Şimdi Ara

Kara Şövalye Uydusu

Bu Konudaki Kullanıcılar:
1 Misafir - 1 Masaüstü
5 sn
1
Cevap
1
Favori
2.871
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1
Giriş
Mesaj
  • Kara Şövalye Uydusu hakkında evrimagaci.org'ta bir yazı buldum, okumak isteyenler için aynen paylaşıyorum:
    Siz ne düşünüyorsunuz acaba ? NASA "o uydu değil battaniyeydi" diye açıklama yapmış...

    Tuhaf olayların yer aldığı çoğu hikaye gibi, Black Knight Uydusu efsanesi de Nikola Tesla ile başlıyor. 1899’da Tesla, tekrarlayan bir radyo sinyali aldı, bu sinyalin uzaydan geldiğine inanıyordu ve bulgularını düzenlediği bir konferansta açıkladı. 1920’lerde amatör telsizciler de aynı sinyali yakalamayı başardılar. Bu durum iletimden birkaç saniye sonra yankısını aldıkları çok ta anlaşılamayan bir olaydı.
    Sonunda 1954’te Amerikada basılan birkaç gazete, ABD Hava Kuvvetlerinin bir haberini yayınlayınca durum anlaşıldı; haber Dünya’nın yörüngesinde dönen iki uydunun tespit edildiğini bildiriyordu, henüz hiçbir ülkenin onları fırlatma kabiliyetinin olmamasına rağmen.
    1960’a gelindiğinde, hem Birleşik Devletler’in hem de Sovyetler Birliği’nin yörüngede araçları vardı. Fakat 11 Şubat 1960’ta bütün gazeteler endişe verici bir haber yayınladı: Yörüngede başka birilerin daha bir şeyi vardı.
    ABD Donanması’nın düşman casus uydularını tespit etmek için tasarladığı bir radar ekranı, bir şey yakaladı. Bu, dönen koyu bir cisim olarak tarif edildi. Bu cisim ABD’nin değildi, Sovyetlerin de değildi. 20 Kasım 1959’da fırlatılan Discoverer VIII, uzaya insan gönderip sonra onu paraşütlü kapsülle yeryüzüne indirme çalışmaları için önemli bir adımdı. Fırlatma planlandığı gibi gerçekleşti fakat kapsülün kendisi gizemli cisminkine benzer bir yörüngeye sürüklendi, en sonunda da kayıp ilan edildi.


     Kara Şövalye Uydusu



    Donanma o sırada 950 km’lik yeröte, 187 km’lik yerberi ve 80 derecelik açıyla tam turunu 103 dakikada tamamlayan bir karkas parçasını izliyordu. Black Knight cismine benzerdi fakat bire bir aynı değildi.
    Sonra 1963’te astronot Gordon Cooper, Mercury 9’la 15. turundayken yeşilimsi bir UFO gördüğünü bildirdi. NASA’nın Avustralya-Perth yakınlarındaki Muchea İzleme İstasyonu’nda çalışan yaklaşık 100 kişi, radar ekranlarında bu olaya tanık oldular.
    Daha sonra yapılan resmi açıklama, Cooper’ın elektronik cihazlarının arıza yaptığı ve çok fazla CO2 soluduğu için halüsinasyonlar gördüğü şeklindeydi.
    Kanıtların son parçası, 1998’de uzay mekiği Endeavor STS-88’in, Uluslararası Uzay İstasyonu’na ilk uçuşunu yaptığında geldi. Endeavor‘daki astronotlar tuhaf bir cismin fotoğraflarını çektiler, ve bu fotoğraflar NASA İnternet sitesinde, erişim kısıtlaması olmadan tüm halka açık olarak yayınlandı.
    Fakat kısa bir süre içinde bütün fotoğraflar yok oldu. Bir süre sonra bu fotoğrafı indirenlerin fotoğrafı internette paylaşmaya başlamasıyla yeniden ortaya çıktılar ve bunun enkaz parçaları ya da uzay çöplüğü olduğu açıklamaları yapılarak geçiştirildi. Fotoğraflar yüksek kalitedeydi ve bir çeşit araca ait olduğu açıkça görünüyordu.
    O zamandan beri Black Knight hakkında bilinmesi gereken her şeyi biliyoruz. Neye benzediğini, nereden geldiğini, ne zaman geldiğini, elçi olarak amacını ve uzay programındaki birçok güvenilir tanık tarafından doğrulandığını biliyoruz.

    O zaman niçin ondan hiç kimsenin haberi yok ve NASA onun varlığını kabul edemiyor?

    Nikola Tesla gerçekten 1899’da ritmik radyo sinyalleri almıştı ve gerçekten bu sinyallerin uzaydan geldiğine inanıyordu. Bugün onun yanılmadığına ve aldığı sinyallerin, keşfedildiği 1968’de resmi olarak ilan edilen, radyo sinyalleri yayan derin dev uzay kaynakları olan pulsarlar (atarcalar) olduğuna inanıyoruz. Onun zamanında pulsarlar bilinmediğinden Tesla, elinden gelenin en iyisini yaparak aldığı sinyalleri “akıllı fakat kaynağı belirlenemeyen sinyaller” olarak niteledi.
    Duncan Lunan 1973’te uzun zaman gecikmeli yankı sinyalleri verilerini koordinat sistemine aktarıp yıldız haritasını çıkardığında Black Knight ya da başka herhangi bir tuhaf kutupsal uydu ile ilgili bir fikri yoktu. Lunan hem yönteminin bilime aykırı olduğunu hem de bariz hatalar yaptığını kabullendi ve bulgularını geri çekti. Dolayısıyla günümüzün pop-kültür hikayesine rağmen Epsilon Boötis’i gizemli bir uyduyla veya 12.600 yıl öncesi bir tarihle ilişkilendiren akla yatkın bir yorumlama hiç olmamıştır.
    O, iki uyduya ait 1954 gazete haberleri… Bahsedilen Hava Kuvvetleri subayı, belki sadece bir zamanlar bir UFO görmüş bir adamdı fakat Dünya’nın etrafında yörüngede dönen kimliği belirsiz uydu fikrini hiçbir şekilde doğrulamadı. Kısacası, iddia edildiği gibi Black Knight’la hiç ilgisi yoktur.
    Hikayenin en ilginç parçasını 1960’ta Discoverer uydularının fırlatılması oluşturuyordu. Hava Kuvvetleri Sekreteri Dudley Sharp, gazetelere bu yeni gizemli cismin muhtemelen Discoverer VIII’in ikinci karkas parçası olduğunu söyledi, halen izledikleri malum parçanın ikizi; çünkü doğru büyüklükte ve yaklaşık olarak doğru yerdeydi. Bilgi, kısa süre içinde doğrulandı. Hatta TIME dergisi teşhisi yayınladı fakat sıradan bir açıklama gizemli bir cisim kadar heyecan verici olmadığından arka sayfalarda yer aldı.
    Pekiyi Gordon Cooper’ın Mercury 9’dan gördüğü ve bütün o radar operatörlerinin doğruladığı şey neydi? Cooper’ın kendisine göre, gördüğü şey aslında hiçbir şeydi. Fakat şüphesiz ki Gordon Cooper uçuş kariyeri boyunca birçok kere UFO gördüğünü bildirmişti. Almanya’da görevliyken, oradaki başka hiçbir kişi konuyla ilgi bir şey bildiğini bildirmediği halde, başının üstünde uçtuğunu söylediği UFO filosu hakkında kararlılığını korumuştur. Fakat Cooper, Mercury 9 UFOsunun tamamen UFO yazarları tarafından uydurulduğu ve hiçbir zaman gerçekleşmediği konusunda da kararlıdır. Uçuşu sırasında böyle bir şey bildirilmediğine kanıt olarak kendi orijinalleri de dahil bütün konuşma kayıtlarını göstermiştir. Hikaye, Black Knight olayı hakkındaki hemen hemen her UFO kitabında yer almaktadır, fakat ne NASA’da, ne radar istasyonu personelinde ne de o zaman ait herhangi bir kaynakta böyle bir kayıt vardır.



     Kara Şövalye Uydusu




    Sonuç olarak astronotların gemi dışı faaliyetlerinden biri sırasında, termal bir battaniye kaybedildi ve sürüklenip gitti, battaniyenin bir tarafı gümüşi, bir tarafı siyah renkliydi. Çekilen çok sayıdaki fotoğrafta büzüşmüş, garip bir şekil olarak görünüyordu.

    Ne göreceğini bilmeyen sıradan bir kişinin, gördüğünün ne olduğuna dair en ufak bir fikri olamazdı. Fakat efsaneye inananlar için ne yazık ki, fotoğraftakinin uzaylı bir uydu olmadığı açıkça belliydi.

    Bu da konuyla ilgili bir video








  • 
Sayfa: 1
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.