şiir seven kalbi sevgi dolu herkese merhaba!! öncelikle şunu söyleyeyim bu sayfaya her görüşten şairin şiirini koyup paylaşabiliriz!! her konuda!!
lütfen ricam !! sadece şiir konuşsun yorum yapmak yok!!
şiir ve altına şairi yazın o kadar!!
bırakın dostlar siz değil şiirleriniz konuşsun!!
sevgilerimle!!
SEVİYORUM SENİ
Seviyorum seni ekmeği tuza banıp yer gibi Geceleyin ateşler içinde uyanarak ağzımı dayayıp musluğa su içer gibi Ağır posta paketini neyin nesi belirsiz telaşlı, sevinçli, kuşkulu açar gibi Seviyorum seni denizi ilk defa uçakla geçer gibi İstanbul'da yumuşacık kararırken ortalık içimde kımıldayan birşeyler gibi Seviyorum seni Yaşıyoruz çok şükür der gibi.
NAZIM HİKMET
ANNECİĞİM
Ak saçlı başını alıp eline, Kara hülyalara dal anneciğim! O titrek kalbini bahtın yeline, Bir ince tüy gibi sal anneciğim!
Sanma bir gün geçer bu karanlıklar, Gecenin ardında yine gece var; Çocuklar hıçkırır, anneler ağlar, Yaşlı gözlerinle kal anneciğim!
Gözlerinde aksi bir derin hiçin, Kanadın yayılmış, çırpınmak için; Bu kış yolculuk var, diyorsa için, Beni de beraber al anneciğim!...
NECİP FAZIL KISAKÜREK
KENT
Başka diyarlara, başka denizlere giderim, dedin. Bundan daha iyi bir kent vardır bir yerde nasıl olsa. Sanki bir hükümle yazgılanmış her çabam; ve yüreğim sanki bir ceset gibi gömülmüş oraya. Daha ne kadar çürüyüp yıkılacak böyle aklım? Nereye çevirsem gözlerimi, nereye baksam burada gördüğüm kara yıkıntılarıdır hayatımın yalnızca yıllar yılı yıktığım ve heder ettiğim hayatımın.
Yeni ülkeler bulamayacaksın, bulamayacaksın yeni denizler. Hep peşinde, izleyecek durmadan seni kent. Dolaşacaksın aynı sokaklarda. Ve aynı mahallede yaşlanacaksın ve burada bu aynı evde ağaracak aklaşacak saçların. Hep aynı kente varacaksın. Bir başka kent bekleme sakın, ne bir gemi var, ne de bir yol sana. Nasıl heder ettiysen hayatını bu köşecikte, Yıktın onu, işte yok ettin onu tüm yeryüzünde.
Konstantinos Kavafis
KAYIP ÇOCUK
Birden işitilmez olsun ayak seslerim; Gölgem bir başka sokağa sapıversin; Unutayım bir anda her şeyi, Nerde oturduğumu, Bir tuhaf adem olduğumu Can adında. Aklım arayadursun başka kapılarda kısmetimi, Ben, bilmediğim sokaklarda bir başıma; Gönlüm öylesine geniş, öyle ferah, İlk defa görmüş gibi dünyayı, Bir şaşkınlık içinde, yeniden doğmuş gibi; Hatırlamam artık değil mi, dostlar, Hatırlamam artık garipliğimi?
CAN YÜCEL
Ne iyi olurdu
Ne iyi olurdu karım olsan ışık oyunlarını seyrederdim gün batarken yüzünde durmadan ismini tekrar ederdim hepsinin başında seni seviyorum derdim seninle evlenmekle ne iyi ettiğimi düşünür uyuyamazdım geceleri mutluluktan her sabah işe ayrılık acısıyla giderdim Ne iyi olurdu karım olsan Heyecanlanırdım akşam seni göreceğimi her düşündüğümde iple çekerdim o ânı zor sabrederdim
Ne iyi olurdu karım olsan şiirlerimi davetiye niyetine dağıtırdım bulutlarla yazdırırdım gökyüzüne seni ne çok sevdiğimi herkese senden bahseder seni anlatırdım tekrar tekrar usanmadan kuşlar getirirdi yüzüklerimizi nikahımızı melekler kıyardı Ne iyi olurdu karım olsan ertesi akşama kadar evet evet derdim yıldızları önümüze katar beraber evimize giderdik
Dünyanın tüm çiçeklerini bahçemize dikerdim güneşe merdiven dayar sana oradan demet demet ışık çekerdim resmini göz kapaklarıma çizer yumar yumar gözlerimi sana bakardım ismini dudaklarıma yazar öper öper seni seni okurdum Ne iyi olurdu karım olsan bir saniye göremesem seni ikinci saniyeyi hasretle beklerdim
Evimizin her taşına senin kokun sinerdi bacasından sarı dumanlar tüterdi saçlarının sarılığında dumanlar teninin beyazlığında olurdu duvarlar Her göz göze gelişimizde saatimiz parçalanır takvimimiz yırtılırdı evimiz yeraltına çekilir telefon kabloları kopardı ve ben senin tüm varlığınla karşımda olduğunu görünce bir daha bir daha çıldırırdım Ne iyi olurdu karım olsan rüyalara dönmemek için bu gerçekten kirpiklerimi saçlarıma yapıştırırdım
Şiirlerim güftesi olurdu evliliğimizin aşkımız bestesi hergün biraz daha mahçup olurdum Rabb'imin karşısında bana hak etmediğim bir mutluluk verdiği için ağlarsam bazan için için o da seni kaybetme korkusundan olurdu ne iyi olurdu karım olsan ne iyi olurdu . (bu formdan almıştım, bu şiiri zannedersem kibarfeyzo nickli arkadaş paylaşmıştı bizlerle yazar bilinmiyor)
BAŞKA TÜRLÜ BİR ŞEY
başka türlü bir şey benim istediğim ne ağaca benzer, ne de buluta burası gibi değil gideceğim memleket denizi ayrı deniz, havası ayrı hava..
bir başka yolculuk dalından düşmek yere yaşadığından uzun
bir tatlı yolculuk dalından inmek yere ağacın yüksekliğince dalın yüksekliğince rüzgarda ve bir yeni ömür vardığın çimen yeşilliğince
nerde gördüklerim nerde o beklediğim rengi başka tadı başka..
YERİN SENİ ÇEKTİĞİ KADAR AĞIRSIN KANATLARIN ÇIRPINDIĞI KADAR HAFİF... KALBİNİN ATTIĞI KADAR CANLISIN GÖZLERİNİN UZAĞI GÖRDÜĞÜ KADAR GENÇ... SEVDİKLERİN KADAR İYİSİN NEFRET ETTİKLERİN KADAR KÖTÜ... NE RENK OLURSA OLSUN KAŞIN GÖZÜN KARSINDAKİNİN GÖRDÜĞÜDÜR RENGİN... YAŞADIKLARINI KAR SAYMA: YASADIĞIN KADAR YAKINSIN SONUNA,NE KADAR YAŞARSAN YASA, SEVDİĞİN KADARDIR ÖMRÜN.. GÜLEBİLDİĞİN KADAR MUTLUSUN,ÜZÜLME,BİL Kİ AĞLADIĞIN KADAR GÜLECEKSİN.. SAKIN BİTTİ SANMA HERŞEYİ,SEVDİĞİN KADAR SEVİLECEKSİN.. GÜNEŞİN DOĞUŞUNDADIR DOĞANIN SANA VERDİĞİ DEĞER VE KARŞINDAKİNE DEĞER VERDİĞİN KADAR İNSANSIN. AY IŞIĞINDADIR SEVGILIYE DUYULAN HASRET VE SEVGILIYE HASRET KALDIĞIN KADAR ONA YAKINSIN... UNUTMA YAĞMURUN YAĞDIGI KADAR ISLAKSIN GÜNEŞİN SENİ ISITTIĞI KADAR SICAK.. KENDİNİ YALNIZ HİSSETTİĞİN KADAR YALNIZSIN VE GÜÇLÜ HİSSETTİĞİN KADAR GÜÇLÜ.. KENDİNİ GÜZEL HİSSETTİĞİN KADAR GÜZELSİN.. İŞTE BUDUR HAYAT.. İŞTE BUDUR YASAMAK,BUNU HATIRLADIGIN KADAR YASARSIN BUNU UNUTTUĞUNDA ALDIĞIN HER NEFES KADAR ÜŞÜRSÜN.. VE KARŞINDAKİNİ UNUTTUĞUN KADAR ÇABUK UNUTULURSUN..
ÇİÇEK SULANDIĞI KADAR GÜZELDİR.. KUŞLAR ÖTEBİLDİGİ KADAR SEVİMLİ.. BEBEK AĞLADIĞI KADAR BEBEKTİR..VE HERŞEYİ ÖGRENDİĞİN KADAR BİLİRSİN,BUNU DA ÖĞREN
SEVDiĞİN KADAR SEVİLİRSİN...
CAN YÜCEL
quote:
Orjinalden alıntı: BESTE
SEVDİĞİN KADAR SEVİLİRSİN
SEVDİĞİN KADAR SEVİLİRSİN
YERİN SENİ ÇEKTİĞİ KADAR AĞIRSIN KANATLARIN ÇIRPINDIĞI KADAR HAFİF... KALBİNİN ATTIĞI KADAR CANLISIN GÖZLERİNİN UZAĞI GÖRDÜĞÜ KADAR GENÇ... SEVDİKLERİN KADAR İYİSİN NEFRET ETTİKLERİN KADAR KÖTÜ... NE RENK OLURSA OLSUN KAŞIN GÖZÜN KARSINDAKİNİN GÖRDÜĞÜDÜR RENGİN... YAŞADIKLARINI KAR SAYMA: YASADIĞIN KADAR YAKINSIN SONUNA,NE KADAR YAŞARSAN YASA, SEVDİĞİN KADARDIR ÖMRÜN.. GÜLEBİLDİĞİN KADAR MUTLUSUN,ÜZÜLME,BİL Kİ AĞLADIĞIN KADAR GÜLECEKSİN.. SAKIN BİTTİ SANMA HERŞEYİ,SEVDİĞİN KADAR SEVİLECEKSİN.. GÜNEŞİN DOĞUŞUNDADIR DOĞANIN SANA VERDİĞİ DEĞER VE KARŞINDAKİNE DEĞER VERDİĞİN KADAR İNSANSIN. AY IŞIĞINDADIR SEVGILIYE DUYULAN HASRET VE SEVGILIYE HASRET KALDIĞIN KADAR ONA YAKINSIN... UNUTMA YAĞMURUN YAĞDIGI KADAR ISLAKSIN GÜNEŞİN SENİ ISITTIĞI KADAR SICAK.. KENDİNİ YALNIZ HİSSETTİĞİN KADAR YALNIZSIN VE GÜÇLÜ HİSSETTİĞİN KADAR GÜÇLÜ.. KENDİNİ GÜZEL HİSSETTİĞİN KADAR GÜZELSİN.. İŞTE BUDUR HAYAT.. İŞTE BUDUR YASAMAK,BUNU HATIRLADIGIN KADAR YASARSIN BUNU UNUTTUĞUNDA ALDIĞIN HER NEFES KADAR ÜŞÜRSÜN.. VE KARŞINDAKİNİ UNUTTUĞUN KADAR ÇABUK UNUTULURSUN..
ÇİÇEK SULANDIĞI KADAR GÜZELDİR.. KUŞLAR ÖTEBİLDİGİ KADAR SEVİMLİ.. BEBEK AĞLADIĞI KADAR BEBEKTİR..VE HERŞEYİ ÖGRENDİĞİN KADAR BİLİRSİN,BUNU DA ÖĞREN
SEVDiĞİN KADAR SEVİLİRSİN...
CAN YÜCEL
ah be kardeşim,keşke dediğin gibi olsa her şeyama genelde öyle olmuyor.sen istediğin kadar sev öl geber karşındakinin umrunda bile olmuyor.
hayat çok acımasız maalesef
ÖZLEDİM SENİ..
özledim seni... ayrılık yüreğimi uyuşturuyor karıncalandırıyor nicedir. beynimi uyuşturuyor özlemin... çok sık birlikte olmasak bile benimle olduğunu bilmenin bunca zamandır içimi ısıttığını yeni yeni anlıyorum Yokluğun, Hatırladıkça yüreğime saplanan bir sizi olmaktan çıkıp mütemadiyen bir boşluğa Sabahları seni okşayarak başlamaları aksamları her isi bir kenara koyup seninle baş başa konuşmaları özlüyorum; oynaşmalarımızı, yürüyüşlerimizi, sevimli haşarılığını, çocuksu küskünlüğünü... Nasılda serttin başkalarına karşı beni savunurken; ve ne kadar yumuşak bir çift kısık gözle kendini ellerimin okşayışına bırakırken Gitmeni asla istemediğim halde buna mecbur olduğunu görmek ve sana bunları söylemeden ''git artık'' demek ''beni ne kadar çabuk unutursan, o kadar çabuk kavuşacaksın mutluluğa'' demek sana nede zor seni görmemek ve belki yıllar sonra karsılaştığımızda bana bir yabancı gibi bakmanı istemek senden... yeni bir sevdayı yasakladığım kalbime söz geçirmek....
CAN YÜCEL
ÇANAKKALE ŞEHİTLERİNE
Şüheda gövdesi, bir baksana dağlar taşlar... O, rûkü olmasa, dünyada eğilmez başlar, Vurulmuş temiz alnından uzanmış yatıyor; Bir hilâl uğruna ya Rab, ne güneşler batıyor! Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş, asker! Gökten ecdâd inerek öpse o pak alnı değer. Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor Tevhid'i... Bedr'in aslanları ancak, bu kadar şanlı idi... Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın? "Gömelim gel seni tarihe!" desem, sığmazsın. Herc u merc ettiğin edvara ya yetmez o kitab... Seni ancak ebediyyetler eder istiab. "Bu, taşındır" diyerek Kabe'yi diksem başına; Ruhumun vahyini duysam da geçirsem taşına; Sonra gök kubbeyi alsam da, rida namiyle, Kanayan lahdine çeksem bütün ecramiyle; Mor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan; Yedi kandilli Süreyya'yı uzatsam oradan; Sen bu avizenin altında, bürünmüş kanına, Uzanırken gece mehtabı getirsem yanına, Türbedarın gibi ta fecre kadar bekletsem; Gündüzün fecr ile avizeni lebriz etsem; Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana... Yine bir şey yapabildim diyemem hatırana. Sen ki, son ehl-i salibin kırarak savletini, Şarkın en sevgili sultanı Selahaddin'i, Kılıç Arslan gibi iclaline ettin hayran... Sen ki İslam'ı kuşatmış, boğuyorken hüsran, O demir çemberi göğsünde kırıp parçaladın; Sen ki, ruhunla beraber gezer ecramı adın; Sen ki; a'sara gömülsen taşacaksın... Heyhat, Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihat... Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber, Sana ağuşunu açmış duruyor Peygamber.
Mehmet Akif Ersoy
akifim!!! canım benim!!!
GÜLÜMSE
Durmadan kurulup dağılan bu yerde Hiç bir dost arama. Güvenilir bir sığınak, hiç! ..
Bırak acı yüreğinde konaklasın Olmaza çare arama... Kimse sana gülmeden sen acıya gülümse, Yaşamana bak!
ÖMER HAYYAM
Son O gözler böyle bakarmıydı diyordum ya baktı, Baktı işte güzel gözlüm öyle soğuk öyle nefret dolu Halbuki sevmiştik o kadar noldu.Soruyorum ne oldu? Bana aşk yeminleri ettiğin günlere noldu? İlksin son olacaksın dediğin,umutsuzca ağladığın Beni sana yazmaya çalıştığın günlere noldu? Hepsi,hepsi benimle kahroldu. Merak etme sen gittin içim lanetinle doldu. Hayatım,Hayatım ise bir cigara bir bira yalan dolu acı Dünya... İsyanım ne Yaradana nede sana sakın yanlış anlama Hem sen ne yaptınki bana, parayı seçmekten başka Para nedir ki be gülüm?Belki bir gün olur ama. Sana benim gibisini verek mi o para ve kahpe Dünya. Çok zaman geçti kimse bakmıyor suratıma. Niye baksınlarki bana zaten ben aylardır bakmadım aynaya Gönlüm kaldırmaz bir daha kapalıyım aşka,sevdaya Sen beni sakın hatırlama görsende umursama Geçen yatıyordum kaldırımda gene elimde cigara Seni gördüm, gözlerim ağlamaklı, baktım uzunca Sen de baktın bana hatırlamassın ama. Çünkü tanımadın her şey boşlukta Attığın 50 kuruş dönüyor avucumda. Ulan bu kadar mı düştürdün beni Yalan Dünya. Düşündüm baktım bir aynaya aylardan sonra Ben yoktum orada, elimde bir tabanca Tereddüteyim ellerim titriyor başım zon zonk, Yüreğimde toplanan kanlar, gözlerimde damla damla Düşünüyorum sıksam mı acaba?
Yazar:DeLiKaTiL
Kötü dönemlerimde yazdığım bi şiir...
Hayat kanla bütünleşip Ceset parçalarının karıştığı Pis kokulu, Çürük üzümlerden yapılmış Koyu bir şaraptı benim için Ve ben bu şarabı en koyu tortusuna kadar içtim Tıkadı boğazımda anlatmam gereken İfadelerimi. Güvenimi, sevgimi, minnetimi. Aşk acıyı Güven ihaneti Minnet Kibirliliği hatırlattı Hayat tarafından yıkanmış aklıma Kalbime, Ruhuma...
Ve gerçekten çok içten yazıldığına inandığım bi şiir.
o kadar da onemli degildir birakıp gitmeler, arkalarinda doldurulmasi mumkun olmayan bosluklar birakilmasaydi eger. dayanilmasi o kadar da zor degildir, buyuk ayriliklar bile, en guzel yerde baslatilsaydi eger. utanilacak bir sey degildir aglamak, yurekten suzulup geliyorsa gozyasi eger. yuz kizartici bir suc degildir hirsizlik, calinan birinin kalbiyse eger. korkulacak bir yani yoktur asklarin, insan butun derilerinden soyunabilseydi eger. o kadar da yurek burkmazdi alisilmis bir ses, hicbir zaman duyulmasaydi eger. daha cabuk unuturdu belki su sizdirmayan sarilmalar, kara sevdayla sarip sarmalanmasalardi eger. belirsizlige yelken acardi iri ela gozler zamanla, oylesine delice bakmasalardi eger. cabuk unutulurdu islak bir opucugun yakici tadi belki de, kalp, gogus kafesine o kadar yuklenmeseydi eger. yerini baska seyler alabilirdi uzun gece sohbetlerinin, son sigara yudum yudum paylasilmasaydi eger. duslere bile kar yagmazdi hicbir zaman , meydan savaslarinda korkular, aski agir yaralamasaydi eger. su gibi akip gecerdi hic gecmeyecekmis gibi duran zaman, beklemeye degecek olan gelecekse sonunda eger. rengi bile solardi duslerdeki saclarin zamanla, tanimsiz kokulari yastiklara yapisip kalmasaydi eger. o buyuk, o gorkemli son, olum bile anlamini yitirirdi, yasanilasi her sey yasanmis olsaydi eger. o kadar da cekilmez olmazdi yalnizliklar, son umut isigi da sonmemis olsaydi eger. bu kadar da isitmazdi belki de bahar gunesleri, her kaybedisin ardindan hayat yeniden baslamasaydi eger. kahvaltidan da once sigaraya sarilmak sart olmazdi belki de , dev bir ozlem dalgasi meydan okumasaydi eger. anilarda kalirdi belki de zamanla ince bel, namussuz cay bile ince belli bardaktan verilmeseydi eger. uykusuzluklar yikip gecmezdi, kisacik kestirmelerin ardindan, dokunulasi ipekten bir o kadar uzakta olmasaydi eger. issiz bir yuva bile cennete donusebilirdi belki de, sicak bir gulusle isitilsaydi eger. yoksul dusmezdi yillanmis sarap tadindaki siirler boylesine, kulagina okunacak biri olsaydi eger. inanmak mumkun olmazdi her askin bagrinda bir ayrilik gizlendigine belki de, kartvizitinde �onca ayriligin birinci dereceden failidir� denmeseydi eger. gercekten boynunu bukmezdi papatyalar, ihanetinden onlar da payini almasaydi eger. issizliga teslim olmazdi sahiller, kendi belirsiz sahillerinde amacsiz gezintilerle avunmaya kalkmamis olsaydin eger. sen gittikten sonra yalnız kalacagim. yalniz kalmaktan korkmuyorum da , ya canim ellerini tutmak isterse... evet sevgili, kim ozlerdi avuc iclerinin ter kokusunu, kim uzanmak isterdi ince parmaklarina, mazilerinde gorkemli bir yasanmisliga taniklik etmis olmasalardi eger!!
CAN YÜCEL
ANLATAMIYORUM
Ağlasam sesimi duyar mısınız, Mısralarımda; Dokunabilir misiniz, Göz yaşlarıma, ellerinizle?
Bilmezdim şarkıların bu kadar güzel, Kelimelerinse kifayetsiz olduğunu Bu derde düşmeden önce.
Bir yer var, biliyorum; Her şeyi söylemek mümkün; Epeyce yaklaşmışım, duyuyorum; Anlatamıyorum
ORHAN VELİ KANIK
BULUŞMAK ÜZERE
Diyelim yağmura tutuldun bir gün
Bardaktan boşanırcasına yağıyor mübarek
Öbür yanda güneş kendi keyfinde
Ne de olsa yaz yağmuru
Pırıl pırıl düşüyor damlalar
Eteklerin uça uça bir koşudur kopardın
Dar attın kendini karşı evin sundurmasına
İşte o evin kapısında bulacaksın beni
Diyelim için çekti bir sabah vakti
Erkenceden denize gireyim dedin
Kulaç attıkça sen
Patiska çarşaflar gibi yırtılıyor su ortadan
Ege denizi bu efendi deniz
Seslenmiyor
Derken bi de dibe dalayım diyorsun
İçine doğdu belki de
İşte çil çil koşuşan balıklar
Lapinalar gümüşler var ya
Eylim eylim salınan yosunlar
Onların arasında bulacaksın beni
Diyelim sapına kadar şair bir herif çıkmış ortaya
Çakmak çakmak gözleri
Meydan ya Taksim ya Beyazıt meydanı
Herkes orda sen de ordasın
Herif bizden söz ediyor bu ülkenin çocuklarından
Yürüyelim arkadaşlar diyor yürüyelim
Özgürlüğe mutluluğa doğru
Her işin başında sevgi diyor
Gözlerin yağmurdan sonra yaprakların yeşili
Bi de başını çeviriyorsun ki
Yanında ben varım
CAN YÜCEL
SEN YOKSUN
sen yoksun deniz yok yıldızlar arkadaşım ya bu gece harika bir şeyler olsun yahut bir bomba gibi infilak edecek başım
ağzımda eski mısralar uzanıp kalmışım istanbul minareler odamda gibi gökyüzü temiz ve parlak işte kolkola girmiş en mesut günlerimiz muhalif bir rüzgar karşı sahilden
fosforlu ışıklarıyla gökyüzü bir deniz havada kanat sesleri ve çılgın kokular
deniz yok yıldızlar uzaklaşıyor ben yine yalnız kalıyorum istanbul minareler kaybolmuş sen yoksun
ATTİLA İLHAN
Annabel Lee by: Edgar Allen Poe
It was many and many a year ago, In a kingdom by the sea, That a maiden there lived whom you may know By the name of Annabel Lee; And this maiden she lived with no other thought Than to love and be loved by me.
I was a child and she was a child, In this kingdom by the sea; But we loved with a love that was more than love- I and my Annabel Lee; With a love that the winged seraphs of heaven Coveted her and me.
And this was the reason that, long ago, In this kingdom by the sea, A wind blew out of a cloud, chilling My beautiful Annabel Lee; So that her highborn kinsman came And bore her away from me, To shut her up in a sepulchre In this kingdom by the sea.
The angels, not half so happy in heaven, Went envying her and me- Yes!- that was the reason (as all men know, In this kingdom by the sea) That the wind came out of the cloud by night, Chilling and killing my Annabel Lee.
But our love it was stronger by far than the love Of those who were older than we- Of many far wiser than we- And neither the angels in Heaven above, Nor the demons down under the sea, Can ever dissever my soul from the soul Of the beautiful Annabel Lee.
For the moon never beams without bringing me dreams Of the beautiful Annabel Lee; And the stars never rise but I feel the bright eyes Of the beautiful Annabel Lee; And so, all the night-tide, I lie down by the side Of my darling- my darling- my life and my bride, In the sepulchre there by the sea, In her tomb by the side of the sea.
Türkçesi:
senelerce senelerce evveldi bir deniz ülkesinde yaşayan bir kız vardı bileceksiniz İsmi; annabel lee hiçbir şey düşünmezdi sevilmekten sevmekten başka beni o çocuk ben çocuk, memleketimiz o deniz ülkesiydi sevdalı değil karasevdalıydık ben ve annabel lee göklerde uçan melekler kıskanırlardı bizi bir gün işte bu yüzden göze geldi o deniz ülkesinde Üşüdü bir rüzgarından bulutun güzelim annabel lee götürdüler el üstünde koyup gittiler beni mezarı oradadır şimdi o deniz ülkesinde biz daha bahtiyardık meleklerden onlar kıskanırdı bizi evet! bu yüzden "Şahidimdir herkes ve deniz ülkesi" bir gece rüzgarından bulutun Üşüdü gitti annabel lee sevdadan yana kim olursa olsun yaşca başca ileri geçemezlerdi bizi ne yedi kat göklerdeki melekler ne deniz dibi cinleri hiç biri ayıramaz beni senden güzelim annabel lee ay gelir ışır, hayalin erişir güzelim annabel lee orda gecelerim uzanır beklerim sevgilim sevgilim hayatım gelinim o azgın sahildeki yattığın yerde seni...
BEN SANA MECBURUM
Ben sana mecburum bilemezsin Adını mıh gibi aklımda tutuyorum Büyüdükçe büyüyor gözlerin Ben sana mecburum bilemezsin İçimi seninle ısıtıyorum
Ağaçlar sonbahara hazırlanıyor Bu şehir o eski İstanbul mudur? Karanlıkta bulutlar parçalanıyor Sokak lambaları birden yanıyor Kaldırımlarda yağmur kokusu Ben sana mecburum sen yoksun
Sevmek kimi zaman rezilce korkudur İnsan bir akşam üstü ansızın yorulur Tutsak ustura ağzında yaşamaktan Kimi zaman ellerini kırar tutkusu Birkaç hayat çıkarır yaşamasından Hangi kapıyı çalsa kimi zaman Arkasında yalnızlığın hınzır uğultusu
Fatihte yoksul bir gramafon çalıyor Eski zamanlardan bir Cuma çalıyor Durup köşe başında deliksiz dinlesem Sana kullanılmamış bir gök getirsem Haftalar ellerimde ufalanıyor Ne yapsam ne tutsam nereye gitsem Ben sana mecburum sen yoksun
Belki Haziranda mavi benekli çocuksun Ah seni bilmiyor kimseler bilmiyor Bir şilep sızıyor ıssız gözlerinden Belki Yeşilköy'de uçağa biniyorsun Bütün ıslanmışsın tüylerin ürperiyor Belki körsün kırılmışsın telâş içindesin Kötü rüzgâr saçlarını götürüyor
Ne vakit bir yaşamak düşünsem Bu kurtlar sofrasında belki zor Ayıpsız fakat ellerimizi kirletmeden Ne vakit bir yaşamak düşünsem Sus deyip adınla başlıyorum İçim sıra kımıldıyor gizli denizlerin Hayır başka türlü olmayacak Ben sana mecburum bilemezsin..
ATTİLA İLHAN
alıntı: efulim
ÇANAKKALE ŞEHİTLERİNE
Şüheda gövdesi, bir baksana dağlar taşlar... O, rûkü olmasa, dünyada eğilmez başlar, Vurulmuş temiz alnından uzanmış yatıyor; Bir hilâl uğruna ya Rab, ne güneşler batıyor! Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş, asker! Gökten ecdâd inerek öpse o pak alnı değer. Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor Tevhid'i... Bedr'in aslanları ancak, bu kadar şanlı idi... Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın? "Gömelim gel seni tarihe!" desem, sığmazsın. Herc u merc ettiğin edvara ya yetmez o kitab... Seni ancak ebediyyetler eder istiab. "Bu, taşındır" diyerek Kabe'yi diksem başına; Ruhumun vahyini duysam da geçirsem taşına; Sonra gök kubbeyi alsam da, rida namiyle, Kanayan lahdine çeksem bütün ecramiyle; Mor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan; Yedi kandilli Süreyya'yı uzatsam oradan; Sen bu avizenin altında, bürünmüş kanına, Uzanırken gece mehtabı getirsem yanına, Türbedarın gibi ta fecre kadar bekletsem; Gündüzün fecr ile avizeni lebriz etsem; Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana... Yine bir şey yapabildim diyemem hatırana. Sen ki, son ehl-i salibin kırarak savletini, Şarkın en sevgili sultanı Selahaddin'i, Kılıç Arslan gibi iclaline ettin hayran... Sen ki İslam'ı kuşatmış, boğuyorken hüsran, O demir çemberi göğsünde kırıp parçaladın; Sen ki, ruhunla beraber gezer ecramı adın; Sen ki; a'sara gömülsen taşacaksın... Heyhat, Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihat... Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber, Sana ağuşunu açmış duruyor Peygamber.
Mehmet Akif Ersoy
akifim!!! canım benim!!!
iste bu ya iste bu. nasil guzel bir siir bu. okuyup da duygulanmamak mumkun mu!