yapmıyorlar. Eskiden 346'nın muadili PAM 190 vardı, 45 mm çaplı, 8 gün güç rezervli JLC makineli ve tarihsiz, harika bir saatti ama şu anda 190'ın dengi bir Panerai üretilmiyor.

    Bir de elbette 339 var ama o da limitli üretim ve fiyatı oldukça yüksek. Bir de şahsen ben spor saatte çelikten şaşmam.

    Bu sebeplerle, 321 kesinlikle kötü bir tercih olmaz, ama Panerai adına bence çok ama çok yanlış bir tercih olur. Ben de 320'yi beğeniyordum ancak markayı yakından takip ettikçe otomatik ve kalabalık kadranlı bir Panerai'nin doğru seçim olmayacağını fark ettim. Yabancı forumlarda 422'nin güç rezervli modeli 423 oldukça gereksiz bir saat olarak nitelendiriliyor şu anda.

    http://www.panerai.com/s_page.xpd?id_lingua=2&id_sezione=16&id_prodotto=11124&id_categoria=11119

    Ben inhouse makine meselesine artık daha farklı bakıyorum.

    Burada tartıştığımız ve alabildiğimiz saatlerin hepsi de günlük kullanılacak saatler. Bildiğim kadarıyla aramızda minute repeater ya da tourbillon kullanan kimse yok. Çok komplike özellikler arz eden, günlük kullanılamayacak kadar hassas olan saatlerden beklentilerim farklı, günlük kullanacağım saatten beklentilerim farklı olur. Çok komplike bir saatten dayanıklılık beklemek çok mantıklı değildir, hatta kimi zaman hassasiyet beklemek dahi doğru olmayabilir ancak günlük kullanılacak saatten ise mekanik saatin sınırları çerçevesinde hassasiyet ve dayanıklılık beklemek hakkımız.

    Bu noktada Unitas bence fiyatına oranla gayet makul bir performans sunuyor. Unitas yıllardır kullanılan ve hassasiyeti ve dayanıklılığı ile kendini kanıtlamış bir kalibre. Ayrıca bazılarının dediği gibi "Panerai Unitas'ı alıyor saate takıyor al sana Luminot fiyat 3.500 Euro hiç değer mi abijim?" gibi bir durum da söz konusu değil. Panerai COSC'suz makine kullanmıyor. Panerai'nin dekoru kendine özel. Ayrıca makinede kendilerine özel pek çok modifiye de yapıyorlar. Sonuçta ortaya çıkan makinenin sadece adı Unitas oluyor, Stowa'da, Steinhart'ta, Victorinox'ta, Omega'da kullanılan Unitas ile alakası bile olmuyor makinenin.

    Diğer yandan şöyle bir sorun da var: Piyasaya yeni çıkan her inhouse kalibre mükemmel çalışmıyor, kimi inhouse kalibreler piyasaya çıktıktan sonra bir süre boyunca sorunlarla mücadele ediyor, sürekli servisin yolunu tutuyor. Bu nedenle kalibre çok önemli özellikler arz etmedikçe inhouse mı ETA mı sorusuna daha dikkatli cevap vermek gerekir. Devrim diye piyasaya çıkan Omega Cal. 2500 uzun süre sorunlarla boğuştu ve ardından 10 yıl bile piyasada kalmadan üretimine son verildi.

    Bu arada er-tay'ın Panerai'nin hastalık olduğunu ifade ettiği cümle kesinlikle doğru. Panerai kullanan adam asla rahat duramaz, duruma göre takas ya da değil ikinciyi koleksiyonuna katar. Paneristi olmak böyle bir şey.




  • Polemik

    Uzun açıklamalar için teşekkür ederim.

    Ancak, bazı noktalarda farklı düşünüyoruz. Şöyle ki;

    1. Bir Panerai modelini beğenip kullanmak için mutlaka Paneristi olmak gerekmiyor. Bu durumda Panerai hastası yani Paneristi olmadan da benim gibi belirli bir modeli beğenmek (Pam321) ve başka modellere sapmadan kullanmak mümkün Bu kapsamda umarım Polish de Paneristi olmaz.

    2. Inhouse mekanizma üretme aşamasında özellikle ilk aşamalarda hatalar, üretilen mekanizmalarda sıkıntılar olması normal. Rolex'de zamanında Kronograf mekanizmada afallayınca Zenith'den mekanizma aldı. Ama sonradan kendi kronograf mekanizmalarını da üretti ve yeni Daytona modellerinde başarılı da oldu. Omega'da 2500'da sıkıntılar yaşamış olabilir, ama bu belki de ileride daha geniş yelpazede üreteceği kaliteli inhouse mekanizmalarının habercisidir.

    Zaten bu süreçleri geçtikten sonra belirli bir tecrübe ve olgunluğa ulaşan markalar bu nedenle günümüzde en iyi saat markaları olarak anılıyor. Çünkü o zorluklara katlanıp, mekanizmasından dizaynına, kasasından kordonuna kadar kendi damgalarını vuruyorlar. Bu da bence özellikle saygıyı hakeden bir durum. Nitekim senin de Rolex'in bu konuda iyice hassaslaşıp çelik ve altını ham olarak alıp kendisi işleyerek saatlerinde kullanıyor dediğini hatırlıyorum.

    Yanlış anlaşılmasın, eta, miyota vb. ham mekanizma alıp modifiye derek veya direk kullanarak model üreten markalara itirazım yok. Mesela Oris'de saatlerinde eta mekanizmaları alıp modifiye ederek kendi mekanizma kodunu veriyor veya Sinn çoğu modelinde eta mekanizmaları top grade olarak kullanıyor. Ama fiyatları da o oranda makul seviyede.

    Benim takıldığım nokta, belirli seviyelerin üstündeki fiyatlara modeller üreten markalarla. Ben o kadar para vereceksem, o markanın modelinin her aşamasına kendi damgasını vurmasını beklerim. Bu nedenle Panerai saat alacaksam, inhouse mekanizma kullandığı bir modelini almak isterim. Bence bunda yanlış bir nokta yok. Tercih meselesi.

    COSC olayı ise ayrı mesele. Bugün pek çok marka model, kendi test kriterleri COSC'tan bile katı olduğu için COSC'tan sertifika alma ihtiyacı hissetmiyor. Bu durum onların mekanizmalarını daha kalitesiz yapmıyor. Sonuçta COSC'a münferiden gönderilen bir saat için sertifika almak 20-30 USD'lık bir olay. 10.000 Euro seviyelerinde modelleri bulunan bir marka için saatlerine COSC almak büyük bir olay olmasa gerek.
    Ama aynı markanın kendi üretim teknolojisini geliştirerek, kendi tesislerinde taşına (jewel) kadar kendi mekanizmasını üretmesi önemli bir olay. Benim bakış açım da böyle.

    Bu kapsamda sana ufak bir soru sormak isterim. Rolex modifiyeli eta mekanizmalı yeni bir Milgauss modeli çıkarsaydı (Hadi COSC'unu da alsın ), mevcut inhouse mekanizmalıyı da korusaydı ve fiyatları da benzer olsaydı, hangisini alırdın




  • Rica ederim.

    Paneristi olmak için elbette Panerai sahibi olmaya gerek yok ancak markayı kullanmadan insanın bazı hususları anlaması oldukça zor. Nereden biliyorsun dersen, bizzat yaşadım. Rolex sahibi olmadan önce de markayı tanıyordum ancak kullanıcı deneyimi daha farklı.

    Örneğin ben özellikle çelik Rolex modelleri ile ilgilendiğim için çelik altın, altın ve platin Rolex'ler hakkında pek yazmam, çünkü bu modellerin de çelik modellerden bazı farkları oluyor ve bu farklar kullanımla anlaşılıyor.

    İnhouse makine meselesi: Öncelikle Rolex 2000 yılına kadar kronograf kalibrelerini Valjoux ve Zenith'ten tedarik etti. 2000 yılında ise kendi makinesi 4130'u çıkardı ve tüm saatlerinde inhouse makineye geçiş yaptı, kronograf kalibrede afallama gibi bir durumu bildiğim kadarıyla olmadı. Eski kurmalı Valjoux kalibrelerin detaylarını bilmesem de Zenith kalibreleri oldukça ciddi modifikasyonlardan geçirerek kullandı.

    Neyse, konu bu değil. Kendini sorunlu kalibreye sahip bir Planet Ocean sahibi yerine koy. 4.630 CHF'lik saatin kolundayken duruyor. Servise gidiyor, ortalama 2-3 ay kalıyor, tamir ettik diye veriyorlar, daha 24 saat geçmeden saatin tekrar duruyor. Ne düşünürsün? Şu andaki kadar yapıcı olabilir misin? Açıkçası ben olamam.

    Gelelim Panerai'nin inhouse ve Unitas kalibrelerine: Unitas kalibreli 112 4.500 Euro iken inhouse kalibreli denk model 372'nin fiyatı 7.300 Euro. (Bu iki modeli birbirlerine yakın oldukları için seçtim.)

    Zaten benim inhouse makineye karşı bir tavrım yok, sanırım kendimi iyi ifade edemedim. Bence de belli bir fiyatın üzerindeki markalar kendi makinelerini kullanmalı ancak ben saat tercihimi yaparken bunu mutlak bir kural olarak uygulamam, daima istisnaları vardır benim için. Dünyanın en önemli spor saatlerinden biri olan AP Royal Oak Chronograph dahi kısa süre öncesine kadar kendi üretimi olmayan Frederic Piguet 1185 kullanıyordu. (Gerçi Frederic Piguet ile AP kurucuları arasında bildiğim kadarıyla akrabalık dahi var, bir noktada FP AP'nin inhuose makinesi bile denebilir ama teknik olarak inhouse değil.)

    Gelelim son soruya: Rolex bu konuda istisna. Bu konuyu daha önce er-tay açıklamıştı.

    Rolex yılda 700.000'den fazla saat üretiyor. Üretim adeti düşük olan Cellini ihmal edilirse, Basel 2012'ye kadar Rolex'in 2 temel makinesi vardı, bunlar:

    Cal. 3135'un temel olduğu aile. (Air King, Datejust, Day-Date, Submariner, Explorer 1 ve 2, Milgaussgibi modeller)

    Cal. 4130'un temel olduğu aile. (Daytona'da 4130 kullanılıyor, Yachtmaster 2'de ise bildiğim kadarıyla Cal. 4130'dan geliştirilen Cal. 4160 kullanılıyor.)

    Cal. 3135 1986 yılında piyasaya sürüldü ve o tarihten beri milyonlarca üretilmiştir. 26 yıldır milyonlarca saatte kullanılan 3135 ve türevleri öyle ya da böyle saat dünyasında kendine önemli bir yer edindi diye düşünüyorum. Sağlamlığını ve hassasiyetini yıllar önce kanıtlamış çok önemli bir makineden bahsediyoruz. Bu yüzden 3135 ve benzeri makineler (Frederic Piguet Cal. 1185, AP Cal. 2120, Rolex Cal. 4130 gibi) benim için daima tercih sebebidir ancak henüz rüştünü ispatlamamış bir makine taşıyan saate ciddi meblağ ödeme konusunda kesinlikle tereddüt yaşarım. Elbette farklı düşünceler söz konusu olabilir, ama bu konuyu özellikle hayırlısıyla çok beğendiğin üst düzey bir saati alma arefesine girdiğin zaman tekrar konuşmak isterim çünkü bazı fikirlerinin değişme olasılığının olduğununa inanıyorum.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Polemik -- 13 Haziran 2012; 1:31:57 >




  • burbank dostum,

    Bir Panerai modelini alıp kullanmak için elbette bir Paneristi olmak gerekmiyor. Bir Rolex modelinide alıp kullanmak için bir Rolex fanatiği olmak gerekmediği gibi. Fakat sadece tek bir Rolex almayı düşünen ve Cellini'de karar kılan bir Rolexsever'in Rolex hayranlığı gibi bir şey oluyor. Yoksa elbette ki herkesin zevki aynı olamaz.

    Cosc'u iplemeyen fakat kendi içinde daha sıkı denetimleri olan firmalara gelince, bana göre Cosc bir nevi bu işin finalidir. Bildiğim kadarı ile, bir otomobil üreticisinin EuNcap test sertifikası almak, hiç bir havayolu şirketinin SkyTrax sertifikası almak gibi zorunlulukları yok. (bu örnekler uzar gider).

    SkyTrax'ta ne imiş? ben en iyi hizmeti veren havayolu firmasıyım, EuNcap kim oluyor? benim kendi firmamın içinde yaptığım testler yeterli, ve en güvenlikli otomobili üretiyorum demek gibi bir şey olsa gerek.

    Eta mekanizmalı Rolex alırmısın demişsin Polemik'e, haklısın bende almam. Fakat, Rolex mekanizmalı bir Longines, Omega, Tissot, Seiko, Casio vs. başka saatte almam.

    Yani tek başına Rolex mekanizmasınında bir kıymeti harbiyesi yok benim nazarımda. Saatler ve mekanizmaları bütünlük arzeden konulardır ve sadece mekanizmada iş bitse idi Zenith bu durumlara düşmezdi.
    Hiç bir Paneristi'nin mekanizma öncelikli alım yapacağına ihtimal vermiyorum. Panerai kendi özgün tasarımı ve modelleri ile kurtlar sofrasında çok kısa sayılabilecek bir zamanda kendine yer edinmiş bir firmadır. Bir çok markanın modellerinde bir başka markanın modelini çağrıştıran yönler vardır, fakat Bir Panerai başka bir firmanın saatine benzemez. Aslında şu markanın şu saatine benziyor, baz olarak şu saati çağrıştıyor, diyebileceğin bir Panerai modeli söyleyebilirmisin?

    Senin de mesajının bir kısmında belirttiğin gibi tamamen tercih meselesi elbette. Bizim bahsettiğimiz firmaların hit modelleri konusu sadece, tabii ki herkesin gönlünde yatan aslan farklıdır ve böyle olmasıda gayet normaldir. Panerai'da ilk maksat sadeliktir, nasılki dakika indexli Panerai bile yok denecek kadar az iken, diğer göstergelerin olması bir çok kişi tarafından hoş karşılanan bir durum değil. Mesela en tutulmayan ve ikinci elde alıcısı yok denecek kadar az olan Panerai'ler kronograf olan modellerdir, yani "ne kadar az teferruat o kadar çok mutluluk"



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi er-tay -- 5 Nisan 2012; 3:28:36 >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: er-tay

    burbank dostum,

    Eta mekanizmalı Rolex alırmısın demişsin Polemik'e, haklısın bende almam. Fakat, Rolex mekanizmalı bir Longines, Omega, Tissot, Seiko, Casio vs. başka saatte almam.

    Yani tek başına Rolex mekanizmasınında bir kıymeti harbiyesi yok benim nazarımda. Saatler ve mekanizmaları bütünlük arzeden konulardır ve sadece mekanizmada iş bitse idi Zenith bu durumlara düşmezdi.
    Hiç bir Paneristi'nin mekanizma öncelikli alım yapacağına ihtimal vermiyorum.


    Tamam dostum,

    Benzer şeylerden söz ediyoruz aslında. Ben de bu seviyelerdeki saat markalarında markanın A'dan Z'ye kendi damgasını vurmasını beklediğimi söyledim zaten. Bu kapsamda Panerai alacaksam onun da herşeyiyle kendi üretimi olan modelini almak isterim. Elbetteki bunun içine tasarım (kendi belirgin modellerini ve yüzünü oluşturması) kasa, kordon vb. unsurlar da girer.

    Ama mekanizma da girer. Sadece mekanizma girer anlamında söylemiyorum. Panerai örneğinde eksik olan kısım kendi mekanizması olduğu için söyledim. Tabii bu Polish'in seçtiği modelle ilgili durum zaten. Yoksa benim sevdiğim model olan 321 zaten kendi mekanizmasını kullanıyor.

    COSC konusunu ise, o seviyedeki bir marka için büyütülmemesi gereken bir durum olduğu için dile getirdim. Yani o fiyat seviyelerinde modeller satan bir marka saatlerine bir zahmet COSC alsın veya COSC seviyesinde performans göstersin zaten. Bugün Orient'in orta sınıf saatlerinde kullandığı yeni nesil 46N, 46K vb. mekanizmaları bile çok düşük sapma oranlarına sahipler. Bendeki power reservli Orient Racing modeli günde değil haftada + 3-4 sn sapma yapıyor.

    Bugün BMW, Mercedes gibi markalar Euro NCap'tan 5 yıldız almalarını reklam kampanyalarının en önemli argümanları haline getirmiyorlar. Zaten bu arabaları alanlar bu standartların tartışmasız olması gerektiğini biliyorlar çünkü. Renault ta hemen her modeli için Euro NCap'tan 5 yıldız alıyor nitekim. Ama o markalar bunun ötesinde sundukları ilave teknik, donanım, iç malzeme kalitesi, dış saç kalınlığı ve dayanıklılığı, lüks seçenekleri ve tabii ki üstün motor seçenekleriyle ön plana çıkıyorlar.

    Panerai'nin Kronograf modellerini ben de biraz fazla kalabalık ve çizgisinden uzak buluyorum. Ama power reserve göstergesini, kadran dizaynına uygun tasarımının da getirdiği güzellikten dolayı Panerai'ye çok yakıştırıyorum. Ama 321'dek gibi olanını. Yoksa şu bir hat üzerinde giden dişi andıran tasarımlı olanları değil

    Ben de bu kapsamda sevdiğim özellikleri bir araya getirerek hoşuma giden modeli belirledim.

    Ama Rolex'de olduğu gibi Panerai'de de belirli modellerin çizgileri dışına çıkılmasından hoşlanmayan tutucu bir grup olması normal. Bildiğim kadarıyla Rolex severler de Milgauss modelini pek sevmezler. Olabilir, bunlar biraz da zevk meselesi, tabii biraz markanın belirli modellerle ön plana çıkarak yıllarca o çizgiden sapmayarak belirli bir yüz oluşturması ile ilgili. Bu da aslında güzel bir şey. Bir saate uzaktan bile bakınca bu Rolex dir veya Panerai dir diyobiliyorsan o marka belirgin bir yüz ve tanınırlık oluşturmuş demektir.

    İşte bu kapsamda ben de Polish'e, herşeyiyle kendi üretimi olan Rolex modelleri dururken, Eta modifiyeli mekanizma kullanan benzer fiyat seviyesindeki Panerai 111'i tercih etmem demek istedim.

    Sanırım anlaşıldım.

    Not 1: Bu arada Zenith'e dokundurmaları da farketmedim sanmayın. Zenith'ime dokunmayın. Zenith candır. Herşeyden önce bugün Daytona ününü Zenith'e borçludur

    Not 2: Bu arada önceki mesajdaki sorum hala geçerli.. 111'i verdikten sonra elinde hangi model tek olarak kalacak?



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi burbank -- 5 Nisan 2012; 9:34:33 >




  • Burbank,

    Şimdi yolculuk için hazırlık yapıyorum, o yüzden fazla vaktim yok. Devamını yarın yada ertesi gün yazarım, şimdilik sadece kısmi bir cevap vereyim, "yaa ben demedimmi bak, kendine inhouse mekanizmalıyı bırakmışsın" dedirtmem sana. o yüzden bende kalacak olanda unitas mekanizmalı.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi er-tay -- 6 Nisan 2012; 2:10:34 >
  • Aşkolsun dostum, öyle bir niyetim yoktu, sadece merak ettim...
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Polemik



    Örneğin ben özellikle çelik Rolex modelleri ile ilgilendiğim için çelik altın, altın ve platin Rolex'ler hakkında pek yazmam, çünkü bu modellerin de çelik modellerden bazı farkları oluyor ve bu farklar kullanımla anlaşılıyor.

    .


    Sayin Polemik bu cümleyi açabilirmisiniz? Bende bildiğiniz gibi çelik/altın daytona olduğu için merak ettim.
  • 
Sayfa: önceki 123
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.