Şimdi Ara

özel üniversitelere tam burslu girmek

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
13
Cevap
0
Favori
53.586
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1
Giriş
Mesaj
  • avantajları ve dezavantajları nelerdir tecrübeli arkadaşlar yardımcı olabilir mi bilkent gibi süper üniversiteler hariç



  • Arkadaşlar üniversite seçerlerken dikkatli olsunlar:

    http://www.milliyet.com.tr/Yazar.aspx?aType=YazarDetay&ArticleID=977446&AuthorID=67&b=&a=Abbas%20Güçlü&ver=70

    quote:

    Vakıf üniversiteleri ticarethanemi? - Abbas Güçlü

    Hürriyet’te pazar günü Vahap Munyar’ın köşesinde, yeni kurulan bir vakıf üniversitesi ilgili işadamları arasında geçen ilginç bir diyalog vardı. İş dünyasının vakıf üniversitelerine nasıl baktığının önemli bir göstergesi niteliğindeki bu sohbetin en can alıcı cümlesi şöyle:
    “5 bin öğrenci, 20 bin dolardan 100 milyon dolar ciro eder. 80 milyon doları size kalır.”
    Ne kadar düz mantık. Açılacak olan üniversite değil sanki fabrika. Öğrenci yetiştirmeyecek, bilimsel araştırma yapmayacak, otomobil üretecek.
    Oysa kazın ayağı hiç de öyle değil. Vakıf üniversitelerinin çoğu zorda. Birkaçı dışında para kazanan da yok. Sürekli desteklenmeleri gerekiyor. Çünkü insan yetiştirmek ve bilim üretmek dünyanın en pahalı yatırımı.
    5 bin çarpı 20 bin, eşittir 100 milyon dolar. Bunun da 20 bini masraf, 80 bini kâr. Var mı böylesine altın yumurtlayan başka tavuk mantığı? Anlaşılan o ki üniversiteleri uzaktan yakından hiç tanımıyorlar.
    Bugün ciddi bir vakıf üniversitesinin yatırım maliyeti, ki kurulmak istenen de öyle, en az 250 milyon dolar. 500 milyon dolar harcayıp da hâlâ çok eksiği olan vakıf üniversitelerini de özellikle hatırlatmak isteriz.
    5 bin öğrencinin 5 bininin de paralı olduğu, hele hele 20 bin dolar ödediği bir vakıf üniversitesi ise, bırakın Türkiye’yi, dünyanın hiçbir yerinde yok. Çünkü vakıf üniversitelerini ayakta tutan, iddialı kılan, geleceğe taşıyan unsurların başında öğrenci, öğretim elemanı ve ciddi laboratuvarlar geliyor.
    Öğrencilerin en az yüzde 10 ile 20’si burslu olmak zorunda. Ki bu oranlar bazı üniversitelerde çok daha yüksek düzeye çıkabiliyor. Yüzde 50’li, yüzde 25 gibi kademeli bursları da kattığınızda kâğıt üzerinde görünen o 100 milyon dolarlık gelirin dörtte biri daha en başında gidiyor.
    Öğretim üyeleri de marka olmak zorunda. İyi öğretim üyeleri de devlet üniversitelerinde olduğu gibi 1000-2000 dolara gelmiyor. Serbest piyasa nedeniyle ücretler arttıkça artıyor. Dahası, transfer ücretleri de el yakmaya başladı. Baksanıza, dereceye giren öğrencilere bile 50 bin YTL veren üniversiteler, iyi hocalara neler vermez ki!
    Peki ya laboratuvarlar? 10 milyon dolara kurulan araştırma birimleri var. Bunlardan onlarcasını düşündüğünüzde, değil para kazanmak, mevcut yatırımları sürdürebilmek için bir değil onlarca şirketinizin olması gerekiyor.
    İşadamları bu konuda Dalan örneğini veriyorlar. Şu an için kârda gibi gözükebilir. Ama olaya uzun vadeli bakmak gerekir. Koç’u, Sabancı’yı ve arkasında en az 20 akar yaratan şirketi olan Bilkent’i masaya yatırıp incelesinler, üniversite yatırımı kârlı mı, değil mi görsünler.
    Para kazanmak amacıyla üniversite kuranlar yok mu? Elbette var. Ama asıl büyük çoğunluk, bu kutsal görevi, büyük bir özveriyle yerine getiriyor. Bırakın para kazanmayı, sürekli para akıtıyorlar. O kadarla da kalmayıp zamanlarının çoğunu bu işe adıyorlar. Oysa üniversiteye yatırdıkları kaynaklarla, farklı alanlarda çok daha büyük para kazanabilirlerdi, reklam da yapabilirlerdi, eleman da yetiştirebilirlerdi. Ama tümüne yakının ortak noktası, sosyal sorumluluk. Paralarını bu ülkede kazandılar ve şimdi verme zamanı diyerek bu ülke için, gençler için, eğitim ve bilim için taşın altına ellerini koydular.
    Kendilerini canı gönülden kutluyoruz. Böylesine zor ama bir o kadar da onurlu bir görev üstlendikleri için. Ama son gelişmeler de gösteriyor ki, vakıf üniversitelerinin de ciddi bir vizyona ve hedef revizyonuna ihtiyaçları var.
    Anayasa kendilerini çok net tarif ediyor: Kâr amacı gütmeyen kurumlar...
    Kazanmayacaklar mı? Elbette kazanacaklar. Ama daha çok yatırım ve daha çok burs için.
    Dünyanın en iyileri diye gıpta ettiğimiz üniversitelerde bunu görüyoruz. Onlardan birinin bütçesi, bizimkilerin tümünden fazla. Onları o noktaya getiren de bu güçleri!..
    Özetin özeti: Vakıf üniversitelerini farklı mecralara çekmek isteyenler hep olacak. Umarız kurucularının ismini en iyi şekilde yaşatma ve ülkeye yeni bir dinamizm getirme gibi asli görevlerinin dışında başka arayışlara girmezler.


    quote:

    Vakıf üniversiteleri ticarethanemi? (2) - Abbas Güçlü
    Vakıf üniversitelerinin kendi aralarında ciddi bir yapılanma içerisine girmeleri artık kaçınılmaz hale geldi. İçlerinde öylesine farklı noktalara sürüklenenler var ki, ileride tümümün başını ağrıtabilir.
    Dünden bugüne çok iyi biliyoruz ki, biri bir hata yaptı mı, hepsi birden cezalandırılıyor. İşte bu yüzden, birinin yaptığı yanlışlar, diğerlerini etkilemesin isteniyorsa, bir otokontrol sisteminin geliştirilmesi gerekiyor.
    YÖK ne için var? diyorsanız çok yanılırsınız. YÖK, bırakın üniversiteleri, kendisini bile yönetemiyor. Yoksa bu noktaya gelinir miydi?
    Vakıf üniversitelerinden biri, üstelik kurulalı daha bir yıl olmadan yüksek lisans ve doktora ilanları vermeye başladı. Anlamak mümkün değil. Ama daha da komiği, doktora yapılacak bölümler bir bir sıralandıktan sonra, ilanın bir yerine minnacık bir yıldız koyup, açıklamasında da “Bu programlar YÖK’ün onayını müteakip öğrenime başlayacaktır” deniliyor. Yani daha doktora için resmen izin alınmamış ama belli ki söz alınmış. Yoksa böyle ilan verilebilir mi?
    Doktora eğitimi çok ciddi bir altyapı gerektirir. Dünyanın her çok yerinde, her üniversiteye doktora izni verilmez. Türkiye’de de bu böyleydi. Onlarca yıllık bir geçmiş ve güçlü bir kadro zorunluluğu vardı. Ama görünen o ki, her şey gibi doktora kuralları da altüst olmuş.
    Peki bu üniversitemiz ya da şipşak izin verilen diğer üniversitelerimiz bu yükün altından kalkamaz mı? Devlet üniversitelerinde olandan daha iyi bir doktora eğitimi veremez mi? O ayrıca tartışılır. Ama şu anda gelinen nokta, tıpkı lisans eğitimi gibi yüksek lisans ve doktora eğitimi de giderek sulanıyor. Oysa Başbakan Erdoğan, eski YÖK yönetimi ve rektörleri adeta taciz ederek çıtanın yükseltilmesini istiyordu. Düne kadar dünyanın en iyi 500 üniversitesi arasına giren 3 üniversitemiz vardı. Bakalım önümüzdeki yıllarda kaç üniversitemiz daha girecek? Sonucu merakla bekliyoruz. 3, 5’e çıkarsa alkışlarız. Sıfıra inerse de Başbakan’a, YÖK’e ve Cumhurbaşkanı’na dün söylediklerini hatırlatmaya devam ederiz...

    Ne kadar evrenseller?
    Vakıf üniversitelerine yönelik ciddi yaptırımlardan biri de Türkiye’nin gerçeklerine ve geleceğe yönelik olmalıdır. Son birkaç yıldır bakkal dükkânı açar gibi üniversite açılıyor. Ve hemen hepsi de büyük kentlerde, özellikle de İstanbul’da. Oysa artık Anadolu’ya da açılmaları gerekiyor. İstanbul hemen her konuda artık boğazına kadar dolmuş durumda. Üniversite konusunda da değişen bir şey yok. Çok iddialı olmadığı sürece, İstanbul’da vakıf üniversitelerine izin vermek, İstanbul’u vakıf üniversiteleri pazarı haline getirmenin ötesinde bir işe yaramaz.
    Yeni vakıf üniversiteleri açılmasın mı? Elbette açılsın. Bu genç nüfusa, ne kadar açılsa azdır. Ama bu bir plan ve program çerçevesinde olmalıdır. Örneğin öğretim kadrolarının yetiştirilmesine katkıda bulunmalılar. Örneğin kolay öğrenci bulabilecekleri popüler alanların dışında, Türkiye’nin kalkınmasına yönelik programlar da açmalılar. Yoksa üzerlerindeki “Üniversite mi yoksa ticarethane mi?” sorgulamasından zor kurtulurlar.
    Vakıf üniversitelerindeki öğrenci memnuniyeti giderek azalıyor. Bu konuda acil önlem almalılar. Ücretler konusunda ciddi sıkıntılar var. Öğretim kadroları ilan edilenlerin çok dışında. Eğitim ve bilim alanına yatırım yapma yerine farklı ilişkilerle yol kat etmek isteyenler, diğerlerine de kötü örnek oluyor.
    Gönül ister ki gazetelere verilen çarşaf çarşaf ilanlardaki süslü lafların yerini, hangi uluslararası kurumlardan akredite aldıkları, kaç uluslararası yayınlarının olduğu, binaların dışında Ar-Ge için ne kadar yatırım yaptıkları, yurtdışına kaç araştırma görevlisi gönderdikleri, dünyanın hangi iyi üniversiteleriyle öğrenci ve öğretim üyesi değişim anlaşması yaptıkları, kaç süreli yayına abone oldukları, mezunlarının ne kadarı dünyanın ilk 500’deki üniversitelerine mastır ya da doktora öğrencisi olarak kabul edildiği gibi gereksiz(!) ayrıntılar da yer alsa...
    Özetin özeti: Vakıf üniversiteleri mutlaka olmalı. Ama...




  • 
Sayfa: 1
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.