Şimdi Ara

Şeytan ve Ben

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
3 Misafir - 3 Masaüstü
5 sn
17
Cevap
1
Favori
1.042
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1
Giriş
Mesaj
  • Bulunan en yaşlı insan fosili 200.000 yıllık. Bu da şeytanın 200.000 yıllık bir tecrübe ile insanları kötülüğün hizmetine almak ve yoldan çıkarmak için uğraştığını gösteriyor. İyi insanlarsa edindikleri tecrübeleri nesilden nesile aktararak buna karşı mücadele ediyorlar. Bugün benim de paylaşmak istediğim bir tecrübe var.

    Güneş ışığı şeytanları öldürüyor. Beyninizin içinde karanlık bir fısıltı olarak doğan bir düşünceyi güneş ışığına çıkartın hala hayatta kalabiliyorsa o iyidir. Değilse kötüdür.
    Hatta bu fısıltı hoşunuza giden bir yalan bile olsa.
    İnsanları yoldan çıkartmanın en iyi yolu onları kibirlendirmektir, çünkü bu onları kör eder. İyi insanların verdiği nasihatlere kendilerini kapatmalarına ve sonunda kendi fikirlerinden başka bir fikrin doğruluğuna inanamacak kadar zavallı ve çaresiz duruma düşmelerine sebep olur. Onları karanlığa mahkum ederki karanlık şeytanın mekanıdır orada at koşturur.

    Bu sebeple size fısıldanan şeyi "güneş ışığı testi"nden geçirin. "Aklıma gelen bu fikri toplum önünde söyleyebilir miyim?" sorusuna yanıt verin. Cevabınız dürüst bir evet olmuyorsa, bilinki mail kutunuzda şeytandan gelen bir spam var. Onu bulk mailinize bile göndermeyin, okumadan silin gitsin, aksi takdirde benliğinize bulaşacak virusları avg free edition bile temizleyemez.
    bakın bu mesajların konu başlıklarından bir kaç örnek "Bu işi senden iyi kimse yapamaz!" "Sen var ya çalışmadan bile başarırsın!" ve en komiği de şudur. "Sen öyle akıllısın ki seni kandırmak için o kadar uğraşıyorum ama bana bile inanmıyorsun imza: şeytan"

    Not: Bu mesajı sadece paylaşmak için yazdım, alaycı veya konu dışı cevaplar olacağından,bu mesaja bundan başka mesaj yazmayacağım.







  • Ahanda psikolog!
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Luzifer

    Şeytan vampir mi ki güneş ışığında ölsün ?


    Sanırım güneş ışığı derken başka birşeyden bahsediyor arkadaş...

    quote:

    Bu sebeple size fısıldanan şeyi "güneş ışığı testi"nden geçirin. "Aklıma gelen bu fikri toplum önünde söyleyebilir miyim?" sorusuna yanıt verin. Cevabınız dürüst bir evet olmuyorsa
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Luzifer

    Şeytan vampir mi ki güneş ışığında ölsün ?

    paylaşmaktan sözediyor sanırım.
  • güzel paylaşım

    dogruyu yanlışı ayırtedebilmemiz için bir yöntem daha "güneş testi"
  • quote:


    İnsanları yoldan çıkartmanın en iyi yolu onları kibirlendirmektir, çünkü bu onları kör eder. İyi insanların verdiği nasihatlere kendilerini kapatmalarına ve sonunda kendi fikirlerinden başka bir fikrin doğruluğuna inanamacak kadar zavallı ve çaresiz duruma düşmelerine sebep olur. Onları karanlığa mahkum ederki karanlık şeytanın mekanıdır orada at koşturur.


    İşte heralde en can alıcı nokta burası bence. İnsanın asla kaybolmayacak bir özelliği varsa oda kibirdir. İster şeytandan, ister başka bir şeyden geliyor diye düşünün, insan daima kendini beğenmiştir. Kendini beğenmeye devam edecektir ve bunu aşmanın yolu yoktur. İnsan en bencil ve en kibirli varlıktır. Bunu aşmasınınsa sanırım hiçbir yolu yoktur. İnsan, bu elma benim için var diyebilen varlıktır ki bu onu özetler sanırım.
    İdeolojiler var oldukça insan her zaman kibirli olacaktır. Ve ne yazık ki ideolojiler hep var olacaktır.
    Güneş ışığından ne kastettiğini anlayamadım fakat kibri(tüm kötülüklerin ANASI olarak kabul edebileceğimiz şey) öldürmenin yolu yoktur. Kibir yok edilmedikçede insan kötü bir varlık olacaktır. Her insan kötüdür. Heralde bazıları sadece diğerlerinden daha az kötüdür.




  • İyi veya kötü davranış yoktur. Hiçbir düşünce veya davranış kesinlikle iyi veya kötü diyemeyiz. Yerine göre iyi birşey kötü, kötü olan iyi olabilir. Bu yüzden "Güneş ışığı testi" veya "Toplum önünde söylemek" her zaman doğru sonuç vermez. Her fikirin sonucu hesaplanmalı ve ona göre davranılmalıdır. Bir canlıya yönelik fikirler karşısında da kendimizi o canlının yerine koyup düşünebiliriz. Bu verilere göre o fikri çöpe atıp atmıyacağımız konusunda karar vermeliyiz.
  • Yapay Zeka’dan İlgili Konular
    Daha Fazla Göster
  • quote:

    "fakat kibri(tüm kötülüklerin ANASI olarak kabul edebileceğimiz şey) öldürmenin yolu yoktur"

    vardır.
    Akıl ve bilgi kibri öldürür. Akıl ve bilgi, terazinin bir gözünde, kibir diğer gözünde bulunur. Aklı ve bilgisi az olanın kibri çok, aklı ve bilgisi çok olanın kibri azdır.
    Bir insan ne kadal akıllı ve bilgili olursa, kendini o kadar iyi tanır ve kulağına fısıldanan yalanlardan o kadar rahat kurtulur. Bu, kendim dahil bir çok insanın test ettiği ve paylaştığı bir yoldur.

    quote:

    "İyi veya kötü davranış yoktur. "

    vardır.Örnek: Nezaket iyi bir davranış kabalık kötü bir davranıştır.
    quote:

    "Hiçbir düşünce veya davranış kesinlikle iyi veya kötü diyemeyiz"

    Diyebiliriz. Örnek: Kendisini yasak aşk yaparken gördüğü için bir çocuğu öldürmek kesinlikle kötü bir davranıştır. Canlı örnekleri farklı kaynaklarda ve farklı zamanlarda yayınlanır.
    Sakat kardeşine bakmak için eğitimini terk etmiş insanlar da sıkça görülür. Fedakarlıktır ve kesinlikle iyi bir davranıştır.

    Yerine ve zamanına göre değişen iyilik ve kötülükler ince ayara giriyor. Benim mesajım bu konuda değil.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi fatihbarut -- 28 Eylül 2009; 13:28:20 >




  • Hepimiz hergün güneş ışığında söylenen milyonlarca yalana ve şeytanlığa şahit oluyoruz.Bence değil güneş ışığı hemen yanı başımızda süpernova patlaması olsa onun ışığı bile kesmez içimizdeki şeytanların yalanlarını ortaya çıkarmaya.


    Unutmamak gerekir ki insanoğlu şu ana kadar evrenimizde bulunan şeytani yaratığın ta kendisidir.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: fatihbarut
    quote:

    "İyi veya kötü davranış yoktur. "

    vardır.Örnek: Nezaket iyi bir davranış kabalık kötü bir davranıştır.
    quote:

    "Hiçbir düşünce veya davranış kesinlikle iyi veya kötü diyemeyiz"

    Diyebiliriz. Örnek: Kendisini yasak aşk yaparken gördüğü için bir çocuğu öldürmek kesinlikle kötü bir davranıştır. Canlı örnekleri farklı kaynaklarda ve farklı zamanlarda yayınlanır.
    Sakat kardeşine bakmak için eğitimini terk etmiş insanlar da sıkça görülür. Fedakarlıktır ve kesinlikle iyi bir davranıştır.

    Yerine ve zamanına göre değişen iyilik ve kötülükler ince ayara giriyor. Benim mesajım bu konuda değil.



    Nezaket ve öldürmek tek başına iyi veya kötü değildir. Getirdiği sonuçlar iyi veya kötüdür. Nezaketi kendine yapılan küçümseme veya kinaye olarak algılayan biri olabilir veya böyle algılanıcak bir durum oluşabilir. Eğer ailenden annene veya babana kötü davranan birine nezaket gösterirsen bu sefer ailen ile aran bozulur. Bu yüzden ailenin açısından bakarsak burada nezaket kötü bir davranıştır. Yardıma muhtaç olmak istemeyen kendi ayakları üzerinde durmaya çalışan birine ısrarla yardım edilmesi onu sinirlendirebilir. Aynı şekilde verdiğin örnekteki öldürme olayı %99 kötü olarak nitelendirilebilir ancak uç durumlar da olabilir. Beni öldürmek üzere olan birini öldürmem bana göre ne iyi ne de kötüdür. Ama 3. bir şahısa göre kötü olarak tanımlanabilir, çünkü onun açısından kötü sonuçlar doğurabilir. Dediğim gibi davranışların sonucu hesaplandığında her davranışın iyi veya kötü sonuçları olabilir. Bu hesap önceden yapılmalı ve ona göre davranılmalıdır. Davranışın tanımı tek başına iyi veya kötü değildir. Eklendiği olaya göre karar verilir.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi ::cc:: -- 28 Eylül 2009; 15:08:45 >




  • hoş sevdim
  • Güzel bir paylaşım.

    @Luzifer Konuyu baştan sona okumaya bir zahmet yeltenseniz anlarsınız neyin ne olduğunu.

    Bizim okuma kültürümüz biraz zayıf malesef...
  • İyilik ve Kötülük nedir?

    Kimine göre iyi olan bir diğeri için kötü olabilir mi?
    Bu kavram elbette ki çok eski, Sokrates! (SonOfPatriot'un kulağı çınlasın)

    Hitler alman ulusunun çoğu için kötümüydü?
    Fikirlerini günışığına çıkartıp paylaşmamışmıydı?

    Okuma önerisi
    http://www.kitapyurdu.com/kitap/default.asp?id=35838&sa=27101303&session=26651133982226802307&LogID=

    Niyet iyi ama denklem güvenilir değil!




  • Konuyla ilgili olduğunu düşündüğüm uzunca bir eseri alıntılıyorum, sanırım biraz kısaltılmış

    C.MARLOWE dan,

    DOKTOR FAUSTUS'UN

    ACIKLI ÖYKÜSÜ

    Oyundaki kişiler

    PAPA

    LORRAİNE KARDİNALİ

    ALMANYA İMPARATORU

    VANHOLT DÜKÜ

    FAUSTUS

    VALDES Faustus'un dostu

    CORNELIUS Faustus'un dostu

    WAGNER Faustus'un uşağı

    SOYTARI

    ROBİN

    RALPH

    MEYHANECİ

    AT CAMBAZI

    ŞÖVALYE

    YAŞLI BİR ADAM

    Üniversiteliler, papazlar, hizmetçiler

    VANHOLT DÜŞESİ

    LUCİFER

    BELZEBUB

    MEPHISTOPHILIS

    MELEK

    ŞEYTAN

    Yedi büyük günah

    ŞEYTANLAR

    BÜYÜK İSKENDER,

    âşığı ve Helena giyiminde cinler

    KORO (Tek kişidir.)

    (Koro girer.)

    KORO

    Biz şimdi savaş tanrısının Kartacalılara yardım ettiği Trasimennus (1) ovalarında dolaşmıyoruz; tahtların yıkıldığı o kral saraylarında, aşk eğlentilerinde gülüp oynamıyoruz; ozanımız, göklere yaraşan şarkısıyla yiğitlikle başarılan büyük işlerin görkemini de söylemiyor. (2) Size, yalnızca Faustus'un başına gelen iyi ya da kötü şeyleri göstereceğiz; sonuna kadar bekleyip kararınızı verin ve bizi alkışlayın. Şimdi Faustus'un çocukluğundan başlayalım:

    Faustus, Almanya'da Rhode adında bir kentte yoksul bir aileden doğdu. Büyüdü; Wittenberg'e gitti; orada ona akrabaları baktı. Tanrıbilimde öyle çabuk ilerledi, bilimin verimli bahçesini öyle çabuk bezedi ki, onu da az bir zamanda doktor adıyla bezediler. Tanrıbilimin o güzel konularını tartışmak en tatlı zevkleri gerilerde bıraktı. Sonunda bilgisiyle kabararak, büyük bir gururla, mum kanatlarının erişemeyeceği yerlere çıktı; gökler de, kanatlarını eriterek, düşüşünde elbirliği ettiler: çünkü Faustus, şeytanca bir işe kapılarak, bilgisinin altın vergileriyle şişerek, o yok olası büyücülüğe doymak bilmez bir istekle sarıldı. Onca, büyüden daha tatlı bir şey yok... Büyüyü sonsuz mutluluğa bile yeğliyor. İşte, bakın, şimdi bu adam çalışma odasında oturuyor.

    SAHNE I

    (Faustus, çalışma odasında.)

    FAUSTUS

    Ne öğreneceksen artık karar ver, Faustus; öğreneceğin şeyin de derinliklerini araştırmaya başla: Sana doktor sanını verdikleri için görünüşte tanrıbilimle uğraş ama her bilginin ta sonuna kadar git; bütün yaşamını da Aristo'nun yapıtları içinde geçir. Canım analitik (3), beni sen büyüledin! Bene disserere est finis logices. (4) İyi tartışmak... mantığın bütün amacı bu mu? Bu bilgi daha da büyük bir şey yaratamıyor mu? Öyleyse, bırak... Artık okuma.. Sen bu amaca çoktan ulaştın: Faustus'un zekâsına daha engin bir alan gerek: On kai me on (5) uğurlar olsun sana! Sen gel Galenus (6): madem ki ubi desinit philosophus, ubi incipit medicus (7), hekim ol, Faustus, altın yığ... İyileşmez hastalıkları iyileştirip sonsuz üne kavuşursun. Summum bonum medicinae sanitas (8), hekimliğin amacı bedenimizin sağlığıdır. Ama Faustus, sen bu amaca ulaşmadın mı? Her günkü sözlerin bile Hipokrates'in (9) buyrukları sırasına geçmedi mi? Öğütlerin, koca kentleri vebadan kurtaran, binlerce umutsuz hastalığı iyi eden öğütlerin, birer anıt gibi duvarlara asılı değil mi? Oysa sen hâlâ Faustus'sun, bir insansın hâlâ. İnsanları sonsuza kadar yaşatıp, ölüleri yeniden yaşama kavuşturabilseydin, işte o zaman bu uğraşın bir değeri olurdu. Hekimlik, sana da uğurlar olsun! Nerede Justinianus ? (10) Si una eademque reslegatur duobus, alter rem, alter valorem rei (11)... İşte bayağı miras işlerinde güzel bir hukuk konusu! Exhaereditare filium nom potest pater, nisi (12)... İşte Justinianus'un temel ilkelerinin, yeryüzündeki bütün hukukun konusu; bunu öğrenmek, amacı az bir para kazanmak olan, kiralanmış uşaklara yakışır. Benim için çok kölece, çok maddi.

    Yine de en iyisi galiba tanrıbilim: Jeronimus'un (13) kutsal kitabını al, Faustus, iyice bak. Stipendium peccati mors est (14), evet... stipendium... günahın bedeli ölüm... ağır bu. Si pecasse negamus, fallimur, et nulla est in nobis veritas (15); hiç günahımız yok dersek, kendimizi aldatırız, içimizde doğruluk yok demektir. Peki ama, nasılsa günah işleyeceğiz, demek öleceğiz, hem de sonsuza kadar öleceğiz. Ne garip öğreti, bu? ah, che sera sera (16)...ne olacaksa olur. Tanrıbilim, sana da uğurlar olsun!

    Şu büyücülerin doğaüstü yapıtları, şu büyü kitapları, ne güzel şeyler... Çizgiler, daireler, mühürler, harfler, işaretler... (17) İşte, Faustus bunları öğrenmeye can atıyor. Ah, bu bilimde yorulmadan çalışanı ne geniş bir evren bekler: zevk, ün, erk, hem de tam erk, hep onundur. Değişmeyen kutuplar arasında devinen her şey buyruğumda olur; imparatorlar, krallar yalnızca ülkelerinde söz geçirebilir; rüzgârları estirebilir mi? bulutları yarabilir mi? Fakat bu bilimde usta olan, insan zekâsının uzanabileceği yerlere kadar egemen olur. İyi bir büyücü güçlü bir tanrıdır. Haydi Faustus, uğraş, didin ki sen de bir tanrı olasın.

    (Wagner girer.)

    Wagner, Alman Valdes'le Cornelius'a (18) çok sevdiğim o arkadaşlarıma selamlarımı götür, söyle, hemen gelip beni görsünler.

    WAGNER

    Başüstüne, efendim.

    FAUSTUS

    Ne kadar çalışırsam çalışayım, onlarla konuşup onlara danışmam, tek başıma çalışmamdan daha yararlı olur.

    (Bir melekle bir şeytan girer.)

    MELEK

    Ah Faustus, bırak şu yok olası kitabı, gözlerini çevir ondan... ruhunu yanlışa saptırır, Tanrının öfkesini başına çeker... Kutsal kitapları oku. Bu seninki Tanrı'ya karşı gelmektir.

    ŞEYTAN

    Yürü, Faustus, yürü... Bu ünlü bilgide ilerle; bütün doğanın zenginliği bunun içindedir: Zeus göklerde neyse, sen de yerde bütün her şeye egemen ol..

    (Melekle şeytan çıkarlar.)

    FAUSTUS

    Ah, beni de sürükleyen düşünceler, işte hep bunlar! Cinlere, ne istersem getirteyim mi? Bütün karışık işleri benim için çözsünler mi? İstediğim herhangi delice bir işi yaptırayım mı? Onları Hindistan'a uçuracağım, altın getirsinler; okyanusu tarayıp, parlak inciler bulsunlar; yeni dünyanın bütün köşelerinde hoş meyvalar, hükümdarların ağzına layık yiyecekler arasınlar; başka illerin düşünürlerini bana anlatsınlar; bütün yabancı kralların gizlerini söylesinler; bu cinlere ben, bütün Almanya'nın çevresini pirinç duvarlarla ördürecek, güzel Wittenberg'i Ren'in akar sularıyla çevirteceğim; öğrenciler süslü süslü giysiler giysinler diye bütün okulları ipekle dolduracağım; getirdikleri parayla asker toplayıp Parma Prensi'ni (19) topraklarımızdan kovacağım ve bütün illerimize tek kral olarak ben egemen olacağım. Bana köle olacak o cinlere ben, Anvers köprüsüne sürülen ateş gemisinden (20) daha garip yeni araçlar buldurtup, savaşa karşı koyacağım.

    (Valdes'le Cornelius girerler.)

    Buyurun Valdes, Cornelius, bilgece sözlerinizden yararlandırın beni. Valdes, sevgili Valdes, Cornelius, bilin ki söyledikleriniz sonunda beni sardı; artık kendimi gizli bilimlere, büyüye veriyorum. Yalnızca sözleriniz değil, düşlemim de, artık başka hiçbir şeyle uğraşmayacak zihnim de beni bu yola götürdü; büyücülükte usta olmaktan başka hiçbir düşüncem yok artık. Felsefe, iğrenç, anlaşılması güç; hukuk, hekimlik, sıradan insanlar için; tanrıbilim üçünün en aşağısı: tatsız, acımasız, hiçbir özelliği olmayan, nefret edilecek şey. Ah beni büyücülük tutsak aldı, kavradı, büyücülük.. İyi dostlarım, giriştiğim bu işte bana yardım edin; kısa önermelerle Alman papazlarının hepsini susturan, Wittenberg'in övündüğü seçkin gençleri, cehenneme inen sevgili Musaeus'un (21) başına üşüşen şeytanlar gibi davalarıma koşturan ben, çağırdığı düşlemlerle bütün Avrupa'nın kutladığı Agrippa (22) kadar usta olacağım.

    VALDES

    Faustus, bu kitaplar, senin zekân, bizim de deneyimimiz, bütün ulusların büyük beğenisini, saygısını üzerimize çekecek. İspanyol efendilerini sayan Amerika yerlileri gibi bütün öğelerin ruhları bize, üçümüze hizmet edecek; istediğimiz zaman aslan olup bizi koruyacak; elde mızrak Alman binicileri veya Laponya devleri olarak yanımızda gidecekler; bazen kadın, bazen kız giyimine girecekler; gök gibi parlak zarif alınları aşk ecesinin ak memelerinden daha güzel olacak; Venedik'ten servet dolu koca gemiler, Amerika'dan her yıl yaşlı Philip'in kasalarını dolduran altın postu (23) getirecekler... Yalnızca, bilgin Faustus, kararından dönmemen gerek.

    FAUSTUS

    Sen nasıl yaşamaya kararlıysan, Valdes, ben de buna öyle kararlıyım; onun için "kararından dönmemen gerek" deme.

    CORNELIUS

    Büyünün mucizelerine bir dalarsan, Faustus, başka kitaplara bir daha bakmazsın. Yıldız bilgisini iyice kavramış, dil öğrenmiş, madenlerden anlayan kişide büyücülük için gereken her şey var demektir. Onun için hiç kuşku duyma Faustus, ünlü olacaksın; bu ustalığın için sana akın akın insanlar gelecek; Delphoi'daki tanrı sözcüsüne bile bu kadar giden olmamıştır. Cinler bana, denizleri kurutabiliriz, batmış yabancı gemilerin servetlerini, babalarınızın, toprağın o kat kat derinliklerine sakladıkları zenginlikleri çıkarıp getirebiliriz, diyorlar... Söyle, Faustus, söyle, daha neyimiz eksik?

    FAUSTUS

    Hiçbir şeyimiz, Cornelius, hiçbir şeyimiz. Ah bütün bunlar ruhuma ne kadar sevinç veriyor! Haydi, birkaç büyü öğretin de, sık bir koruya gideyim, büyü yapayım, mutluluğa hemen kavuşayım.

    VALDES

    Öyleyse hemen ıssız bir koruya git, Bacon'un (24), Albanus'un (25) yapıtlarını, İbranilerin mezmurlarını, İncil'i yanına al (26)... daha ne gerekiyorsa, buradan gitmeden söyleriz.

    CORNELIUS

    Valdes, önce büyülü sözleri öğret; sonra Faustus büyü yöntemlerini öğrenir, bilgisini kendi kendine dener.

    VALDES

    Faustus, önce sana ana ilkeleri öğreteceğim; sonra sen büyük bir olasılıkla benden daha bilgin olacaksın...

    FAUSTUS

    Öyleyse gelin, birlikte yemek yiyelim; yemekten sonra tüm bunların özünü inceleriz. Ne yapabilirim, yatmadan önce denemek istiyorum. Bu gece büyü yapacağım... ölümüm demek bile olsa, büyü yapacağım, büyü...

    (Çıkarlar.)

    SAHNE II

    Faustus'un evinin önü.

    (İki üniversiteli girer.)

    1. ÜNİVERSİTELİ

    Ne oldu acaba Faustus'a? "İşte böylece kanıtlıyorum" diye sınıflarımızı çınlatır dururdu.

    2. ÜNİVERSİTELİ

    Şimdi öğreniriz, işte uşağı geliyor.

    (Wagner girer.)

    1. ÜNİVERSİTELİ

    Hey, bana bak; efendin nerede?

    WAGNER

    Gökteki Tanrı bilir.

    2. ÜNİVERSİTELİ

    Ne, sen bilmiyor musun?

    WAGNER

    Bilmez olur muyum? Tanrı bilir demekten ben bilmiyorum anlaşılmaz ki!

    1. ÜNİVERSİTELİ

    Haydi oradan, eğlenmeyi bırak; efendin nerede, sen bize onu söyle.

    WAGNER

    Çıkarsamanız hiç de mantığa uygun değil; sizin gibi doktor olacakların dayanacağı usavurmalardan da çok uzak... Yanlışınızı kabul edin ve dikkat edin.

    2. ÜNİVERSİTELİ

    Peki ama, Faustus nerede biliyorum, demedin mi?

    WAGNER

    Tanığınız var mı?

    1. ÜNİVERSİTELİ

    Var ya... ben duydum.

    WAGNER

    İnsanın hırsız olup olmadığı suç ortağından sorulmaz ki!

    2. ÜNİVERSİTELİ

    Demek söylemeyeceksin!

    WAGNER

    Söyleyeceğim, söyleyeceğim... ama bilisiz olmasaydınız, böyle bir soru sormazdınız. Faustus corpus naturale olduğundan mobile (11) değil midir? Öyleyse bana nasıl böyle bir şey sorabiliyorsunuz? Ama bereket versin, soğukkanlıyım; çabuk öfkelenmem; hovardalığa (aşka demek istiyorum) eğilimim var; yoksa sizi, yemek odasına kırk ayaktan fazla yaklaştırmazdım; hele mahkeme toplansın, sizin de yenip yutulacağınıza eminim ya... İkinizi de böylece mat ettikten sonra, şöyle dikkatli, ölçülü bir öğretmen edası takınarak size şunu derim: Gerçekten, benim sevgili kardeşlerim, efendim içerde Valdes ve Cornelius'la yemek yiyor. Elimde tuttuğum şu şarabın dili olsaydı, siz ulu kişilere yeterli bilgiyi verirdi, sanıyorum. Haydi benim sevgili kardeşlerim. Tanrı sizi mutlu etsin, kurtarsın, korusun, benim sevgili kardeşlerim, benim sevgili kardeşlerim.

    1. ÜNİVERSİTELİ

    Eyvah! Faustus, Valdes'le Cornelius'un bütün ilimizde yüzlerini kara eden o yok olası bilime kendini vermiş olmasın!

    2. ÜNİVERSİTELİ

    Yabancım olsaydı, kendisini tanımasaydım da ona gene de acırdım. Haydi gel, gidelim, rektöre haber verelim; belki öğüt verir, Faustus'u kurtarır.

    1. ÜNİVERSİTELİ

    Korkarım onu hiçbir şey kurtaramayacak.

    2. ÜNİVERSİTELİ

    Gel, gel, bir deneyelim.

    (Çıkarlar.)

    SAHNE III

    Bir koru.

    (Faustus büyü yapmaya gelir.)

    FAUSTUS

    Orion'un (28) yaş yüzünü görmeye can atan toprağın karanlık gölgeleri, güney ülkesinden göklere yayılıyor, kara soluklarıyla gökyüzü boğuluyor; haydi Faustus, artık büyülerine başla; bak bakalım, şeytanlar buyruklarını dinleyecekler mi? Onlara o kadar yalvardın, o kadar saçılar saçtın! Bu dairenin içinde Yahova'nın sağdan soldan harfleri değiştirilerek yazılmış adı var, kutsal azizlerin kısaltılmış adları, göğün bütün belirtilerinin biçimleri; yıldızların yerlerini gösteren çizelge, gezegenlerin bütün işaretleri; cinleri görünmeye zorunlu kılan her şey var... Onun için korkma, Faustus, diren, büyünün başarabileceği en büyük şeyleri dene. - Sint mihi Acherontis propitii! Valeat numen triplex Jehovae! Ignei, aerii, aquatani spiritus, salvete! Orientis princeps Belzebub, inferni arrentis monarcha, et Demogorgen, propitiamus vos, ut appareat et surgat Mephistophilis, quod iumeraris: per Jehovam, Gehennam, et consecratam aquam quam nunc spargo, signumque eruis quod nunc facio, et per vota nostra, ipse nunc surgat nobis dictatus Mephistophilis! (29)

    (Mephistophilis girer.)

    Buyuruyorum sana, git giyimini değiştir; bu çirkin kılıkla bana hizmet edemezsin. Haydi çekil; yaşlı bir Fransisken papazı ol da öyle gel... Şeytana en yakışanı işte o kutlu giysidir. (Mephistophilis çıkar.) Görüyorum, büyülerimde büyük bir güç var. Bu bilimde usta olmayı da kim istemez? Şu Mephistophilis ne uysal, ne söz dinler, ne alçakgönülü! Büyünün, büyülerinin gücüdür işte bu: Faustus, artık büyücülerin piri oldun; o koca Mephistophilis'e buyuruyorsun: Quin regis Mephistophilis fratris imagine. (30)

    (Mephistophilis Fransisken papazı giyiminde girer.)

    MEPHISTOPHILIS

    Söyle Faustus, ne istiyorsan yapayım.

    FAUSTUS

    Ben yaşadıkça bana hizmet edecek, Faustus ne isterse yapacaksın; ayı yörüngesinden çek, düşür, bütün dünyayı denizlere boğ dese bile.

    MEPHISTOPHILIS

    Ben yüce Lucifer'in (31) buyruğu altındayım; onayı olmazsa senin istediğini yapamam; biz onun buyrukları dışına çıkamayız.

    FAUSTUS

    Bana görünmeni o buyurmadı mı?

    MEPHISTOPHILIS

    Yoo, buraya kendi isteğimle geldim.

    FAUSTUS

    Seni böyle kaldıran, buralara getiren benim büyülerim değil mi, söyle?

    MEPHISTOPHILIS

    Öyle ama, dolaylı olarak. Biri Tanrı'nın adına acı çektirir, kurtarıcısı İsa'yı, Kutsal Kitabı yadsımaya kalkarsa biz onun ulu ruhunu elde ederiz umuduyla uçar geliriz. Şu da var: O, bizi çağırmak uğruna cehennem yolunu tutmuş olmalıdır; yoksa yerimizden kımıldayamayız bile; bu yolların da en kısası Üçlüyü (22) yadsımak, büyük bir bağlılıkla cehennem hükümdarına tapmaktır.

    FAUSTUS

    Faustus bunları çoktan yaptı!.. Kendisini tümüyle adadığı Belzebub'dan başka bir baş olmadığını da çoktan kabul etti. O "cehennemlik" sözü Faustus'u korkutmuyor; onun için cennet, cehennem hep bir; varsın ruhu o eski düşünürlere kavuşsun! Ama haydi, insanların ruhu üzerine şu boş konuşmayı bırakalım da, sen bana, senin efendin Lucifer kimdir, onu söyle.

    MEPHISTOPHILIS

    Bütün cinlerin yöneticisi, başı.

    FAUSTUS

    Lucifer bir zamanlar melek değil miydi?

    MEPHISTOPHILIS

    Evet, Faustus, hem de Tanrı'nın en çok sevdiği melek.

    FAUSTUS

    Peki, nasıl olmuş da şimdi şeytanların hükümdarı olmuş!

    MEPHISTOPHILIS

    Hep artıp giden kendini beğenmişliği, saygısızlığı nedeniyle Tanrı onu göklerden kovdu, attı.

    FAUSTUS

    Ya siz? Lucifer'le yaşayan sizler kimsiniz?

    MEPHISTOPHILIS

    Lucifer'le birlikte düşen, Lucifer'le birlikte Tanrımıza ayak direyen, Lucifer'le birlikte sonsuz ilence gömülen karayazılı ruhlar.

    FAUSTUS

    İlence gömülen mi? Nerede?

    MEPHISTOPHILIS

    Cehennemde.

    FAUSTUS

    Peki, nasıl oluyor da şimdi cehennemde değilsin?

    MEPHISTOPHILIS

    Cehennemdeyim, Faustus, cehennemde... Burası da benim için cehennem... Ben, Tanrı'nın yüzünü görmüş, cennetin o hiç tükenmeyecek sevincini tatmış olan ben, sonsuz mutluluktan yoksun olmakla bin cehennem acısı çekmiyor muyum sanırsın? Ah! Faustus, titreyen yüreğime korku veren şu boş sorularını bırak.

    FAUSTUS

    Ne! Cennetin mutluluğundan yoksun kaldım diye koca Mephistophilis böyle acı mı duyuyor? Öyleyse, erkekçe gözüpeklik nedir, Faustus'tan öğren; artık hiç elde edemeyeceğin mutluluk için alçalma, git, ulu Lucifer'e bildir: Faustus ölçüsüz düşünceleriyle Tanrı'ya karşı gelip kendini sonsuz ölüme mahkum etti; ruhunu Lucifer'e sunuyor. Karşılık olarak yirmi dört yıl bağışlamasını, tam bir doyum içinde yaşatmasını istiyor; seni de hep hizmetimde bulundurarak; ne istersem verecek, ne sorarsam söyleyeceksin; düşmanlarımı öldürecek, dostlarıma yardım edeceksin; isteklerime hep boyun eğeceksin... Haydi, git güçlü Lucifer'e; gece yarısı çalışma odamda beni bulur, efendin ne diyor söylersin.

    MEPHISTOPHILIS

    Başüstüne, Faustus.

    (Çıkar.)

    FAUSTUS

    Gökteki yıldızlar sayısınca ruhum olsaydı, yine hepsini şu Mephistophilis'e verirdim: O beni dünyaya egemen kılacak. Esen yeller içinden köprüler kurup okyanusları ordularla aşacağım; Afrika kıyılarını çeviren tepeleri birleştirecek, Afrika'yı İspanya'ya, her iki ülkeyi de tacıma bağlayacağım; imparator da, Almanya'da her hükümdar da ancak benim iznim olursa yaşayabilecek... Artık her istediğimi elde edebildiğime göre, gideyim, Mephistophilis gelinceye kadar şu bilimin incelikleri üzerinde düşüneyim.

    SAHNE IV

    Bir sokak.

    (Wagner'le bir soytarı girer.)

    WAGNER

    Hey, çocuk! gel bakalım buraya.

    SOYTARI

    Ne! Çocuk mu? Vay anasını, çocuk diyor be! Sen benim gibi böyle keçi sakallı çok bebek gördün galiba... çocukmuş!

    WAGNER

    Söyle, adam, paran var mı?

    SOYTARI

    Var ya, üstüme başıma baksana: pare pare!

    WAGNER

    Zavallı köle! bak yoksulluk çıplaklığıyla nasıl eğleniyor! Çapkın çırçıplak, bir işi de yok.. o kadar aç ki, eminim, kanlı bir koyun budu için bile ruhunu şeytana verir.

    SOYTARI

    Nasıl! ruhumu şeytana satmak mı? Hem de kanı üstünde bir but için, ha! Haydi oradan, dostum: Meryem hakkı için, bu kadar büyük fiyata şöyle kızarmış, terbiyeli bir but isterim.

    WAGNER

    Peki, bana hizmet eder misin? Seni Quin mihi discipulus (33) diye tanıtırım.

    SOYTARI

    Nasıl, yani?

    WAGNER

    Sana çubuklu çubuklu ipekler giydiririm; bit otunu da unutmam.

    SOYTARI

    Sen bit pazarından mısın be? Zaten böylelerin babasından ne kalırsa bit pazarına gittiğini bilirdim.

    WAGNER

    Sersem, bit otu diyorum.

    SOYTARI

    Ha, ha... bit otu!.. Ama, senin adamın olursam bitten boğulurum.

    WAGNER

    Benimle gel, gelme, nasıl olsa boğulacaksın... Haydi, adam, bırak şu alayı; yedi yıl için benim hizmetime gir, yoksa üstündeki bitleri şeytan yapar, seni parça parça ettiririm.

    SOYTARI

    Bak dinle, boş yere yorulma... yeme içme için para vermişler gibi onlar zaten etlerimi didik didik ediyorlar.

    WAGNER

    Peki, beni dinle, adam; al şu Fransız parasını...

    SOYTARI

    Fransız paparasını mı, o da ne?

    WAGNER

    Ne mi? Fransız altını.

    SOYTARI

    Fransız altını ha!.. Pöh!.. ne edeyim ben onu?.. Sen bana İngiliz metelikleri ver, daha iyi.

    WAGNER

    Artık bir saatin kaldı, sonra şeytan nerede isterse, ne zaman isterse gelip seni alacak.

    SOYTARI

    Yoo, yoo, al Fransız paparalarını, al...

    WAGNER

    Almayacağım, istemiyorum...

    SOYTARI

    Al, diyorum.

    WAGNER

    (Seyircilere.) Siz tanık olun, parayı ona verdim.

    SOYTARI

    (Seyircilere.) Tanık olun, geri veriyorum.

    WAGNER

    Şimdi iki şeytan çağıracağım, seni alıp götürsünler. Baliol, Belcher!

    SOYTARI

    Senin şu Banyo ile Balyoz'un buraya bir gelsinler, bak ne pataklarım; şeytan olduklarından beri böyle dayak yememişlerdir. Hele birini de öldürdüm mü, o zaman kim bilir ne derler: "Bakın, bakın, şu boru pantolonlu, uzun boylu delikanlıyı görüyor musunuz? Hah, işte şeytanı öldüren o!" ve sonra bütün mahalle bana "şeytan öldüren" der durur.

    (İki şeytan girer. Soytarı bağırarak aşağı, yukarı

    koşar.)

    WAGNER

    Baliol, Belcher! Haydi, çekilin.

    (Şeytanlar çıkar.)

    SOYTARI

    Ne, gittiler mi? Kahrolsunlar! İğrenç, uzun tırnakları vardı. Biri erkek, biri dişiydi. Bak, sana söyleyeyim, bunu nasıl ayırt edebilirsin: erkeklerde boynuz vardır; dişilerin, çatal ayakları...

    WAGNER

    Haydi bakalım, arkamdan gel.

    SOYTARI

    Ama bak dinle, sana hizmet edersem, Banyo ile Balyoz'u nasıl çağırabilirim, öğretir misin?

    WAGNER

    Sana, kendini her biçime sokmayı öğreteceğim: köpek, kedi, sıçan, fare... ne istersen olursun.

    SOYTARI

    Şuna bak... bir Hıristiyan, nasıl köpek, kedi, sıçan veya fare olurmuş! Hayır efendim, hayır... beni bir şey yapacaksan, şöyle ufacık tefecik, güzel, oynak bir pire yap: şuraya ,buraya, her yere gidebileyim...

    WAGNER

    Peki öyleyse, gel buraya kerata!

    SOYTARI

    Ama söylediklerimi işittin, değil mi?

    WAGNER

    Ne, daha mı söyleniyorsun? Baliol, Belcher!

    SOYTARI

    Aman sus... yalvarırım sana, Banyoyu manyoyu uyutuver.

    WAGNER

    Maskara herif, bundan böyle bana Wagner hoca de; ve sol gözünü sağ topuğuma dik, quasi vestigias nostras insistere (34) olsun.

    (Çıkar.)

    SOYTARI

    Aman Tanrım, yine o kötü Felemenkçesine başladı. Gidelim bari arkasından da hizmet edelim... ne yaparsın?

    (Çıkar.)

    SAHNE V

    Faustus'un çalışma odası.

    (Faustus yalnız.)

    FAUSTUS

    Demek cehennemlik olmak alnımızın yazısıymış, Faustus; kurtuluş yolu da yok... öyleyse Tanrı'yı, cenneti düşünmek neye yarar? Bırak böyle hoş hülyaları, umudu... Tanrı'dan umudunu kes... Belzebub'a inan... Geri dönmek yok, Faustus, kararında diren... Niçin duraklıyorsun? ah, kulaklarıma bir ses: bırak şu büyüyü, Tanrı'ya dön! diyor. Evet, Faustus Tanrı'ya dönecek. Tanrı'ya mı? Tanrı seni sevmiyor ki... Senin tanrın kendi özündür, Faustus, Belzebub'a büyük aşkla bağlanan varlığın... Ah! ben ona adak yerleri kuracağım,tapınaklar dikeceğim; yeni doğmuş yavruların ılık kanlarını sunacağım.

    (Bir melekle bir şeytan girer.)

    MELEK

    Sevgili Faustus, şu iğrenç bilimi bırak...

    FAUSTUS

    Pişmanlık, dua, tövbe... ne boş sözcükler!

    MELEK

    Bunlar sana cennet kapısını açacak sözcükler..

    ŞEYTAN

    Kuruntu, delilik vergisi... Umutlarını onlara bağlayanları deli eden şeyler...

    MELEK

    Sevgili Faustus, cenneti, cennetlik şeyleri düşün...

    ŞEYTAN

    Hayır Faustus, ün ve zenginlikten başka bir şey düşünme..

    (Çıkarlar.)

    FAUSTUS

    Evet, zenginlik!.. Elbette... Emden (35) derebeyliği benim olacak. Mephistophilis yanımda olduktan sonra hangi tanrı bana dokunabilir? Hiçbir şeyden korkma, Faustus, hiçbir şeyden kuşku duyma. Gel, Mephistophilis, Lucifer'den sevinçli haberler getir... Daha gece yarısı olmadı mı? Gel, Mephistophilis, gel... Veni, veni Mephistophile! (36)

    (Mephistophilis girer.)

    Söyle bana, efendin Lucifer ne diyor?

    MEPHISTOPHILIS

    Faustus'a bütün ömrünce hizmet edeceğim, ama bu hizmetimi ruhuyla satın alması gerek.

    FAUSTUS

    Seni elde etmek için Faustus bunu çoktan göze aldı.

    MEPHISTOPHILIS

    Ama Faustus, ruhunu resmen vereceksin, kendi kanınla bir senet yazacaksın! Lucifer böyle bir güvence istiyor; kabul etmezsen, hemen cehenneme dönerim.

    FAUSTUS

    Dur, Mephistophilis! söyle bana; ruhumun Lucifer'e ne yararı olacak?

    MEPHISTOPHILIS

    Ülkesini genişletecek.

    FAUSTUS

    Bunun için mi, bizi böyle aldatmaya çalışıyor?

    MEPHISTOPHILIS

    Solamen miseris socios habuisse doloris. (37)

    FAUSTUS

    Başkalarına acı çektiren sizler de acı çekiyor musunuz?

    MEPHISTOPHILIS

    İnsan ruhlarının çektiği kadar engin acılar!.. Haydi söyle Faustus, ruhunu veriyor musun? Senin kölen olurum, sana hizmet ederim, düşünebileceğin şeylerden daha çoğunu veririm.

    FAUSTUS

    Evet, Mephistophilis, ruhumu veriyorum.

    MEPHISTOPHILIS

    Öyleyse Faustus, kolunu bıçakla ve ruhunu Lucifer'e bağla da, bir gün "bu ruh benimdir" diye isteyebilsin. Faustus sen de Lucifer kadar ulu olacaksın.

    FAUSTUS

    Bak Mephistophilis, sana olan sevgimden kolumu yarıyorum: kendi kanımla, ruhumu Lucifer'e, sonsuz geceye egemen olan Lucifer'e bağlıyorum. Kolumdan damla damla akan şu kana bak; onu isteklerime uygun kıl, Mephistophilis!..

    MEPHISTOPHILIS

    Ama Faustus, bir senet yazman gerek.

    FAUSTUS

    Yazacağım... (Yazar.) A! Kanım donuyor, artık yazamayacağım...

    MEPHISTOPHILIS

    Ateş getireyim, şimdi yine akar...

    (Çıkar.)

    FAUSTUS

    Bu kanımın donması neye belirti acaba? Senedi yazmamı istemiyor mu ki? Niçin akmıyor?.. Sürdürmeyeyim diye mi? Faustus sana ruhunu veriyor: işte burada dondu! Niçin vermeyeceksin, Faustus? Ruhun senin değil mi? Öyleyse gene yaz: Faustus sana ruhunu veriyor.

    (Mephistophilis bir mangal ateşle gelir.)

    MEPHISTOPHILIS

    Ateş getirdim, gel, Faustus, kolunu üzerine tut.

    FAUSTUS

    İşte gene akmaya başladı. Şimdi hemen bitiririm.

    MEPHISTOPHILIS

    Ah, Faustus'un ruhunu elde etmek için neler yapmam!

    FAUSTUS

    Cosummatum est. (38) Senet bitti; Faustus da ruhunu Lucifer'e armağan etti. A! Kolumdaki bu yazı da ne? Homo, fuge: (39) Nereye kaçacağım? Tanrı'ya mı? Beni cehenneme atar... Yok, yok, duyularım aldanıyor... Yazı filan yok... Yoo! açıkça görüyorum, işte, şurada yazılı: homo, fuge... Ama Faustus kaçmayacak.

    MEPHISTOPHILIS

    Bari bir şeyler getireyim de gönlü eğlensin!

    (Mephistophilis çıkar, biraz sonra şeytanlarla gelir; Faustus'a taçlar, süslü giysiler verirler, dans edip giderler.)

    FAUSTUS

    Mephistophilis, bu da ne?

    MEPHISTOPHILIS

    Hiç... gönlünü eğlendireyim, büyücülük neler yapabilir, göstereyim, demiştim.

    FAUSTUS

    Ben de istediğim zaman ruhları, cinleri çağırabilir miyim?

    MEPHITOPHILIS

    Elbette Faustus... daha büyük şeyler de yapabilirsin.

    FAUSTUS

    Öyleyse bu, bin ruh vermeye değer. İşte Mephistophilis al şu kâğıdı, bedenimi, ruhumu bağışlayan senedi... ama, anlaştığımız her şeyi yapman koşuluyla...

    MEPHISTOPHILIS

    Faustus, cehennem ve Lucifer üzerine ant içerim ki, anlaşacağımız her şeyi yapacağım.

    FAUSTUS

    Öyleyse koşulları okuyayım dinle: 1. Faustus'un gerek biçimi gerek özü ruh olabilecek. 2. Mephistophilis hizmetçisi olacak, buyruğunda bulunacak. 3. Faustus ne isterse, Mephistophilis yapacak, getirecek. 4. Mephistophilis, Faustus'un odasında veya evinde göze görünmeyecek. 5. John Faustus ne zaman, hangi biçimde, hangi giyimde isterse Mephistophilis Faustus'un önüne öyle çıkacak.

    - Bu koşullar altında, ben, Wittenbergli Doktor John Faustus, bu senetle, bedenimi ve ruhumu doğu hükümdarı Lucifer'e ve vekili Mephistophilis'e veriyorum. Ve, 24 yıl geçtikten sonra, yukarıdaki şartlar bozulmamışsa, onlara, Faustus'un bedenini, ruhunu, etini, kanını, mallarını gelip almak ve ülkeleri nerede olursa oraya götürmek yetkisini veriyorum.

    İmza: John Faustus.

    MEPHISTOPHILIS

    Söyle Faustus, bunu kendi senedin olarak veriyorsun, değil mi?

    FAUSTUS

    Evet, al... Şeytan sana onun hayrını göstersin!

    MEPHISTOPHILIS

    Haydi Faustus, şimdi istediğini sor.

    FAUSTUS

    Önce sana cehennem hakkında birkaç şey soracağım. Şu insanların cehennem dedikleri yer nerede?

    MEPHISTOPHILIS

    Göklerin altında.

    FAUSTUS

    Peki ama, altında neresinde?

    MEPHISTOPHILIS

    Sonsuza kadar acı çektiğimiz, sonsuza kadar kaldığımız yerde... öğelerin ta derinliklerinde... Cehennemin sınırı yoktur, Faustus; yalnızca bir yerde de değildir. Biz neredeysek cehennem oradadır, cehennem neredeyse biz de hep orada olmalıyız. Şunu da söyleyeyim; bütün dünya eriyip bitince, her yaratık ârafta temize çıkınca, cennet olmayan her yer cehennem olacak.

    FAUSTUS

    Haydi oradan... Cehennem bence bir masaldır...

    MEPHISTOPHILIS

    Sen yine öyle san... kendin deneyip düşünceni değiştirinceye kadar öyle san.

    FAUSTUS

    Ne! Faustus cehennemlik mi olacak sanıyorsun?

    MEPHISTOPHILIS

    Elbette. İşte senet; ruhunu Lucifer'e verdin.

    FAUSTUS

    Bedenimi de verdim... Ne çıkar? Sen Faustus'u bu yaşam tükenince insanın acı duyacağını düşünecek kadar budala mı sanıyorsun? Sus.. bu söylediklerin boş şeyler... kocakarı masalı.

    MEPHISTOPHILIS

    Ama Faustus bana bak: Bu söylediklerinin tersini göstermiyor muyum? Ben cehennemlik oldum. Faustus, şimdi de cehennemdeyim.

    FAUSTUS

    Cehennemde mi? Cehennem buysa, ben böyle cehennemlik olmaya çoktan razıyım! Böyle yürüyerek, tartışarak... Haydi, bunları bir yana bırakalım; evlenmek istiyorum, Mephistophilis; bana bir karı bul, Almanya'nın en güzel kızı olsun. Kanım, ateşli; beni yakıyor; kadınsız yapamam.

    MEPHISTOPHILIS

    Evlenmek için karı mı? Dilerim senden, Faustus, şu karı lafını etme.

    FAUSTUS

    Hayır, sevgili Mephistophilis, bir tane bul getir... kesinlikle istiyorum.

    MEPHISTOPHILIS

    Peki öyleyse, bir karı getireyim. Ben gelinceye kadar burada otur. Şeytan hakkı için sana bir karı bulacağım.

    (Çıkar.)

    (Mephistophilis kadın kılığına girmiş bir şeytanla kestane fişekleri patlatarak gelir.)

    MEPHISTOPHILIS

    Söyle bakalım, Faustuscuğum karını beğendin mi?

    FAUSTUS

    Yok olsun!

    MEPHISTOPHILIS

    Hah şöyle. Evlenme çocukça bir törenden başka bir şey değildir, Faustus; beni seversen bir daha böyle şeyler aklına getirme. Gözlerin hangi kadından hoşlanırsa o senin olacaktır: ister Penelope (40) kadar namuslu, Saba melikesi kadar akıllı; ister cehenneme düşmeden önceki parlak Lucifer kadar güzel olsun! (Bir kitap verir.) Al şu kitabı, iyice incele: şu dizeleri yinele, altın elde edersin; şu daireyi toprağa çiz, kasırgalar, fırtınalar çıkar, gökler gürler, şimşekler çakar; şunu büyük bir inançla kendi kendine üç kez söyle, karşına her istediğini yapmaya hazır sürüyle zırhlı adam çıkar.

    FAUSTUS

    Teşekkür ederim Mephistophilis... ama, istediğim zaman ruhları çağırabilmek için gereken büyüleri gösteren bir kitap istiyorum.

    MEPHISTOPHILIS

    Bu kitapta hepsi var.

    (Yerini gösterir.)

    FAUSTUS

    Peki. Göklerin gezegenlerini, bütün özelliklerini gösteren bir kitap istiyorum; böylece devinimlerini, etkilerini öğrenirim.

    MEPHISTOPHILIS

    İşte onlar da burada.

    (Yerini gösterir.)

    FAUSTUS

    Son olarak şunu da isteyeyim: toprak üzerinde yetişen bütün bitkileri, otları, ağaçları gösteren bir kitap istiyorum.

    MEPHISTOPHILIS

    İşte onlar da burada.

    FAUSTUS

    Yoo, aldanıyorsun, Mephistophilis.

    MEPHISTOPHILIS

    İnan bana, onlar burada.

    (Yerini gösterir.)

    SAHNE VI

    Faustus'un evi.

    FAUSTUS

    Göklere bakıp da pişmanlık duyuyorum ve sana ileniyorum, alçak Mephistophilis; beni o zevklerden yoksun bıraktın...

    MEPHISTOPHILIS

    Ne, Faustus! cennet o kadar eksiksiz güzellikte bir şey mi ki? Bak sana söyleyeyim; o, senin de, dünyada yaşayan herhangi birinin de yarısı kadar güzel değildir.

    FAUSTUS

    Bunu nasıl kanıtlarsın?

    MEPHISTOPHILIS

    İnsan için yapılmış değil midir? Demek insan daha güzeldir.

    FAUSTUS

    Cennet insan için yaratılmışsa benim için de yaratılmış demektir... Büyücülükten vazgeçeceğim, pişmanlık duyduğumu söyleyeceğim.

    (Bir melekle bir şeytan girer.)

    MELEK

    Tövbe et Faustus, Tanrı sana acır.

    ŞEYTAN

    Sen artık cehennemlik bir ruhsun, Tanrı sana acımaz.

    FAUSTUS

    Cehennemlik bir ruhsun diye, kulaklarımda kim vızıldıyor? Şeytan olsam bile Tanrı bana acır... evet... pişmanlık duyarsam Tanrı bana acır ve bağışlar.

    ŞEYTAN

    Evet, ama Faustus hiçbir zaman pişmanlık duyamayacak.

    (Melekle şeytan çıkarlar.)

    FAUSTUS

    Yüreğim o kadar katılaştı ki pişmanlık duyamıyorum. Kurtuluş, inanç, cennet sözünü eder etmez kulaklarımda korkunç yankılar gürlüyor, "Faustus, sen cehennemlik oldun" diyor. Önümde, kendimi öldüreyim diye, kılıçlar, bıçaklar, zehirler, tabancalar, kementler, zehirli çelikler duruyor... Kendimi çoktan öldürürdüm ama, tatlı zevkler derin umutsuzluğumu yendi. Kör Homeros'u ayağıma kadar getirtip İskender'in aşklarını, Ognone'nin (41) ölümünü okutmadım mı? Uyumlu arpının gönül açan türküleriyle o Thebai surlarını kuran (42) buraya kadar gelip Mephistophilis'le birlikte bana güzel şeyler çalmadı mı? Niçin öleyim? Niçin alçakça umutsuzluğa düşeyim? Kararımı verdim artık: Faustus hiçbir zaman pişman olmayacak... Gel, Mephistophilis, gel, o güzel yıldızbilim üzerine konuşalım, düşünelim. Söyle bana, ayın üzerinde kaç gök var? Gökteki cisimlerin hepsi evrenin ortasında bulunan dünyamız gibi mi?

    MEPHISTOPHILIS

    Elementler nasılsa küreler de öyledir; çevirdikleri daireler birbirinin içindedir; hepsi de bir yörünge çevresinde döner; yörüngenin ucuna da evrenin kutbu denir. Satürn, Mars, Jupiter... bunlar boş adlar değildir, Faustus, gezegenlerdir...

    FAUSTUS

    Söyle bana, hepsinin bir devinimi mi var? Hem situ, hem tempore? (43)

    MEPHISTOPHILIS

    Hepsi birden, dünyanın kutupları çevresinde, doğudan batıya yirmi dört saatte devinir, ama yıldızların kutupları çevresindeki devinimleri başka başkadır.

    FAUSTUS

    Haydi oradan... böyle basit şeylere Wagner'in bile aklı erer. Mephistophilis'in bütün bilgisi bu mu? Gezegenlerin çift devinimini kim bilmez ki? Birinci devinimleri bir günde biter; ikincisiniyse, Satürn otuz yılda, Jupiter on iki, Güneş, Venüs, Merkür bir yılda, Ay da yirmi sekiz günde bitirir... Bunları üniversiteye yeni gelenlere sorarlar. Söyle bana, her kürenin kendine öz bir gücü, bir özelliği var mı?

    MEPHISTOPHILIS

    Var.

    FAUSTUS

    Ne kadar gök ya da küre var.

    MEPHISTOPHILIS

    Dokuz: yedi gezegen, gök ve göğün dokuzuncu katı.

    FAUSTUS

    Peki, beni şu konuda da aydınlat: niçin kavuşma, uzaklaşma, tutulma hep aynı zamanda olmuyor da, bazı yıllar daha sık, bazı yıllar daha az sıklıkta oluyor?

    MEPHISTOPHILIS

    Per inaequalem motum respectu totius. (44)

    FAUSTUS

    Peki, anladım. Şimdi söyle, dünyayı kim yarattı?

    MEPHISTOPHILIS

    Söylemem.

    FAUSTUS

    Sevgili Mephistophilis, söyle.

    MEPHISTOPHILIS

    Söylemem; kızdırma beni.

    FAUSTUS

    Alçak, bana her şeyi söyleyeceğine söz vermedin mi?

    MEPHISTOPHILIS

    Evet, ülkemize karşı olmayan her şeyi... ama bu sorduğum öyle değil ki! Sen cehennemlik oldun, Faustus, cehennemi düşün.

    FAUSTUS

    Hayır, Faustus, dünyayı yaratan Tanrı'yı düşün.

    MEPHISTOPHILIS

    Sen benim söylediğimi aklında tut.

    FAUSTUS

    Haydi defol, kötü ruh, o iğrenç cehennemine defol... Faustus'un ne yapacağını bilmeyen ruhuna sen ilenç getirdin. Geç, çok geç değil mi acaba?

    (Melekle şeytan girerler.)

    ŞEYTAN

    Çok geç.

    MELEK

    Faustus pişmanlık duyarsa, hiç de değil.

    ŞEYTAN

    Pişmanlık duyarsan şeytanlar seni parçalar.

    MELEK

    Pişman olduğunu, bağışlanmak iştediğini söyle, kılına bile dokunamazlar.

    (Çıkarlar.)

    FAUSTUS

    Ah, İsa! Kurtarıcım İsa, Faustus'un ne yapacağını bilmeyen ruhunu kurtarmaya çalış.

    (Lucifer, Belzebub, Mephistophilis girerler.)

    LUCIFER

    İsa ruhunu kurtaramaz; çünkü o, doğrudur. Senin ruhunla ilgili benden başka kimse yoktur.

    FAUSTUS

    A! sen kimsin? Böyle korkunç görünen sen?

    LUCIFER

    Ben Luciferim; (Belzebub'u göstererek) bu da cehennemin öteki hükümdarı.

    FAUSTUS

    Eyvah, Faustus! İşte ruhunu alıp götürmeye geldiler.

    LUCIFER

    Şunu söylemeye geldik: sen bize kötülük ediyorsun: söz verdiğinin tersine İsa'nın sözünü ediyorsun. Tanrı'yı düşünmeyeceksin, şeytanı ve onun anasını düşüneceksin.

    FAUSTUS

    Bir daha yapmayacağım, bu kez bağışla. Faustus bir daha göklere bakmayacak, ant içiyor. Tanrı adını ağzına almayacak; ne de ona yalvaracak; kutsal kitaplarını yakacak; rahiplerini öldürecek; kiliselerini çağıracağı cinlere yıktıracak.

    LUCIFER

    Öyle yap, bak o zaman seni nasıl mutlu ederiz. Faustus, cehennemden seni biraz eğlendirmek için geldik; otur. Şimdi tam kendi biçimleriyle yedi büyük günahı göreceksin.

    FAUSTUS

    Yaratıldığı o ilk gün, cenneti görmek Adem'e ne kadar büyük bir zevk vermişse, bu görünüm de bana öyle zevk verecek.

    LUCIFER

    Cennet, yaratma... gibi sözleri bırak... yalnızca şu gösteriye bak... şeytandan başka hiçbir şeyin sözünü etme. Haydi gelin!

    (Yedi büyük günah girer.)

    Faustus onlara adlarını, huylarını, ne olduklarını sor.

    FAUSTUS

    Sen, birinci günah, nesin?

    GURUR

    Ben Gururum. Anam, babam var diyecek kadar alçalmam. Ben Ovidius'un piresi gibiyim, her köşeye sokulabilirim; bazen peruka olur, bir genç kızın alnının üstünde otururum! Bazen tüy yelpaze olur, o genç kızın dudaklarını öperim. Daha neler yapmam, neler... Püf!.. Yok olası: bu pis koku da ne?.. Yere güzel kokular sürülmez, Arras halıları döşenmezse bir sözcük bile söylemem.

    FAUSTUS

    İkinci günah, sen nesin.

    AÇGÖZLÜLÜK

    Ben Açgözlülüğüm. Beni yaşlı bir cimri dünyaya getirdi, eski bir deri torba içinde. Her istediğimi yapabilseydim, bütün bu evin, içindeki herkesin hemen altın olmasını isterdim. Hepinizi o benim güzel kasama kilitlerdim. Oh, benim canım altınım!

    FAUSTUS

    Üçüncü, sen nesin?

    ÖFKE

    Ben Öfkeyim. Anam babam yok. Dünyaya gelmem yarım saat olmamıştı ki bir aslanın ağzından fırladım; o günden beri de, elimde şu iki kılıç bütün dünyayı dolaşıp duruyorum; dövüşecek adam bulamadım mı, kendimi yaralıyorum. Ben cehennemde doğdum; dikkat edin, içinizden birini baba edinmeyeyim.




  • quote:

    Nezaket ve öldürmek tek başına iyi veya kötü değildir. Getirdiği sonuçlar iyi veya kötüdür. Nezaketi kendine yapılan küçümseme veya kinaye olarak algılayan biri olabilir veya böyle algılanıcak bir durum oluşabilir. Eğer ailenden annene veya babana kötü davranan birine nezaket gösterirsen bu sefer ailen ile aran bozulur. Bu yüzden ailenin açısından bakarsak burada nezaket kötü bir davranıştır. Yardıma muhtaç olmak istemeyen kendi ayakları üzerinde durmaya çalışan birine ısrarla yardım edilmesi onu sinirlendirebilir. Aynı şekilde verdiğin örnekteki öldürme olayı %99 kötü olarak nitelendirilebilir ancak uç durumlar da olabilir. Beni öldürmek üzere olan birini öldürmem bana göre ne iyi ne de kötüdür. Ama 3. bir şahısa göre kötü olarak tanımlanabilir, çünkü onun açısından kötü sonuçlar doğurabilir. Dediğim gibi davranışların sonucu hesaplandığında her davranışın iyi veya kötü sonuçları olabilir. Bu hesap önceden yapılmalı ve ona göre davranılmalıdır. Davranışın tanımı tek başına iyi veya kötü değildir. Eklendiği olaya göre karar verilir.


    Bu kadar felsefe ve zihin karışıklığı içinde doğruyu bulman pek mümkün değil. Açık yüreklilikle açıklayayım. Doğrular 1. 2. 3. şahıslara göre değişmez. Allah'a göre değişir. Onun katında bir davranış veya olgu ya yanlıştır ya doğrudur. İnsanın verdiği karar onun katında verilen hükme isabet ederse doğru karar vermiş olur. Olay bu. İyi de kötü de gayet açık yeterki sen dürüstçe ulaşmak iste...

    İkinci önemli mesele; zihinlerini bu kadar karıştıran insanlar bilgilerini sadece tartışmalarda taraf olmak için kullanırlar. Bizse bilgimizi prensip haline getirip kullanırız. Yani iyileri ve kötüleri, doğruları ve yanlışları zihnimizde tartışıp da iş yapmaya gelince işimize geleni yapmayız doğru olanı, doğru olduğuna inandığımız şeyi yaparız. Kısa vadede çıkarımıza ters düşüyor olsa bile... Önemli olan da budur.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: ::cc::

    İyi veya kötü davranış yoktur. Hiçbir düşünce veya davranış kesinlikle iyi veya kötü diyemeyiz. Yerine göre iyi birşey kötü, kötü olan iyi olabilir. Bu yüzden "Güneş ışığı testi" veya "Toplum önünde söylemek" her zaman doğru sonuç vermez. Her fikirin sonucu hesaplanmalı ve ona göre davranılmalıdır. Bir canlıya yönelik fikirler karşısında da kendimizi o canlının yerine koyup düşünebiliriz. Bu verilere göre o fikri çöpe atıp atmıyacağımız konusunda karar vermeliyiz.


    Çok güzel tespitler.

    Bu yönteme göre, yani topluma sunabilme kıstasına göre aslında kendi iyi ve kötü anlayışımızı değil, toplumun iyi ve kötü algısını süzmüş oluruz. Arkadaşımızın da dediği gibi; mutlak bir iyi yada mutlak bir kötü kavramından söz edilemez. X toplumuna ve içerişinde barındırdığı x kişine göre iyi olan; Y toplumuna ve y kişisine göre kötü olabilir! Sunum süreci, yani güneş testide bu algılara göre şekilleneceğinden; X'den Y'ye fark gösterebilir.




  • quote:

    Bu yönteme göre, yani topluma sunabilme kıstasına göre aslında kendi iyi ve kötü anlayışımızı değil, toplumun iyi ve kötü algısını süzmüş oluruz


    anladığınızı düzeltecek olursak, "aklınıza gelen fikri toplumun değer yargıları ile yargılayın" demedim.
    "İç dünyanızın karanlıklarında yolunuzu kaybetmemek için, aklınıza gelen fikirleri açık yüreklilikle söyleyip paylaşabiliyor musunuz bunu kontrol edin" dedim.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi fatihbarut -- 29 Eylül 2009; 11:38:28 >
  • 
Sayfa: 1
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.