Düğüne gider zurna beğenmez, hamama gider kurna beğenmez 8 Mart Pazar 2009
Dolar yükseliyor; tırmanarak mı, uçarak mı, orası tartışmalı. * * * Dolar’ı, iri kıyım evrensel bankalarla şirketlerin kasalarına, -bizim cezaevlerine yığılan sanıklar gibi- yığdıkça yığmaya kalkarsan; dolar da, bir fırsatını yakaladığında ya tırmanarak kaçmaya başlar, ya uçarak. Bir de bakarsın, bankaların kasaları da boşalmış, şirketlerin kasaları da... * * * Dolar... Bizim buralarda da, siyaset aspiratörleriyle kiminin kesesi dolar; kiminin, nefes kuvvetiyle dergahı dolar; kiminin, güçlü nutuklarıyla miting meydanı dolar. * * * Dolar... Oğulları, eşleri, nişanlıları askere giden kadıncıkların, gözleri dolar. İşsiz kalanların evlerine kahırlar dolar. Parklarda birkaç fırda ekmeğin çevresine kediler, bir lokma simidin çevresine serçeler dolar. * * * Dolar... 1947-48 yıllarında, Ankara’daki Ulus gazetesinde çalışan gözlüklü meslektaşımız Faruk’un, mizahi “Fanfanfinaki” manzumesinde ise, Fanfanfinaki’nin başına sadece pire dolar, bit dolar. * * * Siyasetçiler tarafından sürekli “onurlu, gururlu, şerefli, haysiyetli” olmakla zıpkınlanan Fanfanfinaki’ler ise, bilmezler Fanfanfinaki olduklarını. Her ne kadar “Türk milleti zeki ve çalışkan” olsa da... * * * ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton; “Kadınlar Günü”nde, kendisiyle konuşan Haber Türk gazetesinin muhabiri Daphne Barak’a şöyle demiş: - Kadının ezildiği yerde demokrasi olmaz. * * * Dünkü Radikal’in ilk sayfadan 6 sütun üstüne verdiği bir haber başlığı ise şöyleydi: “591 kız öğrenciden 512’si ‘Evet, tacize uğradım’ dedi! Uludağ Üniversitesi’nde yapılan araştırmaya göre taciz nerdeyse olağan!” * * * Geleneksel olarak kadının dışlandığı ve hırpalandığı toplumlarda; bayrak direkleriyle, dolar yükselse bile, bireysel “yaşam kalitesi”, tekerlekli sandalyesinden kalkarak, çağıyla dans edemiyor. * * * Rahmetli Münir Müeyyet yazıyor, abazanlığın şiirini de:
Bir kadeh rakı Getiriyor aklıma bir kadını. İki kadeh rakı on kadını Ve kaybedince sayılarını İstiyorum her kadını her kadını. * * * İncili Çavuş’a sormuşlar: - Yahu Çavuş, Türkiye’yi “yer” küresi dışında bir konserve kutusuymuş gibi görenler; kutunun içinde en kestirme yoldan “iktidar”a, “öldükten sonra hurilerle sarmaş dolaş olma umudunu” pompalayarak mı; yoksa, “kodum mu oturturum” hamasetçiliğiyle babayiğitliğini pompalayarak mı gelinebileceğini tartışıyor ve kendilerine göre de “sağ”, “sol” ayrımları yapıyorlar. Sen ne diyorsun bu duruma? * * * İncili Çavuş: - Ben, demiş; bıldırcınlarla kekliklere acıyorum en çok... - Ne anlama yani? - Biliyorsunuz “saçma”, en çok onların hayatını tehdit ediyor. * * * Av. Taner Aktop’dan da bir parmak şıklatması: - Yürürken 39 defa “tık”, 1 defa da “tok” sesi çıkartan şey nedir? * * * Yanıt: -Bir ayağı olmadığı için, baston kullanan kırkayak. * * * Koltuk değneği kullanan kötürüm demokrasilerde de, bu nedenle sürekli “tok” sesi çıkıyor ama, “bok” diye anlaşılıyormuş. * * * Hoş görünüze sığınarak, bendenizin lisedeyken, “aruz” denemesi bir manzumesiyle bitirelim yazıyı:
Yalnız Laleler.. Fıskıye.. Bir nazlı gülüş.. Gök ve hilal.. Bunların hepsi de gönlümde birer hoşça hayal.
Gözlerim aşk ile seyretmedi mehtabı daha, Başka bir tatla henüz ermedi ruhum sabaha.
Ufku yok, sahili yok, martısı yok bir denizim; Söyle Tanrım niye bir ben bu kadar kimsesizim?
Çetin Altan
Yazıyı anlamam zor oldu ama güzel bir yazı
yeni mesaja git
Yeni mesajları sizin için sürekli kontrol ediyoruz, bir mesaj yazılırsa otomatik yükleyeceğiz.Bir Daha Gösterme