Şimdi Ara

Her Şeyi Unutmak

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
5 Misafir (1 Mobil) - 4 Masaüstü1 Mobil
5 sn
11
Cevap
1
Favori
782
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
1 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1
Giriş
Mesaj
  • Bu sabah uyandığımda başımda çok şiddetli bir ağrı vardı. Beynimdeki damarların sanki küçülüp genişlediğini ve patlayacakmış gibi olduğunu hissettim.Son birkaç aydır bu ağrıları yaşıyordum. Doktorum İrfan Beye gitme kararı aldım. Bugün öğleden sonra gidecektim. İrfan bey genellikle randevu vermeden beni alırdı. Çok eski dostumdur kendisi. Yıllarca aynı lisede okumuştuk. Ona hep İrfan derdim ancak büyük adam olunca artık adının sonuna bir de bey unvanını getirdim. Bense kitaplarıyla büyük patlamalar yaşamamış bir köşe yazarıydım. Hukuk fakültesinden mezun olmama rağmen avukatlığı kendi fıtratıma yakıştıramadım. Bu nedenle çocukluğumdan beri içimde var olan yazarlık serüvenine başladım. Fakat başarılı olamadım. Başarılı olamadım derken kitaplarım çok şükür satıyor satmasına da okuyucumdan beklediğim ilgiliyi göremedim. Şimdi Ahenk gazetesinde bir köşem var. Geçimimi sağlayacak kadar para kazanıyorum çok şükür. Önce bir duş almalıydım. Temiz kıyafetler çıkarıp banyoya gittim ve duşa girdim. Ardından eşim Nalan kahvaltıyı hazırladı.Sofrayı topladıktan sonra karşılıklı oturup birer fincan yeşil çay içerek sohbet ettik. Benim baş ağrılarımın altında kötü bir şeyin yatmasından korkuyormuş. Tabi korkar. Yaş ilerledi. Yolun yarısındayız dediğimiz günler geçmişte kaldı. Bu günlerde baş ağrıları dışında bir sorunum daha vardı. Unutkanlık. Neredeyse önemli olan her şeyin adını unutuyordum. Örneğin geçen kiraz yiyordum, eşime de uzattım. Sonra gevelemeye başladım;“Hmm,şey yer misin. Neydi adı?”“Kiraz mı?Yerim neden olmasın” dedi. Sonra eşyaların adını unutmaya başladım. Geçen aynanın karşısına geçtim ancak adı aklıma gelmedi. İlk önce aklıma yansıtıcı kelimesi geldi. Ardından aynı kelimesi sonrada ayna kelimesi geldi. Ancak bu olanlar çok canımı sıkıyordu artık. Ben düzenli spor yapan, sağlıklı beslenen, dinamik bir insandım. Her gün de gazete bulmacaları çözer, yazar ve resim yapardım. Günümün neredeyse dörtte birini kitap okuyarak geçirirdim. Böyle unutkanlıkların olması yaşlılıkta normal gözükebilir ancak benim gibi bir yaşam tarzı olan bir insan için hiçte normal değildi.Günümün geri kalanını yarınki köşe yazımı yazarak geçirdim. Kafama takılan unutkanlık konusuyla ilgiliydi. Ancak biraz farklıydı. Köklerimizi ve kişiliğimizi unutmak üzerineydi.Saat iki civarı doktora gitmek için ayaklandım. Hazırlanmak için aynanın karşısına geçtiğimde bir şok yaşadım. Bir anlıktı ancak çok gerçekçiydi. Sanki aynada ben değil de başka bir adam vardı. Sonra aynadakinin ben olduğumu anlayınca kalbim rahatladı, yüzüme kocaman bir gülümseme yayıldı. Böyle bir şeyi ilk kez yaşıyordum. Doktorum İrfan Beye bunu anlatmalıydım. Aynanın karşısında yaklaşık on beş dakikamı harcadım. Annem bana “süslü karı alacak” derdi eskiden. Ne kadarda doğru söylemiş canım anam. Evden çıktım. Son model olmasa da iyi bir model olan arabama doğru gittim. Ancak arabanın anahtarını evde unuttuğumu fark edip geri döndüm. İçeri girdim. Anahtarı bulmam birkaç dakikamı aldı. Nereye koyduğumu unutmuştum. Bulunca kapıya yöneldim. Ancak aynanın önüne çakılı kaldım tekrar. Kırlaşmış seyrek saçlarımı bir kez daha taradım. Yüzümdeki kırışıklıklar için eşimin tavsiye ettiği bir kremi kullanıyordum ancak pek işe yaramıyordu. Dışarı çıktım arabama bindim ve doktorun yolunu tuttum. Yoldayken İrfan Beyi telefonla aradım. Bugün saat üçte müsaitmiş. Saate baktım otuz dakika vardı. İrfan Beyin muayenesi boğaza çok yakındı. Boğazda bir çay içmekten bir şey kaybetmezdim nasıl olsa. Boğaza bakan bir kahvehaneye gittim. Yanıma gelen garson delikanlı çok nazikti.“Hoş geldiniz efendim. Ne arzu etmiştiniz?” Çocuğun yüzüne baktım. Ancak o güzel içeceğin adı aklıma gelmedi. Çok zorladım kafamı, birkaç saniye bekledim. Çocuk suratıma merakla bakıyordu.Sonunda karşımda oturan hanımefendinin elindeki bardağı gördüm. Çay içiyordu. Hanımefendiyi göstererek; “Aynısından” dedim. Çocuk; “Hemen bir çay geliyor efendim” dedi ve uzaklaştı. İnanamamıştım. Çay kelimesi nasıl aklıma gelmedi anlayamıyordum. Çayımı içtim ve beş dakika kala İrfan Beyin muayenesinin kapısını çaldım. Kapıyı çok tatlı genç bir kız açtı. Doktorumun kızıydı. Adı Merve idi. Siyah saçları beline kadar uzanıyordu. Gözleri maviydi. O da doktorluk okuyordu. İnşallah mezun olduğunda babası gibi bir insan olurdu. Beni içeri buyur etti. İrfan Bey beni ayakta karşıladı. Kızı bize Türk kahvesi ve lokum getirdi. Oturduk biraz sohbet ettik. Ardından sıra sorunuma geldi.Anlatmaya başladım;“Bu sabah arttı ancak birkaç aydır çok şiddetli baş ağrısı çekiyorum. Onun dışında bir de unutkanlık problemim var. Bir çok şeyin adını unutuyorum ve parmakla göstermek zorunda kalıyorum.”“Peki. Biliyorsun ki muayenem sınırlı olanaklara sahip. Seni bir nöroloji polikliniğine yönlendirmem gerekecek. Orada sana bazı bilişsel testler yapılacak. EEG yöntemi ve bazı sorular sorularak hastalığının adı konulacak.Bizim yaşımızdaki bir insanda Demans hastalığı görülme riski çok yüksektir. Ama eminim bir şeyin yoktur. Baş ağrıların için sana bir ilaç yazacağım. Ama lütfen yarın mutlaka gönderdiğim yere git. Özel bir poliklinik. Benim bir arkadaşım çalışıyor.Sana yardımcı olurlar.”İrfan Beye teşekkür ettim ve polikliniğinden ayrıldım. Bana verdiği kartvizitteki adrese gitme kararı aldım. Eve gittim ve biraz uyudum.Uyandığımda saat akşam dokuzu on beş dakika geçiyordu. Kalktım ve iki gün sonraki köşe yazımı yazmak için bilgisayarımın başına oturdum. Konu belliydi. Bunama. Tıptaki adıyla Demans hastalığı. Önce biraz araştırma yaptım. Demans hastalığına yakalananlarda görülen belirtiler; kişilerin yüzlerini unutmak, isimleri ve eşyaları koyduğu yeri unutmak gibi bir çok belirtisi vardı. Sonra bu konu hakkında yazmaya başladım;“Tanrı insana binlerce yıldır bir çok dert ve hastalık vermiştir. Ancak içlerinde insanı en çok etkileyen hastalık bana göre…..” yine unutmuştum. Birkaç dakika önce adını ve özelliklerini okuduğum hastalığın adını unuttum. Geçmişi açtım ve oradan adına baktım ve devam ettim yazmaya. Yazım bitince yemek yedim ve yattım. Rüya görüyordum. Rüyamda eşimi, arkadaşlarımı ve bildiğim her şeyi unuttuğumu gördüm. Büyük bir boşluğa düşmüştüm. Karanlık bir denizin ortasında gibiydim. Kimsesiz, umutsuz. Sonra uyandım. Sabah olmuştu. Bu işin şakaya gelmeyeceğini anlamıştım. Hayatımı kaybetmek istemiyordum. Bu nedenle hemen kalktım. Güzel bir kahvaltı yapıp gazete haberlerini okumadan evden çıktım. Doktorumun verdiği adrese gittim. İçeride beni büyük bir ilgiyle karşıladılar. Beş dakika kadar bekleme salonunda oturduktan sonra içeri aldılar. Doktorumun adı Can’dı. Genç ve güzel yüzlü bir insandı. Can beye tüm olanları anlattım.Beni EEG odasına gönderdi. Birkaç test daha yapıldıktan sonra sözlü testler başladı. Ayak ve el parmaklarım uyuşuyor muydu? Baş ağrılarını ne zamandır çekiyordum? Ayna karşısında kendimi ne sıklıkla tanıyamıyordum? Benim anlatmadığım daha bir sürü olayı benden önce biliyormuşçasına sordu Can Bey. Ardından sonuçlar geldi. Demans hastası olduğumu öğrendim. Aslında benim için şok olmadı çünkü araştırmıştım. Tüm belirtiler bende vardı. Doktorum bana üç adet ilaç yazdı. Ardından sağlıklı beslenmemi öğütleyen bilgilendirici broşürler verdi. Ben hayatımda bu kadar ilgi gördüğümü hatırlamıyorum. Allah doktorlarımızdan razı olsun.Poliklinikten dışarı çıktım ve arabama bindim. Boğaz kenarından sürmeye dikkat ederek temiz deniz havasını içime çektim. Ancak beynimde benimle birlikte bir şeylerin yok olduğunu hisseder gibiydim. Her zaman eve gittiğim yolu kullandım. Ancak bir süre dolandıktan sonra kaybolduğumu fark ettim. Evimin yolunu bulamıyordum. Sonunda çaresiz bir biçimde bir alışveriş merkezinin önüne sürdüm arabamı. Ve Nalanı aradım. İşinden çıkıp beni almak için alışveriş merkezine geldi. Neler olduğunu sordu. Bu yaştan sonra kader ortağıma yalan söyleyemezdim. Demans hastası olduğumu tüm detaylarıyla anlattım. Ben anlatırken o güzel gözlerinden birer çift damla düştü. Yıllardır eşimi bir kere olsun kırmamıştım ve ağlatmamıştım. Ancak onun şimdi ağlaması yüreğimi dağlıyordu. Dayanamadım ve elini tuttum. Sonra o kendi arabasına atlayıp onu takip etmemi söyledi.Böylece eve vardık. İlaçlarımı evimin karşısındaki Kardeşler eczanesinden aldım. Eczacı arkadaşım üzülerek bana baktı ve;“Geçmiş olsun Ali Bey. İlaçlar sizin için mi?” “Evet benim için.”“Size önerim alternatif tıp yöntemlerini araştırmanız. Doğal yollarla halledilmeyecek şey yoktur. Üzmeyin kendinizi” dedi. Gülümsedim ve ilaçlarımı alıp eve gittim. Anlamıyordum neden aylardan beri birkaç defa yaşadığım unutkanlık son iki gündür çok şiddetli olmuştu? Bunun cevabını bulmak ümidiyle internete sarıldım. Ancak bir şey bulamadım. Ne kadar umursamaz gözüksem de içten içe kahroluyordum. Ben diyordum. Ben.Koskoca Ali. Nasıl olurda böyle bir hastalığa yakalanırdım? Gururuma yediremiyordum ancak olan olmuştu.
    2 ay sonra…Gözlerimi her açtığımda onu görüyordum. Yanı başımdaydı. Çok güzeldi ancak onu tanımıyordum. Çok fazla ağlıyordu.Bana Ali diyordu ancak ben ona siz diye hitap ediyordum. Çünkü normal insanlar tanımadıkları kişilere böyle hitap ederdi. Ona her siz deyişimde gözleriyle gözlerimin içine bakıyor ve kalbinin kırıldığını belli etmeden usulca ayak altından çekilip yatak odasına gidiyor, ağlıyordu.Ben her sabah bağırarak uyandığımda bana hasta olduğumu anlatıyordu. Demans hastasıymışım. Bu nedenle nerede olduğumu ve kim olduğumu sık sık unutuyormuşum. Bana her gün üç tane ilaç içiriyordu.Benimle bıkmadan usanmadan sohbet ediyor, eski anılarını anlatıyordu.Daha doğrusu bizim eski anılarımızı. Öyle diyordu. Evden çıkmam katiyen yasaktı. Kaybolabilirmişim. Aynaların üzerinde garip bir biçimde örtüler vardı.Aynada göreceğim şeyden korkarmışım.Beni hep kitap okumaya teşvik ediyordu. Böylece hafızam yerine gelebilirmiş. Eşyaların üzerinde ilginç isimler yazılıydı.Bir adamla onun resimleri vardı.Adamın üzerinde Ali, onun üzerinde Nalan yazıyordu.Çoğu şeyi birkaç saat sonra unutuyordum sadece onu unutamıyordum. Onun Nalan olduğunu biliyor, yüzünü ve suratındaki kırışıklıkları hatırlıyordum ancak onunla bir geçmişim olduğuna inanamıyordum.Yemek yiyordum ardından oturma odasına geçiyordum ancak yemek yiyip yemediğimden emin olamıyordum. Evin içinde gezinirken bazen bir anda hafızamı yitirdiğim oluyordu. Kim olduğumu, nerede olduğumu, en önemlisi de ne olduğumu unutuyordum. O zamanlar aklımda sadece Nalanın o sıcak yüzü oluyordu. Oturup bana sırasıyla insan olduğumu, evli olduğumuzu, unutkanlık hastalığına yakalandığımı ve korkmamam gerektiğini söylüyordu. Nedense içimdeki büyük korku onun bu telkinleriyle son buluyordu. Bana sarılıyor ve gözlerimin içine şefkatle bakıyordu. Acı veriyordu bana hiçbir yere ait olmamak. Korkutucu bir biçimde içim içime sığmıyordu. Sanki her an birisi gelip kalk gidiyoruz diyecekmiş gibi hissediyordum. Dünyanın üzerinden geçiyormuş da birkaç saatliğine uğramış gibiydim.Nedense bir şeyi elime alınca elim titriyordu. Elimden kurtulmaya çalışırmışçasına atmak zorunda kalıyordum. Dakikalarım saniyelerim sayılı gibiydi. Korkuyordum ama neden olduğunu bilmiyordum. Bazen garip hareketler yapıyordum. Bir kuş avuçlarımdan kaçmışçasına yakalamaya çalışıyordum. Ellerim havada beni gören Nalan daha da kahroluyordu. Bir zamanlar yazarmışım meğersem ben. Yazdığım gazeteden insanlar sık sık beni ziyarete geliyorlardı. Öyle ki tanımadığım insanlarla oturup çay içmek ve sohbet etmek beni de kahrediyordu.”Nasılsın?”diyorlardı. Bende yalan söylüyordum.
    “İyiyim. Siz?” diyordum umursamazca. Ancak yüreğim sert ve susuz kalmış bir toprak misali çatlıyordu. Acıdan kıvranıyordum. Kendimi yere atıp imdat diye bağırmak geliyordu içimden. Hep zaten içimizde olmuyor muydu bütün bunlar?Koskoca bir evreni içimizde taşıyorduk. Unutmuştum. Kendimi, kişiliğimi ve hayatımı. Umurumda mıydı tanrı? Ancak yalvarmamaya ne kadar dirensem de bazen ellerim gökyüzüne açık bir biçimde buluyordum kendimi. Gözlerimden bir çift yaş dökülürken ve de titrerken. Sonra yalvarıyordum tanrıya;“Tanrım senin ne olduğunu bilmiyorum ancak bana yardım et. Nalan hep senden söz ediyor. Senden yardım dilemeliymişiz. Ama bilmiyorum. Hiçbir şeyi bilmiyorum. Nerede olduğumu, kim olduğumu ben sadece ölmek istiyorum.Ölünce hatırlamak istiyorum neler olduğunu.Lütfen sen bu hastalığı kimseye verme.Benim dışımda kimsenin canı yanmasın daha fazla ” Sonra dua ettiğimi unutarak tekrar ve tekrar dua ediyordum. Nalan bu kadar yeter diyordu ancak her dua edişimde aynı ezikliği ve mazlumluğu hissederek ağlıyordum. Bir keresinde televizyon izlerken görmüştüm kız tüm hapları bir kerede içiyor ve ölüyordu. Sonra anladım istersek kendimizi öldürebiliyormuşuz. Bir kutu hap aldım. Hepsini tek tek içtim.Bir kaç dakika bir etkisi olmadı ancak Nalan fark etti. Ağzımdan köpükler geliyordu. Sonra doktora götürdü beni. Midemi yıkadılar. Ve tedavime hastanede devam etme kararı aldılar. Hastaneni ne olduğunu anlamam çok uzun sürmüştü. Sonunda anlayınca bana yardımı dokunacağını fark ettim. Hastanede yatağımda bir kelepçe vardı.Bacağıma bağlıydı. Kaçmamam içindi. Kaçsam da nereye gidebilirdim ki? Nalan sağ olsun hiç yanımdan ayrılmıyordu. Bana bakmak için işinden ayrılmıştı.Sonra bir gün ben yine unuttum. Çığlıklar atmaya başladım. Nerede olduğumu? Kim olduğumu bilmiyordum. Beynimin içi yeni doğmuş bir bebek gibi bomboştu. Etrafıma deli bir hayvan gibi öfkeyle bakıyordum. Her şeyi tekrar ve tekrar en baştan öğrenmem gerekiyordu. Bitmiyordu bu döngü.Biteceğe de benzemiyordu.Nalan okumam için gazete getiriyordu. Bir gazetede “ötenazi” diye bir haber okudum. Ancak Türkiye de yasal değilmiş. Çok üzüldüm. Keşke burada da yasal olsaydı diye düşündüm. Günlerden bir gün, gözlerimi açtığımda kendimi bambaşka hissediyordum. Artık o kadının yüzünü hatırlamıyordum. Doktor beynimdeki hafızayı kontrol eden merkezin tamamen öldüğünü söyledi.Artık hiçbir şey hatırlamıyor ve ya öğrenemiyordum. Yemeğimi de kendi başıma yiyemiyordum.Günlerimin sayılı olduğunu anlamıştım.Doktorlar ellerinden geleni yaptılar. Ancak Nalanı unuttuğum an benim içim yaşam bitmişti.







  • :(( Allahım yaa
  • quote:

    Orijinalden alıntı: mehmett.0505

    :(( Allahım yaa

    Ne oldu hocam?
  • Genel hatlari ileokunabilir hocam. Lakin, cok kisa cumleler kuruyorsunuz. Daha uzun ve betimlemelerin ozenle yapildigi cumleler olmali.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: EneRGy.

    Genel hatlari ileokunabilir hocam. Lakin, cok kisa cumleler kuruyorsunuz. Daha uzun ve betimlemelerin ozenle yapildigi cumleler olmali.

    Yorumunuz için teşekkürler :)
  • tebrik ederim cok begendim

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Dostum güzel lakin araya paragraf veya dikkat alıcı başka şeyler koy.Çünki 3-4 sayfalık yazıyı burada tek sefer yazınca ister istemez göz yoruluyor yada kim okuyacak şimdi bunu denilebiliyor,ama güzel bir yazı olmuş tebrikler.
  • Yapay Zeka’dan İlgili Konular
    Daha Fazla Göster
  • quote:

    Orijinalden alıntı: yunusarik

    Dostum güzel lakin araya paragraf veya dikkat alıcı başka şeyler koy.Çünki 3-4 sayfalık yazıyı burada tek sefer yazınca ister istemez göz yoruluyor yada kim okuyacak şimdi bunu denilebiliyor,ama güzel bir yazı olmuş tebrikler.

    Hocam wordden kopyalayıp yapıştırdım orada bu kadar karışık değil bir daha ki sefere dikkat ederim saolun :)
  • quote:

    Orijinalden alıntı: MagnAficaL

    tebrik ederim cok begendim

    Teşekkür ederim :)
  • Güzel bir yazıydı, okurken insanı alıp götürüyor.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: destinati0n

    Güzel bir yazıydı, okurken insanı alıp götürüyor.

    Hocam çok teşekkür ederim. Sizden de bekliyoruz :)
  • 
Sayfa: 1
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.