Şimdi Ara

ETKİLENDİĞİNİZ KİTAPTAN ALINTI CÜMLELER. (12. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir (1 Mobil) - 1 Masaüstü1 Mobil
5 sn
251
Cevap
21
Favori
108.265
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 910111213
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • Sizlere ilkokul, ortaokul ya da lise sıralarında mesleğimi seçmemde esin kaynağı olmuş fen dersleri öğretmenlerimi anlatabilmeyi isterdim. Ne var ki geriye dönüp baktığımda, böyle hiçbir öğretmenimin olmadığını görüyorum. Okulda, Elementlerin Periyodik Tablosu'nu, kaldıraçları, eğik düzlemleri, yeşil bitkilerde fotosentezi ve antrasitle taş kömürü arasındaki farkı anlamadan olduğu gibi ezberlemiştik. Fen derslerinde ne merak aşılamaya yönelik bir çaba ne evrimsel bakış açısı ne de bir zamanlar insanların inandıkları yanlış düşüncelere dayanan kuramlara ilişkin bir içerik yoktu. Lisedeki laboratuvar derslerinde varmamız beklenen belli bir sonuçlar vardı hep. O sonucu elde edemezsek kötü not alıyorduk. Kendi ilgilerimizi, önsezilerimizi ya da kavramsal yanlışlarımızı keşfetme yolunda hiçbir teşvik görmüyorduk. Kütüphanelerde harika gökbilim kitapları bulabilirdiniz ama bunlar sınıfın kapısından içeri bile girmezdi. Uzun yoldan bölme işlemi, bir yemek kitabındaki tarifler gibi öğretilir; kısa yoldan yapılan bölmelerin, çarpma ve çıkarmaların sizi doğru yanıta götürdüğü ise hiç anlatılmazdı. Lisede karekök alma, Sina Dağı'ndan inme kutsal bir yöntemmişçesine anlatılırdı. Bize düşen, sadece öğretilenleri anımsamaktı. Doğru sonuca ulaşalım yeterdi; ne yaptığımızı anlamamıza hiç gerek yoktu. İkinci yılımda, matematik bilgimi önemli ölçüde arttıran iyi bir cebir öğretmenim olmuştu; ne var ki o da genç kızları incitip ağlatmaya bayılan kaba bir insandı. Bilime ilgim, okul yıllarım boyunca okuduğum bilim ve bilimkurguya ilişkin bu kitaplar ve dergilerle beslendi.

    Carl Sagan - Karanlık Bir Dünyada Bilimin Mum Işığı



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi asdasdaszaxd -- 5 Ekim 2012; 0:51:01 >
    _____________________________




  • Bir İngiliz atasözünün dediği gibi.''Yüz tavşandan bir at oluşturulamayacağı gibi,yüz kuşkudan da hiçbir zaman delil oluşturulamaz.''

    Suç ve Ceza - Dostoyevski
    _____________________________
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Disturbed

    - Neyin doğru olduğunu söyleyen insan, yanlış olan şeyleri söyleyenb insan kadar aptaldır belki de.



    konuda ki sözler arasında en beğendiğim bu oldu
    _____________________________
  • "Birçok şeylere ihtiyacımızı ancak onları görüp tanıdıktan sonra keşfetmez miyiz?.."---Kürk Mantolu Madonna

    < Bu ileti tablet sürüm kullanılarak atıldı >
    _____________________________
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Bey Amca

    ALAADDİNİN SİHİRLİ LAMBASINI OKUMUŞDUM EN SON :)

    Alaaddin lambayı okşar ve eçenden bir cin çıkar ve derki dile benden ne dilersen :)


    Dipnot; en son okuduğum kitaptır 2. sınıf çağlarında oğretmen zoruyla okumuşdum :)

    En son ikinci sınıfta kitap okuyan birinin burada ne işi var diye geçmiyor değil insanın aklından
    _____________________________
    I did it for me. I liked it. I was good at it. And I was really... I was alive.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Kelâm

    quote:

    Orijinalden alıntı: Bey Amca

    ALAADDİNİN SİHİRLİ LAMBASINI OKUMUŞDUM EN SON :)

    Alaaddin lambayı okşar ve eçenden bir cin çıkar ve derki dile benden ne dilersen :)


    Dipnot; en son okuduğum kitaptır 2. sınıf çağlarında oğretmen zoruyla okumuşdum :)

    En son ikinci sınıfta kitap okuyan birinin burada ne işi var diye geçmiyor değil insanın aklından

    Troller her yerde dostum

    Maksat post kasmak iste

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
    _____________________________
    Eğer yapamıyorsan, yapmalısın
  • Aydınlık, hasta gözleri nasıl incitiyorsa, Saadetde hasta gönülleri öyle sızlatıyor. Hasta gözler gibi hasta gönüller içinde en iyi ilaç karanlıktır.

    Reşat Nuri Güntekin-Çalıkuşu
    _____________________________
    I did it for me. I liked it. I was good at it. And I was really... I was alive.
  • Görkemli Kaybedenler-Leonard Cohen

    Bir insanın doğasındaki en özgün şey, genellikle en umutsuz olandır.O yüzden yeni sistemler dünyaya, var olanla yaşamanın acısına katlanamayanlar tarafından getirilir.Yaratıcılar sistemlerinin eşsizliğinden başka hiçbir şeye aldırmaz.Hitler Nazi Almanyası’nda doğsaydı o atmosferin tadını çıkartmaktan mutlu olmazdı.Şiirleri basılmamış bir şair kendi imgelerinden birini başka bir şairin yapıtında gördüğünde bu onu rahatlatmayacaktır çünkü onun sadakati imgeye ya da imgenin kamu alanında ilerlemesine değildir; onun sadakati, dünyanın verili haline muhtaç olmaması ve şeylerin oldukları acele düzenlemeden kaçabileceği kavramınadır.İsa da büyük bir ihtimalle sistemini başka insanların elinde işlemeyecek şekilde kurmuştu.Büyük yaratıcıların çoğu böyledir….
    _____________________________
  • Ey yerin göğün sahibi!Bana bir mutlu saniye ver, uğruna ömrümün bir gününü feda edeyim!Bir tabak mercimek yemeğine ise bütün ömrümü!Ne olur, hiç değilse bu kez duy beni!

    AÇLIK/KNUT HAMSUN
    _____________________________
  • ''Kraliçem,'' dedi Mormont yavaşça, ''Bütün söyledikleriniz doğru. Fakat Rhaegar Uç Dişli Mızrakta kaybetti. Mücadeleyi kaybetti, savaşı kaybetti, Krallığı kaybetti ve hayatını kaybetti. Kanı, zırhındaki yakutlarla birlikte nehrin sularına karıştı ve Robert Baratheon; cesedinin üstüne basıp Demir Taht'ı onun ellerinden çaldı. Rhaegar şereflice dövüştü, Rhaegar cesurca dövüştü, Rhaegar asilce dövüştü. Ve Rhaegar öldü..''



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Oberyn -- 6 Mart 2013; 22:59:44 >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
    _____________________________
    aka Proteinbar Bro
    Face>(height>Body)>Status>(Location/propinquity)>(Personality/voice)>Money>everything else aka FBSLPM
    eye area>jaw line> (Teeth/bridge/philtrum)>skin>hair>skull size>everything else face
  • Kitapta yazanı aynen nakşediyorum

    Bu kurtuluş düşüncesi, gecenin ilerlemiş bir saatinde aklıma yine otuz bir çekmeyi getirdi. Bir saflık isteğiyle, takıntıyı bir an önce kafamdan çıkarmak için her zamanki
    alışkanlıkla odanın bir köşesine çekildim, ama bir süre sonra otuz bir çekemediğimi anladım. On iki yıldan sonra ben yine âşık olmuştum!

    Benim Adım Kırmızı - Orhan Pamuk
    _____________________________
  • takip..

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
    _____________________________

    Leyla ile Mecnun
  • "Rehber'de deniyor ki uçmak bir sanatmış," dedi Ford, "ya da daha çok bir marifet. Aslında bütün marifet kendini yere doğru fırlatıp yeri ıskalamakta yatıyor."

    Otostopçu'nun Galaksi Rehberi / Beşi Bir Yerde
    by Douglas Adams
    _____________________________
    Namárië
  • Faust'dan

    Faust
    -Alçak! Yılan!
    Mefisto(seytan)
    -Benimle dost olana da böyle sözler yakışır!...

    Arkadaşlar bu kitapta çok güzel diyologlar ve güzel sözler mevcut tavsiye ederi
    _____________________________
  • "İtaat biçmek istiyorsan, dehşet saçmalısın! Çoğu kimse dize getirilmedikçe içtenlik nedir bilmez."
    "tutarlılık şahsiyetsizliği kamufule eder."

    İlk aklıma gelen bunlar oldu.
    _____________________________

    When a man lies, he murders some part of the world
    These are the pale deaths which men miscall their lives
    All this I cannot bear to witness any longer
    Cannot the kingdom of salvation take me home
  • "Cesaret ancak sen sayabildiğinde sayılır"(gregor gri kehanet)

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
    _____________________________
  • "Çağdaşlaşmak",Avrupa `nın yeni bir ihraç metaı,kokain ve LSD gibi... Şuuru felce uğratan bir zehir. "Çağ-dışılık" ithamı, iftiraların en alçakçası en abesi. Aynı çağda muhtelif çağlar vardır. Çağdaşlaşmak neden Hristiyan Batı`nın putlarına perestiş olsun ?

    Cemil Meriç - Bu Ülke
    _____________________________
  • İnsan ruhunun yarası dikiş tutmaz
    İstanbul hatırası Ahmet Ümit

    < Bu ileti tablet sürüm kullanılarak atıldı >
    _____________________________
  • Soyadı üzerinde de anlaşma yoktu.Kimi insan için için de Alekseyev'di.İsmini ilk defa duyan adam,hemen unuturdu.Adıyla birlikte yüzü de,sözleri de hatırlarda kalmazdı.Geldiği yerde bir şey değişmez,gittiği yerden bir şey eksilmezdi.Görünüşü gibi zekasının da hiç rengi,özelliği,kişiliği yoktu.Çevresindekileri gördüğü ve işittiği şeylerle eğlendiremiyordu,çünkü Petersburg'da doğmuş ve başka da hiçbir yere gitmemişti.Bu yüzden başkalarının gördüğü,işittiği ve bildiği şeylerden başka bir şey bilmiyordu.

    Böylesi bir insan sever mi, sevilir mi,nefret eder mi,acı çeker mi?Herhalde sever,nefret eder,acı çeker.Hiç kimse bunlarsız edemez çünkü.Fakat her nasılsa bu adam, herkesi sevmenin kolayını buluyordu?Böyle insanlar,başkalarında bir tür düşmanlık ve öç alma duygusu uyandırırlar.Ne kötülük ederseniz edin onlara, gene de gelir size sokulurlar.Şu var ki sevgilerini sıcak-soğuk diye ölçmeye kalkarsak;bunlarınki hiçbir zaman ortayı aşmaz.Herkesi sevdikleri için iyi insan sayılırlar.Oysa hiç kimseyi sevmezler.Kötü olmadıkları için iyidirler.Böyle bir adamın önünde,bir fakire sadaka verin, o da verir.Ama küfredin,alay edin, o da aynı şeyi yapar.Ona zengin denemez. çünkü çok zengin değil,fakirdir.Ama tam fakir de denemez, çünkü ondan çok daha fakirler vardır.

    Çalıştığı dairede sürekli ve belli bir görevi yoktur.Çünkü ne arkadaşları,ne amirleri,hangi işi daha iyi,hangisini daha kötü yaptığını görüp,neye kabiliyeti olduğunu kestiremezler.Kendisine bir iş verildiğinde ; verilen işi öyle bir şekilde yapar ki, amirine söyleyeceğini bilemez ; bakar,bakar,bakar,okur,okur, sonunda der ki ;''Bende kalsın ,sonra bakarım... İstediğim aşağı yukarı buydu.''

    Sokakta bir arkadaşı ona rastlasa ve nereye gittiğini sorsa ,''İş yerine, çarşıya veya birisini geçirmeye.'' der.Arkadaşı, ''Bırak canım, benimle postaneye,terziye veya gezmeye gel.'' dese, kabul eder hemen ;terziye,postaneye girer.Hatta gittiği o yerlerin tam tersi tarafı gezmeye de kabul eder.

    Doğduğunu ,annesinden başka kimse fark etmemiştir herhalde.Yaşadığını da pek az kimse bilir.Ama ölümünü de kimse fark etmeyecek, öldüğüne kimse sevinmeyecek,kimse acımayacaktır.Onun düşmanı da, dostu da yoktur.Yalnızca birçok tanıdığı vardır.Bu silik kişinin belki de yalnız cenazesi bir ilgi uyandıracak; yoldan geçen adamın biri saygı ile durup selamlayacak, belki başka bir meraklı da cenazenin önüne koşacak,ölenin adını soracak ve sonra unutacak.
    Alekseyev,Vasilyev,Andreyev ya da ne derseniz deyin ;insanoğlunun yarım dokun,bulanık bir hayali, bir gölgesiydi.



    İvan Gonçarov-Oblomov
    _____________________________




  • Ecinnilerden iki adet alıntı paylaşıyorum. Diyaloglarda felsefi konuşan şahıs Kirillov, sorular soran şahıs Stavrogindir. Spoiler butonu içine almamın sebebi ise çok fazla yer kaplamalarıdır.


    + Çocukları seviyor musunuz?

    - Evet.

    + Dolayısıyla hayatı da seviyorsunuz.

    - Evet. Neden soruyorsunuz?

    + Ama beyninize kurşun sıkmaya karar verdiniz.

    - Ne ilgisi var? Hayat başka, ölüm başka. Hayat var ama ölüm yok.

    + O halde öteki dünyadaki sonsuz hayata inanıyorsunuz?

    - Hayır. Öteki dünyadaki değil bu dünyadaki ölümsüz hayata inanıyorum. Bazı anlar vardı; Bu anlarda zaman durur ve şimdiki zaman sonsuzluk olur.

    + Buna erişmeyi mi umut ediyorsunuz?

    - Evet.

    + Böyle bir şeyin olabileceğine inanmıyorum. Mahşerde zamanın ortadan kalkacağı üzerine yemin eder melekler.

    - Biliyorum. İnsan tam mutluluğa kavuşunca zaman olmayacak.

    + Kaybolup nereYE gidecek?

    - Hiçbir yere. Zaman bir nesne değildir. Yok olacak bir düşüncedir.

    + Bunlar yüzyıllardır değişmeyen beylik felsefeler.

    - Evet, beylik felsefeler; yüzyıllardır değişmeyen. Başka türlü de olmayacak dedi gözleri parlayarak. Bu düşünce bir zafer garantisiymiş gibi.

    + Çok mutlu görünüyorsunuz.

    - Evet mutluyum. Bir ağaç yaprağı gördünüz mü?

    + Tabii.

    - Son günlerde gördüm bir tane. Ortasında pek az yeşili vardı. Kenarları hafifçe çürümüştü. Rüzgarın önünde uçuşup duruyordu... On yaşlarında bir çocukken, gözümü kapar, damarları olan yeşil, güneş altında bir yaprağı düşünürdüm. Gözlerimi açardım ve gördüklerime inanamazdım. Gözlerim kapalıyken gördüklerim çok güzeldi. Yeniden kapardım gözlerimi.

    + Bu bir alegori mi?

    - Hayır... Neden? Yalnızca bir yaprak. Bir yaprak güzeldir. Her şey güzeldir.

    + Her şey mi?

    - Her şey. İnsanoğlu mutsuz; çünkü mutlu olduğunu bilmiyor. Yalnızca bu yüzden mutsuz.

    + Peki ya açlıktan ölünüyorsa, ya küçük bir kıza kötülük yapılıyorsa?



    -…Az mı buluyorsunuz intiharları?

    +Hem de çok az.

    -Gerçekten mi az buluyorsunuz?

    Karşılık vermedi. Kalkıp ileri geri dolaşmaya başladı. Düşünceliydi.

    -İnsanları kendilerini öldürmekten alıkoyan şey ne sizce? –dedim.

    Ne konuştuğumuzu hatırlamak ister gibi dalgın dalgın baktı yüzüme.

    +Henüz… tam bilmiyorum… iki boş inanç alıkoyuyor sanki, iki şey; yalnızca iki şey; bunlardan biri çok küçük, öbürü çok büyük. Yalnız küçük olan da çok büyük.

    -Küçüğü ne?

    +Acı.

    -Acı mı? Bu olayda bu kadar önemli olabilecek bir şey mi acı?

    +Birinci derecede önemlidir. İki tür intihar vardır: Bir, büyük bir acı ya da öfkenin etkisiyle intihar edenler; iki, çıldırıp intihar edenler. Bunlar aniden bitirirler işlerini. Acıyı pek düşünmezler. Birdenbire biter her şey. Ama bu işi bir de aklı başında, bilinçli olarak yapanlar vardır… bunlar çok düşünür.

    -Aklı başında mı? Yani bile bile intihar eden de mi var?

    +Çok. Boş inançlar olmasa çok daha fazla olurdu; çok, çok daha fazla;
    herkes.

    -Herkes mi?

    Yanıt vermedi.

    -Acı çekmeden ölmenin hiç yolu yok mu?

    Tam karşımda durdu.

    +Kocaman, bir ev büyüklüğünde bir kaya düşünün, -dedi.- Kaya havada asılı duruyor ve siz onun tam altındasınız. Bu kaya üzerinize… başınızın üzerine düşse… acı duyar mısınız?

    -Ev büyüklüğünde bir kaya mı? Korkunç bir şey olacağı kesin.

    +Korku değil sözünü ettiğim; acı duyar mıydınız?

    -Dağ gibi bir kaya… on binlerce tonluk bir ağırlık… Hiç acı duymazdım herhalde.

    +Ama kaya üzerinizde asılı durdukça hep dehşet içinde olurdunuz. Bundan korkmayacak kimse yoktur: Dünyanın en büyük bilgini de korkar, en büyük doktoru da. Acı duymayacağını bilmesine karşın herkes yine de ya düşerse diye acıyla kıvranırdı.

    -İkinci neden nedir? Büyük olanı?

    +Öbür dünya.

    -Yani ceza olarak mı?

    +Fark etmez. Öbür dünya işte, yalnızca öbür dünya.

    -Peki ya öbür dünyaya inanmayan ateistler?

    Yine karşılık vermedi.

    -Kendinizden yola çıkarak yaptığınız bir değerlendirme olmasın bu?

    Kızardı:

    +Ancak kendinize bakarak bir değerlendirmede bulunabilirsiniz, -dedi.- Yaşamakla yaşamamak arasında hiçbir fark kalmadığında özgürlüğüne kavuşur insan. Herkes için amaç budur.

    -Amaç mı? O zaman kim yaşamak ister ki?

    +Hiç kimse, -dedi kararlılıkla.

    -Benim bu işten anladığım, -dedim:- insanoğlu ölümden korkuyor, çünkü yaşamayı seviyor; doğanın da buyruğu bu.

    +Alçaklık bu! Bütün sahtekarlık da burada, -dedi; gözleri kor gibi yanıyordu.- Hayat acıdır; hayat korkudur ve insanoğlu mutsuzdur. Bugün yalnızca acı ve korku var. İnsanoğlu hayatı seviyor, çünkü acıyı ve korkuyu seviyor. Buna da uygun yaşıyor. Acı ve korkuya karşılık olarak verilmiştir hayat; hep aldanılan yer burası. Bugünkü insan, o insan değil daha. Ama bir gün o yeni insan gelecek; yaşamakla yaşamamak arasında hiçbir fark görmeyen mutlu, gururlu, yeni insan. Acıyı ve korkuyu kim alt ederse o Tanrı olacak. Öbür Tanrı artık olmayacak.

    -O zaman… size göre öbür Tanrı var?

    +Hayır, yok; ama var da aslında. Taşın kendisinde acı yoktur, ama taştan duyulan korkuda acı vardır. Tanrı da ölüm korkusundan duyulan acıdır. Acıyı ve korkuyu alt eden, Tanrı olur. Bu, yepyeni bir hayat, yepyeni bir insan demektir, her şeyin yeni olması demektir. Tarih de iki döneme ayrılacak o zaman: Gorillerden Tanrı’nın yok olmasına ve Tanrı’nın yok olmasından…

    -Gorillere mi?

    +Yeryüzünün ve insanoğlunun fiziksel değişimlerine dek geçen dönemler. İnsan, Tanrı olacak ve fiziksel olarak değişecek. Dünya da değişecek, bütün yapıp ettiklerimiz, düşüncelerimiz, duygularımız değişecek. Ne dersiniz, insanoğlu fiziksel olarak değişir mi acaba o zaman?

    -Yaşamakla yaşamamak arasında bir fark kalmayacağına göre herkes kendini öldürecektir… alın size değişim.

    +Bunun bir önemi yok. O aldanmayı öldürecekler. Asıl özgürlüğü, asıl bağımsızlığı isteyen kişi kendini öldürmeye cesaret etmek zorundadır… Kendini öldürmeye cesaret eden kişi aldanmanın da sırrına ermiş demektir. Özgürlükte varılabilecek son noktadır bu; bunun ötesinde özgürlük yoktur, bunun ötesinde hiçbir şey yoktur. Kendini öldürmeye cesaret edebilen, Tanrı’dır. Bugün herkes bunu yapabilir ve böylece Tanrı’yı yok edebilir… böylece her şeyi yok edebilir. Ama bunu daha kimse yapmadı."
    _____________________________
    Bilincin her türlüsü hastalıktır.




  • 
Sayfa: önceki 910111213
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.