Şimdi Ara

Mesnevi'nin Bilinmeyen Beyitleri

Bu Konudaki Kullanıcılar:
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
12
Cevap
1
Favori
1.254
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1
Giriş
Mesaj
  • Mevlana'yı sevgi, aşk, kardeşlik mesajlarıyla biliriz. Mesnevi aslı eserine methiyeler dizilir ancak oturup da Mesnevi'yi okumuş insna çok zor bulunur.
    Çeşitli eleştiri sitelerinde Mesnevi içerisinden alınan bazı hikâyeler buldum. Aslında orada Mevlana'nın itikadını eleştiriyorlar fakat forum kuralları gereği ben o konuya girmiyorum. Aşağıdaki hikayeleri okuyup yorumlarınızı yazar mısınız?

    Uzun gibi görünebilir ama başladıktan sonra sonuna kadar okuyacağınıza eminim.

    Sizce Mevlana bize tanıtıldığı gibi biri değil mi? Yoksa eseri tahrif edilmiş ve bu beyitler sonradan mı eklenmiş?
    Yoksa bunları okuduktan sonra "gayet normal" mi diyorsunuz? Eğer çeviri hataları olduğunu düşünüyorsanız farklı çevirileri ekler misiniz?

    quote:

    EŞCİNSELLİK
    (C.2 Beyitler 3155-3160; s.137-138)
    Oğlanın iriyarı adamdan korkması. Adamın ”Korkma çocuğum, ben er değilim” demesi.
    3155. Bir iri adam bir oğlanı ele geçirdi. Bu adam bana kast eder diye çocuğun yüzü sarardı. Adam dedi ki“ Güzelim, emin ol.. Sen benim üstüme bineceksin. Ben korkunç görünsem de aldırış etme, bil ki ben bir ibneyim. Deveye biner gibi bin üstüme, sür” İnsanların suretleriyle manaları da işte böyledir. Dışarıdan adam görünürler, içerden melun Şeytan! Ey Âd gibi ipiri adam, sen rüzgârın tesiriyle dalın vurduğu davula benziyorsun.
    OĞLANCI HİKÂYESİ
    (C.5 Beyitler 2495-2515; s. 205-207)
    Bir adam ve birlikte olduğu oğlanla sohbeti…
    2495. Adamın biri bir oğlana kötülükte bulunurken oğlanın belindeki hançeri görüp “Bu neden,’ diye sordu. Çocuk, “Birisi benim hakkımda kötü düşünceye saplanırsa onunla karnını deşerim” dedi. Oğlancı adam, hem işi beceriyor, hem de Şükür Tanrı’ya ki ben sana kötülük düşünmüyo¬rum diyordu. “Benim beytim, beyit değil, bir ülkedir. Alayım, alay değil, bir şey öğretmek¬tir.” “Şüphe yok ki Tanrı ne sivrisineği örnek getirmeden utanır, ne ondan üstün olanları.” Ya¬ni ondan üstün olanların inkar yüzünden ruh¬larının değişmesini, denemiştir. Kafirler “Tanrı bu örnekle neyi murat ediyor yani?” derler. Bu söze cevap olarak da “Bununla birçoklarını azdırıp sapıtmak, birçoklarını da doğru yola götürmek diler” buyurur. Çünkü her sınama, te¬raziye benzer. Çoklarının o vasıtayla yüzü kıza¬rır, benizlerine kan gelir, çok kişiler de murat¬larına eremez, mahrum olurlar. Bu hususta azı¬cık düşünsen yüce sonuçlarından çoğunu bulursun.
    Bir oğlancı, evine bir oğlan götürdü. Onu baş aşağı edip düzmeye koyuldu. Bu sırada o mel’un çocuğun belinde bir hançer gördü. Dedi ki: Belindeki ne? Oğlan, kötü düşünceli biri hakkımda kötü bir düşünceye kapılırsa bununla karnını deşeceğim diye cevap verdi.
    2500. Oğlancı, Tanrı’ya hamdolsun dedi, iyi ki ben sana bir hile yapıp kötü bir düşünceye kapılmadım. Sende adamlık olmadıktan sonra hançerlerin ne faydası var? Yürek olmadıktan sonra bunda ne fayda var ki? Tutalım Aliden Zülfikar’ı miras aldın, Tanrı aslanındaki kol, sende de varsa göster. Mesih’ten bir nefes bellediğini farz edelim, İsa’nın dudağı, dişi nerde ki a çirkin adam? Kazanmak, bir şeyler elde etmek için diyelim ki bir gemi yaptın, Nuh gibi bir gemi kaptanı hani?
    2505. Tutalım ki İbrahim gibi put kırıyorsun, beden putunu onun gibi ateş içine atış nerde? Delilin varsa meydana çıkar da tahta kılıcı bile o delille Zülfikar haline getir. Bir delil, seni amelden alıkorsa o Tanrının gazabıdır. Yolda korkanları kuvvetli bir hale getirdin ama sen hepsinden fazla korkmada, hepsinden ziyade tirtir titremedesin. Herkese Tanrı’ya dayanma dersi veriyorsun ama hırsından havadaki sivrisineğin damarını sormada¬sın. A oğlan, sakerin önünde gidiyorsun, ama yalancılığına aletin tanıklık vermede. Gönül, namertlikle dolu olduktan sonra, sakalınla, bıyığına, ancak gülünür. Yağmur gibi gözyaşları dökerek tevbe et de bıyık ve sakalını, alay mevzuu olmadan kurtar. Erlik ilacını kullan da hamel burcundaki kızgın güneşe dön. Mideyi bırak, gönül tarafına salın. Salın da Tanrıdan sana perdesiz bir selam gelsin. Kendine çekidüzen verecek bir iki adım at da aşk, kulağını tutup seni çeksin.

    MÜSTEHCEN FIKRA
    (C.4 Beyitler 3545-3550; s. 283)
    Bir Kadın’ın kocasının önünde aşığıyla oynaşmak istemesi
    Bir kadın oynaşı ile aptal kocasının gözü önünde sevişip buluşmak istiyordu.

    3545. Kocasına: a iyi talihli kişi, ağaca çıkıp meyve toplamak istiyorum dedi.
    Ağaca çıkınca kocasına baktı ağlamaya başladı.
    Dedi ki: A merdut ahlâksız… Üstündeki lûti kim?
    Karı gibi onun altına yatmışsın… Meğerse sen ne ibneymişsin!
    Kocası senin başın döndü galiba… Çünkü burada benden başka kimse yok dedi.

    3550. Kadın o üstüne binen kalpaklı herif kim, söyle hele diye birkaç kere daha sordu, söylendi.
    Adam: a kadın ağaçtan in; başın döndü; adam akıllı bunadın sen dedi.
    Kadın, ağaçtan indi; kocası ağaca çıktı. Kadın da oynaşını göğsüne çekti.
    Kocası bağırdı: A orospu maymun gibi üstüne çıkan o adam kim?
    Kadın burada benden başka kimse yok ki dedi… Kendine gel, senin başın döndü galiba, saçmalama.

    3555. Adam, bu sözü birkaç kere söylediyse de kadın, “Bu armut ağacından olacak!
    Ben de armut ağacının üstündeyken öyle şeyler gördüm be hey kaltaban!
    Aşağıya in de bak… Benden başka kimse yok, bütün bu hayaller armut ağacından!
    Şaka ve lâtife bir şey belletmeye yarar… Onu ciddi gibi dinle; görünüşte lâtife oluşuna kapılma!
    Her ciddi şey, maskaralara göre maskaralık, şakadır… Fakat akıllara göre de lâtifeler, ciddidir.

    CUHA’NIN KADIN KILIĞINA GİRMESİ HİKAYESİ
    (C.5 Beyitler 3325-3330; s. 272-273)
    Mesnevi kahramanı Cuha’nın Kadın kılığına girip Hamamda bir kadına cinsel organını elletmesi…
    3325. Sözü kuvvetli, cerbezesi yerinde bir vazeden vardı. Minbere çıkmış vaiz ediyordu. Kadın, erkek herkes minberin dibine toplanmıştı. Cuha da bir çarşaf giyip yüzünü örttü, kadınlar arasına karıştı. Kimse onu tanımıyordu. Bir kadın, vaiz edene gizlice sordu: Kasıktaki kıllar, namazın bozulmasına sebep olur mu? Vaiz dedi ki: Uzun olursa namaz mekruh olur. Ya hamam otuyla ya ustura ile traş etmen lazım ki namazın tamam olsun, kabul edilsin.
    3330. Kadın: Ne kadar uzun olursa namazın kabul olmaz dedi. Vaaz eden dedi ki: Bir arpa boyu uzun olursa traş etmek farzdır. Cuha, hemen kız kardeş dedi, bak bakalım, benim kasığımın kılı o kadar olmuş mu? Tanrı rızası için elini uzat da bir yokla. Bakalım, mekruh olacak kadar uzamış mı? Yanındaki kadın, Cuha’nın şalvarına el atar atmaz eline aleti geldi.
    3335. Derhal şiddetli bir nara attı. Hoca, sözüm gönlüne tesir etti dedi. Cuha dedi ki: Hayır, gönlüne tesir etmedi, eline tesir etti. A akıllı adam, gönlüne tesir etseydi vay haline!

    BABA İLE KIZI ARASINDA CİNSEL İLİŞKİ ÜZERİNE BİR SOHBET
    (C.5 Beyitler 3715-3736; s.302-304)
    3715. …
    Bir babanın, kızına "Kendini koru, kocandan gebe kalma" diye tembihte bulunması
    Zengin bir adam vardı. Bu adamın da zühre yanaklı, ay yüzlü, gümüş bedenli bir kızı vardı.
    Kız, kendini bildi, babası onu kocaya verdi. Fakat kocası kızın dengi değildi.
    Kavun, karpuz oldu, sulandı mı yarmazsan telef olur gider.
    Babası da kızın baştan çıkmasından korktu da onun için onu, dengi olmayan birisine verdi.

    3720. Kızına dedi ki: Kendini kocandan koru, sakın gebe kalma.
    Ne yapayım? Bu yoksula seni vermek zorunda kaldım. Bu adamı garip say, garipte vefa olmaz.
    Ansızın her şeyi bırakır, kaçıp gider. Çocuğu, başına dert olur kalır.
    Kız dedi ki: Babacığım, dediğini tutarım, öğüdün pek doğru, kabulüm.
    Babası, her iki üç günde bir kere kızına aman ha sakın diye öğüt veriyordu.

    3725. Derken kız, birdenbire gebe kalıverdi; ikisi de gençti.
    Kız, bunu babasından gizledi. Çocuk, karnında beş, yahut altı aylık oldu.
    Artık iyiden iyiye belli oldu. Babası dedi ki: Bu ne? Ben sana ondan kendini koru demedim mi?
    Öğütlerim, yelmiydi ki hiç sana tesir etmedi?
    Kız, baba dedi, nasıl tahammül edeyim? Erkekle kadın, şüphe yok ki ateşle pamuk.

    3730. Pamuk, ateşten nasıl çekinebilir? Yahut da ateş nasıl olur da pamuğu yakmaz, çekinir?
    Babası dedi ki: A kızım, ben sana onun yanına gitme demedim. Yalnız menisinden kendini koru dedim.
    Tam zevk anında onun beli gelirken kendini çekmeliydin.
    Kız, peki, beli ne vakit gelecek, ben ne bileyim? Bu, pek gizli bir şey, anlaşılmaz ki dedi.
    Babası, gözleri süzüldü mü anla ki beli geliyor deyince,

    3735. Kız dedi: Onun gözü süzülünceye kadar benim bu iki gözüm de kör oluyor a baba! Her bayağı akıl, hırs ve öfke zamanı, yerinde durmaz ki!

    KABAK HİKAYESİ
    (C.5 Beyitler 1335-1420; s. 112-118)

    Bir halayık (hizmetci) şehvetin çokluğundan, hırsının fazlalığından bir eşeği kendisine alıştırmıştı. O eşek, kendisine yakınlaşmayı adet edinmiş, insana yakın olmayı öğrenmişti.
    1335. O hilebaz halayığın bir kabağı vardı. Eşek kendisine ölçülü yaklaşsın diye kabağı, eşeğin aletine takardı. Yakınlaşma zamanında aletin yarısı girsin diye bu işi yapmaktaydı. Çünkü, eşeğin aleti tamamı ile girse rahmi de parçalanırdı, damarları da. Eşek boyuna zayıflayıp durmaktaydı. Eşeğin sahibi olan kadın da neden bu eşek böyle zayıflıyor, neden böyle kıl gibi inceliyor deyip dururdu. Fakat işin ne olduğunu anlamakta acizdi. Nalbantlara illeti nedir, neden zayıflamakta diye gösterdiyse de,
    1340. Onda hiçbir illet görünmedi, kimse bunun iç yüzünü haber veremedi. Kadın bu işin aslını adamakıllı araştırmaya başladı. Her an eşeğin haline dikkat etmekte, neden böyle zayıfladığını bulmaya çalışmaktaydı. İnsanın adamakıllı çalışmaya kul olması gerekir. Çünkü her şeyi iyice arayan nihayet bulur. Eşeğin haline dikkat edip dururken bir de ne görsün? O halayık eşeğin altına yatmıyor mu? Bunu kapının yarığından gördü bu hale pek şaştı.
    1345. Eşek, erkekler kadınlara nasıl yakınlaşırsa aynen onun gibi halayığa yakınlaşmış, işini becermekteydi. Kadın hasede düştü. Dedi ki, bu eşek, benim eşeğim, nasıl olur bu iş? Bu işin bana olması lazım ben işe daha ehlim. Eşek işi öğrenmiş, alışmış. Adeta sofra yayılmış, mum da yanmış. Görmemezlikten gelip ahırın kapısını vurdu. A kız ne vakte dek ahırı süpürüp duracaksın? dedi. Bu sözü işi gizlemek için söylüyor, ben geldim kapıyı aç diyordu.
    1350. Sustu, halayığa hiçbir şey söylemedi. Bu işe tamah ettiği için işi gizledi. Halayık bütün fesat aletlerini gizleyip kapıyı açtı. Yüzünü ekşitip gözlerini yaşartarak dudaklarını oynatmaya başladı, güya oruçluyum demek istiyordu. Eline sapı yıpranmış bir süpürge aldı, develerin yatması için ahırı süpürüyor göründü. Elinde süpürge kapıyı açınca kadın, dudak altından seni usta seni, dedi.
    1355. Yüzünü ekşittin, eline süpürgeyi aldın, iyi. Fakat yemeden içmeden kesilmiş eşeğin hali ne? İşi yarıda kalmış, öfkeli, aleti oynayıp durmada. Gözleri kapıda seni beklemede. Bunu dudağı altından söyledi, halayıktan gizledi. Onu suçsuz gibi ululayıp, Dedi ki: Tez çarşafını başına al. Filan eve git benden selam söyle. Şunu söyle, böyle yap, şöyle et. Neyse ben kadınların masallarını kısa kesiyorum.
    1360. Maksat neyse sen onun hülasasını al. O işi görmezlikten gelen kadın onu yola vurunca, Zaten şehvetten sarhoş olmuştu, hemen kapıyı kapadı, oh dedi. Yalnız kaldım, bağıra, bağıra şükredeyim. Artık erkeklerin gah tam, gah yarım yamalak yakınlaşmasından kurtuldum. Kadının keçileri, sanki bini bulmuştu, öyle neşelendi. Eşeğin şehvet ateşiyle kararsız bir hale düştü. Hatta ne keçisi? O yakınlaşma kadını keçi haline getirdi. Ahmağı keçi haline getirmeye, hor hakir bir hale sokmaya şaşılmaz ki!
    ……
    1380. Su hazır olmalı, ahçılığı da bilmelisin ki o tenceredeki çorba, dökülmeden, bozulmadan pişsin. Demircilik sanatını bilmiyorsan demirci ocağından geçerken sakalını bıyığını yakarsın. Kadın kapıyı kapadı, sevine, sevine eşeği kendisine çekti, cezasını da tattı ya! Eşeği çeke, çeke ahırın ortasına getirdi. O erkek eşeğin altına yattı. O kahpe de muradına ermek üzere halayığın yattığını gördüğü sekiye yatmıştı.
    1385. Eşek ayağını kaldırıp aletini daldırdı. Eşeğin aletinden kadının içine bir ateştir düştü. Alışmış eşek kadına abandı, aletini ta hayalarına kadar sokar sokmaz kadın da geberdi. Eşeğin aletinin hızından ciğeri parçalandı, damarları koptu birbirinden ayrıldı. Soluk bile alamadan derhal can verdi. Seki bir yana düştü o bir yana. Ahırın içi kanla doldu, kadın baş aşağı yıkıldı, öldü. Kötü bir ölüm, kadının canını aldı.
    1390. Kötü ölüm, yüzlerce rezillikle gelip çattı babacığım. Sen hiç eşeğin aletinden şehit olmuş insan gördün mü? Kuran’dan rezillikle azap edilmeyi duy da böyle kepazelikle can verme. Bil ki bu hayvan nefis bir erkek eşektir. Onun altına düşmekse ondan daha kötü ve ayıp bir şeydir. Nefis yolunda benlikle ölürsen bil ki hakikatte sen de o kadın gibisin. Tanrı, nefsimize eşek sureti vermiştir. Çünkü suretler, huylara uygundur.
    …..
    1415. Tuzak sahibi, aptalların başını keser. Güzel ve narin olanlarıysa meclislere çeker, götürür. Çünkü aptalların ancak etleri işe yarar. Güzel ve¬ zariflerinse güzel sesleri işe yarar. Hasılı balayıkcağız, kapının yarığından, hanımının eşeğin altında can verdiğini görünce, dedi ki: A ahmak kadın, bu iş nedir? Sana us¬tan bir şey gösterdiyse, yalnız görünüşe kapıldın. Halbuki içyüzü sen¬den gizliydi. Usta olmadan dükkan açtın.
    1420. Bal gibi, paluze gibi olan o aleti gördün, ala. Fa¬kat a haris, neden kabağı görmedin? Yoksa eşeğin aşkına o kadar mı dalmıştın ki gö¬züne kabak görünmedi? Ustadan sanatın dış yüzünü gönlün, sevine se¬vine ustalığa kalkıştın. Nice riyacı ve işten haberi olmıyan ahmak ki-şiler vardır ki erlerin yolundan göre göre ancak sof kumaş görmüştür. Nice boşboğazlar vardır ki azıcık bir hüner el¬de etmişler, padişahlardan laftan başka bir şey öğ¬renmemişlerdir.

    BİR SULTANIN BİR CARİYEYE DÜŞKÜNLÜĞÜ CARİYENİN YOLDA KÖLEYLE EVDE SULTANLA MACERALARI…
    (C.5 Beyitler 3831-3970; s. 312-326)
    3830. ….
    Bîr adamın, Mısır halifesine kâğıda yapılmış bir cariye resmîni göstermesi, halifenin o resme âşık olarak Musul emîrinin cariyesi olan o kızı alıp getirmek üzere bir beyi Musul'a göndermesi, savaşta bu yüzden birçok adamın ölmesi, birçok yerin yıkılıp gitmesi
    Bir kovucu, Mısır halifesine, Musul padişahının: huri gibi bir cariyesi olduğunu söyleyip dedi ki: Onun bir cariyesi var ki âlemde onun gibi güzel yok. Güzelliğinin haddi yok, söze sığmaz, anlatılmaz ki. İşte resmi, şu kâğıtta, bir bak! O ulu halife, kâğıttaki resmi görünce hayran oldu, elindeki kadeh düştü.
    3835. Derhal Musul’a büyük bir orduyla bir er gönderdi. Eğer o ay parçasını sana teslim etmezse orasını tamamıyla yak yık. Verirse bir şey yapma, bırak, yalnız o ay parçasını getir de yeryüzündeyken ayı kucaklayayım dedi. Er, binlerce Rüstem’le, davul ve bayraklarla yola düştü, Musul’a yollandı. Sayısız asker, şehri mahvetmek üzere tarlama çevresine üşüşen çekirgeler gibi oraya üşüştüler.
    ……
    3860. O yiğit er de kuyuyu yol sanmış, çorak yerden hoşlanmış, oraya tohum ekmeye kalkışmıştı. O yatıp uyuyan, rüyada bir hayal görür, onunla buluşur, düşü azar. Uyanıp kendine gelince görür ki o oyunbazlık, uyanıkken olmamış. Vah der, beyhude yere erlik suyumu zayi ettim, o işveli hayalin işvesine kapıldım. O yiğit er de beden yiğidiydi, asıl erliği yoktu. O yüzden erlik tohumunu öyle bir kuma saçtı gitti.
    …..
    3880. O kadına tapan er şalvarını çıkarıp cariyenin ayak ucuna oturdu. Aleti, dosdoğru gideceği yere giderken orduda bir gürültü, bir kızılca kıyamettir koptu. Er sıçradı, götü başı açık bir halde ateş gibi Zülfikar elinde dışarı çıktı. Birde ne görsün, ormandan kara bir erkek aslan, kendisini ordunun içine kapmış koyvermiş. Atlar, ürküp köpürmüşler, her çadır ve ahır yeri yıkılmış, herkes birbirine girmiş.
    3885. Erkek aslan, ormanın gizli bir yerinden fırlamış, havaya deniz dalgası gibi tam yirmi arşın sıçramıştı. Er, pek yiğitti, aldırış bile etmeden sarhoş bir erkek aslan gibi aslanın önünü kesti. Kılıçla bir vurdu, başını ikiye böldü. Derhal o ay yüzlü dilberin bulunduğu çadıra koştu. O hurinin yanına gelince aleti hâlâ dimdikti. Öyle bir aslanla savaştı da erliği, yine sönmedi, hâlâ ayaktaydı.
    3890. O tatlı ve ay yüzlü güzel, onun erliğine şaşıp kaldı. istekle ona kendisini teslim etti. O anda o iki can, birleştiler.. Bu iki canın birbirleriyle birleşmesi yüzünden gayıptan bir başka can gelir erişir. Kadının rahminde meniyi kabule mâni bir şey yoksa bu can, doğuş yoliyle gelir, yüz gösterir. Her nerde iki adam, sevgiyle, yahut kinle birleşseler, bir üçüncü can, mutlaka doğar.
    …..
    3925. O ahmak Halife de bir zaman o güzel cariyeye kapıldı, onunla gönül eğledi işte. Tut ki bütün doğuyu, batıyı zapt ettin, her tarafın saltanatına sahip oldun. Mademki bu saltanat, kalmayacak, sen onu bir şimşek farzet, çaktı, söndü. Ebedî kalmayacak mülkü, gönül, bir rüya bil! Cellat gibi boğazına yapışan debdebeyi, şan ve şöhreti ne yapacaksın ki? Bil ki bu âlemde de bir emniyet bucağı vardır. Yalnız münafıkın sözünü az duy, çünkü o söz, zaten söz değildir. Halife buluşmayı diledi, bu maksatla o cariyenin yanına gitti. Onu andı, aletini kaldırdı. O cana canlar katan, o sevgisini gittikçe artıran güzelle buluşmaya niyetlendi. Kadının ayakları arasına oturdu. Oturdu ama takdir, zevkinin yolunu bağladı.
    3945. Farenin catırdısı kulağına değdi. Aleti indi, uyudu, şehveti tamamıyla kaçtı. Bu ıslık, yılan ıslığı olmasın, çünkü hasır kuvvetle oynamakta dedi.

    Cariyeciğin, Halifenin şehvetinin zayıflığını görüp o beyin kuvvetini hatırına getirerek gülmeye başlaması ve Halifenin bu gülüşten bir şey anlaması
    Cariye, Halifenin gevşekliğini görünce kahkahalarla gülmeğe başladı. O erin, aslanı öldürüp geldiği halde hâlâ aletinin inmediğini hatırladı. Kahkahası arttıkça arttı, uzadıkça uzadı. Kendini tutmaya çalışıyordu ama bir türlü dudaklarını kapatamıyordu ki.
    3950. Esrara alışık olanlar gibi boyuna gülüyordu. Kahkaha, kârına da üstün gelmişti, ziyanına da. Ne düşündü, aklına ne getirdiyse fayda vermedi; aklına getirdiği şeyler de gülmesini artırıyordu. Sanki bir selin bendi, birden yıkılmıştı. Ağlayış, gülüş gönlün gamı, neşesi.. BU ki her birinin ayn bir madeni vardır. Her birinin bir ayn mahzeni vardır ve o mahzenin anahtarı, kapalı kapılan açan Tanrı’nın elindedir. Bir türlü gülmesi dinmiyordu. Nihayet Halife alındı, huysuzlandı.
    …..
    3965. Cariye âciz kalınca ahvali anlattı. O yüz Zâl’e bedel olan Rüstem’in erliğini söyledi. Yoldaki gerdeği, o sırada vukua gelen halleri bîr bir nakletti. Erin kılıcını çekip gidişini, aslanı öldürdükten sonra gelişini, aletinin hâlâ gergedan boynuzu gibi ayakta olduğunu söyledi. Ondan sonra namuslu Halifenin gevşekliğini ve farenin bir çıtırtısından aletinin söndüğünü görünce dayanamayıp güldüğünü bildirdi. Tanrı sırları meydana çıkarır. Mademki sonunda bitecek, kötü tohum ekme.

    KADININ EŞEĞE İMRENMESİ HİKAYESİ
    (C.5 Beyitler 3390-3395)
    Bir kadının eşeklerin çiftleşmelerini izleyip eşeği arzulamasının öyküsü…
    3390.Fakat Bayezid’in imanına, onun doğruluğuna karşı gönlümde nice hasret var. Hani şu kadın gibi.. Eşeğin çiftleşmesini gördü de dedi ki:Amanın, şu tek erkeğe bakın! Çiftleşme buysa bizim kocalarımız, bizimle çiftleşmiyorlar, içimize aptes bozuyorlar. Bayezid, imanın bütün şartlarını haiz.. Aferinler olsun bunun gibi tek aslana! Onun imanının bir katrası denize gitse deniz, o katrada gark olur.
  • Vaay be zamanında derste mesnevî görmüştük bunları göstermemişlerdi ama
  • Görüşlerini yazarsan sevinirim. İmzana bakarsak bayağı ilgilisin.
  • Hepsini değil fakat 2 beyiti daha önceden okuduğumu gayet iyi hatırlıyorum..
  • +18 yazıcam konunun başlığına. Sadece 2 yorum alabildim.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: faruk

    +18 yazıcam konunun başlığına. Sadece 2 yorum alabildim.



    bunlar gerçekten var mıymış? eve gidince bakacağım gerçekten varlar mı diye? bende timaş yayınlarının mesnevisi var bir de ordan bakmak istiyorum. açıkçası pek mantıklı gelmedi böyle şeylerin olması veya olacağı düşüncesi..
  • zaten bu yazılar için +18 yazman gerekmez m,i
  • Yapay Zeka’dan İlgili Konular
    Daha Fazla Göster
  • Bu beyitlerin yerlerine baktim ben ve hic senin yapıştırdıgın kısımlarla ilgili birsey yok arkadasim. Sen bunlari nereden buldun bilmiyorum ama bunların mesnevi ile bir alakası yok. Böyle araştırmadan bir konu açtığın icin kınıyorum seni.
  • Elinizdeki Mesnevi beyitler halinde değil, hikayeler tarzında düzenlenmiş olabilir.
    Böyle bir düzenleme esnasında da bazı kısımlar silinmiştir.

    Örnek verecek olursak :
    Sansürlenmiş versiyon :http://onlinemesnevi.blogspot.com/
    Beyitler halinde yazılmış versiyon :http://www.mesnevioku.com/

    Araştırmadan açmadım konuyu. Yıllardır Mesnevi'nin bu içeriğinden haberdarım ama son zamanlarda çok fazla etkinlikler yapıldığı için tekrar hatırıma geldi.
    Bunları okuduğum zaman "Yok canım, Mevlana öyle şey yazmaz" dedim ancak araştırdıktan sonra "Benim tanıdığım Mevlana böyle şeyler yazmaz. Yazdığına göre Mevlana'yı yaznlış tanımışım" dedim.
    Körü körüne savunmaya geçmek yerine doğruların peşinden gitmeyi tercih ediyorum.
  • pardon ama böyle şeyler yazılmasının amacı ne olabilir? bu tip hikayeler ile ne gibi bir mesaj vermek istemiştir mevlana? ayrıca beyitler veya hikaye halinde yazılmasının farkı ne olacak? anlamda değişiklik mi oluyor iki şekilde yazınca?

    bence sizin kafanız karışmış, timaş yayınlarında bilhassa sizin yazdığınız beyit numaralarına baktım, hiç bu tarz şeyler yoktu, bu yazdığınız şeyler tamamen saçmalık, mevlana sadece bizim toplumumuzda bilinen bir kimse de değil ki, dünyaca tanınan bir kişi ve herkes onun nasıl biri olduğunu biliyor, bu kafa karışıklığı neden anlamadım?
  • Yani mesnevioku.com diye bir site açmışlar ve bahsettiğim beyitleri sonradan mı sokuşturmuşlar?

    Eğer elinizde Mesnevi'den Hikayeler kitabı varsa içindekiler seçme hikayelerdir.
    Eserin orijinali 6 ciltden oluşur ve beyitler halindedir. Yani içinde düz yazı halinde hikayeler yoktur.

    Mesnevi tasavvufi ögeler barındırdığı için zaten gözümde değeri yok ancak ben kitabın içindeki edepsiz hikâyelere dikkat çekmek istedim. Dini konulara özellikle girmedim ve bunu da ilk mesajımda belirttim. Bu konuda ayrıca tartışmak isterseniz özel mesaj atınız.

    Beyitleri görmen için daha fazla örnek koyayım:
    http://www.darulkitap.com/muhtelif/mesnevi/index.asp.htm



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi faruk -- 10 Aralık 2010; 23:05:59 >
  • http://www.darulkitap.com/muhtelif/mesnevi/index.asp.htm den
    cilt 5 beyit 3940-3945-3965 i okuyun. Yorumsuz....
  • 
Sayfa: 1
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.