Şimdi Ara

Akp ve Cemaat Üzerine Genel Bakış [2002-2013] (4. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
65
Cevap
0
Favori
1.573
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
5 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 1234
Sayfaya Git
Git
Giriş
Mesaj
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Zuko

    Verdiğin sayfada yarım yamalak bir şeyler kopyalanmış. Senin aldıklarına bakarsak benim dediğim hadis de var, senin dediğin hadis de. İkisi de hadis olduğuna göre ikisi de sahih, mütevatir ise bu birisinin yanlış olduğu anlamına gelmez. Peygamberimiz hem meleklere, ölüme hem de insan olduğu için yahudiye saygı göstermiş olabilir. Nitekim Peygamberimiz onlar hasta olduklarında ziyaretlerine gitmiş, sofralarında yemek yemiş, maddi-manevi yardımlarda bulunmuştur, Medine'deki yahudilerden bizzat borç almıştır. Ehl-i kitaba diğerlerinden farklı davranıldığıyla ilgili ayetler de var: Maide 3, 82; Ankebût 46.

    Selâm verme hadisiyle ilgili Riyazüs Salihin açtım ve şerhi şu şekilde. Daha ilk cümleden ehl-i kitaba muamele ile müşriklere muamele arasında farklılıkların olduğundan bahsediyor:

    quote:

    Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

    “Yahudi ve hıristiyanlara öncelikle siz selâm vermeyin. Yolda onlardan biriyle karşılaştığınız zaman, eziyet etmemek şartıyla, onları yolun kenarından yürümeye zorlayınız.”

    Müslim, Selâm 13. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Edeb 138; Tirmizî, İsti‘zân 12; İbni Mâce, Edeb 13

    Açıklamalar

    Yahudi ve hıristiyanlar, Ehl-i kitap olarak adlandırılır. Kitap ehlinden olan kâfirlerle hiçbir kitaba inanmayan müşriklere karşı gösterilecek muâmelede farklılıklar vardır. İslâm hukukçuları, çeşitli muâmelât bahislerinde Ehl-i kitâb’ın hukukunun neler olduğunu enine boyuna ele alır. Riyâzü’s-sâlihîn’in çeşitli bahislerinde yeri geldikçe bunlara temas edilmiştir. Biz burada konumuzun hudutları içinde kalarak onlara selâm verme ve selâmlarını alma hususunda bilgi vermeye çalışacağız.

    Peygamber Efendimiz’in bu hadisleri, kitap ehli olan yahudi ve hıristiyanlarla karşılaşıldığında ilk olarak müslümanların selâm vermelerinin câiz olmadığına delil teşkil eder. İslâm âlimleri, müslümanlar için esas gayenin selâmı yaymak olduğundan hareketle, onlara önce selâm vermenin câiz olup olmadığını tartışmışlar, İbni Abbâs, Ebû Ümâme ve İbni Ebû Muhayriz gibi sahâbîlerin de içinde bulunduğu bir grup, yahudi ve hıristiyanlara önce müslümanların selâm vermelerinin câiz olduğunu söylemişlerdir. Bunların delili bu konudaki hadislerin tamamı ile selâmı yayma hadisidir.

    İmam Nevevî, bu delilin bâtıl olduğunu, çünkü umumî olan bir hükmün yukarıdaki hadisle tahsis olunduğunu söyler. Bazı âlimler, Ehl-i kitâb’a onlardan önce davranarak selâm vermenin mekruh olduğunu fakat haram olmadığını ifade ederler. Ancak Nevevî’nin de içinde bulunduğu bir grup âlim, bu hadisteki nehyin haramlık ifade ettiğini belirtirler. Bir başka grup âlim, Ehl-i kitabâ selâm verilemeyeceği kanaatine sahiptirler. Biz bütün bu görüşleri serdettikten sonra, İslâm âlimlerinin büyük çoğunluğunun kabul ettiği ve tarih boyunca uygulana gelen şekli esas alacak olursak, müslümanların kitap ehline ilk olarak selâm vermeleri câiz görülmemiştir. Çünkü selâm, daha önce belirtildiği gibi bir sevginin, dostluğun ve kardeşliğin ifadesinden ibarettir.

    Yahudi ve hıristiyanların Allah’a, Resûlüne ve inananlara dost olmadıkları gayet açık bir hakikattir. Şu âyet-i kerîme de bu gerçeği perçinleyici niteliktedir: “Allah’a ve âhiret gününe inanan bir milletin, babaları, oğulları, kardeşleri, yahut akrabaları da olsa Allah’a ve Resûlüne düşman olanlarla dostluk ettiğini görmezsin” [Mücâdele sûresi (58), 22]. Ehl-i kitâb’a selâm vermek, onları saygıdeğer, sevgiye ve dostluğa lâyık görmek anlamına gelir ki, bu câiz olamaz.

    Onları yolun kenarından yürümeye zorlamak ise, yolun dar olması halinde kendilerine bir saygı ve ta’zim ifadesi olarak yol vermemek anlamına gelir. Fakat geniş olan ve geçilmesinde bir sıkıntı olmayan yollarda böyle bir şey söz konusu değildir. Ayrıca onları dar yolda kenara sıkıştırmak, herhangi bir çukura düşmelerine vesile olmak veya bir duvara sıkıştırmak ya da onlara câiz olmayacak tarzda sıkıntı ve zarar vermek anlamlarına da gelmez.

    Hadisten Öğrendiklerimiz

    1. Ehl-i kitap’tan olanlarla karşılaştıklarında, müslümanların onlara önce selâm vermeleri câiz değildir.

    2. Selâm, sevginin, dostluğun, din kardeşliğinin belirtisidir. Bu sebeple kitap ehlini böyle görmek câiz olmayıp, haramdır.

    3. İzzet ve şeref mü’minlere ait olduğundan, kâfirleri böyle görmek İslâm’ın vakarına aykırıdır.

    4. Yol darsa ve geçerken birinin kenara çekilmesi gerekiyorsa, gayri müslim olanlar kenara çekilmeye zorlanırlar.

    5. Sertlik göstermeye ihtiyaç olmadıkça, gayri müslim de olsa, insanlara rıfk, sabır ve nezaketle muamele etmek esastır.


    Müslümanların üstün olduğuna şüphe yok zaten.

    Bediüzzaman Münazarat'ta şöyle der: "Binaenaleyh onlarla dost olmamız, medeniyet ve terakkilerini istihsan ile iktibas etmektir. Ve her saadet-i dünyeviyenin esası olan asayişi muhafazadır. İşte şu dostluk, kat`iyyen nehy-i Kur`anîde dâhil değildir."

    ---------------------------------

    Said Nursîyi kullanarak niye söylemesin yahu. Ya da niye söylesin. Orada söylemek istediği ne kadar önemli biri olursa olsun siyasete girmeyeceği. Said Nursî'yi örnek vererek ona tâbî olanların onu gereğinden çok yücelttiğini, Cebrail'in bile üstüne koyduğunu düşündüğünüzü zannettim, yanlış hüküm vermiş olabilirim.

    Karaman sözü nasıl söyledi, ne şekilde ne hakkında konuşurken söyledi? Bana sadece "Bu cümleyi kurdu." diyorsunuz ve tek bir cümle söylüyorsunuz. Benim tahmin ettiğim kadarıyla mutlaka koşullu bahsetmiştir, başka tarzda söylemiştir ama bir cümleyi yakalayıp yaygara koparanlar "Karaman böyle söyledi." diye çığırtmıştır. (Size demiyorum kesinlikle.) Bunlarla çok karşılaştığım için böyle söylüyorum.

    Gülen cemaatinin içinde olup olmamam önemli olmamalı elbette. Ama ilk başta yazarken inattan, hakkı kabul etmemekten kaynaklanan kibirden bahsediyorsanız beni çoktan bir kefeye koymuşsunuz demektir. Hâlâ koyuyorsunuz ki yanlışta ısrar ettiğimi düşünüyorsunuz. Daha iki paragraf yazıyla düşüncelerimi gerekçelerle ortaya koymuşken bunu söylemeye devam etmeniz bunu gösteriyor.

    Yine yarım yamalak bilgi vererek konuşuyorsunuz. Bir şey hakkında tartışıyorsanız o konuyla ilgili tam bilgiyi verin ve bu konuda dini bilgi sahibi olalım ki etraflıca üzerinde tartışabilelim. Cihadı inkâr ediyor diyorsunuz. Cihadın birçok çeşidi var, cihad olmayıp cihad gibi gösterilen bir çok yanlış var. Savunma kelimesi ne anlamda kullanılmış bunun bir çok farklı anlamı var. Ehl-i kitabın durumları var, birçok ayrıntısı var, cennetlik olanı var olmayanı var. Dolu şey var.

    Mesela Mümtehine 8-9. ayetler var.

    Farkındaysan ayetleri yazmıyorum, numarasını veriyorum kendin araştır diye. Eksik bir şekilde benden öğreneceğine kendini tatmin edecek şekilde kendi araştırmanla öğrenmiş olursun.

    Kim Hz. Muhammed'in yolundan giderse ona tabii olalım, kim o yoldan saparsa ondan ayrılalım tabii ki. Ama bundan önce o yolu bilelim ki kıyas edebilelim.

    İslam Devletinde cihatda vardır, tıpkı Peygamber döneminde, Osmanlı da olduğu gibi. Devlet olarak; İslama davet edilir, kabul etmezse cizye, cizyeyi de kabul etmezse savaş vardır. İslamda olan bu şeyi inkar ediyor,

    konu yapması, yapamaması değil, inkar ediyor.

    (işidin İslam devletiyle alakası yoktur, kendileri, müslümanları kafirlikle suçlayarak, dinden çıkaracak fiiller sergiliyorlar)

    "İslam’ın bütün savaşları müdafaa savaşıdır" diyen Gülen, "Yani doğrudan doğruya size saldırıyorlarsa veya saldırma ihtimali çok yüksek ise, o mevzuda tahşidat yapmış üzerinize geliyorlarsa şayet, o zaman icab ederse ‘kader denk’i bile değerlendirerek üzerlerine gidebilirsiniz. Yoksa hafizanallah, ne getireceği belli olmayan maceralara giremezsiniz!” dedi.

    http://www.zaman.com.tr/fethullah-gulen-hocaefendi_fethullah-gulen-hocaefendi-bir-macerayla-milleti-felakete-surukleyenler-allaha-hesabini-veremezler_2249234.html

    http://www.herkul.org/tag/millet-meselelerinin-maceraya-tahammulu-yoktur/

    ---------
    Hayrettin Karaman sitesi;

    üst kısımda sayfalarıda belirtilmiş, kendi kitabındaki İslam dışı sözleri var.

    misal;

    "Müslümanların çoğu 'Peygamberin, bütün din sâliklerini İslâm'a çağırdığına' inanırlar" (Polemik Değil Diyalog, s. 35);

    müslümanların çoğu diyor, yani "Peygamberin herkesi İslam a çağırmadığına" inanan Müslümanlar da var demek istiyor. Bu peygambere hakaret eden Müslüman var demek gibi, bunu dile getiren önceden Müslümansa bile dinden çıkar. Müslümanların tamamı Allah ın varlığına inanır , çıkıpta çoğu Allah a inanır denmez, buna benziyor.

    alttada şu an ki yahudi ve hıristiyanların cennete gidebileceğini iddia ediyor. 3. Kısım diye bahsettiği şey İslamda yoktur.

    http://www.hayrettinkaraman.net/makale/0315.htm


    -------------

    @last_uk @Zuko

    Sehl b. Hanif ile Kays b. Sa'd'ın rivayetlerine göre, "Peygamber (s.a.) in yanından bir cenaze geçmiş. Rasûlüllah (s.a) buna ayağa kalktığında, bu­nun bir yahudi cenazesi olduğu kendisine bildirilmiş, Rasûlüllah da -Bu da (yaşayıp ölen) bir insan değil mi?- cevabını vermiş."[411]

    Ahmed b. Hanbel'in Abdullah b. As'dan rivayet ettiği bir hadis-i şerif de şu mealdedir: "...Evet kâfir cenazesine de ayağa kalkınız. Çünkü siz (as­lında) o kâfir cenazesine kalkmıyorsunuz. Ancak ruhları kabzeden yüce Al­lah'a ta'zim ederek ayağa kalkıyorsunuz."

    hadis diğer hadisi açıklamış. tıpkı bazı ayetlerin veya hadislerin ayeti açıkladığı gibi. Burada tazim yahudiye gösterilmemiştir.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi nco -- 18 Kasım 2014; 0:36:14 >




  • Fethullah Hocanın sohbetinin herküldeki özetini okudum. Ben okudum ama siz tamamını okudunuz mu emin olamadım doğrusu.

    İslâmda her karış toprakta Allah'ın hâkimiyetini kılmak esastır. Bu da cihadla olur. Ama cihadın çeşitleri vardır; Harp le de olur, ilim ile de, irşad ile de. Filozofların imansız görüşlerine karşı İmam Gazali ilim ile cihad ederken Fatih Trabzon'u alarak harp ile cihad etmiştir. Harp için şartlar lazım gelir. Misal, bir memlekette hükümdar İslam'a karşı bir set çekiyor, halkının İslam'la buluşmasını engelliyorsa bu harp sebebidir. Aslında bu bir müdafaa savaşıdır, oradaki halkın hakkını savunma savaşıdır. Buraların konumuzla pek alakası yok ama baştan böyle bir giriş yapmakta fayda var.

    Fethullah Hocanın sözlerine gelecek olursak; söylemek istediği şey gayet açık, bir yerde harp yerine başka yollar İslâm'a daha fazla fayda veriyor olursa o yol tercih edilir. Sulh ile sorun çözülüyorsa harpten kaçınılır. Düşman sayıca, teçhizatça üstünse antlaşma yapılır. Ama siz üstünseniz bu üstünlüğünüzü kullanırsınız. Ya karşı taraf savaşı kaybetmekten korkup sizinle antlaşma yapar, bu durumda anlaşırsınız; ya da sizinle savaşır. Bu durumda da harp edersiniz. Siz üstünseniz antlaşmaya zorlamazsınız.

    Sizin alıntı yaptığınız kısımla şu kısım birbirini tamamlıyor: "Kötü bir ihtimal söz konusu olunca, “Bence burada öyle bir maceraya girmemek lazım” diyor! Kim diyor? Kanuni!" Ne getireceği belli olmayan mecralara girmek ile kötü bir ihtimalin söz konusu olması. Bu durum İslâm'a fayda değil zarar getirecekse şayet savaştan kaçınılır ve kaçınılmalıdır da. Önemli olan İslâm'ın yayılmasıdır, irşaddır.



    Hayrettin Karaman'a gelirsek, tahmin ettiğim gibi. Bilgisizlikten kaynaklanan bir yanlış söylem iddiası. 3. kısım diye bahsedilen şey İslâm'da vardır ve Ebu Hasan El-Eşarî'nin görüşüdür. Eğer günümüzde de müslüman olmayanlar için fetret devri gibi bir karanlık dönem varsa ve bilgiye ulaşılamama varsa tebliğ ulaşmadığı için, hatta tebliğin de ulaşması yetmez tam ve doğru ulaşması gerekir, İsra 15'in tefsirine göre azap çekmezler. Hatta İmam Gazalî, tebliğe ulaşabilme durumu olsa ama çevresindekiler kişide peygamberi, dini kötü olarak tanıtsalar, bir önyargı sebebiyle kişi araştırmaktan çekinse o bile tebliğ sayılmaz der. Orada belirtilen "Ehl-i fetret" kavramına dikkat ediniz.

    Son olarak, hâlâ aynı hadisi söyleyip duruyorsun. Sana hadisin şerhini gösterdim. Ehl-i kitap, diğer müslüman olmayanlardan farklı bir statüye sahiptir. Senin söylediğin yanlış demiyorum, seninki de doğru. Bir hadisten tek bir sonuç çıkacak diye bir şey yok bir konu tek hadisle açıklanır diye bir şey de yok. Hele ki o sonucu sen çıkarıyorsun, ben sana alimlerin açıklamasını gösteriyorum.

    Bu arada geç cevabım için üzgünüm, çok yoğundum bu aralar.

    @bjkjb



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Zuko -- 3 Aralık 2014; 0:33:09 >




  • yahu bu konu çok daha önceleri açıldı ve kaç sayfa anlatıldı ,diye hatırlıyorum
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Zuko

    Fethullah Hocanın sohbetinin herküldeki özetini okudum. Ben okudum ama siz tamamını okudunuz mu emin olamadım doğrusu.

    İslâmda her karış toprakta Allah'ın hâkimiyetini kılmak esastır. Bu da cihadla olur. Ama cihadın çeşitleri vardır; Harp le de olur, ilim ile de, irşad ile de. Filozofların imansız görüşlerine karşı İmam Gazali ilim ile cihad ederken Fatih Trabzon'u alarak harp ile cihad etmiştir. Harp için şartlar lazım gelir. Misal, bir memlekette hükümdar İslam'a karşı bir set çekiyor, halkının İslam'la buluşmasını engelliyorsa bu harp sebebidir. Aslında bu bir müdafaa savaşıdır, oradaki halkın hakkını savunma savaşıdır. Buraların konumuzla pek alakası yok ama baştan böyle bir giriş yapmakta fayda var.

    Fethullah Hocanın sözlerine gelecek olursak; söylemek istediği şey gayet açık, bir yerde harp yerine başka yollar İslâm'a daha fazla fayda veriyor olursa o yol tercih edilir. Sulh ile sorun çözülüyorsa harpten kaçınılır. Düşman sayıca, teçhizatça üstünse antlaşma yapılır. Ama siz üstünseniz bu üstünlüğünüzü kullanırsınız. Ya karşı taraf savaşı kaybetmekten korkup sizinle antlaşma yapar, bu durumda anlaşırsınız; ya da sizinle savaşır. Bu durumda da harp edersiniz. Siz üstünseniz antlaşmaya zorlamazsınız.

    Sizin alıntı yaptığınız kısımla şu kısım birbirini tamamlıyor: "Kötü bir ihtimal söz konusu olunca, “Bence burada öyle bir maceraya girmemek lazım” diyor! Kim diyor? Kanuni!" Ne getireceği belli olmayan mecralara girmek ile kötü bir ihtimalin söz konusu olması. Bu durum İslâm'a fayda değil zarar getirecekse şayet savaştan kaçınılır ve kaçınılmalıdır da. Önemli olan İslâm'ın yayılmasıdır, irşaddır.



    Hayrettin Karaman'a gelirsek, tahmin ettiğim gibi. Bilgisizlikten kaynaklanan bir yanlış söylem iddiası. 3. kısım diye bahsedilen şey İslâm'da vardır ve Ebu Hasan El-Eşarî'nin görüşüdür. Eğer günümüzde de müslüman olmayanlar için fetret devri gibi bir karanlık dönem varsa ve bilgiye ulaşılamama varsa tebliğ ulaşmadığı için, hatta tebliğin de ulaşması yetmez tam ve doğru ulaşması gerekir, İsra 15'in tefsirine göre azap çekmezler. Hatta İmam Gazalî, tebliğe ulaşabilme durumu olsa ama çevresindekiler kişide peygamberi, dini kötü olarak tanıtsalar, bir önyargı sebebiyle kişi araştırmaktan çekinse o bile tebliğ sayılmaz der. Orada belirtilen "Ehl-i fetret" kavramına dikkat ediniz.

    Son olarak, hâlâ aynı hadisi söyleyip duruyorsun. Sana hadisin şerhini gösterdim. Ehl-i kitap, diğer müslüman olmayanlardan farklı bir statüye sahiptir. Senin söylediğin yanlış demiyorum, seninki de doğru. Bir hadisten tek bir sonuç çıkacak diye bir şey yok bir konu tek hadisle açıklanır diye bir şey de yok. Hele ki o sonucu sen çıkarıyorsun, ben sana alimlerin açıklamasını gösteriyorum.

    Bu arada geç cevabım için üzgünüm, çok yoğundum bu aralar.

    @bjkjb

    "İslam’ın bütün savaşları müdafaa savaşıdır" diyen Gülen, "Yani doğrudan doğruya size saldırıyorlarsa veya saldırma ihtimali çok yüksek ise, o mevzuda tahşidat yapmış üzerinize geliyorlarsa şayet, o zaman icab ederse ‘kader denk’i bile değerlendirerek üzerlerine gidebilirsiniz. Yoksa hafizanallah, ne getireceği belli olmayan maceralara giremezsiniz!” dedi.

    Gülenin ne dediği ortada, sana kimse saldırmıyorsa hiçbir şekilde savaş açamazsın diyor. İslama davet edilmiş ama kabul etmemiş, cizye vermeyi de kabul etmemiş devlete, savaş açamayı reddediyor o sözlerle.
    Söylediği sözler ortada iken , sen Gülen onu demedi bunu demek istedi diyorsun, ortada hüsnü zan edilecek durum yok, zanlık bir durum yok yani sözleri ortada.

    Karaman konusunda senin savunduğun konudan Karaman 2. kısımda bahsediyor. Ben 3. kısımdan bahsediyorum. 3 kısım ve aynı sayfada Karamanın kitabından yapılan alıntılar iftira, hakaret, yalan ve dinden çıkaracak ifadelerle dolu.




  • burada kimler var

  • 
Sayfa: önceki 1234
Sayfaya Git
Git
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.