Şimdi Ara

Feminizm vs Kadın düşmanlığı (2. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
3 Misafir - 3 Masaüstü
5 sn
34
Cevap
2
Favori
843
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 12
Sayfaya Git
Git
Giriş
Mesaj
  • 01001101 kullanıcısına yanıt

    Hocam yazınızı okudum çok dikkatli okuyamadım tabi biraz uykusuzum.Her neyse dediklerinize katılıyorum bizim anne babalarımız en geç 25 yaşında falan evlenirken biz daha 25de okullardan yeni mezun oluyoruz daha doğru düzgün işimiz olmuyor vesayre.Açıkçası üniversitede ilişkiye başlayıp evlenen de var ama sayıları inanılmaz azaldı.Şimdiki bu evlenme yaşının gecikme sebebi geç olgunlaşmak bence.Hani paylaşılıyor ya babam 23 yaşındayken ben 23 yaşındayken diye.Haliyle 25 yaşına kadar ki ilişkilerin çoğu laçka sadakatsiz.Ciddiyetsiz.En azından 1 partner bile böyle olunca ilişki uzun sürmüyor.Yani üniversite okuma geç olgunlaşma nedenlerinden biri.Olgunlaşmayan insanlar evlenemiyor.


    Tabi bence bu geç olgunlaşma durumu insanın karakterini de bozuyor.En başta evde kaldım korkusu.Hayata gç aldım korkusu.Bnuları aşamayanlar daha depresif ve daha sıkıntılı oluyorlar.Bir çok kişi 30 yaşında bekar kalıyorum korkusu ile atlıyor ik gördüğü insana.Uyumlu musun değil misin bakmadan evleniyor.


    Gelelim bir diğer noktaya redpill diyor ki erkeğin cinsel pazar değeri 35 e kadar sürekli artarken kadının 23den sonra sürekli düşer.O yüzden kadınlar 30 lara gelene kadar gezip tozup son anlarda birini bulma çabasında daha çok.Erkeler ise çoğu o yaşlara kadar taş çatlasa bir ilişkisi olmuş olanlar olduğu için onlar da ruhsal bir evde kaldım gerginliği ile ilk gördüklerinden etkileniyorlar.


    Bunlar daha fazla sakat ve başarısız evliliğe sebep oluyor bence.Erkeğin yapması gereken sakinliğini koruyup kendine en uygunu seçmek.Yalnızlık pek çok kişiyle ilişki yaşamaktan daha kötü değil önce bunu bilmek lazım.


    Aslında en güzeli atalarımız gibi 20 yaş civarında başladığın düzgün ilişkin ile mutlu sona ulaşabilmek olmalıydı ama uzun yıllar sürdüğü halde benim de olmadı.O günden beri de red pile kaydım ve kendi değerimin farkına vardım.Benim red pillden öğrendiğmi ilk şey kendimi geliştirip hayatımı iyi bir yere getirmek.İkinci mesele de evleneceğim doğru insanı bulmak ve ona karşı doğru adımlar atarak,kendi yönettiğim ilişkide iki tarafın da mutlu olduğu bir yapıya ulaşmak ve bunun için asla acele etmiyorum artık.Doğru insanı hiç bulamaya da bilirim bu olabilir.O zaman da evlenmem herkes evlenmek zorunda değil.Artık kimseyi şöyle sıkntısı var dur böyle tahammül edeyim dur alttan alayım da yapamam.Benim de sıkıntılarım var ben bunlar için savaşıyorum.Sıkıntılarım var deyip kimseye yük olmuyorum.İşte doğru insan geldiğinde de onu kaçırmamak için hazır olmalıyım.Bu arada tek bir doğru insan yoktur pek çok doğru vardır.O yüzden of bu çok iyiydi onu kaçırdım üzüntüsüne gerek yok.


    Red pill büyük ölçüde budur.Red pill kadın erkek ilişkilerini doğruluğu için erkeğin gerçek öz değerine ulaşmasını ve bu öz değeri hak eden kadını seçmesini sağlayarak toplumun daha sağlıklı bir hale gelmesini sağlamaya çalışıyor.





  • Feministler kadın egemenliği istiyor ataerkil toplum diye ağlıyor ama ben şuan etrafımda neden Anaerkil toplum görüyorum? Erkekler it gibi çalışıp kadınlar yatıyor bir feminist kadının yazdığı bir kitap vardı diğer feministler bile kadını dışlamıştı hatta Kölenin Mutluluğu:Kadının Dünyası Erkeğin Rüyası diye neyseki bu tarz boş işlerle uğraşmayıp kendime yatırım yapmam gerektiğini anladım Redpill sağolsun kafama vura vura soktu her ne kadar ara sıra öfkelensem de böyle diyenlere aldırış etmemeyi öğreneceğim giderek

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • red pill hakkında çok okumadım ama Corona salgını döneminde Rollo Tomassi'in canlı yayınlarında dinlediğim şeylerden yola çıkarak şunu söyleyebilirim, size Red Pill adı altında söylenilen şeyler genellikle "kızlara karşı böyle davran" şeklinde söyleniyor ama aslında bu söylenilen şeyler sadece kız ilişkilerinde değil tüm ilişkilerde geçerli.

    - plate theory denilen şeye biz eğlenceli ya da kültürlü olmak diyoruz normal hayatta.
    - "You cannot negotiate the true desire" kavramı iş arkadaşlarınızdan tutun da anne-babanız ya da oğlunuzla-kızınızla aranızda bile geçerli olan bir olaydır (özellikle erkeklerin bu kavramın aksini uygulayacak kafayla yetiştiriliyor oluşları "iyi çocuk" sendromunun ortaya çıkıp kızların suçlu durumuna düşmelerine neden oluyor)
    - ve, Red Pill'in mihenk taşı dedikleri "Frame is everything" kavramı ise normal hayatta "kişilik" ya da "gurur" dediğimiz şeydir.

    Rollo Tomassi sadece aşmış bir bilge değil, aynı zamanda bizim hatalarımızı suratımıza çarpan bir kişi. forumda Red Pill lafı genellikle kadın düşmanlığı ya da fitness'cı ergen saçmalığı olarak ün salmış ama Rollo Tomassi'nin Corona dönemindeki canlı yayınlarında şunu gördüm ki, adamın erkek milletine çarpmadığı laf yok. herif erkeklerin eksikliklerini ve yanlış yetiştirilmeden kaynaklanan hatalı değerlerini öyle suratımıza çarpıyor ki, hem acıtıyor, hem de adama hak verip aydınlanıyosun.

    < Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >




  • 01001101 kullanıcısına yanıt

    Benim annem misal 18 yaşında falan babamla evlenmiş babamda direk askere gitmiş. Tabi o zamanlar annem ablama hamileymiş. Misal ben 24 yaşındayım, düşünüyorum da babam benden 4 yaş küçükken çocuk bekliyor ve bu çok tuhaf his.  

    Hani bizim bilincimizi bile öyle değiştirdiler ki, bizim algımıza göre 18-20 yaş aralığında baba olmak tuhaf geliyor. Oturduğunuz yerde ciddi ciddi bunu düşününce, gerçekçi gelmiyor. Sanki bir hayal gibi algılıyorsunuz.


    Şu eğitim meselesini biraz ben kendi tecrübemden aktarayım. Ben 18 yaşımdayken 17 yaşında kız arkadaşım vardı. 3 yıllık bir ilişkimiz vardı. O sıralar ben ve o eğitim hayatıyla meşguldük. Haftanın 3 günü staja, 2 günü okula giderdim. Üstüne birde yaşadığım bazı şeylerden dolayı travmatik şeyler geçirdim. Üst üste yakınlarımın vefat haberleriyle yaşadım. Şimdi ben bir yandan okul ve staj ile meşgulüm. Bir yandan bu yaşadığım olayların stresiyle meşgulüm, bir yandan kızla sorunlar yaşamaya başladım. Kız bir noktada sözlenelim dedi. Yahu kafam iyice allak bullak olmuştu. Sonrasında işler iyice ilmek oldu. Kız Üniversite'ye geçince iyice değişti zaten. Sonra bir daha görüşmedik. Aradan yıllar geçti. Sonrasında çok kız tanıdım. İnanın hangi kız Üniversite'ye gitse bozuldu. Bu Üniversite ortamı niye kızları bozuyor? Ben Üniversite'de okuduğum zaman bir hatun nişanlıydı. Bana sarkıntılık ediyordu. Düşünün nişanlı bir kız ve sarkıntılık ediyor. Şehir dışından gelmişti. Bunun psikanaliz çerçevede bir açıklaması var mı? Buna cevap bekliyorum.


    Öte yandan ben senin gözlemlerini gerçekten çok sıradışı ve güzel buldum. Bir erkek evlenmeden yaşayabilir mi? Yaşarsa onu nasıl bir hayat bekleyecektir?





  • Kadin erkek eşit değildir. Hiçbir şekilde eşit tutulamaz. Ama yasa herkese eşittir. Detayları canım isteyince yazarım.


    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Göz- kullanıcısına yanıt
    hocam bu yazacağımı çok defa yazdım forumda ama yine de tekrar yazayım. benim dedem, askere gitmeden, işi yokken, kiralık evi bile yokken evlenmiş. kimse dedeme: "sen kimsin de benim kızıma talip oluyon lan velet!" dememiş. zaten yüzyıllardır bu hep böyle olmuş.

    dedem ise, kendi kızlarını evlendireceği zaman damat adaylarından varlıklı olmalarını istedi ve teyzelerimi falan uzun süre bekletti, önüne geleni reddetti. babamı bile evi yok diye görüşmeye kabul etmemiş ve babamın babası olan dedem köydeki bağı satıp babama ev satın almış, anca öyle evlenebilmişler annemle babam. annem dahil diğer teyzelerim de hep ileri yaşlardarki adamlarla evlendirildiler çünkü dedem böyle istedi. dedem hiçbir zaman kendi kendine şunu demedi: "benim tüm atalarım kızlarını evlilik çağındaki erkeklere verdiler, ben de kendi evlilik çağımda hiçbir mal varlığım ve mesleğim yokken evlendirildim ve eşimin de desteği ile hayata daha rahat atıldım, ama, şimdi kendim tarihte ilk defa bir değişim gerçekleştiriyorum ve evlilik çağındaki erkeklerin tamamını yetersiz görüyorum, onları tanışmaya bile kabul etmiyorum, sadece mal varlığı ve oturmuş mesleği olan ileri yaştaki adamları kabul ediyorum" dedem hiçbir zaman kendi kendine bu sorgulamayı yapmadı çünkü kafası basmaz. ama, dedem hep: "gençler evlilik düşmanı, evlenmiyolar" der.

    dedem gibi düşünme yeteneği zayıf insanlar yüzünden sistem çok çok hızlı değişti. günümüzdeki bireyselleşme akımının sorumlusu olarak hep Y ve Z kuşaklarını sorumlu gösterirler ama aslında bu yalandır. asıl sorumlu olan kişiler bi önceki kuşaktaki kişilerdirler, kızlarını %100 garanti koşullar dışında evde bekleten kişiler yüzünden bugün 27 yaşından önce evlilikler nadiren gerçekleşir oldu. ki, kızlarını kimseye vermeyen bu üst kuşağımız kendileri 18-20'de evlenmiş olan kişiler.

    benim kız kardeşlerimden birisi üniversiteyi bitiremedi çünkü hocalar gıcıklık yapıp ders almasına izin vermediler. kardeşim evlenecek aday buldu, ayrıca dışarıda asgari ücretli iş buldu (kasiyerlik) ve kendisi de okulu bırakıp evlenmek istedi çünkü okul bitmeyecekti ve bu durum kardeşimi delirtiyordu. kendisi 19 yaşında evlenmiş olan annem ise ne yaptı dersin? okul bitmeden evlilik yok diye kardeşimi döve döve üniversite okumakta olduğu şehre geri yolladı. sonuç? okul bitmedi, ve kardeşimi psikolojik olarak çok çok yıprattı. şimdi annem ne diyor? "gençler evlenmiyo" diyor. işte annem gibi kafasını çalıştırmayan kişiler yüzünden bugünki durum oluştu. bu kişiler zamanında kendileri rahatça evlendiler, kendileri evlenebilmek için çok zor denklemleri çözmek zorunda kalmadılar, ve rahatça çocuk sahibi oldular. ancak, şimdi ablamdan fen edebiyat matematik bölümü gibi çok zor bir bölümü ve hocaların gıcıklığı altında bitirmesini, yoksa evlenemeyeceğini dayatıyolar, sonunda da: "evlilik düşmanı nesil oluştu" diyolar. (hocalar ablama 3 dönem ders seçtirmediler, müfredatı aynı olan diğer üniversitelerdeki dersleri kabul etmediler sırf gıcıklığına, ve kendileri de ders açmadılar)



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi 01001101 -- 23 Temmuz 2020; 10:43:24 >
    < Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Göz-

    Benim annem misal 18 yaşında falan babamla evlenmiş babamda direk askere gitmiş. Tabi o zamanlar annem ablama hamileymiş. Misal ben 24 yaşındayım, düşünüyorum da babam benden 4 yaş küçükken çocuk bekliyor ve bu çok tuhaf his.  

    Hani bizim bilincimizi bile öyle değiştirdiler ki, bizim algımıza göre 18-20 yaş aralığında baba olmak tuhaf geliyor. Oturduğunuz yerde ciddi ciddi bunu düşününce, gerçekçi gelmiyor. Sanki bir hayal gibi algılıyorsunuz.


    Şu eğitim meselesini biraz ben kendi tecrübemden aktarayım. Ben 18 yaşımdayken 17 yaşında kız arkadaşım vardı. 3 yıllık bir ilişkimiz vardı. O sıralar ben ve o eğitim hayatıyla meşguldük. Haftanın 3 günü staja, 2 günü okula giderdim. Üstüne birde yaşadığım bazı şeylerden dolayı travmatik şeyler geçirdim. Üst üste yakınlarımın vefat haberleriyle yaşadım. Şimdi ben bir yandan okul ve staj ile meşgulüm. Bir yandan bu yaşadığım olayların stresiyle meşgulüm, bir yandan kızla sorunlar yaşamaya başladım. Kız bir noktada sözlenelim dedi. Yahu kafam iyice allak bullak olmuştu. Sonrasında işler iyice ilmek oldu. Kız Üniversite'ye geçince iyice değişti zaten. Sonra bir daha görüşmedik. Aradan yıllar geçti. Sonrasında çok kız tanıdım. İnanın hangi kız Üniversite'ye gitse bozuldu. Bu Üniversite ortamı niye kızları bozuyor? Ben Üniversite'de okuduğum zaman bir hatun nişanlıydı. Bana sarkıntılık ediyordu. Düşünün nişanlı bir kız ve sarkıntılık ediyor. Şehir dışından gelmişti. Bunun psikanaliz çerçevede bir açıklaması var mı? Buna cevap bekliyorum.


    Öte yandan ben senin gözlemlerini gerçekten çok sıradışı ve güzel buldum. Bir erkek evlenmeden yaşayabilir mi? Yaşarsa onu nasıl bir hayat bekleyecektir?

    dunya degisiyor.


    yahu 2000 neslindenim, birkac arkadasim anlatirdi iste ben 15 yasinda girdim iliskiye, seks partisi falan. hic inanmazdim. ulan sonra birkac aydir tanidigim bir kiz dedi ben 16 yasimda cocuk aldirdim, icimden dedim herhalde tecavuze ugramistir felan, megersem kendi istegiyle yapmis.. icime bir kurt dustu acaba dogrumudur lan diye?


    oglum video paylasan tipler vardi lan etrafimda? cocuk 16 yasinda gelmis kizla iliskiye girerken video cekmis ki kizinda haberi var, arkadas ortaminda yayiyor? korktum oglum iceri alirlar beni diye  bildigin cocuk populer konusma ortamlarinda ozelden videosunu gonderiyor dusunebiliyor musunuz? birde ozel dedigim 5 - 6 kisilik grup. ayrica mizahini yapiyorlar egleniyorlar. yok abi benim nesil cok berbat. suan da 1 tane bile arkadasim yok. hepsiyle konusmayi kestim, memnunum. baska ulkeye gitmeyi de planliyorum, bu nesil ile birlikte turkiyede yasanmaz.





  • Cerade kullanıcısına yanıt

    erkeklerin 30'a kadar evlenememe sebeplerinden birisi de Türk kızlarının hiç bir şeyi beğenmiyor oluşu ve mükemmel erkek isteği. Türk dizilerinde görüyolar böyle uzun yakışıklı kaslı zengin erkekleri sonra noluyo böyle erkek istiyo hepsi. evliliklerin azalması ve boşanmaların artmasının bir sebebi de bu. Türk kızlarına erkek beğendiremiyoruz. elin sehpa kadar olan kızı tutmuş 1.90 boyunda brad pitt kadar yakışıklı bir erkek ile evlenmek istediğini söylüyo. şimdi bunun tam tersini bir erkek söylese yüzüne karşı söylenecek hep "sen hiç aynaya baktın mı?" "davul bile dengi dengine" gibi laflar fakat kız isteyince isteyebilir hakkıdır kendi tercihidir oluyo. olay böyle olunca çoğu Türk kızı o tip erkeklerle evlenmek istiyolar. şimdi arkadaş biz iskandinav ülkesinde yaşamıyoruz napalım yani? evlenmek için ille tonlarca para verip estetik ve boy ameliyatı mı olalım?




    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Guest-97901DBF5 -- 23 Temmuz 2020; 11:58:9 >




  • Senin neslin sıkıntılı değil aslında, sadece öyle bir zamanda doğduğunuz ki ani adapte olma sürecinden dolayı kişiliği yanlış oturmuş insanlar oluştu. Bu senin sorunlu ya da bir başka 2000 sonrası doğanların sorunlu olduğu anlamına gelmiyor. Bu sadece belirli bir istatistik ortaya koysa çıkan sonucu etkiler. Sizin %80'iniz öyleyse 1980'de doğmuş kişilerin %30'uda aynı olabilir. Medyanın patladığı döneme öyle bir denk geldiniz ki seks, alkol ve uyuşturucu adeta insanı insan yapan özellik gibi algılatıldı. Aslında değerlendirebilen için çok güzel bir çağdayız. Teknoloji ve dijitali kullanan kazanır.

  • 01001101 kullanıcısına yanıt

    Hay ağzına sağlık.

    Ben mesela annem mutfakta yemek hazırlarken şakayla karışık konuşurum.

    "Anne babam seni nasıl aldı yahu ?" diye merak ettim sordum. Annem "Nasıl alsın deden 1 parça kiraza babamdan istedi" dedi. Ki o zamanlar babam ne ev sahibi, ne araba sahibiydi. Babamın babası (dedem) şakayla karışık 1 parça kiraz götürmüş annemgili istemeye giderken. Annem tabi sonralarından ablama hamile kalıyor. Babamda askere gidiyor. Ki babamın askerde cebinde 3 kuruş parası bile yokmuş. Adamı Çorum tarafından Antalya'ya inzibatlar götürmüş. Askeriye babama bilet almış otobüse bindirmiş. Babamın saçlar kulaklara geliyormuş tıraş bile olamamış. Sonraları tabi İstanbul'a geliyor tüpte yemek falan pişirip öyle yiyorlarmış. Evde bir çekyat bir tüp başka bir şey yok. 6 yıl sonra annem beni dünyaya getiriyor. Ben o dönemleri ucundan sıyırıyorum. Annem şekerli sütte ekmek ıslatıp yediriyordu. Babam tabi arada bir tepesi atıp annemi dövüyordu. Tabi o adamdan şimdi eser yok.

    Yani anlayacağın fakirlik, fakirlikten doğan şiddet ve bunlara tanık çocuk. Allah'a şükür şuan durumumuz iyi. Sadede gelirsek, bu durumda bile evlenmek dediğin gibi kolayken biz bırak maaşı ev sahibi olacağız, altımıza araba çekeceğiz, mobilya dizeceğiz, gelecek garantisi olacakta ohooo. Evleniyor muyuz? Şirket mi kuruyoruz?  





  • Göz- kullanıcısına yanıt
    quote:

    ...Sonraları tabi İstanbul'a geliyor tüpte yemek falan pişirip öyle yiyorlarmış. Evde bir çekyat bir tüp başka bir şey yok...

    benim yukarıda bahsettiğim dedem kendisi 19 yaşında iken 18 yaşındaki annanemi aldığında o kadar parasızmış ki, sadece bir tencere ve iki kaşıkları varmış. annanem tencerede yemek yapıyomuş, tencerenin kapağına yemeği koyuyomuş oradan yiyolarmış.

    dedem bu şartlarda 18 yaşındaki kızı almış, ama, kendisi kendi kızlarını kimseye vermedi yıllarca. teyzemlerden birini İzmir döviz'in müdürüne verdi, ki bu eniştem milyonlarca servete sahip yaşını başını almış birisi (dedem bırak 19'u, 20'li yaşlardaki adama bile kız vermiyo, ama kendi 19 yaşında iken evlendirilmişti çakal) diğer teyzemi alan eniştem ise iki tane dükkana ve 3 tane eve sahip birisi. geri kalan kız da benim annem, onu da 30 yaşındaki babama vermiş, babam kendi bi iş yapmasa da kendi babasından (dedemden) birsürü mirasa kondu. miras da değil, daha yaşarken dedem birsürü varlığını babama devretişti bile.

    yani dedem kendi 19 yaşında iken ve beş parasız ilen 18 yaşındaki kıza kondu, şimdi kendi kimseye koklatmıyo, ama sorsan "gençler evlilik düşmanı"

    benim peder de tüm mirası çarçur etti. kendim üniversite okurken pederden 5 kuruş para almadım. burslarda, devlet kredisi ile, ve kendim çalışarak okudum. hazırlık sınıfını bile sınav ile atlayıp üniversiteyi erkenden bitirdim ve hemen çalışmaya başlayıp direk olarak kardeşlerime para yollamaya başladım. yıllarca para yolladım. o kadar çok para yolladım ki, askere gittiğimde cebimde kendime çok az para ayırmıştım ve param hemen bitmişti, ilk çarşı iznine çıkamamıştım.

    ben bunları yaşarken, miras zengini olan babam ile kızlarını kimseye vermeyen dedem kendi malları ile zenginliklerini yaşayıp bizleri düşünmediler, üstüne bir de: "şimdiki gençler çok şanslı, hepsi boş beleş insan bunların, biz neler çektik" yalanını ısıtıp sunmayı da es geçmediler.

    ben şu an 34 yaşındayım. 3 tane kız kardeşimi okuttum. üç kız kardeşim de babamdan 5 kuruş para almadan üniverisite okudular. bir kardeşimi de yurt dışına dil kursuna gönderdim. üstüne de, ev ve araba aldım. babam ne yaptı dersin? arabayı çok beğendi ama evin yerini beğenmedi hayırsız, "bilmemkimin çocuğu daha iyi yerden ev almış" diyo.

    babama miras reddi yapacağım. tüm soyumuzdan gelen bağlarımızı ve köydeki arsalarımızı-evlerimizi sattı bu hayırsız adam. bu saatten sonra bize bıraksa bıraksa borç bırakır. bu yüzden hiç riske girmeden miras reddini çakacağım. bu hayırsızlar hâlâ: "34 yaşına geldi evlenmedi sorumsuz" demeye devam ediyolar tabi.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi 01001101 -- 23 Temmuz 2020; 23:35:2 >
    < Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >




  • Bir ara düzgün feminizm vardı kadın ve erkeğin aynı değerde olduğunu ve manevi eşitliğini savunan. Artık pek kalmadı ama doğrusu oydu bence. Bu redpill denilen şey de çok akıllı olduklarını zanneden ergen sürüsü zaten.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Göz- kullanıcısına yanıt
    quote:

    ...Bir erkek evlenmeden yaşayabilir mi? Yaşarsa onu nasıl bir hayat bekleyecektir? ...

    öncelikle övgün için teşekkür ederim hocam.
    bu soruna gelirsem, hayatta insanın en uç seviye mutluluk kaynağı diğer insanlarla vakit geçirmektir. aile de bu "diğer insanlarla vakit geçirme" eyleminin günümüzdeki en net uygulamasıdır.

    eskiden çekirdek aile kavramının var olmadığı toplumlar varmış. bu kültürlerde çocuklar toplum tarafından ortak şekilde büyütülüyor, yaşlılara da toplum tarafından ortak şekilde bakılıyormuş. ancak günümüz kültüründe bu uygulama "sülale" ve "çekirdek aile" metodlarıyla yapılmakta.

    ben evlenmemiş çok insan ile tanışma fırsatı buldum. çoğuyla bisiklet turlarında, dağcılık aktivitelerinde, ve kampçılık aktivitelerinde tanıştım. evlenmemiş çok kadınla da tanıştım ve birçoğuyla hâlâ arkadaşlık ederim, bazıları emekli olmuş kadınlar.

    bu kişilere baktığımda şunu görüyorum. bu kişiler belki evlenmediler, ama, kendilerinin çok sayıda akrabaları var. belki çocukları ve torunları yok, ama, yeğenleri var. belki eşleri yok, ama kardeşleri var. belki bacanakları yok, ama dayıları-amcaları var.

    şu sonuca vardım: şu anda, yani 2020'de evlenmemiş olmak ile, 2040'da evlenmemiş olmak arasında büyük fark olacak. neden mi?

    çünkü, şu anda biz boomer döneminin ürettiği akraba bolluğunu yaşamaktayız hocam. bu akrabalar evlenmemiş kişilerin bile "birlikte yaşam" ihtiyaçlarını büyük ölçüde karşılıyorlar. yukarıda bahsettiğim kişiler buna birer örnektir, ama, buna en net örneklerden biri de benim. ben kendim yaşıyor olmama rağmen çok fazla sayıda tanıdığım ve akrabam var. yılın belki 3-4 ayı evimde misafir olabiliyor. çok fazla yeğenim, kuzenim var. birsürü amcam-dayım-teyzem vs var. öylesine yoğun şekilde insanlarla görüşme ve aktivite halindeyim ki, evde tek kalınca adeta: "şimdi biraz kafa dinliyim" moduna geçiyorum.

    ancak, ileride böyle olmayacak. çünkü şu anda boomer çağı bitti. insanlar çok az çocuk yapıyorlar, ve, evlenme oranları düşüyor. şu anda bekar olarak emekli olmuş olan biri çok sayıda akraba ile aktif diyalog halinde yaşıyor (birçoğu kamplara küçük yeğenlerini kendi çocukları ya da kendi torunları gibi getirip bakıyolar mesela) ileride bunlar olmayacak çünkü çocuk sayısının düşmesi demek akraba sayısında çok sert bir düşüş demektir.

    mesela, benim memleket izmir, şimdi tatile geldim memlekete, hemen her gün farklı bir kuzen ile falan denize gidebiliyorum. kardeşlerim çok zaten, onlarla gidiyoruz, enişte ile gidiyoruz falan. bunun nedeni şu, boomer devrinde hem kendi babam, hem dedem, hem amcalarım-teyzelerim, hepsi de çok çok fazla sayıda çocuk yapmışlar (genelde 4-5) bu da benim akıl almaz sayıda akrabaya sahip olmamı sağlıyor. kuzenlerimin bile çoğu evlenip 2-3 çocuk yaptılar, yeğenlerimin adlarını ezberlemekte güçlük çekiyorum.

    sonuç olarak, evlenmeyen kişiler var, ama, bu kişiler 2 şey yapıyorlar:

    1- evde durmuyorlar, sürekli aktivite halindeler. kamplar, dağcılık, bisiklet vs.. bu aktivitelerde çok fazla insan ile iletişim ve dostluk kuruyolar.
    2- boomer devrinin en büyük getirisi olan akraba kalabalığından faydalanıyolar.

    bu iki maddeye rağmen yine de günümüzde uç seviye sosyal ihtiyaç için evlilik (yani çocuk yapmak falan) gereklidir bence. şahsen kendi aileme birçok konuda çok kızıyor olsam da, onlarla vakit geçirmekten zevk alıyorum. hep söylediğim gibi, bizler hiçbir zaman evlilik karşıtı olmadık. küçüklüğümden beri eşimle ve çocuğumla geçireceğim vakitleri hayal ederek büyüdüm ve her erkek böyle bir aile hayali kurmuştur. ne yazık ki bizim içinde büyüdüğümüz sistem evlilik yaşını çok ileriye çekti, belli bi yaşa kadar evliliği imkansız kıldı. o yaştan sonra da dinamikler çok değişmişti (dünyadaki eşi görülmemiş teknoloji devriminin yarattığı etki çok büyük oldu) yine evlilik yapabiliriz ama, eski evlilikler gibi saf ve huzurlu bir çekirdek aile ortamı kurabilmek artık daha zor, ve, evliliğin erkeğe faturası eskiden olduğuna kıyasla akıl almaz şekilde artmış durumda.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi 01001101 -- 24 Temmuz 2020; 14:33:15 >
    < Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >




  • 
Sayfa: önceki 12
Sayfaya Git
Git
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.