Şuan eline bir taş alıp etrafta kimse yokken cama attığını düşün. Attığın taş karşında duran camı tuz buz etti, yerde cam parçacıkları ve taş da savrulmuş köşe de bir yerde. Sonra oradan ayrıldın. Sonra oraya tekrar geldin ve kendine şunu sordun: ben bu camı ne zaman kırdım? Şuan bu soruyu sorarken mevcut evrende camı kırmadan önceki sağlam cam yok, yerinde değil. Peki o sağlam cam nerede? Zihninde, belleğinde yaşıyor. Sağlam cam şuanda mevcut evrende olmasa bile, kırmadan önceki duyusal girdiler belleğinde yer edindiği için sağlam camı hayal edebiliyorsun. Sonra saatine baktın ve 1 saat önce camı kırmışım dedin. Bu ne demek? Şuan da mevcut evrende olmayan ama belleğinde hayal edip soyut düşünebildiğin camı, şuandaki değişkenliklerle kıyaslayıp bir zaman oluşturuyorsun. O sırada yoldan geçen birine bu cam ne zaman kırıldı diye sordun. Adam bilmiyorum dedi. Neden bilemiyor? Çünkü camın sağlam olduğu an belleğinde değil ve aynı zamanda belleğinde olacak olsa bile değişkenliği kıyas edemiyor. Sonra oradan ayrılırken araba çarpması sonucu öldün. Zaman nerede? Seninle birlikte öldü gitti.. Bir şeyi belleğinde olup, onu değişkenliklerle veya yine belleğindeki şeylerle kıyas etmekle oluşuyor zaman algısı. Ama zaman algısının olması geçmişte bir şeylerin olmadığı anlamına gelmiyor, geçmişte camın sağlam olduğu gibi. Dünya 4,5 milyardan beri var demek geçmişte varsaydığın değişkenlikleri yine başka bir değişkenle ölçmek demek. Bunu ölçecek insan yoksa, zaman da olmuyor, var olan şeyler hep şimdi de gerçekleşiyor. < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı > |
_____________________________
Bizim elimizde bir tek silah var, o da beynimiz, öğrenme yetimiz. Bu yüzden gelin, öğrenelim...
|