Şimdi Ara

Halep ordaysa arşın burda (4. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
69
Cevap
0
Favori
1.317
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
1 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 1234
Sayfaya Git
Git
Giriş
Mesaj
  • İnsanlara tanım sorununu(yüzey sorunu) anlatmak lazım.

    Ave B türedi c ve d oldu. Şimdi ebeveynler aslında iki kardeşmiş. Olay bu. Başka açıklama yok.

    Bu ne demek. Benim huzurumda tartışmayın ya da rasul den daha fazla ses çıkarıp adamın kafasını bozmayın.

    ...........

    Sen bir tanım yaptığın anda bu sana böyle döner. A B nin kendi annesi olduğunu da anlar. Niye? Sen tanımlama yapamazsın (dikkat) ayet indiremezsin. Neden ayet? Anne bir ayetti çünkü.


    ......

    Şimdi ağzınla anne denen şeyle kardeşinle bu işi yaptığını kendine ispatladın. Ne olacak şimdi? Yaradan umursasaburayı kurmazdı zaten

    Kendini kınayan nefis olduğun anlaşıldı.
    Kendi kendine nefsine zülm ettin.

    ..........

    Buna tanım sorunu deniyor.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • HADO77 kullanıcısına yanıt
    Biz hanımla kardeş gibi olduk, bana babalık yaptı, annem gibi beni kolladı diyen bi ton tanıdığım vardı bi zaman.

    Bunları orta okul terk adam bile biliyordu.

    ........

    Mesele akledişi olmalı. Yoksa öteki türlüsü daha vahim oluyor.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • HADO77 kullanıcısına yanıt
    Akledişin çıkmazları kişiye Yaratıcıyı arattırır. Var olduğundan veya var olup ilgilendiğinden de değil.

    Bu durum buhran sonucu olur ve bunun burhanı(delili) türleşmedir.

    .........

    Yaratıcıyı arayan bu açıdan bir ilah var diyorsa vardır ve doğrudur. Yani bu açmazla yola çıkan ilaha iftira edemez.

    ........

    Bana göre ya İsa aleyhisselam dan başka bi rasul yoktur eğer ki rasulullah aleyhisselam rasul kabul edilecekse bu rasul kendisini haşr etmemiştir.

    Bu esemede yaratıcı fonksiyonu mantığın temel kuralı olur. Mesela kant bu açıdan en önemli filozoflardan kabul edilir.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Anne baba evlat diye Bi kavram esasen yoktur demiştik vaktinde. bunlar farazi tanımlamaları. Şimdi bu üç hayali varlığın oluşamadıkları her bir andan hareketle yapılmış bütün tanımlar yanlış olabilir mi?

    ...............

    Bu husus akledişle önem arz eder. Kutsal kitap diyor ki, bakmışsın ki bir de (kabirlerinden), kalkmışlar rablerine koşuyorlar der.

    Kişiler tanımlama ile birlikte bu koşuşturmayı gerçekleştiriyor. Baba anne evlat Rab tanri vs adına ne denecekse onu Rab ilan ediyor.

    Yani ilahi kudret açısından bakışla kişi tanımladığı nesneyi rabbi imiş gibi benimsiyor ve ismi anılanın ona dönüşü nispetinde yaratıcı arayışı hasıl oluyor.

    Bi nevi, yaratıcının bir hikayenin salt sonuç kısmını okuması da denebilir.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • peygamberliği geçtim kameranın icadından sonra ayın yarıldığını kızıldenizin 2ye ayrıldığını tüm canlı türlerinin bir gemiye toplandığını da gören olmadı
  • A savı başlı başına Kur'an'ın hayret uyandırıcı edebi mükemmelliğini vurgulayan argümanın önermesidir. Bir eserin edebi mükemmelliği onun vahyinin tanıtlanması mıdır? Dostoyevski'nin romanları, Nazım Hikmet'in şiirleri, Shakespeare'in oyunları vahiy midir?

     

    Kur'an'ın edebi mükemmellik iddiası ise oldukça gerçek dışıdır. Kur'an paleografisi, Arapça kaligrafi alanında en önden gelen isimlerden biri olan Gerd R. Puin'e göre Kur'an'daki her beş cümleden biri anlamsızdır. Puin bir röportajında şunları aktarıyor:

     

    Alıntı

    metni:
    Kuran kendisi için 'mubin' veya 'açık' olduğunu iddia ediyor, ancak ona bakarsanız, yaklaşık her beş cümleden birinin bir anlam ifade etmediğini fark edeceksiniz. Pek çok Müslüman – ve Oryantalist – elbette size aksini söyleyecektir, ancak gerçek şu ki, Kuran metninin beşte biri anlaşılmazdır. Çeviriyle ilgili geleneksel kaygıya neden olan da budur. Kuran anlaşılır değilse - Arapça bile anlaşılamıyorsa - o zaman tercüme edilemez. İnsanlar bundan korkuyor. Ve Kuran defalarca açık olduğunu iddia ettiğinden, ancak açıkça olmadığı için -Arapça konuşanların bile size söyleyeceği gibi- bir çelişki vardır. Başka bir şey oluyor olmalı.


    Muhammed'in Kur'an gibi edebi metnin ortaya koyulamayacağına ilişkin iddialarına karşı Nadir bin Haris gibilerinin edebi sözler getirip bu sözlerle Ebu Uhayda'yı da Muhammed'in etkisinden çıkardığını da biliyoruz. Kur'an ayetlerinde edebi mükemmelliğin zerresinin olmadığı da açıktır(Arapçası dahil):


    Alıntı

    metni:

    Ey peygamber! Mehirlerini verdiğin eşlerini, Allah’ın sana ganimet olarak verdiği câriyelerini, seninle birlikte hicret eden amca kızlarını, hala kızlarını, dayı kızlarını, teyze kızlarını sana helal kıldık. Ayrıca mümin bir kadın kendini peygambere mehirsiz olarak bağışlar, peygamber de onunla evlenmek isterse, diğer müminlere değil, sırf sana mahsus olmak üzere, onu da sana helâl kıldık. Müminlere eşleri ve sahip oldukları câriyeleri hakkında hangi kuralları geçerli kıldığımızı biliyoruz. Sana mahsus olanı güçlük çekmeyesin diye meşrû kıldık. Allah çok bağışlayıcı, pek esirgeyicidir.Ahzap 50
    Bulutla sizi gölgelendirdik, kudret helvası ve bıldırcın indirdik, "Verdiğimiz rızıkların iyi ve güzel olanlarından yiyin" dedik. Onlar Bize değil, fakat kendilerine yazık ediyorlardı.Bakara 57


    Yeni Ahit'teki pasajların Kur'an'daki tüm ayetlerden daha mükemmel olduğu çok açıktır:


    Alıntı

    metni:

    İnsanların ve meleklerin diliyle konuşsam, ama sevgim olmasa, ses çıkaran bakırdan ya da çınlayan zilden farkım kalmaz. Peygamberlikte bulunabilsem, bütün sırları bilsem, her bilgiye sahip olsam, dağları yerinden oynatacak kadar büyük imanım olsa, ama sevgim olmasa, bir hiçim. Varımı yoğumu sadaka olarak dağıtsam, bedenimi yakılmak üzere teslim etsem, ama sevgim olmasa, bunun bana hiçbir yararı olmaz.
    Sevgi sabırlıdır, sevgi şefkatlidir. Sevgi kıskanmaz, övünmez, böbürlenmez. Sevgi kaba davranmaz, kendi çıkarını aramaz, kolay kolay öfkelenmez, kötülüğün hesabını tutmaz. Sevgi haksızlığa sevinmez, gerçek olanla sevinir. Sevgi her şeye katlanır, her şeye inanır, her şeyi umut eder, her şeye dayanır.
    Sevgi asla son bulmaz. Ama peygamberlikler ortadan kalkacak, diller sona erecek, bilgi ortadan kalkacaktır. Çünkü bilgimiz de peygamberliğimiz de sınırlıdır. Ne var ki, yetkin olan geldiğinde sınırlı olan ortadan kalkacaktır. Çocukken çocuk gibi konuşur, çocuk gibi anlar, çocuk gibi düşünürdüm. Yetişkin biri olunca çocukça davranışları bıraktım. Şimdi her şeyi aynadaki silik görüntü gibi görüyoruz, ama o zaman yüz yüze görüşeceğiz. Şimdi bilgim sınırlıdır, ama o zaman bilindiğim gibi tam bileceğim. İşte kalıcı olan üç şey vardır: İman, umut, sevgi. Bunların en üstünü de sevgidir.
    1. Korintliler 13



    B savı neyi ıspat edebilir? Harun Yahya ve Adnan Oktar gibi isimlerde bilinen bir adamın bile inananları var(dı). Günümüzde dahi böyle absürt tipli insanlardan binlercesi var. Bahaullah gibi Muhammed'den yüzyıllar sonra gelerek milyonlarca inanan kazanmayı başaranlar bile.

     

    C savı baştan aşağıya hatalı olmakla beraber Hristiyanların dirilişten argümanının kavranılamadığının göstergesidir. Hristiyanlar İsa'nın dirilişini bir tanıt olarak sunmazlar. Yaptıkları şey Hristiyan olsun ya da olmasın saygın tarihçilerin konsensüs halinde oldukları olguların en iyi açıklamasının İsa'nın dirilişi olduğunu iddia etmeleridir. Bu olguların diriliş açıklaması dışında pek çok doğalcı açıklaması da mevcuttur.

     

    Muhammed'in çevresindekiler ne tür deneyimler yaşadılar? Kur'an'da açık şekilde Muhammed'in mucize getiremediğini, kendisini bu konuda sıkıştıranlara karşı bu işten sıyırmak için Kur'an'ı bir mucize olarak göstermekte ısrar ettiğini ayetlerde açıkça görürüz. Hadislerde ve siyer kitaplarında Muhammed'in mucizelerinden bahsedilmesinin sebebi bunların Müslüman bir toplumda yayılmaya başlamasıdır. Halbuki Kur'an müşriklerle çevrili bir ortamda ortaya çıkıyordu.

     

    Muhammed'in çevresindekiler hayatlarını ölümleri pahasına Allah'ın mesajını yaymaya adamadılar. Aksine egemenlik için birbirlerini katlettiler. Cemel Muharebesi bunun sadece bir örneğidir. Bu savaşta "Müminlerin Annesi" diye hitap edilen Aişe ve cennetle müjdelenen on sahabeden ikisi(Zübeyr bin Avvâm ve Talha bin Ubeydullah) Ali'ye karşı savaştılar. Muhammed'in dininin yayılması genellikle harp sonucu mecburiyete dayanıyordu.

     

    Muhammed'in çevresindeki hiç kimse Müslümanlara eziyet çektiriyorken Saul'un Şam yolunda yaşadığının bir benzerini yaşamadı. Pek çok müşrik Muhammed'in egemenliği sonucu Müslüman oldu. Hangi akıl korkularından dolayı Mekke'yi savaşmadan Muhammed'e veren insanların bir deneyim yaşadığını iddia edebilir? Muhammed çok uzun bir süreçte gerek türlü kurnazlıklarda gerek Mekke'nin önde gelen akrabaları sayesinde belirli bir otorite yakalayıp yağmayla, talanla, silahla insanları Müslüman yapmayı başardı.

     

    D savı da aynı şeylerin tekrarından ibarettir. Muhammed'in gerçekten peygamber olduğuna inanlar varsa bu Muhammed'in cennetle müjdelediği sahabelerden olan ilk takipçileri olabilir. Aslında bunlarda kendine özgü çıkarları sebebiyle Muhammed'i izlediler. Ancak Muhammed'in en zayıf zamanlarında onu takip etmeleri cennetle müjdelenmelerini sağladı. Muhammed diğerlerinin kendine çok fazla inanmadığının farkındaydı. Bu nedenle Mekke işgali sonrası Müslüman olanların imanıyla öncekilerinin imanını bir tutmayan ve içlerinde münafıkların olduğunu belirten ayetler uydurdu. Muhammed her şeyin farkındaydı ancak işleri yönetmesini biliyordu.

     

    E savının doğruluğu zayıftır. Ömer'in Müslüman oluşunu anlatan rivayetler Kütüb-i Sitte'de yer almayan, güvenilir olmayan ravilerle isnadlıdır. Ayrıca Ömer'in farklı olaylar neticesinde Müslüman olduğunu anlatan birbiriyle çelişik üç rivayet vardır. Birinci rivayette Ömer, kız kardeşine tokat attıktan sonra ondan Kur'an'ı istemiş, okuduktan sonra edebi mükemmelliğinden etkilenip Müslüman olmuştur. İkinci rivayette, Ömer içki bulamadığı için Kabe'yi tavaf etmeye giderken Muhammed'in Kabe’de Muhammed'in namaz kılarken okuduğu Kur'an'dan etkilenerek Müslüman olmuştur. Üçüncü rivayette ise Ömer, Muhammed'e eziyet etmek isterken Muhammed'den Kur'an'ı dinleyip etkilenerek Müslüman olmuştur. Birinci rivayet siyer kitaplarında en fazla yer bulmuş olanıdır. Diğer iki rivayetlerin isnad zincirinde çok fazla güvenilmez ravi olduğu için unutulmuştur. Alıntıda da bahsedilen hadis bu olduğu için sadece bu hadisin tarikini yapmamız yeterlidir. Birinci rivayet Ümmü Abdullah, Enes bin Malik ve Ömer'den üç farklı tarik olacak şekilde gelmiştir:


    1) Enes bin Malik tarikinde İbn Sad ve Beyhaki olmak üzere iki isnad mevcuttur. Enes bin Malik'ten sonra rivayet zincirinin başında el-Kasım b. Osman el-Basri'ye rastlarız. İmam Buhari, el-Kasım b. Osman el-Basri'nin güvenilir olmadığından bahsetmiştir. Zehebi onun için "Münkeru’l-hadis cidden" ifadesini kullanmıştır. İbn Hibban onun için sık sık hata yaptığını yazmıştır. Cerh analizlerine bakıldığında bu şahsın güvenilir olmadığı açıktır.


    2) Ümmü Abdullah tarikinde Ahmed bin Hanbel ve İbn İshak/İbn Hişam(isnadları birbirlerine dayalı olacak şekilde) olarak iki isnad şeması vardır. Bu isnadlarda Rabia el-Anberî, Belazuri tarafından yalancılıkla itham edilmiştir. Bazıları onu güvenilir bulmuştur, durumu şüphelidir. Abdurrahman b. el-Hâris için de aynı şüphe geçerlidir. Ahmed bin Hanbel isnadında ise itham edilmemiş ravi bulunmaktadır. Cerh ve Tad'il açısından bu rivayete itibar edilmez. Ahmed bin Hanbel bu rivayeti Ahmed b. Muhammed b. Eyyüp el-Varrak'dan almıştır. Kendisi bu ravi için doğru sözlü dese de pek çok kişi bu şahsı güvenilir görmemiştir.


    3) Ömer tarikinde Beyhaki isnadıyla Ahmed bin Hanbel'in iki isnadı mevcuttur. Bu üç isnadda da Usame b. Zeyd bulunur. Cerh Tad'il bilginleri bu şahsın sıkça hata yapan ve haberleri birbirine karıştıran biri olarak görmüştür. İsnadda bulunan bir başka ravi de İshak b. İbrahim el-Hanînî'dir. Ebu Hatim er-Razi bu şahsın hata yaptığını, Buhari itilaflı hadisler aktardığını, Nesai sika olmadığını aktarmıştır.


    Kısacası bu hadis zayıf bir hadistir. Sahih olsaydı dahi doğaüstü ifadeler güvenilir değildirler. Bu hadis, muhtemelen Müslüman raviler tarafından önyargılarla aktarılmıştır. Mucizeler ve benzeri şeylerin aktarımlarında Cerh Ta’dil ilkelerinden de sıyıracaktır. Bunlar mucize yaratımlarına başvuracaklardır ki başvurmuşlardır. Kur’an’da Muhammed’in hiçbir mucizesi yokken hadisler Muhammed’in mucizeleriyle doludur. Ömer’in Müslüman oluşuyla ilgili birbiriyle çelişkili rivayetlerin oluşu da bunun doğruluğunu arttırmaktadır.


    Burada bahsettiğim mesele Yeni Ahit tarihçilerinin Saul’un gerçekten doğaüstü bir şeyler yaşadığını kabul etmeleri değildir. Yeni Ahitte İsa’nın birçok mucizesinden bahsedilir. Tarihçiler bu pasajları tarihi bir belge olarak almazlar. Yeni Ahit tarihçilerinin kabul ettiği şey Saul’un birtakım sebeplerden dolayı Hristiyan olmasıdır. Elçilerin İşleri’nde bunun sebebini Şam yolunda kör edici bir ışık eşliğinde İsa’nın ona neden zulmettiğini sorması olarak açıklar. Hristiyan olmayan tarihçiler ya Saul’un anlatımını yanlış bulacaklar ya da natüralist bir perspektiften açıklanabilir olduğunu iddia edeceklerdir. Natüralist açıklamalardan biri de İsa’nın çarmıha gerilip ölmediği, Saul’un gerçekten İsa’yı gördüğüdür.*** Ancak bu açıklama Roma usulü çarmıhtan canlı kurtulan birinden bahseden hiçbir tarihsel belge olmayışı ve diğer olguları açıklamak için çok epik iddialar gerektirmesi sebebiyle itibar görmemektedir.


    Başka birtakım deneyimleri İsa'nın takipçileri de yaşamıştır. Bu deneyimler İsa’nın çarmıha gerilişinden kısa bir süre sonra olmuştur. Bu insanlar ölümleri pahasına İsa'nın dirildiğini iddia ederek onun mesajını yaymışlardır. Tüm Yeni Ahit tarihçileri kabul etmese de diriliş teorisini destekleyen Boş Mezar gibi unsurlarda vardır.


    Sonuç olarak bu yanıt Hristiyanların dirilişten argümanının subjektif olduğunu ıspatlama gayesiyle, İslam kaynaklarından İslam lehine bir argüman çıkarılmaya çalışılıp, bunun da subjektif bir argüman olduğu gösterilmeye çalışılmış. Fakat tarih bilimi böyle işlemez. Bir tarihi olgu birden çok kaynağa sahipse, bu kaynaklar birbiriyle çelişmiyorsa ve bunlar o dönemin tarihsel gerçeklikleri ve de tanıklıklarla çelişmiyorsalar tarihçiler o olgunun yüksek olasılıkta doğru olduğunu kabul ederler. Hristiyanların dirilişten argümanı bu şartları sağlamaktadır.


    *** Burada aktarılan İsa’nın dirilişinden argüman hatalı aktarılmıştır. “a) İsa çarmıha gerilerek öldürüldü.“ ifadesi hatalıdır. İsa sadece çarmıha gerilmiştir, ölümünün çarmıhta gerçekleşip gerçekleşmediği bilinmemektedir.





  • Her şey söylendi, kutsal kitaplar gönderildi ve peygamperler devri kapandı


    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • 
Sayfa: önceki 1234
Sayfaya Git
Git
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.