Şimdi Ara

Göktürk Yazıtları (2. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
1 Misafir - 1 Masaüstü
5 sn
68
Cevap
6
Favori
312.749
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 1234
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • was,
    Ben de merak ediyorum, bulursan muhakkak buraya koy.
    Elbette burada dini tartışacak değiliz. Burada din tartışması topiğine dönüşecek birşey yok.

    (Ayrıca bu noktada şahsi olarak şöyle bir açıklamada bulunmak istiyorum, ben dini topiklere karşı değilim, bu foruma ayetler ve hadislerin konmasına da karşı değilim. benim karşı olduğum şey inanç ayrımcılığı yapılması ve "işte ispat ediyoruz sen neden inanmıyorsun" tarzında karşısındakinin inancını sorgulayan eleştirisel ifade tarzı ve tartışmaların kişisel inançların tartışılması boyutuna getirilmesi)
  • quote:

    Orjinalden alıntı: kaotika

    was,
    Ben de merak ediyorum, bulursan muhakkak buraya koy.
    ….


    "Kehf suresi: 90-98

    90.
    Zü'l-Karneyn (*), sonunda Güneşin doğduğu yere kadar (**) ulaştı ve onu ( Güneşi),
    kendileri için ona karşı bir siper kılmadığımız bir kavim üzerine doğmakta iken buldu.

    91.

    İşte böyle, onun yanında "özü kapsayan bilgi olduğunu" (veya yanında olup-biten herşeyi) Biz
    İlmimizle büsbütün kuşatmıştık.

    92-93

    Sonra (yine) bir yol tuttu. Nihayet iki dağ arasına ulaştığı zaman,
    orada hiç söz anlamayan bir kavim buldu.(***)

    94.
    Dediler ki: "Ey Zü'l-Karneyn, gerçekten de ye'cüc ve me'cüc yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaktalar,
    Bizimle onlar arasında bir sed inşa etmen için sana vergi verelim mi?

    95.
    Dedi ki: Rabbimin beni kendisinde sağlam bir iktidarla yerleşik kıldığı (güç, nimet ve imkân)
    daha hayırlıdır. Madem öyle , siz bana (insani) güçle yardım edin, Sizinle onlar arasına
    sapasağlam bir engel kılayım.

    96.

    Bana demir kütleleri getirin.
    İki dağ arası eşit düzeye gelince, "Körükleyin" dedi.

    Onu ateş haline getirinceye kadar (bu işi yaptı, sonra:) dedi ki:
    Bana getirin, üzerine eritilmiş bakır dökeyim"


    97.
    Böylelikle, ne onu aşabildiler, ne de onu delmeye güç yetirebildiler.

    98.
    Dedi ki: "Bu benim Rabbimden bir rahmettir. Rabbimin va'di geldiği zaman
    O, bunu dümdüz eder; Rabbimin va'di haktır."


    (*)Zü’l-Karneyn: Çift boynuzlu lâkaplı hükümdar veya Ulus.
    (**)Yani fetihlerin sonlandığı yer.(Mevdudi)
    (***) Yani iletişim kurmak zordu (Mevdudi-T.Kur’an)
    Not:Tüm tefsirciler bu seddin Çin Seddi olmadığında müttefiktirler.




  • quote:

    Orjinalden alıntı: was

    quote:

    Orjinalden alıntı: kaotika

    was,
    Ben de merak ediyorum, bulursan muhakkak buraya koy.
    �.


    "Kehf suresi: 90-98

    90.
    Zü'l-Karneyn (*), sonunda Güneşin doğduğu yere kadar (**) ulaştı ve onu ( Güneşi),
    kendileri için ona karşı bir siper kılmadığımız bir kavim üzerine doğmakta iken buldu.

    91.

    İşte böyle, onun yanında "özü kapsayan bilgi olduğunu" (veya yanında olup-biten herşeyi) Biz
    İlmimizle büsbütün kuşatmıştık.

    92-93

    Sonra (yine) bir yol tuttu. Nihayet iki dağ arasına ulaştığı zaman,
    orada hiç söz anlamayan bir kavim buldu.(***)

    94.
    Dediler ki: "Ey Zü'l-Karneyn, gerçekten de ye'cüc ve me'cüc yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaktalar,
    Bizimle onlar arasında bir sed inşa etmen için sana vergi verelim mi?

    95.
    Dedi ki: Rabbimin beni kendisinde sağlam bir iktidarla yerleşik kıldığı (güç, nimet ve imkân)
    daha hayırlıdır. Madem öyle , siz bana (insani) güçle yardım edin, Sizinle onlar arasına
    sapasağlam bir engel kılayım.

    96.

    Bana demir kütleleri getirin.
    İki dağ arası eşit düzeye gelince, "Körükleyin" dedi.

    Onu ateş haline getirinceye kadar (bu işi yaptı, sonra:) dedi ki:
    Bana getirin, üzerine eritilmiş bakır dökeyim"


    97.
    Böylelikle, ne onu aşabildiler, ne de onu delmeye güç yetirebildiler.

    98.
    Dedi ki: "Bu benim Rabbimden bir rahmettir. Rabbimin va'di geldiği zaman
    O, bunu dümdüz eder; Rabbimin va'di haktır."


    (*)Zü�l-Karneyn: Çift boynuzlu lâkaplı hükümdar veya Ulus.
    (**)Yani fetihlerin sonlandığı yer.(Mevdudi)
    (***) Yani iletişim kurmak zordu (Mevdudi-T.Kur�an)
    Not:Tüm tefsirciler bu seddin Çin Seddi olmadığında müttefiktirler.



    kaotikatının anlaması için bir ikide hadis koyman lazım belkide..
    demirkazıkla ilgisi açısından..

    birde 94. ayetin meali yanlış kanaatimce ..zülkarneyn bir sed inşa etmedi diye düşünüyorum..




  • quote:

    Orjinalden alıntı: uranium
    kaotikatının anlaması için bir ikide hadis koyman lazım belkide..
    demirkazıkla ilgisi açısından...

    uranium,

    demirkazık değil demir kapı,

    Ayrıca bir de şahsa yönelik yorumlara girmeyelim, ne dersin.
  • quote:

    Orjinalden alıntı: uranium
    ............
    birde 94. ayetin meali yanlış kanaatimce ..zülkarneyn bir sed inşa etmedi diye düşünüyorum..
    ..........


    Aldığım kaynak Mevdudi'nin Tefhim-ul Kur'an Tefsiri idi.(Cilt:3 Sh:196)
    Öte yandan az önce baktım diğerlerinde de aynısıdır.
    Örneğin Suudilerin Türkçe mealinde de öyle:
    "Bizimle onlar arasında bir sed inşa etmen için sana vergi verelim mi?" şeklinde aynen.
    (Mealin 1992 basımı, Sh:302)
  • quote:

    Orjinalden alıntı: kaotika

    quote:

    Orjinalden alıntı: uranium
    kaotikatının anlaması için bir ikide hadis koyman lazım belkide..
    demirkazıkla ilgisi açısından...

    uranium,

    demirkazık değil demir kapı,

    Ayrıca bir de şahsa yönelik yorumlara girmeyelim, ne dersin.


    haklısın demirkapı olacaktı....
    sen bana yazılan ayetlerden demirkapının yerini söyle....

    beni daha sonra anlayacaksın..

  • was,
    Ayette şöyle diyor:
    "97.
    Böylelikle, ne onu aşabildiler, ne de onu delmeye güç yetirebildiler."

    Bence bu ayette bahsedilen set, demir kapı olamaz çünkü ergenekon efsanesinde bahsedilen Türklerin demir kapıyı aşarak ergenekondan çıkmaları kuran'dan daha eski. Oysa ayette bu seti aşamadılar diyor.
  • quote:

    Orjinalden alıntı: was


    quote:

    Orjinalden alıntı: uranium
    ............
    birde 94. ayetin meali yanlış kanaatimce ..zülkarneyn bir sed inşa etmedi diye düşünüyorum..
    ..........


    Aldığım kaynak Mevdudi'nin Tefhim-ul Kur'an Tefsiri idi.(Cilt:3 Sh:196)
    Öte yandan az önce baktım diğerlerinde de aynısıdır.
    Örneğin Suudilerin Türkçe mealinde de öyle:
    "Bizimle onlar arasında bir sed inşa etmen için sana vergi verelim mi?" şeklinde aynen.
    (Mealin 1992 basımı, Sh:302)


    pardon haklısın ayetleri karıştırmışım...

    94. ayette sed yapılması talep ediliyor..

    95 ayette ise zülkarneyn sed yerine redim (redimen) yapmayı söylüyor...

    doğru ayet 95 olacak...



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi uranium -- 12 Aralık 2005, 3:33:52 >




  • quote:

    Orjinalden alıntı: uranium

    quote:

    Orjinalden alıntı: kaotika

    quote:

    Orjinalden alıntı: uranium
    kaotikatının anlaması için bir ikide hadis koyman lazım belkide..
    demirkazıkla ilgisi açısından...

    uranium,

    demirkazık değil demir kapı,

    Ayrıca bir de şahsa yönelik yorumlara girmeyelim, ne dersin.


    haklısın demirkapı olacaktı....
    sen bana yazılan ayetlerden demirkapının yerini söyle....

    beni daha sonra anlayacaksın..




    Göktürk yazıtında şöyle diyor:
    Doğuda Kadırkan ormanına kadar, batıda Demir Kapıya kadar kondurmuş.

    Ayette şöyle diyor:
    Zü'l-Karneyn (*), sonunda Güneşin doğduğu yere kadar (**) ulaştı ve onu ( Güneşi),
    kendileri için ona karşı bir siper kılmadığımız bir kavim üzerine doğmakta iken buldu.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi kaotika -- 12 Aralık 2005, 0:35:52 >




  • demirkapı batıda...doğuda deil..
  • @kaotika,
    Bu suredeki Zü'l-Karneyn adlı kişi islam öncesi bir kişi zaten.
    İskender veya bir Pers hükümdarı yahut İskitlere karşı savaşan bir peygamber olduğu söylenmekte ise de
    Tefsirciler bunun şu kısırlı malumattan anlaşılamayacağında birliktirler.

    "Demir Kapı" gibi bire bir tasvir edilmediği konusunda ise seninle hemfikirim.
    Ergenekonda yol açılmakta iken burada yol kapatılıyor.

    (Ayetlerin inme sebebi ise yahudi bilginlerinin Hz.Peygamberi eski mit'ler
    Konusunda sınamalarından kaynaklanmış. Aynı bu surede antik söylence
    Yedi Uyurlar ve beraberindeki köpek 'den bahsetme gereği duyulmuş)
  • quote:

    Orjinalden alıntı: kaotika
    ............
    Göktürk yazıtında şöyle diyor:
    Doğuda Kadırkan ormanına kadar, batıda Demir Kapıya kadar kondurmuş.

    Ayette şöyle diyor:
    Zü'l-Karneyn (*), sonunda Güneşin doğduğu yere kadar (**) ulaştı ve onu ( Güneşi),
    kendileri için ona karşı bir siper kılmadığımız bir kavim üzerine doğmakta iken buldu.



    Bunun için yine ek izahat yapmak zorundayım kaotika:

    Ayetlerdeki Batı'nın "Zülkarneyn'nin ülkesinin batısı" olduğu açıktır.
    Mevdudi ve diğerleri, Zülkarneyn ülkesinin batısının, Anadolu'nun Batısı ve Ege olarak düşünmekteler.
    Tefsircilerce Zülkarneyn'in gittiği doğu ise, Hazar ve Karadeniz arası olarak zikredilir.
    Bir görüşe göre de bu en doğudaki yerin ise
    İran'daki Derbent ve Daryal arası Kafkas bölgesi olup harabeleri hala olduğu söylenir.
    Yani Bu nedenle Zülkarneyn ülkesinin doğusu, Türk Ülkesinin batısının olduğu yerdir.
    Şimdi izahat daha açık oldu mu kardeş?




  • Birincisi eğer ayette adı geçen kapı, demir kapı ise, bozgunculuk çıkaran kavmin türkler olması lazım.
    Bir de göktürk yazıtlarında demir kapı "batıda" değil de "doğuda" olarak tarif edilse idi bu sefer "işte kuranda da aynısı şey söyleniyor, doğuda deniyor" denecekti.
  • Ayette "sed ve engel "olarak geçmiş, kapı yazmıyor hiç bir yerde. Tam ters anlamlar!!!
    Çünkü: Kapı geçmek içindir, sed ve engeller ise geçmemek için!
    Bu yönden iki söylem çakışmıyor.

    Bozguncuları ise, "iskitler, tatarlar" vaya "moğollar-mançurlar" olarak tarif edenler olmuştur.
    Doğrusunu Kur'an'ı indiren bilir.

    İkici cümlen ise tam yorum olmuş.
  • Bence yecücle mecüc Çinliler. Bir 10 ya da 20 sene sonra Dünya'yı istila edecekler. Şimdiden tehdit oluşturmaya başladılar. İçimizden bir Türk Hakan'ının çıkıp şu Çinlilere hadlerini bildirmesi lazım.
  • quote:

    Orjinalden alıntı: kaotika

    Güney Yüzü:
    ... Doğuda gün doğusuna, güneyde gün ortasına, batıda gün batısına, kuzeyde gece ortasına kadar, onun içindeki millet hep bana tâbidir.
    ..................


    Bunlar, sınırların zaman vektörüne göre genişliği midir?
    Ve galiba dörtnala at koşumu gidilen zaman kadar uzaklık anlatılıyor.
    En geniş sınırlar doğu-batı arası olmalı, gün doğumu ve günbatımına dek uzak!
    Kuzeyde de sınır çok geniş: Sabahtan "gece ortasına" dek!
    Örneğin bu tarife göre ülkenin en dar yeri güneyi olmalı çünkü "..gün ortasına" kadar geniş!




  • was,
    bence bu ifadeler bir deyim Çünkü eğer öyle olsaydı, gün ortasına kadar atla gidilen 6ı saatlik mesafe sadece birkaçyüz kilometre yapar. Ama bana da ilginç geliyor. Doğuda gün goğusunu anladım. batıda gün batısını da anladım da Güneyde gün ortası ne demek. Gün ortasında yani öğle vakti güneşin gösterdiği istikamet olarak kabul edersek bu güney yönü olur. peki kuzeyde gece ortası ne demek? güneş battıktan sonra güneş dünyanın altından dolaşıyor, acaba dünanın yuvarlak olduğunu bilge kağan biliyor muydu

    Bir de şu ifadelere bak
    "Doğuda Şantung ovasına kadar ordu sevk ettim, denize ulaşmama az kaldı. Güneyde Dokuz Ersin'e kadar ordu sevk ettim, Tibet'e ulaşmama az kaldı. Batıda İnci nehrini geçerek Demir Kapı'ya kadar ordu sevk ettim. Kuzeyde Yir Bayırku yerine kadar ordu sevk ettim. Bunca yere kadar yürüttüm. "




  • bence , bir atla gidilecek yolu ifade ediyor , yani sabah yola çıkılsa öğleye kadar gün ortası , kuzey için ise sabah yola çıkılsa gece ortası yani gece yarısına kadar gidilen bir mesafeyi anlatıyor

    dolayısıyla şimdiki moğolistanı Kül Teğinin ülkesi kabul etsek , güneyde himalayalara kadar , kuzeyde ise sibiryaya kadar

    yani güney sınırları daha yakın kuzey sınırları daha uzak , birine öğlen vakti varılıyor , dierine gece yarısı , haritaya baktığımızda da aradaki bu fark açıkça görülür

    ne dersiniz ?

    bir de ayrıca bazıları , Zülkarneynin Oğuz kağan olduğunu söylemektedirler , şahsen ben buna inanıyorum
  • @Lonelyturk,
    Mesafe ve at koşumu zamanı şeklinde aynen sizin gibi düşünmüştüm.
  • quote:

    Orjinalden alıntı: kaotika

    KÖL TİGİN (KÜL TİGİN) YAZITI
    Güney Yüzü:

    Tanrı gibi gökte olmuş Türk Bilge Kağanı, bu zamanda oturdum. Sözümü tamamiyle işit. Bilhassa küçük kardeş yeğenim, oğlum, bütün soyum, milletim, güneydeki Şadpıt beyleri, kuzeydeki Tarkat, Buyruk beyleri, Otuz Tatar ........... Dokuz Oğuz beyleri, milleti! Bu sözümü iyice işit, adamakıllı dinle: Doğuda gün doğusuna, güneyde gün ortasına, batıda gün batısına, kuzeyde gece ortasına kadar, onun içindeki millet hep bana tâbidir. Bunca milleti hep düzene soktum. O şimdi kötü değildir. Türk kağanı Ötüken ormanında otursa ilde sıkıntı yoktur. Doğuda Şantung ovasına kadar ordu sevk ettim, denize ulaşmama az kaldı. Güneyde Dokuz Ersin'e kadar ordu sevk ettim, Tibet'e ulaşmama az kaldı. Batıda İnci nehrini geçerek Demir Kapı'ya kadar ordu sevk ettim. Kuzeyde Yir Bayırku yerine kadar ordu sevk ettim. Bunca yere kadar yürüttüm. Ötüken ormanından daha iyisi hiç yokmuş. İl tutacak yer Ötüken ormanı imiş. Bu yerde oturup Çin milleti ile anlaştım. Altını, gümüşü, ipeği ipekliyi sıkıntısız öylece veriyor. Çin milletinin sözü tatlı, ipek kumaşı yumuşak imiş. Tatlı sözle, yumuşak ipek kumaşla aldatıp uzak milleti öylece yaklaştırırmış. Yaklaştırıp, konduktan sonra, kötü şeyleri o zaman düşünürmüş. İyi bilgili insanı, iyi cesur insanı yürütmezmiş. Bir insan yanılsa, kabilesi, milleti, akrabasına kadar barındırmazmış. Tatlı sözüne, yumuşak ipek kumaşına aldanıp çok çok, Türk milleti, öldün; Türk milleti, öleceksin! Güneyde Çogay ormanına, Tögültün ovasına konayım dersen, Türk milleti, öleceksin! Orda kötü kişi şöyle öğretiyormuş: Uzak ise kötü mal verir, yakın ise iyi mal verir diyip öyle öğretiyormuş. Bilgi bilmez kişi o sözü alıp, yakına gidip, çok insan, öldün! O yere doğru gidersen, Türk milleti öleceksin! Ötüken yerinde oturup kervan, kafile gönderirsen hiç bir sıkıntın yoktur. Ötüken ormanında oturursan ebediyen il tutarak oturacaksın. Türk milleti, tokluğun kıymetini bilmezsin. Açlık, tokluk düşünmezsin. Bir doysan açlığı düşünmezsin. Öyle olduğun için, beslemiş olan kağanının sözünü almadan her yere gittin. Hep orda mahvoldun, yok edildin. Orda, geri kalanınla her yere hep zayıflayarak, ölerek yürüyordun. Tanrı buyurduğu için, kendim devletli olduğum için, kağan oturdum. Kağan oturup aç, fakir milleti hep toplattım. Fakir milleti zengin kıldım. Az milleti çok kıldım. Yoksa, bu sözümde yalan var mı? Türk beyleri, milleti, bunu işitin! Türk milletini toplayıp il tutacağını burda vurdum. Yanılıp öleceğini yine burda vurdum. Her ne sözüm varsa ebedî taşa vurdum. Ona bakarak bilin. Şimdiki Türk milleti, beyleri, bu zamanda itaat eden beyler olarak mı yanılacaksınız? Ben ebedî taş yontturdum .... Çin kağanından resimci getirdim, resimlettim. Benim sözümü kırmadı. Çin kağanının maiyetindeki resimciyi gönderdi. Ona bambaşka türbe yaptırdım. İçine dışına bambaşka resim vurdurdum. Taş yontturdum. Gönüldeki sözümü vurdurdum ... On Ok oğluna, yabancına kadar bunu görüp bilin. Ebedî taş yontturdum ... İl ise, şöyle daha erişilir yerde ise, işte öyle erişilir yerde ebedî taş yontturdum, yazdırdım. Onu görüp öyle bilin. Şu taş .... dım. Bu yazıyı yazan yeğeni Yollug Tigin.


    ben bu kısımı okumuştum




  • 
Sayfa: önceki 1234
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.