Şimdi Ara

10 Yil Sonra TURKIYE (6. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir (1 Mobil) - 1 Masaüstü1 Mobil
5 sn
101
Cevap
1
Favori
3.569
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 23456
Sayfaya Git
Git
Giriş
Mesaj
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Kei$er$oZe

    quote:

    Orijinalden alıntı: Exnuc

    quote:

    Orijinalden alıntı: .Emn.

    quote:

    Orijinalden alıntı: Zıplayan fil

    Beklediğim hal:
    İç savaş ve devletin acizmiş tavrına bürünmesi.


    İstediğim Hal:
    Hukukta İslam şeriatı anlayışı
    Eğitimin, Sağlığın, Yolların ücretsiz ve kaliteli olması
    Devletin işlerini planlı yapması(Şehirleşme, Ordu düzeni, teknoloji gelişimi, Eğitim kurumlarının verdiği mezun sayısı ve ihtiyacın dengelenmesi vs.)
    Sorunların toprak vererek değil sınırları genişleterek çözülmesi(Azerbaycanın,Ermenistanın Gürcistanın, GKRK'nin, 12 adaların Türkiye'ye dahil edilmesi)
    İslam birliğinin kurulması(Bu amaçla parçalanmış İslam ülkelerinin ve diğer bazı ülkelerin birleştirilip bu çatı altında toplanması)

    Umarım istediğiniz hiç bir zaman gerçekleşmez hep hayal olarak kalır.
    Sizin şeriatçı din kardeşlerinin dinini alet ederek her türlü vahşiliği yaptıklarına şahit oluyoruz nasıl onlar gibi olacağız?
    İnsanları doğrayan suçlu suçsuz ayırt etmeden iğrenç işkencelerle cezalayan şeriiat sisteminemi geçelim?
    Eğer Türkiye senin istediğin hale gelirse bir saniye bile durmak istemem...
    Ayrıca benim Türkiye;
    Tam bağımsız bir devlet olarak hiçbir devletin, hiçbir tarikatın etkisi altında kalmadan kendini yöneten.
    Yargı organlarının bağımsız olduğu,
    Sınavlarda kopya yapılmayan, iş alımlarında torpil vs olmadan iş istihdamının yapılacağı,
    İşsizliğin olmayacağı, caddelerde dilencilerin gezmeyeceği,
    Gece sokaklarda rahatça gezebilecek güvenli bir ortam olacağı,
    Kanun önünde herkesin eşit olacağı,
    Çağdaş cumhuriyet hukukuna dayalı,
    İnsan haklarının ihlal edilmediği,
    Kadın ve çocuk haklarının çiğnenmeyeceği,
    İhalelere fesat sokulmayacağı,
    Kendi petrolünü çıkarabileceği dolayısıyla petrol fiyatlarının komşu ülkeleri gibi ucuz olacağı,
    Saçma sapan bürokrasi işlemlerinin olmayacağı,
    Irk, dil, din, cinsiyet ayrımı yapılmadan insanlara saygı, sevgi verileceği bir Türkiye istiyorum :)

    Sizin bahsetmiş ve şahit olmuş olduğunuz şeriatın uygulandığı ülkelerde var olan tek şey şeraitın sadece adıdır. Bahsinde bulunduğunuz şeyler ile ilgili detaylı bir şekilde bilginiz yok ve bahsettiğiniz konularda objektif olamıyorsanız bu kişisel olarak pekte sağlıklı bir durum değildir.

    Azda olsa inançlı bir kimseyseniz şeriatın Allah kanunu anlamına geldiğini bilir ve ona göre düşünüp konuşursunuz. Eğer samimi davranıp gerçekten bilgi sahibi olmayı dilerseniz şeriat nedir ve nasıl uygulanır araştırır görürsünüz.

    Daha önce tartışılan bir konuda ufakta olsa bilgi vermeye çalışmıştım. Fikir sahibi olmak isterseniz buyrun;

    konu link:http://forum.donanimhaber.com/m_63000936/mpage_1/f_/key_//tm.htm#msglink_63159490

    Yorumumun bir kısmı. Devamı yukarıdaki linkte var.

    Arkadaşlar şeriatın en mükemmel şekilde uygulandığı tek bir dönem var oda Osmanlı imparatorluğunun parlak dönemleridir. Adalet ve hak çerçevesi içerisinde gerekli cezalar ve aflar uygulanmıştır. Nedense insanların aklına şeriat deyince kesin ve katı kuralların bulunduğu bir yapı algılanıyor. Aslında tam tersi şeriat adı üzerinde Allah'ın kanunudur ve kesinlikle en affedici yöntemlerin bulunduğu bir düzendir.

    Suçu ve cezası ne olursa olsun tüm cezaların uygulanmasından önce yapılan tespitler vardır. Suç işleyen kişinin tekrar toplum arasına sağlıklı bir şekilde kazandırılacak bir ışık varsa bu mutlaka değerlendirilirdi. Örneklendirecek olursam;

    Devlet hırsızlık yaparken yakalanan bir kimsenin elinin kolunu anında kesmezdi. Şeriatta da zaten böyle bir şey yok. Bu suç ile yakalanan kimse için önce "neden" yaptığı araştırılır, ihtiyacından dolayı bu yola başvurduysa iş imkanı sağlanırdı. Bu gibi girişimlere rağmen aynı suçtan 3.kez yakalanan bir kimsenin önce parmaklarından bir kaçı kesilir tekrarında el bilekten kesilirdi.

    Bu sadece ufak bir örnek. Merak eden arkadaşlar şeriatı incelediklerinde nasıl bir sistem olduğunu ve sadece Osmanlı'da hakkı ile uygulandığını görecektir. Şimdiki bazı orta doğu ülkelerinde uygulanan şeriatın sadece adı var kendisi yoktur.

    El,ayak kesmeyi normal karşılıyorsun demekki.Peki madem ki çok biliyorsun bu hükümleri bi kaç soru soralım sana..
    Bu hukuka göre yönetilen devlette alkol almak isteyenlere nsaıl bir uygulama olacak.
    Evliyken zina yaptıkları kesinleşen bireylere nasıl bir ceza uygulanacak..
    Sen sadece şu evli olanlara yönelik hükmü açıkla bende sana bilip bilmediğini söylerim.

    İnacın ve objektif bakış açın var ise aşağıda yazılanları okuduğunda bu konu hakkında fikir sahibi olabilirsin.

    İslâm hukukunda ve bütün fıkıh kitaplarında «hudud,,» yani hadler, cezalar mühim bir yer işgal etmektedir. Esas itibarıyla kaynağını Kur'ân ve hadislerden alan bu hükümlerin en mühim hususiyeti, fertleri ve milleti korumak, ahlâkî çöküntüye sürükleyen felâketlere set çekmek, namus ve iffeti muhafaza etmek, fertlere hak ve hukuk mefhumunu yerleştirmek, sulh ve sükûnu te'sis etmektir. Başkalarına ibret olması ve caydırıcılığı .da diğer bir hikmetidir.

    Zina suçuna verilecek cezalar hakkında Nur Sûresinin ilk âyetlerinde açık bir şekilde izahlar mevcuttur: «Zina eden kadın ve erkeğin her birine yüzer değnek vurun. Eğer Allah'a ve ahiret gününe iman ediyorsanız, Allah'ın dinini tatbik hususunda onlara acıyacağınız tutmasın. Mü'minlerden bir topluluk onların cezalarına şahit olsun.» *

    Zina cezasının tatbik edilmesi için bu suçun kesin olarak aydınlığa çıkması ve tesbit edilmesi şartı başta gelmektedir. Bu da üç şekilde mümkün olur : (l) dört âdil erkeğin zina fiilini kesin olarak gördüklerine dair şahitlik etmeleri, (2) suçu işleyen kimsenin itirafı, (3) suçlu 'kadınsa hamile kalması. Bu üç husus etmediği müddetçe cezası tatbik edilmez.

    Asr-ı Saadette Kur'ân'ın bu emri mü'min kalb ve ruhlara öylesine yerleşmişti ki; hiç şahide, ispata kalmadan, şeytana ve nefsine uyup da bir anlık hissiyatına kapılan bazı kimseler, bu suçu işledikleri zaman bizzat gelip Peygamberimize itiraf etmişler, kendilerine Kur'ân'da emredildiği şekilde cezanın uygulanmasını istemişlerdir.

    Meselâ Maiz el-Eslemî adında birisi Peygamberimizin huzuruna gelerek zina yaptığını itiraf etti, Peygamberimiz yüzünü çevirerek dinlemek istemedi. Maiz. ikinci, üçüncü ve dördüncü defa aynı şeyi tekrar etti. Peygamberimiz yine dinlemek istemedi. Nihayet dördüncüsünde, «Sende delilik var mı?» dedi ve «Hayır» cevabını aldı. «Sarhoş musun yoksa?» sorusu üzerine bir zat kalkarak ağzını kokladı. Sarhoşluğa dair bir belirti bulunmadı. Bundan sonra

    Peygamberimiz «Belki yalnız öptün, lâf attın veya sadece baktın» dedi. Maiz «Hayır» diye devam etti. «Evli misin?» sorusuna da «Evet» deyince, Peygamberimiz recmedilmesini emretti ve recmedildi. Tevbesinin kabul edilip edilmemesi hususunda da Hz. Peygamber şöyle buyurdu : «O öyle bir tevbe etti ki, bir millet arasında taksim edilse idi, hepsini içine alırdı.» Başka bir vesile ile de, «Sen Allah için canını vermekten daha faziletli bir tevbe gördün mü?» buyurdu. 2

    Âyet-i kerimede ifâde buyurulduğu gibi, zina suçuna terettüp edecek ceza iki şekilde mütalâa edilmektedir : Birisi, yüz sopa, diğeri de recim (öldürmek). Bu çirkin suçu işleyen kimse, erkek veya kadın, bir defa olsun hiç evlenmemiş olmalıdır. Bunlara suç tesbit edilip hüküm verildikten sonra yüz sopa cezası tatbik edilir.

    Bu hükme bir esas teşkil eden hadis-i şerifi Hz. Ubeyde bin Sâmit rivayet eder. Hadis şu mealdedir : «Ölçüyü benden alınız, benden alınız! Allah onlara bir yol gösterdi. Zina edenler bekâr ise yüz sopa ve bir sene sürgün cezası tatbik ediniz. Evliler ise yüz sopa ve recim tatbik ediniz.» 3

    Fıkıh kaynaklarında bu sopanın durumu ve vuruş şekli hususunda bir ölçü verilir : Sopa parmak kalınlığında olmalı, yüze ve başa vurulmamalı, cezayı tatbik eden kimse sopayı omuzunun hizasından yukarı kaldır-mamalı ve çıplak bedene vurmamalıdır.4

    Âyet-i kerimede geçen, «Mü'minlerden bir topluluk onların cezasına şahit olsun» ifâdesindeki hikmetleri de asrımız müfessirlerinden merhum Elmalılı şöyle belirtir: Cezayı tatbik eden kimse suistimale girmemelidir. Herkesin gözü önünde cereyan etmesi halinde ceza bir işkence şekline bürünmez. «Tarihin şikâyet edegeldiği zalimane işkenceler hep gizlenerek yapılmıştır.» Halbuki bu bir işkence olmayıp cezadır. Bunun için dinin çizmiş olduğu sınırın dışına taşırılmamalıdır. Cezanın açıktan tatbik edilmesinde «İffetin kıymetini, ibret ve terbiyesinin tamimini ifade eden bir iman ve teşhir vardır.» ^Bu şekil aynı zamanda suçlu için psikolojik bir ceza manâsını da taşımaktadır.5

    1. Nur Sûresi, 2.
    2. et-Tâc, 3 :25; Müslim, Hudûd: 24.
    3.Müslim, Hudûd: 12.
    4.Dört Mezhebin Fıkıh Kitabı, 7 : 105.
    5. Hak Dini Kur'ân Dili, 5 : 3473 - 4.


    Yukarıda yazılı olan kısımlarda çok önemli noktalar mevcut.

    1- Birisi cezanın uygulanış biçimi;

    "Fıkıh kaynaklarında bu sopanın durumu ve vuruş şekli hususunda bir ölçü verilir : Sopa parmak kalınlığında olmalı, yüze ve başa vurulmamalı, cezayı tatbik eden kimse sopayı omuzunun hizasından yukarı kaldır-mamalı ve çıplak bedene vurmamalıdır."

    Yukarıda bahsedilen vuruş biçimi ile ne kadar acı verebilirsiniz bir düşünün? Düşümek istemezseniz ben diyeyim. Vereceği acı öğretim hayatınız boyunca öğretmeninizden yada ebeveynlerinizden yediğiniz bir tokat ile anca eş değer olur. :)

    2- Cezanın ibret teşkil etmesi;

    "Âyet-i kerimede geçen, «Mü'minlerden bir topluluk onların cezasına şahit olsun» ifâdesindeki hikmetleri de asrımız müfessirlerinden merhum Elmalılı şöyle belirtir: Cezayı tatbik eden kimse suistimale girmemelidir. Herkesin gözü önünde cereyan etmesi halinde ceza bir işkence şekline bürünmez. «Tarihin şikâyet edegeldiği zalimane işkenceler hep gizlenerek yapılmıştır.» Halbuki bu bir işkence olmayıp cezadır. Bunun için dinin çizmiş olduğu sınırın dışına taşırılmamalıdır. Cezanın açıktan tatbik edilmesinde «İffetin kıymetini, ibret ve terbiyesinin tamimini ifade eden bir iman ve teşhir vardır.» ^Bu şekil aynı zamanda suçlu için psikolojik bir ceza manâsını da taşımaktadır."



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Exnuc -- 20 Eylül 2012; 14:00:31 >




  • 
Sayfa: önceki 23456
Sayfaya Git
Git
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.