Japonlar Neden?

Luma · 2013-01-10T01:19:09.0000000+03:00

Evet arkadaslar... sizce uzak dogulular, ozellikle japonlar, hepsinin elin/boynunda bi kamera dunyanin her yerinde her anin ( yani her bokun) fotografini cekiyorlar...Bu bir genetik hastalik mi :) yoksa ? Bildikleri bi sey mi var?

Ed -

Yarbay

10413 Mesaj

Tüm Başarılarını Gör

mesincır

Yüzbaşı

729 Mesaj

Tüm Başarılarını Gör

jiddi

Yarbay

12380 Mesaj

Tüm Başarılarını Gör

bipekkan

Kurmay Yarbay

8711 Mesaj

Tüm Başarılarını Gör

ozturert

Yarbay

7637 Mesaj

Tüm Başarılarını Gör

bipekkan

Kurmay Yarbay

8711 Mesaj

Tüm Başarılarını Gör

ozeba

Yarbay

2718 Mesaj

Tüm Başarılarını Gör

First_Person

Yarbay

2161 Mesaj

Tüm Başarılarını Gör

BenGiDeR

Yarbay

4273 Mesaj

Tüm Başarılarını Gör

jiddi

Yarbay

12380 Mesaj

Tüm Başarılarını Gör

bipekkan

Kurmay Yarbay

8711 Mesaj

Tüm Başarılarını Gör

Zommby

Yarbay

4145 Mesaj

Tüm Başarılarını Gör

ugur@

Binbaşı

1010 Mesaj

Tüm Başarılarını Gör

X Files

Yarbay

5317 Mesaj

Tüm Başarılarını Gör

quote:

Orijinalden alıntı: ugur@

Ben japonya ya gitmedim ama komşusu sayılan Honkong a gittim.
japonların da gittiği birkaç tatil yöresine de gittim.
az biraz japon görmüşlüğüm az biraz honkonglu yada çinli görmüşlüğüm var.

ben izmirde yaşıyorum.
canon 500-550 -600 d görebilecekim mağaza sayısı son birkaç ayda çoğaldı. 60 D ve üstü makineleri hala tek tük görüyorum mağazalarda.
lens satan yer bi elin parmaklarını geçmiyor.

honkong ta çindi bu fotoğraf makineleri ve aksesuarları için bölgeler var hanlar var . dükkanlar sırf pahalı lens ve pahalı foto makinesi sergileyip satıyor.

her dükkandaki satıcı da sattığı mal ile ilgili bilgisi hayli var.
ve şehirlerin hertarafında çok kaliteli fotoğraflar var.

yolda orada burada gördüğüm insanların makinesi de bilinçli alınmış makineler. takım olarak.

ayrıca fotolarına baktığım da da öyle basitçe çekilmiş fotolar görmüyorum. ve çokta fotolar çekmiyorlar. az ve öz çekiyorlar.

ben burada kaç kişi gördüm 5dmark 2 + L serisi lenslere sahip insanlar. ve kendilerine 15 yıllık profosyonelim diyorlar. orada sokakta görüğüm sıradan bir insandan daha kötü ve basit çekiyorlar. bilgileride hayli az.

ben çoğu insanın kamerasındaki fotoğraflara bakıyorum.
türkü avrupalısı rusu az biraz uzak doğulusu.

bizim türklerin çektiği resimlerin çoğu çok kalitesiz ve kötü
saçma sapan. ve hepsinin kamerası böyle aptal resimlerle doluyor.

onlar herşeyi çekiyor ama farklı çekiyorlar.

Alıntıları Göster

Evet "Caponlar" 2. dünya savaşında atom bombaları yemeseydi belki çalışkan olan toplumun ekonomik olarak neden bu kadar da ileriye gittiğine önce irdelemek lazım sonra eleştirmek.

Şimdi japonlar bizim 1500 TL verdiğimiz makineyi 500 TL belki daha ucuza alıyorlar diyebilirken sebze meyveyi de kilo ile değil tane ile alıyorlar. Hatta Türkiye'den Japonya'ya bildiğin karpuz ihraç ediliyor desem, hani o müthiş beyinleri karpuz yetiştirebilecek alanı ve iklimlendirmeyi üretecek kadar çalışmıyor mu diye sormak lazım.

Domates 25 Dolar Japonya da. Belki bu akıllarına gelip bizim 3 dolar olan mazot ile nasıl 1 dolara Domates yiyebildiğimiz ile ilgili düşünmekten de fotoğraf çekecek halleri kalmıyordur.

Bir ülke insanı elbet kendisinin de eksik olduğu konuları ironi de olsa, kara mizah yapıyor olsa da eleştirebilmeli. Amerikalılar gibi. Ama televizyonun fazla etkisinde kalıp kendisini başka insanlarla ( ülkelerle ) karşılaştırıp aşağı görmemeli.

Diğer ülkeleri bilmem ama, kendisini olayın içinden soyutlayıp, ülkedeki diğer insanları zavallı gören zihniyet konusunda en yukarılarda olduğumuz konusunda sanırım gerçekten en yukarılardayız.

Hem tembeliz, hem şikayet edip, eleştiririz. Yok atı alan bilmem nereye gidiyor muş, falan mış filan mış, inşaatta bekçilik yapıyor (muş). Bir cumhurbaşkanının yine kardeşi bu ülkede simit sattı. Belki hala satıyordur. Kaç kişi biliyordu, kaç kişi haber yaptı, kaç kişinin umurundaydı.

Siyaset yapacaksanız biraz daha akıllıca davranmanızı öneririm. Eleştirip, şikayet edecekseniz, topluma biraz faydalı olmaya çalışın derim. İş sadece forumda yazmakla bitmiyor. İş şu soruyu sormakta, bölüm ile ilgili olduğu için soruyorum.

Kendimize ait ekipmanlarımız ile, kaçımız, gerçekten bu işe gönül verecek insanlara kaç gün ve ne kadar vakit ayırıp fotoğraf çekmeyi öğretir ?

Bu soruyu dürüstçe cevaplamadan onun boynunda şu var, bunun elinde bu kalmış demek, biraz görgüsüzlük oluyor ne yazık.

a.f.y.

Yarbay

3505 Mesaj

Tüm Başarılarını Gör

Adamlar bilinçli kardeşim. Bizim gibi Tembel de değiller. Halk olarak tembel olursan benzinide pahalıya alırsın, makinayıda pahalıya alırsın. Bizim siyasetcilerde kafatasçı, şekilci siyasetciler olunca çok yavaş ilerleme kaydediyoruz.

Adamlar hem üretiyorlar, hemde dünyaya satıyorlar. Bırakında refah içinde yaşasınlar. Şöyle fotoğraf makinalarını ve ekipmanlarını gözünüzün önünden geçirin. Kaç tanesi japon markası? Kaç tanesi farklı bir marka?

Daha önce bir mesajımda detaylı olarak yazmıştım. Belki okuyan olur diye burayada alıntılayayım:

quote:

Orijinalden alıntı: a.f.y.

Zamları hoş gördüğümden değil ama kısa bir analiz yapalım isterseniz.

Ülkemize bakalım:

- Vergi kaçıran bu ülkede ( belki 60 yıldır) . Devlet ne kadar uğraşsa bile sarhoşu, evsizi müdür yapıp vergi kaçıranlar bu ülkede.

- Bölgesine bakıldığında doğal kaynak ( petrol - doğal gaz vs olarak) en zayıf ülke Türkiye. Çıkan petrol ya kalitesiz yada çok derinde maliyet kurtarmıyor.

- Pkk gibi bir dert bu ülkede. Doğudan kaçan kaçana ( yatırımcısı kaçıyor, devlet faturasını tahsil edemiyor, fabrika kuranın fabrikası yakılıyor). Devletin pkk için harcadığı paranın haddi hesabı yok 30 - 40 yıldır.

- Dünya için pazarladığın kaliteli bir ürünün yok. Her ülkenin mutlaka dünyaya kabul ettirdiği ve tüm dünyaya pazarladığı en az 2-3 ürünü varken bizim dünya çapında bir ürünümüz yok. Avrupa birliğinin ürünlerimizi son 50-60 yıla kadar kendi pazarına ya sokmaması, yada çok kısıtlı sokmasının da bunda payı çok.

- Dünyada ki yabancı dil (ingilizce) bilme oranı en az olan ülke sıralamasında ya birinciyiz, yada ikinciyiz. Son 40- 50 yıldır diktatörlük benzeri yönetimle yönetildik. Sadece adı demokrasi oldu. Solcusu güçlüyse o ( kendi menfaatine göre) halkın etrafına duvarlar çekti. Sağcısı güçlüyse o yine benzer uygulamalar yaptı. Kendi halkından korkan, kendi halkının kültür zenginliğinden faydalanmayarak onu belirli kalıplara sokmak isteyen, dünyanın işleyişinden bi haber insanlardı bu insanlar. O kadar korkuyorlardı ki kendi halklarından dünya ya bu yüzden mesafeli oldular, gençlerinin eğitimini basmakalıp hazırlayıp, evrensel normlara göre bilerek düzenlemediler. Yaşlıların bir kısmına sorun Amerika nedir, Avrupa nedir bir fikri yoktur. Sırf bu yüzden. Kafatasçılık yapan, ideolojik baskıcı yönetimler, statükocu yönetimler bu hale getirmiştir bu ülkeyi. Türk halkı tüm ideolojik farklılıkları kendi içersin de hoş görü ile çözmeyi başarmış nadir halklardandır ama hükümetler, yöneticiler hep insanlar arasında bir sınır olmasını istediler ve bunları körüklediler. sağcı -solcu ( ne demekse ) gibi garip kavramlar ürettiler. Tabi bunlarla uğraşırken de dünya aldı başını gitti. Amerika denen yere bakın. Adamların ülke menfaatine, kendi insanlarının menfaati yönünde bir çıkarları olacaksa senin kılık kıyafetine, dinine, şekline bakmazlar. Senden faydalanırlar ve bu faydan doğrultusunda da hak ettiğin ücreti alırsın. Biz ise bir dönem solcuları, bir dönem sağcıları, bir dönem baş örtülüleri, bir dönem komünistleri vs bu ülkeden kovduk. gerçekten bu kovulan insanların bir çoğu başka ülkelerin teknolojilerine hizmet ediyorlar ve çok çok azı Türkiyeye geri dönüyor. Hatta dönenlerin bir kısmı da pişman. Ben falanca ülkede daha insanca yaşıyordum diyor.

Daha çok madde yazarım ama bu saatte bu kadar yeter. Kısaca bu kadar olumsuzlukla biz hala nasıl ayakta duruyoruz ona şaşıyorum ben. Bırakın vergilerin artmasını şimdiye çoktan batmış olmalıydık. Üretim yok ama aşırı derecede tüketim çok. Benzin pahalı deriz ama yolları geçtim sokaklarda arabalardan yürüyecek kaldırım kalmadı. Çalışanı hakkını vermez, memuru çalışmaz maaşını alacağı ayı doldurur. Gereksiz derecede şişirilmiş kadroların getirdiği hantallık. Bir tarafta vergiden beli bükülmüş esnaf batmamak için işçisinin sırtına yükler yükünü. Ne bileyim garip bir ülkeyiz vesselam. Diyorum ya batmadığımıza şükredelim böyle bir ülkede.

< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi a.f.y. -- 18 Ocak 2013; 1:10:32 >

ozturert

Yarbay

7637 Mesaj

Tüm Başarılarını Gör

quote:

Orijinalden alıntı: a.f.y.

Adamlar bilinçli kardeşim. Bizim gibi Tembel de değiller. Halk olarak tembel olursan benzinide pahalıya alırsın, makinayıda pahalıya alırsın. Bizim siyasetcilerde kafatasçı, şekilci siyasetciler olunca çok yavaş ilerleme kaydediyoruz.

Adamlar hem üretiyorlar, hemde dünyaya satıyorlar. Bırakında refah içinde yaşasınlar. Şöyle fotoğraf makinalarını ve ekipmanlarını gözünüzün önünden geçirin. Kaç tanesi japon markası? Kaç tanesi farklı bir marka?

Daha önce bir mesajımda detaylı olarak yazmıştım. Belki okuyan olur diye burayada alıntılayayım:

quote:

Orijinalden alıntı: a.f.y.

Zamları hoş gördüğümden değil ama kısa bir analiz yapalım isterseniz.

Ülkemize bakalım:

- Vergi kaçıran bu ülkede ( belki 60 yıldır) . Devlet ne kadar uğraşsa bile sarhoşu, evsizi müdür yapıp vergi kaçıranlar bu ülkede.

- Bölgesine bakıldığında doğal kaynak ( petrol - doğal gaz vs olarak) en zayıf ülke Türkiye. Çıkan petrol ya kalitesiz yada çok derinde maliyet kurtarmıyor.

- Pkk gibi bir dert bu ülkede. Doğudan kaçan kaçana ( yatırımcısı kaçıyor, devlet faturasını tahsil edemiyor, fabrika kuranın fabrikası yakılıyor). Devletin pkk için harcadığı paranın haddi hesabı yok 30 - 40 yıldır.

- Dünya için pazarladığın kaliteli bir ürünün yok. Her ülkenin mutlaka dünyaya kabul ettirdiği ve tüm dünyaya pazarladığı en az 2-3 ürünü varken bizim dünya çapında bir ürünümüz yok. Avrupa birliğinin ürünlerimizi son 50-60 yıla kadar kendi pazarına ya sokmaması, yada çok kısıtlı sokmasının da bunda payı çok.

- Dünyada ki yabancı dil (ingilizce) bilme oranı en az olan ülke sıralamasında ya birinciyiz, yada ikinciyiz. Son 40- 50 yıldır diktatörlük benzeri yönetimle yönetildik. Sadece adı demokrasi oldu. Solcusu güçlüyse o ( kendi menfaatine göre) halkın etrafına duvarlar çekti. Sağcısı güçlüyse o yine benzer uygulamalar yaptı. Kendi halkından korkan, kendi halkının kültür zenginliğinden faydalanmayarak onu belirli kalıplara sokmak isteyen, dünyanın işleyişinden bi haber insanlardı bu insanlar. O kadar korkuyorlardı ki kendi halklarından dünya ya bu yüzden mesafeli oldular, gençlerinin eğitimini basmakalıp hazırlayıp, evrensel normlara göre bilerek düzenlemediler. Yaşlıların bir kısmına sorun Amerika nedir, Avrupa nedir bir fikri yoktur. Sırf bu yüzden. Kafatasçılık yapan, ideolojik baskıcı yönetimler, statükocu yönetimler bu hale getirmiştir bu ülkeyi. Türk halkı tüm ideolojik farklılıkları kendi içersin de hoş görü ile çözmeyi başarmış nadir halklardandır ama hükümetler, yöneticiler hep insanlar arasında bir sınır olmasını istediler ve bunları körüklediler. sağcı -solcu ( ne demekse ) gibi garip kavramlar ürettiler. Tabi bunlarla uğraşırken de dünya aldı başını gitti. Amerika denen yere bakın. Adamların ülke menfaatine, kendi insanlarının menfaati yönünde bir çıkarları olacaksa senin kılık kıyafetine, dinine, şekline bakmazlar. Senden faydalanırlar ve bu faydan doğrultusunda da hak ettiğin ücreti alırsın. Biz ise bir dönem solcuları, bir dönem sağcıları, bir dönem baş örtülüleri, bir dönem komünistleri vs bu ülkeden kovduk. gerçekten bu kovulan insanların bir çoğu başka ülkelerin teknolojilerine hizmet ediyorlar ve çok çok azı Türkiyeye geri dönüyor. Hatta dönenlerin bir kısmı da pişman. Ben falanca ülkede daha insanca yaşıyordum diyor.

Daha çok madde yazarım ama bu saatte bu kadar yeter. Kısaca bu kadar olumsuzlukla biz hala nasıl ayakta duruyoruz ona şaşıyorum ben. Bırakın vergilerin artmasını şimdiye çoktan batmış olmalıydık. Üretim yok ama aşırı derecede tüketim çok. Benzin pahalı deriz ama yolları geçtim sokaklarda arabalardan yürüyecek kaldırım kalmadı. Çalışanı hakkını vermez, memuru çalışmaz maaşını alacağı ayı doldurur. Gereksiz derecede şişirilmiş kadroların getirdiği hantallık. Bir tarafta vergiden beli bükülmüş esnaf batmamak için işçisinin sırtına yükler yükünü. Ne bileyim garip bir ülkeyiz vesselam. Diyorum ya batmadığımıza şükredelim böyle bir ülkede.

Alıntıları Göster

Bence "evet arkadaslar" diye baslayan mesajlar otomatik olarak Konu Disi'na atilsin

The@Thing

Yarbay

3133 Mesaj

Tüm Başarılarını Gör

bipekkan

Kurmay Yarbay

8711 Mesaj

Tüm Başarılarını Gör

quote:

Orijinalden alıntı: X Files

Evet "Caponlar" 2. dünya savaşında atom bombaları yemeseydi belki çalışkan olan toplumun ekonomik olarak neden bu kadar da ileriye gittiğine önce irdelemek lazım sonra eleştirmek.

Şimdi japonlar bizim 1500 TL verdiğimiz makineyi 500 TL belki daha ucuza alıyorlar diyebilirken sebze meyveyi de kilo ile değil tane ile alıyorlar. Hatta Türkiye'den Japonya'ya bildiğin karpuz ihraç ediliyor desem, hani o müthiş beyinleri karpuz yetiştirebilecek alanı ve iklimlendirmeyi üretecek kadar çalışmıyor mu diye sormak lazım.

Domates 25 Dolar Japonya da. Belki bu akıllarına gelip bizim 3 dolar olan mazot ile nasıl 1 dolara Domates yiyebildiğimiz ile ilgili düşünmekten de fotoğraf çekecek halleri kalmıyordur.

Bir ülke insanı elbet kendisinin de eksik olduğu konuları ironi de olsa, kara mizah yapıyor olsa da eleştirebilmeli. Amerikalılar gibi. Ama televizyonun fazla etkisinde kalıp kendisini başka insanlarla ( ülkelerle ) karşılaştırıp aşağı görmemeli.

Diğer ülkeleri bilmem ama, kendisini olayın içinden soyutlayıp, ülkedeki diğer insanları zavallı gören zihniyet konusunda en yukarılarda olduğumuz konusunda sanırım gerçekten en yukarılardayız.

Hem tembeliz, hem şikayet edip, eleştiririz. Yok atı alan bilmem nereye gidiyor muş, falan mış filan mış, inşaatta bekçilik yapıyor (muş). Bir cumhurbaşkanının yine kardeşi bu ülkede simit sattı. Belki hala satıyordur. Kaç kişi biliyordu, kaç kişi haber yaptı, kaç kişinin umurundaydı.

Siyaset yapacaksanız biraz daha akıllıca davranmanızı öneririm. Eleştirip, şikayet edecekseniz, topluma biraz faydalı olmaya çalışın derim. İş sadece forumda yazmakla bitmiyor. İş şu soruyu sormakta, bölüm ile ilgili olduğu için soruyorum.

Kendimize ait ekipmanlarımız ile, kaçımız, gerçekten bu işe gönül verecek insanlara kaç gün ve ne kadar vakit ayırıp fotoğraf çekmeyi öğretir ?

Bu soruyu dürüstçe cevaplamadan onun boynunda şu var, bunun elinde bu kalmış demek, biraz görgüsüzlük oluyor ne yazık.

Alıntıları Göster

@X Files,
"Hem tembeliz, hem şikayet edip, eleştiririz. Yok atı alan bilmem nereye gidiyor muş, falan mış filan mış, inşaatta bekçilik yapıyor (muş). Bir cumhurbaşkanının yine kardeşi bu ülkede simit sattı."
Kıymetli arkadaşım.
Yukarıdaki sözleriniz bana ise, ve ben bu ülkeyi eleştiriyor yada siyaset yapıyor gibi algılanıyorsa, aslında hakkıyla yapacağım eleştiriler 7-8 cilt tutar. Bu ülkede, bu ülkenin sillesini (her ne kadar silivri auschwitz ' tekiler kadar olmasada) en çok yemiş belki 3-5.000 kişiden biriyim. Bu ülkeninin 1.500.000 (Milyon) DM' nı bir yabancı şirkete kaptırmayacağız diye tamı tamamına (1992-2011) arası 19 yıl yargıda süründürülmüşüz. Hukuk sistemimizin rezilliğini (üstelik o tarihlerde, bu günkü kadar da rezil değildi) görüp kendi avukatlığımızı kendimiz yaptıkta paçamızı anca kurtarabildik.
Sonuç: Genç yaşta (48) KAH-Diabet-HT hastalıkları bu ülke ve sisteminin bana hediyesi oldu.
Bu nedenle, asla bana bu ülkede neyin ne olup olmadığını anlatmayın.
Eğer milletçe tembelsek ki tembel de değiliz, sadece fazla üç kağıtçıyız, bunu suçu tembellerin mi, yoksa 1950 den bu yana her geçen yıl yozlaştırılan, hatta adeta ırzına geçilen sistemin dolayısıyla toplumu yönetenlerin yarattığı pislik mi?
Eğer ülkenin işsizi bol, çalışanında %75' i bir lokma kuru ekmeğe mahkum ediliyorsa, gıkı çıkan anında kapıya konuyorsa, bu çalışanın mı, yoksa yaratılan ve gittikçe yozlaşan sistemin pisliği mi?,
Eğer bir ülkede "the" maliye bakanı "emekli çok para alıyor" diyebiliyorsa, bunun suçu emeklinin mi, yoksa Uranüs'ten gelip bu ülkede de yaşamayan ama hasbel kader bu ülkeye yöneten olmuş iki ayaklı ama çift toynaklıların garabeti mi?
Ve daha onlarca gerçek.....
Ha, eğer bu sistemi yaratanda, yönetenleride seçen biziz derseniz, o da çok doğrudur. Hep birlikte Aziz Nesin' i haklı çıkarmak için el birliği ile çalışıyoruz.... derim.
Şunu da açıkçası anlayamıyorum, 1 liralık benzin, vatandaşa 4.5 TL' ye kakalanırken, Caponun 25 dolara dometes yediğini örnek gösterip eleştiremiyecekmiyiz? Üstelik Capon' un bizim kadar petrolü de, o domatesi, karpuzu yetiştirecek doğru dürüst toprağı da yokken.
Bir başka arkadaşımız:
"Yaşlıların bir kısmına sorun Amerika nedir, Avrupa nedir bir fikri yoktur."
Peki, bu sistemin yetiştirdiği yeni yetme hemi de tuzu kuru gençlerin bir fikri var mı? TV' de, üstelik İstanbul' da, üstelik kılık kıyafete bakarsanız cebi delik takımından da değil. Bırakın Amarika-Avrupa'yı Bizim Cumhurbaşkanı' nın adını bilmiyor. Amerikalıya da sorsanız Başkan' ın adını bilmeyebilir ama bilememe versiyonları çok farklı.

"Halk olarak tembel olursan benzinide pahalıya alırsın, makinayıda pahalıya alırsın." ACABA? "Halk" kelimesinin gerçek anlamını hiç merak ettiniz mi? Sorduğum "public, communal, popular, folk" gibi yabancı dil yoluyla yakıştırma ve saptırma yollu yapılan karşılıkları kastetmiyorum. Bir sözlük, gerçek anlamını o kadar "zarif" bir şekilde açıklamış ki....
"aydınların dışında kalan topluluk"
Hadi, ben bu dört zarif kelimeyi Türkçe' de tek bir kelime ile açıklamayayım, ayıp olur. Anlatmak istediğim, ana sorun "HALK" değil, "VATANDAŞ"olabilmek. "Vatandaş" olursak hakkımızı da ararız ve söke söke alırız, emeğimizin kıymetini de biliriz, eleştiririz de, benzini 2 TL' ye de alırız, Capon gibi 25 dolara domates yemez, domatesi 25 krş'a yeriz, paranın kıymetine göre şimdi 1500 TL' ye alamadığımız makinayı 600 TL' ye alırız. Fiyat düşmesin diye ton' larca dometesi denize döken KABZIMALI' da ipe çeker, ona, buna hele hele yönetimlere de KUL-KÖLE olmayız, "Buna da Şükür" cümlesi aklımıza bile gelmez, Hiç bir yönetimde Vatandaşı "Kümesteki yolunacak KAZ gibi görmez, göremez"
Eğer "HALK" sak ve aradan geçen 89 yıla rağmen "HALK" yada bir sultanın"TEBA" sı olmakta ısrarlıysak, bilindik, şekil "A" daki gibi bir toplum olmaya devam ederiz.
Unuttum, bir tek hak verdiğim şu cümle.... "Diyorum ya batmadığımıza şükredelim böyle bir ülkede." Biz şükür etmesine edelimde ama gerçeğide bilelim." Birileri emir verir, hiç merak etmeyin, ülke tam batacakken ya IMF, ya Dünya Bankası bazende bazı Vakıflar araya girer, bu ülkeyi mutlaka ama mutlaka batmaktan kurtarırlar"
Faturayı da Türkiye Halkı (!) öder.

Bir İngiliz Dış İşleri Bakanın yıllar önce Tüğrkiye' nin sahip olduğu çok zengin Bor, Toryum, Osmiyum madenleri dolayısıyla Bükreşte yapılan bir toplantıda dile getirdiği gibi,
"Türkiye, Türklere bırakılamayacak kadar önemli ve zengin bir ülkedir"
Aynı benzer vecize, (!) daha yakın bir zamanda Mehmet Ali Birand'a Viyana'da bir seminerde Gazeteci Cüneyt Ülsever'in yanında da söylenmiştir.
(Not:Bu sözün M.Ali Birant tarafından söylendiği iddia edilirse de, Cüneyt Ülsever kendi köşesinde bu lafın yabancı gazeteciler tarafından, yanında M.Ali Birant'a söylendiğini açıklamıştır. Lafın kaynağı ise, o İngiliz Dış İşleri Bakanıdır)
IMF-Dünya Bankası-Vakıflar, ne güzel çakışıyor değil mi?

mesincır

Yüzbaşı

729 Mesaj

Tüm Başarılarını Gör

Benzer içerikler