Şimdi Ara

Werckmeister Harmóniák | Werckmeister Harmonies (2000) | Béla Tarr (7. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
163
Cevap
1
Favori
3.682
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 56789
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • @De Profundis

    Visions of Europe olarak 26 kısa filmden oluşan bi seri indirmiştim o zaman izlemiştim bu kısa filmi tabi o zaman Tarr'ı tanımıyordum bile... :D Aralarında Fatih Akın da vardı yanılmıyorsam

    Karhozat'ı 2. ye izledim bugun bu sefer daha çok beğendim ve Tarr'ın en iyi filminin Karhozat olduğunu düşünüyorum. Bu arada sayımız 5'e çıktı

    @diminishedtriad

    Bertolucci'yi sevceğini düşünüyorum, The Dreamers ve The Last Emperor var onları izle boş vakit bulduğunda :D 8 1/2'u izledim ve beğendim ben Simon of the Desert'dan sonra izlediğim en ilginç filmdi




  • Bertolucci marşa inançla basmış fakat bir müddet sonra şaranpole yuvarlanmış birisidir. Antonioni, Olmi gibi çağdaşlarından geride olduğunu anladığı an kendini frenk erotizmi ve tibet budizmine yöneltmiştir fakat bu yönelim de onu kurtaramamıştır. Novecento'nun ekmeğini yedi yıllarca ama artık yiyecek bir şeyi de kalmadı. İtalyan Sineması'nın en büyük hayal kırıklıklarından biridir Bertolucci. Öyle delinmiştir ki; ne kadar şişirilirse şişirilsen o dışarı verdiği hava yüzünden bir santim dahi yükselemeyecektir.

    Sekiz Buçuk, Fellini'nin ne büyük bir düş gücüne sahip olduğunun ispatıdır adeta. Luis Bunuel'in Simon Of The Desert'i gibi eleştirel bir absürdlükten ziyade Tarkovsky'nin Zerkalo'su gibi bir düş kurmadır, arayışın ve hayalin estetik bir yansımasıdır.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi De-Niro -- 14 Ağustos 2012; 1:49:43 >
  • Yanlış anladınız hocam Simon of the desert'a benzetmedim ama izlediğim en ilginç filmdi o yüzden demitşim... Ayrıca Bertolucci hakkındaki görüşlerinize katılmıyorum malesef aksine İtalyan sinemasunun en büyük yönetmenlerinden olduğunu düşünüyorum
  • quote:

    Orijinalden alıntı: synchro

    Yanlış anladınız hocam Simon of the desert'a benzetmedim ama izlediğim en ilginç filmdi o yüzden demitşim... Ayrıca Bertolucci hakkındaki görüşlerinize katılmıyorum malesef aksine İtalyan sinemasunun en büyük yönetmenlerinden olduğunu düşünüyorum


    O halde kusura bakmayın azizim, ben türdeşlik anlamında bir benzetim yaptığınızı düşündüm. Evet, hayli ilginç yapımdır ikisi de, bu noktada katılıyorum.

    Bertolucci konusunda da saygı duyuyorum fikrinize azizim lakin sinemaya daha geniş perspektiften bakıp evrensel sinema dilini dahi yönetmenlerden kotardıkça nice büyük yönetmenlerin gözümden düştüğünü söyleyebilirim, buna Bertolucci de dahil.

    Bu noktada Tarkovsky'nin o müthiş sözünden mevzilenmek en doğrusu: "İlkelerine bir kez olsun ihanet eden insan, hayat ile olan saf ilişkisini yitirir."




  • hocam imzanızı yeni gördüm,hele diyorum tanıdık geliyor bu adam bir yerlerden

    dönüş yaparak ne iyi ettiniz,artık bırakmazsınız umarım

    bi kaç ay önce bahsiniz geçmişti satantango için açtığım konuda,keşke dönse falan demiştik
  • Ne kusuru hocam Tarkovski'den sadece 2 film izlemiştim ve şuan bunun eksikliğini yaşıyorum Winterbottom filmlerini bitirir bitirmez Tarkovski'nin kalan filmlerine devam ediceğim.

    2 yıl öncesine kadar en sevdiğim yönetmen Tarantinoydu benim de şimdilerde gözümden düştü dediğiniz gibi perspektif genişledikçe bunlar normal tabi... Bertolucci neden gözünüzden düştü? Ona benzer ve daha iyi dediğiniz yönetmenler kimler? İzleyip öğrenmek için soruyorum ben de yanlış anlaşılmasın




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Domates Kızartması

    hocam imzanızı yeni gördüm,hele diyorum tanıdık geliyor bu adam bir yerlerden

    dönüş yaparak ne iyi ettiniz,artık bırakmazsınız umarım

    bi kaç ay önce bahsiniz geçmişti satantango için açtığım konuda,keşke dönse falan demiştik


    Eyvallah azizim, teşekkür ederim iyi niyetiniz için. Şimdi gördüm o başlıkta, sağolasınız. Hatırlanmak güzel.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: synchro

    Ne kusuru hocam Tarkovski'den sadece 2 film izlemiştim ve şuan bunun eksikliğini yaşıyorum Winterbottom filmlerini bitirir bitirmez Tarkovski'nin kalan filmlerine devam ediceğim.

    2 yıl öncesine kadar en sevdiğim yönetmen Tarantinoydu benim de şimdilerde gözümden düştü dediğiniz gibi perspektif genişledikçe bunlar normal tabi... Bertolucci neden gözünüzden düştü? Ona benzer ve daha iyi dediğiniz yönetmenler kimler? İzleyip öğrenmek için soruyorum ben de yanlış anlaşılmasın


    Tarkovsky'nin tüm filmleri dikkatle izlenmeli üzerine uzun solukla düşünülmelidir. Zira asist yapmaz Tarkovsky, topu gelip ayağımdan kendin al ve golü öyle at der. Yani zoru tercih edenlere açar duvağını, kolaycılara değil.

    Tarantino bomboş adamın biridir. Sinemaya verecek hiçbirşeyi yoktur. Albert Camus'nün absürdlüğünü estetikten yoksun bir fırlamalıkla 'trash' adı altında sunmak isteyen bir hokkabaz sadece, başka bir şey değil. Alex De La Iglesia bile ondan iyidir.

    Eskilerden Bertolucci, yenilerden Ming Ling Tsai, Gaspar Noe, Abbas Kiarostami vb. Bu adamların ortak özelliği tekamüllerini tamamlayacak ruhu elde edememekten ötürü başka maskeler takıp kendini öyle kabul ettirmektir. Festivallere oynarlar, şaklabandırlar. Erotizmi araç değil amaç olarak görürler. Örneğin Ming Ling Tsai'nin filminde organlar gösterilmeden yapılan sert bir anal ilişkiye tanık oluruz ve bu bizi tahrik bir manada rahatsız eder. Fakat mesela Lars Von Trier'ın Antichrist filminin daha başında slow motion ile gösterilen bir sahnede erkek ve kadın ilişkiye girer, ikisinin de organları gösterilir. Fakat bu bizi rahatsız etmez. Neden? Çünkü ilki erotizmi amaç, ikincisiyle araç kılmıştır. Bu sadece basit bir örnek. Pasolini de bu anlamda erdemli bir adamdır, severim. Bu yeni şaklabanlar gibi festivallere film yapılması emredilen şaklabanların servis filmleri kadar nefret ettiğim bir şey yok. Güya bağımsız Winterbottom'ın da ne kadar bağımlı olduğu ifşa oldu zaten. Jim Jarmush, Terrenc Malick, Nick Cassavetes gibi adamlar varken Winterbottom bir hiçtir ve hiç olarak kalacaktır. 9 Songs olayından sonra elindeki kamera sadece bir vibratör olarak elinde kalmaldırı. Evet sert oldu ama düşüncelerim böyle. Daha da uzun epey mesele ama giriş adına bunlar kafi.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi De-Niro -- 14 Ağustos 2012; 2:40:03 >




  • Anladım hocam, Terrence Malick filmlerini izlemiştim ve Jim Jarmush'u aldım listeye belli ki saç stili gibi değişik filmleri var :D 9 Songs'u ben de hiç beğenmemiştim fakat Code 46 ve A Cock and Bull Story'yi başarılı buldum. Teşekkürler tavsiyeleriniz için hocam, indirmeye başladım
  • Allahtan Abbas Kiarostami'nin eski filmlerini izlemiştim ve beğendiğim filmlerdi hep. Sanıyorum Rüzgar Bizi Götürecek filminden sonra bozdu kendini.
    @De Profundis hocam Bergman hakkında ne düşüyorsunuz? Şu anlık en sevdiğim yönetmendir kendisi
    Bir de eskilerden Zapotka hocam vardı, o nerelerde acaba? Bir bilginiz var mı?

    Konunun içine ettim, diminishedtriad kovacak beni
  • quote:

    Orijinalden alıntı: DaLGa©I

    Öncelikle herkese merhabalar.Bu filmi tesadüfen bi yerde görmüştüm ve daha sonra konusunu ilginç bulduğum için indirmeye karar vermiştim.Neyse bide bi yorumlarına bakıyım dedim yorumla beni çok kararsızlığa düşürdüm 10/1 10/2 vermişler şaştım kaldım.Buraya baktıktan sonrada izliyeyim diyorum.Ne dersiniz?

    Size de merhabalar. Bu film herkese hitap edecek türde bir film değil öncelikle onu söyleyeyim. Yani sinemanın sanat kısmından hoşlanıyor ve Amerikan gişe filmlerini pek tercih etmiyorsanız izleyebilirsiniz. Öteki türlü siz de başkaları gibi 2/10 verebilirsiniz filme ki bu hiç yakışık almaz bu film için. Netice olarak izlediğiniz filmlerden farklı bir film olabilir, karar size kalmış.
  • @De Profundis konuya katkıların için teşekkürler. Görüşlerin hakikaten sertmiş, sinema konusunda hemen hemen aynı düşünüyoruz. Ama siz Tarkovski'yi daha çok seviyorsunuz anladığım kadarıyla. Ben de Bunuel hayranıyım, izlediğim hiçbir filmde o adamın filmlerinden aldığım zevki almamışımdır. Bertolucci hakkında izlemeden yorum yapmak istemem ama sinema geçmişine bakıldığında sanırım sadece 1-2 başarılı filmi olmuş ve devamını getirememiş. Bu arada Trier erotizmi araç olarak kullanmıştır fakat Antichrist'i izleyen çoğu kişi o film için porno yakıştırması yapıyor, bu da çok sinir bozucu bir şey. Gişe filmlerine alışık izleyici çözümleme ve yorumlama yapmaktan aciz ne yazık ki.

    @DaRKN' Estağfirullah hocam Gayet güzelleşti konu, siz de yazmasanız kimler yazacak




  • quote:

    Orijinalden alıntı: synchro

    Anladım hocam, Terrence Malick filmlerini izlemiştim ve Jim Jarmush'u aldım listeye belli ki saç stili gibi değişik filmleri var :D 9 Songs'u ben de hiç beğenmemiştim fakat Code 46 ve A Cock and Bull Story'yi başarılı buldum. Teşekkürler tavsiyeleriniz için hocam, indirmeye başladım


    Jim Jarmush candır. En sevdiğim bağımsız yönetmenlerden biridir. Sistemin içinde kendini barındıran antisistem aygıtlardan biri değildir. Muhalifliğini sistemin değil zihninin öngördüğü merkezden yapar. Evet saçları gariptir ama her bilge biraz delidir değil mi:)
  • quote:

    Orijinalden alıntı: DaRKN'

    Allahtan Abbas Kiarostami'nin eski filmlerini izlemiştim ve beğendiğim filmlerdi hep. Sanıyorum Rüzgar Bizi Götürecek filminden sonra bozdu kendini.
    @De Profundis hocam Bergman hakkında ne düşüyorsunuz? Şu anlık en sevdiğim yönetmendir kendisi
    Bir de eskilerden Zapotka hocam vardı, o nerelerde acaba? Bir bilginiz var mı?

    Konunun içine ettim, diminishedtriad kovacak beni


    Bergman'ı severim ama Satjayit Ray, Akira Kurosawa, Carl Theodor Dreyer, Andrei Tarkovsky, Robert Bresson gibi zirveye oturtamadım hiçbir zaman. Çünkü Bergman cesur değil korkak bir yönetmen. Arafta kalmış ve öteye gidememiş bir adam. Işığı görüp de adım atamayan acemi mahkumlar gibi. Kıyıya kadar geliyor, hakikatin denizin ortasında olduğunu biliyor ama boğulma riskini göze alıp o hakikate varmak için yüzmüyor. İşte bu yüzden herşeyden biraz vardır ama hiçbirşey tam değildir Bergman sinemasında. Bu onu kötü yada vasat bir yönetmen yapmıyor tabiki, ama çok daha iyi işler yapabilirdi. Yine de efsanelerdendir, severim. Silence filmi herşeye bedel.

    Abbas Kiarostami'nin Köker Üçlemesi (Zeytin Ağaçları Altında, Arkadaşım Evi Nerede, Ve Yaşam Sürüyor), Rüzgar Bizi Götürecek, Kirazın Tadı, Nema-Ye Nazdik gibi filmlerinden sonra son filmlerini izlemek hakikaten zulüm. Festival maskotu yaptı kendini maalesef. Mohsen Makhmalbaf da biraz o tarafa kaydı ama toparlıyor gibi. İran'ın en sadık adamı Majid Majidi'dir kanımca.

    Ben de uzun süredir yokum ve Zapotka hocayı görmüyorum. Umarım o da gelir.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: diminishedtriad

    @De Profundis konuya katkıların için teşekkürler. Görüşlerin hakikaten sertmiş, sinema konusunda hemen hemen aynı düşünüyoruz. Ama siz Tarkovski'yi daha çok seviyorsunuz anladığım kadarıyla. Ben de Bunuel hayranıyım, izlediğim hiçbir filmde o adamın filmlerinden aldığım zevki almamışımdır. Bertolucci hakkında izlemeden yorum yapmak istemem ama sinema geçmişine bakıldığında sanırım sadece 1-2 başarılı filmi olmuş ve devamını getirememiş. Bu arada Trier erotizmi araç olarak kullanmıştır fakat Antichrist'i izleyen çoğu kişi o film için porno yakıştırması yapıyor, bu da çok sinir bozucu bir şey. Gişe filmlerine alışık izleyici çözümleme ve yorumlama yapmaktan aciz ne yazık ki.

    @DaRKN' Estağfirullah hocam Gayet güzelleşti konu, siz de yazmasanız kimler yazacak


    Ben teşekkür ederim hocam misafirperverliğiniz için. Ayrıca çok güzel konular açıp tartışıyorsunuz, hoşuma gitti.

    Bertolucci dediğiniz gibi 2-3 film yaptıktan sonra bunun posasını yiyen bir adamdır. O yüzden sevmek şöyle dursun saygı da duymam lakin sevenine de saygı duyarım elbet. Neticede göreceli bir husus bu. Ve kimse otorite değil bu hususta. Herkes kendinin alimi. Trier'ın Antichrist filmi ve filmdeki çoğu sahneye pornografi yakıştırması yapılır dediğiniz gibi lakin bu pornografinin zihnimizde nasıl anlaşıldığı ile alakalı bir husus. Witold Gombrowicz'in Pornografi kitabı bu konuda sağlam bir dayanaktır. Pornografi dediğimiz şey çıplak bedenler, cinsel ilişkilerle sınırlandırılacak yada etiketlendirilecek bir şey değildir. Bir şeyi pornografik yapan şey, o şeyin yapıldığı niyetle olan paralelliğiyle ölçülmeli biraz da. Misal Testere filminin son serileri pornografiktir. Şiddet pornosudur. Duygu sömürüsü yapılan bir film, duygu pornosudur. Yani pornografi dediğimiz şey sanatta biraz da niyetle ortaya çıkan bir husus. Trier pornografik bir niyet taşımaz, tıpkı Haneke gibi. Örneğin Haneke'nin Piyanist filminde alenen gösterilmese de bir oral seks sahnesi vardır Isabelle Huppert'in olduğu. Bu bizi rahatsız eder fakat pornografik olduğu için değil, hikayeye göre oldukça sert oluşundan ötürü eder ve Haneke de zaten bizi rahatsız için gelen bir adamdır tıpkı Ali Şeriati gibi. Biraz meseleye bu perspektiflerden bakılmalı diye düşünüyorum.

    Antichrist üzerine bir arkadaşımla telefonda 4 saat tahlil yaptığımızı hatırlarım ve ucu hiç ummadığımız yerlere çıkınca define bulmuş define avcıları gibi hissetmiştik:)




  • quote:

    Orijinalden alıntı: De Profundis

    Ben teşekkür ederim hocam misafirperverliğiniz için. Ayrıca çok güzel konular açıp tartışıyorsunuz, hoşuma gitti.

    Bertolucci dediğiniz gibi 2-3 film yaptıktan sonra bunun posasını yiyen bir adamdır. O yüzden sevmek şöyle dursun saygı da duymam lakin sevenine de saygı duyarım elbet. Neticede göreceli bir husus bu. Ve kimse otorite değil bu hususta. Herkes kendinin alimi. Trier'ın Antichrist filmi ve filmdeki çoğu sahneye pornografi yakıştırması yapılır dediğiniz gibi lakin bu pornografinin zihnimizde nasıl anlaşıldığı ile alakalı bir husus. Witold Gombrowicz'in Pornografi kitabı bu konuda sağlam bir dayanaktır. Pornografi dediğimiz şey çıplak bedenler, cinsel ilişkilerle sınırlandırılacak yada etiketlendirilecek bir şey değildir. Bir şeyi pornografik yapan şey, o şeyin yapıldığı niyetle olan paralelliğiyle ölçülmeli biraz da. Misal Testere filminin son serileri pornografiktir. Şiddet pornosudur. Duygu sömürüsü yapılan bir film, duygu pornosudur. Yani pornografi dediğimiz şey sanatta biraz da niyetle ortaya çıkan bir husus. Trier pornografik bir niyet taşımaz, tıpkı Haneke gibi. Örneğin Haneke'nin Piyanist filminde alenen gösterilmese de bir oral seks sahnesi vardır Isabelle Huppert'in olduğu. Bu bizi rahatsız eder fakat pornografik olduğu için değil, hikayeye göre oldukça sert oluşundan ötürü eder ve Haneke de zaten bizi rahatsız için gelen bir adamdır tıpkı Ali Şeriati gibi. Biraz meseleye bu perspektiflerden bakılmalı diye düşünüyorum.

    Antichrist üzerine bir arkadaşımla telefonda 4 saat tahlil yaptığımızı hatırlarım ve ucu hiç ummadığımız yerlere çıkınca define bulmuş define avcıları gibi hissetmiştik:)

    Ne demek, en azından böyle başlıklar altında sinema kültür düzeyi yüksek insanların toplanması birbirimiz açısından epey yararlı oluyor. Elimden geldiğince klasikleşmiş, izleyiciyi kafa yormaya iten filmleri paylaşmaya çalışıyorum, her ne kadar ilgi görmese de. Amerikan filmlerinden hatta bazen İngiliz filmlerinden uzak duruyorum, kişiye hiçbir şekilde katkıları yok ne yazık ki, tamamen zaman geçirme maksatlı filmler.

    Bertolucci'nin meşhurlaşmış iki üç filmini izledikten sonra bir kenara bırakırım diye düşünmüştüm ben de o yönetmeni, sizin yorumunuz üzerine de izlemem zaten diğer filmlerini, iyi oldu bu. Filmlerde pornografik öğeler bulunabilir fakat bunların kullanış amacı önemli. Antichrist gibi kadın-erkek ilişkisini Hıristiyanlık üzerinden işleyen, psikolojik anlatımı yoğun olan bir filmi anlamayıp toptan porno yakıştırması da yapmak çok yanlış. Dediğiniz gibi pornografi sadece cinsel açıdan anlaşılmamalı, bunun içine şiddet de girer, başka öğeler de girer.

    Haneke'nin seyircisine şiddet uygulamasına hayranım ama. Özellikle Funny Games filminde epey dalga geçmiştir seyirciyle. Ben en çok Der Siebente Kontinent filmini beğeniyorum. O film yüreğimi uzun süre sıkmış ve hayatımın anlamsızlığına sert bir vurgu yapmıştır. Bu da Haneke'nin bana uyguladığı duygusal şiddet olsa gerek. La pianiste konusunda da biraz dertliyim. Kimse o güzelim filmi anlamıyor. Ona da porno yakıştırması yapıyorlar. Asıl odaklanmamız gereken şeyin aşk kavramının manasını bilmeyen kadının yalnızlık acısı olduğunu kavrayamıyorlar. O cinsel içerikli sahneler Haneke'nin titizliğiyle hiç rahatsız edici hâle gelmeden gerçekçi bir şekilde verilmiştir. Ne yani Amerikan filmlerindeki gibi mi olsaydı sevişme sahneleri.

    Antichrist için telefonda 4 saat film hakkında tartışmak çözümleyici olduysa iyiymiş Anlam vermek için ben de çaba sarf etmiş, kendime göre bir yorum çıkartmıştım o filmden. Ama Trier'in daha önceki kadın figürüyle kıyasladım o filmi. Daha önceki kadınlar ezilen, kendini açığa çıkartamayan kadınlardı. Bu filmde ise kadın erkekten öcünü alıyordu bana göre. Ve daha çok kadını yeren bir filmdi.

    Yazdıkça konuşma başka yerlere varıyor, kusura bakmayın.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: diminishedtriad

    quote:

    Orijinalden alıntı: De Profundis

    Ben teşekkür ederim hocam misafirperverliğiniz için. Ayrıca çok güzel konular açıp tartışıyorsunuz, hoşuma gitti.

    Bertolucci dediğiniz agibi 2-3 film yaptıktan sonra bunun posasını yiyen bir adamdır. O yüzden sevmek şöyle dursun saygı da duymam lakin sevenine de saygı duyarım elbet. Neticede göreceli bir husus bu. Ve kimse otorite değil bu hususta. Herkes kendinin alimi. Trier'ın Antichrist filmi ve filmdeki çoğu sahneye pornografi yakıştırması yapılır dediğiniz gibi lakin bu pornografinin zihnimizde nasıl anlaşıldığı ile alakalı bir husus. Witold Gombrowicz'in Pornografi kitabı bu konuda sağlam bir dayanaktır. Pornografi dediğimiz şey çıplak bedenler, cinsel ilişkilerle sınırlandırılacak yada etiketlendirilecek bir şey değildir. Bir şeyi pornografik yapan şey, o şeyin yapıldığı niyetle olan paralelliğiyle ölçülmeli biraz da. Misal Testere filminin son serileri pornografiktir. Şiddet pornosudur. Duygu sömürüsü yapılan bir film, duygu pornosudur. Yani pornografi dediğimiz şey sanatta biraz da niyetle ortaya çıkan bir husus. Trier pornografik bir niyet taşımaz, tıpkı Haneke gibi. Örneğin Haneke'nin Piyanist filminde alenen gösterilmese de bir oral seks sahnesi vardır Isabelle Huppert'in olduğu. Bu bizi rahatsız eder fakat pornografik olduğu için değil, hikayeye göre oldukça sert oluşundan ötürü eder ve Haneke de zaten bizi rahatsız için gelen bir adamdır tıpkı Ali Şeriati gibi. Biraz meseleye bu perspektiflerden bakılmalı diye düşünüyorum.

    Antichrist üzerine bir arkadaşımla telefonda 4 saat tahlil yaptığımızı hatırlarım ve ucu hiç ummadığımız yerlere çıkınca define bulmuş define avcıları gibi hissetmiştik:)

    Ne demek, en azından böyle başlıklar altında sinema kültür düzeyi yüksek insanların toplanması birbirimiz açısından epey yararlı oluyor. Elimden geldiğince klasikleşmiş, izleyiciyi kafa yormaya iten filmleri paylaşmaya çalışıyorum, her ne kadar ilgi görmese de. Amerikan filmlerinden hatta bazen İngiliz filmlerinden uzak duruyorum, kişiye hiçbir şekilde katkıları yok ne yazık ki, tamamen zaman geçirme maksatlı filmler.

    Bertolucci'nin meşhurlaşmış iki üç filmini izledikten sonra bir kenara bırakırım diye düşünmüştüm ben de o yönetmeni, sizin yorumunuz üzerine de izlemem zaten diğer filmlerini, iyi oldu bu. Filmlerde pornografik öğeler bulunabilir fakat bunların kullanış amacı önemli. Antichrist gibi kadın-erkek ilişkisini Hıristiyanlık üzerinden işleyen, psikolojik anlatımı yoğun olan bir filmi anlamayıp toptan porno yakıştırması da yapmak çok yanlış. Dediğiniz gibi pornografi sadece cinsel açıdan anlaşılmamalı, bunun içine şiddet de girer, başka öğeler de girer.

    Haneke'nin seyircisine şiddet uygulamasına hayranım ama. Özellikle Funny Games filminde epey dalga geçmiştir seyirciyle. Ben en çok Der Siebente Kontinent filmini beğeniyorum. O film yüreğimi uzun süre sıkmış ve hayatımın anlamsızlığına sert bir vurgu yapmıştır. Bu da Haneke'nin bana uyguladığı duygusal şiddet olsa gerek. La pianiste konusunda da biraz dertliyim. Kimse o güzelim filmi anlamıyor. Ona da porno yakıştırması yapıyorlar. Asıl odaklanmamız gereken şeyin aşk kavramının manasını bilmeyen kadının yalnızlık acısı olduğunu kavrayamıyorlar. O cinsel içerikli sahneler Haneke'nin titizliğiyle hiç rahatsız edici hâle gelmeden gerçekçi bir şekilde verilmiştir. Ne yani Amerikan filmlerindeki gibi mi olsaydı sevişme sahneleri.

    Antichrist için telefonda 4 saat film hakkında tartışmak çözümleyici olduysa iyiymiş Anlam vermek için ben de çaba sarf etmiş, kendime göre bir yorum çıkartmıştım o filmden. Ama Trier'in daha önceki kadın figürüyle kıyasladım o filmi. Daha önceki kadınlar ezilen, kendini açığa çıkartamayan kadınlardı. Bu filmde ise kadın erkekten öcünü alıyordu bana göre. Ve daha çok kadını yeren bir filmdi.

    Yazdıkça konuşma başka yerlere varıyor, kusura bakmayın.


    Estağfurullah azizim, ne kusuru. Gayet güzel bir istişare oluyor.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: De Profundis

    Bergman'ı severim ama Satjayit Ray, Akira Kurosawa, Carl Theodor Dreyer, Andrei Tarkovsky, Robert Bresson gibi zirveye oturtamadım hiçbir zaman. Çünkü Bergman cesur değil korkak bir yönetmen. Arafta kalmış ve öteye gidememiş bir adam. Işığı görüp de adım atamayan acemi mahkumlar gibi. Kıyıya kadar geliyor, hakikatin denizin ortasında olduğunu biliyor ama boğulma riskini göze alıp o hakikate varmak için yüzmüyor. İşte bu yüzden herşeyden biraz vardır ama hiçbirşey tam değildir Bergman sinemasında. Bu onu kötü yada vasat bir yönetmen yapmıyor tabiki, ama çok daha iyi işler yapabilirdi. Yine de efsanelerdendir, severim. Silence filmi herşeye bedel.

    Abbas Kiarostami'nin Köker Üçlemesi (Zeytin Ağaçları Altında, Arkadaşım Evi Nerede, Ve Yaşam Sürüyor), Rüzgar Bizi Götürecek, Kirazın Tadı, Nema-Ye Nazdik gibi filmlerinden sonra son filmlerini izlemek hakikaten zulüm. Festival maskotu yaptı kendini maalesef. Mohsen Makhmalbaf da biraz o tarafa kaydı ama toparlıyor gibi. İran'ın en sadık adamı Majid Majidi'dir kanımca.

    Ben de uzun süredir yokum ve Zapotka hocayı görmüyorum. Umarım o da gelir.

    Bergman aslında düşündüğümde ya içsel bir savaş ya da inanç sorgusu yapıyor genelde. Bundan dolayı seviyorum açıkçası.

    Abbas Kiarostami'nin saydıklarınız filmleri arasında sadece Nema-Ye Nazdik filmini izlemedim. Onu da yakında izlemeyi düşünüyorum.

    Yorumunuz için teşekkür ettim



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi DaRKN' -- 14 Ağustos 2012; 16:48:15 >




  • Filmi izledim. En son izlediğiniz konusunda yaptığım yorumu yapıştırıyorum. Filmi izleyenlerden de biraz açıklama bekliyorum.


    Bela Tarr filmlerini izlemeye devam ediyorum. İzlediğim 3. filmiydi. Beni alt üst etti diyebilirm.
    Küçük bir kasabaya sirk gelir. İçinde balina ölüsü Prens tarafından kasabaya sunulucaktır. Fakat Prens ortaya çıkmaz.
    Ne görünür ne de sesini işitiriz. (Yani filmin yorumlarında Domates Kızartmasının dediği gibi Tanrıyı simgelemektedir.) Bu durum kasaba ortamında gerginliğe sebep olur. Zalim olan mazlumu ezer. Fakat Prens olaya hiç karışmaz. Prens konuk oyuncudur. Filmde anlatılmak istenen Tanrı'nın olmadığı bir kasaba. Madem Tanrı var niye adalet yok.Benim filmden çıkarımım bu belki yanlış anlamışta olabilirim. Burda izleyenlerin yorumunu bekliyorum.
    En etkilendiğim iki kare var. 1 Yaşlı amcanın çaresiz bir şekilde banyoda olayı izlediği sahne
    Diğer etkilendiğim sahne de

     Werckmeister Harmóniák | Werckmeister Harmonies (2000) | Béla Tarr


    Müzikler yine şahaneydi. Özellikle etkilendiğim 2 sahnede de müziğin sahneye uyumu müthişti.
    O kadar çok detay varki bu filmi kesinlikle yeniden izlemeyi düşünüyorum.

    10/10




  • @Casco! İzleyip beğenmene sevindim. Yorumun da tam yerinde olmuş. Belki başka çıkarımlar da yapılabilir o prens karakteri için ama
    Tanrı çıkarımı daha mantıklı oluyor. Ben prensin yönetici de olabileceğini düşünmüştüm. Tabii Tanrı düşüncesi daha baskın. Bir de film hakkında tüm düşündüklerimizi spoiler butonu kullanmadan yazmıştık İzleyeli epey zaman oldu aklımda çok az ayrıntı kaldı. O yüzden pek bir şey diyemem film hakkında. Yeniden izlemek de istiyorum. Belki bugün yarın izlerim. Filmin en sevdiğim sahnesi de girişteydi zaten, dünya ay sahnesi yani. Bir de son kısımda Prensin orayı terk ettiği ve ölü balinanın bir başına kaldığı sahne.
    Domates film hakkında aydınlatmada daha çok yardımcı olabilir, yakınlarda bir daha izlemişti filmi.




  • 
Sayfa: önceki 56789
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.