Şimdi Ara

Montajda Kurgu işleme

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
25
Cevap
1
Favori
9.388
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 12
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • Merhaba,

    Genellikle kurgu programı kullanan operatör ile kurgucu karıştırılır. Efekt vermek kurgu yapmak değildir. Kurgucunun kim olduğu ve ne iş yaptığını aşağıdaki linkte anlatmışlar.http://sozluk.sourtimes.org/show.asp?t=kurgu (üşendim yazmaya :) )

    Amatör montajlarda genel yapılan hatalar daha introdan başlıyor. İntroda eğer hazır müzik kullanıyorsanız müziğin iniş ve çıkış sürelerini not edin. Efektleri müziğin iniş ve çıkışına göre verin. Müzik hızlandığından sert geçişler uygulayın. Müzik yavaşladığında yumuşak geçişler. Örneğinhttp://www.youtube.com/watch?v=gNriLxCBPRM&feature=relatedhttp://www.youtube.com/watch?v=I3bSCONJ0pM&feature=relatedhttp://www.youtube.com/watch?v=gUtCnARxWxQ
    Kötü örnek:http://www.youtube.com/watch?v=tP8ypO3w0og#http://www.youtube.com/watch?v=CxBWS9lhWDA#

    Bir başka problemde intro müziklerini nasıl seçeceğiniz. Mümkün olduğu kadar kısa. Müzik iniş ve çıkışları erken. Kullanmamanız gereken bir örnekhttp://www.youtube.com/watch?v=InJoCXzzS-k
    35 saniyede ton değişti. 50 saniyede ton değişti. 1 dakika 3 saniyede yükseliş. 1 dakika 19 saniyede ton değişti. 1 dakika 32 saniyede tempo. 1.59 saniyede ton değişti. 2 dakika 28 saniyede ton değişti ... Kaset biter bu müzik bitmez. :) Aslında çözüm basit müziği editleyin. Örneğin ben olsam 1 dakikada başlatırım görüntümü verir sonra sesi yavaşça kısarım. Giriş yaparım.

    Yapılan bir başka hatada gelişi güzel görüntülerin yerleştirilmesidir. Film trailerlerinde görüntüler gelişi güzel değil seçilerek konuluyor. Her zaman her konuda bir storyboardınız olsun. Konuya göre geçiş efektlerini yaparsınız. Storyboard hakkında bilgi içinhttp://www.kameraarkasi.org/kisafilm/storyboard.html Örneğin: Elinde dosyalar olan hatun ile eleman sokak köşesinde çarpışacak. Soru şu ne zaman görüntüyü ikiye bölersiniz (PIP) uygularsınız ?
    A- Çarpışmadan önce mi ?
    B-Çarpıştıktan sonra yere düşen dosyaları toplarken mi ?
    C-Ayrıldıklarında mı ?
    Cevap son derece basit konuya göre veririm. Eğer orada tanışıp burger kinge gideceklerse A şıkkı sonra giceklerse C şıkkı. Eleman özür dileyerek hatunun yanından ayrılsın sonra onları ben burger kingte buluştururum. Çarpışma anını düşünerek yola devam ederlerken yüzlerinin aldığı ifadeyi PIP yaparım. Böylece izleyici "bunlar bir birinden hoşlanmış acaba nerede karşılacaklar" merakına girmiş olur.

    Uzun süre aynı görüntü ve uzun konuşma izleyici sıkar. Mümkün olduğu kadar kısa tutmaya ve kısaca özetlemeye çalışın. Örneğin yukarıda elemanla çarpışan hatunumuz sabah işe geç kalmış patron "İşe geç kalmamaya özen göstererek diğer çalışma arkadaşlarımaza kötü örnek teşkil etiğinizi farketmiş olduğunuzu düşünüyor ve bir daha tekrar etmeyeceğinizi umuyorum." diyor. (Lütfen sesli olarak takılmadan ve patron gibi söylemeye çalışın :) ) Hatunun bu kadar uzun azar işitmesine günlüm razı olmadığı için "bir daha tekrar etmeyeceğinizi umuyorum" cümlesinden öncesini kesiyorum. Hatun mutlu seyirci mutlu. Yalnız patronunuz ABD başkanı ise durum zor zira aynı anda on iş yapıyorlar ve çok uzun cümle kuruyorlar ki zeki oldukları belli olsun. :)

    Renk ve ışık ayarları izleyicinin duygularına hitap eder. Örneğin hatun öğle yemeğine burger kinge gitsin. Zaten patrondan azarda işitmiş. Morali bozuk parka gidip biraz kafa dağıtmak istiyor. Park yere yaprakların dökülmüş olduğu büyük ağaçların sık olmadığı bir yer. Bize sadece izleyicide sonbahar etkisi yaratmak kalıyor. Biraz turuncu renk yeterli. Örneğin
     Montajda Kurgu işleme

    Mutlaka renk ayarlarınızı yapın. Dizilerde, filmlerde, programlarda kameralar farklı açılardan çekim yapsada ışık ve kamera ayarları yapıldığı için renk ve ışık değişimi olmuyor. Bir çok kişi bunu daha önce fark etmemiştir. Zaten amaç sizin bunu fark etmemeniz. Çünkü ışık ve renk değişimleri konuya olan ilginizin dağılmasına neden olur. Bir oda düşünün kapının karşısında pencere var. Oda olması için pence ve kapının sağında ve solunda duvar olması lazım. İşte kapıdan girince sağ tarafta masa var. Masa sağ duvara ortalanmış. Masanın koltuğunda oturulduğunda karşı duvarda ki tablo görünüyor. Karşı duvar kapıdan girildiğinde solda kalıyor (zaten başka duvar kalmadı. :) )Sol duvara ortalanmış bir tablo var. Tabloya arkanızı döndüğünüzde masayı ve masa arkasında oturanı görüyorsunuz. Kamera pencerinin bulunduğu yerden kapıyı çekiyor. Hatun parkta durdu düşündü işi bırakmaya karar verdi. Kapıya bir tekme iki tokat atarak içeri giriyor. Kamera anında hatunun ifadesini göstermek için portre alıyor. Hatunun portresini alan kamera sağda masada oturan adama dönüyor (tabi tabi kamera 360 derece dönüyor hatta bir yeri bir de tavanı çekiyor sonra sağda masada oturan adamı çekiyor (ne kadar efekt hastası varmış). Kamera sağda masada oturan adama dönüyor ama kapının karşısındaki pencereden ışık aldığı için sağda masada duran patronun yüzü karanlık çıkıyor. Dolayısı ile hatunu görünce patron korktumu, kızdımı, gülüyormu ağlıyormu, hatuna sulanıyor mu belli değil. Biri lütfen şu pencerenin perdesini kapatıp ışığı açabilir mi ? Bende montajda renk ve ışık ayarlarını yapacağım.

    Background müziğini konuya göre doğru zamanda kullanın. Örneğin hatundan patron bir hafta daha çalışarak işlerini bitirmesini istedi. Hatunda bir haftada işleri yetiştirmek için mesai kaldı. Oldukça acıkmıştı. İşten çıktı. (Eve giderken bir kuzu alıp evde çevirmeye karar verdi. yok deve ! hayır deve değil koyun. saçma oldu atın şu deveyi ve kuzuyu dışarı. :) ) Burger Kinge girdi. Sparişini verdikten sonra tepsisini aldı. Üst kata çıktı. Kendisine caddeye bakan masalardan birinden yer bulup tepsisini bıraktı. Sabah çarpıştığı eleman lavaboda ellerini yıkıyor bir yandan "kim bayan parfümü sıkmış" diye aklından geçiriyordu. Hatun ellerini yıkamak için lavaboya doğru üst kata çıktı. Lavabonun kapısını açtığında sabah çarpıştığı eleman ellerini yıkıyordu. Eleman kendinden emin bir şekilde "yanlış geldiniz burası erkekler tuvaleti" dedi. Hatun utanarak özür diledi. Kapıyı kapattığında gülmeye başladı. Eleman kapıdan çıktığından hatunun güldüğünü gördü. Kapıya baktığında kendiside gülmeye başladı. "Eleman sabahta karşılaşmıştık ..." dedi. Eleman kendini masaya davet ettirmek için bütün marifetini sergiliyordu. Sonunda hatunun masasına kendini davet ettirmeyi başarır. Eleman "Buraya sık gelirmisin ..." der. Hatun "genelde" der. (bu arada hatun sabahtan beri burgerde yiyor). Burger King fast food olduğu için yedikten sonra fazla oturmazlar. Eleman kavhe içmeye davet eder. Segafredo'da cafe macchiato içerek sohbet ederler. Sohbetten sonra hatun eve gitmek için taksiye biner. Şimdi bir background müziği iyi gider örneğin The Righteous Brothers - Unchained Melody (ghost filminden) Elemanda yolda yüzünde gülümseme ifadesi ile yürür. Hatun taksinin arka koltuğudan kafası cama yaslanmış elemanı düşünerek evine gidiyordur.

    Hobiniz kitap okumak olmasın. Kitap okumak için kendinize zaman yaratın. Bunlar bir çok türden olursa daha fazla faydası olacaktır. Karakterlerin, mekanların ve olayların nasıl geliştiğini canlandırmanıza yardımcı olacaktır. Örnegin Stephen King roman yazarıdır. Ama yazdığı romanlar film olur. Hatta çizgi romanlar bile film olur. Birde esinlenme denilen bir olay var örneğin Yatmadan Önce 100 Fırça Darbesi isimli romandan esinlenilerek melissa p. filmi çekilmiştir. Yatmadan Önce 100 Fırça Darbesi isimli kitabı okuyanlar filmin direk adult olacağını düşünebilirler oysa ki yönetmen romana sadık kalarak oyuncuyuda teşhir etmeden o sahneleri çok güzel izleyiciye aktarmış. Kitabı ve filmi izlemiş olanlar için daha başka bir örnek vereceğim. Bizim hatunla elemana geri dönelim. Aradan biraz zaman geçti eleman hatunu evde yemeğe davet etti (yemeği ucuza getirecek ev yemeği adı altında). Hatun akşam yemeğe geldi. Sade bir evdi. İçerde loş bir ışık vardı. Pencerenin yanında duran abajur yemek masasını aydınlatıyordu. Yemek masası beyaz ipek kumaşla örtülmüş masada bir mum yanıyordu. Kısık sesle hafif bir yemek müziği çalıyordu (yok Ümit Besen değil SUE ASTON). Eleman nazikçe yemek masasına davet etti. Yemeğe geçtiler. (bacgroundda SECRET GARDEN - SOLO VIOLIN çalıyorhttp://www.youtube.com/watch?v=VOhjTpeQhXs ) Yemek yerken sohbet ediyor birbirlerinin gözlerinin içine bakıyorlardır. Yemekten sonra eleman Wind Chill DVD'sini DVD'ye takar televiyonda izlemeye başlarlar. (Korku olsun ki hatun korkup eve gidemesin tabi romantikte olmalı.) Saat ilerlemiştir. Elemanda kalır. Sabah hatun yataktak çıkacak lavaboya gidecek lavabodan dönecek elemanın yanağına bir öpücük kondurarak uyandıracak. Bu kısım yönetmene kalmış bir durum. Hatun yataktan gecelikle çıkarak labavoya gidebilir. Hatun iç çamaşırlarıyla lavaboya gidebilir, hatun yataktan çıplak çıkar üstüne gecelik giyerek lavaboya gidebilir. Eğer bu fransız bir yönetmen ise hatun çıplak çıkar üstüne gecelik almaz lavaboya gider gelir elemanın yanağına öpücük kondurur. Eğer gecelik var ise hatunun uyanma sahnesinden sonra ki yataktan çıkma sahnesi ile elemanı öptüğü kadar olan kısmı kesiyoruz ve seyirci elemanın evinde bayan geceliğinin ne işi var ? Yoksa hatun gecelikle mi gitmiş ? gibi sorulara maruz bırakmıyoruz. Bu arada hatun yataktan iç çamaşırı ile çıkar elemanın siyah sabahlığını giyer. Lavaboya gider sonra döndüğünde elemanın yanına öpücük kondurarak uyandırır.

    Tasarım programarı ile ilgilenin. Bunlar yaratıcılığınızı körükler, aklınızdan geçeni yapmanızı sağlar. Örneğin: Eleman ile hatun sabah kahvaltısı için Burger Kinge gitmek için dışarı çıkarlar. Sonbahar havasının soğukluğu onların yürüyerek gitmesi izin vermez ve taksiye binerler bir anda taksinin camlarına beyaz kar taneleri düşmeye başlar. Kar tanelarini 3D Studio Max'in particle sistem aracı ile yaparız daha sonra renk ayarlarını yaparak gerçi olmasını sağlarız. Örneğin:http://www.youtube.com/watch?v=X4Gymyuk-Tw Photoshopta yapılan karakalem örneği:http://www.youtube.com/watch?v=8K_NQe57C-k bu örnek bilgisayara bağlanan çizim tableti ve kalemi ile yapılsada mouse'lede yapılır. Sadece daha fazla uğraş ve zaman ister veya ben elimle sadece çöp adam çizebildiğim için Poser programı ile yapar Photoshopta düzenlerdim. :) (Zoru başarırız imkansız biraz zaman alır.)

    Sponsorları anladığınızı, hatunun neden burger kingte 2 öğün yediğini tahmin ediyorsunuzdur. Malum bütçe meselesi. :)
    Devamı olursa bunları evlendirir. Düğün çekimini anlatırım. :)

    Kamera temelde seri fotoğraf çeken bir fotoğraf makinasıdır. Kamera ve fotoğrafçılık tekniklerini okumanızın montajda çok faydası olduğunu göreceksiniz.

    Kendinizi geliştirmek için tanıdıklarınızın kamera ile çektiklerini DVD'ye siz basın.
    Teyzemin oğlu bir tanıdığına çekim yapmış. Bana kamerayı arada yan çevirdiğini görüntüleri düzeltip düzeltemeyeceğimi sordu. Düzeltebileceğimi söyleyerek aldım. Önce burayı sonra burayı bu kadar süre çekerim gibi kafasında bir plan oluşturmamış. Aklına geldiği gibi çekmiş. Yakın plan portre çekim yapması gereken yerleri uzaktan çekmiş. Kamerayı arada değil sık sık yan çevirmiş. Avid Liquid ile hepsini düzelttip renk ve ışık ayarlarını yaparak DVD'ye yaktım. DVD'yi çok beğenip pişmaniye göndermişlerdi. Kameraman hata yapabilir, kurgucu hatta yapabilir, hatta ikiside hata yapabilir ama bu sizinde hata yapacağınız anlamına gelmez.

    Türk televizyon kanallarından ve sinemasından uzak durun. Hatta en başta dizilerden. 40 dakika reklam 10 dakika dizi izlersiniz (Ablamın dizi izlerken odama giriş çıkışlarından bu hesabı yaptım). Dizilerin tek konusu kimin kimi kiminle aldattığıdır (arkadaşımın evinde televizyon dizilerden bir tanesinde bir dişinin yanında ki adamı gösterip "bu adamla kocasını aldatıyor, kocasıda aldattığı adamın kardeşi ile onu aldatıyor, kardeşide ablasının kocasına aşık vs..." gibi bir cümle kurmuştu. Hemen aklıma Cem Yılmaz'ın Gora filmi geldi ahçı bahçıvana, bahçıvan şoföre, şöfer uşağa sonra hepsi uşağahttp://www.youtube.com/watch?v=JQQXRra4rd4 ). Efektleri sizin evde yapacağınız kadar basit olup, yaptığınızda kendinizi başarılı hissedersiniz. (Selena isimli diziyi nerede gördüğümü hatırlamıyorum yalnız "koca kanal böyle efekt için mi prodüksiyon şirketine para vermiş" diye aklımdan geçirdiğimi hatırlıyorum. İsterseniz buyrun ev yapımları:http://www.youtube.com/watch?v=trfO0cWxGWQ&feature=channel_pagehttp://www.youtube.com/watch?v=oGkdt8yXd2o ). Herkesin bir birine kötü kötü baktığı silahı ve kavgası bol filmlerdir (Ablam izlerken adamın biri kötü kötü bakıyordu. Beni gülme tuttu. Ayrıca toplumdaki herkesin ebleh olduğunu düşünerek bilinçlendirme misyonunda bulunurlar (Babaannem Çiçek Taksiyi izlerken kurban bayramınde derilerin bağışalanacağı yerleri sayıyorlardı). Sinemalarımızda pek farkı değil. Recep İvedik yurt dışında gösterime girse izleyici Türk erkeği belgesi zanneder (Bir arkadaşım filmden etkilenmiş Recep İvedik taklitini bana yapınca benden şöyle bir cümle duydu “sen zeki bir insansın zekanı neden kendini aptal göstermek için kullanıyorsun ?” bu cümlem sayesinde onun beyaz perdede oyanayan film olduğunu anlamış oldu.) Bizim salya sümük izlediklerimiz yurt dışında bir kişiyi ağlatamaz. Magazin programı gördüğünüz yerden kaçın ! “Kaçın” diyorum zira “.... kişi tereyağıdan kıl çeker gibi kurtulmuş” gibi bir cümle duyar ekrana bakarsanızı tabağa konulmuş bitkisel yağ (Sana'da derler) görürsünüz. O kurguyu yapanı deyimleri öğrenmesi için tekrar ilkokula göndermek istersiniz. Reklamlar doğru mesajı vermekten yoksunlar (Ben bunu “Turkcell'in tavuğa sorun size tarifenizi söylesin” reklamı ile iyice anladım. Ne yani kuş kadar beynim yok mu benim ?). Beynizi böyle yapımlar körelterek yaratıcılığınızı kaybetmenize sebep olurlar. Daima global düşünün. En uzak kıtadaki adamın çektiği youtube kadar yakınızda.

    Amacım herkesin anlayabileceği şekilde örnekler ile anlatmaya çalışmaktı.

    Kolay gelsin.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi edemirci1 -- 26 Aralık 2008; 0:47:47 >







  • Ellerine sağlık! Çok güzel şeyler yazmışsın! Gerçekten faydalı şeyler.
    Youtube'daki Avid Demo Reel'den başlayayım.
    Aslında hep farkına varıyorum ne zaman özeleleştiri yapsam : yaptıklarım neden, monoton, sıkıcı, tekdüze, mıymıntı falan diye? Hareket yok da ondan.
    Bir şekilde hareket vermeliyim, hareket katmalıyım olaya! Continuity varmış yokmuş fazla da bakmadan.
    Benim bu Avid Demo Reel'deki gibi şeyler yapmamı engelleyen ne, Vegas'la? Aslında aynısı yapabilirim! (Gibime geliyor!)
    Ama, daha baştan, çekimler, camera hareketleri, hareketli, canlı, sonunda dek ilgiyle izlenebilecek bir şeyler yaratmak üzere tasarlanmış sanki?
    Hangi noktaya geldik? Önceden planlama olayına! Eline bir makine alıp da rastgele bişiler çekmekle olmuyor bu iş sanırım!!
    O zaman herşey bir insanın kafasının içinde başlıyor ilk kez! Ya da bir kaç insanın kafasının içinde!
    O zaman, ekip çalışmasının önemine geliyoruz?? Bir ekip en az kaç kişi olabilir? Bir insan tek başına a'dan z'ye her bir şeyi üretebilir bunu sonuçlandırabilir mi?
    Ekip çalışması yapıldığında, ortaya çıkan çıkan artık "monoton, sıkıcı, tekdüze, mıymıntı olmayacak" diye bir şey var mı?

    Heh, aslında daha yazıcam ama tadını çıkarta çıkarta okuyup da yazayım dedim:)

    Not : insanın her bir programı öğrenmesi gerektiği konusunda son derece haklısın! Vegas zaten benim için atlama taşı, okul falan gibi bir şey. Temel kavramları öğreneyim diye! Kolay diye! Hevesim kırılmadan, azimle devam edeyim diye seçtiğim bir program. İnş ileride FCP'ler, Avid'ler, 3D Studio Max'ler... seller sular gibi...
    Azimliyim... şimdilik....




  • Merhaba tekrar,

    quote:

    Orjinalden alıntı: MIND GAMES
    Benim bu Avid Demo Reel'deki gibi şeyler yapmamı engelleyen ne, Vegas'la? Aslında aynısı yapabilirim! (Gibime geliyor!)

    Aslında sadece PIP ve efekt ile yapılmış. Avid Liquid'in örnek dosyasına bakan herkes çok rahat yapar.

    quote:

    Orjinalden alıntı: MIND GAMES
    Ama, daha baştan, çekimler, camera hareketleri, hareketli, canlı, sonunda dek ilgiyle izlenebilecek bir şeyler yaratmak üzere tasarlanmış sanki?

    Zaten amaç sonuna kadar izlemeyi sağlamak. Benzeri kareleri filmlerden, belgesellerden, reklamlardan bularak çok daha iyisi yaparsınız. Örneğin:http://www.youtube.com/watch?v=MDkCokwoOWY

    quote:

    Orjinalden alıntı: MIND GAMES
    Hangi noktaya geldik? Önceden planlama olayına! Eline bir makine alıp da rastgele bişiler çekmekle olmuyor bu iş sanırım!!

    Önce kafanızda planlayacaksınız, gerekli hazırlakları yapacaksınız, en son kafanızdakileri izleyice sunmak için montaj kalıyor. Örneğin, Bir tekstil firması için aylardır bitirmediğim (bitiremediğim değil bitirmediğim !) bir web intro ve baner işi var. İşe başlamadan önce televizyondan moda proglarımdan capture yaptım. Daha sonra uygun bir müzik buldum. 3D Studio Max ile giriş animasyonunu yaptım. Avid Liquid ile animasyonun üzerine capture ettiğim görüntüleri montajladım. “Kurgu programı ile olur mu ?” demeyin. Deneyimli web masterlardan biri 20 saniyelik kısmını görünce ağzı açık kaldı. İşim bittikten sonra animasyonu kullanamayacağım. Ama capture ettiğim görüntüleri başka işler için kullanırım. Kısaca rastgelede olsa çekin. Böylece bir işe girdiğinizde ilk elinizdeki hazırları düşünür daha sonra eksik materyalleri temin edersiniz.


    quote:

    Orjinalden alıntı: MIND GAMES
    O zaman herşey bir insanın kafasının içinde başlıyor ilk kez! Ya da bir kaç insanın kafasının içinde!
    O zaman, ekip çalışmasının önemine geliyoruz?? Bir ekip en az kaç kişi olabilir? Bir insan tek başına a'dan z'ye her bir şeyi üretebilir bunu sonuçlandırabilir mi?

    Geniş ölçekli işlerde yardıma mutlaka ihtiyacınız olur. Zaten mutlaka o kişiler yanınızda olur. Örneğinhttp://www.trt.net.tr/tv/Detay.aspx?KimlikID=23&tur=tv (ekip 50 kişi). Küçük işlerde kameraman, fotoğrafçı, ışıkçı yeterli gelir (oyuncular olmasada olur. :) ) Basit kurgu işlerini tek başınıza yapabilirsiniz.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi edemirci1 -- 22 Aralık 2008; 2:12:56 >




  • quote:

    Orjinalden alıntı: MIND GAMES
    Ekip çalışması yapıldığında, ortaya çıkan çıkan artık "monoton, sıkıcı, tekdüze, mıymıntı olmayacak" diye bir şey var mı?


    Yazdığım yazıda ve verdiğim linkler genel kuralları açıklar. Nedir genel kural ? Bir storyboardunuzun olması, müziği doğru kullanmanız, renk ve ışık ayarlarını yapmanız, benim anlaşılır olması için yazdığım portre (aslında Omuz Çekim-Close-Up, Göğüs Çekim-Medium Close-Up, Bel Çekim-Midle Shot, Diz Çekim-Medium Long Shot, Boy Çekim-Long Shot) için bakınızhttp://www.kameraarkasi.org/kurgu/makaleler/terminoloji.html ayrıca bakınız ilgili linkteki işkembe geçen 9 mesajahttp://sozluk.sourtimes.org/show.asp?t=kurgu yine benim yazımda "ne kadar efekt hastası varmış" olarak geçen için bakınız ilgili linkteki 180 derece geçen 10 mesaja. Ayrıca mutlaka bakınızhttp://www.google.com.tr :)

    Kolay gelsin.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi edemirci1 -- 22 Aralık 2008; 2:47:47 >




  • İlgine çok teşekkürler!

    O zaman bir iki şey daha sorayım müsaadenle.
    Kullanılan müziklerin telif hakları!!! Piyasada bu işin doğrusu, olması gerekeni ne? Bir de tabi fiilen olmakta olanı:))
    Plak şirketleri insanın gırtlağını çok fazla sıkıyor mu sonuçta? Royalty free müzikler var mı rahat rahat kullanabileceğimiz?
    Vegas'ın Cinescore'u var,müzik üretiyor!! Ama ne kadar işe yarar bişi tam bilemiyorum!
    Mesela Tarkan'ın kuzu kuzu şarkısını alıp da kullanamıyorsun! Peki mesela bir pianist'le, küçük bir orkestra ile anlaşsam, ne varsa çaldırıp kayıtları alsam gene de telif hakları sorunu oluyor mu? Bu kayıtlar illa stüdyo ortamında mı kaydedilmeli?

    Başka bir soru ise projelerde kullanılacak "durgun kareler"! Ya zaten fotoğraf kullanmak ya da video'nun karesini dondurmak!(Velocity'yi "0" a getirip de)
    Bununla ilgili belli bir anlayış, belli bir yaklaşım belli bir gelenek olabilir mi!
    Carlos Saura'nın Kanlı Düğün filmindeki toplu resim çektirme sahnesi hala aklımdadır! Flaş patlar, kare bir an için donar ve aynı anda da müzik de bir an için duraklar! Gerçekten çok etkileyici bir an'dı. Zaman donuyormuş gibi!
    Özetle, bu durgun karelerin kullanımı, yeri nedir, ne olmalıdır? Yeri ve zamanı geldiğinde gerektiği kadar mı?




  • müzik konusunda klasik müzik seçilirse telif sorunu falan olmuyor galiba
    artık anonim konumuna geçmiş halka açık eserler bunlar, ki filmlere sözlü müziğin pek gitmediğini varsayarsak ve de klasik müziğe aktarılmamış duygu olmadığını düşünürsek eşsiz bir kaynak

    bunun haricinde daha popüler eserler için filmin sonunda sanatçının ismini falan vermek amatör filmlerde yeterli olur diye düşünüyorum(ki arogda bile böyle yapıldı, sanatçı filmin sonuna ismimi yazın yeter demiş)
    ama tabiki burda önemli olan karşı tarafın bu tür alıntılara bakışı kimisinin hoşuna gider aa kullanılmış diye kimisi istemez

    en rahatı klasik:)

    bu arada çok güzel bir başlık olmuş açan arkadaşı tebrik ediyorum

    fakat şu sonbahar resminde turuncu biraz fazla kaçmış sanki:) uzun süre inceleyince gözlerim yoruldu...:)...şaka bi yana bilgiilerinizi paylaşmaya devam etmeniz dileğiyle...




  • Merhaba tekrar,

    quote:

    Orjinalden alıntı: MIND GAMES

    İlgine çok teşekkürler!

    O zaman bir iki şey daha sorayım müsaadenle.
    Kullanılan müziklerin telif hakları!!! Piyasada bu işin doğrusu, olması gerekeni ne? Bir de tabi fiilen olmakta olanı:))
    Plak şirketleri insanın gırtlağını çok fazla sıkıyor mu sonuçta? Royalty free müzikler var mı rahat rahat kullanabileceğimiz?
    Vegas'ın Cinescore'u var,müzik üretiyor!! Ama ne kadar işe yarar bişi tam bilemiyorum!
    Mesela Tarkan'ın kuzu kuzu şarkısını alıp da kullanamıyorsun! Peki mesela bir pianist'le, küçük bir orkestra ile anlaşsam, ne varsa çaldırıp kayıtları alsam gene de telif hakları sorunu oluyor mu? Bu kayıtlar illa stüdyo ortamında mı kaydedilmeli?


    Telif hakları ile ilgili çok az bilgim var. Bununla genelde yapımcı şirket ilgileniyor. Parçanın bir bölümünün alınarak düşük seste fon müziği olarak kullanılabiliyor. Tekrar belirtmek isterim ki müzik kullanımı yönetmeni değil yapımcı şirketi bağlar. Eğer kendi müziğinizi yaparsanız telif haklarını almanız gerekir. :)


    quote:

    Orjinalden alıntı: MIND GAMES
    Başka bir soru ise projelerde kullanılacak "durgun kareler"! Ya zaten fotoğraf kullanmak ya da video'nun karesini dondurmak!(Velocity'yi "0" a getirip de)
    Bununla ilgili belli bir anlayış, belli bir yaklaşım belli bir gelenek olabilir mi!
    Carlos Saura'nın Kanlı Düğün filmindeki toplu resim çektirme sahnesi hala aklımdadır! Flaş patlar, kare bir an için donar ve aynı anda da müzik de bir an için duraklar! Gerçekten çok etkileyici bir an'dı. Zaman donuyormuş gibi!
    Özetle, bu durgun karelerin kullanımı, yeri nedir, ne olmalıdır? Yeri ve zamanı geldiğinde gerektiği kadar mı?


    3 saniyeyi geçmeyecek şekilde birçok yerde kullanabilirsiniz. 3 saniyeyi geçtiği takdirde izleyici teknik bir sorun olduğunu düşünerek sağına soluna bakınmaya başlar. :)
    İki şekilde kullanırsınız:
    1-İzleyiciyinin önceden odaklanmasını sağlamak için. (çarpışma, düşme vs...) (adam düşüyor ve düştü)
    2-İzleyiciyi filmin içine çekmek için. (fotoğraf, kamera, resim vs...)

    Kolay gelsin.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi edemirci1 -- 22 Aralık 2008; 23:30:11 >




  • Yapay Zeka’dan İlgili Konular
    Photoshop Montaj İstekleri
    10 yıl önce açıldı
    Daha Fazla Göster
  • Bu 3 saniye kuralını öğrenmem çok iyi oldu! Teşekkürler.

    Şöyle bir proje yapılabilir mi? Ya da yapılsa anlamlı olur mu?
    Burada işte, siz, ben anilgee, contrbas zaten bu işin içinde, belki panasonica da katılır... daha başka pek meraklıları da çıkabilir...

    Aynı materyel. Şu kadar dakika video. Şu kadar kare fotoğraf. Herkes kafasına göre işleyecek!!??
    Kesinlikle bir yarışma tarzı değil de daha çok kimin neye odaklandığını kimin neyi göz ardı ettiğini kimin döktürdüğünü kimin henüz pek beceremediğini görmek üzere... Daha çok bir seviye tesbit sınavı gibi:) belki 3-5 dakikalık bir şey ya da daha uzun...
    Ama tabi sonunda da acımasız/yapıcı eleştiriler. İnsanın canı yanmadan öğrenme olmuyor pek!

    Bu konuyla ilgilenen bir insanın gelişimine kesinlikle faydası olacaktır diye düşünüyorum!

    Ne dersiniz arkadaşlar?
  • Aslında süper bir fikir fakat burada eşit şartlarda bir çalışma olacağını sanmıyorum. Çünkü işin içinde kullanılan setlerin farklılığı ve tecrübe farklılığı olacak. Mesela Erdemirci1 isimli arkadaş (Öncelikle ellerine emeğine sağlık diyorum sana bu konu için) sanırım profesyonel olarak bu işi yapıyor. Bu adam eminim süper iş çıkaracaktır. Benimse elimde 4 farklı kurgu seti, color collection seti, Nuendo, after effect ve 3D S Max var ve işin kötü yanı bunların hepsini de çok iyi kullanıyorum. Kaldı ki ben televizyon kanallarına onlarca program yaptım üstelik bu programların çoğunun yönetmenliğini yaptım. (Ya lütfen bunları yanlış anlamayın bunları kendimi bi halt sandığım için söylemiyorum sadece bilgi amacıyla söylüyorum). Şimdi işin bir de diğer boyutu var. Kurgunun belli kuralları vardır ama maalesef belli bir şablonu yoktur. Yani her kurgucu farklı bir şekilde kurar. Herkesin dikkat ettiği unsurlar farklı olur. Şimdi bunu neye göre kıyaslayacağız işin sonunda. Örneğin aynı materyallerle aynı montajcı iki hatta üç farklı duygu ortaya çıkarabilir. Bunu tamamen görüntülerin geçişlerini ve ekrandaki hareketlerini kullanarak yapabilir. Ama yine de isterseniz böyle bir aktivite yapabiliriz.

    Şimdi ben de size naçizane bir tüyo veriim. Kameranın bir adamın gözünden baktığını düşünün. Yani adamın gördüklerini kamera görüyor. Buna öznel kamera denir. Bu çekim tekniği daha çok nerelerde kullanılır. Hemen cevap vereyim. Korku sahnelerinde. Korku filmlerinde, korkuyu, huzursuzluğu veya tedirginliği vurgulamak amacıyla kamera adamın (veya kadının) gözü gibi hareket eder. Bu ince ayrıntıyı bilmeyen biri yanlış kullanım nedeniyle filmin tüm anlamını yitirmesine neden olur. Bakınız "Can Dündar - Mustafa" filmi. Şimdi unun gibi çok ufak ayrıntılar montajda da kendisini gösterecektir.

    Şimdi bir filmin en akılda kalıcı yanı filmin başladığı yada olayın geliştiği sahne ile bittiği yada bitime hazırlandığı sahnedir. Şimdi bunu yine Can Dündar'ın Mustafa filmi üzerinden anlatalım. Filmi izleyenlerin çoğu filmde Atatürk'ün aciz, korkak, yalnız bir adam olarak anlatıldığını söylüyor. Bunun asıl nedeni filmin tamamı değil, son sahnedir. Filmi izlemeyenler için hemen şöyle bi özet geçmek isterim. Film, Atatürk'ün “Beni unutmayınız” önsözüyle başlıyor. Daha sonra ölüm döşeğindeki Mustafa'nın, “bırakalım her şeyi, gidelim buralardan Afet” deyişini görüyoruz sonrasında bir flashback le, Atatürk’ün doğumu ve çocukluğuna geri sıçrıyor ve devamında kronolojik bir çizgiyle Atatürk'ün hayatını anlatıyor ve finalde aynı noktaya dönerek Mustafa'nın ölümüyle bitiyor. OK buraya kadar güzel. Demekki akıldan kalan kısımlar neresi
    ; Beni unutmayınız önsözüyle (filmin başladığı yer) ölüm döşeğindeki Mustafa'nın “bırakalım her şeyi, gidelim buralardan Afet” sözü. (filmin bittiği yer yer. Her ne kadar bu kısmı başta da görsek filmin sonunda tekrar buraya dönülüyor. Aslında burası filmin finali. Çünkü doğru zamanda bakarsak Mustafa ölmeden hemen önce bu sözü söylemiş görünüyor.)

    (Sayın Mustafa Altıoklar ne güzel açıklamış bu durumu. Teşekkürler kendisine).

    Bir filmin finali, kendinden önceki iki saatten seyircide kalmasını istediği tortunun vücuda gelmiş halidir. Mustafa’nın finalinde ise şu vardır: “Beni unutmayınız” önsözüyle başlayan film, “gidelim buralardan Afet” son sözüyle bitmektedir. Yani, unutulmamak için yola çıkmış bir adamın, yaptıklarından pişmanlık duyarak, “çekip gidelim buralardan” demesiyle bitmektedir film. Finalde, dünyanın saygı duyduğu, bir ulusun arkasından öldüğü bir adam değil, bir kaybeden zavallı karakter vardır.

    İşte sorun budur. Akıllarda kalan kısım biz farketmesek de budur maalesef.

    Bunun gibi çok önemli detaylar vardır kurguda. Hani demişiz ya klasik müzik telif gerektirmez diye. Doğru olmasına rağmen maalesef klasik müzikleri heryerde kullanamayız. Bakın ADANALI adlı dizide bizim genç oğlanın slow motion göründüğü sahnelerde rap müzik kullanılmış. Ben şimdiye kadar hiç bir yerli dizide bunu görmemiştim. Ama bence inanılmaz güzel olmuş. Hatta bu güzelliğin farkına varan Gece Gündüz dizisinin yapımcıları da benzer bir müzik kullanmaya başladılar ama maalesef tam oturtamamışlar.

    Yani yine Mustafa Altıoklar'ın dediği gibi müziğin DNA'sı filmin DNA'sıyla uyuşmak zorundadır. O nedenle her müziği heryerde kullanamayız. Ben bir Formüla 1 klibi hazırlamıştım. Türkiye de ikinci sene düzenlenen F1 yarışlarında benim ve çevremdeki bazı arkadaşlarımın HandyCam le yaptığı çekimlerle hazırlamıştım klibi. Bir Çok kanalda yayınlandı bu klip. Altına Sezen Aksu'nun Ah İstanbul İstanbul Olalı adlı parçasının Rock versiyonunun kullandım. Müziğin introsunu falan biraz değiştirdim uzatım falan. İntronun bir yerinde F1 in anlatımını yapan Emre Tilev'in "inanılmaz bir atmosfer var" lafını kullandım. Bu klibi izleyen herkesin daha sonra bu şarkıyı dinlerken intronun tam o kısmında içlerinden "İnanılmaz bir atmosfer var" dediklerini öğrendim. Hatta ben buna bizzat şahit oldum :):):) Şimdi bunu "ben çok iyi bir iş çıkardım" demek için söylemiyorum ama müzik görüntüye o kadar iyi oturmuştu ki, herkesin aklında kalan bir şey oldu.

    Ooooffff vs. vs. yoruldum valla yahu :):):)




  • mind eğlenceli bi fikir ortaya attı, contrbas da "fırsat eşitliği" diyebileceğim konuya güzel değindi

    bu sene össye gireceğim için internete pek girmiyorum bilgisayardan koptum sayılır ki uzun zaman da girmedim foruma, yaz aylarında össden kurtulup kısafilme vermeyi planlıyorum kendimi, o zamana kadar benim için pek uygun durmuyor bu fikir
  • Herkese Merhaba,

    Asıl mesleğim sistem uzmanlığı ve mesleğimde oldukça deneyimliyim. :)

    Kısaca size ilgi alanlarımla nasıl tanıştığımı anlatacağım. İlk analog uydu ile 12 yaşında babam sayesinde tanıştım. İlk kurulumunda babamın uydu imalatı yapan arkadaşına telefon açarak yapmıştım. Tüm sorularımın cevaplarını direk imalatanı yapan ilk elden öğreniyordum. Böylece uydu sistemleri ile ilgilenmeye başladım. Bilgisayar mesleğine ilk başladığım zamanlarda şimdi isim yapmış bir eğitim merkezinde bilgi işlem olarak çalışıyordum. İnönü Endüstri Meslek Lisesi'nden gelen stajer bir arkadaş sayesinde grafik ve animasyon programları ile tanıştım. Daha sonra eğitim merkezi grafik ve animasyon kursuda vermeye başladı ve sorularımı direk eğitmenlere sorarak hemen cevap alabiliyordum. Ayrıca eğitim merkezinin ilk tanıtım filmi hazırlanırken yanlarındaydım. 23-24 yaşlarında evdekilerin fotoğraflarını çekmek için fotoğraf makinası filmlerini çekmek içinde kamera aldım. Daha sonra arkadaş olacağımız profesyonel kameraman arkadaş ile bilgisayar problemi sayesinde tanıştım. Sayesinde çalıştığı prodüksiyon şirketindekilerde tanışma fırsatım oldu. İlgi alanlarım olan uydu sistemleri, animasyon-grafik, kamera ve fotoğrafçılık hayatıma doğru zamanda doğru kişilerle girdiler ve ilgi alanlarım oldular.

    Saygılar

    Not: Şimdi dikkatimi çekti ilgi alanlarımın hepsi görüntü ile ilgili. :)



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi edemirci1 -- 25 Aralık 2008; 6:33:53 >




  • Merhaba,

    quote:

    Orjinalden alıntı: Contrbas
    Şimdi ben de size naçizane bir tüyo veriim. Kameranın bir adamın gözünden baktığını düşünün. Yani adamın gördüklerini kamera görüyor. Buna öznel kamera denir. Bu çekim tekniği daha çok nerelerde kullanılır. Hemen cevap vereyim. Korku sahnelerinde. Korku filmlerinde, korkuyu, huzursuzluğu veya tedirginliği vurgulamak amacıyla kamera adamın (veya kadının) gözü gibi hareket eder. Bu ince ayrıntıyı bilmeyen biri yanlış kullanım nedeniyle filmin tüm anlamını yitirmesine neden olur. Bakınız "Can Dündar - Mustafa" filmi. Şimdi unun gibi çok ufak ayrıntılar montajda da kendisini gösterecektir.


    Bu konuda bilgi almak isteyen arkadaşlar google Türkçe sayfalarda Steadicam aratarak bilgi sahibi olabilirler. Ayrıca google Türkçe sayfalarda göremedim. Steadicam dar açılı lens ile ev içinde korku etkisi arttırılır. Geniş açı kullanımı ile ilgili sadece tahmin yürüteceğim. Halk ayaklanmasında polis gözünden görmek için olabilir.

    Kolay gelsin.




  • Merhaba,
    Topic güzel yalnız başlık karışık olmuş...
    Montaj Fransızca bir kelime
    Kurgu Türkçe
    Yani montajda kurguda aynı şeyler.
    Kurgu işleme diye bir şey duymadım.
    şimdilerde özellikle pc nin yaygınlaşmasıyla beraber video işleme diye anlandırılmaya başlandı.
    Montajcı ve Kurgucu kelimeleri arasında da son zamanlarda birinin daha düz diğerininse daha yaratıcı olduğu tatışmaları yapılsada hepsi anlam olarak aynı şeyi ifade eder.
    Birde aslında bu işlerin özünde kurallar olduğu yazılsada söylensede her şeyin ölçütü izleyicinin kabul etmesidir.İzleyiciye kabul ettirebildiğiniz her şey doğrudur.
  • quote:

    Orjinalden alıntı: iko68

    Merhaba,
    Topic güzel yalnız başlık karışık olmuş...
    Montaj Fransızca bir kelime
    Kurgu Türkçe
    Yani montajda kurguda aynı şeyler.
    Kurgu işleme diye bir şey duymadım.
    şimdilerde özellikle pc nin yaygınlaşmasıyla beraber video işleme diye anlandırılmaya başlandı.
    Montajcı ve Kurgucu kelimeleri arasında da son zamanlarda birinin daha düz diğerininse daha yaratıcı olduğu tatışmaları yapılsada hepsi anlam olarak aynı şeyi ifade eder.
    Birde aslında bu işlerin özünde kurallar olduğu yazılsada söylensede her şeyin ölçütü izleyicinin kabul etmesidir.İzleyiciye kabul ettirebildiğiniz her şey doğrudur.


    Merhaba,

    O zaman verelim montajcının eline senaryoyu görüntüleri kessin, biçsin (ama sponsorlar yok senaryoda) veya daha anlaşılır olsun, akşam haberlerini ele alalım. Görüntüler montaja geldi "ilk hangi haber olacak ? İlk haberi başbakan aldı. Sonraki haber ?" Bunun magazini, sporu, reklamı (reklamlarında kendi içinde sıralaması) var. :)

    Kurgu verilen yön, anlatılmak istenen.
    Montaj ise görüntünün yerlerinin belirlenmesi ve temizlenmesi.

    İzlleyicinin kabul edeceği genel kurallar zaten var ve bunlar yazımda ve verdiğim linklerde yazıyor. Okurken "genel kurallar" kısmını atlamış olanlar için tekrar yazıyım "genel kurallar zaten var".

    Saygılar



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi edemirci1 -- 21 Şubat 2009; 22:58:44 >




  • Merhaba,
    Yönetmenin içeri alınmadığı kurgu odaları vardır. Özellikle Amerika'da pek çok örnek vardır. Aynı filmin farklı kurguları olabilir. Örneğin Director's Cut vb. Orada filmin sahibi stüdyolardır yapımcı firmadır. Kurgu aşamasında yönetmenle çalışmayabilir.

    Kurgu verilen yön, anlatılmak istenen.
    Montaj ise görüntünün yerlerinin belirlenmesi ve temizlenmesi.

    Bu kelimelerin ingilizcesini yaz yada Fransızcasına bak bakalım yazdıklarını karşılayan kelimeler varmı. Yada hangi filmin jeneriğinde bu kelimeleri karşılayan tanımlar var. Evrensel anlamda bu tarz bir tanımlama varda Sinemayı icat edenler mi bilmiyor?

    ''akşam haberlerini ele alalım. Görüntüler montaja geldi "ilk hangi haber olacak ? İlk haberi başbakan aldı. Sonraki haber ?" Bunun magazini, sporu, reklamı (reklamlarında kendi içinde sıralaması) var. :)

    burada anlatmak istediğin şeyin kurgu ile bir bağlantısını bulamadım. Olsa olsa haber sıralaması yada haber akışı ile alakalı. Türkiyedeki tv kanallarının kurgu mesleğine bakışı ise baştan sona saçma sapandır.
    Ülkemiz ulusal tv kanallarında Kurgucu cihazı kullanan kişidir. Teknik personeldir. Oysa yurdışındaki kanallarda böyle bir tanımlama yoktur. Editör yada video editör olarak tanımlanır. Örneğin BBC
    Hoşçakal :))




  • quote:

    Orjinalden alıntı: iko68
    Oysa yurdışındaki kanallarda böyle bir tanımlama yoktur. Editör yada video editör olarak tanımlanır. Örneğin BBC

    Tekrar Merhaba,

    9. Senfoniyi Ali Çavuş'un Bolvadin Belediye Orkstrasıda çalar da İngiliz Senfoni Orkstrası daha bir başka çalar. Ne alaka diyorsunuz şöyle ki; Bende montaj programlarını çok iyi bilir çok iyi montaj yaparımda Warner Bross ve Wachowski biraderlerle daha bir başka yaparım. :)

    Editor veya video editör mü sıralamarı yapıyor ?

    Sadece yapımcı şirketin olduğu fakat yönetmenin olmadı bir yapım örneği verirmisiniz ? (Sadece sinema değil. Televizyonda ne görüyorsanız)

    Kurguyu googlede arayabilirsiniz. Yine googlede "film montage" olarak arama yapabilirsiniz.

    Saygılar

    Not-1: İsterseniz montaj olsun isterseniz kurgu olsun veya istediğiniz başka bir cümle. Operatöre (kullanıcıya) ne yapması gerektiğini başkası söyler. Tıpkı kameramana neyi çekeceğini yönetmenin söylediği gibi. Yoksa Üniversitelerde sinema ve televizyonculuk bölümünde görüntü yönetmenliği, ses yönetmenliği, ışık yönetmenliği vs... okumanın ne anlamı kalırdı.

    Not-2:Devamı gelecek ...



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi edemirci1 -- 7 Mart 2009; 23:05:49 >




  • Geçen yaz okuduğum kitaplardan biri Walter Murch'un In The Blink of an Eye kitabının İlker Canikligil tarafından yapılmış tercümesi idi : Göz Kırparken.

    Biraz alıntı yapayım dediydim: (Sayfa 25-26)
    "Birçok açıdan kurgucu, yönetmen için, editörün yazar için yaptığını yapar...."
    "Ancak filmde görüntüleri belli bir sırayla ve ritimle bir araya getiren kurgucudur. Burada yönetmenin rolü çekim sırasında bir aktöre yapacağı gibi öneri getirmek ve tavsiye etmektir...."
    "Yönetmele kurgucu arasındaki ilişki de buna benzer:genellikle yönetmen rüya gören, kurgucu da dinleyendir....."

    Kısaca Walter Murch: En iyi kurgucu dalında 2 oscar'ı var. (İngiliz Hasta fimi ile)
    Kıyamet,
    Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği
    ve daha pek filmin kurgucusu.
  • Türkçe kelimelerle yabancı kelimeleri kıyaslarsak bence işin içinden çıkamayız. Ancak Türkçe de kullanılan kelimelerin Türkçe deki karşılığıyla hareket edersek daha iyi olur kanısındayım. Şöyleki; kurgucu dediğimiz şey aslında kurgu yönetmeninin kısaltılmasıdır. Montajcı dediğimiz ise montaj operatörüdür. Bu kameramanla görüntü yönetmeni arasındaki fark gibidir aslında. Uygulamada şöyledir. Ham kasetler montajcıya verilir. Time-code lar verilir. Bir de senaryo verilir. Montajcı buna göre ham görüntüler arasından kullanılacak görüntüleri ayırır sıraya dizer. Daha sonra kurgu yönetmeni gelir ve ince işlemesini yaptırır operatöre. Böyle bir uygulamada yönetmene ihtiyaç yoktur. Yönetmen montaja girmez. Yönetmen sadece finali izler. Senaryoya göre kafasında oluşturduğu görüntülerle montajdan çıkan görüntüler örtüşüyor mu onu kontrol eder. Yönetmen kafasında oluşturduğu görüntünün montajda hangi effectle verilebileceğini bilmeyebilir. Bu yönetmenin eksikliği değildir. Bunu bilmesi gereken kişi kurgu yönetmenidir.

    O yüzden iko68 arkadaşın söylediği şey doğrudur. Ancak bu konunun başından beri bazı şeyler birbirine karışmış durumda. Haber, magazin montajıyla sinema veya dizi montajı birbirine karıştırılmış. Haber montajında yönetmen editördür. Haber editörü ham kasetleri izler, haberi kafasında kurar time-code listesini çıkarır ve montaja teslim eder. Buna göre yine montajcı kaba montajı yapar. Kurgu yönetmeni ise gelir ince işlemeyi yapar. Ancak haberde bazı durumlarda kurgu yönetmeni bile kullanılmaz montajcı zaten bu işi bilir ve montajı en güzel şekilde yapar.

    Bir de "Montajda Kurgu İşlemek" Bu ne demek???



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Contrbas -- 8 Mart 2009; 2:28:04 >




  • edermirci arkadaşım merhaba,

    Günümüzde 2 tür film yapım biçimi vardır. Birincisi Auteur teorisi' film yönetmenine bir roman yazarı olarak bakılmasını ve ürününü roman eleştirisi tekniğiyle eleştirilmesi gerektiğini söyleyen bir film eleştirisi ekolüydü. Fransız Yeni Dalgacıların (la Nouvelle Vague) yapımlarında yerini bulan bir kavramdır.. Bu tür klasik stüdyo tipi sinema yapımı yerine kamerayı sokağa çıkartmışlardır.Filmin sahibi yönetmendir. Pek çoğu senaryolarını kendileri yazmış ve yönetmişlerdir. Kurgu işini saymıyorum bile tamamen kendilerinin çünki. Günümüz bağımsız sinemacılarına önderlik etmişlerdir.

    İkincisi Amerikan tipi üretimdir. Burada filmin asıl sahibi stüdyolardır. Senaryoyu konuyu bulurlar ve yazdırırlar. Sonra bu öyküyü en iyi kim çeker diye aralarında tartışırlar. En uygun kişiye filmi yönetmesi için teklif verilir.
    Film çekilir gelir stüdyoya sonra aynı stüdyo isterse yönetmeni kurgudada görevlendirir isterse görevlendirmez. Bu insiyatif tamamen yapımcı şirket ( stüdyodadır) MGM, Universal vs. nindir.
    Yıllar önce sanırım 1990 yılıydı. Amerikalı bir Kurgucu geldi bir seminer verdi oradaki işleyişi anlattı ve kendisinin yaptığı kurguya asla yönetmenin müdahale edemeyeceğini söyledi. Adamın adı Paul Lamastra Eyes Of Laura Mars (Laura Mars'ın Gözleri)
    adında bir filmin kurgu aşamalarını anlatmış, işleyiş hakkındada bilgiler vermişti.

    Sonra film üretim şekilleri dahada karışık olabilir. Sizin bir projeniz vardır. Öykünüz vardır ve destek ararsınız pek çok firma buna ortak da olabilir. Bütün bunlar ayrı hikaye.

    Asıl mesele benim burada size cevap vermemdeki neden yukarıda yazdığım gibi '' Montajda Kurgu İşleme'' gibi garip bir ifadeyi anlamamamdır. Siz zaten buna bir cevap vermemişsiniz. Sizin cevap diye verdiğiniz ifadelere bende katılıyorum orada bir sorunumuz yokki.

    Şimdi akademik anlamda olayın gerçeği şudur. Film yönetmenindir bir kere. Yani ekipteki herkes oyuncular,kameraman.ışık vs. bütün set ekibinin başı yönetmendir. Daha sonra post prodüksiyon Laboratuvar aşamasında da yönetmenin direktifleri ve bilgisi dahilinde iş yapılır. Türkiyede ve dünyada film üretim süreci böyledir. Yukarıda istisnai durumları söyledim.

    ''O zaman verelim montajcının eline senaryoyu görüntüleri kessin, biçsin (ama sponsorlar yok senaryoda) veya daha anlaşılır olsun, akşam haberlerini ele alalım. Görüntüler montaja geldi "ilk hangi haber olacak ? İlk haberi başbakan aldı. Sonraki haber ?" Bunun magazini, sporu, reklamı (reklamlarında kendi içinde sıralaması) var. :)''

    Bu yukarıda yazdığın şeylerin kurgunun evrensel tanımıyla yakından uzaktan bir ilişkisi yok. Haber akışı kurgucuyu ilgilendirmez. Kurgucu elindeki senaryoya göre yada tv için konuşacaksak elindeki haber metnine yada magazin metnine göre kamera görüntülerini en iyi şekilde sıralayan adamdır. Metne karışmaz( Salak bir metin gelmediğini farzediyorum) Yayın sırasında hangi haberin önce hangisinin sonra verileceğine tabiiki karışmaz işi bu değil çünki. Ama haber ve magazin yada spor kurgularına gelirsek bu tamamen bir tercih meselesidir. Magazin programlarının çoğunda kameraman ve muhabir montaja girmez mesela girsede anlamaz bir şeyden.Anlayanıda vardır tabii. Şimdilerde magazin ve haber prodüktörleri bu işi yaparki aslında buda bir tercihtir. Yani bunu böyle tercih etmeyip tamamen kurgucuya bırakan tv ler yada programlar vardır. Bir güven meselesidir. Kurgucunu işi kurgu masasında başlar tv de bu böyledir. Sinemada ise daha farklıdır. Kurgucu sete bile gelebilir gerekli olduğunda.



    ''Kurgu verilen yön, anlatılmak istenen.
    Montaj ise görüntünün yerlerinin belirlenmesi ve temizlenmesi''

    Kusura bakma ama bu nesnel bir yaklaşım değil sen böyle düşünebilirsin. Böyle bir tanım yok. Montaj Fransızca ''Montage'' kelimesinden. Karşılığı Kurgu (öztürkçe) bir kelime. Her ikiside kullanılıyor.
    Şimdi bunlara farklı anlamlar katmak olmaz. Karşı çıktığım şeyler bunlar.

    Kurguyu googlede arayabilirsiniz. Yine googlede "film montage" olarak arama yapabilirsiniz.
    Burada kendini yanıtlıyorsun zaten ne diyorsun Kurguyu google' da arayabilirsin diyorsun Film Montage olarak arama yapabilirisin. Bende onu diyorum zaten kurgu ile montaj aynı şeydir diyorum :)) Kurguyu film montage olarak aramak bir düşün istersen. Sizin yukarıda yazdığınız gibi iki ayrı anlam çıkarmı.

    Böyle bir arama yaptığımızda ne çıkıyor. ''Kurgu verilen yön, anlatılmak istenen.
    Montaj ise görüntünün yerlerinin belirlenmesi ve temizlenmesi''
    bu ifadeler mi çıkıyor.

    İlk mesajınızda bu işe yeni başlayan arkadaşlara faydalı olacak bilgiler vermişmişsiniz. Benim itirazım konu başlığına ve montajcı kurgucu kelimelerine farklı anlamlar yüklemenizdir.

    Bunları sizde biliyorsunuz yalnızca kavram karmaşası olmuş düzeltmeye çalıştık beraberce
    saygılar.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi iko68 -- 8 Mart 2009; 18:53:48 >




  • Merhaba Contrbas

    Hepimizin bildiği gibi daha tv sektörü yokken sinema vardı. Şimdi sinemanın bulduğu kavramları tv ciler alaşağı ettiler. Bu tv sektörü kavramları o kadar birbirine karıştırdıki işin içinden çıkılmaz oldu.
    Ben son zamanlar şunada taktım kafayı.
    Mesela rejide 4 kamerayı seçen kişiye yönetmen deniyor. Yaa yönetmen bu kadar içi boş bir kavrammı. Peki dağ bayır şehir gezip belgesel çeken karavanda otel köşelerinde yatıp onca emek verip sonrada ortaya
    dramaydı belgeseldi vs. çeşitli ürünler ortaya koyan kişi ne oluyor. Yazık değilmi... Onun adı canlı yayın yönetmeni yada reji yönetmenidir.Bunlar tv tabirleridir. Böyle kullanılır.
    Ama komedi burada bitmiyor.
    Buradaki reji kavramına ne demeli malum reji yönetmek rejisörde yönetmen demek Bizim yeşilçam sinemasında da böyle isimlendiriliyordu. 20 akıllı başedemez vallahi.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi iko68 -- 8 Mart 2009; 20:08:13 >




  • 
Sayfa: 12
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.