Şimdi Ara

Evrim ve ben (2. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir (1 Mobil) - 1 Masaüstü1 Mobil
5 sn
47
Cevap
0
Favori
1.395
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 123
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • bakınız::::::::
    Darwin's Black Box (yorum yok)
    _____________________________
  • quote:

    Orjinalden alıntı: evrimci

    quote:


    Ben kimse araştırmıyor demedim,evrim bunu açıklamıyor çünkü açıklayamıyor dedim dikkatinizi çekerim.Ayrıca
    yalansa yalan deyin açıklayamıyor.Sizin yazdığınız evrim tanımına göre evrimle uğraşan bir insanın yaratıcıyı inkar etmesi gibi bir olayının olmaması gerekiyor.Oratk atadan türeyişi kanıtlaya bildimiki evrim?


    Evrim Teorisi olayı açıklayamıyor diyorsunuz hayır açıklamaya çalışmıyor zaten ben onu diyorum. Bunu açıklamaya çalışan teoriler Abiogenesis altında toplanır. Ve bu alanda çalışan insanların ezici çoğunluğu aynı zamanda evrimcidirler. Yani evrimle uğraşan insanlar yaşamın başlangıcıyla uğraşıyorlar zaten sadece bu ayrım teknik bir bilimsel ayrıntıdır.
    Ayrıca ortak atadan evrimleşmenin sadece doğal seleksiyon ve mutasyon gibi doğal olgularla olduğuna inanan insanların yaratıcıyı kabul etmesi gerekmiyor.
    Bu arada ortak atadan türeyiş ile ilgili çok ciddi kanıtlar evet vardır.
    http://www.talkorigins.org/faqs/comdesc/



    Evrimci kimsenin zaten yaratıcıyı kabul etmesi gerekiyor dediği yok.ama evrim ile uğraşanın yaratıcıyı inkar etmesi gerekiyor da kimse diyemez..bu çok önemli bir ayrımdır.şuanda bir çok kişi yani müslümanlardan bahsediyorum,evrime inanan bir insanın yaratıcıyı inkar edenler olduğunu düşünüyor ve basıyor kalayı

    forumda sen de biliyorsun armagedon isimli kişi sürekli dönüyor dönüyor bozulmuş plak gibi aynı şeyleri yapıştırıyor..çünkü amacı farklı aslında.

    evrim canlıların yaratılışlarını açıklamıyor ise hala neden yaratılışçıların hedef aldığı bir teoridir?
    çünkü yaratışçılar daha hedef aldıkları teorinin ne anlattığını bilmeyecek kadar bilgisizdirler..sadece bir şartlanmışlık içinde saldırmaktadırlar..
    bunun karşısında elinde zaten fazla bir kanıtları olmayan materyalisler,evrimi sanki yaratılışın karşıtı bir teori olarak kullanarak kendilerine dayanak oluşturmaktadırlar..

    ve sonuç..hiçbir yere varmayan saçma sapan tartışmalar sürtüşmeler..
    _____________________________




  • Abiyogenez (Abiogenesis) teorisi Cansız maddelerin tesadüfen bir araya gelerek canlı bir organizma oluşturacağına inanan görüştür.

    Ortaçağdan beri süregelen batıl bir inanıştır ve spontane jenerasyon teorisi olarak da bilinir.

    Ortaçağ'da, böceklerin yemek artıklarından, güvelerin yünden, farelerin buğdaydan oluştuğuna yaygın olarak inanılıyordu. Hatta, bunu ispatlamak için ilginç deneyler dahi yapılmıştı. 17. yüzyılda yaşayan Belçikalı bir fizikçi olan J. B. Van Helmont, kirli insan gömleğiyle buğday tanelerini biraraya koyduğunda, farelerin oluşacağını sanmıştı.

    Etlerin bir süre sonra kurtlanmasının da, hayatın cansız maddelerden türeyebildiğine bir delil olduğu zannediliyordu. Oysa daha sonraları, etlerin üzerindeki kurtların kendi kendilerine oluşmadıkları; sineklerin getirip bıraktıkları gözle görülmeyen yumurtalardan çıktıkları anlaşıldı.

    Bu teori 19. yüzyılda, ünlü Fransız bilim adamı Louis Pasteur'ün yaptığı deneylerle tamamen çürütüldü. Pasteur, vardığı sonucu şu cümle ile özetledi:

    "Cansız maddelerin hayat oluşturabileceği iddiası artık kesin olarak tarihe gömülmüştür."

    Bugün bilimsel olarak, "abiyogenez" değil; "hayat ancak hayattan gelir" görüşünü savunan biyogenez teorisi geçerlidir.

    Ama evrim teorisini savunan çevreler, halen canlılığın cansız maddelerin tesadüfler sonucunda biraraya gelmelerinden oluşabileceğini iddia etmektedirler. Ne var ki bu iddialarını ispatlamak için hiçbir bilimsel kanıt ortaya koyamadıkları gibi bu bilim dışı iddialarını ispatlamaya çalıştıkları tüm deneyler de başarısızlıkla sonuçlanmıştır.
    _____________________________
    www.ateizminsonu.com




  • quote:

    Orjinalden alıntı: evrimci

    quote:


    Ben kimse araştırmıyor demedim,evrim bunu açıklamıyor çünkü açıklayamıyor dedim dikkatinizi çekerim.Ayrıca
    yalansa yalan deyin açıklayamıyor.Sizin yazdığınız evrim tanımına göre evrimle uğraşan bir insanın yaratıcıyı inkar etmesi gibi bir olayının olmaması gerekiyor.Oratk atadan türeyişi kanıtlaya bildimiki evrim?


    Evrim Teorisi olayı açıklayamıyor diyorsunuz hayır açıklamaya çalışmıyor zaten ben onu diyorum. Bunu açıklamaya çalışan teoriler Abiogenesis altında toplanır. Ve bu alanda çalışan insanların ezici çoğunluğu aynı zamanda evrimcidirler. Yani evrimle uğraşan insanlar yaşamın başlangıcıyla uğraşıyorlar zaten sadece bu ayrım teknik bir bilimsel ayrıntıdır.
    Ayrıca ortak atadan evrimleşmenin sadece doğal seleksiyon ve mutasyon gibi doğal olgularla olduğuna inanan insanların yaratıcıyı kabul etmesi gerekmiyor.
    Bu arada ortak atadan türeyiş ile ilgili çok ciddi kanıtlar evet vardır.
    http://www.talkorigins.org/faqs/comdesc/



    Sizin dediğinizi anladım bir nevi alanı değil diyorsunuz ama bende açıklamayı başaramayacağı için açıklamıyor diyorum,benim fikrim tabii ki.Yani açılaya bilse açıklamaktan geri kalmazdı diye düşünüyorum.Neyse bunu uzatmayalım da 'Abiogenesis' bunu nasıl açıklıyor peki?




  • Armageddonun açıkladığı konu aristotalesin abiogenes teorisidir(iki bin yıl önce) ve konumuzla bir alakası yok. armageddon'un modern abiogenesten haberi olmadığını düşünmek bile istemiyorum, ikibin yıl öncesinin fikirlerini tartışmıyoruz burada..

    Modern Abiogenes dünyada ilk hayatın nasıl ortaya çıkmış olabileceğini araştırır. Tabiiki bu ortaya çıkış tanrı "ilk canlıyı ne zaman yarattı" şeklinde değil de doğada basit organik moleküller ve diğer bileşenlerin bir araya gelerek ilk canlı diyebileceğimiz yapının oluşmasıdır. Bu deneylerden en ünlüsü ise Miller deneyi olarak bilinir. Miller labaratuar ortamında bazı basit amino asitleri ilkel dünya şartlarını simüle ettiği deney tüplerinde oluşturabilmiş ve sonuçları bilim çevrelerinde çok yankı getirmişti...



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi pacman -- 6 Ekim 2005, 3:01:33 >
  • quote:

    Orjinalden alıntı: pacman

    Armageddonun açıkladığı konu aristotalesin abiogenes teorisidir(iki bin yıl önce) ve konumuzla bir alakası yok. armageddon'un modern abiogenesten haberi olmadığını düşünmek bile istemiyorum, ikibin yıl öncesinin fikirlerini tartışmıyoruz burada..

    Modern Abiogenes dünyada ilk hayatın nasıl ortaya çıkmış olabileceğini araştırır. Tabiiki bu ortaya çıkış tanrı "ilk canlıyı ne zaman yarattı" şeklinde değil de doğada basit organik moleküller ve diğer bileşenlerin bir araya gelerek ilk canlı diyebileceğimiz yapının oluşmasıdır. Bu deneylerden en ünlüsü ise Miller deneyi olarak bilinir. Miller labaratuar ortamında bazı basit amino asitleri ilkel dünya şartlarını simüle ettiği deney tüplerinde oluşturabilmiş ve sonuçları bilim çevrelerinde çok yankı getirmişti...


    cansız varlıklar nasıl bir araya gelerek canlı varlıklar oluşturabiliyor acaba?
    evrim cansız varlıkların biar araya gelerek zamanla mutasyonların ve doğal seleksiyonun etkisiyle evrimleştiğini ve milyarlarca yıl sonra düşünebilen insanlar haline geldiğini iddia eder.
    dolayısıyla aristotelesin teorisi nasıl cansız varlıklardan canlı varlıklar türeye bileceğini idia ediyorsa evrim de benzer bir iddiaya sahiptir..
    hala miller deneyini bilimsel gerçek kabul ediyorsunuz..
    miller deneyinin gerçek atmosfer şartlarını taşımadığını kendisi bile kabul ediyor...
    bizim evrimcilerimiz ise malesef uluslar arası evrim literatüründen bile habersiz..
    uluslar arası evrim otoriteleri hiç bir zaman miller deneyinii evrime kanıt olarak sürmez..

    Miller'in, ilkel dünya koşullarında amino asitlerin kendi kendilerine oluşabileceklerini kanıtlamak amacıyla yaptığı deney birçok yönden tutarsızlık göstermektedir. Bunları şöyle sıralayabiliriz:

    1- Miller, deneyinde "soğuk tuzak" (cold trap) isimli bir mekanizma kullanarak amino asitleri oluştukları anda ortamdan izole etmişti. Çünkü aksi takdirde, amino asitleri oluşturan ortamın koşulları, bu molekülleri oluşmalarından hemen sonra imha edecekti.

    Halbuki ilkel dünya koşullarında elbette bu çeşit bilinçli düzenekler yoktu. Ve mekanizma olmadan herhangi bir çeşit amino asit elde edilse bile, bu moleküller aynı ortamda hemen parçalanacaklardı. Kimyager Richard Bliss'in belirttiği gibi, "bu soğuk tuzak olmasa, kimyasal ürünler elektrik kaynağı tarafından tahrip edilmiş olacaktı".

    Nitekim Miller, soğuk tuzak yerleştirmeden yaptığı daha önceki deneylerde tek bir amino asit bile elde edememişti.

    2- Miller'in deneyinde canlandırmaya çalıştığı ilkel atmosfer ortamı gerçekçi değildi. 1980'li yıllarda bilim adamları ilkel atmosferde, metan ve amonyak yerine azot ve karbondioksit bulunması gerektiği görüşünde birleştiler. Nitekim uzun süren bir sessizlikten sonra Miller'ın kendisi de kullandığı atmosfer ortamının gerçekçi olmadığını itiraf etti.

    Nitekim Amerikalı bilim adamları J. P. Ferris ve C. T. Chen, karbondioksit, hidrojen, azot ve su buharından oluşan bir karışımla Miller'ın deneyini tekrarladılar ve bir tek molekül amino asit bile elde edemediler.

    3- Miller'in deneyini geçersiz kılan bir diğer önemli nokta da, amino asitlerin oluştuğu öne sürülen dönemde, atmosferde amino asitlerin tümünü parçalayacak yoğunlukta oksijen bulunmasıydı. Miller'in gözardı ettiği bu önemli gerçek, yaşları 3.5 milyar yıl olarak hesaplanan taşlardaki okside olmuş demir ve uranyum birikintileriyle anlaşıldı.

    Oksijen miktarının, bu dönemde evrimcilerin iddia ettiğinin çok üstünde olduğunu gösteren başka bulgular da ortaya çıktı. Araştırmalar, o dönemde dünya yüzeyine evrimcilerin tahminlerinden 10 bin kat daha fazla ultraviyole ışını ulaştığını gösterdi. Bu yoğun ultraviyolenin atmosferdeki su buharı ve karbondioksiti ayrıştırarak oksijen açığa çıkarması ise kaçınılmazdı.

    Bu durum, oksijen dikkate alınmadan yapılmış olan Miller deneyini tamamen geçersiz kılıyordu. Eğer deneyde oksijen kullanılsaydı; metan, karbondioksit ve suya, amonyak ise azot ve suya dönüşecekti. Diğer taraftan, oksijenin bulunmadığı bir ortamda -henüz ozon tabakası var olmadığından- ultraviyole ışınına doğrudan maruz kalacak olan amino asitlerin hemen parçalanacakları da açıktı. Sonuçta ilkel dünyada oksijenin var olması da, olmaması da amino asitler için yok edici bir ortam demekti.

    4- Miller deneyinin sonucunda, canlıların yapı ve fonksiyonlarını bozucu özelliklere sahip organik asitlerden de çok miktarda oluşmuştu. Amino asitlerin, izole edilmeyip de bu kimyasal maddelerle aynı ortamda bırakılmaları halinde ise, bunlarla kimyasal reaksiyona girip parçalanmaları ve farklı bileşiklere dönüşmeleri kaçınılmazdı.
    Ayrıca deney sonucunda ortaya bol miktarda sağ-elli amino asit çıkmıştı.107 (bkz. Sağ-elli amino asitler) Bu amino asitlerin varlığı, evrimi kendi mantığı içinde bile çürütüyordu. Çünkü sağ-elli amino asitler, canlı yapısında kullanılamayan amino asitlerdi. Sonuç olarak Miller'in deneyindeki amino asitlerin oluştuğu ortam, canlılık için elverişli değil, aksine ortaya çıkacak işe yarar molekülleri parçalayıcı, yakıcı bir asit karışımı niteliğindeydi.

    Tüm bunların gösterdiği tek bir somut gerçek vardır: Miller deneyi canlılığın ilkel dünya şartlarında tesadüfen meydana gelebileceğini kanıtlamaz. Deney, amino asit sentezlemeye yönelik bilinçli ve kontrollü bir laboratuvar çalışmasıdır. Kullanılan gazların cinsleri ve karışım oranları amino asitlerin oluşabilmesi için en ideal ölçülerde belirlenmiştir. Ortama verilen enerji miktarı, ne eksik ne fazla, tamamen istenen reaksiyonların gerçekleşmesini sağlayacak biçimde titizlikle ayarlanmıştır.

    Deney aygıtı, ilkel dünya koşullarında mevcut olabilecek hiçbir zararlı, tahrip edici ya da amino asit oluşumunu engelleyici unsuru barındırmayacak biçimde izole edilmiştir. İlkel dünyada mevcut olan ve reaksiyonların seyrini değiştirecek hiçbir element, mineral ya da bileşik deney tüpüne konulmamıştır. Oksidasyon sebebiyle amino asitlerin varlığına imkan vermeyecek oksijen bunlardan yalnızca birisidir. Kaldı ki, hazırlanan ideal laboratuvar koşullarında bile, "soğuk tuzak" (cold trap) denen mekanizma olmadan amino asitlerin aynı ortamda parçalanmadan varlıklarını sürdürebilmeleri mümkün değildir.
    _____________________________
    www.ateizminsonu.com




  • herhangi birisi bana bir iradenin sebep olmadığı bir olay gösterebilir mi lütfen?Mesela bir arabanın kendiliğinden olagelmesi...bir de lüks olsa şöyle biraz.bunu enerji dediğimiz şey yapabilir mi acaba?

    veya sizce de insan kendi aklına biraz fazla güvenmiyor mu?mesela bazen pencerenin içinden gördüğü güneşi pencereden küçük sayabiliyor.ama daha sonra anlıyor ki güneş oldukça muazzam büyüklükte.bu kez de yine insan diyor ki:güneşten daha büyük bir şey yoktur.diğer yıldızlara baksanız ya!ne kadar da küçük duruyorlar yanında.ama yine sonra insan öğreniyor ki güneş o kadar da büyük değil.ondan çok daha büyük yıldızlar ve gezegenler var.bu kadar basit bir gerçek bile bulunana kadar biraz fazla zaman kaybedilmez mi?sizce de insan her konuda olduğu gibi evreni inceleme,ondan ders ve mana çıkarma noktasında da Allah'a muhtaç değil mi?
    _____________________________
    hepiniz haklısınız.




  • quote:

    Orjinalden alıntı: sevgili

    herhangi birisi bana bir iradenin sebep olmadığı bir olay gösterebilir mi lütfen?Mesela bir arabanın kendiliğinden olagelmesi...bir de lüks olsa şöyle biraz.bunu enerji dediğimiz şey yapabilir mi acaba?

    veya sizce de insan kendi aklına biraz fazla güvenmiyor mu?mesela bazen pencerenin içinden gördüğü güneşi pencereden küçük sayabiliyor.ama daha sonra anlıyor ki güneş oldukça muazzam büyüklükte.bu kez de yine insan diyor ki:güneşten daha büyük bir şey yoktur.diğer yıldızlara baksanız ya!ne kadar da küçük duruyorlar yanında.ama yine sonra insan öğreniyor ki güneş o kadar da büyük değil.ondan çok daha büyük yıldızlar ve gezegenler var.bu kadar basit bir gerçek bile bulunana kadar biraz fazla zaman kaybedilmez mi?sizce de insan her konuda olduğu gibi evreni inceleme,ondan ders ve mana çıkarma noktasında da Allah'a muhtaç değil mi?



    DEĞİL...
    _____________________________




  • Yine sustu evrim savunucuları galiba.Niyeyse tartışma kendilerinin lehine doğru gittiğinde sayfalarca yazıyı arayı açmadan yazıyorlar.Şimdi bizim aleyhimize değilki diyeceklerde neyse...


    Tesadüf canım.Tabii tabii
  • Arkadaşlar Aslında bu konu bazen bilimin dışına çıkarlıyor ve bilim adamların kendi şahsi kanı görüşlerine emanet ediliyor. Ve ne yazık ki daha tam olarak sıpatlanmamış bir teori Batı ülkelerinde kesin kanıtlanmış gibi İlköğretim kitaplarında ders olarak okutuluyor.

    Ve bilim çevreleri bu konuda tam bir fikir birliğine varmamış olasına ramen siyasi görüşler baskın gelerek batı ülkelerinede geniş çevreler tarafından kabul gördüğüde bir gerçektir.

    Bunun nedeni bu konuyla ilgili başka bir bilimsel teori olmayışı olabilir. ister istemez kendinin zart diye dünyaya geldiğini düşünen insanlar bu bakış açısını onaylayan teoriye dört elle sarılmış düşünmeden kabul etmişlertir. Şu altta sayacağım teoriyi çıkmaza sürükleyen maddeleri hiç bir şekilde de kabul etmemektedirler.

    1- 600 milyon yıl önce yaşamış olan kamberyan dönemi canlıları bir anda ortaya çıkmaları ve bugünkü canlıların tüm özelliklerine eksiksiz sahip olmaları

    2- Türler arası geçiş formlarıyla ilgili fosillerin neden hala bulunamaması.

    3-Adı üstünde (sürüngen) dinazorlarda hala Kuş icat etme çabaları sürüyor.

    4-Eğer öyleyse böyle bir mekanizma canlılarada varsa. idda ettiklerine göre Benim kollarım uzun olsun diyorum. ve genlerim buna göre yeniden yapılanıyor. Bu için gerekli geni ürüten mekanizma hala bulunamadı.

    5- ilk insanlardaki gen zenginliği giderek azalarak kendine benzeyen millet değimiz insan topluluklarını oluşturduğu ispatlandı. buda teoriye tamamen ters bir sonuç

    6-Böyle yakın zamanda bulunan bir keşifse böyle giderse çok değil 50 bin yıl içinde erkeklerde bulunan Y kromozonu tamam tahip olup insan neslinin çoğalması imkansız olacağı bu teoriye tamamen zıt bir sonuç
    _____________________________




  • Cevap vereceğiz merak etmeyin. Araştırıp, tercüme edip özetliyip yazmak uzun sürüyor. CopyPaste'ciler bunları anlayamazlar.

    Miller deneyi bu konuda yapılmış ilk çalışmadır. Bu yüzden eksikleri ve yanlışları olması doğaldır. Lakin Miller deneyine benzer farklı atmosferik koşullarda deneyler de yapılmıştır. Olay 1953'te olmuş bitmiş gibi söylüyorsunuz, Miller'ın kendisi bile farklı şartlarda pek çok deney yapmıştır. Miller-Urey'in önemi diğer çalışmalara öncelik etmesindendir. TAbi bide Harun YAhya gibilerin sadece Miller-Urey'e saldırmaları sebebiyle.

    Bide bu deneyler şartlar ne olursa olsun aminoasitlerin sadece doğa kanunlarıyla oluşabileceğini göstermiştir.
    Amino asitler uzayda bile bulunabiliyorsa dünya'da oluşabilmelerine şaşmamak lazım.
    http://www.newscientist.com/article.ns?id=dn2558


    quote:


    1- Miller, deneyinde "soğuk tuzak" (cold trap) isimli bir mekanizma kullanarak amino asitleri oluştukları anda ortamdan izole etmişti. Çünkü aksi takdirde, amino asitleri oluşturan ortamın koşulları, bu molekülleri oluşmalarından hemen sonra imha edecekti.


    Doğada soğuk tuzak benzeri doğal mekanizmalar bulunmaktadır. Mesela reaksiyon sıcak derin su kaynaklarında gerçekleşiyorsa soğuk tuzak etraftaki deniz suyu olabilir. Reaksiyonun gerçekleştiği yere göre pek çok doğal soğuk tuzak bulunabilir.

    quote:


    2- Miller'in deneyinde canlandırmaya çalıştığı ilkel atmosfer ortamı gerçekçi değildi. 1980'li yıllarda bilim adamları ilkel atmosferde, metan ve amonyak yerine azot ve karbondioksit bulunması gerektiği görüşünde birleştiler. Nitekim uzun süren bir sessizlikten sonra Miller'ın kendisi de kullandığı atmosfer ortamının gerçekçi olmadığını itiraf etti.


    Daha sonra pek çok bilimadamı farklı atmosferler tiplerinde deneyler yapmıştır. Ekte bunların bazılarının tablosunu veriyorum. Hanic 1998'te C02, N2 ve H20 kullanılmıştır ve aminoasid oluşumu gözlenmiştir.
    Ayrıca hayat derin sularda başlamışsa atmosfer şartlarının ne olduğunun açıkcası fazla bir önemi de yoktur.


    quote:



    3- Miller'in deneyini geçersiz kılan bir diğer önemli nokta da, amino asitlerin oluştuğu öne sürülen dönemde, atmosferde amino asitlerin tümünü parçalayacak yoğunlukta oksijen bulunmasıydı. Miller'in gözardı ettiği bu önemli gerçek, yaşları 3.5 milyar yıl olarak hesaplanan taşlardaki okside olmuş demir ve uranyum birikintileriyle anlaşıldı.


    Açıkcası şu anki bilim dünyasındaki en baskın görüş gerçekten atmosferde o zamanlar çok az miktarda 02 bulunduğudur. (>=%0.1 kadar). Harun Yahya'nın yazdıkları 1980'lerde yaygın olan görüştü, günümüze gelememiş anlaşılan.
    Copley, Jon. 2001. The story of O. Nature 410: 862-864.

    quote:


    Ayrıca deney sonucunda ortaya bol miktarda sağ-elli amino asit çıkmıştı.107 (bkz. Sağ-elli amino asitler) Bu amino asitlerin varlığı, evrimi kendi mantığı içinde bile çürütüyordu. Çünkü sağ-elli amino asitler, canlı yapısında kullanılamayan amino asitlerdi. Sonuç olarak Miller'in deneyindeki amino asitlerin oluştuğu ortam, canlılık için elverişli değil, aksine ortaya çıkacak işe yarar molekülleri parçalayıcı, yakıcı bir asit karışımı niteliğindey


    Doğada bazı bakterilerin yapısında sağ elli aminoasitler var. Ayrıca sağ ellilerin var olması ille de canlılarda kullanılmaları gerektiği anlamına gelmez. Büyük ihtimalle sol elliler doğal bir seçilim mekanizma sonucu canlılarda bulunmakta.
    McCarthy, Matthew D., John I. Hedges and Ronald Benner. 1998. Major bacterial contribution to marine dissolved organic nitrogen. Science 281: 231-234.



    Genel kaynaklar
    http://www.ncseweb.org/icons/pdfs.html
    http://www.talkorigins.org/faqs/wells/iconob.html#Miller-Urey




    _____________________________




  • quote:

    Orjinalden alıntı: PiriReis1
    2- Türler arası geçiş formlarıyla ilgili fosillerin neden hala bulunamaması.


    Türler arası geçiş fosili etiketi taşıyan bir tür bulunmasını beklemek hayalcilik olur. Aratür dediğimiz canlılar size başarısız, arızalı, sakat canlılar gibi anlaşılsada aslında bu canlılar da o günki şartlarda yaşamlarını sürdürebildiklerine göre en az şimdi dünyada yaşayan canlılar kadar sağlıklı ve başarılı canlılardı. Başarısız olanlar zaten yeni bir nesil yeni bir tür oluşturamadan silinenlerdi bu ikisini karıştırmayın.

    quote:

    Orjinalden alıntı: PiriReis1

    4-Eğer öyleyse böyle bir mekanizma canlılarada varsa. idda ettiklerine göre Benim kollarım uzun olsun diyorum. ve genlerim buna göre yeniden yapılanıyor. Bu için gerekli geni ürüten mekanizma hala bulunamadı.


    Evet evrimin ne olduğunu gerçekten hakkını vererek okuyup öğrenseydiniz kollarınızın uzun olmasını demeniz ile kollarınızın uzaması gerektiği gibi bir sonuç çıkarmazdınız. Bunun evrim ile ne ilgisi var çok fena halde komik bir durum...
    Ortamınızın rekabet şartları sizi hayattan silerken ,sizin soyunuzdan gelen ve her nasıl olduysa kolları daha uzun olan bireylerin yaşamasına izin veriyorsa işte o zaman o türün kolları uzar ama sizinki değil, uzayan gelecek nesilin kolları olur yani uzun kollu bireylerin üremesine izin verir...

    Lütfen hangi evrimi tartışıyoruz bir karar verin, darwine saldırıcam diye lamarkın görüşlerini eleştiriyorsunuz. Diğer taraftan abiyogenes teorisini eleştirdiğinizi sanıyorsunuz ama eleştirileriniz ancak 2000 yıl öncesinin fikirleri ile yarışabiliyor.
    _____________________________
    Damlayan su taşı deler. Taşi delen suyun gücü değil, damlalarin sürekliliğidir.




  • quote:

    Doğada bazı bakterilerin yapısında sağ elli aminoasitler var. Ayrıca sağ ellilerin var olması ille de canlılarda kullanılmaları gerektiği anlamına gelmez. Büyük ihtimalle sol elliler doğal bir seçilim mekanizma sonucu canlılarda bulunmakta


    Canlılarda bulunan bir protein molekülünün meydana gelmesi için yalnızca uygun amino asitlerin uygun sırada dizilmeleri yeterli değildir.

    Bunun yanı sıra, proteinlerin yapısında bulunan 20 çeşit amino asitten her birinin de yalnızca "sol-elli" olması gereklidir.

    Kimyasal olarak aynı amino asitin hem sağ-elli hem de sol-elli olmak üzere iki farklı türü vardır.

    Bunların aralarındaki fark, üç boyutlu yapılarının birbiriyle zıt yönlü olmasından kaynaklanır. Aynen insanın sağ ve sol elleri arasındaki farklılık gibi.

    Her iki gruptan amino asitler de birbirleriyle rahatlıkla bağlanabilir.

    Ancak yapılan incelemelerde şaşırtıcı bir gerçek ortaya çıkmıştır: En basit organizmadan en mükemmeline kadar bütün canlılardaki proteinler, sadece sol-elli amino asitlerden oluşmaktadır.

    Proteinin yapısına katılacak tek bir sağ-elli amino asit bile o proteini işe yaramaz hale getirmektedir. Hatta bazı deneylerde bakterilere sağ-elli amino asitlerden verilmiş, ancak bakteriler bu amino asitleri derhal parçalamışlar, bazı durumlarda ise bu parçalardan yeniden kendi kullanabilecekleri sol-elli amino asitleri inşa etmişlerdir.

    Bir an için evrimcilerin dediği gibi canlılığın tesadüflerle oluştuğunu varsayalım. Bu durumda, yine tesadüflerle oluşmuş olması gereken amino asitlerden doğada sağ ve sol-elli olmak üzere eşit miktarlarda bulunacaktı. Dolayısıyla, tüm canlıların bünyelerinde sağ ve sol elli amino asitlerden karışık miktarlarda bulunması gerekirdi. Çünkü kimyasal olarak her iki gruptan amino asitlerin de birbirleriyle rahatlıkla birleşmesi mümkündür. Oysa bütün canlı organizmalardaki proteinler yalnızca sol-elli amino asitlerden oluşmaktadır.

    Proteinlerin nasıl olup da bunların içinden yalnızca sol-ellilerini ayıkladıkları ve nasıl aralarına hiçbir sağ-elli amino asitin karışmadığı evrimcilerin hiçbir açıklama getiremedikleri konulardan birisi olarak kalmıştır. Evrimciler, böyle özel ve bilinçli bir seçiciliği hiçbir şekilde açıklayamamaktadırlar.


    Proteinlerin nasıl olup da sol-elli amino asitleri ayıkladıkları ve nasıl aralarına hiçbir sağ-elli amino asitin karışmadığı, evrimcilerin hiçbir açıklama getiremedikleri konulardan biridir.
    _____________________________
    www.ateizminsonu.com




  • Tabi olaya şöyle bakma hiç akıllara gelmez ama. Peki neden tüm canlılar hiç bir zorunluluk olmamasına rağmen son derece keyfi bir şekilde sadece sol elli proteinleri bünyelerinde barındırır şekilde yaratılmışlar!.

    Asıl bu konu yani canlıların var olmasının böyle bir şarta tabi olmamasına rağmen aynı temel özellikleri taşıyor olmaları, birbirlerinden türediklerinin kanıtı değil midir?
  • quote:

    Orjinalden alıntı: pacman

    Tabi olaya şöyle bakma hiç akıllara gelmez ama. Peki neden tüm canlılar hiç bir zorunluluk olmamasına rağmen son derece keyfi bir şekilde sadece sol elli proteinleri bünyelerinde barındırır şekilde yaratılmışlar!.

    Asıl bu konu yani canlıların var olmasının böyle bir şarta tabi olmamasına rağmen aynı temel özellikleri taşıyor olmaları, birbirlerinden türediklerinin kanıtı değil midir?



    neden acaba bazı arada kalmışlar

    quote:

    Proteinin yapısına katılacak tek bir sağ-elli amino asit bile o proteini işe yaramaz hale getirmektedir. Hatta bazı deneylerde bakterilere sağ-elli amino asitlerden verilmiş, ancak bakteriler bu amino asitleri derhal parçalamışlar, bazı durumlarda ise bu parçalardan yeniden kendi kullanabilecekleri sol-elli amino asitleri inşa etmişlerdir.


    proteinlerdeki bu oluşumun tesadüfen rastlantılarla oluşmasının ihtimal dışı olduğunu kavrayamıyorlar?

    Proteinlerin nasıl olup da sol-elli amino asitleri ayıkladıkları ve nasıl aralarına hiçbir sağ-elli amino asitin karışmadığının evrimsel açıklamasının imkansızlığını göremezler..
    sanırım tüm mesele burada...



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi armagedon2001 -- 6 Ekim 2005, 21:38:31 >
    _____________________________
    www.ateizminsonu.com




  • Dostum Kusura bakma araya giriyorum. Şu arkadaşa bi cevap vereyim.

    Yawwww Ne kadar ters anlayıp çarpıtıyon konuyu


    Adam ne diyor o salak adaya gitmiş aynı kuşun birinin yok gagası uzamış birinin aşağı kıvrıkmış yok biririn kısalmış bunun nedenide doğal seleksiyonmuş. Hayvan mecbur kalmış gaganı şeklili değiştirmeye
    Yok zürfanın boynu ondan uzamış yok filin hortumu bundan uzamış bu hayvanlarda ne tür bir bilmediğimiz gizli işlev varda bu ihtiyaca göre hayvanın şekli şemalinde değişiklik yapıyoooorrr.

    Yok Yok Yok hala bulunamadı daha sen diyorsun anlamadın yahu.
    _____________________________
  • Pirireis1 banamı bu cevap ne demek istediğin anlaşılmıyor da..

    quote:

    bu ihtiyaca göre hayvanın şekli şemalinde değişiklik yapıyoooorrr


    ihtiyaca göre şekil şemal değişmesi gibi bir durum yok ortada. Evrim bu demek değil. Kusura bakmayın ama tepki gösterdiğiniz sizin kendi uydurduğunuz şey. Hadi iki kaynak karıştırıp okumak zor geliyor, iki satır yukardaki açıklamaları okumanın, anlamanın neresi zor.
  • Miller Deneyi canlılığın ilkel dünya şartlarında tesadüfen meydana gelebileceği iddiasını desteklememektedir.

    Deney, amino asit sentezlemeye yönelik bilinçli ve kontrollü bir laboratuvar çalışmasıdır.

    DOĞADA İSE BİLİNÇLİ BİR MEKANİZMA YOKTUR

    Kullanılan gazların cinsleri ve karışım oranları amino asitlerin oluşabilmesi için en ideal ölçülerde belirlenmiştir.

    Ortama verilen enerji miktarı, ne eksik ne fazla, tamamen istenen reaksiyonların gerçekleşmesini sağlayacak biçimde titizlikle ayarlanmıştır.

    Deney aparatı, ilkel dünya koşullarında mevcut olabilecek hiçbir zararlı, tahrip edici ya da amino asit oluşumunu engelleyici unsuru barındırmayacak biçimde izole edilmiştir.

    İlkel dünyada var olan ve reaksiyonların seyrini değiştirecek hiçbir element, mineral ya da bileşik deney tüpüne konulmamıştır.

    Oksidasyon nedeniyle amino asitlerin varlığına imkan vermeyecek oksijen bunlardan yalnızca birisidir. Kaldı ki, hazırlanan ideal laboratuvar koşullarında bile, "soğuk tuzak" (cold trap) denen mekanizma olmadan amino asitlerin aynı ortamda parçalanmadan varlıklarını sürdürebilmeleri mümkün değildir.

    Gerçekte Miller Deneyi'yle evrimin, "canlılığın bilinçsiz tesadüfler sonucu ortaya çıktığı" şeklindeki iddiası da çürümüştür. Çünkü deney, amino asitlerin ancak tüm koşulları özel olarak ayarlanmış bir laboratuvar ortamında, bilinçli müdahalelerle elde edilebileceğini göstermektedir.
    _____________________________
    www.ateizminsonu.com




  • quote:

    Doğada soğuk tuzak benzeri doğal mekanizmalar bulunmaktadır. Mesela reaksiyon sıcak derin su kaynaklarında gerçekleşiyorsa soğuk tuzak etraftaki deniz suyu olabilir. Reaksiyonun gerçekleştiği yere göre pek çok doğal soğuk tuzak bulunabilir


    amino asitler protein oluşturmak üzere kimyasal olarak birleşirken, aralarında "peptid bağı" denilen özel bir bağ kurarlar.

    Bu bağ kurulurken bir su molekülü açığa çıkar.

    Bu durum, ilkel hayatın denizlerde ortaya çıktığını öne süren evrimci açıklamayı devre dışı bırakmaktadır. Çünkü, kimyada Le Chatêlier Prensibi olarak bilinen kurala göre, açığa su çıkaran bir reaksiyonun (kondansasyon reaksiyonu) su içeren bir ortamda sonuçlanması mümkün değildir.

    Sulu bir ortamda bu çeşit bir reaksiyonun gerçekleşebilmesi, kimyasal reaksiyonlar içinde "oluşma ihtimali en düşük olanı" olarak nitelendirilir.

    Dolayısıyla, evrimcilerin hayatın başladığı ve amino asitlerin oluştuğu yerler olarak belirttikleri okyanuslar, amino asitlerin, birleşerek proteinleri oluşturması için kesinlikle uygun olmayan ortamlardır.

    Öte yandan, evrim savunucularının bu gerçek karşısında iddialarını değiştirip, ilkel hayatın karalarda oluştuğunu öne sürmeleri de imkansızdır.

    Çünkü ilkel atmosferde oluştukları var sayılan amino asitleri ultraviyole ışınlarından koruyacak yegane ortam denizler ve okyanuslardır.

    Amino asitler karada ultraviyole yüzünden parçalanırlar. Le Chatêlier Prensibi ise denizlerdeki oluşum iddiasını çürütmektedir. Bu da evrim teorisi açısından tam bir ikilem oluşturmaktadır.
    _____________________________
    KENDİNİ HERKESE UYDURMAK İÇİN YONTMAYA KOYULANLAR , SONUNDA YONTULA YONTULA TÜKENİP GİDERLER (R.HULL)




  • adam hayır ben Allaha inanmıyorum,herşeyi o yaratmamıştır demiyoda laf karıştırıyor. Yahu de şunuda bizde tamam arkadaşım deyip tartışmayalım.Çünkü inanmıyosan tartışmanın hiçbi anlamı yok. O olmasa bana inanmamak için başka bi bahane arayacaksın, e bunun sonu,inanmassan inanmassın,kimsede sana niye diye sormaz,bu gayet normal,tartışmada uzamaz.... Bana ne senin inanmamandan.... benim inancım bana senin inancın sana.... Bi defa benim inancım aradığım sorulara cevap vermiş durumda,ölüm hakkında,ilk canlının oluşumu hakkında bir cevabı var benim inancımın. ama senin inancın bunlara net cevap veremiyor. hala arştırılıyomuş. araştırılsın o zaman, ben cevabımı buldum ve inanıyorum. Sanane! İster inan ister inanma banane, inanmıyosan banane, çokda umrumdaydıda.... Ayrıca benim inancımı rencide etmekten,küçümsemekten,alaya almaktan seni men ederim... Kimse kimsenin inancına karışamaz. İnanmıyosan inanma! Ama laf etme milletin inançlarına!

    Direkt doğrudan,hayır Allah yaratmamıştır,inanmıyorum demiyoda bi sürü laf yazıyo buraya! İnanmıyorum de,bede senin yazılarını okumayayım. Bana ne senin inançlarından!



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi set -- 8 Ekim 2005, 14:22:55 >
    _____________________________




  • 
Sayfa: önceki 123
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.