Şimdi Ara

Mısır Piramitleri,İnkalar,Mayalar,Aztekler Eski Uygarlıklar Hakkında Bilgiler

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
8
Cevap
0
Favori
2.545
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1
Giriş
Mesaj
  • Mısır Piramitleri,İnkalar,Mayalar,Aztekler Eski Uygarlıklar Hakkında Bilgiler


    Kesin Ziyaret Edin 3d piramitler

    http://www.yorumcu.com/mtour/pyramids/

     Mısır Piramitleri,İnkalar,Mayalar,Aztekler Eski Uygarlıklar Hakkında Bilgiler

    Mısır piramitleri dünyanın 9 harikalarından biri. Bu piramitlerin ilginç özellikleri var.

    Her biri 200 ton olan taşlardan inşa edilmesine tutun da, doğduğu ve tahta çıktığı günlerde mumyaları bulunan kişilerin odalarına yılda 2 defa güneş girmesine enterasan bilgiler var.
    1- Her biri 200 ton olan taşlardan inşa edilmiştir. Ve bu taşları temin edebilecek mesafe, yüzlerce km. uzaktadır.
    2-Bu taşların nasıl getirildiği bilinmemektedir.
    3-Piramit kimin adına yapıldıysa , onun bulunduğu odaya yılda 2 defa güneş girmektedir. ( Doğduğu ve tahta çıktığı günlerde )
    4-Mumyalarda radyoaktif madde bulunduğundan, mumyaları ilk bulan 12 bilim adamı kanserden ölmüştür.
    5-Piramitlerin içerisinde ultra sount, radar, sonar gibi cihazlar çalışmamaktadır.
    6-Kirletilmiş suyu bir kaç gün piramitin içerisine koyarsanız, suyu arıtılmış olarak bulursunuz.
    7-Piramitlerin içinde süt bir kaç gün taze kalır ve daha sonra hiç bozulmadan yoğurt haline gelir.
    8-Bitkiler piramitlerin içinde daha çabuk büyür.
    9-Piramitin içine bırakılan su 5 hafta bekletildikten sonra, yüz losyon olarak kullanılır.
    10-Çöp bidonu içindeki yemek artıkları, hiç koku yayılmadan mumyalaşır.
    11-Kesik, yanık, sıyrık gibi yaralar piramitin içinde daha çabuk iyileşme eğilimi gösterir.
    12-Piramitlerin yerleri dünya haritası açıldığında, haritanın tam ortasındadır.
    13-Piramitin bazı odalarında, içinde ne olduğu hakkında bir bilgi yoktur. Araştırmacıların çoğu ya içinde kaybolmuş, yada aynı yerde bir kaç tur atmış fakat içini görememişlerdir.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Ciudad de México -- 21 Mayıs 2006; 22:10:57 >







  • Ben 1 hafta önce Mısır'daydım.Nil nehri üzerinde gemi ile gezi yapmıştık(8 günlük).Son anda piramitlere olan yolculuğumuz iptal oldu ama tapınakları gezdik.Bana resimler yapmacık geldi.Bazısı var eski gibi, bazısı var üstünde toz bile yok...Mısır'la ilgili en byük izlenimim esnaf turiste yolunacak kaz gibi bakıyor.8€ değerindeki bir nargileye 45€ fiyat vererek başlıyorlar pazarlığa.Bende tarihi eserler bir etki bırakmadı.Daha önceden Venedik ve Roma'da bulunmuştum.Roma tvde gördüğümdende daha bir güzel gözüktü bana.Ama Venedikte belli meydanlar dışında sokaklar pis.Çöp dolu sağ sol.Zaten bir ada ve bir köprü ile anakaraya bağlanıyor.Köprüyü geçip venediğin dar sokaklı adasından çıkınca fabrikaların olduğu bir alana gidiyorsunuz....Bir ara Mısır'da çektiğim fotoğrafları eklerim.

    Yani tvde gördüklerimiz bizi yanıltabiliyor




  • Hocam Eğer Resimleri Koyarsan İyi Olur.
  • Roma da en sevdiğim yapı Victorio Emanuella anıtıydı.
  • Kesinlikle Zİyaret Edin Üç Boyutlu Piramitler

    http://www.yorumcu.com/mtour/pyramids/


    MISIR PİRAMİTLERİ

    Dünyanın yedi harikasından günümüze kadar ulaşan tek eser, Mısır'daki Keops Piramidi dir. Mısır'ın başkenti Kahire yakınındaki Nil Nehrinin batısında bulunan Giza Yaylasında bulunmaktadır.

    Keops Piramidinin yanında biraz daha küçük olan Kefren ve Mikorinos piramitleri bulunmaktadır. Ayrıca, içlerinde prenseslere ve firavunun en yakın yardımcılarına ait mumyaların bulunduğu beş piramit daha vardır.

    Büyük Piramit de denen Keops Piramidi, M.Ö. 2800 yıllarına doğru hüküm süren Mısır'ın 4. Sülale devri hükümdarlarından Keops'un mezarıdır. İkinci büyük piramit, Keops'un kardeşi olan ve O öldükten sonra firavun olan Kefren'e aittir. Küçük piramit ise M.Ö. 2500'lü yıllarda hüküm süren Mikerinos'a aittir.

    Mısır piramitleri yeryüzündeki anıt-kabirlerin en eskileri ve en büyükleridir. Bunların en haşmetlisi olan Keops Piramidi dış görünüşü ile de "Dünyanın Birinci Harikası" olma niteliğine hak kazanmıştır.

    Piramitler, firavunun mumyası ile hepsi birbirinden değerli eşsiz nitelikteki sanat eserlerini; kral, kraliçe, prens heykellerini de içlerinde saklıyordu ve bu eşsiz hazineleri saklamak için yapılmışlardır.

    Keops Piramidinin yüksekliği 138 metredir. Tepeden 10 metre kadar aşınmıştır. Bazıları 10-15 ton ağırlığında olan 2.300.000 adet blok taşın üst üste yığılmasıyla oluşturulmuştur. Bir kenarı 227 metre olan dörtgen tabanı 50.524 metrekarelik bir alanı kaplar. Piramidin iç ortasında, tepeden 100 metre kadar aşağıda ve tabandan 40 metre kadar yukarıda firavunun odası vardır. Firavunun mumyası, hazinesi ve özel eşyası bu odaya konmuştur. Oda 10,5 metre uzunlukta, 5 metre genişlikte ve 6 metre yüksekliktedir. Buraya 50 metrelik bir dehlizden girilir. Biri kraliçeye ait olan iki oda daha vardır.

    Kefren Piramidinin taban kenarlarının uzunluğu 216m, yüksekliği 143m'dir.

    Mikorinos adına yapılan 66m uzunluğundaki piramidin taban kenarlarının uzunluğu 109m'dir

    Tarihçi Herodot'a göre, ağır granit blokları, piramidin üst bölümlerine çıkarmak için 925 metre boyunda, 19 metre genişlikte bir rampa yapılmıştır. Sadece bu rampanın yapılması bile 10 yıl sürmüştür. Bu muazzam mezar, üç ayda bir toplanan 100.000 esirin çalışmasıyla 30 yılda tamamlanmıştır. Daha sonra da Keops'un ve eşinin mumyalanmış cesetleri bu mezara yerleştirilmiştir.

    Bu üç piramit tam bir teknik ustalık ve mühendislik yeteneği başyapıtıdır. Yerleştirilişi, yapının dev boyutları, kullanılan kireçtaşından yapılan blokların boyut ve ağırlıkları şaşırtıcıdır. Bu piramitler Dünyanın Yedi Harikası içinde günümüzde sağlam kalan tek yapıdır.




  • İnkaLar

    And Dağları’nın yüksek kesimlerindeki vadilerde yaşamış ve 12.-16. yüzyıllarda büyük bir imparatorluk kurmuş olan Güney Amerika yerli halkıdır. 16. yüzyıldaki İspanyol istilasından önce, ortalama 5-10 milyon nüfuslu çok iyi örgütlü bu imparatorluk, 14. ve 15. yüzyıllarda güçlenerek topraklarını bu günkü Bolivya, Peru, Ekvador ile Arjantin ve Şili’nin bazı bölimlerini içine alacak kadar genişletti.

    İnkalar’dan önce Güney Amerika’da başka uygarlıklar vardı. Bunlar Bolivya’nın yüksek dağlık bölgelerinde , Titicaca Gölü yakınında yaşayan Tiahuanacolar, And Dağları’nın Ekvador’dan Bolivya’ya kadar uzanan yüksek yaylarında yaşayan Keçuvalar, Peru’nun kuzeyindeki dağlarda yaşayan Çavinler, Peru’nun güney kıyısındaki Nazkalar ve kuzeyde kıyıda yaşayan çimulardır. Bu eski uygarlıkların doğuşu yaklaşık İÖ 200 tarihlerine kadar uzanır. Bu insanların nereden geldikleri bilinmemektedir, ama ağır kayaları biçimlendirmedeki başarıları ve yapı tekniklerindeki ustalıkları düşünülürse, ne kadar yetenekli oldukları anlaşılır. Tiahuanaco’da birbirine kenetlenecek biçimde dikkatle oyulmuş dev bloklardan yapılma büyük taş yapılar vardır. Çimu ve Nazka halkının ise yapı ve piramitlerinde kayadan çok kerpiçi yeğledikleri görünmektedir.


    Varlığı Roma İmparatorluğu ile aynı döneme rastlayan bu eski uygarlıklar Roma İmparatorluğu gibi İS 200-400 yılları arasında çökmeye başladı ve İS 800’de çoğunun yerinde yalnızca yıkıntılar kaldı. Bundan ortalama 300 yıl sonra İnka Peru’nun ortalarındaki Cuzco vadisinden indi ve kendilerinden önce başka halkların yaşamış olduğu bu bölgeye yerleşti. İnkalar dağlardan kıyılara doğru yayıldılar. 15. yüzyılda çevrelerindeki güçlü kabilelere boyun eğdirdiler. Ele geçirdikleri topraklardaki insanların bir bölümünü başka bölgelere sürerek başkaldırmalarının önüne geçerken, bir bölümünü de tarım ve bayındırlık işlerinde zorla çalıştırdılar.


    Cuzco vadisinde yer alan ve İnka İmparatorluğu’nun başkenti olan Cuzco ‘’Güneşin Kutsal Kenti’’olarak bilinirdi. İmparatora Tanrı gözüyle bakılır ve Güneş’in soyundan geldiğine inanılırdı. İmparatorun, yaşam ve ölüm konusunda tartışılmaz bir otoritesi vardı.


    İnka’larda 10 ailelik gruplar kendilerine bir önder seçer, önderler bir şefin sorumluluğunda olurdu. Her şefin buyruğunda 5 önder vardı ve bu düzen hepsinin önderi ve yöneticisi olan İmparatora kadar uzanırdı.


    Halk belirli bir yaşama ve çalışma düzenine uymak zorundaydı. Her şey devletindi. Çocuklar ve yaşlılar dışında herkesten çalışması beklenirdi. Tembellik ve insan onuruna aykırı davranışlar ağır biçimde cezalandırılırdı. Halk yoksul değildi;ama malı mülkü de yoktu, özgürlükleriyse sınırlıydı. Ürettiklerinin belirli bir kısmını İmparatora ve rahiplere vermek zorundaydı.


    İnkalar, çatıları tahta kirişler üzerine saman örtülü, altın süslemeli büyük taş kaleler ve tapınaklar yaptılar. Cuzcu Kalesi’nin duvarları tonlarca ağırlıkta taşlardan yapılmıştı ve yüksekliği 6 metreyi buluyordu. İspanyollar Cuzco’daki büyük güneş tapınağını bastıklarında olağan üstü güzellikte altın ve değerli taşlarla süslü eşyaların yanı sıra üzerinde Güneş tanrısının resminin bulunduğu kocaman bir altın tabak buldular. Ay tapınağında ise her şey som gümüştendi. Başkentte yapılan büyük şenliklerde yağmur tanrısına lamalar ve insanlar kurban edilirdi.


    İnkaların evleri kendilerinden önceki uygarlıklar oranla daha küçüktü. Köylülerin evleri kerpiçten ve saman damlıydı. Eski Mısırlılar gibi İnkalarda ölülerini mumyalar yada başka yöntemlerle korurlardı.


    İnka İmparatorluğu’nun kıyı halkı bakırı döverek kaplar yapar yada eritilmiş metali, kalıplara dökerek biçimlendirirdi. Kıyının kuzey kesiminde yaşayan halk, değişik anlatımlı insan başı biçiminde çanak çömlek yapıyordu. İnkalar basit tezgahlarda çok güzel duvar halıları ve yaygılarda dokurlardı. Pamuklu dokumaları o kadar inceydi ki, İspanyollar bunları ipek sanmıştı. Kemik ve bambudan flüt, toprak ve deniz kabuklarından borazan ve tunçtan çanlar yaptılar.


    İnkalar düzgün ve geniş yollarını taşlarla döşediler. Kayaları oyarak kısa tüneller, tahtadan köprüler yaptılar. Gelişkin bir haberleşme sistemleri vardı. Belli aralıklarda kurulu posta istasyonlarına ulaklar haber taşırdı. Yollarda ayrıca dinlenme evleri de yapılmıştı. Tekerlek bilinmediğinden yükleri lama sürüleri taşırdı.


    Taş yontuculuğundaki üstün becerilerine karşın İnkalar’ın Mayalar gibi gelişkin araç gereçleri yoktu. Ne bir yazı sistemleri ne de paraları vardı. İplere düğüm atarak hesap yaparlardı.


    Dünyada ilk patates üreticileri İnka çiftçileridir. Öbür ürünleri mısır, tatlı patates ve manyoktu. Domuz, ördek, köpek ve lama yetiştirirler, lama tüyünden dokumalar yaparlardı.


    16. yüzyılda iki kardeş arasında çıkan taht kavgası imparatorluğu zayıflattı. Tahtın varisi Huascar’ı üvey kardeşi Atahualpa hapse attırdı. Francisci Pizarro yönetimindeki İspanyollar altın aramak için Peru’ya ayak bastıklarında tahtta Atahualpa vardı.


    İspanyol komutan Francisci Pizarro, Atahualpa’yı tuzağa düşürerek tutsak aldı. Atahualpa hapisteyken Huascar’ın öldürülmesi için emir verdi. Emir yerine getirildi;ne var ki, bunu gerekçe gösteren Pizarro, Atahualpa’yı idam ettirdi. Başsız kalan ülkeye İspanyollar egemen oldular ve İnka İmpratorluğu’nun topraklarının tümünü ele geçirdiler.


    Günümüzde yaşayan İnka nüfusu 3 miyondan daha azdır. Bugün And Dağları’nın Keçuva dili konuşan köylüleri İnkalar’ın soyundan gelir. Bunlar Peru’nun yüzde 45’ini oluştururlar.


    İnkalar İÇEREN BİLGİLER




  • Mayalar

    Orta Amerika Yerlileri olan Mayalar’ın kurduğu büyük uygarlık 16. yüzyılda yıkılmıştır. Bugünkü Meksika’nın güneyi, Guatemala ve Belize’nin kuzeyinde kalan yerlerde gelişen bu uygarlıktan kalma büyük taş yapılardan oluşan kent kalıntıları günümüze kadar ulaşmıştır.

    Maya uygarlığının en parlak dönemi İS 250-900 arasına rastlar. Mayalar kurdukları kentleri piramitler, saraylar ve güzel heykellerle süslemişlerdir. Ne var ki , yalnızca dinsel törenler için yönetim merkezleri olarak kullanılan bu kentlerde kimse yaşamazdı. Mayalar bu görkemli kentlerin çevresindeki çiftliklerde yaşar, yöreye özgü ürünler olan mısır, fasulye biber ve domates yetiştirirlerdi. Uzmanlar yıllarca Mayalar’ın barışsever bir halk olduğuna inanmışlarsa da, son yıllarda elde edilen bilgiler Mayalar’ın savaşçı bir halk olduğunu, savaş tutsaklarını işkenceyle öldürdüklerini, dinsel törenlerde de çok kan döktüklerini ortaya koymuştur.


    Maya kültürünün ana merkezleri Meksika’nın güneyinde Chiapas ve Guatemala’nın kuzeyinde Petèn idi. Ama yaklaşık İS 975’te savaş ve yoksulluk, halk evlerini bırakıp kuzeye, Yucàtan Yarımadasına’a göç etmeye zorladı. Burada, Toltek Yerlilerini’nin törelerinin etkisi altında kaldılar.


    İspanyollar, Mayalar’ın yaşadığı toprakları 16. yüzyılın ilk yarısında istila ettiler. Mayalar tıpkı Aztekler gibi kendilerini savunamadılar. Çoğu öldürüldü, kalanlar da tutsak edildi.


    Maya uygarlığı özellikle astronomi, mimarlık, matematik, heykel ve hiyeroglif yazısı gibi bir çok alanda çok ilerlemişti. Çok karmaşık bir takvim sistemleri vardı. El sanatlarında da ileriydiler, güzel boyalı çömlekler ve pamuklu dokumalar yaptılar.


    Bugün, genellikle Meksika ve Guatemala’da yaşayan yaklaşık 2 milyon Maya Yerlisi vardır. Çoğu Çiftçidir. Hemen hepsi Katolik olmakla birlikte, inançları geleneksel Maya dininden çok etkilenmiştir; yağmur ve bereket için putperest ayinler düzenlerler


    AZTEKLER

    15. yüzyıl ile 16. yüzyıl başlarında, bugünkü Meksika’nın orta ve güney kesimlerinde büyük bir imparatorluk kurmuş halk. Nabuva dili konuşan Azteklerin adı, atalarının bir olasılıkla Kuzey Meksika’da bulunan anayurdu için kullanılan Aztan’dan (Beyaz Ülke) gelir. Öteki adlarından “Tenoçka”, ataları Tenoch’tan kaynaklanır. Gene Aztekler için kullanılan “Meksika” adı, Texcoco Gölünün mistik adı Metzliapan (Ay Gölü) ile ilişkilendirilir. En büyük kentleri Tenochtitlan’ın adı “Tenoch”tan türetilmiş, “Meksika” ise önce kentin ve çevresindeki vadinin, sonradan da tüm ülkenin adı olmuştur. Azteklerin kendilerinden söz ederken kullandığı “KulhuaMeksika” adı ise, Meksika Vadisinin en gelişmiş merkezi olan Colhuacan ile özdeşleşmek çabasını yansıtır. Azteklerin kökeni kesin olarak bilinmemektedir. Ama bazı gelenekleri, 12. yüzyılda Orta Amerika’ya gelene değin, daha kuzeydeki Meksika Platosunda avcılık ve toplayıcılıkla geçinen bir kabile oldukları izlenimini verir. Gene de, Aztlan, yalnızca destanlarda doğmuş bir yer olabilir. Azteklerin güneye göçünün, Toltek uygarlığının çöküşünü izleyen ve belki de bu çöküşü hızlandıran genel bir göç hareketinin parçası olduğu sanılır. Texcoco Gölündeki adalara yerleşen Aztekler, tarihleri boyunca başlıca merkezleri olan Tenochtitlan’ı IS 1325’te kurdular. Büyük bir devlet ve sonunda bir imparatorluk kurabilmelerinin temelinde, kullanılabilir tüm toprakların entansif biçimde ekildiği, gelişkin bir sulama ve bataklık kurutma sistemine dayalı olağanüstü tarım düzenleri yatar. Bu yöntemlerle sağlanan yüksek verimlilik, zengin ve kalabalık bir ülkenin doğmasını sağlamıştır.

    Tenochtitlan, Itzcoatl döneminde ( 1428- 1440) komşu Texcoco ve Tlacopan devletleri ile ittifak kurarak Orta Meksika’da egemen güç durumuna geldi. Daha sonra hem ticari ilişkiler, hem de fetihler yoluyla, 400-500 küçük devletten oluşan, 5-6 milyonluk nüfusuyla 1519’da 207.200 km2’lik alana yayılan bir imparatorluğun merkezi oldu. Kent, en gelişkin döneminde, 13 km2’yi aşkın bir alanda 140 binden çok insan barındırıyordu; dolayısıyla Orta Amerika uygarlıklarınını tarihinde en yoğun nüfuslu yerleşim yeriydi. Aztek devleti, askerlerin egemenliğindeki bir despotluktu. Kastlara ve sınıflara bölünmüş ama dikey akışkanlığını da koruyan Aztek toplumunda yükselmenin en güvenli yolu savaşta kahramanlık göstermekti. Devlet işlerini rahipler ve bürokratlar yürütürdü. Toplumun alt katmanlarında, serfler, sözleşmeli hizmetkarlar ve köleler yer alırdı.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Ciudad de México -- 21 Mayıs 2006; 22:02:04 >




  • Yapay Zeka’dan İlgili Konular
    Vikingler vs Hunlar ?
    8 yıl önce açıldı
    Daha Fazla Göster
  • bu konularla ilgileniyorsanız,"TANRILARIN ARABALARI" kitabını okumanızı tavsiye ederim arkadaşlar
  • 
Sayfa: 1
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.