16 Haziran 1926 Çarşamba günü İzmir'e gitmek üzere seyahatte bulunan Gazi Mustafa Kemal Paşaya suikast yapacakları ihbarı üzerine, suikastı fiilen yapmakla görevli olanlar, suç vasıtaları olan bomba ve silahlarıyla birlikte yakalanmışlardır.
Suikast şebekesi, aylardan beri birtakım özel tertibat ile her ne olursa olsun Gazi'ye karşı suikast yapmayı ve bu suretle de hükümeti devirmeyi kararlaştırmıştı. Suikastı hazırlayanlar, Terakkiperver Cumhuriyet fırkasına mensup bazı kimselerdi. En önemli rolü oynayanlar Terakkiperver Fırkadan İzmit Milletvekili Şükrü Bey ile eski İttihat ve Terakkici Kara Kemal'di. Suikast önce Ankara'da tasarlanmış, Erzincan Milletvekili Sabit Bey'le Faik Bey'in müdahaleleri ile önlenmiş, daha sonra Bursa'da düşünülmüş, bu da uygun görülmeyerek İzmir'de gerçekleştirilmesine karar verilmiştir.
16 Haziran 1926'da İzmir'e gelmesi beklenen trenin gelmemesi sonucu Giritli Şevki durumu İzmir Valisine ihbar etmiş ve suikastçılar silahları ile birlikte yakalanmışlardır.
Suikast olayının Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası bir kısım mensupları ile ilgili bulunduğu ortaya çıkmış ve eski İttihat ve Terakkicilerin de bu olayın tahrik ve düzenleyicileri oldukları anlaşılmıştır. Amaçları, önce irticayı tahrik ve dini siyasete alet ederek Mustafa Kemal Paşa'yı iktidardan düşürmekti. Buna muvaffak olamayınca, İttihat ve Terakki'nin ileri gelenleri, Terakkiperver Fırkanın içindeki adamlarıyla suikast teşebbüsü hazırlıklarına girişmişlerdir. Kurulan İstiklal Mahkemesi, suçları sabit olanları idama mahkum etmiştir. 14 Temmuz 1926'da başta Ziya Hurşit, Laz İsmail, Gürcü Yusuf, Çopur Hilmi, Şükrü Bey, Ayıcı Arif, İsmail Canpolat olmak üzere 13 kişi idam edilmiştir.
Samsunda ki Rumların Suikast girişimi
"Mustafa Kemal Anadolu'da örgütlenmeye başlayınca; PONTUS'lu gençlerin Türklere karşı savaşmak için Yunanistan'ın onlara irtibat subayı olarak yolladığı Pontus kökenli Üsteğmen Karaiskos, Yunanistan'dan acele olarak silah ve cephane gönderilmesini istedi. Atina'dan kısa süre sonra gelen gizli bir mesajda bol miktarda silah ve cephanenin bir gemiye yüklendiği ve geminin Samsun'a doğru yola çıktığı bildiriliyordu. Yunanlı İstihbarat subayı Karaiskos, Samsun'da Kızılhaç temsilcisi örtüsü altında faaliyetlerini gizliyordu."
"Müttefikler, yenilgiye uğramış Türkiye'yi, en sonunda, parçalamaya ve paylaşmaya karar vermişlerdi. Yunanlılar paylarına düşen İzmir'i işgal etmek için gerekli emri almışlardı. Yunan askerinin İzmir'e çıktığı duyumları Samsun'da yayılmıştı. Bu arada, Türkler korku içinde, kirpiler gibi toplaşarak ölümcül darbenin gelmesini bekliyorlardı. Rumlar ise çok sevinçliydiler. Kurtuluş zamanları yaklaşıyor diye düşünüyorlardı. Şehrin ve civar köylerin Rumları gözleri Kara Deniz'in açıklarına dikilmiş vaziyette hasretle mavi beyaz bayraklarla donatılmış Yunan savaş gemilerinin gelmelerini bekliyorlardı. Ancak, boşuna bekliyorlardı. Samsun limanına gele gele, çirkin bir ticari vapur gelmişti. İçinden ise ülkesinin tarih akışını değiştirecek sert ve kanlı bir savaşı başlatmayı kendine amaç edinmiş, ırkımız (Rumlar) için ölümcül bir tehlike teşkil eden insan çıkmıştı."
19 Mayıs 1919 tarihinde Mustafa Kemal Paşa Samsun'a ayak bastığında, Rumların psikolojik durumu böyleydi.
Mustafa Kemal Paşayı coşkulu bir şekilde karşılayan Türk halkının sesi tüm şehirde yankılanıyordu.
Mustafa Kemal Paşa'nın Samsun'a geldiği sırada, şehrin Rumları birşeyden habersiz işlerinin başlarındaydılar.
"Tütün Tüccarı Pantzou Dimitriadis'in oğlu Stathios Dimitriadis de o sırada babasının muhasebe işleriyle uğraşıyordu. Coşkulu sesler kullağına geldiğinde şaşkın bir şekilde babasına neler olduğunu sordu. Neler olup bittiğini anlayamayan babası "Türkler galiba" dedi.
Bu arada dükkanlarının yakınındaki bir otele doğru yürüyen kalabalığın sesi daha da güçlü bir şekilde duyulmaya başlayınca, Stathios dükkandan fırlayıp kalabalığın olduğu yere giderek orada bir Türk'e, gelen misafirin kim olduğunu sordu. Türk, ona, vapurla Mustafa Kemal isimli bir paşanın geldiğini söyledi.
Dükkana dönen Stathios Kapıları ve pencereleri kapatarak üst kata çıktı ve camdan olup biteni izlemeye koyuldu.
İkinci gece, Samsunlu Rumlar Teşkilatı'na çalışan Stathios, Teşkilatın başı olan Kaptan Stilo Komidis'e Mustafa Kemal Paşa'nın Samsundan ayrılış tarihini bildirdi. Kaptan Stilo hiç vakit kaybetmeden Türk lidere karşı düzenlenecek suikast girişimi ile ilgili hazırlıklara başladı.
Üçüncü gece, Kaptan Stilo, yirmi seçme delikanlıyla beraber, Mustafa Kemal'in geçeceği yol olan Samsun-Kavak yolunun ortalarındaki bir noktada pusu kurdu. Adamlarını yerleştiren Kaptan Stilo, Stathio ile beraber yolun kenarında gizlenerek beklemeye koyuldu.
Güneş doğduktan üç saat sonra beş atlı tarafından korunan üstü açık bir araba göründü.
Stathios gözlerini iyice açarak arabanın içindeki yolcuların arasından Mustafa Kemal'i seçmeye çalıştı. Araba 50 metre kadar yaklaştığı zaman, "İşte o! Arkada en solda oturan. Kep giyen" dedi.
Araba tuzak alanına yaklaşır yaklaşmaz ateş açtılar. Arabada bulunan üç kişiyi öldürdüler.
Suikast girişiminin başarıyla sonuçlandığına inanan Kaptan Stilo, bu arada atlılarla çarpışan adamlarına geri çekilmelerini emretti.
Stathios ve diğer Rum militanların sevinci ancak ertesi günün sabahına kadar sürdü.
Mustafa Kemal Paşa'nın hala hayatta olduğunu öğrenen Kaptan Stilo içine kapandı, günlerce kimseyle konuşmadı. Mustafa Kemal'in niçin ölmediğini bir türlü anlayamıyordu.
Mustafa Kemal ölmemiţti çünkü kendisi o arabada değildi. Öldürdükleri kişi bir benzeriydi. Önlem olsun diye uygulanmış bir taktikti bu. Kemal Paşa iki kilometre mesafeden takip eden diğer bir arabada bulunuyordu.
Stathios olaydan sonra, bir gece, evine dönerek babasından başarısız suikast girişimi hakkında yapılan yorumları öğrendi. Ertesi gün keyifsiz bir şekilde işinin başına geçti. İçinde kötü bir his vardı.
Haksız da değildi. Yeniden doğan Türk milletinin öncüsü ve mimarı olan insanı ortadan kaldırarak tarihin akışını değiştirmeyi amaçlayan bu suikast girişimi şeytani bir engelle başarısız kılınmıştı. Böylece, daha sonra meydana gelecek olayların akışı engelsiz bir şekilde devam etti."