Şimdi Ara

kuantum fiziği (2. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
1 Misafir - 1 Masaüstü
5 sn
56
Cevap
0
Favori
2.168
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
Öne Çıkar
0 oy
Sayfa: önceki 123
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • faydası varmıdır hayatıma ne katar
    _____________________________
  • işin açıkçası ben çevremdeki insanlarla kuantum hakkında sohbetler ediyorum ancak
    bir yandan da dilerseniz hiç bulaşmayın diyorum kuantuma..
    neden diye soracak olursan cevap veremem..
    ama böyle belirsizlik halinde bırakınca da mevzuyu daha da çekici geliyor..


    bu arada "what the bleep down the rabbit hole" ne biliyoruz ki? adlı filmin ikincisi de çekilmiş..
    ilgililere duyurulur..
    _____________________________
  • bende bildiğim kadarıyla kuantum düşüncesini carl sagan usülü bi iki kelime anlatmak istiyorum, anlatırken yine herzaman olduğu gibi resim çizdim, bu şekilde daha hızlı anlayacağınızı umuyorum çünkü;

    şimdi resimde üç adet Cin Ali miz var, mavi olanı sistem kullanıcısı normal cin ali; siyah olanı kaçak kullanıcı, ona Neo'da diyebiliriz ve kırmızı olanada sistemin antivirüsü Ajan Smith diyelim (ve bu düşünceyi aynen kendi pc'mizede uygulayabiliriz)
     kuantum fiziği

    bu üç farklı kullanıcıdan birisi sistem tarafından denetlenemiyor (Neo), çünkü herhangi bir yerde kayıtlı değil, sistem onu tanımıyor; sistemin onu tanıması için onu kayıt altına alması gerekiyor veya tanımaktan vazgeçip onu yok etmeyi de tercih edebilir.

    diğer iki kullanıcıdan mavi olanı, sistemin işleyişini sürdürüyor; onun zincir baklalarını oluşturuyor, yani sistem maviler olduğu için mevcut...

    kırmızı olanıda sistemdeki kaçak kullanıcıyı tespit etmek ve gerekli gördüğü taktirde onu yok etmekle veya kaynağa tanıtmakla yükümlü, bu şekilde sistem %100 denetlenebilir hale geliyor ve kontrol sistemin elinde oluyor...

    şimdi bu resimde gördüğünüz gibi Ajan Smith'in normalde Neo'yu bulmak için oda oda dolaşması gerekiyor, bu çok büyük bir zaman kaybı oluşturuyor..

    fakat kuantum mekaniği ile hareket edersek eğer: sistem tüm mavi kullanıcıları tanıyor ve hareketlerini gözlemleyebiliyor, gördüklerinden - hissettiklerinden - yada ani hareketlerinden ne yaşadığını anında tespit edebiliyor ve bunu tüm mavi kullanıcılar için aynı anda denetleyebiliyor. bu sayede tüm mavi kullanıcılar sistemin "gizli kamera" sı vazifesini görüyor.

    Ajan smith kaynaktan Neo'nun bulunduğu odayı değil Neo'ya en yakın mavi kullanıcı'nın IP adresini öğrendikten sonra kendisini onun bulunduğu ortama kayıtlıyor ve mavi kullanıcının yerine geçiyor. bu sayede Neo her zaman ajanlar tarafından kıskıvrak yakalanabiliyor. buda benim kuantum düşüncemdir...

    ps: matrix'ide kuantuma alet ettim ya allah cezamı verecek

    beyninizin sulandığını kabul ederek size cin alilerden oluşan bu güzel flash animasyonu taktim etmekten büyük zevk duyarım

    http://funcop.net/fight3.swf

    sonuna kadar izleyin
    _____________________________




  • güzel bir çalışma..

    şu siyah cingöz ali nin nasıl oluştuğunu da anlatacak mısın
    _____________________________
  • hm siyah olana başka bir sistemin ajanıda diyebiliriz o zaman ;) bir çok sistemden bahsedersek eğerki zaten öyle de...
    _____________________________
  • quote:

    Orjinalden alıntı: _fisico_

    hm siyah olana başka bir sistemin ajanıda diyebiliriz o zaman ;) bir çok sistemden bahsedersek eğerki zaten öyle de...


    o cin ali lerin her birini bir sistem olarak kabul edelim..
    _ifade tümevarımcı görünebilir_
    ben yine de o siyahın nasıl oluştuğunu sorarım..
    aslında maksadım,
    mükemmel bir sistem kendini yok edebilecek kadar mükemmel bir sistem oluşturabilir mi?
    sorusudur..

    _____________________________
  • mükemmel bir sistem kendini yok edebilecek kadar mükemmel bir sistem oluşturabilir mi ?






    Aslında işin sırrı mükemmel bir sistem; kendisini yok edecek sistemi kuran değil hiç bir sistemin kendi sistemine ulaşamayıp ona zarar veremediği sistemdir.
    _____________________________
    İNSANIN KONUŞMAYI ÖĞRENMESİ 2 YILINI SUSMAYI ÖĞRENMESİ İSE 60 YILINI ALIR.

    NE ZAMAN SUSUP NE ZAMAN KONUŞACAĞINI İYİ BİL.
    +25
  • Orjinalden alıntı: khanturks1




    mükemmel bir sistem kendini yok edebilecek kadar mükemmel bir sistem oluşturabilir mi ?






    Aslında işin sırrı mükemmel bir sistem; kendisini yok edecek sistemi kuran değil hiç bir sistemin kendi sistemine ulaşamayıp ona zarar veremediği sistemdir.


    kendisini yok edebilecek bir sistem üretemeyeceğini mi söylüyorsun?
    _____________________________
  • quote:

    Orjinalden alıntı: competanxp

    işin açıkçası ben çevremdeki insanlarla kuantum hakkında sohbetler ediyorum ancak
    bir yandan da dilerseniz hiç bulaşmayın diyorum kuantuma..
    neden diye soracak olursan ce
    bu arada "what the bleep down the rabbit hole" ne biliyoruz ki? adlı filmin ikincisi de çekilmiş..
    ilgililere duyurulur..



    vaaaaaaav demek filmin yenisini cekmisler ha. peki indirebilecegimiz bi yer biliyor musun?
    _____________________________
    GamerTag: fallen7ang | Ekleyin, ekletin. | Super Street Fighter IV ya da Starcraft II'den iddiali arkadaslari haftasonlari beklerim..
    "Listen to me, Evey. This may be the most important moment of your life. Commit to it."
  • quote:

    Orjinalden alıntı: competanxp


    quote:

    Orjinalden alıntı: _fisico_

    hm siyah olana başka bir sistemin ajanıda diyebiliriz o zaman ;) bir çok sistemden bahsedersek eğerki zaten öyle de...


    o cin ali lerin her birini bir sistem olarak kabul edelim..
    _ifade tümevarımcı görünebilir_
    ben yine de o siyahın nasıl oluştuğunu sorarım..
    aslında maksadım,
    mükemmel bir sistem kendini yok edebilecek kadar mükemmel bir sistem oluşturabilir mi?
    sorusudur..




    konumuz felsefe değil kuantum düşünesi hatırlatırım
    _____________________________




  • quote:

    Orjinalden alıntı: _fisico_

    quote:

    Orjinalden alıntı: competanxp


    quote:

    Orjinalden alıntı: _fisico_

    hm siyah olana başka bir sistemin ajanıda diyebiliriz o zaman ;) bir çok sistemden bahsedersek eğerki zaten öyle de...


    o cin ali lerin her birini bir sistem olarak kabul edelim..
    _ifade tümevarımcı görünebilir_
    ben yine de o siyahın nasıl oluştuğunu sorarım..
    aslında maksadım,
    mükemmel bir sistem kendini yok edebilecek kadar mükemmel bir sistem oluşturabilir mi?
    sorusudur..




    konumuz felsefe değil kuantum düşünesi hatırlatırım


    bekliyordum böyle bir cevabı..

    kuantum düşün'ü ile felsefeyi ayırabilmeyi başarıyorsan ne mutlu sana..
    _____________________________




  • quote:

    Orjinalden alıntı: fallen_angel17


    quote:

    Orjinalden alıntı: competanxp

    işin açıkçası ben çevremdeki insanlarla kuantum hakkında sohbetler ediyorum ancak
    bir yandan da dilerseniz hiç bulaşmayın diyorum kuantuma..
    neden diye soracak olursan ce
    bu arada "what the bleep down the rabbit hole" ne biliyoruz ki? adlı filmin ikincisi de çekilmiş..
    ilgililere duyurulur..



    vaaaaaaav demek filmin yenisini cekmisler ha. peki indirebilecegimiz bi yer biliyor musun?



    http://www.whatthebleep.com/

    bilmiyorum.. filmin sitesinde yazıyor..
    _____________________________




  • quote:

    Orjinalden alıntı: redstorm


    quote:

    Orjinalden alıntı: mfiz

    @dijitaladmin: Belki de gözleyecek bilince sahip olduğumuz için bu evren var. Kimbilir belki bilinç olmasaydı evren olmazdı. Bizim bilinçli olmamız ve belki de bizim bilincimizin kaynağı olan bir üst-bilincin varlığı (Tanrı gibi) evrenin var olmasının tek nedenidir. Sadece spekülasyon yapıyorum Kuantum mekaniğindeki ölçümle ilgili felsefi problemlerin varlığı rahatlıkla bu soruları sormamıza imkan verir, her ne kadar kimi zaman bu soruların çok gülünç olduğu iddia edilse bile.


    @mfiz;
    Bu gülünç(!) olduğu iddia edilen sorulara imkan veren felsefi problemleri "Kuantum Fiziği" adlı topic te bizimle paylaşır mısınız? (zahmet olamazsa...)

    http://forum.donanimhaber.com/m_9777598/tm.htm

    Böylelikle, bu topic sayesinde belkide daha önce olmasını istediğimiz (hatırınızdadır sanıyorum) "kuantum" adlı bir üst konuyu hayata geçirmiş oluruz. Ne dersiniz?


    Evet @redstorm'un tavsiyesiyle evrenle ilgili konuda yazdığım görüşü burada daha açıklamak isterim. Görüşüm demek istemiyorum çünkü her ne kadar açık seçik referans veremesem de bu görüşlerin içinde birçok fizikçi ve felsefecinin etkilerini bulmak mümkün.

    İlk sorulacak soru, "ölçümü yapmak için bir bilince ihtiyaç var mıdır?" sorusu ve bununla ilişkili anahtar soru "eğer ölçümü yapan kimse (veya herhangi bir bilinç) olmasaydı ölçülen şey "bağımsız (yani ölçümden bağımsız)" olarak var olabilir miydi?

    Kuantum Mekaniğin en klasikleşmiş yorumu olan Kopenhag yorumuna göre, her biri değişik gözlem sonucuna denk gelen "öz haller" (eigenstates) gözlenme ihtimallerine göre değişik katsayılarla çarpılmış bir şekilde parçacığın ya da bir sistemin dalga fonksiyonunu oluştururlar. Karmaşık sayılarla ifade edilen dalga fonksiyonunun kendisinin hiç bir fiziksel anlamı yoktur ancak bu fonksiyonun boyunun (normunun) karesi bir parçacığın veya sistemin bahsettiğim değişik durumlarının ne kadar ihtimale sahip olduğunun ölçüsünü verir.

    Bununla ilgili en basit örnek Schrödinger'in kedisi düşünce deneyidir. Bu deneyde kapalı bir kutuya bir kedi konulur. Bir de ışıma ihtimali %50 olan radyoaktif madde ve bu ışıma olduğunda bir silahı ya da zehir kutusunu tetikleyen bir düzenek. Radyoaktif maddenin ışıması ve ışımaması yukarıda bahsettiğim dalga fonksiyonunda ifade edilen hallere denk gelir (dikkat edin bu hallerin toplamı %100 oluyor, bu bir zorunluluk). Zaten radyoaktif ışımanın fiziği tipik kuantum mekaniğinin uygulanabileceği bir örnektir. Bu durumda ışıma olursa kedi ölür, ışıma olmazsa kedi yaşar. Kutunun içiyle hiç bir şekilde iletişim kuramamaktayız (kapalı olması onu anlatıyor). Kuantum mekaniğine göre kutu açılmadan kedi "hem ölü hem canlıdır" (yani bir "süperpozisyon" halindedir, dalga fonksiyonunun içerdiği iki hali de ihtiva eder). Ancak kutu açıldığı anda gözlem yapılmıştır ve bu hallerden biri çöpe gitmiştir. Burada şöyle birşey var: Eğer 1000 ayrı kutuda 1000 gözlem yapılsa gözlemlerin yaklaşık 500'ünde kedi ölü 500'ünde kedi canlıdır. Ancak sadece bir gözlem yapıldığında kedinin ölü mü diri mi olduğunu bilmemizin hiçbir yolu yok (Bu arada kedileri çok severim, bu deneyin bir düşünce deneyi olarak kalması tesellimiz olsun) . Zaten kedi ölmüştü ya da zaten diriydi biz bunu daha sonra öğrendik yorumu bir kısmınızın tahmin ettiğinin tersine pek de geçerli bir yorum değil. Gözlemcinin ne kadar önemli olduğu "gözlemcili" ve "gözlemcisiz" çift yarık deneylerinin farklı sonuçlar vermesiyle görülebiliyor. Ayrıca bu konunun dalga parçacık ikiliği ve Heisenberg belirsizlik ilkesiyle de yakından ilişkisi var.

    Şimdi bir de evreni bir bütün olarak düşünün. Evrenin tümünde her an sayılamayacak kadar kuantum etkileşmeleri oluyor. Sayısız atom çekirdeği, sayısız elektron her an kuantum mekaniğinin kurallarına göre davranıyor. Her an "bir hal" başka hallere tercih ediliyor. Sürekli dalga fonksiyonları "çöküyor" (yani hallerden biri tercih ediliyor diğerileri sonsuza kadar geçersiz hale geliyor). Eğer böyle olmasa biz "bilinci" olan canlılar evreni gözleyemezdik. Bizim gözlediğimiz her yerde dediğim şeyler oluyor. Beynimizin içinden, 10 milyar ışık yılı uzaktaki gama ışını patlamasına kadar her yerde bunu "gözlüyoruz". Ancak gözlemediğimiz yerlerde ne olduğu hiç de açık değil. Eğer gözleyen bir bilinç olmasaydı, gözlenecek birşey olur muydu? Ya da gözlenecek birşeyin var olmasının sebebi gözleyecek bir bilinç olması mı? Bu soruya evet de hayır da diyemeyiz. Ayrıca Kopenhag yorumuna alternatif olan paralel evrenler yorumuna göre her dalga fonksiyonu biz gözlesek de gözlemesek de "çöktüğü" anda aslında evren dallara ayrılıyor, her dal bir başka olasılığa denk geliyor. Bu durumda her an sonsuz tane yeni evren oluşuyor. Biz bu evrenlerin hepsinde varız. Bu yorumda gözlemcinin olup olmaması daha önemsiz gibi ayrıca belirtilen her evren için Kopenhag yorumuyla bu yorum uyumlu. Ancak her an sonsuz evren oluşması nasıl birşeydir, o da ayrı bir konu.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi mfiz -- 20 Ekim 2006; 10:06:54 >
    _____________________________




  • quote:

    Orjinalden alıntı: mfiz

    quote:

    Orjinalden alıntı: redstorm


    quote:

    Orjinalden alıntı: mfiz

    @dijitaladmin: Belki de gözleyecek bilince sahip olduğumuz için bu evren var. Kimbilir belki bilinç olmasaydı evren olmazdı. Bizim bilinçli olmamız ve belki de bizim bilincimizin kaynağı olan bir üst-bilincin varlığı (Tanrı gibi) evrenin var olmasının tek nedenidir. Sadece spekülasyon yapıyorum Kuantum mekaniğindeki ölçümle ilgili felsefi problemlerin varlığı rahatlıkla bu soruları sormamıza imkan verir, her ne kadar kimi zaman bu soruların çok gülünç olduğu iddia edilse bile.


    @mfiz;
    Bu gülünç(!) olduğu iddia edilen sorulara imkan veren felsefi problemleri "Kuantum Fiziği" adlı topic te bizimle paylaşır mısınız? (zahmet olamazsa...)

    http://forum.donanimhaber.com/m_9777598/tm.htm

    Böylelikle, bu topic sayesinde belkide daha önce olmasını istediğimiz (hatırınızdadır sanıyorum) "kuantum" adlı bir üst konuyu hayata geçirmiş oluruz. Ne dersiniz?


    Evet @redstorm'un tavsiyesiyle evrenle ilgili konuda yazdığım görüşü burada daha açıklamak isterim. Görüşüm demek istemiyorum çünkü her ne kadar açık seçik referans veremesem de bu görüşlerin içinde birçok fizikçi ve felsefecinin etkilerini bulmak mümkün.

    İlk sorulacak soru, "ölçümü yapmak için bir bilince ihtiyaç var mıdır?" sorusu ve bununla ilişkili anahtar soru "eğer ölçümü yapan kimse (veya herhangi bir bilinç) olmasaydı ölçülen şey "bağımsız (yani ölçümden bağımsız)" olarak var olabilir miydi?

    Kuantum Mekaniğin en klasikleşmiş yorumu olan Kopenhag yorumuna göre, her biri değişik gözlem sonucuna denk gelen "öz haller" (eigenstates) gözlenme ihtimallerine göre değişik katsayılarla çarpılmış bir şekilde parçacığın ya da bir sistemin dalga fonksiyonunu oluştururlar. Karmaşık sayılarla ifade edilen dalga fonksiyonunun kendisinin hiç bir fiziksel anlamı yoktur ancak bu fonksiyonun boyunun (normunun) karesi bir parçacığın veya sistemin bahsettiğim değişik durumlarının ne kadar ihtimale sahip olduğunun ölçüsünü verir.

    Bununla ilgili en basit örnek Schrödinger'in kedisi düşünce deneyidir. Bu deneyde kapalı bir kutuya bir kedi konulur. Bir de ışıma ihtimali %50 olan radyoaktif madde ve bu ışıma olduğunda bir silahı ya da zehir kutusunu tetikleyen bir düzenek. Radyoaktif maddenin ışıması ve ışımaması yukarıda bahsettiğim dalga fonksiyonunda ifade edilen hallere denk gelir (dikkat edin bu hallerin toplamı %100 oluyor, bu bir zorunluluk). Zaten radyoaktif ışımanın fiziği tipik kuantum mekaniğinin uygulanabileceği bir örnektir. Bu durumda ışıma olursa kedi ölür, ışıma olmazsa kedi yaşar. Kutunun içiyle hiç bir şekilde iletişim kuramamaktayız (kapalı olması onu anlatıyor). Kuantum mekaniğine göre kutu açılmadan kedi "hem ölü hem canlıdır" (yani bir "süperpozisyon" halindedir, dalga fonksiyonunun içerdiği iki hali de ihtiva eder). Ancak kutu açıldığı anda gözlem yapılmıştır ve bu hallerden biri çöpe gitmiştir. Burada şöyle birşey var: Eğer 1000 ayrı kutuda 1000 gözlem yapılsa gözlemlerin yaklaşık 500'ünde kedi ölü 500'ünde kedi canlıdır. Ancak sadece bir gözlem yapıldığında kedinin ölü mü diri mi olduğunu bilmemizin hiçbir yolu yok (Bu arada kedileri çok severim, bu deneyin bir düşünce deneyi olarak kalması tesellimiz olsun) . Zaten kedi ölmüştü ya da zaten diriydi biz bunu daha sonra öğrendik yorumu bir kısmınızın tahmin ettiğinin tersine pek de geçerli bir yorum değil. Gözlemcinin ne kadar önemli olduğu "gözlemcili" ve "gözlemcisiz" çift yarık deneylerinin farklı sonuçlar vermesiyle görülebiliyor. Ayrıca bu konunun dalga parçacık ikiliği ve Heisenberg belirsizlik ilkesiyle de yakından ilişkisi var.

    Şimdi bir de evreni bir bütün olarak düşünün. Evrenin tümünde her an sayılamayacak kadar kuantum etkileşmeleri oluyor. Sayısız atom çekirdeği, sayısız elektron her an kuantum mekaniğinin kurallarına göre davranıyor. Her an "bir hal" başka hallere tercih ediliyor. Sürekli dalga fonksiyonları "çöküyor" (yani hallerden biri tercih ediliyor diğerileri sonsuza kadar geçersiz hale geliyor). Eğer böyle olmasa biz "bilinci" olan canlılar evreni gözleyemezdik. Bizim gözlediğimiz her yerde dediğim şeyler oluyor. Beynimizin içinden, 10 milyar ışık yılı uzaktaki gama ışını patlamasına kadar her yerde bunu "gözlüyoruz". Ancak gözlemediğimiz yerlerde ne olduğu hiç de açık değil. Eğer gözleyen bir bilinç olmasaydı, gözlenecek birşey olur muydu? Ya da gözlenecek birşeyin var olmasının sebebi gözleyecek bir bilinç olması mı? Bu soruya evet de hayır da diyemeyiz. Ayrıca Kopenhag yorumuna alternatif olan paralel evrenler yorumuna göre her dalga fonksiyonu biz gözlesek de gözlemesek de "çöktüğü" anda aslında evren dallara ayrılıyor, her dal bir başka olasılığa denk geliyor. Bu durumda her an sonsuz tane yeni evren oluşuyor. Biz bu evrenlerin hepsinde varız. Bu yorumda gözlemcinin olup olmaması daha önemsiz gibi ayrıca belirtilen her evren için Kopenhag yorumuyla bu yorum uyumlu. Ancak her an sonsuz evren oluşması nasıl birşeydir, o da ayrı bir konu.


    tebrikler..

    felsefi düşüncenin gerekliliği aşikar.. ben konu dallansın diye soru sormaktan yanayım..
    bu olasılık dalgalarının çökmesiyle olagelen paralel evrenlerin bir ortak paydası olması gerekiyor mu?
    bunu neden soruyorum.. zira,ortak bir payda varsa eğer bu olasılıkların bağımlı olduğunu düşünmeye başlayacağım..
    _____________________________




  • fizikçi arkadaşlara bir tavsiyem einstein newton ve kuantum 3 geninde herşeyi anlayabilmeleri.Mesela einstein in düşünceleri ile newton un düşünceleri pek uyuşmaz hatta bize öğretilen klasik fizikteki birçok kuramını reddeder.Mesela gravitiational force diye tanımlanan çekim kuvvetini biz merkezden gelen çekim kuvveti diye öğrendik buda gezegenlerin çekirdek yapısı ve diğer milyonlarca oluşum ile orantılıydı.Ama Einstein bu görüşün büyük bir bölümünü kabul etmez.Benim teorik fizik genelde ilgimi çeker ve bu anlamda dünyadaki enbüyük isimde tabiki einstein dır
  • quote:

    Orjinalden alıntı: competanxp

    felsefi düşüncenin gerekliliği aşikar.. ben konu dallansın diye soru sormaktan yanayım..
    bu olasılık dalgalarının çökmesiyle olagelen paralel evrenlerin bir ortak paydası olması gerekiyor mu?
    bunu neden soruyorum.. zira,ortak bir payda varsa eğer bu olasılıkların bağımlı olduğunu düşünmeye başlayacağım..


    Aslında sorunun cevabı belirsiz.. Biz bulunduğumuz an için sadece tek bir evreni gözlüyoruz, her ne kadar bir an içinde sonsuz evrene ayrılacağız, ama yine de her evrende tek bir bilincimiz olacak. Sadece bir evreni yaşıyoruz. Sadece bir evren hakkında fiziksel yorum yapabiliyoruz. Öte yandan bulunduğumuz evrende olasılıklar arasında bir ilişki var mıdır sorusu, benim aklıma "evreni tek bir dalga fonksiyonuyla ifade edebilir miyiz?" gibi bir soruya götürüyor. Kavrayabilmek ve yorum yapabilmek zor.
    _____________________________




  • quote:

    Orjinalden alıntı: Foilman

    fizikçi arkadaşlara bir tavsiyem einstein newton ve kuantum 3 geninde herşeyi anlayabilmeleri.Mesela einstein in düşünceleri ile newton un düşünceleri pek uyuşmaz hatta bize öğretilen klasik fizikteki birçok kuramını reddeder.Mesela gravitiational force diye tanımlanan çekim kuvvetini biz merkezden gelen çekim kuvveti diye öğrendik buda gezegenlerin çekirdek yapısı ve diğer milyonlarca oluşum ile orantılıydı.Ama Einstein bu görüşün büyük bir bölümünü kabul etmez.Benim teorik fizik genelde ilgimi çeker ve bu anlamda dünyadaki enbüyük isimde tabiki einstein dır


    Aslında gözlem yapmanın önemi söz konusu olduğunda klasik fizikle görelilik birbirine benziyor. Gözlemcinin özel olabilecek konumu sadece kuantum fiziğinde var. Tabii ki Einstein aynı zamanda kuantum mekaniğinin de kurucularından her ne kadar olan biteni içine pek içine sindirememişse de...



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi mfiz -- 20 Ekim 2006; 15:20:20 >
    _____________________________




  • Bir ekleme de yapayım, klasik fiziği, modern fiziğin bazı durumlarda geçerli olan yaklaşık ifadesi olarak düşünmek çok yanlış olmaz. Newton'un evrensel kütleçekim yasası ve genel olarak da Newton mekaniği matematiksel sadeliği ile çok muhteşem bir teorilerdir. Örneğin kütleçekim çok güçlü olmadıkça gayet gerçekçi tahminlerde bulunur Newton'un evrensel kütleçekim yasası. Yine de kimi zaman genel görelilikle uyumlu olması için bazı düzeltmelere ihtiyacı vardır (Merkür'ün yörüngesinin daha tutarlı anlaşılabilmesi gibi mesela). Çok güçlü kütleçekimlerde (karadeliğin civarı gibi) genel göreliliğin ne kadar gerekli ve iyi bir teori olduğu anlaşılmaya tam anlamıyla başlanır. Yine de klasik fizik çok faydalıdır, örneğin bir inşaat mühendisinin görelilik teorisine veya kuantum mekaniğine ihtiyacı yoktur statik hesapları yaparken
    _____________________________




  • @mfiz;
    Öncelikle bizi kırmayıp emek verdiğiniz için teşekkürler.

    Evrendeki bilinen madde (%5) ve henüz görülememiş olsa da hesaplanabilen mevcut madde (%25) miktarının toplamda olması gerekenin sadece %30'una denk gelmesi ve dolayısıyla olması gereken toplam enerji miktarının (kütle=enerji), geri kalan ve adına "Karanlık Madde" (dark matter) denilen bu %70 ile tamamlandığını düşünürsek, bilinç dediğiniz şeyin bu %70 ile bağlantısı olma ihtimalini sorgulamak felsefeyi doğa üstüne taşımak olur mu? Daha doğrusu, bilinç denilen şeyin düşünülmesini sağlayan etken bu "Karanlık Madde" denilen şeyin öznel bir yaklaşım sonucu ortaya konması mıdır?
    _____________________________
  • quote:

    Orjinalden alıntı: redstorm

    @mfiz;
    Öncelikle bizi kırmayıp emek verdiğiniz için teşekkürler.

    Evrendeki bilinen madde (%5) ve henüz görülememiş olsa da hesaplanabilen mevcut madde (%25) miktarının toplamda olması gerekenin sadece %30'una denk gelmesi ve dolayısıyla olması gereken toplam enerji miktarının (kütle=enerji), geri kalan ve adına "Karanlık Madde" (dark matter) denilen bu %70 ile tamamlandığını düşünürsek, bilinç dediğiniz şeyin bu %70 ile bağlantısı olma ihtimalini sorgulamak felsefeyi doğa üstüne taşımak olur mu? Daha doğrusu, bilinç denilen şeyin düşünülmesini sağlayan etken bu "Karanlık Madde" denilen şeyin öznel bir yaklaşım sonucu ortaya konması mıdır?


    Karanlık madde problemli bir konu. Karanlık madde sorunu çok şeyle ilgili olabilir: nötrinoların belli ama sıfır olmayan kütleye sahip olması, dolaylı da olsa gözleyemediğimiz nötron yıldızı ve kara delik gibi cisimler (bir kısmını gözlüyoruz ama gözleyemediklerimiz çoğunlukta olabilir) ve "egzotik" madde diye adlandırılan madde çeşitleri. Ayrıca astronomik ölçümlerdeki belirsizlikler ve Big Bang teorisindeki zayıf ve belirsiz noktalar hep bu karanlık madde konusuyla ilişkili. Bilemiyorum ne kadar ilişkilendirebiliriz örneğin egzotik madde ile "bilinci". Belki de -çok uçuk bir yorum olacak ama- "bilinç alanı" gibi bir alan elektromanyetik alan gibi uzayda çevremizi sarıyordur. Nasıl elektromanyetik alan bir enerji yoğunluğuna sahip belki bilinç de böyle bir enerji yoğunluğuna sahip ve belki kayıp madde-enerjinin bir kısmını oluşturuyordur. Evrensel bir bilinç ve bu sayede rahatlıkla çökebilen dalga fonksiyonları. Neden olmasın? Şimdiye kadar bu kadar spekülasyon yaptığımı hatırlamıyorum ama bu spekülasyondan çok karanlık maddenin Big Bang'in zayıflığını sergileyen bir yan ürün olduğuna dair bir düşünceye daha bir meyilliyim.
    _____________________________




  • 
Sayfa: önceki 123
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.