Ipa'nın Fendi Bakteriyi Yendi Bölüm 2
https://forum.donanimhaber.com/ipa-nin-fendi-bakteriyi-yendi--137655013-3#137963317
Arkadaşlar, konu bana ait, o zaman çok uzatmışım konuyu, bu kez kısa kesiyorum.
5,5 yıl geçmesine rağmen, hala ara sıra burnuma koku gelince, son kez farklı bir yöntem deneyeyim dedim.
Verdiğim linkteki kesip çıkardığım taban keçesi ile aynı kalınlığında keçe satın alıp aynı şekilde kestim.
Dün taban halısını kaldırıp ayak basılan yere küçük bir leğen yerleştirdim, halıyı leğen içinde katlayabildiğim kadar katlayıp üzerine 5 kg dambıl koydum, 3 litre kadar bu kez saf olarak su ile seyreltmeden İpa döküp 10 dakika bekledim, daha sonra leğeni kaldırıp aldığım yeni keçeyi tabana koyarak halıyı üzerine kapattım, halı üzerine tekrar yarım litre kadar fısfısla İpa sıktım.
Yazlık paspası da aynı şekilde balkonda leğen içine koyup üzerine araba içinde kullandığım İpa'yı döküp aynı işlemi uyguladıktan sonra banyoda yıkayıp kurumaya bıraktım.
Başına bu durum gelen son kişi olmayacağım gayet açık olduğu için, benzer durumu şu an yaşayan arkadaşlara bazı tavsiyelerim olacak;
Öncelikle süt veya süt ürünü dökülen yer benim araçta olduğu gibi bölgeselse, örneğin tabandaysa halıyı kaldırın, keçeyi kesin, benim daha önce yaptığım gibi yıkamayla uğraşmayın, aynı boyutta yeni keçe kestirip eskisini direk çöpe atın.
Eğer dökülen süt fazlaysa, tüm tabana yayıldıysa o zaman taban halısı ve keçe tamamen sökülecek, keçe direk çöpe gidecek, bana kalırsa her taraf söküldükten sonra ona da uğraşmayın halıyı da atın derim ama, uğraşırım derseniz benim uyguladığım yöntemle halıyı katlayıp üzerine taş veya başka bir ağırlık koyarak 20-30 litre saf IPA uygularsanız bir şansınız olabilir, koku geçmezse taban halısı da direk çöpe yenisi alınacak ki kokunun geçip geçmediğini açık havada iken anlayamazsınız, halıyı araba içine döşeyip koku tamamen geçmiş gibi arabayı eski haline getireceksiniz, bir kaç gün geçtikten sonra kokunun geçip geçmediği belli olur, koku halen varsa geçmiş olsun.
Gelelim koltuklara, bu konuda çok fazla konuşmaya gerek yok, direk çöp, ben oraya şunu uygularım bunu uygularım, "dur bi de son çare şunu deneyeyim hele belki geçer", diyerek kendinizi kandırır, yorulduğunuzla kalırsınız.
Koku özellikle koltuk içinde döşemeye sindiği için döşeme değişse belki kurtulma şansı var ama, döşemeyi söküp oraya yeni döşeme koymak, o koltuğu eski şekline getirmek hem iyi bir usta ister, hem de astarı yüzünü geçebilir.
Şahsen koltuk konusunda ben hiç uğraşmam, direk çöpe atarım, ya çıkma bulurum ya yenisini alırım.
Boş yere ziebart'a oraya buraya paranızı kaptırmayın, her gittiğiniz yer paranızı almak için "merak etme biz hallederiz abi" der ama bi bok yapamaz.
IPA dışında ne kullanırsanız kullanın fayda etmez, zefiran kullanmadım belki faydası olabilir, malumatım yok.
Baş belası bir olay bu, yarım çay bardağı süt bir arabayı batırmaya yeter de artar.
Söyleyeceklerim bundan ibaret, geçmiş olsun.
Braun Kahve Makinesi
Arkadaşlar, normalde kahveyi nadir içerim, karaciğerimde rahatsızlık var, filtre kahvenin çok faydalı olduğunu okudum.
Bundan sonra düzenli olarak kahve tüketmeyi düşünüyorum, cihaz falan yok evde, en iyi kahve marka hangisi ?
tchibo mu alayım , jacobs monarch duydum onu mu alayım, başka marka mı alayım hangisini tavsiye edersiniz ?
bu konuda bilgim sıfır.
Bir de tesadüfen gördüm, bunu alayım mı ?
Teşekkürler.
Can Çekişen Türkçe
Arkadaşlar, konu olarak pek cazibesi olmayan, pek önemsemeyeceğiniz, çoğunuzun hali hazırda duyarsız olduğu bir konuda başlık açıyorum, biraz uzun olabilir.
Hiç kimse okumayacak bile olsa bu konuyu açmak istedim.
Konu türkçe, can çekişen, ingilizce’nin boyunduruğu altına girmiş ana dilimiz.
Neden ingilizce’nin baskısı altında ?
Çünkü ulusça hayran olduğumuz amerika’nın dili ingilizce, amerika’nın dili “urduca” olsaydı yerlisi dururken kullandığımız yabancı kelimelerin tamamı urduca olacaktı.
Türkçe karşılığı olan yüzlerce kelimenin yerine ingilizcesini kullanıyoruz.
Telefon, elektrikli araç pili yerine “batarya” demek, asgari-azami yerine minimum-maksimum demek, yer, konum yerine “lokasyon”, kışkırtma, tahrik yerine “provokasyon”, onay, tasdik yerine “konfirme” demek, yıllık, düzenli yerine “periyodik “ demek, belirli yerine “spesifik “ demek, tecrübe etme, sınama yerine ”deneyimleme” gibi saçma sapan uydurulmuş bir kelimeyi kullanmak….
Bu liste böyle uzar gider.
Internet, faks gibi kullanıma girdiği zaman türkçe karşılığı oluşturulmamış bir kelime olur, yabancı dilden aynen alınıp kullanılır, bu bir dereceye kadar kabul edilebilir ama türkçesi olan kelime yerine ingilizcesini kullanmanın kabul edilir yanı yok.
Diyebilirsiniz ki ulan ülkede binbir türlü dert, öncelikli sorun varken bunu mu dert edelim ?
Evet bir sürü sorunumuz var, ancak bunların çoğunu düzeltmek ya da değiştirmek şu an için elimizde değil, gücümüz yetmiyor, ama bu konu onlardan biri değil.
Düzeltmek, değiştirmek elimizde ve biraz dikkat, biraz duyarlılıkla gayet de kolay.
Lütfen dilimizi koruma konusunda duyarlı olalım, hepimizin ortak malı olan ve en az vatan toprağı kadar kıymetli olan bu ortak değeri koruma konusunda elimizden geleni yapalım.
Nasıl çevre kirliliği bugün bu ülkenin önemli sorunlarından biriyse, ormana atılan bir pet şişe, atılan bir plastik mamul o ormanı kirletiyorsa, o yabancı kelimeyi de kullandığımız zaman da dilimizi kirletmiş oluyoruz, hem de hiç farkına varmadan.
Başka ülkelerin bu konuya olan yaklaşımını incelemek gerekirse fransa buna en iyi örneklerden biri olur, fransa’nın bu konuda ne kadar duyarlı olduğunu bilenler vardır.
Kaldı ki bizzat tecrübe ederek bunu kendim de gördüm, yıllar önce katıldığım yurtdışı gezisinde paris’te bir kafede oturan kıza yanındaki boş sandalyeyi alabilir miyim diye ingilizce olarak sordum, kız soruyu anladı ama bana cevabı ingilizce olarak değil fransızca olarak verdi, ve bunu tesadüfen değil bilinçli olarak yaptı.
Başka toplumlar kendi dilini koruma hususunda bu kadar duyarlılık gösterirken bir milleti millet yapan temel birkaç husustan biri olan dil konusunda milletçe bu kadar duyarsız olmamız beni ziyadesiyle üzüyor ve rahatsız ediyor.
Konuya dikkatinizi çekmek istedim, başınızı şişirdimse affola.
Oto Branda Tavsiyesi
Arkadaşlar, selam.
Araç bana ait, yeni aldım, zaten aracım olduğu için kullanmayacağım, kapalı garajım da olmadığı için brandayla korumayı düşündüm, ihtiyacı olan faydalansın diye burada başlık açayım dedim.
Bu brandayı sipariş etmeden önce Şaşmaz’ı gezdim, hepsiburada’yı inceledim, koçtaş’a gittim, gördüklerimin hepsi incecik naylonumsu bir malzemeden yapılmıştı, sıfır araba için de güvenemedim.
Sağlıklı olduğunu düşünerek bez yaptırmaya karar verdim, bu brandacıdan sipariş vermeye meyilli oldum ama emin olmak adına sipariş vermeden önce biri Ankamall’e biri Acity’ye yakın 2 çadırcıya gidip kaça dikersiniz diye fiyat sordum.
İkisi de 2 bine dikeriz deyince, resimde gördüğünüz brandanın siparişini kesinleştirdim.
Henüz kullanalı bir hafta oldu, hafta sonu açıp baktım, herhangi bir sıkıntı yok, araç yıkattığım gibi tertemiz kalmış, boyada da herhangi bir sorun görünmüyor.
Hediyesi kargo dahil 1.570’e geldi bana.
Dolu da büyük dert olmasına rağmen benim önceliğim güneş ve özellikle kuş pisliği, diğer araçta kuş pisliğinden yıldım, nereye çekersen çek kurtuluşun yok.
Uzun vadede güneş tavan boyasını yakıp atıyor, kuş pisliği desen kaç kez temizleyeyim derken boyayı çizdim.
Fiyatı ucuz olsa bi tane de diğer arabaya yaptırırdım.
Yağmur, kar, dolu performansı nasıl olur bilemiyorum, tecrübe edip göreceğiz.
Yaptırmayı düşünen olursa “oto terzi evi” diye youtube’da aratın, videoları çıkıyor üreticinin, numarası da orada var, ben de zaten youtube’dan branda kullanımı ile ilgili bilgi toplarken tesadüfen bulmuştum.
Belki merak eden olur, brandanın logolu/logosuz olması isteğe bağlı, fiyat değişmiyor.
İPA’nın fendi bakteriyi yendi !!!
|
Son Giriş: geçen hafta
Son Mesaj Zamanı: 2 hafta
Mesaj Sayısı: 1.759
Gerçek Toplam Mesaj Sayısı: 2.698
İkinci El Bölümü Mesajları: 0
Konularının görüntülenme sayısı: 11.906 (Bu ay: 502)
Toplam aldığı artı oy sayısı: 800 (Bu hafta: 0)
En çok mesaj yazdığı forum bölümü: Free to Play - MMO