Krizi yönetmek iştir. Çok önemli bir iş. Liderliğin olmazsa olmazıdır. Ama sadece krizle yönetebilmek öyle değil. Terim'in tek yöntemi bu. Terim, Milli Takım'dan Galatasaray'a giderken 'Federasyon'da beni istemeyenler var' diyordu. Galatasaray'dan Fiorentina'ya giderken bu kez Süren yönetimi vardı hedefte. Fiorentina'da Başkan Gori hedefe girdi. İtalya ayağa kalktı. Milan'da bu yöntem çok kısa sürede cezalandırıldı. İkinci Galatasaray döneminde yine yönetim ve Canaydın'la özellikle transfer konularında çıktı tartışma... Ve bütün bunların yanında hep ve her zaman basın düşmandı. İsviçre maçı bu gerilim ve krizle yönetme taktiğinin zirvesi oldu. Terim'in sadece basın toplantı odasının kapısında birkaç dakika bekletilmesi, spor alanlarında ilan edilmiş hemen hemen en büyük savaşın sebebi oldu. Ulusal bir utanç akşamıydı. Öncesiyle sonrasıyla. Bunu iyi irdeleyemedik. Bu organize işin üzerine gidenler vatan haini ilan edildi.
Uslanmadık Tarihi cezalar da uslandırmadı bizi. Bir özel maçta cezamız devam ederken yine bir kavga çıkarmayı başardı oyuncularımız. Milli formayla... Bu krizle yönetme taktiği birden fazla jenerasyondan oyuncunun iliklerine işlemiş durumda. 2002 Dünya Kupası da bu gerginlik oyununun sergilendiği bir sahne oldu. Dünya Kupası 3.'lüğünü "kıskananlar çatlasın" şarkısıyla kutlamak da bize nasip oldu. G.Kore değil, basını yenmişti o takım. Hakkını verelim bu kriz stratejisiyle çok başarı kazandık. Ama kaybedince oyunculara yüklenen elektriği kontrol etmek olanaksızlaşıyor. İsviçre, Gürcistan ve nihayet Çarşamba akşamı hem de kazanırken yaşananlar bundan. Şifo Mehmet'i bile o hale getiren bir strateji bu. Anlayın riskini. Bu konuyu daha fazla uzatmak niyetinde değilim. Ama bir son söz söylemek de gerekiyor. Sorun Milli Takım kaptanının yaptıkları ya da kime yaptığı değil temelde. Suç şahsidir. Sorun hemen her kesimin yanlış bulduğu bir tavrın üstünün kapatılması. Olay hakkında bir açıklama yapılmayarak bu hareketin onaylanması. Federasyon bu konuda bir soruşturma açmamaya karar verdi. Bu Emre'nin hareketini onaylamaktır. Teknik heyet tavrını açıklamadı. Bu da onaydır. Demek ki ligde de böyle bir hareket olduğunda cezası olmayacak. Türkiye'de futbolun en tepesindekiler, yönetenler, sorumlular bu hareketi onaylamıştır. Gelelim bu hareketin bana yapıldığı iddiasına.
Kim konuştu!
Neye dayanarak, kimden görüş alarak bu iddia ortaya atılıyor belli değil? Nasıl bir habercilik bu? Emre'yle ne zaman konuşuldu? Emre kime konuştu? Yazan beyefendinin kulağına fısıldıyor da neden kendisi açıklamıyor? Bu bir haber. Hürriyet neden bir köşe yazısında kullanıyor bunu? Sırrı çözmüş bir gazete böyle mi yapar? Peki ben bu yazıyı ciddiye alıp Emre'yi dava etsem. Bu yazıyı yazan arkadaşı da tanık olarak göstersem ne olacak? Hakimin karşısına geçip ne diyecek? Ve asıl önemlisi. Bu yazının sonu Şöyle diyor muhterem: "Şimdi spor basını Emre'nin hareketini abartılı buluyor. Ben de en çok buna şaşıyorum; Eleştiriyi abartanların Emre'nin hareketini abartılı bulmasına..." Sadece federasyon onaylamıyor. Gazeteci de onaylayabiliyor. Gazeteci gayet insani bir dille eleştiren meslektaşının hakarete uğramasını doğal buluyor. İşte meselemiz bu. Kime yapıldığı, neden yapıldığı değil hareketin. Kimlerin onayladığı.