Şimdi Ara

Ulusoy'a istifa çağrısı !!!!! (3. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
51
Cevap
0
Favori
975
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 123
Sayfaya Git
Git
Giriş
Mesaj
  • @ilkerinanç dostum sen biraz tatile çık kafını dinle, yorum yapmadan önce boş attıp tutma seni severim, seviyelir üyesin eski bir üyesin ama lütfen sırf laf olsun diye yorum yapma.!!!!

    Şu linki lütfen oku :http://www.radikal.com.tr/2000/03/09/yorum/maf.shtml

    ben gayet çok normal bir şekilde bir şey yazdım ama sen bana haksızlık yapıp alaylı yorumlar yaptın..

    buda benden sana BELGE olsun.

    MİT'in BJK operasyonu!
    Olayın parasal yükünü üstlenenler ünlü hayali ihracatçılarımız Ertan Sert ve Turan Çevik'ti. Mehmet Aşçıoğlu adlı işadamı da kırmızı bültenle kaçakçılıktan aranıyordu. Gerçi listeye giremedi ama Seba'ya sonuna kadar destek oldu. Hatta sonra çekilen yöneticiler fotoğrafında 15. kişi olarak görevi olmadığı halde yönetimle birlikte gazetelere poz verdi. Gerçi onunki altın kaçakçılığıydı. Süleyman Seba o dönemlerde MİT'in İstanbul bölgesinde personel işlerine bakıyordu. Yanına aldığı bu 'büyük' işadamlarıyla birlikte Beşiktaş'ı yönetmeye talip oldu. MİT kadrolarından arkadaşlarını yanına almayı unutmadı. Onlar da dönemin aktif görevlileri Esat İnanç ve Mesut Pandır'dı. Kadroya polis desteğini sağlayan kişi ise Affan Keçeci idi. Bu kadroyu bir
    araya getiren önemli ad ise MİT'in ünlü bölge başkanı Nuri Gündeş'ti.
    Gündeş haraç vermekten bıkan Sert'in yanına bir emekli MİT'çi olan Nihat Yıldız'ı yerleştirmekle kalmıyor, Sert'i, Seba'nın listesine alarak buradan sağlanan parasal destekle Beşiktaş
    operasyonunu başarıyla sonuçlandırma kararlılığını ortaya koyuyordu. Ertan Sert o dönemler İstanbul Emniyet Müdürü olan Şükrü Balcı'nın parasal taleplerinden ve baskısından o kadar bunalmıştı ki, çareyi MİT'e sığınmakta bulmuştu. Nuri Gündeş'in Beşiktaş operasyonu da Seba aracılığıyla böylece başlamıştı. 1984 yılında Şan Sineması'nda yapılan Beşiktaş kongresi Seba ile rakibi Mehmet Üstünkaya arasında geçti. Seba ezici üstünlük sağladı. Üstünkaya listesinde bulunan Niyazi Adıgüzel'e rağmen, yönetimi Seba'ya bıraktı. Salonda hava oldukça gergindi. İşte o sırada salonda bulunanlar 40 kadar genç adam gördüler. Sağa sola yayılmışlardı. Seba aleyhine bir durum gelişirse olaya müdahale edeceklerdi. Seba'nın bundan haberi var mıydı bilmem, ama MİT içinde pek çok kişinin bu 40 kişiden haberi var. Bunlar Alaattin Çakıcı'nın adamlarıydı. Çakıcı MİT adına solan güvenliğini sağlıyordu.



    KAYNAKhttp://www.radikal.com.tr/2000/03/09/yorum/maf.shtml




  • Hatta ben seni GÜLDÜRMEYE devam edeyim, buyur paşam katıla katıla gül


    Mafyanın spor günleri
    Yıllık 250 milyar dolar civarındaki futbol pastasının paylaşımında, rant kovalayanlar, mafya oluşumları her zaman tetikte. Yeni yasa tasarısının getirdiği önlemler titizlikle uygulanmalı
    Tuncay ÖZKAN
    Spor insan uygarlığının en önemli ölçütlerinden biridir. Centilmenliğin, zekânın, gücün, barış ve kardeşlik duygularıyla örülü bir yarışın, dayanışmanın ve takım ruhunun göstergesi olan spor, Türkiye'de de büyük kitleleri etkilemektedir. Sporcuları, spor kurumları ve spora gönül verenleri ile bu camia önemli bir ihtiyaca yanıt veriyor. Ama nedense sahipsiz, denetimsiz, mafyanın, çetelerin veya başka ilişkilerin elinde kalmış. Kimlik arayışı
    içinde olanlar, rant peşinde koşanlar; Türk tarihinin önemli halkalarını oluşturan spor kulüplerine adeta saldırıyorlar. Yaşamlarını temiz toplum ideallerine adayan pek çok spor adamı da kararan bu dünya karşısında şaşkın, öylece duruyorlar.
    Spor kulüplerinin başkanları, başkanların yaptıkları işler, temsil ettikleri etnik gruplar, bu grupların siyasi çizgileri ve en önemlisi artık parayla alınır satılır olmuş koltuklar bu dünyanın çok iyi gözlenmesi gerektiğini ortaya koyuyor. Futbol Federasyonu seçimleri sırasında mafya ile spor dünyamızın ayyuka çıkan ilişkilerini yazdığımda, şimdiki başkan icazet aradığı mafya gruplarına karşı kendisinin savaş açtığını
    ileri sürmüştü. Bir tek o vardı mafyanın spora bulaşmasını engelleyen. Yoksa Alaattin Çakıcı bir yandan, Sedat Peker bir yandan işi bitirmişlerdi!
    Sanki bendim yanıma Ergun Gürsoy'u alıp, Eyüp Sultan'da Alaattin Çakıcı için kurban kestiren. Çakıcı'ya ben şu tarihte o koltuktan kalkacağım sözleri veren.
    Şimdi yeni yasa tartışmaları var. Neredeyse 250 milyar dolara ulaştığı hesaplanan büyük futbol pastasının paylaşımı noktasında, federasyon için yeniden yapılanmaya gidiliyor. Yasa tasarısı mafyanın
    önünü kesmek için bir dizi önlem getiriyor. Ama bunu uygulayacak devlet hâkimiyeti ortada yok. Daha doğrusu böyle bir hâkimiyeti kurmak isteyen de yok. Olmadığı için de yine kapanın elinde kalacak canım kurumlar. Mafya sağacak da sağacak. Bu arada spor konusunda mafyayı, çapulcu takımını bazı devlet kurumlarının başa bela ettiğini de yazmadan geçmemek gerek.
    Şimdi önümüzdeki günlerde Beşiktaş kulübünün yöneticileri seçilecek. Süleyman Seba döneminin ardından koltuğa kimin oturacağı önemli. Ama Süleyman Seba'nın kulüplerde başlattığı dönemin tahlili tam yapıldı mı? Hayır. O hep tonton, babacan bir MİT'çi olarak tanındı. Peki ama perde arkasında olanlar. Bizde tarih methiyeler üzerine kurulduğu için, günün değerlendirmesi de yapılamaz.
    1982 yılında işadamı Erdoğan Demirören 40 milyon lira ile Beşiktaş'ı destekleyeceğini açıklayınca ve bu desteğin yönü de bir başka işadamı Mehmet Üstünkaya'yı işaret edince, Süleyman Seba adaylıktan çekildi. Mehmet Üstünkaya Beşiktaş'ın başına geçti. Üstünkaya silah ticaretinden gümrüksüz mağazalara, madencilik sektörüne kadar uzanan geniş bir yelpazede, siyasi bağlantılarıyla da ön plana çıkan bir kişi.
    Bunun rövanşını 1984'te Seba, Üstünkaya'dan aldı. Bir MİT mensubu, bir işadamının elinden Beşiktaş'ı kaptı! Seba önce Demirören'e gitti. Üstünkaya desteğini çekti. Demirören kapattığı fabrikanın sendika temsilcilerinin, "Beşiktaş'a verdiğiniz parayla fabrika kurulurdu" demesine, "Yapmayın orada da bir sektör var. Kokoreççiler var, simitçiler var" diye tepki göstermişti. Seba, Demirören ile yetinmedi. Hayali ihracatçıların da parasal desteklerini sağladı.
    Size Sülayman Seba'nın 1984'te Beşiktaş yönetimini üstlendiği arkadaşlarını tanıtmam gerekiyor.

    MİT'in BJK operasyonu!
    Olayın parasal yükünü üstlenenler ünlü hayali ihracatçılarımız Ertan Sert ve Turan Çevik'ti. Mehmet Aşçıoğlu adlı işadamı da kırmızı bültenle kaçakçılıktan aranıyordu. Gerçi listeye giremedi ama Seba'ya sonuna kadar destek oldu. Hatta sonra çekilen yöneticiler fotoğrafında 15. kişi olarak görevi olmadığı halde yönetimle birlikte gazetelere poz verdi. Gerçi onunki altın kaçakçılığıydı. Süleyman Seba o dönemlerde MİT'in İstanbul bölgesinde personel işlerine bakıyordu. Yanına aldığı bu 'büyük' işadamlarıyla birlikte Beşiktaş'ı yönetmeye talip oldu. MİT kadrolarından arkadaşlarını yanına almayı unutmadı. Onlar da dönemin aktif görevlileri Esat İnanç ve Mesut Pandır'dı. Kadroya polis desteğini sağlayan kişi ise Affan Keçeci idi. Bu kadroyu bir
    araya getiren önemli ad ise MİT'in ünlü bölge başkanı Nuri Gündeş'ti.
    Gündeş haraç vermekten bıkan Sert'in yanına bir emekli MİT'çi olan Nihat Yıldız'ı yerleştirmekle kalmıyor, Sert'i, Seba'nın listesine alarak buradan sağlanan parasal destekle Beşiktaş
    operasyonunu başarıyla sonuçlandırma kararlılığını ortaya koyuyordu. Ertan Sert o dönemler İstanbul Emniyet Müdürü olan Şükrü Balcı'nın parasal taleplerinden ve baskısından o kadar bunalmıştı ki, çareyi MİT'e sığınmakta bulmuştu. Nuri Gündeş'in Beşiktaş operasyonu da Seba aracılığıyla böylece başlamıştı. 1984 yılında Şan Sineması'nda yapılan Beşiktaş kongresi Seba ile rakibi Mehmet Üstünkaya arasında geçti. Seba ezici üstünlük sağladı. Üstünkaya listesinde bulunan Niyazi Adıgüzel'e rağmen, yönetimi Seba'ya bıraktı. Salonda hava oldukça gergindi. İşte o sırada salonda bulunanlar 40 kadar genç adam gördüler. Sağa sola yayılmışlardı. Seba aleyhine bir durum gelişirse olaya müdahale edeceklerdi. Seba'nın bundan haberi var mıydı bilmem, ama MİT içinde pek çok kişinin bu 40 kişiden haberi var. Bunlar Alaattin Çakıcı'nın adamlarıydı. Çakıcı MİT adına solan güvenliğini sağlıyordu.


    Küçük'ün bürosu basıldı
    Aynı dönemde 1985 yılında Fenerbahçe kongresi yapılıyordu. Son kongrenin kaybeden adayı Vefa Küçük'ün bürosu Çakıcı'nın adamlarınca basıldı. Küçük'ün kayınpederinin işleriyle ilgili anlaşmazlıklar ve Bağbank'ın batışı sonrasında ortaya çıkan yeni durumlar Küçük ile Çakıcı'yı karşı karşıya getirmişti. Çakıcı o sıralar Suat Sürmen'in haklarının koruyucusuydu. Vefa Küçük, Çakıcı'ya asıl dolandırılanın kendisi olduğunu anlatınca, Çakıcı bu kez Suat Sürmen'e karşı cephe aldı. Sonunda her iki taraf da parayı verdi, Çakıcı uzlaşmayı sağladı.
    Çakıcı Fenerbahçe'ye olan ilgisini yurtdışındayken de devam ettirdi. Ailesinin Fenerbahçe'ye olan sevgisi forma giymeye kadar uzandı. Ali Şen başkandı. Şen'i anlatmaya gerek bile duymuyorum. Helikopter ihalelerinden her türlü silah alım satımına kadar her taşın altından çıkan Kenan Evren'in yakın arkadaşı Şen, bir ara gazetelere Eşref Bitlis Paşa'yla Rusya'da karşılaştıklarını ve 12 milyon dolarlık helikopterleri 3-4 milyon dolara Eşref Paşa'nın ricasıyla aldıklarını aktardı. Ben ise o dönemin tanıklarından biliyorum ki Eşref Bitlis helikopterlerin Eximbank kredilerimizin karşılığında alınmasını istiyordu. Rusya'daki karşılaşmada ise Şen ile aynı masaya oturmak istememişti. Fenerbahçe'nin eski başkanı bazı şeyleri yanlış hatırlıyor olsa gerek. O helikopter ihalesiyle ilgili tartışmalar Genelkurmay'da soruşturma konusu yapılmıştır sanıyorum. İnceleme bittiğinde hepimiz aydınlanırız nasıl olsa.


    Çakıcı'ya kurban sözü
    Çakıcı, Futbol Federasyonu seçimlerinde Haluk Ulusoy'un seçilmesinin ardından çok kızmış. Ulusoy, Çakıcı'nın yakını olan Galatasaraylı Ergun Gürsoy aracılığıyla Çakıcı'ya görevi belli bir tarihte bırakacağı ve Çakıcı için Eyüp Sultan'da kurban kestireceği sözünü vermiş. Galatasaraylı Gürsoy, Türk Ticaret Bankası olayı sırasında Çakıcı'nın 'çekilin' isteğini Zorlu Grubu'na ileten kişi aynı zamanda.
    Yani anlayacağınız Fenerbahçe'si, Galatasaray'ı, Beşiktaş'ı, Trabzon sporuyla kulüplerimiz yeraltı dünyasıyla akrabalık ilişkisi içinde.
    Futbol Federasyonu seçimlerinde Ankara'da kulislerin döndüğü otelin bir katında Çakıcı'nın adamları, bir katında Sedat Peker'in adamları, bir katında ise İbrahim Şahin ve Susurluk çetesi kulis içindeydi. Haluk Ulusoy seçildi. Sonra DGM'deki ifadelerden anladık ki bu seçim öyle bilinen seçimlerden değilmiş. Şu an kaçak durumdaki Mustafa Kefeli Çakıcı adına aday olmuş.
    Şimdi yeni bir seçim yapılacak. Haluk Ulusoy aday olur mu bilmem ama, şimdiden aday olarak adı geçenler arasında bulunan Adidas'ın Türkiye Genel Müdürü Şenez Erzik kolları sıvamış gibi. Patronu eski Fenerbahçe Başkanı Emin Cankurtaran'ın da desteğini almıştır herhalde. Biliyorsunuz Cankurtaran önce Çakıcı tarafından vurdurtulan, sonra da ihalelerle ilgili mesajlarını taşımakla görevlendirilen spor adamı.
    Sedat Peker ise daha ilginç yöntemlerle sporla ilgileniyor. Bir kere Rizespor o ve ailesinin büyük tutkusu. Ayrıca Balkanlarda bulunduğu dönemde kendisini ziyaret eden futbolcularımızla geliştirdiği ilişkiler çarpıcı. Bir ara peş peşe futbolcu düğünleri olmuştu da, Peker battı batar diye düşünmüştüm. Her düğünde binlerce dolarlık takılar takmıştı. Baktım kurtardı. Sonraları o ve adamları Fenerbahçe'nin altyapı derneğiyle yakından ilgilenmişlerdi. Ne de olsa yeraltı dünyamız futbol düşkünü. Şimdilerde de Peker'in mali açıdan zor durumda
    olan Galatasaraylı futbolcularla ilgilendiğini duyuyorum. Futbolcu arkadaşları maaş alamayınca Peker devreye giriyor ve onlara maaş veriyormuş.
    Şu Sergen ile Hakan Şükür konuşsa da dinlesek ve öğrensek, ne hoş olur değil mi?
    Bir de Adnan Hocacılar var. Ama onlar yüzme ve diğer alanlarda etkili olmak istemişler. Benzer federasyonların yönetimleri onlardan soruluyor. Bir de Sarıyer ile ilgilenmişler. Gerçi futbol dünyamız Nurcu ve Nakşi grupların etkinlik sağlama mücadelelerine alışkın.
    Sonra Abdi İpekçi cinayetinin sanıklarından Oral Çelik, uyuşturucu kaçakçısı Nurettin Güven, hayali ihracatçı Turan Çevik Malatyaspor'a neler katmadılar ki? Bunları oralara getirenler katkılarını inkâr mı edecekler?
    MİT, polis, 'işadamları', mafya...
    Şimdi gelin de çıkın bu spor işlerinin içinden. Bir yanda MİT, bir yanda her spor kulübünün yönetim kurulunda bulunan polislerimiz, bir yanda kaçakçılar, bir yanda mafyamız. Kim kimi nasıl kullanıyor sizce? Yoksa herkes kendi işine mi bakıyor?
    Güneş altında söylenmedik söz, yapılmadık iş yok. Bunlar yeni değil. Bildiklerimiz. Yerimiz az da bütün bildiklerimizi aktaramadık daha. Ama bilinenleri değiştirmedikçe, hukukumuza ve sivil toplum örgütlerine sahip çıkmadıkça, bir adım yol gidemeyiz. Böyle sürerse bizi yönetse yönetse mafya yönetir. Unutmayın her ulus da, layıkıyla yönetilir.




  • bu adam sizin hakkınızda şike yaptı dendiğinde"tu kaka"dediğiniz şahıs değilmi?
  • ilkerinanç konu neydi hani çok komik olan çok güldüğün, yoksa çok gülmekten konuyumu unuttun....

    dur birde ben güleyim sana
  • iyi dre abi adam masal anlatıyor hani elindeki belge bilmemne...
    bu adama inanacaksak Cihan Özkay ın da her dediğine inanmamız gerekiyor.
    lütfen yapma cidden komik oluyor...
  • quote:

    Orjinalden alıntı: cdemir

    Yok chiller hocam yapmaz BJK'lılar öyle şey.

    Yapmaz dimi İlker hocam.


    Ben kendi adıma söyliyeyim.
    Geçen sene Fenerbahçe'nin istifa seslerine ben de gülüyordum. Şimdi bizimkiler de bağırıyor. Ama 1 fark var arada siz özellikle yöneticileriniz, kaybettiğiniz puanlardan sonra hatta her puan kaybedişinizde istifaya çağırıyordunuz. Maç kazandıktan sonra kimseden ses soluk çıkmıyordu. Ne kadar haksızlık yapılırsa yapılsın "güzel oynadık kazandık" oluyordu maç sonu röportajlar.
    Biz kazandığımız maç sonunda bağırıyoruz.

    Özellike tahkim kurulundan dönen, Trabzonspor-Sivas maçının tarafsız sahada yeniden oynanması kararı TFF nin görevini yapamadığının açık göstergesidir. Bu karardan sonra ağızları ile kuş tutsalar yaranamazlar bana




  • quote:

    Orjinalden alıntı: YoK


    quote:

    Orjinalden alıntı: cdemir

    Yok chiller hocam yapmaz BJK'lılar öyle şey.

    Yapmaz dimi İlker hocam.


    Ben kendi adıma söyliyeyim.
    Geçen sene Fenerbahçe'nin istifa seslerine ben de gülüyordum. Şimdi bizimkiler de bağırıyor. Ama 1 fark var arada siz özellikle yöneticileriniz, kaybettiğiniz puanlardan sonra hatta her puan kaybedişinizde istifaya çağırıyordunuz. Maç kazandıktan sonra kimseden ses soluk çıkmıyordu. Ne kadar haksızlık yapılırsa yapılsın "güzel oynadık kazandık" oluyordu maç sonu röportajlar.
    Biz kazandığımız maç sonunda bağırıyoruz.

    Özellike tahkim kurulundan dönen, Trabzonspor-Sivas maçının tarafsız sahada yeniden oynanması kararı TFF nin görevini yapamadığının açık göstergesidir. Bu karardan sonra ağızları ile kuş tutsalar yaranamazlar bana


    Biz kazandığımız/kaybettiğimiz, iyi oynadığımız/kötü oynadığımız her maçtan sonra, hatta ve hatta maçın içinde yanlış taç kararı bile verilse Ulusoy İstifa demişizdir. Televizyondan izleyerek yorum yapmayalım. Fenerbahçe seyircisi için artık rutin bir tezahürat olmuştur bu.

    Bizim tepkimiz Trabzon'un veya Beşiktaş'ın veya Sivas'ın "bana dokunmayan yılan bin yaşasın" diye susup, işin ucu birazcık kendilerine dokunuca avazı çıktığı kadar bağırmalarına benzemez. Biz geldiği gün de istemeyiz dedik, kimseyle karıştırmayın bizi.




  • Bu gidişle ulusoy istifa edecek gibi.Bence milli takım avrupa şampiyonasına gittikten sonra istifa edecek.Bu sayede ben başarılı oldum diyecek.
  • quote:

    Orjinalden alıntı: silencer01


    quote:

    Orjinalden alıntı: YoK


    quote:

    Orjinalden alıntı: cdemir

    Yok chiller hocam yapmaz BJK'lılar öyle şey.

    Yapmaz dimi İlker hocam.


    Ben kendi adıma söyliyeyim.
    Geçen sene Fenerbahçe'nin istifa seslerine ben de gülüyordum. Şimdi bizimkiler de bağırıyor. Ama 1 fark var arada siz özellikle yöneticileriniz, kaybettiğiniz puanlardan sonra hatta her puan kaybedişinizde istifaya çağırıyordunuz. Maç kazandıktan sonra kimseden ses soluk çıkmıyordu. Ne kadar haksızlık yapılırsa yapılsın "güzel oynadık kazandık" oluyordu maç sonu röportajlar.
    Biz kazandığımız maç sonunda bağırıyoruz.

    Özellike tahkim kurulundan dönen, Trabzonspor-Sivas maçının tarafsız sahada yeniden oynanması kararı TFF nin görevini yapamadığının açık göstergesidir. Bu karardan sonra ağızları ile kuş tutsalar yaranamazlar bana


    Biz kazandığımız/kaybettiğimiz, iyi oynadığımız/kötü oynadığımız her maçtan sonra, hatta ve hatta maçın içinde yanlış taç kararı bile verilse Ulusoy İstifa demişizdir. Televizyondan izleyerek yorum yapmayalım. Fenerbahçe seyircisi için artık rutin bir tezahürat olmuştur bu.

    Bizim tepkimiz Trabzon'un veya Beşiktaş'ın veya Sivas'ın "bana dokunmayan yılan bin yaşasın" diye susup, işin ucu birazcık kendilerine dokunuca avazı çıktığı kadar bağırmalarına benzemez. Biz geldiği gün de istemeyiz dedik, kimseyle karıştırmayın bizi.

    bende söyledim zaten siz kimseyi istemedinizki.
    var mı senin hatırladığın şu federasyon başkanı iyiydi biz bundan şikayetçi değildik dediğin?
    herkes yetiştirilme tarzına göre tepki gösterdi hep.
    siz Ali Şenlerin Aziz Yıldırımların jenerasyonusunuz biz Süleyman Sebanın,azıcık fark olsun tabiki...
    ha Demirören de Aziz başkanı taklit ediyor aldık başımıza iş şimdi,haklısınız bu konuda...




  • sizmi sebanın jenerasyonusunuzoyüzden küfürler ederek yolladınız adamı dimi..
  • Sebayı mı küfürle yolladık?Allah var yukarıda yapma güzel kardeşim.
    yaptığımız en ağır tezahurat"Ahmet Dursun Seba gitsin"ve"15 sene oldu senin süren doldu yeter artık Seba artık istifa"idi.
    küfürle gitti denen tek adam Bilgili idi o da parayla tutulan adamlar tarafından maruz kaldı bu olaya,benim tahminim yaptıran da Demirören...
  • 
Sayfa: önceki 123
Sayfaya Git
Git
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.