En Son İzlediğiniz Film ve Yorumlarınız (2784. sayfa)

quote:

Orijinalden alıntı: FiréLord



Oyunculuk 1/10
Senaryo 1/10
Yönetmenlik 1/10
Ses 1/10
Işık 1/10
Görüntü 1/10

Alayı en fazla 1 alır. Dolayısı ile filme verecegim puanda 1 i geçmez , tamamen vakit kaybı.

1/10

quote:

Orijinalden alıntı: Dönüşüm

9/10

Bir yandan bir masal, bir yanda hayatın gerçekleri.İspanya iç savaşının tam ortasında gerillalar ile faşist Franco rejiminin köpekleri arasındaki çatışmanın tam ortasında yaşanan küçük Ofelia'nın trajedisi.Del Toro çok iyi yakalamış ve ucunuda bırakmayarak görsel açıdan harika diyebileceğim kült bir film ortaya çıkarmış.Büyülü gerçeklik akımının bir parçası sanmıştım filmi ilk başlarda ama ilerledikçe bu düşünceyi sorgulamaya başladım.Şu an muallakta kaldım.Neyse bu çokta önemli bir şey değil.Bu filmi 4-5 daha izlemeye başladığım halde hep bir engel çıktı.Nasip bugüneymiş, bitirmeyi başardım.

quote:

Orijinalden alıntı: karasimsek06



arkadaş bir film bu kadar mı rezil olur yuh diyorum ecdada yazık etmişler.

4/10

quote:

Orijinalden alıntı: boras06

quote: Orijinalden alıntı: karasimsek06 arkadaş bir film bu kadar mı rezil olur yuh diyorum ecdada yazık etmişler. 4/10

bende bı kac sıtede yazdım elestırdım ama ınsanlar destek olun,sınema sektorumuz gelısecek de bu yuzden gerı kaldıkda falan gıbı klişe seyler soyledi.Elbette cekılsın bu tur tarıhımızı anlatan fılmler ama bu kadar da kotu cekılmez ki.Filmin kötü olması Amerıka sinemasının teknolojisini elımızde bulundurmamız degıl fılme fetihe filmi cekenlerın inanmamasıdır.Konusmalar bile sankı dun olan bı olaymıs gıbı gunumuz Türkcesı ile konusuluyor.1989 yapımı Kurtulus adlı dızıyı acsınlarda ızlesınler biraz.Giyim kusam konusma Aksemsettin Gemilerin yürütülmesi Ayasofyaya giriş daha bı cok sey bu kadar mı kotu fılme alınır.Bı sayfa yazı yazılır su fılme ama tutuyorum kendımı.Bu arada Yonetmen mehterı koymadıgı ıcın pısman olmus.Cok komık sankı koyduklarının hakkını vermıs.

quote:

Orijinalden alıntı: FiréLord



Oyunculuk 1/10
Senaryo 1/10
Yönetmenlik 1/10
Ses 1/10
Işık 1/10
Görüntü 1/10

Alayı en fazla 1 alır. Dolayısı ile filme verecegim puanda 1 i geçmez , tamamen vakit kaybı.

1/10

quote:

Orijinalden alıntı: diminishedtriad

A ay
1988, Türk yapımı. Yazan, yöneten, Reha Erdem. Oyuncular, Münir Özkul, Özcan Özgür, Arif Pişkin, Bijen Yüceer. 100 dakika.

12 yaşındaki Yekta yatalak dedesi ve halasıyla eski bir yalıda oturmaktadır. Annesi çok önceden bir kayıkla denize açılmış ve bir daha geri dönmemiştir. Yekta da her gece saat on birde annesinin bir kayığa binip denizde uzaklaştığını gördüğünü ileri sürmektedir. Yekta'nın diğer halası onun bu düşleri karşısında, Yekta'nın aklını yitirmeye başladığını düşünmektedir. Bu yüzden de onu yanına almak istemektedir.

Çekimlerini muazzam buldum. Tam bir sanat filmi. Usta yazar ve şairlerden metinler kullanılmış senaryoda. Filmde Münir Özkul gibi usta bir oyuncunun varlığı filmi daha ilgi çekici kılıyor. İzlediğim en değişik Türk filmlerinden biriydi ve yine Reha Erdem gibi bir ustanın elinden çıkmış bir yapıt. Erdem'in ilk filmi olan A Ay'dan on yıl sonra Ceylan ilk uzun metrajlı filmini çekiyor. Ceylan'ın hep ön planda tutulurken, Erdem'in göz ardı edilmesi haksızlık. Bana göre Erdem, Ceylan'dan beş adım önde.

8/10

quote:

Orijinalden alıntı: mactotherack

fetihin blurayı veya dvd si çıkmadı mı daha ??

quote:

Orijinalden alıntı: karasimsek06

quote: Orijinalden alıntı: mactotherack fetihin blurayı veya dvd si çıkmadı mı daha ??

bluray veya dvd bekliyecek bişey yok arkadaşım berbat ötesi bir film. Torrent izle zaten zamanına acırsın. Yıllardır fetih filmi çekilmiyor diye laf ediyorlardı böyle çekilcekse bir 100 yıl daha çeklmesin belki daha iyisi çekilebilir ilerde.

quote:

Orijinalden alıntı: Syronwar



Böyle bitemez ya.

quote:

Orijinalden alıntı: Tony. Montana.

Jules et Jim / Jules ve Jim (1962) IMDB SAYFASI

Sorgulayıcı bakış açısıyla çekilmiş filmler hoşuma gidiyor.Filmdeki "Aşk" yaşanabilitesi düşük,ihtimal sınırları dışında kalan bir aşk.Bizim için önemli olan buradaki aşkın gerçekle bağdaşıp veya bağdaşmaması değil,esas unsur aşk hakkındaki kalıplaşmış düşüncelerimizi tamamen silip yeniden düşünceler üzerinde yoğunlaşmamızı sağlamaktır (istemeden de olsa yapıyoruz bunu).Girift bir senaryo yapısını,analiz gücü yüksek bir vaziyete dönüştürerek,tatlı bir akıcılıkla kurgulanması bence büyük başarıdır..

Pişmanlık,nefret,özlem ve gurur kavramlarını tek potada eritip sağlam bir altyapı oluşturmak her baba yiğidin harcı değil.Amacına hizmet etme konusunda kusursuz bir film diyebilirim ki sinemanın en önemli filmleri arasında gösterilmesi tesadüf olamaz..
François Truffaut takdir edilesi bir yönetmen


Jules et Jim bana birşey daha öğretti,sinemayla en derin mevzular dahil herşey anlatılabilir.Yeterki insan istesin..
Bu aralar nostalji yapıyorum Beğendiğim filmleri tekrar izlemek güzel bir duygu.Jules et Jim, tavsiyemdir..

9.0/10

---

Aşk Üzerine Kısa Bir Film / Krótki film o milosci (1988) IMDB SAYFASI



İlk izlediğim zamanki ruh halimle çok beğendiğim için filmi bugün ikinci kez izlemiş bulunuyorum.Nedenini tam olarak bilemeyeceğim ama filmin doğallığına ve naifliğine yine hayran oldum.

Aşk üzerine uzun filmler yapılmasına gerek kalmadı,bu filmle son noktayı koymuşlar. Krzysztof Kieslowski filminin temellerini “empatik” bir yaklaşımda atarak, aşk kavramına iki zaviyeden bakmış.Ele aldığı konu neticesinde olayların katalizörü sayılabilecek noktaya, Magda ile Tomek’in gözünden,birinin menfi ve diğerinin ise müspet manada bıraktığı tesirden mütevellit yine aynı kişiler üzerinde aksettirdiği palindromik (gelgitsel) vaziyeti müşahade ediyoruz. Adına “aşk” denilen şey her neyse;bayağılaşmış,anlamını yitirmiş ve darmadağın edilmiş.Kendisini cinsel deneyimlerin uzantısı sananlara ! ve bu durumu beis görmeyenlere dûçâr olmuş.

Tomekin’nin salt aşkı bulmaya yönelik beslediği duygular okadar geniştir ki,içini doldurmak mümkün değildir.O,dünyasından vazgeçip odaklanmıştı düşlediği aşka ,lakin olacağını öngördüğü herşey,gerçekle yüzleştiği zaman zuhur eden karşılıklı bir içsel tezatın, diğer yüzeysel tabirle denge kaybının habercisi olacaktı; ve oldu ! Arzu ettiği tatmine ulaşamayışının en dumur hali galiba buydu.Sonrası işin en zor kısmıydı,çünkü içinde katmer kamer biriken aşkını,damla damla suya bırakacaktı.Izdırabını hafifletmek için değil,sadece gözmezden gelmek için.Dizginlenemeyen bir aşkı tanımasına belki de ramak kalmıştı Tabi yüzleşmek okadar kolaymı sanıyorsunuz,elinizi tutsanız yakalayacaksınız ama korkarsınız bazen.Tıpkı birşeyler elde etmek isterken sahibi olduklarınızı ve canınızdan çok sevdiklerinizi kaybetme korkusuna benziyordu biraz..

Oysa ki her şey farklıydı.Tomek,Magda'nın üzüntüsüne tekabül edecek bir acıyla karşılık vermesine mukabil (spoiler- bilerek ve isteyerek parmak kanatması -spoiler) onun zihninde kendine ufak da olsa bir yer bulamıyordu.
Varoluşsal eksendeki sabit pozisyonu ile zamana-mekâna göre değişiklik göstererek zihnimizdeki algısal pozisyonu arasında sıkışan, şenaatlerin pençesinde umarsızca sesini kısan kaskatı bir aşkı,tereyağından kıl çeker gibi kurtarıyor Kieslowski .Yönetmen bir takım metaforik öğelere başvurarak filmin bazı karelerini alegorik bir basmağa çıkarmayı amaçlamış,en azından ben öyle tahmin ediyorum. (Bkz: Süt=Beyaz.Beyaz yönetmenin diğer filmleri olan “üç renk” üçlemesinde Eşitliği temsil ediyormuş ama bu filmde daha değişik anlamları olabilir.Mesela sütün dökülmesi ?? )


En sonunda tamamen değiştokuş diyebileceğim bir anlık duygusal mübadele gerçekleşiyor.Başından beri saklanan “gerçek” aşk Tomek’in gözlerinde yeniden hayat buluyor. Aynı duyguları hissedebilmenin dayanılmaz hafifliği bumudur ? Budur abi..


Aşk üzerine kısa bir film şairanedir.Temelden sarsar,soğuk duş etkisi yapar,tokat vurur,yıkar ama muhteşem müzikleri sayesinde yeniden toparlarar. Kim demiş aşkın tarifi veya tanımı yapılamaz diye ??24 yıl önce yapılmış zaten. Kieslowski sen bir dahi olmalısın Dikkat ettiyseniz dahilerin sayısı gitgide azalıyor ,elimizde bir tek Christopher Nolan kaldı.Başyapıt niteliğindeki bu filmde adam direkt olayın merkezine ve felsefesine dalış yapmış.Bildiğiniz nokta atışı.Bütün aşk filmlerini çöpe atacak cinsten..



10/10

---

Kızıl Çöl / Il Deserto Rosso (1964) IMDB SAYFASI


Michelangelo Antonioni'nin senaryoyu "tinsel" bir mantık altında yazdığı aşikar.Yönetmenimiz evren-insan ve insan-insan ikili ilişkisini algılama baabında,bunların basit reaksiyon parçalarından daha öte bir gerçekliğe sahip olduğununa işaret ediyor.Filmde ilişkinin özüne zarar veren temel sebep ise müzminleşen bir hastalık gibi görünen "İletişim Bozukluğu" dur.


Baştan söyleyeyim,herkesin beğeneceği türden bir film değil.Sanatsallık tavan yaptığı için durağan bir anlatımı vardı.
Olay örgüsünün topyekün bir dağınıklık arz etmesi,ortada belirli bir konunun olmadığı hissini uyandırabilir..

Sabırlı izleyicilerin beğenme ihtimali yüksek olan bir film ama bu tip filmlere alışık olmayan ya da yönetmenin tarzına alışık olmayan arkadaşlar için çok sıkıcı ve anlamsız gelecektir.

---

Bande à Part (1964) IMDB SAYFASI


Bir Jean-Luc Godard şaheseri..Başından bir dakika bile ayrılmadan heyecanla izledim.Herkese tavsiye ediyorum

Yönetmen çok farklı bir sinema diline sahip..


8.5/10