Şimdi Ara

Yabancılarasa TOPRAK satışı

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir (1 Mobil) - 1 Masaüstü1 Mobil
5 sn
2
Cevap
0
Favori
1.086
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1
Giriş
Mesaj
  • HARİTA MÜHENDİSLERİ ODASINDAN BEKLENEN AÇIKLAMA GELDİ

    Odamıza bağlı sayın Yetkili ,

    "Tapu Kanunu ve Kadastro Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun", 3 Mayıs 2012 tarihinde Meclis Genel Kurulu‘nda onaylanarak yasalaştı. 2644 sayılı Tapu Kanunu‘nun 35. ve 36. maddelerini yeniden düzenleyen bu yasanın getirdiği en önemli değişikliklerden biri, mülk ve toprak satışında "karşılıklılık" esasını kaldırmasıdır. Buna göre, hangi ülke vatandaşlarına veya ticari şirketlere taşınmaz satılacağı, Bakanlar Kurulu tarafından belirlenecektir. Aynı maddede yapılan bir diğer önemli değişiklikle, yabancıların edinebilecekleri taşınmaz miktarı kişi başına 2,5 hektardan 30 hektara çıkarılmış, "ülke menfaatlerinin gerektirdiği hallerde" Bakanlar Kurulu bu miktarı 60 hektara çıkarabilmeye yetkili kılınmıştır. Ayrıca yabancıların edinebilecekleri taşınmazlar ve sınırlı ayni hakların toplam alanı, özel mülkiyete konu alanlar için ilçe yüzölçümünün yüzde 10‘una kadar varabilecektir.

    Bu yasanın getirdiği en tehlikeli değişiklik ise, yabancı şirketlerin mal edinimini düzenlemektedir. Buna göre, yabancı ülkelerin kanunlarına göre kurulmuş ve uluslararası kuruluşların yüzde elli veya daha fazla oranda hissesine sahip oldukları Türkiye‘de kurulu tüzel kişiliğe sahip şirketler, taşınmaz mülkiyeti veya sınırlı ayni hak edinebilecek ve kullanabileceklerdir. Şirketlere, "ana sözleşme" gibi muğlâk bir sınırlama dışında bir miktar sınırlaması, bu şirketlerin yatırım yapma sorumluluğu ve bu yatırımların kontrolü yahut sınırlaması görülmemektedir. Şirketler sonsuza dek yaşamazlar. Şirket tasfiye olunca şirketin yabancı ortakları taşınmazın sahibi olmaya devam edecek midir? Bu konuda bir açıklık ve sınırlama getirilmemiştir. Ayrıca yabancılar sadece işyeri ve konut değil, isterlerse arazi de satın alabileceklerdir.

    Bilindiği üzere Türkiye, Lozan Antlaşması sonrası kapitülasyonların kaldırılmasının yanında, yabancıların mülk edinimini, Tapu Kanunu, Köy Kanunu ve Doğrudan Yabancı Yatırımlar Kanunu‘nda belirtilen yasalarla düzenlemiştir. İlk defa 1984‘de bu kanunlarda değişikliğe gidilmiş ve Özal hükümeti döneminde İstanbul‘da Sevda Tepesi, Suudilere satılmıştır. Neo-liberal uygulamaların bir uzantısı olan bu ilk hamlenin ardı kesilmemiş ve 1986, 2003, 2006 ve 2008 yıllarında, ilgili yasada değişiklik yapılmasını hedefleyen tasarılar TBMM‘ye sunulmuştur. Buna karşın, Anayasa Mahkemesi, bu yasaları iptal etmiş ve "karşılıklılık" ilkesini korumuştur; yabancıların mülk ediniminin belli sınırlamalar dâhilinde yapılmasını düzenlemiş ve toprak satışında 2,5 hektar sınırını muhafaza etmiştir. Siyasal iktidarın yaklaşık on yıldır peşine düştüğü bu proje, bugün en uç haliyle yeniden karşımıza çıkmıştır.

    Oysa mevcut durumda yabancı gerçek ve tüzel kişiler 81 ilimizin tümünde zaten toprak satın alabilmektedir. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı‘nın 20 Ocak 2012 tarihinde açıkladığı rakamlar değerlendirildiğinde, karşımıza şöyle bir tablo çıkmaktadır: Türkiye‘de yabancılara satılan toprakların toplam miktarı 136 milyon 530 bin metrekare civarındadır. 1934‘ten 2002‘ye kadar 11 milyon 961 bin 565 metrekare satış yapılmışken, geri kalan kısım 2002‘den 2011‘e kadar geçen sürede gerçekleşmiştir. Yani, 80 yılda satılan toprak parçasının neredeyse 10 katı son 10 yıl içerisinde satılmıştır. Ayrıca 30 Kasım 2002 ve 30 Kasım 2011 tarihleri arasında ülkemizde 96 bin 735 adet taşınmaz, 103 bin 809 gerçek kişiye satılmıştır. Aynı tarihler arasında ülkemizde 13 bin 486 adet taşınmaz, tüzel kişilere (şirket, banka, yabancı temsilcilikler ve 4875 sayılı yasaya tabi olan yabancı sermayeli şirketler) satılmıştır. Bu taşınmazların toplam alanı 30 milyon 447 bin 810 metrekaredir. Bu süre içerisinde, sermayesi kısmen ya da tamamen yabancılara ait olan ancak ticaret siciline kayıtlı olduğu için yabancı sayılmayan şirketlere satış konusunda da rekor kırılmıştır. Bu statüdeki 2 bin 567 kişiye, toplam 13 bin 391 adet taşınmaz satılmıştır. Bu taşınmazların toplam alanı da 30 milyon 186 bin 277 metrekaredir.

    Meclis‘te kabul edilen bu yasa, karşılıklılık hükmünü kaldırarak, yabancılara toprak satışını, önüne geçilemez bir hale sokacaktır. Mevcut durumda 62 ülke ile karşılıklılık uygulaması varken ve bu uygulamaya rağmen süreç Türkiye aleyhine işlemekteyken, şimdi tüm ülkelere, özellikle de "yatırım gücü yüksek!" Suudi Arabistan, İran ve Birleşik Arap Emirlikleri gibi ülkelere taşınmaz mülk edinimi yolları da açılacaktır.

    Bu anlayışın Osmanlı‘nın 1868‘de imzaladığı "İstimlâk Nizamnamesi"ne benzediğini, yabancılara taşınmaz ve toprak satışının, sonuçta işgali de getirdiğini anımsatmak isteriz. Osmanlı‘nın, yabancılara borçlanmasından iki yıl sonra alelacele uygulamaya koyduğu toprak satışı politikası, bugünün Türkiye‘sinde yeniden karşımıza çıkmıştır. Bilinmelidir ki; Osmanlı‘nın çöküşü yıllarında, topraklar elden çıkınca, "egemenlik" de gitmişti. Ekonomik olarak dışa bağımlılık, siyasi olarak bağımlılığı da doğurmuştu.

    Unutulmamalıdır ki, topraklarımız öncelikle bu ülkede yaşayan tüm insanların ortak varlığıdır. Topraklarımız, hem bir üretim faktörü hem de milli bir servettir, kuşaklara bırakacağımız bir emanettir. Dünya nüfusunun artması, kent-taşra dengesinin bozulması ve aşırı betonlaşma ile beraber, kentlerin yaşanılmaz hale geleceği ve gerek yaşam alanı olarak gerekse de gıda üretim faktörü olarak topraklarımızın hayati değer kazanacağı görülmelidir. Devlet, ortak varlığımızı satmakla değil, Anayasa‘nın 23. ve 56. maddelerinde belirtildiği üzere, sosyal ve ekonomik gelişmeyi sağlamakla, ülkenin her kaynağını ziraat ve sanayi açısından değerlendirmekle ve halkın yararına en iyi şekilde kullanmakla görevlidir.

    Sattığımız topraklar için yarın pişman olmadan, bu girişimden hemen vazgeçilmelidir. Çünkü fabrikalardan tarım arazilerine varıncaya dek üretim araçlarının mülkiyetini yabancılara devretmiş bir millet, egemenliğini de tehlikeye atmış demektir.

    Sayın Cumhurbaşkanı‘nın söz konusu yasayı bu çerçevede hakiki bir sağduyu ile değerlendirmesini ve Meclis‘e geri göndermesini önemle talep ediyoruz.

    Basına ve kamuoyuna önemle duyurulur.

    Saygılarımızla,
    TMMOB
    HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI
    MAYIS 2012







  • arkadaşım bari bi özetini çıkartsaydın daha çok kişiye ulaşırdın
  • 
Sayfa: 1
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.