Şimdi Ara

Viyana'yı neden fethedemedik ? (2. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir (1 Mobil) - 1 Masaüstü1 Mobil
5 sn
25
Cevap
0
Favori
7.158
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 12
Sayfaya Git
Git
Giriş
Mesaj
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Tarîhçî

    Arkandaki köprüyü kontrol etmezsen adamın biri gelir bütün ordunu çiğner geçer. Savaş askerle değil zekayla kazanılır.

    _____________________________
    Ve anlarsın ki ; Bu dünyada neyi çok istiyorsan "O" senin imtihanındır...
  • Alsak da hiçbir halt olmazdı. Avrupalı ronasans,reform ve tabiki sanayi inklabı yaparken bizimkiler haremden cikmazdı.

    < Bu ileti tablet sürüm kullanılarak atıldı >
    _____________________________
    Varsa Paran Olur Çulun,
    Olursa Çulun,Olurlar Kulun.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: melikulupinar

    Askeri ve politik yanlışlar nedeniyle tabii. Bunun nedeni de kendine aşırı güvendir.

    İlk kuşatma zaten planlı değildi. Avrupa hudutlarında yapılan birçok savaş ve fethedilen yerlerden sonra Viyana'ya yaklaşınca bari gelmişken alıverelim mantığı ile hareket edilmişti. Oysa şehir fetihleri meydan savaşlarına benzemez. Meydan savaşında hız ve hareket önemliyken şehir fethinde yığınak-teçhizat önem kazanır. Viyana'ya gelinceye kadar arazide yapılan savaşlar, uygun yapıdaki Osmanlı ordusunca kolayca kazanılmıştı. Bu da gereksiz güven vermiştir.

    Oysa Viyana İstanbul kadar iyi tahkim edilmiş bir şehirdir. Güçlü surlar ve nehir tarafından korunmaktadır. İstanbul gibi her taraftan sarılmış da değildir. Arkası düşman toprakları olup asker-malzeme yardımı alma imkanına sahiptir. Osmanlı ile arasında nehir ve surlar, arkasında dost topraklar vardır. Meydan-arazi savaşına göre düzenlenmiş Osmanlı ordusunda ise nehir+kale savunmasını aşacak yeterli ağır teçhizat (ağır top, gemi, iskele vb) yoktu. Bu nedenle şöyle bir denenmiş, yeterli yığınak olmadığından kış şartları gelince vazgeçilmişti. Herkes de böyle olduğunu bildiğinden ne Osmanlı'da bir güvensizlik oluşmuş, ne de karşı tarafa çesaret gelmişti.

    İkinci kuşatma ise kendine fazla güvenin, bu nedenle iyi hazırlık yapıp, her ihtimale yönelik tedbir almamanın kötü sonuçlarına iyi bir örnektir.

    Kuşatma ağır teçhizat, fazla yığınak, uzun süre gerektiren bir harekettir. Meydan savaşı gibi hız ve manevraya dayalı kısa süreli bir savaş değildir. Hatta bir taktik savaş olmayıp lojistik savaşıdır denebilir. Kendinin uzun süre yetecek yeterli lojistik yığınağı ve ikmal imkanı olacak, rakibin ikmal imkanı ise kesilecektir. Bunu yapmadan şehir savaşı yapmak eziyettir. İstanbul fethinde bunlar yapılmış, kuşatılan, ikmal yolları kesilen şehir sonunda tükenerek düşmüştür. Viyana için ise bu yapılmamıştır.

    1. Öncelikle şehir etrafı fethedilerek şehir tecrit edilmemiştir. Kuşatma yapan ordunun gerisinde düşman topraklar, kaleler ve kuvvetler bırakılmıştır. Buna yönelik tedbir de alınmamıştır.

    2. Düşmana yardım edebilecek kuvvetlere darbe vurularak zayıflatılmamış, yardıma gelmeleri engellenmemiştir. Önce şehir kabaca kuşatılıp, yardıma gelebilecek tek kuvvet olan Hunyadi ve müttefiklerine iyi bir darbe vurulsa idi toparlanmaları uzun sürerdi ve o zamana kadar iş bitmiş olurdu.

    3. Müttefik kuvvetlerin kesin bağlılığı sağlanmamıştır. Özellikle Kırım hanı Giray ve halkı hakkında (inançlarından ve kültüründen dolayı) küçümseyici-kötüleyici davranışlar büyük bir hatadır. (Tokat olayı kesin değildir, doğruluğu da düşüktür) Bir mücadeleye gireceğiniz ittifakı kırmak-küçümsemek yerine onu onore edip yüreklendirmeniz gerekir. Kendine güven ve büyüklenmenin faturası ağır olmuştur.

    4. Kuşatmanın uzaması ihtimaline karşı geride kuvvetli bir ordugah ile lojistik halledilmiş değildir. Şehre yardım gelmeden kolayca fethedileceği yönünde gereksiz bir özgüven oluşmuştur.

    5. Şehir her yandan güçlü bir şekilde tazyik edilmiş değildir. Kara tarafındaki gücün daha ağır ve etkili olması gerekirken böyle yapılmamış, ağırlık nehir-kale gibi daha zor olan yönde bulundurulmuştur. İnce donanma yetersizdir.

    6. Ordunun gerisindeki kritik yükseltiler-tepeler kontrol altına alınmamış, sadece Giray Han tedbir olarak bırakılmıştır. Kırım kuvveti çekilince ordunun gerisi açık kalmış, ani bir saldırıya uğramıştır. Manevra yapacak, çekilip toparlanacak alan olmadığından (nehir) ordu dağılmıştır. Oysa az bir kuvvetle tepeler tutulabilir, emniyet hattı kurulabilirdi. Hafif toplar ve ateşli silahlar ile dönemine göre çok ileri olan ordu az bir kuvvet ile dar bir yerden geçmek zorunda kalan düşman ordusunu durdurabilir veya yeterli takviye gelinceye kadar oyalayabilirdi.

    7. Bunda da gerçekten yeterli miktarda kuşatma cihazı (ağır top, mancınık vb) yoktu. Dolayısı ile düşmanın yardıma gelmesine kadar şehre yeterli zarar verilememiştir. Şehrin hala sağlam kalması düşman ordusunun saldırıya geçmesine imkan sağlamıştır. Şehir çok zayıflasa düşman yeteri kadar kuvvet toplamayı bekleyemez, öncelikle şehri takviyeye çalışır, düşman kuvvetleri parça parça geleceğinden ciddi bir toplu kuvvet oluşturamazdı.

    Bütün bunların nedeni ise kendine aşırı güvenden kaynaklanan tedbirsizliktir. Bu yenilgi Osmanlı gücünde ilk kırılmaya ve moral düşüşüne yol açmış, düşmanın cesaretini artırmış, Osmanlı devletinin de yenilebileceği fikrini oluşturmuştur. Gerisi de gelmiştir.

    Hocam 3. madde de "Müttefik kuvvetlerin kesin bağlılığı sağlanmamıştır" demişsiniz ama benim merak ettiğim o zamanlar Kırım müttefik değil Osmanlı toprağı değil miydi? Yani merkezi otoritenin emrinde değil miydi? Kaldı ki Kanuni döneminde merkezi otoritenin üstünlüğü tartışılmaz derece üstündü diye biliyorum. Peki niçin Kırım hanlığı bu kadar serbest hareket edebildi bilgi verebilir misiniz?
    _____________________________




  • quote:

    Orijinalden alıntı: hgwxx/7


    quote:

    Orijinalden alıntı: melikulupinar

    Askeri ve politik yanlışlar nedeniyle tabii. Bunun nedeni de kendine aşırı güvendir.

    İlk kuşatma zaten planlı değildi. Avrupa hudutlarında yapılan birçok savaş ve fethedilen yerlerden sonra Viyana'ya yaklaşınca bari gelmişken alıverelim mantığı ile hareket edilmişti. Oysa şehir fetihleri meydan savaşlarına benzemez. Meydan savaşında hız ve hareket önemliyken şehir fethinde yığınak-teçhizat önem kazanır. Viyana'ya gelinceye kadar arazide yapılan savaşlar, uygun yapıdaki Osmanlı ordusunca kolayca kazanılmıştı. Bu da gereksiz güven vermiştir.

    Oysa Viyana İstanbul kadar iyi tahkim edilmiş bir şehirdir. Güçlü surlar ve nehir tarafından korunmaktadır. İstanbul gibi her taraftan sarılmış da değildir. Arkası düşman toprakları olup asker-malzeme yardımı alma imkanına sahiptir. Osmanlı ile arasında nehir ve surlar, arkasında dost topraklar vardır. Meydan-arazi savaşına göre düzenlenmiş Osmanlı ordusunda ise nehir+kale savunmasını aşacak yeterli ağır teçhizat (ağır top, gemi, iskele vb) yoktu. Bu nedenle şöyle bir denenmiş, yeterli yığınak olmadığından kış şartları gelince vazgeçilmişti. Herkes de böyle olduğunu bildiğinden ne Osmanlı'da bir güvensizlik oluşmuş, ne de karşı tarafa çesaret gelmişti.

    İkinci kuşatma ise kendine fazla güvenin, bu nedenle iyi hazırlık yapıp, her ihtimale yönelik tedbir almamanın kötü sonuçlarına iyi bir örnektir.

    Kuşatma ağır teçhizat, fazla yığınak, uzun süre gerektiren bir harekettir. Meydan savaşı gibi hız ve manevraya dayalı kısa süreli bir savaş değildir. Hatta bir taktik savaş olmayıp lojistik savaşıdır denebilir. Kendinin uzun süre yetecek yeterli lojistik yığınağı ve ikmal imkanı olacak, rakibin ikmal imkanı ise kesilecektir. Bunu yapmadan şehir savaşı yapmak eziyettir. İstanbul fethinde bunlar yapılmış, kuşatılan, ikmal yolları kesilen şehir sonunda tükenerek düşmüştür. Viyana için ise bu yapılmamıştır.

    1. Öncelikle şehir etrafı fethedilerek şehir tecrit edilmemiştir. Kuşatma yapan ordunun gerisinde düşman topraklar, kaleler ve kuvvetler bırakılmıştır. Buna yönelik tedbir de alınmamıştır.

    2. Düşmana yardım edebilecek kuvvetlere darbe vurularak zayıflatılmamış, yardıma gelmeleri engellenmemiştir. Önce şehir kabaca kuşatılıp, yardıma gelebilecek tek kuvvet olan Hunyadi ve müttefiklerine iyi bir darbe vurulsa idi toparlanmaları uzun sürerdi ve o zamana kadar iş bitmiş olurdu.

    3. Müttefik kuvvetlerin kesin bağlılığı sağlanmamıştır. Özellikle Kırım hanı Giray ve halkı hakkında (inançlarından ve kültüründen dolayı) küçümseyici-kötüleyici davranışlar büyük bir hatadır. (Tokat olayı kesin değildir, doğruluğu da düşüktür) Bir mücadeleye gireceğiniz ittifakı kırmak-küçümsemek yerine onu onore edip yüreklendirmeniz gerekir. Kendine güven ve büyüklenmenin faturası ağır olmuştur.

    4. Kuşatmanın uzaması ihtimaline karşı geride kuvvetli bir ordugah ile lojistik halledilmiş değildir. Şehre yardım gelmeden kolayca fethedileceği yönünde gereksiz bir özgüven oluşmuştur.

    5. Şehir her yandan güçlü bir şekilde tazyik edilmiş değildir. Kara tarafındaki gücün daha ağır ve etkili olması gerekirken böyle yapılmamış, ağırlık nehir-kale gibi daha zor olan yönde bulundurulmuştur. İnce donanma yetersizdir.

    6. Ordunun gerisindeki kritik yükseltiler-tepeler kontrol altına alınmamış, sadece Giray Han tedbir olarak bırakılmıştır. Kırım kuvveti çekilince ordunun gerisi açık kalmış, ani bir saldırıya uğramıştır. Manevra yapacak, çekilip toparlanacak alan olmadığından (nehir) ordu dağılmıştır. Oysa az bir kuvvetle tepeler tutulabilir, emniyet hattı kurulabilirdi. Hafif toplar ve ateşli silahlar ile dönemine göre çok ileri olan ordu az bir kuvvet ile dar bir yerden geçmek zorunda kalan düşman ordusunu durdurabilir veya yeterli takviye gelinceye kadar oyalayabilirdi.

    7. Bunda da gerçekten yeterli miktarda kuşatma cihazı (ağır top, mancınık vb) yoktu. Dolayısı ile düşmanın yardıma gelmesine kadar şehre yeterli zarar verilememiştir. Şehrin hala sağlam kalması düşman ordusunun saldırıya geçmesine imkan sağlamıştır. Şehir çok zayıflasa düşman yeteri kadar kuvvet toplamayı bekleyemez, öncelikle şehri takviyeye çalışır, düşman kuvvetleri parça parça geleceğinden ciddi bir toplu kuvvet oluşturamazdı.

    Bütün bunların nedeni ise kendine aşırı güvenden kaynaklanan tedbirsizliktir. Bu yenilgi Osmanlı gücünde ilk kırılmaya ve moral düşüşüne yol açmış, düşmanın cesaretini artırmış, Osmanlı devletinin de yenilebileceği fikrini oluşturmuştur. Gerisi de gelmiştir.

    Hocam 3. madde de "Müttefik kuvvetlerin kesin bağlılığı sağlanmamıştır" demişsiniz ama benim merak ettiğim o zamanlar Kırım müttefik değil Osmanlı toprağı değil miydi? Yani merkezi otoritenin emrinde değil miydi? Kaldı ki Kanuni döneminde merkezi otoritenin üstünlüğü tartışılmaz derece üstündü diye biliyorum. Peki niçin Kırım hanlığı bu kadar serbest hareket edebildi bilgi verebilir misiniz?

    2.Kuşatma ile kanuni döneminin bi alakası yok hocam 2. kuşatmada giray han vassal dediğimiz bağlı bi ülkeydi.Fakat kendini büyük görmenin sonucunu çok güzel bir şekilde ödedi Osmanlı.
    _____________________________




  • Kanuni seferi fetih amacıyla yapmadı zaten. Sadece Macaristan'da hak iddia eden Habsburgları korkutmak amacıyla yaptı.
    _____________________________
  • 
Sayfa: önceki 12
Sayfaya Git
Git
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.