Şimdi Ara

İllumunati saçmalığı (3. sayfa)

Bu Konudaki Kullanıcılar:
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
44
Cevap
1
Favori
2.614
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 123
Sayfaya Git
Git
Giriş
Mesaj
  • Gizli Dünya Devleti kitabını oku.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi L34DRi -- 20 Ekim 2013; 22:09:35 >
  • prckntr kullanıcısına yanıt
    quote:

    Orijinalden alıntı: Emir

    Vaktiniz olursa bir ara okuyun.Tapınakçılardan falan bahsetmiş yazan,çok dikkat etmedeğim şeyler varmış.


    Karahanlı'nın infazı, Polat-Doğu Bey diyaloğu, Mabedin ortaya çıkışı, Polat'ın Gerçekleri öğrendiği (Karahanlı'nın oğlu olduğunu) ve aynı zamanda gerçeklerden koptuğu bölüm.. (Elif'le konuşurken gördüğü hayaller)... Kısacası izleyip de "ANLAYAN" için bölümlerin kralı.... KV gerçek FİNAL'ini bu bölümle yapmıştır... Bu bölümle birlikte çok şey değişmiştir.. Ve Bu bölüm ilk yayınlandığında Türkiye'de fırtınalar koparmıştır.. Sanki bir dizi bölümü değil de bir sinema filmi gibi.. Kamera efektleri, kostümler, senaryo..herşeyiyle dehşetti.. KV izleyici sayısını bu bölümle 2 katına çıkarmıştır...

    Resmi Sitedeki 74.Bölüm Tanıtımı...
    Polat, deşifre edildiğini düşünerek Doğu Bey’i öldürmek ister. Vereceği karar kendisi ve görevi için yol ayrımı demektir. Polat Alemdar, Mehmet Karahanlı’yı gerçek babası olarak kabullenemez. Elif ile yüzleşme isteği bile sancılıdır.

    Baron mabette hesap verirken, Polat ise Ali Candan’ın Efe Karahanlı olmadığını ispata çalışır. Kılıç, tüm gelişmelerden habersiz, Baron’un toplantısının bitmesini bekler. Nergiz, rüyasında gördüklerinden ötürü fenalaşır. Safiye, annesinin eski haline geri dönmesinden korkar. Mabed’in ev sahipleri, Türkiye Baronu'nun beceriksizliklerine tahammül edemez.

    DİKKAT!!! BUNLAR MASON DEĞİL!!!


    Arkadaşlar, Dizinin bu bölümüyle birlikte ilk akla gelen soru maskeli adamların kim olduğuydu. Çoğu kişi “MASON” diyerek balıklama daldı tabi..ve yanıldılar. çünkü bunlar mason değil.. Çünkü Masonlar ayak takımı.. Bunlar çok üst düzey…

    Neden Mason değiller? birkaç kanıt…

    Karahanlı’nın infazından sonra, Elif kaçırıldı.. Ve kaçıranlar bizim mabed’di.. Polat’a bi yazı gönderdiler.. “Sen bizi bulamazsın, biz seni buluruz” diye.. Bunun üzerine Polat Doğu Bey’e danıştı… Ve diyalog aynen şöyle gerçekleşti:

    Polat: Bunlar Mason mu?
    Doğu: Hayır Onlar Değil…
    Polat: Tapınakçılar mı? İlluminati mi?
    Doğu: Bilmiyorum…

    Gördüğünüz gibi..

    başka bi kanıt…

    73.Bölümde Doğu Bey’le Karahanlı görüşmüştü… Bu görüşmenin bazı kısımları o bölümde gösterilmedi.. daha sonraki bölümlerde görüşmenin ayrıntıları verildi..

    Ve Doğu Bey Karahanlı’ya dedi ki: Bunların kim olduğunu söyle sana oğlunu vereyim..
    Karahanlı’da kabul etmemişti..

    Şimdi bunlar Mason olsa koskoca devlet adamı Doğu Bey bilmez miydi???

    VE asıl kanıt:
    Bölümden sonra bir gazeteci, Bahadır Özdener’le Röportaj yaptı.. Ve Bahadır’a soruyor:
    Gazeteci: Bu bölümdeki maskeli adamlar Masonlar mıydı?
    Bahadır: “Hayır masonlarla bi alakası yok…”Gazeteci: Peki kimler?
    Bahadır: “Bunlar Orta Doğu’ya yön verme iddiasındaki güçlerdir.. Biraz tapınakçılardan, biraz Evagelistlerden izler vardır”

    Bu kadar söylüyor.. yani Mason olmadıklarını görüyorsunuz…
    Dediğim gibi Masonlar ayak takımı…


    iLLUMİNATİ’ye gelince…

    KV deki maskeli adamların İlluminati olduğunu sanmıyorum.. Neden?

    Bölümde safiye’nin okuduğu kitap illuminati’yi anlatan melekeler ve şeytanlar idi.. Hatta safiye okurken İlluminati yazan yerin altını çizdi.. Bence bu senaristlerin yaptığı bi fake (sahtelik) idi… Çünkü safiye’nin okuduğu kitapta anlatılan İlluminati ile KV deki mabed arasında uçurumlar var.. şöyle ki:

    Dizideki Mabed’e bakarsak.. mabedde bir din var.. Zaten yerin adı “MABED”… Pagan dini.. Bütün gelenekler Paganizm.. Bir Tanrı’dan bahsediliyor mabedde… Baphomet deniliyor.. Tanrıyla ilgili yeminler ediliyor.. Günahtan bahsediliyor… Seçilmişlikten, tanrı’nın seçtiği kişiler olunmaktan bahsediyor… Tamamen bir din yani… Hatta son bölümdeki Polat-Amon konuşmalarını hatırlayın, Tanrı ile ilgili… Ve Amon’un diğer konuştuğu adama İncil’i öptürdüğünü hatırlayın..

    Oysa safiye’nin okuduğu Melekler ve Şeytanlar kitabında anlatılan İlluminati tamamen dinsiz ve tüm dinlere düşman olan bi örgüt.. Bilim adamları tafafından kurulmuş sadece bilim’e inanan bi örgüt… Pagan veya İlahi tüm dinlere karşı, Kilise ile savaşan, Tanrı kelimesinden nefret eden bi örgüt… İlluminati kuruluşu gereği böyledir.. buradan anlıyoruz ki İlluminati ile bizim mabed arasında dağlar kadar fark var.. İlluminati de Popüler kültürün bir fake’i (sahtesi yani) .. Zaten illuminati’yi gerçekten araştırırsanız şuan tarihten silindiklerini anlarsınız.. Ki Safiyenin okuduğu melekler ve şeytanlar kitabında bu açıkça vurgulanıyor…

    Yani Safiye’nin melekler ve şeytanları okuması bir mana ifade etmiyor.. senaristlerin güzel bi fake’i olmuş Smile


    Mabed’deki Maskeli adamların Masonlar ve İlluminatlar olmadığını anladıktan sonra geriye kalan en güçlü alternatifler Bahadır Özdener’in dediği gibi: Tapınak Şövalyeleri ve Evangelistler…


    Neden Tapınak Şövalyeleri?

    1.Mabed= Tapınak  gördüğünüz gibi…
    2.“Kurtlar Vadisi Unutulmaz Sözler ve Diyaloglar” kitabının son sayfalarında bizim mabededeki maskeli adamların söylediği sözler var.. ve bölümün başlığı şöyle:


    “Kutsal Şövalyelerin Yeminleri…”

    Gördüğünüz gibi Mabed, Tapınak, Kutsal şövalyeler… vs.. bi Tapınak Şövalyeleri demedikleri kaldı yani…

    Bir Kanıt daha: son bölümlerde Halo’ya teslim edilen Cryptex’i Safiye alıp kaçırıyo.. Sonra Kanada’daki hocası ile msn den kamera ile görüşüyo.. Ve hocasına soruyo + cryptex’i.. Kameradan gösteriyo.. ve Hocası da diyo ki bu şekil bi Cryptex’i “Tapınak Şövalyeleri” yapar…


    Benim görüşüme göre Mabed = Tapınakçılar + Evangelistler + Gül Haç ve bizim hiç bilmediğimiz isimleri olan örgütlerin karışımı ve kimsenin adını bilmediği çok üst düzey bi örgüt…


    İzninizle Bölümle İlgili Ayrıntılara Geçmek İstiyorum…

    Öncelikle 7 rakamı üzerinde durmak istiyorum...( 7 rakamı bazı kabalist, Paganist ve siyonist geleneklerde kutsal rakamdır..)

    Toplantının yapıldığı yer 7 kule zindanları…
    Bi önceki bölümde karahanlı mabede girerken kapıyı 7 kere vuruyor..
    Mabedin her yerinde 7 başlı yılan sembolleri var...
    Karahanlı’nın etrafına dizilen kırmızı pelerinli adamlar 7 kişi...
    Bi üsteki sarı pelerinliler 7 nin iki katı ondört kişi
    Kişilerin etrafında 7 adet ateş yanıyor..
    Bölümün bi sahnesinde bir mabed üyesi şöyle diyo: "iddiaya göre kardeşimiz 7 kutsal kuralımızdan birini ihlal etmiştir..."
    Karahanlı öldükten sonra mabedin başı bastonunu 7 kere yere vuruyor...
    Ceset saat 7 sularında dikili taşta bulunuyo..

    Ben 7 ile ilgili bu kadar ayrıntı buldum.. Eminim başka bi yerlerde de 7 ler gizlidir…

    Mabeddeki Şahıslar:

    En üstte toplantıyı yöneten Mavi pelerinli şahıs…
    Bir alta dizilen Sarı pelerinli on dört kişi…
    Karahanlı’nın etrafına dizilen kırmızı pelerinli yedi kişi…
    Ve Karahanlı’yı öldüren Siyah pelerinli şahıs(lar) ( bunlar 88.bölümde de Polat’ı tabutta taşımışlardı.. herlade Mabedin getir götür işçileri)


    Mabede dizilen 7 kişi nerelerden geliyor? Ve hangi görevlerde?

    Afganistan’dan yüksek rütbeli bir Amerika askeri...

    Irak’tan üst düzey bi bürokrat veya diplomat (muhtemelen Amerikalı)

    Amerika'dan Harvard üniversitesi’nden Sanırım dekan... veya prof...(golf oynuyo)

    Roma Vatikan Kilisesi’nden yüksek rütbeli bir şahıs.. Büyük ihtimal Kardinal…


    Vee Türkiye'den üç kişi...

    Birincisi Ankara’dan.. Buraya dikkat: Bindiği araba Mercedes ve 0'lı (sıfırlı) kırmızı plakaya sahip.. Evet bi "bakan"ın makam aracı..

    İkincisi son bölümlerle de ortaya çıkan, Nizamettin’in Türkiye’deki siyaseti o yönetiyor dediği İstanbul Büyük Ada’da oturan meçhul şahıs..

    Üçüncüsü Yine İstanbul’dan büyük bir Hukukçu.. Büyük ihtimal Prof. Ve Türkiye’deki hukuka yön veren kişilerden olduğu belli..
    (Bazıları bu kişinin nizam olduğunu söylüyor.. Ben katılmıyorum çünkü: bu adamın ofisi Nizam’ın ofisinden çok farklıydı.. Bir de Nizam hatırlarsanız Lostra’da Büyük Ada'dan gelen şahıstan direktif alıyordu.. Yani nizam biraz alt rütbelerde. Nizam da mabet hesabına çalışıyor ama nizam Karahanlı’nın infazının gerçekleştiği toplantıya katılacak kadar üst rütbede değil!...)

    Dipnotlar

    DİKİLİTAŞ



    Mustafa Armağan, İstanbul’un kaderinde mayıs aylarının önemine işaret ediyor. İstanbul’un ilk kuruluşu MÖ 658 yılına, bir Yunan kolonisi olan Megara’nın kralı Bizas’a dayanıyor.
    Şehre Bizans denilmesinde de kralın isminin etkili olduğu söyleniyor. Ancak İstanbul’un Konstantinapolis olarak asıl kuruluşu ise MS 325 yılının 11 Mayıs’ına rastlıyor. Bugüne kadar İstanbul üzerine fazla dile getirilmeyen ilginç tespitlerden biri de, şehirdeki en eski tarihî kalıntı ile ilgili. Armağan’a göre, İstanbul’daki en eski tarihî eser; Sultanahmet’teki ‘Dikilitaş’... Dikilitaş’ın yaşı 3735, yani 2700 yıllık İstanbul’dan bile daha eski bir yapı. MÖ 1736 yılında Mısır firavunlarından Tutmois tarafından yapılan Dikilitaş’ı, Mısır’ı fetheden Roma imparatoru Büyük Teodosyus, gemilere yükleyerek İstanbul’a, bugünkü yerine getirmiş. Aslında firavunu öven bir anıt olan Dikilitaş, bu hesaba göre Hz. İbrahim’in Mısır’a gidişinden 437 yıl önce inşa edilmiş.

    Mabed:İstanbul Yedi Kule Zindanları



    Mabettekiler kim?

    Mabedin Ev Sahipleri


    Baron'u öldüren topluluk, izleyicinin aklına önce Masonlar'ı getirdi. Senaryo ekibinden Bahadır Özdener, Baron'u öldüren "mabedin ev sahipleri"nin Masonlar'la ilgisinin olmadığını söylüyor. Onların biraz Evanjelistler, biraz Tapınak Şövalyeleri biraz da İlluminati adlı gizli örgütten izler taşıdığını belirtiyor.
    Baron'un öldürülüş şeklindeki hareket noktalarını ise şöyle tarif ediyor: "Karahanlı gibi baronlar, büyük sistemler tarafından yok edilir. Çünkü buradaki Konsey'in üzerinde uluslararası çapta bir örgüt vardır ve nihai kararları o verir. B.M., Vatikan, Roma, Bağdat, ABD vs. bunlar düzenlerin sinir merkezleridir. Bu tür cinayetlerin altında mininum yedi el vardır."
    kaynak: milliyet gazetesi

    Dizi başladığından beri Türkiye’nin gündemini işgal eden bir soruydu: Baron ölecek mi? Onu mafyanın ya da derin devletin öldürmesini bekliyordu herkes. Ama bu işi kimsenin tahmin etmeyeceği biçimde gizemli maskeli adamlar yaptı. Peki kim bu maskeli adamlar? Doç. Dr. Ümit Sayın, 3000 yıllık gizli bir örgüt olduklarını ve bugün dünyayı aslında onların yönettiklerini söylüyor: Yayınlandığı ilk bölümden beri gerçek olayları işlediği iddia edilen Kurtlar Vadisi’nin en önemli karakterlerinden Baron öldü. Katiliyse üyesi olduğu gizemli bir cemiyet! Suçu, Büyük Ortadoğu Projesi’ne yeterince destek vermemesiydi. Böylece Bop’un ardında aslında gizli cemiyetler olduğu öne sürüldü ve dizi ilginç bir yöne kanalize oldu. Gizemli cemiyetler üzerine araştırmalarıyla tanınan İ. Ü. Adli Tıp Enstitüsü’nden Doç. Dr. Ümit Sayın’a dizideki maskeli adamların esin kaynağını sorduk. Cevabın, antik Mısır’daki Osiris Rahipleri’nden beri devam eden bir gelenekte ve günümüzde Bush’un üyesi olduğu Illuminati’yle bağlantılı bir dizi gizli örgütte yattığını söyledi: "Amaçlarına ulaşmaları için son adım İstanbul’u almaları."


    Kim Bu Maskeli Adamlar?
    Dizideki bu maskeli adamlar, uluslararası gizli bir örgütün elemanlarıdırlar. Diziden anladığımıza göre, 3 Mart’taki bir toplantıya gitmek için New York, Vatikan, Bağdat, Afganistan ve diğer ülkelerden farklı geçmişe sahip kişiler (işadamı, subay, kardinal vb.) İstanbul’da buluşmuşlardır. Dünya politikasını bu tip gizli örgütlerin şekillendirdiğine dair hikayeler mevcuttur. Bu bahsedilenler, örgütlerin kendilerini güçlü göstermek için uydurdukları bir psikolojik savaş taktiği midir, yoksa gerçek midir bilinemez. .Fakat bu tip gizli örgütlerin Fransız İhtilali’nden, ABD’nin kuruluşuna veya bazı savaşların çıkmasına kadar pek çok politik olayda etkin oldukları artık tarihe geçmiştir. Dizideki rahiplerin törensel cübbeler giymeleri, gizli örgütlerdeki geleneksel bir yöntemdir. Dizideki bölümde bir kurban töreni canlandırılmaktadır


    Gizli Örgütler Nedir?
    Eski Mısır’dan ve Mezopotamya’dan beri pek çok dini grup veya insan topluluğu gizli örgütler kurmuşlardır. Gizli örgütler genellikle insanların diğer insanları kontrol etme ve yönetme yöntemlerinden birisi olmuştur. Bilinen en eski örgütlerden biri, Mısır’daki metafizik güçlere sahip olduğuna inanılan Osiris Rahipleri’dir. Osiris Rahipleri’nin uzaylı olduğuna, piramitleri de uzaylılarla haberleşme amacıyla yaptırdıklarına dair efsaneler vardır. Mısır’daki Osiris Rahipleri’nden beri gizli örgütler çok farklı formlarda insanlığın karşısına çıkmışlardır. Temelde Osiris Rahipleri’nden, Haşhaşinler’e, Tapınak Şövalyeleri’nden Masonlar’a, Illuminati’den, Skulls and Bones Society’e kadar hepsinde görülen temel özellikler şunlardır:

    Hepsi üyelerini gizli tutar, gizli tutanakları vardır. İdeolojileri ve üyelerine uyguladıkları farklı yetenekler kazandırma teknikleri de gizlidir.

    Hepsi elitist ve sömürgecidir. Hepsinde kesin itaat ve emir komuta zinciri mevcuttur.

    Dinsel yaklaşımlarında hep dinlerin kardeşliğinden bahsedilse de daha ziyade Paganik öğeler hakimdir.

    Hepsinde uzun bir araştırma, inceleme ve tatbikattan sonra locaya girilir. Locaya girme teklifle gelir.

    Hepsinde törensel üyeliğe kabul (tekris, inisiasyon töreni) vardır. Üyeliğe girenlerin yeniden doğduğuna inanılır.Bu örgütlere girenler kendilerini seçilmiş olarak görürler.

    Hepsi gizli bir istihbat yapılanmasına sahiptir. Pek çok ülkede istihbarat teşkilatlarının temellerini bu tip örgütler oluşturur. Hepsinde kökenleri eski Mısır’a ve Ortadoğu’ya dayanan gizli tutulan alegorik, benzeşimler (analojik) bir anlatım tarzı, jargon ve beyin yıkama/zihin konkrolü yöntemi vardır.

    Hepsinde destekleme ve yükseltme vardır. Yani, üyelerini destekleyip toplumda çok etkin pozisyonlara getirirler. Baron’u uluslararası destekle ve mafya bağlantılarıyla getirdikleri nokta çok üst bir düzeydir. Bu bize İtalya’da pek çok kirli işe girmiş P2 (Propoganda Due) locasında Lucio Gelli’nin getirildiği noktayı hatırlatmaktadır.

    Mahrem detayların paylaşılması ve illegaliteye atılan ortak imzalar üyeler arasındaki gizli bağları güçlendirir.

    Hepsinde cezalandırma sistemi vardır. Genellikle bu ölüm veya her türlü imkanın elinden alınması şeklindedir. Örgütün uluslar arası seviyesi veya etkinliği arttıkça, örgütteki cezalandırma sistemi de güçlenir ve ağırlaşır.

    Bu örgütlerdeki hemen herkes toplumun kalbur üstü ve etkin, kilit konumundaki kişilerden oluşur.

    Üyelerin birbirine özel tanıma yöntemleri vardır. Farklı derecelerde bu parola, sembol ve yöntemler değişiktir.

    Hepsinde yüzyıllar boyu okütizm, gizemcilik ve büyü, simya büyük rol oynamıştır. Bazılarında Baphomet isimli keçi yaratık, satanizmdeki gibi kutsal bir semboldür. Baphomet masonlukta kullanılan bir sembol olduğu kadar, tapınak şövalyeleri’nin de Tanrısıydı. Baron ‘’…. Ve barış tapınağımızın babası, Büyük Baphomet’in istediğini yapmak için geldim.’’ Demektedir. Buradan dizideki örgütün gerek Illuminati, gerekse bahsedilen diğer örgütlerle bağlantılı bir yapılanma olduğunu tespit ediyoruz

    Dizideki Örgüt Illuminati Olabilir Mi?
    Dizideki örgüt Illuminati olabileceği gibi hiç adı duyulmamış bir örgüt de olabilir. Öncelikle Illuminati’nin ne olduğuna değinelim:

    Illuminati 1 Mayıs 1776 da adam Weishaupt tarafından Bavyera-Almanya’da kurulmuştur

    Weishaupt Ingolstadt Üniversitesinde hukuk profesörü iken masonik eğilimlere (Kabbalah’ya) merak sarmış ve gizli bir örgüt kurmuştur. Bu dönemlerde Avrupa’da masonik gizli örgüt kurma eğilimi çok yaygındı ve 200 civarında gizli örgüt veya masonik rit kurulmuştur. Almanya’daki Illuminati daha sonra polis tarafından dağıtılmış ve yer altına inmiş, orada pek çok örgüte kol verip, eni örgütlerin tohumlarını atmıştır. Illuminati’nin bir yan kolu da Yılan Kardeşliği (Brotherhood of Serpents)dır. Daha sonra satanizme kol verecek olan Seth Rahipleri de yılan sembolünü kullanmışlardır. Bu kol çok eskilere, Mısır’a kadar uzanır. Dizide buna değinilmektedir.

    Illuminatinin daha sonra çok güçlendiği ve 1832’de Yale Üniversitesi’nde General William Russel ve Alphonso Taft tarafından Skulls and Bones Society olarak kurulduğu rivayet edilmektedir. SBS, Illuminatinin ABD’deki devamıdır. Alphonso Taft daha sonra ABD başkanı ve SBS üyesi olan William Howard Taft’ın da babasıdır. Illuminati’nin Gül Haç gizli örgütü ile direkt ilişkisi olduğu bilinmektedir, Gül Haç örgütü geçmişi Yahudi ve Siyon teşkilatlarına dayanan gizli bir yapılanmadır, bugün California’da merkezi vardır ve uluslararası olarak çalışmaktadır.

    Bu gizli örgütlerin terör örgütlerinden özde pek bir farkı yoktur; terör örgütleri bomba ve silahla terör ve anarşi yaratırlar. Illimunati, SBS, CFR (Council on Foreign Relations – Dış İlişkiler Konseyi) ve benzerleri ise anarşi ve kaosu yani Ordo ab Chao’yu (kaostan düzen) imza yetkisi, uluslararası strateji, paranın kontrolü, borsanın kontrolü ve mafyanın indirekt kontrolü ile yaratırlar. Bu örgütlerin hepsi aslında birer mafya kuruluşudur.

    Dizide Dan Brown’un ‘’Melekler ve Şeytanlar’’ kitabı üzerinden ismi telaffuz edilen Illuminati adını ve üyelerini inanılmaz bir sır gibi saklayan ve ölümcül bir kuruluştur. Bugün hemen her ülkede mevcuttur. ABD başkanlarının pek çoğu İlluminati’den ya icazet alırlar yada üyesidirler. Bu gizli örgüte ihanet edenlerin veya dışarı sır sızdıranların cezası kayıtsız şartsız ölümdür. Illuminatinin NATo ile veya Gladyo gibi yeraltı örgütleri ile de ilişkisi olduğu sanılmaktadır. Bilindiği üzere İtalya’da Lucio Gelli’nin kurmuş olduğu P2 Mason Locası pek çok cinayet işlemiş, yolsuzluğa karışmış ve devlet içinde devlet haline gelmiştir; bu locada daha sonra görülmüştür ki pek çok yargıç, işadamı, general, politikacı ve bakan bulunmaktaydı. P2 Locası’nın arkasında Amerikan dahil farklı ulusların istihbarat örgütleri vardı.


    Skulls And Bones Society (kuru kafa ve kemikler örgütü)

    Baba ve oğul George Bush’un da üyesi olduğu SBS, merkezi Connecticut Yale Üniversitesi’nde olan çok gizli bir cemiyettir. Her yıl bu örgüte sadece 15 kişi girebilir, ama bu 15 kişi daha sonra ABD’de en kilit noktalara getirilir, ayrıca akrabaları ve dostları da bu elitizmden paylarını alırlar. Sayıları az olmasına rağmen etkileri fazladır ve bir çember içindeki merkez usulüyle çalışırlar. Yani bir çemberdeki çeşitli noktaların kontrolü bir SBS üyesinde ise, onlar için sorun çözülmüştür, bu nedenle üyelerini yönetici ve etkin çemberlerin merkezine koyarlar.

    SBS’nin son 150 yılda 2500’den fazla üyesi olmuştur. SBS, Bohem Klübü ve CFR ile birlikte, Yeni Dünya Düzeni’nin temel ideologlarından biridir.

    Bu gizli cemiyete girebilmek ancak davetle mümkündür ve gizli inisiasyon töreni masonlarınkine çok benzer. İnisiasyon törenlerinde denekler çırılçıplak soyunup bir tabuta girerler, bu tabuttan çıktıklarında yeniden doğmuş sayılırlar. Birbirlerini özel tanıma yöntemleri vardır. Son yüzyılda SBS üyeleri ABD’de en kilit noktalara gelmişlerdir ve özellikle belirli ailelerden seçilen kişiler özenle bu gruba alınır. Bu cemiyete girebilmek için temel özellik WASP olmaktadır (White: Beyaz: Anglo Sakson ve Protestan). Başka ırka veya geçmişe mensup, başak dinden olanlar bu yapıya giremez.

    SBS toplumdaki hemen her yapıya girmiştir. Bunların içinde Beyaz Saray, Yüce Divan, Medya, İş ve Endüstri, Federal Banka sistemi, kanun yapıcı kurullar, istihbarat örgütleri ve ordu, mahkemeler vb. vardır. SBS’nin temel ideolojisi Anglo Sakson ve Protestan beyazların dünyadaki hakimiyetini sağlamaktır, ideolojisi faşistir ve her iki dünya savaşında da bu cemiyet çok önemli roller oynamıştır. Bohem Kulübü ve CFR ile birlikte SBS, Yeni Dünya Düzeni’nin yaratıcısıdır.

    Bahsedilen Bohem Kulübü’nü ise ünlü Stanley Kubrick’in ‘Eyes Wide Shut’ (Gözü Tamamen Kapalı) filmiyle hatırlayabiliriz. Kubrick bu filmde Bohem Kulübünü anlatmak istemiştir. Bu klüp California’da hakikaten vardır, gerek Kurtlar Vadisi’ndeki, gerekse Eyes Wide Shut’taki törensel sahneler bu kulüpte gerçekten yaşanmaktadır

    Gizli Örgütlerin Mafya Bağlantıları
    İlk bankacılık, tefecilik ve seyahat çeki sistemini kuranlarında, bu gizli örgütlerin atası olan tapınak şövalyeleri olduğunu unutmamak gerekli. Tapınakçılar, Haçlı Seferleri sırasında Kudüs’e giden Hacıların korumak görevini ekonomik bir güce dönüştürmüşler, kendilerine has gizemli bir alt kültür kurmuşlardı. Bugün pek çok masonik sembol, tapınakçılardan gelmektedir. Tapınakçılar Vatikan‘la ters düştüler ve daha sonra büyücülük iddialarıyla yakıldılar. İskoçya’ya kaçan Tapınakçılar’ın bazı masonik ritler kurduğu hakkında elimizde kesin bir bilgi vardır.

    Bu tip gizli örgütler parayı kontrol ettikleri ve sınırsız güç arayışında oldukları için, kaçınılmaz olarak kendi mafyalarını kendileri kuracaklar veya varolan mafyayı kullanacaklardır: Tıpkı pek çok istihbarat örgütünün yaptığı gibi. Bu teşkilatlar kara paranın ve uyuşturucu ticaretinin de tamamen içindedirler. Önemli makamları ve sınırlar ötesi kilit noktaları kontrol ettikten sonra uyuşturucu trafiğini yönlendirmek hiç de zor değildir. Var olan mafya ve büyük işadamlarının bu gizli örgütlerden sıcak kara para nedeni ile yardım istemeleri de kaçınılmazdı: sonuçta tüm kapitalist ekonomiyi bu gizli mafyöz örgütler yönetir. Bu örgütler dünyada atmakta olan 1 – 1.5 trilyon dolar uyuşturucu parasını kayıtsız şartsız kontrol ederler. Ayrıca bu para, beyaz kadın ticareti, silah ticareti, ilaç endüstrisi,petrol endüstrisi ile içiçedir. Tıpkı dizide anlatıldığı gibi mafya piyondur, bu örgütler ise sistemin patronlarıdırlar.

    Dizideki Örgüt Nedir?

    ’Siz kardeşim, Büyük Ortadoğu’ya demokrasinin geleceğine, bizim ekonomik sistemlerimizin kurulacağına, kültürel dönüşümün sağlanacağına inanmadınız. Bu nedenle özgürleştirme stratejisine destek vermediniz.

    Dünyanın geleceğini her zaman olduğu gibi biz belirleyeceğiz, hem de size rağmen kardeşim.

    1 Mart tezkeresinin meclisten geçirilmesi için yeterli derecede çalışmadınız. Kardeşlerimiz bu özgürleştirme stratejisi için milyarlarca dolarını vermiştir. Bizler Türkiye’deki bazı havaalanları ve limanların kiralanması için mütabakatlar bile yapmıştık. Sonra ne oldu, Amerikan 4’üncü Piyade Tümenini taşıyan gemiler Akdeniz’de çakılı kaldılar. Siz kardeşim ve o gün bu stratejimize karşı çıkanlar: ister asker, ister politikacı olsun bunun hesabını verecektir.

    Siz binlerce kardeşimizin yaşadığı büyük dostumuz Amerika’ya karşı oluşturulan nefret cephesini bile dağıtamadınız. Siz bize inanmadınız! Biz bize inanan kardeşlerimizle yolumuza devam etmek istiyoruz’’ (Dizideki tören sahnesinden alıntıdır)
    Dizideki örgüt Illuminati’yi çağrıştırsa da, aslında hiç ortaya çıkmayan ama Illuminati’nin veya SBS’un tepesindeki bir başka örgütü andırmaktadır. Bu örgütün tüm dünyaya hakim olmak ve ulus devletleri çökertmek istediği, öncelikle ABD Dışişleri Bakanı Rice’ın açıkladığı gibi Büyük Ortadoğu Projesi’yle 22 ülkenin sınırını değiştirmek istediği anlaşılmaktadır. Senarist’in büyük olasılıkta kendisinin de bilmediği hipotetik çok daha gizli bir örgütten bahsedilmektedir. Böyle bir örgütün var olma olasılığı, diğer gizli örgütlerden edinilen bilgilere göre güçlüdür.


    7 Başlı Yılanın Esrarı

    yılan pek çok örgütte sembol olarak kullanılmıştır. Mısır’da ve Uzakdoğu’da güç, kontrol altına alma, yüksek bilinç, büyü ve bilgelik sembolü idi. Mu ve Atlantis uygarlıklarında bile bahsedilmektedir. Galaksiler ötesi bir uygarlığa, gelişmiş kozmik varlıklara ait bir sembolizasyondur. Hikayeye göre eski geleneklerde, bu varlıkların, dünyalılarla irtibata girdikleri anlatılmıştır. 7 asal sayısı ise pek çok nümerolojik kültte kullanılmıştır, farklı sihirli anlamlara sahiptir: Yedi çakra, dünyanın yedi günde yaratılması, yükselmenin yedi seviyesi…

    Yılan sembolünün birde Siyon Protokolleri’nde güçlü bir anlam kazandığını görüyoruz. Bilindiği üzere Siyon Protokolleri Yahudiler tarafndan kaleme alınmış, diğer ulusları ve dünyayı nasıl sömürge haline getireceklerini planlayan ünlü bir yazıttır. Temel hedef ise evrene hükmekmektir, bu gerçekleşince kalıcı barışın geleceğine inanırlar. İlk kez 1905’te ciddi bir ideoloji olarak basılı hale getirilen protokoller’in oluşumu M.Ö. 929’a uzanıyor. O zaman ki ismi ‘’Siyon’un Barbili Kabbalah Bilgelerinin Protokolleri’dir. Yılan, Siyon Protokolleri’nde belirtilmektedir olan haritanın önemli bir sembolizmasıdır. Vaat edilmiş Topraklar’ın kurtarılması ve Büyük İsrail’in kuruluşunun ‘’sembolik yılanın sakin sinsiliği’’yle mümkün olacağına işaret edilmiştir.

    Burada yılanın başı Yahudi Bilgeleri’ni, vücudu ise Yahudi halkını temsil etmektedir. Protokollerde belirtilen dünyayı ele geçirme planında, Büyük İsrail’in kurulması için önce Avrupa’nın her anlamda zayıflatılması gerektiği yazar. Yılanın güzergahı önce Moskova, Kiev ve Odesa’yı işaret eder. Projeye göre Konstantinople (İstanbul) ise Kudüs’ün alınmasından sonra fethedilmesi gereken son kaledir.

    Tarih boyunca gizlenen bu bilgiler, başta artık oyunu kaybettiğine inanan Vatikan’ın gizli örgütü Opus Dei tarafından her geçen gün deşifre edilmektedir.

    Bu Örgütler Türkiye’de Etkililer Mi?

    Bu tip masonik örgütlerin tabii ki Türkiye’deki bağlantıları ve mafyatik uzantıları vardır. Bu olguya Susurluk kazasında ve Türk Gladyosu’nda rastladık. P2 locası benzeri yapılanmalar Türkiye’de de mevcut. Abdullah Çatlı, Mehmet Ali Ağca, Cem Ersever ve gruplarının etkinliğini Papa süikastinden, KGB ve CIA’ye, Bulgar Kintex şirketine, Eşref Bitlis ve Özdemir Sabancı cinayetine kadar pek çok yerde gördük. Bu kişilerin örgütlenmelerinin arkasından uyuşturucu, beyaz-kadın ticareti, kara para, petrol şirketleri, CIA-Mossad ve diğer istihbarat örgütleri ve pek çok başka kirli iş çıktı. Talat Turhan’ın ortaya çıkarttığı NATO ve Gladyo tarafından palazlandırılan Gayri Nizami Harp Örgütleri (kontrgerilla) ve ‘Ayaklanmaları Bastırma Talimnamesi’ (FM 31- bu operasyonlara iyi bir örnektir. Bu talimname paralelinde, pek çok ülkede olduğu gibi ortada bir ayaklanma veya isyan olmadığı halde, gerek sol gerekse sağ kökenli bazı paramiliter güçler kullanılıp, ülkede kaos ve kardeş kavgası yaratılmıştır. Sözde komünizmle mücadele adı altında, hem radikal sol,hem Şeriatçı hem de ülkücü-ırkçı örgütler desteklenmiş ve birbirine kırdırılıp, gizli örgüt kontrollü darbe ortamı hazırlanmıştır. Bütün bunlar ulusalcı örgütlenmelerin kırılmasına ve gizli örgütlerin kaosu kullanarak kayıtsız şartsız hakimiyetlerine ve devletin ekonomilerini çökertmelerine yol açmıştır. Bu sırada çarpıştırılan taşeron örgütler her türlü uyuşturucu ve silah kaçakçılığı işine girmişlerdir. Suat Parlar’ın ve Talat Turhan’ın kitaplarından örnekler çoğaltılabilir. İnanılmaz bir ağ örüldüğünü ve bu örgütlerin masonik yabancı örgütlerle bağlantıları olduğu görüldü
    Dünyanın Derin Devleti’
    Evet, bu uluslararası örgütler temelde Yahudi felsefesinden ve Kabbalah’dan yola çıkarak Büyük İsrail’i kurmayı hedefliyorlar. Bu nedenle bir derin dünya devleti kurmayı amaçlamışlardır. Bu yapının örneğine CFR içindeki Yahudi örgütlenmesinde rastlıyoruz. CFR’yi kuranlar temelde Yahudi’dir ve bugün ABD’yi kontrol etmektedirler. Bilderberg ise Avrupa’yı kontrol etmek için 1954’te Hollanda’da kurulmuştur ve Yahudiler etkin rol almıştır. Daha sonra 1973’te üç Yahudi (David Rockefeller, Henry Kissinger, Zbigniew Brzedzinski) tarafından kurulan Trilateral Komisyon Kuzey Amerika, Avrupa ve japonya’yı kontrol etmek için inşa edilmiştir. Dolayısıyla tüm dünya ekonomisi ve kapitalist sistem bu örgütlerin kontrolü altında geliştirilmiştir.

    Bop Bu Gizli Örgütlerin Bir Projesi Midir?

    Öncelikle bu örgütler bazılarının sandığı gibi hayalet değildir, yani insanları korkutmak için bu örgütlerden bahsetmiyoruz. Bu Örgütleri deşifre etmeye çalışıyoruz. Önce deşifre etmek, sonra onlarla savaşmaya karşı insanlığı organize temek gerekli. Burada mücadele edilmesi gereken enperyalist örgütlerin ne olduğunu bilinmesi gerekli, Bilderberg, CFR, Trilateral Komisyon bunların bir pğarçası nokta. Bu gizli örgütlerin Türkiye’deki uzantılarını temel hedefleri Türkiye’yi parçalamak ve Türkleri köleleştirmek.

    Mustafa Kemal Atatürk’ün ölümünden sonra Türkiye’de ulusalcı olmaya çalışan Derin Devlet yok edilmiştir, bunun yerine istihbarat örgütlerinin ve polis maddi kaynaklarını yurt dışından temin edildiği bir Yapay Derin Devlet şekillenmesi almıştır. Halbuki Devlet olabilmek için önce Ulusalcı Derin Devlet olması gerekir. ABD’de, Almanya’da, Fransa ve İngiltere’de kendine has geçmişi detaylı teorileri ve hesaplara danan Derin Devlet gelenekleri vardır, Bu ülkelerin hepsinin ulusalcı bir programı vardır, Hükümetlerin değişmesi bu programı değiştirmez. Halbuki Türkiye’de böyle bir program yoktur, Türk Derin Devleti başak ülkelerin Derin Devletlerinin kontrolü altındadır.

    Bu noktada Kurtlar Vadisi çok önemli bir hususa dikkat çekmiştir: Derin Devletin ve Baronların kimin emrinde ve kontrolünde olduğu. Son 50 yıldır yöneticilerinin CIA tarafından kurulmuş olan Bilderberg üyesi olduğu bir ülkede bir televizyon dizisiyle bu durumun sorgulanması çok zekicedir.

    BOP ABD Derin Devletinin yada SBS’nin saldırgan ve emperyalist bir projesidir. Dizide Baron’un öldürülmesinin sebebi olarak gösterilen BOP’a destek vermemek, bahsettiğimiz Derin Dünya Devletinin bir idealini yerine getirmemek anlamına gelmekteydi. Bilindiğini üzere BOP, Türkiye’nin de dahil olduğu 22 ülkenin sınırlarını baştan değiştirmeyi ve Tüm Ortadoğu Petrol, Doğalgaz, Su, Bor ve Uyuşturucu alanlarını ele geçirmeye amaçlamaktadır. BOP, Illuminati veya onun üzerindeki bir örgütün dünyaya tamamen hakim olma projesidir. Tabii ki işin içinde Evangelistlerin de girdiği gizli ve Kabbalistik bir Yahudi gizemciliği de vardır.

    Bugün Sultanahmet Meydanı’nda bulunan ve M.Ö. 1547 de Firavun 3’üncü Tutmosis zamanında inşa edilmiş olan Dikilitaş, Bizans İmparatoru Constantinus tarafından Mısır’daki Karnak Tapınağı‘ndan getirilmiştir. Üzerindeki hiyerogliflerde Tutmosis’in zaferleri anlatılır: ‘’18’inci sülaleden yukarı ve aşağı Mısır’ın sahibi3’üncü Tutmosis bütün denizleri ve nehirleri hükmü altına alarak hükümdarlığın otuzuncu bayram yılında bu sütunu daha nice zamanların getireceği bayramlar için yaptırdı ve dikti. Horus2un bahsettiği kuvvet, servet, şiddetle Tutmosis, aleme güneş gibi ışık saçacak bu eserle babası tanrı Amon Ra’ya saygısını sunduktan sonra ülkesinin hududunu Mezopotamya’ya götürmeye azmetti.’’ Taşın üzerindeki hiyerogliflerde yanından merdiven sarkıtılmış bir ufo figürü de vardır.

    Baron’un cesedinin dibine atıldığı Dikilitaş’tan bir görüntü: Dilini tutmadığı için ağzı yok edilerek cezalandırılanlar


    ’Dizideki Maskeli Adamlar Ortadoğu’ya Yön Verme İddiasındaki Güçlerdir’’

    Bahadır Özdener- Kurtlar Vadisi Senaryo Ekibi
    Süleyman Çakır’ı öldürdüğümüzde de büyük bir sansasyon olmuştu. Bizim tek açıklamamız: bu tip adamlar gerçek hayatta olduğu gibi Kurtlar Vadisi’nde de ‘’kalemi kırılıp en zavallı şekilde yok edilirlerdi… Baron’un ölümü konusuna gelince… Karahanlı daha önce verdiği konferans da bombalı suikast sonucu da öldürülebilirdi, yine daha önce evinin içine sokulan suikastçi kız tarafından da öldürülebilirdi… Her iki suikastden de neticede şans eseri kurtuldu… Ama gerek gerçekleştirdiğimiz nihai yolla, gerekse yukarda saydığımız diğer iki yolla, yani nasıl öldürülürse öldürülsün, bizim tezimiz’’Baronları baron yapan güçler, baronları baronluklarından da ederler. ‘’ Bunun tek yolu ölüm değil ama biz ölüm hikayemizle Efe- Ali-Polat üçgenini de birleştirmiş olduk… Karahanlıyı öldüren maskeli adamlar kimdir peki? Ortadoğu’ya yön verme iddiasında olan güçlerdir… Şüphesiz hikayemiz bu süreçten sonra maskeli adamların kim olduklarıdır. Bundan sonra da hikayenin gerektirdiği şekilde tekrar karşımıza çıkacaklar. Gösterdiğimiz maskeli adamlar içi kamuoyunda ‘’illimunati,tapınak şövalyeleri, Evangelistler, masonlar’’ şeklinde çeşitli organizasyonlara yahut gruplara atıflarda bulunuyor. Ancak çok net ifade etmemiz gerekir ki, senaryo grubumuzun bu yapılanmaların herhangi birini deşifre etmek gibi bir gayesi yoktur. Bizim için bir teki değil, hepsinin çeşitli unsurları ilgi çekicidir. Baron’un cesedinin atıldığı yere gelince… İstanbul Sultanahmet’te bulunan ‘’Dikilitaş’ın tarihini, İstanbul’daki tarihini, üstünde yazılanların manasını iyi anlamak gerekir. Şu kadarını söyleyebiliriz ki, İstanbul ‘’Dünyanın Merkezi’’dir.
    Kaynak: Haftalık Dergisi

    Kurtlar Vadisi ve Tapınak Şövalyeleri
    Kurtlar Vadisi’nin son bölümünde dizinin ‘karizmatik karakteri’ Baron Mehmet Karahanlı’nın Türk televizyon dizilerinde ‘ilk kez gördüğümüz bir ritüelle’ öldürülmesi oldukça ilgi çekti.

    Baron, Türkiye’nin en büyük mafya oluşumunun ‘görünen’ lideri, karar vericisi, kaşını kaldırdığında ‘alemin sallandığı’ en büyük güç odağıydı.

    Senaristler uzunca bir süre bu kurguyu devam ettirdiler.

    Baron o kadar güçlüydü ki, sadece yeraltı dünyasını yönetmekle kalmıyor, devlet içinde pek çok işi ‘rahatlıkla’ çözebiliyor, uluslararası bağlantıları sayesinde eli kolu her yere uzanıyor, istihbarat örgütünün en tepesindekilerle sorunsuzca görüşebiliyordu.

    Dizinin uzunca zamana yayılan serüveni içinde Baron’un ABD yanlısı, Büyük Ortadoğu Projesi’nin gönüllü destekçisi olduğu kısa vurgular ile geçiştirilmiş; daha çok suç örgütünün problemsiz çalışmasını sağlayan ‘büyük beyin’ ve otorite olarak lanse edilmişti.

    Peki neden ölümü böylesine ‘kafa karıştırıcı bir sonla’ gerçekleştirildi?

    Alta tarafı bir dizi, dizi de bir ‘kurmacadan ibarettir’ ve orada olan biteni bu kadar tartışmaya gerek yok ta diyebilirsiniz.

    Ama unutmayın ki Kurtlar Vadisi ‘özel televizyon tarihinin en çok izlenen dizisi’.

    Yayınlandığı saatlerde bir zamanlar Dallas dizisinin sokakları boşaltmasına benzer bir etkiye sahip.

    Çakır karakterinin ölümünün neredeyse ‘toplumsal bir olaya’ dönüştüğünü de hatırlatmak isteriz. Yani, Baron’a bu sonu hazırlayanların eninde sonunda tüm bu kurgunun da ciddi bir tartışma üreteceğini bilmemeleri imkansız.

    Doğal olarak da şimdi bu soru soruluyor; ‘Baron’u öldürenler kim?’

    Karahanlı’nın üyesi olduğu örgüt ‘en yakını’ Kılıç’ın dahi bilmediği bir yapılanma.

    Böyle olunca da biz ‘komplo teorisyenlerine’ muazzam bir ‘senaryo kurma kaynağı’ çıkmış oluyor.

    Tapınak Şövalyeleri ya da İllimunati vurgusu buradan yola çıkıyor.

    İlluminati’nin öne çıkmasının nedeni Baron’un kızı Safiye’nin okuduğu Dan Brown’un ‘Melekler ve Şeytanlar’ romanı.

    Ancak romanın konusu bu genel yaklaşımı çürütür cinsten.

    Melekler ve Şeytanlar romanı, İlluminati ile bilenen ve’Kilise ile mücadeleyi’ esas almak üzere kurulu bir gizli cemiyetin adını kullanan, aslında Kilise’yi yüceltme amacı taşıyan Papa vekili Kardinal’in ‘büyük planı’ üzerine kuruluydu.

    O romanda İllimunati’nin artık ‘tarihe karışan bir örgüt’ olduğu özellikle belirtiliyordu.

    Yani Safiye’nin o romanı okumasından dolayı kurulan İllimunati bağlantısı ‘temelsiz’ kalıyor.

    Geriye kalan en güçlü alternatif ‘Tapınak Şövalyeleri’

    Dan Brown’un dünyayı karıştıran diğer romanı ‘Da Vinci Şifresi’ Tapınak Şövalyelerinin Hristiyanlığın bütün temel öğretilerini değiştirecek ‘bir sırra’ sahip oldukları için büyük güce ve servete kavuştukları tezi üzerine kurulu.

    Romanın ana fikri, Vatikan’ın yüzyıllardır dışladığı ‘kutsal dişinin’ -yani Hz. İsa’nın karısı Magdalalalı Meryem’in- aslında var olduğu, bilinenin -ya da Kilise’nin iddia ettiğinin- aksine Hz. İsa’nın ‘soyunun yaşadığı’ ve bu ‘kutsal soyu koruma görevinin’ de Tapınak Şövalyelerine ait olduğudur.

    Tarihsel kronolojiye göre Kudüs’teki Süleyman Tapınağı’nın altında ‘Hz. İsa’nın evlendiği ve çocuklarının olduğuna’ dair belgeleri bulan Tapınak Şövalyeleri, bu sırrı ‘ifşa etmemeleri karşılığında’ Kilise tarafından büyük servet ve nüfuz sağlanarak ödüllendirilirler.

    Ancak şövalyeler aldıkları ‘rüşvete rağmen’ sırrı korumayı, yüzlerce yıl taşımayı, günü geldiğinde de açıklamayı ‘varlık nedeni’ sayarlar.

    Da Vinci başta olmak üzere aynı zamanda ‘Masonluğun büyük üstadları’ bu sırrı özellikle sanat eserlerinde daima vurgularlar.

    Bu vurgular, Tapınak Şövalyeleri ve sonrasındaki Masonlar için adeta ‘haberleşme kanalına’ dönüşür.

    Dan Brown’ın romanı da bu sırrı bilenleri ‘yok etmek’ için başlayan ‘seri cinayetlerin fitillemesi’ ile başlar ve soluksuz bir biçimde Hz. İsa’nın eşi Magdalalalı Meryem’in Fransa’daki meşhur cam pramidin altındaki mezarına ulaşılması ile son bulur.

    Aynı zamanda Hz. İsa’nın soyundan gelen roman kahramanının kendi gerçeğini keşfetmesi de romanın ‘kurgusal şok dalgasıdır’.

    Kurtlar Vadisi’nin büyük Baron’u seyirciyi ‘şok’ eden bir sonla diziye veda ederken, komplo teorisyenlerine de pek çok malzeme verdi.


    MASONLUĞUN TEMELİ
    Tapınak Şovalyeleri, Haçlı Seferleri sırasında kurdukları kalelerde (Anadolu'dan Kudüs'e kadar) kendi alt kültürlerini ve gizli haberleşme yöntemlerini, felsefi ve sosyal sistemlerini oluşturan ve bankerlikle uğraşan, hatta seyahat çeklerini icat eden bir gizli örgüt olarak ele alınabilir..

    doların üstündeki "mason ilahı lusiferin dünyayı izleyen gözü ve latince "yeni dünya düzeni" yazısı.. alltta da 1776 illuminatinin kuruluş tarihi(kimileri bunu amerikanın kuruluş tarihi sansa da..)

    Bugün bu gizli örgütleri aşamazsanız, dünyanın hiçbir yerinde sesinizi duyurup hakkınızı arayamazsınız. Çünkü kanunları onlar yapmaktalar, kara ve ak parayı onlar kontrol etmekteler, polisi ve istihbarat örgütlerini, endüstri ve bilimi onlar yönetmekteler, teknoloji ve bilgiyi onlar yönlendirmekteler. Dünyayı işgal eden ve her yere nüfuz etmiş bu Yeni Dünya Düzeni'nin örgütlenmesini aşamadıkça ne bağımsızlığınız var olabilir, ne de bir ulus olabilirsiniz.

    Vatikan Papalık mafyası, Malta ve Tapınak Şovalyeleri'nin güçlenmesinden ve bağımsızlaşmasından rahatsız olunca onları ülkelerine çağırır. Zaten kendi alt kültürleri içinde Selçuklu, Sufi, Arap kültürleriyle kaynaşmış, Yunanlıların Arapçaya çevrilmiş eserlerini okumuş ve kısmen de hermetizmle ve alkemi (simya) ile uğraşan bu şovalyelerin bazıları ülkelerine döndüklerinde özellikle Fransa ve İspanya'da cadı, büyücü diye yakılmışlar ve sonra da bunların bir kısmı 13. ve 14. yüzyıllarda İskoçya'ya kaçarak kendi alt kültürlerini oluşturmuşlar. Sonuçta bir süre sonra spekülatif masonluk denilen masonik örgütlenmeleri kurmuşlardır. Masonik örgütlenmeler diğer başka gizli örgütlenmelerin esasını oluşturmuş, hatta Fransız Devrimi'nin ve Amerikan Devrimi'nin gerçekleştirilmesinde felsefi ve örgütsel büyük katkı sağlamıştır. Fakat şu unutulmamalı ki ister İlluminati olsun, ister Skulls and Bones Society ve Bohemian Grove olsun, bunların hepsi Masonik gizli örgütlenmelerdir; törenleri, temel felsefeleri, beyin yıkama yöntemleri hep birbirine benzer. Bu gizli örgütlere giren herkes masonik bir geçmişe de sahiptir. İlluminati, Skulls and Bones Society, Bohemian Grove, Pilgrem Society, Atlantik Konsül, The Group (İngiltere) gibi gizli cemiyetler çok az kişi tarafından duyulmuşlardır ve bu gruplarla ilgili bilgiler pek çok ülkenin askeri veya sivil istihbarat örgütlerinde bile yoktur. Yukarıda sayılan cemiyetler son günlerde pek fazla adı geçen CFR (Dış İlişkiler Konseyi), Bilderberg ve Trilateral Komisyonun belkemiğini teşkil eder.

    BOHEMIAN GROVE (BOHEMIAN KLÜBÜ)
    Bohemian Grove (BG), aynı Skulls and Bones Society gibi gizli amaçlar ve yöntemler için 1880'lerde California'da kurulmuş bir cemiyettir. Üyeleri, törenleri ve ne yaptıkları çok gizli tutulur. Merkezdeki çiftlik aynı anda yüzlerce kişinin hafta sonu toplantılarına katılabileceği niteliktedir. Her şehirde tapınakları vardır. Sembolleri Baykuş'tur. Kissenger ve Ronald Reagan'ın üyeleri olduğu bilinmektedir. Ama SBS, Pilgrem Society, Rotary Club gibi masonik cemiyetlerle iç içedirler. Bir söylentiye göre, BG'dan icazet alamayan bir istihbarat örgütünün başına getirilemez, başkan seçilemez. Üyeleri en kilit noktalardaki kişilerden oluşur; örneğin 1991'de BG'da olup da aynı zamanda önemli şirketlerde yönetici olanların sayısı şöyleydi: Bank of America 7 direktör, Pacific Gas and Electric 5 direktör, AT-T 4 direktör, First Interstate Bank 4 direktör, McKesson Corporation 4 direktör, Ford Motors 4 direktör, General Motors 3 direktör, Pacific Bell Telephone 3 direktör. Ayrıca pek çok istihbarat örgütünün başkanları veya üst düzey yöneticileri de BG veya SBS üyesidir. BG, SBS ile birlikte 1880'lerden beri Yeni Dünya Düzeninin ideologudur ve bu cemiyetlerdeki kişilerin çoğu ise Bilderberg, Trilateral Komisyon ve CFR'da yer alırlar (detaylı bilgi için Domhoff, 2000).

    CFR (COUNCIL ON FOREIGN RELATIONS-DIŞ İLİŞKİLER KONSEYİ)
    Bill Clinton, Antony Lake, Al Gore, George Bush, Warren Christopher, Colin Powell, Les Aspin, James Woolsey (eski CIA direktörü) gibi isimlerin CFR isimli bir komisyona kayıtlı olmaları herhalde sizleri bunca bilgiden sonra şaşırtmaz. Elimizdeki listeler burada yayınlanamayacak kadar fazladır. Ama dünyadaki en ciddi karar mercilerine gelenlerin bağlı oldukları bir örgüt olması herhalde doğal karşılanabilir, üstelik bunların bazıları Bilderberg veya Skulls and Bones Society üyesidirler. Yani hiç kimse hak ettiği ve olması gerektiği için bir pozisyonda değildir bu Yeni Dünya Düzeni'nde. İplerin altında ne kadar iyi oynayabildiği, ne kadar sır tuttuğu ve bu örgütlere ne kadar bağlı olduğu önemlidir onlar için.

    CFR, 21 Temmuz 1921'de New York'ta kurulmuştur (Marrs 2000; Ross 2000). Daha ziyade New York ve Washington DC'de yaşayan elitlerden oluşan CFR'nin bugün finans, iletişim, akademi, istihbarat, teknoloji alanlarda en etkin konumlarda bulunan 3 bin 300 üyesi mevcuttur. Bu sayı bir zamanlar bin 600 ile sınırlıydı. Özellikle tüm FBI, CIA, DIA, DEA ve başka istihbarat şefleri bu örgütün de elemanıdır ve CFR'nin ilkelerinden dışarı çıkamazlar. CFR, 2. Dünya Savaşı'nda çok önemli bir rol oynadığı gibi, yayınladığı Foreign Affairs isimli dergi ile de çalışmalarını tüm dünyaya duyurur. CFR her ne kadar gizli olmayan bir görünüme sahip olsa da, bu gerçek değildir. CFR, SBS, Bilderberg gibi çok gizli bir örgüttür.

    BİLDERBERG
    Bilderberg, CFR ve öteki örgütlerin Avrupa ayağını ve etkinliğini teşkil etmek için Hollanda'da Oosterbeek şehrinde Bilderberg Oteli'nde 1954'te kurulmuştur. Dünyanın yönetimi ve küreselleşme konusunda her yıl farklı ülkelerde toplantılar yapar (Ross 2000, Marrs 2000). Toplantılar son derece gizli koşullarda ve özel ortamlarda yapılır. Katılanlar bu konuda hiçbir bilgi vermezler. "Spotlight" isimli bir dergileri de vardır.

    Bilderberg'in kurucuları arasında Hollanda prensi Bernhard ve Polonyalı sosyolog Dr. Joseph Hieronim Retinger de vardır. Retinger, Bilderberg'in babası olarak bilinir. Bilderberg'in kuruluşunda, ABD istihbarat örgütlerinin, özellikle CIA'nın rolü olduğu çok iyi bilinmektedir. Prens Bernhard ise eski bir NAZİ SS üyesidir, 1937'de Hollanda prensesi ile evlenmiştir, ama Nazilerle olan yakın bağları çok iyi bilinmektedir (Marrs 2000). ABD'li gizli örgüt ve CFR üyelerinin bazıları da Bilderberg üyesidir.

    Aslında Bilderberg, CFR'nin çok daha gizli bir biçimde uluslararası boyuta yayılmış halidir. Hedefi; Yeni Dünya Düzeni'ni ve ABD-İngiltere hâkimiyetini ve emperyalizmini tüm dünyaya yaymaktır. Her yıl yapılan çok gizli ortamdaki toplantıları; hem CIA, hem de o ülkenin istihbarat örgütü kontrol eder. Türkiye'de son 50 yıldır başa geçen ünlü politikacıların çoğunluğu Bilderberg üyesidir, halen bu gizli Bilderberg üyeleri Türkiye'nin etkin yönetiminde rol almaktadırlar. Türkiyedeki toplantılar şu ana dek 18-20 Eylül 1959'da Yeşilköy-İstanbul'da, 25-27 Nisan 1975'te (Çeşme'de Hotel Altın Yunus'ta) yapılmıştır. 2001'deki toplantı ise İsveç'te gerçekleşmiştir.

    TRİLATERAL KOMİSYON
    Trilateral Komisyon (TR); 1973'te David Rockefeller ve Zbigniew Brzezinski tarafından kurulmuş gizli bir örgüttür (Sklar 1980, Ross 2000, Marrs 2000). Her ne kadar adresi, yeri, üyeleri belli ise de yaptığı aktivitelerin ardında gizli amaçlar ABD'li istihbarat örgütleri ve NATO'nun gizli özel savaş örgütleri vardır. ABD başkanlarının ve Avrupa, Amerika ve Japonya'daki yönetici kadroların çoğu TR üyesidir. Tüm dünyada TR, Bilderberg ve CFR birbirinin içine girmişlerdir ve her üçünün de üyesi olan 48 kişi vardır. Örneğin Bill Clinton, Brent Scowcroft ( Ulusal Güvenlik Konseyi), John Mark Deutsch (eski CIA direktörü), Robert Strange McNamara (Savunma Bakanlığı Sekreteri), Henry Kissenger, Walter Fritz Mondale ( Japonya Büyükelçisi) Benjamin Nye (Hazine Sekreteri) gibi dokunulmazlığı olan isimler her üç teşkilatın da üyesidirler. Tabii ki son saldırıda hangi örgüte ait kaç kişinin Pentagon ve ikiz kulelerde öldüğü bilinmemektedir.

    Gül ve Haç Tarikatı
    Gül ve Haç Örgütü, M.S. 46 yılında kurulan tarikat.
    Prieree De Sion 1188'de ORMUS (inisiye edilenler tarikatı veya tekris edilenler tarikatı) isimli tarikatın bir adının da l'Ordre de la Rose-Croix Veritax olduğunu rivayet etmektedir.

    1614’te Cassel'de Wilhelm Wessel matbaası tarafından basılan, Genel Reform (Allegemeine und generale Reformation des gantzen weiten Welte, heneben der Fama Fraternitatis des löblichen Ordens des Rosenkreutzes an alle Gelehrte und Haupter Europae geschrieben) adlı kitabın esas kısmını 91. ve 118. sayfaları arasındaki Fama Faternitatis bölümü oluşturuyordu1. Fama Faternitatis, yaşamını özetlediği Christian Rosenkreutz tarafından yazılışından iki asır önce kurulan gizli bir kardeşlikten söz eder.

    Hıristiyanlık içinde yer alan ancak agnostik Hıristiyanlar olarak tanımlanan gizli oluşumlar özü itibarıyla aynı. Tapınak Şövalyeleri, Sion Tarikatı ve Gül Haç kardeşliği gibi isimler altında bulunmuşlar. Günümüzdeki isimleri Gül Haç Tarikatı. Sion Tarikatı'nın kuruluşu 1099 yılı olarak biliniyor. Gül Haç Tarikatı'nın ilk ismine 17. yüzyılda Fama Fraternatis'te, Confessio Fraternatis ve The Chemical Wedding of Christian RosenKreuz'da rastlanıyor. Bu devirde yazılan ve Rosy Cross Manifestoları olarak bilinen üç eser bir Hıristiyan olan Rossy Cross'dan ve alegorik bir efsaneden ve bir manifestodan bahsediyor. Almanya'da 1378'de doğan Rosy Cross, Anadolu'ya ve kutsal topraklara gitmiş 106 yaşında 1484'te ölmüştür. Bu eserler simya ile, gizli bilimle ve tıpla uğraşan kiliseye karşı olan gizli bir topluluğun varlığından dem vurur. Eserlerde masonik sembolizm ve dolaylı anlatım kullanılır. Boyle ve Leonardo da Vinci'den, Isaac Newton'a kadar pek çok bilim insanın bu gizli örgüte üye olduğu ve bu örgüt sayesinde kendini geliştirdiği biliniyor. Örgütün tüm özellikleri masoniktir ve Tapınak Şövalyeleri ile ilişkileri olduğuna kesin gözüyle bakılıyor




  • sayın arkadaşlar, kesın kanıt mı ıstıyorsunuz ?

    bakın abd de fbı,cia normalde uzaylıları kesınlıkle kabul etmezdi... fakat son yıl fbı uzaylı olayını resmen kabul ettı, resmı sıtesınde hemde, bakın ıllumınatı uzaylı işgalını gösterıp dunya devletlerını yıkıp, kendılerını kutarıcı gösterecekler, ardından kendılerı devlet kurup tum dunyaya dız çöktürecekler
  • quote:

    Orijinalden alıntı: CH3COOCH2CH3

    quote:

    Orijinalden alıntı: pcwolf28

     İllumunati saçmalığı
    Bu neyin nesi?

    bunu bende ps ile yaparım problem?

    Bunu da ps ile yap.




  • 
Sayfa: önceki 123
Sayfaya Git
Git
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.