Şimdi Ara

Stj. Dr. B. Uçar Forumdonanim haberde... (3. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
127
Cevap
0
Favori
14.794
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • quote:

    Orijinalden alıntı: grngck

    quote:

    Orijinalden alıntı: Klasör.:X:.
    yanlış düşünüyorsunuz bence sayın doktor bey.çünkü zaten daha öğrenci olduğunu belirtti.yani zaten kimse doktora gitmenin yerini koyamaz.annem hastaneye gider.genç birine muayene olursa hekimi eleştirir.yetersiz görür bi anlamda.yani endişe edecek bi durum yok.ayrıca yararı zararından da çok çok fazla.zaten bilgi amaçlı bir konu.tanı tedavi hiç bi forumda yapılamaz.
    çevreden yalan yanlış kulaktan doğma bilgiler alacağına burada daha sağlıklı bilgiler edinebilir.


    İlla ki şöyle yapsın böyle yapsın demiyorum, ben sadece kişisel tecrübelerimden yola çıkarak arkadaşımızın iyiliğini için dikkat etmesi gerektiğini düşündüğüm nacizane bir-iki tavsiyede bulundum. Bunları dikkate alıp almamak onun tercihi.


    Sayın meslektaşım , üsteki soruları ve cevapları okursanız zaten ağır vakalar üzerine olmayan konularda, hastalığın fizyopatolojisini ve gelişimini insanların anlayabildiği dilde anlatarak sorulara cevap veriyorum önce kendi kendine yapabileceği şeyleri daha sonrada ilgili alanda bir uzmana gitmesini tavsiye ediyorum. Sanırım okumaya alt kısımdan başladığınız için cevapları atlamış olacaksınız. Fizik muayene ve anemnez tabiki önemlidir ama dediğim gibi ağır olmayan vakalarda semptomlara göre insanları yönlendirmeye çalışıyorum. Bence doktor olmak muayeneye kilitli kalarak sadece ağır vakalarla uğraşmaya çalışmak demek değildir, doktorluk hipokrat zamanından beri halk için daha iyisini daha sağlıklısını istemektir ve bunu halka paylaşabilmektir, üstteki sorulara bakarasanız hastanın kendini nasıl koruyabileceğindende bahsediyorum yani bir nevi birinci basamak tedavi için uğraşıyorum. Sizin gibi tecrübeli doktorlarımızıda halkı bilinçlendirmeye çalışırken görmekten inanın çok büyük mutluluk duyarım. Hemde ücretsiz olarak. Tavsiyeleriniz benim için önemlidir çok teşekürler, şimdi yaptığım gibi ağır vakalara girmeden insanları bilinçlendirmeye çalışacağım çünkü bu mesleği kendimiz için değil halk için yapıyoruz.




  • Aklıma takılan bir durum var.Şimdi vücudumuzda saniyede 100binlerce hücre yenilenmesi oluyor.Kanser denilen olay bir tane anormal hücrenin aşırı çoğalması sonucu meydana geliyor diye biliyorum.Durum böyle ise bu olayın yaşanması kolay gibi duruyor.Ayrıca her yerde hücre oluyor nasıl oluyorda bazı organlarda daha çok görülüyor?
  • sayın dr bahadır bey
    öncelikle sorularıma cevap aldığım için çok mutlu ettiniz beni bir başka sorum ise
    geçenlerde tuvalete gidemedim(uygunsuz bi zamandı).idrarımı biraz fazla tuttum.tuvelete ulaşınca idarın bir kısmını yaptıktan sonra(yaparken)karnımın sol tarafına beni yere çömeltecek kadar bi ağrı girdi.çokta dayanılmaz değildi gerçi.şimdi mesanenin spazmı sonucu ağrı oluşabileceğini biliyorum ancak karnımın sol tarafta ağrı oldu.mesanin yeri değil yani.sırt tarafımdan da değil sanki bana bağırsakalrımdan kaynaklanmış gibi geldi.gerçi geçti hiç bir problemim yok ama aklımda şüpe kaldı biraz.böbreklere kalıcı zarar vermiş olabilirmi diye. yada şöyle sorayım.insanda 2 böbrek var.mesela biri zarar gördü.fgonksiyonunu tam yerine getiremiyor.bu durumda idrar miktarı değişirmi.yada idrarda değişiklikler olurmu.yoksa tek böbrek sağlam olduğu için belirtisi olmayabilirmi.

    son olarak gaz sancısınada benziyordu.benim düşüncem şöyle mesane bağırsağı sıkıştırdığı için(yada tam tersi) belirli bir idrar yaptıktan sonra bağırsaktaki gazın hareketi sonucu bir ağrı oluştuğu yönde.çünkü çömelir çömelmez gaz kaçağı başladı :) (bkz:uzun hava).ama ağrıda hemen geçmedi konu sağlık olunca herşey mübah yani böyle açıksözlü olduğum için kusura bakmayın.cevapladığınız için ise şimdiden teşekkürler



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Klasör.:X:. -- 8 Mart 2011; 2:02:46 >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Mk4Ever.

    Aklıma takılan bir durum var.Şimdi vücudumuzda saniyede 100binlerce hücre yenilenmesi oluyor.Kanser denilen olay bir tane anormal hücrenin aşırı çoğalması sonucu meydana geliyor diye biliyorum.Durum böyle ise bu olayın yaşanması kolay gibi duruyor.Ayrıca her yerde hücre oluyor nasıl oluyorda bazı organlarda daha çok görülüyor?


    Soru önceliği olarak önce sizin sorunuza cevap verelim Sn. Mk4Ever. Çok güzel bir soru olmuş. Kanser nasıl oluşur? ve kanser neden vücudumuzun bazı bölümlerinde daha çok görülür?

    Önce 1. Sorumuzdan başlıyalım:

    Kanser Nasıl Oluşur?

    Vücudumuzda bildiğiniz gibi bir gün içerisinde milyonlarca hücre ölüp yerine yenileri konuluyor. Nasıl oluyorda bu döngü bozulmuyor ? Normalde hücrelerin sınırlı sayıda bölünmek için programlanmışlardır. Ancak bazı hücreler çeşitli faktörlerinde etkisiyle bu programa uymazlar ve sınırsız çoğalma yönüne giderler, bu programı bozulmuş ve sürekli prolifere ( çoğalan ) olan hücreler kanserli hücreleri oluşturur. Fakat bu hücrelerin hesaba katmadıkları vucudumuzda bu hücreleri tanıyan ve yok eden hücreler vardır bunlar NATURAL KİLLER(Nk hücreleri) ( Doğal Katil hücreler) denir. Bunlar insan vücudununb polisi devriyesidirler. Hergün kanın akımıyla beraber vücudumuzun bütün hücrelerini gezerler. Normal hücrelerin zarlarında bu polislerden kurtulmak için taşıdıkları bir reseptör dizisi vardır ( bir nevi nüfus cüzdanıda diyebiliriz ) bu reseptörler hücrenin normal programına göre bölündüğünü ve vücudun elemanı olduğunu gösterir. Nk hücreleri bu reseptörleri tanır ve bu reseptörü taşıyan hücrelere dokunmaz onları yok etmez. Ancak kafasına göre bölünmeye çalışan hücreler ( bunlarıda sokakta insanı rahatsız eden serseriler olarak hayal edebiliriz ) bu hücreler bu kimliği taşımadığı için Nk hücreleri bu hücreleri gördükleri anda onları yok ederler. Normalde insan vücudunda bir gün içerisinde bir yüzlerce kanserli hücre oluşur ama kanser olmayız nedenini kahraman polislerimiz olan Nk hücrelerine borçluyuz. Peki nasıl oluyorda kanser oluyor bu devriyelerimiz varken ? Bunun 2 sebebi var 1. si vucuttaki nk sayımızın yaş ile beraber azalması baskılanması ve Kanser olan hücrelerin evrimleşerek bu reseptörlere sahip olması. İşte kanser dediğimiz oldu bu serseri hücrelerin nüfus cüzdanı alarak polisiye devriyesinden kurtulmasıyla alakalı bir durum. Yani sınırsız bölünen kanser hücrelerini nk hücresi vücud hücresi zannederek bunlara dokunmaz bu hücrelerde sınırsız bölünme gücüne sahip oldukları için sürekli bölünürler. Asıl korkulan durumlardan biride bu serseri hücrelerin ( kanser hücrelerinin ) bir miktar büyüdükten sonra kan,lenf,ekilme yoluyla başka yerlere gidip orda çoğalmalarını devam ettirmeleridir. İşte metastaz dediğimiz olay budur. Kanser hücrelerinin bir kısmının bulunduğu yerlerden kan,lenf yoluyla,ekilme yoluyla bir yerden diğer yere taşınma işlemine Metastaz deriz. Halk arasında sıklıkla duyduğunuz karaciğerine metastaz yapmış, kemiğine metastaz yapmış dedikleri olgu budur. Metastazik hücreler peki neden bazı organları özellikle severler ? Neden her kanser farklı hücreye metastaz yapar sorusunun cevabı ise gayet basit. Kanser hücreleri ancak rahatça çoğalabildikleri yerleri severler, mesela prostat kanseri kemikte daha rahat edebileceği için kemiği tutar yada tiroid kanseri akciğerlere metastaz yapabilir, kanserli hücrelerin en çok sevdiği yerlerden biride karaciğerdir çünkü karaciğerin kanlanması çok fazladır. Kanserli hücreler çok daha fazla çoğalabilmek için aşırı miktarda kanlanmaya,glikoza (şekere) ve diğer kan elamanlarına ihtiyaç duyarlar bu yüzden kanlanmanın fazla olduğu yerlerde kanser hücreleri daha fazla görülür.
    Kanser Neden Olan Faktörler Nelerdir ?
    1-) Genetik Faktörler:
    Bazı kanserler genetik özellik taşır yani bazı kişiler serseri hücrelerin çoğalmasına hassastırlardır, bunu çift vuruş hipoteziyle açıklayalım. Hücreleriniz Normal bölünüyor fakat hücreleriniz bazı faktörlere çok duyarlı ( radyoterapi yada radyasyon gibi) bu faktörlerle genetik yapısı müsait olan bir kişi birden çok maruz kalırsa, bu hücreler transforme ( değişime uğrayıp ) kanserleşirler. Bu genetik kodlanmış bir özelliktir o faktörle karşılaşıldığında ortaya vücudunuzun kimliğini taşıyan kanserli hücreler çıkar.
    2-) Sigara Kullanımı:
    Sigara vücuttaki nk hücrelerinizin sayısını ve işlevlerini azaltarak kanserli hücrelerin ortaya çıkışını artırır. Ayrıca sigara dumanında bulunan zehirli maddeler hücreleri tekrar tekrar uyararak ve işlevlerini bozarak o hücrenin kanserleşmesine sebep olurlar.
    3-) Radyoterapi,radyasyon:
    Radyasyonda hücrelerinizin DNA yapısını bozarak o hücrenin kanserleşmesini sağlar. Bozuk DNA'ya sahip hücreler sürekli bölünerek çeşitli bozuklukta hücreler meydana getirir.
    4-) Bazı virüsler:
    Bazı onkogen virüsler hücrelerinizin DNA'sına kendi kodlarını göndererek hücrenin DNA'sını bozarlar bu virüslere örnek olabilecek virüslerden biride kadınlarda serviks kanserine Neden olan HPV 6-11 sınıfı virüslerdir.
    5-) Beslenme Tarzı:
    Aşırı yağlı beslenmenin ve aşırı miktarda kırmızı et tüketmeninde kolon kanseri ve rektum kanseri riskini artırdığı bilinmektedir. Fast-food tarzı yaşam ve füzenli beslenmeme özellikle GİS ( Gastrointestinal sisem ) ( Sindirim sistemi) tümörlerine neden olmaktadır.
    6-)Uzun Süre UV ışığına maruz kalmak ( Uzun süre ultraviyole ışınına maruz kalmak ):
    Uzun süre ve kontrolsüz güneşlenmeninde cilt kanseri olmayı artırıcı yönde etki ettiği ve UV ışının hücre DNA zincirindeki bazı bazları yıkarak hücrenin DNA'sını bozduğu kanıtlanmıştır.
    7-)Zehirli Maddeler:
    Benzen gibi çeşitli plastik boyalar ve çeşitli kimyasal maddelerin ( Eski baca temizleyicileri testis kanserine neden olur ) vücut ile teması yine kansere sebep olur.
    8-)Sigarayla Beraber Alınan Alkol:
    Sigarayla Beraber alınan alkolde özefagus kanserleri açısından en tehlikeli gurubu oluşturuyor. Günde 1 paket sigarayla beraber içtiğiniz 2 duble içki özefagus kanser riskiniz TAM 45 kat artırır.

    En çok kanser çeşitleri:
    Meme kanseri
    Akciğer kanseri
    Özefagus kanserleri
    Prostat kanseri
    Mide kanseri
    Kalın barsak kanseri
    Rahim ağzı kanseri
    Serviks kanserleri


    Peki Kendimizi Kanserden Koruyabilirmiyiz?

    Genetik faktör tabanlı kanserler hariç bu sorunun cevabı evet kendimiz kanserden koruyabiliriz.
    1-) Düzenli Beslenerek antioksidan ağırlıklı.
    2-) Sigarayı be alkolü bırakarak.
    3-) Zehirli maddelere temas etmiyerek.
    4-) Şüphelendiğimiz anda doktorumuza başvurarak ( kanserde erken tanı çok önemlidir hayat kurtarır)
    5-) Spor yaparak aşırı kilo almaya karşı kendimizi koruyarak.
    6-) Aşırı güneş ışığına özellikle yaz aylarında maruz kalmayarak.
    7-) Bazı virüsler cinsel yolla bulaşır korunarak ( HPV virüsü genelde heteroseksüel ilişki ve anal penatrasyonla geçer)

    Yazdılarımın tamamı orjinaldir kendi sitemdede yayınladım bu sorunun cevabını...




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Klasör.:X:.

    sayın dr bahadır bey
    insanda 2 böbrek var.mesela biri zarar gördü.fonksiyonunu tam yerine getiremiyor.bu durumda idrar miktarı değişirmi.yada idrarda değişiklikler olurmu.yoksa tek böbrek sağlam olduğu için belirtisi olabilrimi?



    Bir kaç soru birden içerdiği için önce şu sorunuza cevap vermekle başlıyalım Sayın KlasörX:

    Böbreklerin genel anlamda 2 görevi vardır.
    1. Görevi: Kanı süzerek kanda metabolizma sonucu biriken zararlı maddeleri vücuttan uzaklaştırmak.
    2. Görevi: Vücutta bulunan elektrolit dengesizini korumak. Bunu şöyle düşünebilriz bir yemek düşünün içinde tuzu,karabiberi,yağı ve baharatı var bunların hepsi bir denge içinde, vücudumuzda bulunanan maddelerde sodyum,potasyum,klor,mg,kalsiyum bunlarda hepsi bir denge içindedir ve hepsinin belirli bir sınırı vardır o sınırlar içerisinde bulunurlar.
    3. Görevi: Böbrek üstü bezlerinden salgılanan kortikosteroid,glukokortikoitler ve eritropoetin hormonları.

    Sanırım sizin sorunuz süzmeyle alakalı olduğu için süzmeyle alakalı olan kısıma cevap veriyorum. Vücutta hergün 600 mOSM ve üstünde atılması gereken madde birikir. Bu maddeleri atabilmek için günlük idrar miktarı en az 500 Ml ( yarım litre ) olması gerekir. Bunun altındaki miktarlarda idrar çıkışı olursa bu maddeler kanda birikmeye başlar. 2 Böbrek bu 600 mOSM lık yükü 2 ye bölerek süzerler yani herbirinin süzmesi gereken miktar 300 mOSM lardır. Böbreklerden birinin kayba uğraması sonucu diğer böbreğin üzerine düşen yük miktarı 2 katı artar. Çalışan böbrek anjiyotensin ve çeşitli hormonlar salgırıyarak kendine gelen kan miktarını artırarak daha çok kan süzer ve bu yükü tolere eder. Yani diğer böbreğin sorumlulukarını üzerine alır ve çalışmasını sürdürür. Bu yüzden sorunuzun cevabı evet insan tek böbreklede hayatını sürdürebilir ancak dikkat etmesi gereken bazı hususlar vardır. Bunlardan biriside çok fazla osmolar yük yükleyecek besinlerin yenmesinden uzak durulmasıdır. Aşırı protein alımından uzak durmalıdır. Bunun gibi kendisine yük olacak besinleri aşırı tüketmemelidir. Bu besinlerin aşırı tüketilmesi zaten tek olan böbreğin üzerine aşırı bir yük bindireceği için kişinin atması gereken miktarı atamaması sonucu kişide çeşitli belirtiler ortaya çıkar. Bildiğiniz gibi böbrek nakli yapılan insanlar vardır ve bu insanlar bir diyet dahilinde hayatlarını sürdürürler. Tek böbrekle bir insan kurallara uyduğu ölçüde uzun yıllar belirti vermeden yaşayabilir.

    Stj. Dr. Ahmet Bahadır Uçar metnim tamamen orjinaldir. 2. si sorunuza geçebilrim...




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Klasör.:X:.

    sayın dr bahadır bey
    geçenlerde tuvalete gidemedim(uygunsuz bi zamandı).idrarımı biraz fazla tuttum.tuvelete ulaşınca idarın bir kısmını yaptıktan sonra(yaparken)karnımın sol tarafına beni yere çömeltecek kadar bi ağrı girdi.çokta dayanılmaz değildi gerçi.şimdi mesanenin spazmı sonucu ağrı oluşabileceğini biliyorum ancak karnımın sol tarafta ağrı oldu.mesanin yeri değil yani.sırt tarafımdan da değil sanki bana bağırsakalrımdan kaynaklanmış gibi geldi.gerçi geçti hiç bir problemim yok ama aklımda şüpe kaldı biraz.böbreklere kalıcı zarar vermiş olabilirmi diye.



    Böbrekler Kanı süzerel üreterler aracılığı ile mesaneye yollarlar. Mesanede biriken idrar duvarda basıncı artırdığı zaman önce semptaik uyarıyla beyne sinyal gider. Daha sonra idrar çıkışı ürethra yoluyla olur. Mesanede biriken idrar ancak bi kaç yolla geri üreterlere kaçıp böbreklere zarar verebilir. Çünkü normal şartlar altında burda bir kapak bulunmaktadır ve mesane dolduğu zaman bu kapak kapalı kalarak idrarın üreterler aracılığıyla mesaneye kaçmasını önler. Anatomik olarak bu kapağın bozukluklarında ancak ve ancak idrar böbreklere kaçabilir. Buna VUR ( Vezikoüreteral Reflü ) denir. Bu patolojik bir durumdur ve kapağın bozukluğu sonucu değişir. Normal olan kapakta siz ne kadar idrarınızı tutarsanız tutun böbreklere idrar kaçışı olmaz. Sizin duyduğunuz ağrı büyük ihtimalle yansıyan ağrıdır. Mesanenin sinirle innervasyonu Mezenterik Gagliyon tarafından sağlanır ve bu gagliyon mesaneden başka rektumu ve bağırsaklarınzın bir kısmını perinenin alt bölhelerini inerve eder. Yani mesaneyi inerve eden sinirlerin geçtiği bu bölgelerde ağrı duyabilirsiniz mesanenizdeli aşırı basınç sonucu oluşan inervasyona bağlı olarak. Bu geçici bir durumdur ve tekrarlama yapmaz idrarınızı boşalttığınızda bu ağrılarda beraberinde bir müddet sonra geçer. Yani eğer kapak mesane fonksiyonlarınız normalse ( ki eğer bozuk olsaydı bu bundan farklı olarak çeşitli belirtiler verirdi) durumunuzda bir ciddiyet görünmüyor. Eğer ağrı devam ediyorsa bir nefrolohi uzmanına görünmenizi tavsiye ederim. Sağlıklı günler dilerim. Stj. Dr. Ahmet Bahadır UÇAR...




  • Merhaba,
    Benim de merak ettiğim konu midede tokluk hissini artıran gıdalar ve doğal takviyeler. Sağlığım açısından günlük yemek miktarımı azalttım,
    fakat bu seferde iştah ve açlık hissi ile mücadele etmek zorunda kaldım. Lifli gıdalarla beslenmeye çalışıyorum, hatta psyllium lif takviyesi aldım.
    Bunların da bir miktar faydası var, fakat tam bir tokluk sağlamıyor. Sinefrin diye bir madde duydum fakat yan etkisi ve zararı olmadığından emin olamadım.
    Tıbbi açıdan zararsız, katkısız ve doğal ürün ile veya başka bir şekilde iştahı kesmeyi nasıl sağlayabilirim ? Benim istediğim iştah kesme tamamen aç oturmak değil,
    sadece normal miktarda yememe yardımcı olacak bir iştah azalması. Şimdiden teşekkür ederim.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Umutcan

    Merhaba,
    Benim de merak ettiğim konu midede tokluk hissini artıran gıdalar ve doğal takviyeler. Sağlığım açısından günlük yemek miktarımı azalttım,
    fakat bu seferde iştah ve açlık hissi ile mücadele etmek zorunda kaldım. Lifli gıdalarla beslenmeye çalışıyorum, hatta psyllium lif takviyesi aldım.
    Bunların da bir miktar faydası var, fakat tam bir tokluk sağlamıyor. Sinefrin diye bir madde duydum fakat yan etkisi ve zararı olmadığından emin olamadım.
    Tıbbi açıdan zararsız, katkısız ve doğal ürün ile veya başka bir şekilde iştahı kesmeyi nasıl sağlayabilirim ? Benim istediğim iştah kesme tamamen aç oturmak değil,
    sadece normal miktarda yememe yardımcı olacak bir iştah azalması. Şimdiden teşekkür ederim.


    Sn. Umutcan Bey;
    Güzel bir noktaya değinmişsiniz. Size önce yapılan bir deneyden bahsetmek istiyorum. Deneyin ismi Andy deneyi diye geçiyor olması gerek. Deneyin konusu şu 2 grup papağan alıyorlar bir gruba normal günlük beslenmesine devam ediliyor. Diğer grupta ise papağanların besinlerden aldıkları enerjiyi %30 azaltarak besliyorlar. Sonuçlar gayet şaşırtıcı çünkü her seferinde %30 az enerji alarak beslenen papağanlar diğer papağanlara oranla %20 daha uzun yaşıyorlar. Bu deney bir kaç hayvan çeşidinde daha deneniyor ve sonuçlar %10 ile %20 arasında değişen oranlarda ömürün uzadığını ortaya çıkarıyor. Bu bilgiyi günümüzede uyarlayacak olursak 90 ve üzerinde yaşayan insanlara baktığınızda bu insanların çok büyük bir kısmının aşırı kilolu olmadığını ve hayatları boyunca aşırı yemekten uzak durduklarını görebilirsiniz. 90 yaşına kadar gelen obez birine ben kendi deneyemim olarak hiç şahit olmadım hatta bırakın 90 ı 80 yaşlarına bile gelen obez birine rastlamanız oldukça güç . Yaşam süresini tabiki genetik faktörlerle beraber, çevresel faktörler bunlardanda en çok olarak dengeli beslenme durumunuz belirliyor. Gel gelelim piyasada bulunan zayıflama haplarına. Bu hapların adeta bir patlama içerisnde piyasaya sürülüyor, ancak bir dönemden sonra ortaya istenmeyen sonuçları çıkınca piyasadan toplatılıyor. Çağın hastalığı obezite olunca insanlar bu hapları çok büyük umutlarla kullanıyor fakat sonunda hiçde hoş olmayan yan etkileriyle karşılaşılıyor. Sinefrinde yine FDA'dan onay almış fakat sonuçları hüsranla bitmiş bu haplardan biridir. FDA daha sonra bu hapın çok fazla istenmeyen etkisi nedeniyle piyasadan toplattırdı. Bir ara acı biber hapları ve bunun gibi bir çok hap daha piyasaya sürüldü ve bunlarda toplatıldı. Bu haplar genelde sempatik sinir sistemi üzerine etki ederek metabolizmayı aşırı derecede yoruyor ve buda beraberinde çarpıntı, yüksek tansiyon gibi durumlara yol açıyor. Farmokoloji derslerinden dinlediğimiz kadarıyla bu hapların hiçbirini kesinlikle ve kesinlikle önermiyorum. Çünkü fatal(ölümcül) seyredebilen durumlara da yol açabiliyorlar, kalp yetersizliği yapabiliyorlar ve psikolojik olarak bazı etkileride mevcut. Lütfen reklamlardan etkilenip bu tip zayıflama hapı kullanımına girmeyin. Şu an onaylanmış bir tane madde bulunuyor, bunun ismini söylemiyeceğim çünkü bu maddede doktor kontrolünde kullanılması gerekiyor, burda yazarsak bu ürünün niteliksiz kullanımına yol açmış oluruz. Bu bahsettiğim maddede zayıflamaya yol açıyor fakat çalışmalar gösteriyorki en sağlık ve en iyi zayıflama yöntemi yine ve ancak insan iradesi ve insanın diyetini ( yediği yiyecekleri ) düzenlemek. Size bu konuda bir kaç önerim olacak:

    1-)Lifli ürünlerin kullanımı artırın bu sizi GiS ( gastrointestinal sistem ) ( sindirim sistemi) tümörlerinden koruduğu gibi aynı zamanda vücudunuzda tokluk hissi uyandırmış olur ve lifler vücudda tam olarak emilemediği için kan şekerinizi yükseltmez ve kiloya sebep olmazlar.

    2-)Yemeklerde yaklaşık 1.5 saat önce 1-2 porsiyon civarında meyve yemek kan şekerinizi yemekten önce yükseltmenize buda açlık hissinizi baskılamanıza yardımcı olacak. Ayrıca meyvelerden aldığınız vitamin ve minerallerde cabası olacaktır.

    3-)Yemeğe başlamadan 10 ila 20 dakika önce bol miktarda sıvı alın. Bu 2 bardak su olabilir eğer su tüketimini sevmiyorum diyosanız bu az şekerli bir bardak çay yada az şekerli bir kahvede olabilir. Bu sizin yemek yerken daha tok gibi hissetmenizi sağlayacaktır.

    4-)Yemek yerken tv seyretmek, bilgisayar başında oturmak gibi aktivitelerden mutlaka uzak durun.

    5-)Yemeğinizi küçük lokmalar halinde ve yavaş şekilde yiyin, çünkü siz ne kadar hızlı yesenizde beyninize tokluk sinyalinin gitmesi için 15-20 dakika gibi bir süreye ihtiyaç vardır. Bu süre içerisinde hızlı yerseniz almanız gerektiğinden aşırı miktarda besin almış olursunuz. 15-20 dakika kuralı çok önemlidir bunu aklınıza kayıt edin hızlı ve çok yesenizde 20 dakikada doyduğunuzu anlayacaksınız yavaş yesenizde, yavaş yiyerek daha az kalori almış olacaksınız.

    6-)Öğün atlamamaya özen gösterin.

    7-)Kaşıklarınızı tamamen doldurmayın, yapılan en büyük hatalardan biride kaşıkları tepeleme doldurmanız olacaktır. Kaşıklarınızı yarıya kadar doldurarak 20 dakkika için süre kazanmış olacaksınız.

    8-)Günde 30 dakika egzersiz yapın. Egzersiz vücutta seratonin seviyesini yükselterek özellikle depresyondaki insanların çok yeme alışkanlıklarından uzakta tutmak için bulunan en etkili ilaçtır.

    Sizin için şu an verebileceğim tavsiyeler bunlar. Metin tamamen orjinaldir bu metnide sitemde yayınlıyacağım. Umarım yardımcı olabilmişimdir.

    Stj Dr. Bahadır UÇAR...




  • Şevkinizi kırmamak için gerçekten fazla konuşmak istemiyorum. Fakat vakanın ağır veya hafif olması birşey değiştirmez, her koşulda tıbbın birincil ilkesi "öncelikle zarar verme"dir. Hekimlik sadece hastanın tedavisi için bir ilaç önermek değil, o reçetenin altına imza atarak tedavinin sorumluluğunu almaktır.

    Burada antihistaminik ilaç önerdiğiniz ve bu ilacın yan etkisi yok dediğiniz kişi bu sözünüz üzerine alıp ilacı kullanabilir. Kendisine herhangi bir uyarı yapılmadığı için daha sonra araba, motor vs kullanabilir. Bu kişi antihistaminik ilacın sedatif etkisinden dolayı aracıyla kaza yapsa siz bunun sorumluluğunu alabilir misiniz?

    Soruyu soran arkadaş okuyorsa diye yazayım, antihisaminik ilaçların sedatif (uyku getirici, reflekslerde yavaşlamaya yol açıçı) yan etkileri vardır. Bu yüzden bu ilaçları kullandığınız dönemde araç veya makine kullanmamalısınız.

    Psikiyatrik muayene yapmadan depresyon tanısı koyup üstüne bir de ilaç tedavisi öneriyorsunuz. Tanınızın ve tedavi planınızın doğru olduğunu varsaysak bile siz de bilirsiniz ki depresyon hastalarında tedavinin ilk başlangıcı intihar eğilimi açısından en tehlikeli dönemdir. Bu konuda hasta yakınları bilgilendirilir, eğer hasta riskli görülüyorsa (bunun için de psikiyatrik muayene yapılmalı) ilk dönemi atlatana kadar servise yatırılır. Bunların hiçbirini yapma imkanı olmayan bir yerde nasıl hastaya tedavi öneriyorsunuz? Henüz öğrenci olduğunuz için konu, komşu, akrabadan ilaç alınıp kullanıldığına çok şehit olmamış olabilirsiniz ama çalışmaya başlayınca bunları her gün göreceksiniz.

    Dediğim gibi iş sadece tanı koyup tedavi önermekle bitmiyor. Esas önemli kısım tedavinin sorumluluğunu almakta. Mesleğe başladıktan sonra göreceksiniz ki en zoru hastaya "önemli birşeyiniz yok" demek ve onun sorumluluğunu almaktır. Ben yine aynı şeyi söyleyeceğim, mesleki ehliyetinizi almadan hastalara tedavi önermeyin. Çünkü hukuki olarak tedavinin sorumluluğunu alabilecek konumda değilsiniz.

    En başta söylediğim gibi gerek şevkinizi kırmamak gerek konunun ikili münakaşaya dönmemesi için bu mesaj bu konudaki son mesajımdır. Size öğrenim hayatınızda ve mesleki hayatınızda başarılar dilerim.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: grngck

    Burada antihistaminik ilaç önerdiğiniz ve bu ilacın yan etkisi yok dediğiniz kişi bu sözünüz üzerine alıp ilacı kullanabilir. Kendisine herhangi bir uyarı yapılmadığı için daha sonra araba, motor vs kullanabilir. Bu kişi antihistaminik ilacın sedatif etkisinden dolayı aracıyla kaza yapsa siz bunun sorumluluğunu alabilir misiniz?

    Soruyu soran arkadaş okuyorsa diye yazayım, antihisaminik ilaçların sedatif (uyku getirici, reflekslerde yavaşlamaya yol açıçı) yan etkileri vardır. Bu yüzden bu ilaçları kullandığınız dönemde araç veya makine kullanmamalısınız.

    Psikiyatrik muayene yapmadan depresyon tanısı koyup üstüne bir de ilaç tedavisi öneriyorsunuz. Tanınızın ve tedavi planınızın doğru olduğunu varsaysak bile siz de bilirsiniz ki depresyon hastalarında tedavinin ilk başlangıcı intihar eğilimi açısından en tehlikeli dönemdir. Bu konuda hasta yakınları bilgilendirilir, eğer hasta riskli görülüyorsa (bunun için de psikiyatrik muayene yapılmalı) ilk dönemi atlatana kadar servise yatırılır. Bunların hiçbirini yapma imkanı olmayan bir yerde nasıl hastaya tedavi öneriyorsunuz? Henüz öğrenci olduğunuz için konu, komşu, akrabadan ilaç alınıp kullanıldığına çok şehit olmamış olabilirsiniz ama çalışmaya başlayınca bunları her gün göreceksiniz.



    Bakın söylediğim gibi yanlış okuduğunuz yerlerin olduğunu düşünüyorum yada saptırdığınız , nedeni mesala anti-histaminik kullanımıyla ilgili yazım:
    2 adet önerim olacak :
    1.si : Bir Allerji Uzmanına giderek her bahar anti-histamin içeren iğnelerden olmanız, bu size baharı daha rahat geçirmenizi sağlayacaktır. Çok etkili olduğunu göreceksiniz.
    Bunun amacı hastayı problemiyle ilgili ilgili bölüme sevk etmektedir. Muhakkaki gittiği alerji uzmanı sizin yaptığınız uyarıları yapacaktır ve hastaya yan etkileriyle ilgili ayrıntılı bilgi verecektir. Ayrıca bir ilaç ismi belirtmiyorum gördüğünüz gibi farmokolojik isimlerinden bahsediyoruz, bu ilacı gidip eczaneden asprin gibi alma şansı yoktur, eğer alırsa bu eczacının sorumluluğundadır çünkü hastayı doktora yönlendirmemiştir.

    2. söylediğiniz antideprasanlarla ilgili yazımda:
    1. yol (Medikal Tedavi) :
    Trisiklik Depresanlar, Mao inhibitörleri,heterosiklin depresan ve selektif seratonin reuptake inhibitörleri aracılığıyla beyinde bulunan norepinefrin ve seratonin miktarını artırıcı etki yaparak hastanın semptomlarının giderilmesi ve hastanın çevreye bu ilaçlar ile çevreye uyuncunun sağlanması sağlanır. Bu ilaçlar etkilerini 2 hafta içerisinde gösterirler genel olarak. Hekimler genelde yan etkilerinin azlığı nedeniyle trisiklik depresanları tedavide birinci yol olarak tercih ederler. Bu ilaçların doz ayarları hekim tarafından hastanın boy,kilo ve yaşı itibariyle belirlenir.

    Gördüğünüz gibi kullanım tarzı itibariyle hekimlerimize yönlendiriyorum. Burda zaten benim gidin 2 kutu şu ilaçtan alın için iyilşirsiniğz gibi bir önerim olmadı olmayacakta çünkü etik değil. Forumda sağlık bölümünün konularına bakarsanız insanlar sakal çıkarmak için çeşitli ürünler tavsiye ediyor yada bilmem ne otunun suyunu kaynat iyi gelir diyor yada işte şu olmuştur bu olmuştur diye yazan ve konu hakkında bilgisi olmayan bir çok arkadaş var burda insanları doğru bilgiye ulaştırmak için elimden gelen çabayı sarfederken siz bunu bi anlamda karalıyorsunuz. Tıpın birinci kuralı "primum non nocere" = önce zarar verme , ve biz insanlarımız doğru bilgilerle donatamazsak şarlatan alternatif tedavicilerin, hapçıların , ilaç firmalarının eline düşecekler. Amacım bu yöndedir amacım insanların kendini hastalıklardan nası koruyabilecekleri kendi başlarına neler uygulayabilecekleri ve hangi durumda hangi doktora başvuracaklarıyla ilgili yazı yazmaktır. İlginiz için teşekürler bu ilginizi mümkünse alternatif tıpçıların ( şarlatanların ) olduğu bölümede olması en büyük isteğimdir. Saygılarımla;

    Stj. Dr. Bahadır UÇAR




  • sn bahadır.gerçekten insanlara yol gösterici olduğunuz için allah binkere rağzı olsun.birçok sağlık sitesi mevcutken buraya gelip hiç bir artniyet olmadan yapılan yardımlara laf atılmasından hiç memnun değilim.ülkemizde en gerekli şey bireylerin sağlık bilincine sahip olmasıdır.mesela kanser için erken tanı çok önemli.bunu burada yansıtması belki birkaç kişinin hayatını kurtarabilir.televizyonda bile doktorların çıkması halkı bilinçlendirmesi ne güzel şeyse burada yapılan şeyde bi okadar güzel.kaldıki birçok sağlık sitesi var.yani bu konunun olup olmaması bişey farkettirmeyecektir.günümüz insanları bir sonucu hastane hastane dolaşıp her doktora gösteriyorsa.burada şu ilacı kullanacaksın dense bile kimse kullanmaz.çünkü insanın canı tatlı gelir kendisine.doktorlukta zarar vermeyeceksin ilkesi var ise insanlarında yaşama içgüdüsü var.o yüzden kimse karambole ilaç kullanacağını sanmıyorum.kaldıki burada şu isimli ilacı kullanacaksın dendiğini hiç görmedim.halkımızın çoğu doktorlara güvenemiyor yani illa profesör felan olacak.haklılarda sağlık oyuncak değil sonuçta.kim olsa profesör birini tercih eder.hem burada yapılan şey belki adı sanı tüm türkiyede duyulacak bir doktorun doğuşuna vesile olabilir.bir doktor içindeki insan sevgisi kaybederse bana göre doktorluğunuda kaybeder.Allah rağzı olsun içindeki insan sevgisini kaybetmemiş olan tüm doktorlardan.




  • Sn. Klasör X;
    Bu güzel ve içten yorumlarınız için çok teşekürler insanlardan çok olumlu pm'ler alıyorum. Sınavlarım olmasına rağmen bu başlık altında insanların sağlıkla ilgili sıkıntılarını yanıtlamaya çalışacağım. Destek veren herkese çok teşekür ederim;

    Stj. Dr. Bahadır UÇAR...
  • Sn Yönetmen Bey;

    Marş Kırığı Nedir?
    Stress fraktürü bu tip mini travmalarla oluşan küçük kırıkların genel ismidir.Dediğiniz kırığın ismi ayak metatars başında görülen özel ismiyle Marş kırığıdır. Marş kırığı; genellikle askerlerde,sprocularda,uzun süre yürüş yapanlarda ve beton zeminde uzun müddet yürüyenlerde (koşanlarda) görülür. Bu kırık ayak metatars başının sert zemine sürekli temas etmesi sonucu oluşan mini travmalarla oluşur. Metatars başında ufak çatlak tarzında kırıklarla kendini belli eder.

    Marş Kırığı Nasıl İyileşir?
    Marş kırıklarının tam olarak iyileşme süreci 6-8 hafta ile 1 yıl arasında olur. Bu süre içerisinde hastanın marş kırığı olan tarafı fazla kullanmaması ( immobilizasyon) aktif spordan uzak durması istenir. Marş kırıklarının iyileşme süreci ağrılıdır tedavide zaten bu yöndedir.

    Marş Kırığı Nasıl Tedavi Edilir?
    Marş kırığının tedavi yöntemi semptomatik (şikayete yönelik) ve koruyucu tedavidir. Semptomatik tedavi için hastaya ağrıyı azaltıcı NSAİİ ( non-steroid antiiflamatuvar) ilaçlar önerilir ve bunun gibi aneljezik ilaçlardan faydalanılır (Bunların kullanımıyla ilgili lütfen doktorunuza başvurunuz ! ). Koruyucu tedavi ise hastanın bu iyileşme sürecini geciktirmemesi için marş kırığının olduğu taraftaki ayağını sık kullanmaması üzerine aşırı yük bindirmemesi istenir.

    Marş Kırığı İyileştiği Nasıl Anlaşılır ?
    Marş Kırığının iyileşiği yönündeki tanı ayak röntgenografisiyle konulur. Hastanın tedaviye uyması koşulunda semptomlar ( şikayetler ) 2 ay sonra azalmaya başlar..

    Umarım bu bilgi sizin için yeterli olmuştur. Sağlıklı günler dileğiyle. Metin tamamen orjinaldir.

    Stj. Dr. Bahadır UÇAR




  • Bahadır Bey,

    Öncelikle yanıtınız için çok teşekkür ederim.

    Benim durumum biraz çetrefilli şu durumda, nedeni sadece ayağım değil, 12 Nisan' da askere gidecek olmam. Doktorum iyileşebileceğini söylüyor ama biliyorsunuz ki askerde acemilik günlerinde aşırı yüklenme olabiliyormuş. Yaklaşık 4 hafta daha var ve ben hastalığın 4.haftasını yaşıyorum. Metin de 2 ay sonra şikayetin azalacağı iyileşme süreci 6-8 hafta-1 yıl sürebileceği yazıyor, şimdi daha da karamsar oldum. Çünkü kendimi askerliğe çok hazırlamış, tüm hayatımı, planlarımı buna göre ayarlamıi vaziyetteyim.

    Benim durumumda gözlemleyebildiğiniz bir hastanız var mıydı acaba? Siz bu durumda bana ne önerebilirsiniz, 12 Nisan' a kadar bu kırık askerliği kaldırabilecek kadar iyileşebilir mi? Tabi ki buna kesin cevap vermeniz olası değil ama bi öngörünüz varsa yazabilirseniz ay sonunda askerliğimi erteletme düşüncem hakkında daha ciddi düşünebilirim.




  • Sn yonetmenbey;

    12 Nisan'a kadar yaklaşık 2 aylık (9 haftalık) bir periyot var,şikayetlerin 1 ay önce başladığını,yaşınızın genç olduğunu düşünürsek,Doktorunuzun tavsiyelerine uymanız koşuluyla bu sürece kadar iyileşmeniz olası gözüküyor. Fakat tabiki daha net bir tarih verebilmek için önce fizik muayene yapmak ve ayağınızla ilgili çekilen röntgenografi ve MR sonuçlarını ayrıntılı olarak görmemiz gerekiyor. Yazığım tarihin genişliğinin nedeni (6-8 hafta 1 yıl) bu kırıklar yaşlı insanlardada görülebiliyor ve onların osteoblastik aktiviyesi ( kemik yapım hızı ) ve remodalizasyon zamanı ( yeniden eski haline gelmesi için şekillenme fazı) normal genç insanlara göre çok daha uzun olabiliyor.

    Umarım en yakın zaman içerisinde sağlığınıza kavuşursunuz. Geçmiş olsun.

    Stj. Dr. Ahmet Bahadır UÇAR...
  • Bahadır bey,
    12 Nisan' a 33 gün var, yani yaklaşık 4.5 hafta.
    Keşke 9 hafta olsaydı, sapa sağlam olurdum.:)

    Öngörüleriniz için çok teşekkür ederim, biraz olsun içim rahatladı. Şimdi durumu zamana bırakmak gerekiyor, ama azimliyim iyileşeceğim.:)

    Tekrar tşk ederim.

    Sağlıcakla.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi yonetmenbey -- 10 Mart 2011; 4:11:54 >
  • Evet sanırım 2 ay derken hastalığın başından itibaren 2 ay geçmiş oluyor söylediğiniz tarihe kadar. Kusura bakmayın gece geç saatte yazınca biraz tarihler birbirne girmiş :) umarım sağlığınıza en yakın zamanda kavuşursunuz.

    Stj. Dr. Ahmet Bahadır UÇAR..
  • Tekrardan merhaba, hep arkadaş aralarında konuşalan bi konuyu sormak istiyorum. Kilolu olmanın penisi boyunu etkilediği söyleniyor, kasıkların geniş büyük ve yağlı olması buna sebep midir?

    Teşekkürler.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Styric -- 10 Mart 2011; 21:36:09 >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Styric

    Tekrardan merhaba, hep arkadaş aralarında konuşalan bi konuyu sormak istiyorum. Kilolu olmanın penisi boyunu etkilediği söyleniyor, kasıkların geniş büyük ve yağlı olması buna sebep midir?

    Teşekkürler.


    Evet kilolu insanlarda penis'in alt kısmında yağ birikimi oluyor, buda normalde uzun olan penisin boyunun çok kısa görünmesine neden olabiliyor. Bu yüzden bu insanlara kilo vermesi ve egzersiz yapması öneriliyor. Bazı genetik hastlıklarında penis boyunu etkilediği biliniyor. Bu genetik hastalıklar çok uzun bir konu umaraım cevabım yeterli olmuştur.

    Stj. Dr. Bahadır UÇAR..
  • @bahadir258 çok teşekkür ederim aydınlatma için.
  • 
Sayfa: önceki 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.