Şimdi Ara

Türkiye gerçekten Laik bi ülkemi (5. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
243
Cevap
0
Favori
9.368
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 34567
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • quote:

    Orijinalden alıntı: as74

    Genel olarak sanılan ve bilinenin aksine laiklik Cumhuriyet dönemiyle başlamış değildir,
    1839 yılı Tanzimat Fermanı ile başlayan modernleşme hareketleri 1856 Islahat Fermanı ile daha da belirginleşmiştir.

    Tanzimat döneminde yapılan değişikliklerle İslam dini, devlet dini olmaya devam etmesine rağmen, devlet din konusunda özgürlüklere daha önem vermeye başlamıştır. Teokratiklikten sapmaların başlaması dünyeviliğin ön plana çıkmasının sağlayan hareketler laikleşmeye doğru giden yolun ilk adımları olarak adlandırılır.

    Tanzimatçıların açtığı bu yoldan sonra Yeni Osmanlılar, Jön Türkler ve İttihat ve Terakki aydınları Laikleşme konusunda önemli adımlar attılar, özellikle bu dönemde basının da rolü çok görüldü. Kadın hakları, bireysel özgürlükler, milli irade gibi konular sürekli basının işlediği konulardı

    1867 tarihinde Mustafa Fazıl Paşa, Sultan Abdülaziz’e bir mektup yazar, din ile dünya işlerinin birbirinden ayrılması gerektiğinden bahseder.

    “…Efendimiz, Hıristiyan veya Müslüman politika yoktur, bu noktada sadece hakkaniyetle somutlaşan bir adalet ve politika vardır…”

    Bu laiklik konusunda telkinlerde bulunma cesaretinden sonra Ziya GÖKALP açıkça laiklikten söz eder, laiklik yoluna gidilmesi gerektiğini dile getirir.

    İttihat ve Terakki’nin 1916’daki kongresinde “Kanunların tek bir sistem haline indirilmesine dair bir kanun tasarısı” teklif edilmesiyle uygulamaya geçirilir, şeriatçı çevreler büyük bir gürültü koparır, Şeyülislam Hayri Efendi yeni kanunu protesto ederek istifa eder. 2 Şubat 1917’de meclise gönderilen kanun teklifi 3 oya karşın kabul edilir.

    Bu Kanuna göre;

    1. Türkiye’de dini nikah kalkmış
    2. Din farkı olmaksızın tüm Türk halkı için aynı nikah konulmuş,
    3. Poligami (çokeşlilik) ilk anda kaldırılmamamsına rağmen, ilk eşin rıza göstermesi şartı getirilmiştir.

    Sayın döküntü bu konuyu daha iyi bilir ama ben yine yazayım, Osmanlıda hukuk, çifte kanun sistemi ile yürüdü, bir şer’i hukuk bir de örfi hukuk vardı. Aslında laikleşme çabalarına bu sistem devletin tamamen dinselleşmesini önlediğinden yardımcı olmuştur.

    Prof. Şerif Mardin;

    “Osmanlılar, din ve devleti ikiz saymışlardır; fakat yapılan araştırmalar, bu ikizlerden ‘devletin’, Osmanlılar arasında hiçbir İslam devlette kazanmadığı bir önem kazandığını göstermektedir. Daha çok Arap kültürünün hakim olduğu ülkelerde geçerli olan, zaman zaman Osmanlıların ‘gerçek’ İslam devleti ortadan kaldırdıkları, bir tür ‘Moğol’ idaresi getirdikleri şeklindeki suçlamalar, Osmanlıların bu siyasal özelliğinden kaynaklanmaktadır”

    Elbette Osmanlı Devleti laik değildir ama laikliğe doğru iki yüzyıldan beri adım adım, ama sürekli bir gelişim yaşanmıştır. Aslında bu gelişme 18. yüzyılda askeri okullarla başlar, yeni yöntemlerle eğitim vermek için açılan okullar, seçilen ders kitapları, öğretmen atamalarında şeriat makamlarına ve dinin siyasal baskısına yer verilmemiştir.

    Bu laikleşme hareketlerini;

    Hukuksal alanda laikleşme çabaları(aslında sayın döküntü’nün konusu ama sanırım sınavları var),

    Kamusal alanda,

    Eğitimde laikleşme çabaları olarak inceleyebiliriz.


    HUKUKTA

    1840- Osmanlı Ticaret Kanunu
    1858- Osmanlı Ceza Kanunu ile şeriat mahkemelerinin yanında, Batı’dan alınan yeni bir hukuk konulmuş ve gittikçe şer’i hukukun etki alanını daraltmıştır.
    1863- Ticareti Bahriye Kanunnamesi


    “Bu yeni hukuk sistemi ile borç verilen paraya faiz esası getirilmiş (demek ki faiz o zaman haram sayılmıyormuş), şarap içenlere sopa çekilmesi, eşkıyanın asılması…gibi uygulamalar kaldırılmıştır”

    Tanzimat’ın aydın görüşlü Sadrazamı Ali Paşa, Fransız Medeni Kanunu’nun tercüme edilerek kabul edilmesini ister.

    1858- Arazi Kanunnamesi (mülkiyet ve miras hukukunda laik hükümler)
    1875 de bir fermanla avukatlık Osmanlı hukuk sistemine girer,
    1878- Teşkilatı Mehakim Kanunu, savcılık ve noterlik kurumlarını getirir, bu gelişmelerle İslami yargılama usulü temelden terk edilmiştir!

    Prof. İlber Ortaylı

    “Bugün Türkiye’de idare hukuku ve kamu hukukunun diğer dallaındaki doktrin ve uygulamnın 19. yüzyıla uzandığı görülür. Bu durum, 1926’da hukuk devrimini zorunlu hale getiren bir ikilik yaratmıştır”

    KAMUSAL ALANDA

    1871- İdare-i Umumiye Vilayet Nizamnamesi
    1878- Dersaadet ve Vilayet Kanunu

    Müslim ve gayrimüslim unsurlar eşit temsil edilmeye başlanır. Böyle bir uygulama, tam manasıyla laiklik değilse bile, İslami meşveret prensibini değiştirme amacı taşır. Özellikle Ermeni cemaatlerinin yönetimini Ermeni ruhbanından almış meclislere taşımıştır.

    Rejim değişikliği;
    Meşrutiyet ilanı ile hem anayasal yönetime geçilmiş hem de Meclis-i Mebusan açılmıştır.
    Prof. İlber Ortaylı;

    “ Devletin dininin İslam olduğu ve Padişahın halifeliğinin özellikle belirtilmesine rağmen, anayasa seçme ve seçilme yoluyla her dinden bütün tebaanın idareye katılmasını ve sınırlı da olsa yürütme erki üzerinde temsili organlar aracılığıyla denetim öngörüyordu ve böyle bir görevi ilk defadır gayrimüslimlerde üstleniyordu. 1876 Anayasası, bir İslam devletinde laik devlet düzeninin temellerini hazırlayan bir belgedir.”

    Prof. Halil İnalcık;

    “1876 Osmanlı Kanunuesasi’si, 1923 Türkiye Cumhuriyeti’ne doğru atılmış en önemli adımdır. Çünkü bu anayasa ilk defa egemenliğin kaynağını Tanrı’dan alıp bir kanuna dayandırıyordu”


    EĞİTİM

    Osmanlı modernleşmesindeki laikleşme, eğitim sisteminde de kendini hissettirmiştir. 19. yüzyıl başından itibaren ordudaki ve mülki idaredeki modernleşme sayesinde, laik görünümlü modern okullar kurulmuştur.

    1 Mart 1846- Tahrirat-ı Umumiye
    1869- Kız ve Erkek Sanayi Okulları
    1847- Ziraat Mektebi
    1860- Orman Mektebi
    1869- Baytar Mektebi

    Yüksek okul seviyesindekiler;

    Mekteb-i Mülkiye 1859; Özgürlükçü ve Batı düzeyinde üst düzey eğitim

    Mekteb-i Harbiye 1834; Üst düzey, aydınlanmacı eğitim

    Mekteb-i Tıbbiye 1827-1836 ; Arapça ve din dersleri programdan kaldırılmış, klinik dersler verilen, çok üst düzey eğitim

    Üniversite; Darülfünun ( bunu açmak uzun sürecek ama kızların da alındığını belirtelim sadece)

    SONUÇ; Bu yazıyı uzatabilirim ama ana hatlarıyla konu şekillenmiştir umarım. Laiklik çabaları Cumhuriyet döneminde değil daha önce başlamıştır, Atatürk dönemine saldırı amaçlı “Laiklik de ne canım…” gibi yaklaşımlar anti demokratik olup, kendi tarihinden bihaber şeriat özlemcilerinin çirkeflikleridir (istisnalar dışında tabii)
    Bir yönetim biçiminin demokratik olabilmesi için önce laik olması gerekir

    Bir devletin laik olabilmesi için;

    - İsteyen, dininin gereklerini özgürce yerine getirir. Devlet, insanların dini inançlarının gereklerini yerine getirmelerine engel olamaz.
    - Devlet herhangi bir dine ayrıcalık tanımaz, bütün dinler eşit mesafede durur ,isteyen inanmama hakkını özgürce kullanır
    - Devlet, insanları herhangi bir dini tanımaya ya da tanımamaya mecbur etmez
    - Devlet, dinsel kuralların ülke yönetimine karıştırılmasına kesinlikle müsaade etmez. Dinin siyasal araç olarak kullanılmasına izin vermez

    Bu son 4 madde Türkiye’deki laiklik hakkında bilgi verir, yalnız yazamadan duramayacağım şey Türkiye’de inananların baskı gördüğü savının ne kadar doğru olduğudur? Başörtüsü konusunda insanlar bence de haklılar, üniversitede başörtüleriyle okuyabilmeliler, serbest kalması bu savı bitiriverir, bu ülkede oruç tuttuğu için değil tutmadığı için adam öldürüldüğü bir gerçek! Uzatmaya da gerek yok,

    "Gerçekler gökyüzü gibidir, bulutlar onu asla örtemez" Shakespeare

    Kaynak;
    Sinan MEYDAN, Atatürk ile Allah Arasında

    Alıntılar
    Şerif MARDİN, Yeni Osmanlı Düşüncesi’nin Doğuşu
    Türk Modernleşmesi
    A. Emin YALMAN, Tarihte Gördüklerim Geçirdiklerim
    İlhan BAŞGÖZ, Türkiye’de Laikliğin Tarihsel ve Sosyal Kökleri
    İlber ORTAYLI, İmparatorluğun En Uzun Yüzyılı
    Halil İNALCIK, Atatürk ve Demokratik Türkiye

    Alıntıları Göster
    quote:

    Orjinalden alıntı: as74

    Genel olarak sanılan ve bilinenin aksine laiklik Cumhuriyet dönemiyle başlamış değildir,
    1839 yılı Tanzimat Fermanı ile başlayan modernleşme hareketleri 1856 Islahat Fermanı ile daha da belirginleşmiştir.



    Tanzimat döneminde, zayıf düşen Osmanlı'da batının baskısı ile göstermelik düzenlemeler yapılsa da bu hep lafta kalmış kısa süre sonra eskiye dönülmüştür.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: OPTİMİST

    Yani kısaca ben namaz kılıyorsam, oruç tutuyorsam, insanlarla ilişkimde helal-haram ölçüsüne riayet etmeye çalışıyorsam, yürümemden kalkmama, yatmama, koşmama kadar hayatımın her alanında İslami ölçüleri esas alıyorsam şeriata göre yaşamış oluyorum öyle değil mi ?

    Aslında Türkiye'de İslami eğitim hariç bazı alanlarda kısmende olsa Dini yaşama konusunda bir rahatlık olduğu gerçeği inkar edilemez. Fakat bazıları bunu vatandaşlara sunulmuş bir lütufmuş gibi görüyor...

    Halk içinden biri İslami yaşam tarzını seçtiğinde bir sorun yok ama onun seçtiği temsilciler yada görevi ona hizmet etmek olan kamu personelinden biri bu yaşam tarızını benimsemişse ortaya sorun çıkıyor... Halk İslamı yaşayabilir ama idareciler yaşayamaz, yaşarlarsa bu Laikliğe aykırı olur ! Ne tuhaf bir anlayış... Ben bunu sebebini bir şekilde Devletin önemli mekanizmalarında görev yapan, kendisine ve ceçresine nüfuz ve çıkar sağlamaya alışmış , hukuktan bağımsız, kendisinden hesap sorulmasını istemeyen bir grup haramzadenin, Halkı yönetimden uzak tutma aracı olarak görüyorum. Bu ülkede Laiklik ve onun dayandığı Resmi İdeolojinin görevi budur..

    Alıntıları Göster
    quote:

    Orjinalden alıntı: OPTİMİST

    Halk içinden biri İslami yaşam tarzını seçtiğinde bir sorun yok ama onun seçtiği temsilciler yada görevi ona hizmet etmek olan kamu personelinden biri bu yaşam tarızını benimsemişse ortaya sorun çıkıyor...


    Bu yaşam tarzını benimsemişse değil, bu yaşam tarzını halka dayatmaya çalışınca ya da dayatmaya çalışacağının belirtileri görülünce sorun çıkıyor.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: neverlate

    quote:

    Orjinalden alıntı: Massaimassai

    1 Türkiye Cumhuriyeti 'nin dini islamdır. Nüfus cüzdanınızda öyle yazar. Yazmasına gerek var mı:)) Dinimin veya milliyetimin çok da fazla önemli olmadığı düşüncesindeyim.

    2 "Başörtüsü yasağı" tüm insanlığın ayıbıdır sadece bizim değil...

    3 Laikliğin manasına bakmak gerekir. Bizim baktığımız şüpheli:)


    Katılıyorum.

    Düzeltmenizde bir bakıma haklısınız. Nüfus cüzdanımızda dinimiz yazıyor. Demek ki biz "resmi" olarak müslümanız. Ama yine de "Türkiye Cumhuriyeti'nin dini islamdır" ifadesini kullanamayız gibi geliyor.

    Aslında konuşmamız gereken konu şu: Laikliğin tanımı nedir?

    Hukukçu adayı olan arkadaşıma da soruyorum: Dünya üzerinde onlarca farklı tanımı ve uygulaması olan bir genel bir kavramı Anayasaya koyarken neden tanımlamıyoruz? Bir çok yasağı, iptalleri, yaptırımları "tanımı olmayan bir kavrama" bağlıyoruz. Bu ne kadar doğru?

    Anayasa Mahkemesi üyeleri böyle büyük bir boşluktan dolayı genelde kendi ideolojileriyle karar veriyorlar. Yarın bir gün farklı ideolojiye sahip üç beş üye gelince ne olacak? Neden adam gibi herşeyi yasalara koymuyoruz? Rejimin sigortası kurumlar değil yasalar olmalıdır. Biz laikliğe takılıp demokratik bir hukuk devleti olmayı unutmuşuz...

    Ayrıca insanların şeriat düzeni falan istediği yok. Bir anket yapsanız şeriat isteyenlerin oranı %5'i geçmez. Bu milletin %50 sinin şeriat için birlik olup gizli gizli örgütlendiğini düşünmek paranoya değil de nedir? Hem de insan haklarında Avrupa'yı, ekonomi modelinde Amerika'yı örnek alan bir yönetim varken... Bunca yasa, bağımsız kurum ve en önemlisi ordu varken...Ve Kaotika'nın sorusu. Şeriat getirmek istesem ne mi yapardım: Bir an önce hayal dünyasından çıkıp boşa emek sarfetmezdim.

    Kimsenin dile getirmediği, kanıtı olmayan, resmi olarak var olmayan, sizin beyninizde varolan bir takım korkulardan ve baskılardan bahsediyorsunuz. Biz son derece somut, resmi olarak var olan, devlet tarafından yapılan bir insan hakkı ihlalini konu edince dikkate alınmıyoruz. Trajikomik.

    Alıntıları Göster
    quote:

    Orjinalden alıntı: neverlate

    Bir anket yapsanız şeriat isteyenlerin oranı %5'i geçmez. Bu milletin %50 sinin şeriat için birlik olup gizli gizli örgütlendiğini düşünmek paranoya değil de nedir? Hem de insan haklarında Avrupa'yı, ekonomi modelinde Amerika'yı örnek alan bir yönetim varken... Bunca yasa, bağımsız kurum ve en önemlisi ordu varken...Ve Kaotika'nın sorusu. Şeriat getirmek istesem ne mi yapardım: Bir an önce hayal dünyasından çıkıp boşa emek sarfetmezdim.

    Kimsenin dile getirmediği, kanıtı olmayan, resmi olarak var olmayan, sizin beyninizde varolan bir takım korkulardan ve baskılardan bahsediyorsunuz. Biz son derece somut, resmi olarak var olan, devlet tarafından yapılan bir insan hakkı ihlalini konu edince dikkate alınmıyoruz. Trajikomik.


    Ya o şeriat isteyen %5, halkın %50 sini uyutarak, şeriat sistemini getirmeye çalışıyor ise. Bu paranoya değil, bu bir teoridir. Veriler ile desteklenen, veriler ile uyum içerisinde olan bir teoridir. Buna "paranoya" demek ise duygusal ve subjektif bir karşı çıkıştır.. Ve bu hükümet henüz bunu çürütecek bir girişimde bulunmamıştır, bulunması da beklenemez.

    Şeriat sistemi getirmek isteyen bir iktidar ne yapar? nasıl bir strateji izler. Önce bağımsız kurumları ele geçirir değil mi. Sivil yargının bağımsızlığını kaldırıp hükümete bağladıktan sonra kalkıp orduyu "avrupa birliğine girme" adına sivil yargıya bağlar. Yapılan her düzenleme "teori ile uyum içerisinde". Bir sefer de teori ile çelişen bir düzenleme yapsınlar, bir yasa çıkarsınlar. Örneğin milletvekili dokunulmazlığını kaldırsınlar. Seçimlerde ülke barajını kaldırsınlar. Tübitak'a özerklik versinler. YÖK'ü kaldırsınlar. Kimliklerden "din" hanesini kaldırsınlar. İnternetten sansürü kaldırsınlar.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: kaotika

    quote:

    Orjinalden alıntı: neverlate

    Bir anket yapsanız şeriat isteyenlerin oranı %5'i geçmez. Bu milletin %50 sinin şeriat için birlik olup gizli gizli örgütlendiğini düşünmek paranoya değil de nedir? Hem de insan haklarında Avrupa'yı, ekonomi modelinde Amerika'yı örnek alan bir yönetim varken... Bunca yasa, bağımsız kurum ve en önemlisi ordu varken...Ve Kaotika'nın sorusu. Şeriat getirmek istesem ne mi yapardım: Bir an önce hayal dünyasından çıkıp boşa emek sarfetmezdim.

    Kimsenin dile getirmediği, kanıtı olmayan, resmi olarak var olmayan, sizin beyninizde varolan bir takım korkulardan ve baskılardan bahsediyorsunuz. Biz son derece somut, resmi olarak var olan, devlet tarafından yapılan bir insan hakkı ihlalini konu edince dikkate alınmıyoruz. Trajikomik.


    Ya o şeriat isteyen %5, halkın %50 sini uyutarak, şeriat sistemini getirmeye çalışıyor ise. Bu paranoya değil, bu bir teoridir. Veriler ile desteklenen, veriler ile uyum içerisinde olan bir teoridir. Buna "paranoya" demek ise duygusal ve subjektif bir karşı çıkıştır.. Ve bu hükümet henüz bunu çürütecek bir girişimde bulunmamıştır, bulunması da beklenemez.

    Şeriat sistemi getirmek isteyen bir iktidar ne yapar? nasıl bir strateji izler. Önce bağımsız kurumları ele geçirir değil mi. Sivil yargının bağımsızlığını kaldırıp hükümete bağladıktan sonra kalkıp orduyu "avrupa birliğine girme" adına sivil yargıya bağlar. Yapılan her düzenleme "teori ile uyum içerisinde". Bir sefer de teori ile çelişen bir düzenleme yapsınlar, bir yasa çıkarsınlar. Örneğin milletvekili dokunulmazlığını kaldırsınlar. Seçimlerde ülke barajını kaldırsınlar. Tübitak'a özerklik versinler. YÖK'ü kaldırsınlar. Kimliklerden "din" hanesini kaldırsınlar. İnternetten sansürü kaldırsınlar.

    Alıntıları Göster
    bütün yazılanları okumadım verildiyse es geçin


    “Din ve Devletin ayrılması Yahudilik ve Müslümanlıkta imkansızdır. Çünkü her iki dinde de din, insanların 24 saatini ayarlar. Sadece devletle olan ilişkilerini değil, özel hayatlarını, nasıl yiyip içeceklerini, karı-koca arasındaki ilişkileri ve devletle olan ilişkiyi ayarlar. Devlet ile din iç içe geçmiştir. Devletin görevi, insanların dini ibadetini hazırlayabilmektir. Bu son nokta çok önemlidir. Çünkü çağdaş toplumlarda devlet düşmanlığı bir motif alarak yer almaktadır. Bu desteklenecek bir görüş değildir ve tarihi gelenekle de bağdaşır bir yönü yoktur. Devlet ve devletin aygıtı olan bürokrasi ve ordu, insan hayatının toplum hayatının vazgeçilmez iki unsurudur. Dini görevimizi yerine getirmek için de bu ikisinin ayakta olması, kuvvetli olması şarttır.”
    ilber ortaylı
    http://video.google.com/videoplay?docid=-958201158194372809&hl=tr




  • quote:

    Orijinalden alıntı: kaotika

    quote:

    Orjinalden alıntı: neverlate

    Bir anket yapsanız şeriat isteyenlerin oranı %5'i geçmez. Bu milletin %50 sinin şeriat için birlik olup gizli gizli örgütlendiğini düşünmek paranoya değil de nedir? Hem de insan haklarında Avrupa'yı, ekonomi modelinde Amerika'yı örnek alan bir yönetim varken... Bunca yasa, bağımsız kurum ve en önemlisi ordu varken...Ve Kaotika'nın sorusu. Şeriat getirmek istesem ne mi yapardım: Bir an önce hayal dünyasından çıkıp boşa emek sarfetmezdim.

    Kimsenin dile getirmediği, kanıtı olmayan, resmi olarak var olmayan, sizin beyninizde varolan bir takım korkulardan ve baskılardan bahsediyorsunuz. Biz son derece somut, resmi olarak var olan, devlet tarafından yapılan bir insan hakkı ihlalini konu edince dikkate alınmıyoruz. Trajikomik.


    Ya o şeriat isteyen %5, halkın %50 sini uyutarak, şeriat sistemini getirmeye çalışıyor ise. Bu paranoya değil, bu bir teoridir. Veriler ile desteklenen, veriler ile uyum içerisinde olan bir teoridir. Buna "paranoya" demek ise duygusal ve subjektif bir karşı çıkıştır.. Ve bu hükümet henüz bunu çürütecek bir girişimde bulunmamıştır, bulunması da beklenemez.

    Şeriat sistemi getirmek isteyen bir iktidar ne yapar? nasıl bir strateji izler. Önce bağımsız kurumları ele geçirir değil mi. Sivil yargının bağımsızlığını kaldırıp hükümete bağladıktan sonra kalkıp orduyu "avrupa birliğine girme" adına sivil yargıya bağlar. Yapılan her düzenleme "teori ile uyum içerisinde". Bir sefer de teori ile çelişen bir düzenleme yapsınlar, bir yasa çıkarsınlar. Örneğin milletvekili dokunulmazlığını kaldırsınlar. Seçimlerde ülke barajını kaldırsınlar. Tübitak'a özerklik versinler. YÖK'ü kaldırsınlar. Kimliklerden "din" hanesini kaldırsınlar. İnternetten sansürü kaldırsınlar.

    Alıntıları Göster
    Zaten paranoyalar komlo teorileri üzerine kuruludur. Teori olması paranoya olmasına engel değil.

    Şeriat getirmek isteyen bir hükümet öncelikle liberal ekonomi düzenini baz almaz. Özelleştirmeleri desteklemez. Batı dünyası ile her türlü ekonomik ilişkiyi durdurmaya çalışır. Çünkü şeriat düzenine göre faiz haramdır. Şeriat ülkesi bankasıyla borasıyla dışarıya kapalı olmalıdır. İkinci olarak Avrupa Birliği'ne girmeyi savunmaz. Eğer bizi birliğe alsalardı veya yarın alacağız deseler, artık islam hukukunu geçtim kendi hukukunuzu bile uygulama ihtimaliniz kalmıyor. Avrupa'nın insan hakları konusunda, ekonomi konusunda kısaca her konuda standartları var. Bakın bu da bir teori.

    "Örneğin milletvekili dokunulmazlığını kaldırsınlar. Seçimlerde ülke barajını kaldırsınlar. Tübitak'a özerklik versinler. YÖK'ü kaldırsınlar. Kimliklerden "din" hanesini kaldırsınlar." Bunların hepsine gönülden katılıyorum. Ama eğer bunlara dayanarak şeriatın geldiğini düşünüyorsanız onyıllardır şeriat gelmekte. Zira bahsettiğiniz değişiklikleri yıllardır hiçbir parti yapmadı. İşte bu yüzden paranoya diyorum. Umarım anlatabildim.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: neverlate

    Zaten paranoyalar komlo teorileri üzerine kuruludur. Teori olması paranoya olmasına engel değil.

    Şeriat getirmek isteyen bir hükümet öncelikle liberal ekonomi düzenini baz almaz. Özelleştirmeleri desteklemez. Batı dünyası ile her türlü ekonomik ilişkiyi durdurmaya çalışır. Çünkü şeriat düzenine göre faiz haramdır. Şeriat ülkesi bankasıyla borasıyla dışarıya kapalı olmalıdır. İkinci olarak Avrupa Birliği'ne girmeyi savunmaz. Eğer bizi birliğe alsalardı veya yarın alacağız deseler, artık islam hukukunu geçtim kendi hukukunuzu bile uygulama ihtimaliniz kalmıyor. Avrupa'nın insan hakları konusunda, ekonomi konusunda kısaca her konuda standartları var. Bakın bu da bir teori.

    "Örneğin milletvekili dokunulmazlığını kaldırsınlar. Seçimlerde ülke barajını kaldırsınlar. Tübitak'a özerklik versinler. YÖK'ü kaldırsınlar. Kimliklerden "din" hanesini kaldırsınlar." Bunların hepsine gönülden katılıyorum. Ama eğer bunlara dayanarak şeriatın geldiğini düşünüyorsanız onyıllardır şeriat gelmekte. Zira bahsettiğiniz değişiklikleri yıllardır hiçbir parti yapmadı. İşte bu yüzden paranoya diyorum. Umarım anlatabildim.

    Alıntıları Göster
    @neverlate; yönetim sistemi olarak şeriat, ilkel bir ortaçağ düzeni midir sizce?




  • quote:

    Orijinalden alıntı: kaotika

    quote:

    Orjinalden alıntı: neverlate

    quote:

    İslam ülkesi dahi olmayan Fransada da okullarda türban yasak.


    Şu cümlenin neresini tutsam elimde kalıyor.

    1. Terimleri doğru kullanmalısınız. Türkiye de "İslam ülkesi" değil. Resmi bir kanunu bu argümana dayandıramazsınız. Anayasamızda nasıl bil ülke olduğumuzun tanımı var.

    2. "Dahi" demenize gerek yok. İnsanların çoğu müslümansa, baş örtmek de müslümanlığın bir gereği ise böyle bir yasağın olması daha anormaldir. Devletler halkları için vardır. En azından örnek verdiğiniz Avrupa ülkelerinde öyle.

    3. Laikliğin en sert uygulandığı ülke olan Fransa'da üniversitelerde türban yasağı yoktur.

    quote:

    Ayrıca Avrupadada kimse rahibe kılığında okula gitmez.


    1. Türkiye'de de kimse müftü kıyafetiyle okula gitmiyor. Rahibe bir din görevlisidir. Kıyafetleri ise görevlerinin bir nevi üniformasıdır. Başörtüsünün kullanım alanıyla bu örneğin hiçbir bağlantısı yok.

    2. Avrupa'da bir insan istese rahibe kıyafetiyle üniveristelere girebilir. Çünkü demokrasi ve insan haklarını sindirmiş olan ülkelerde insanların kılık kıyafetini denetleyen bir mekanizma yoktur.


    Siz hala kelimelere takılmaya devam edin, benim anlatmak istediğim belli zaten.

    Madde 1) Fransada ilköğretim okullarında türban yasak, yukarıda anlattığım nedenden ötürü yasak.
    Madde 2) Fransa müslüman bir ülke olmadığı halde yasak. Kaldı ki müslüman bir ülke olsa idi bu kamplaşma çok daha şiddetli olarak hissedilecekti.
    Madde 3) Müslüman erkek din görevlisinin kıyafeti sarık ve cübbedir. Oysa sarık ve cübbe ile Türkiyede sokaklarda dolaşan insanlar görmek mümkün. Türkiyede yasalar izin verse sarık ve cübbe ile üniversiyete gitmeye kalkanlar da çıkacaktır. Türkiyede türban takan bir kadının kıyafeti teorik olarak kadın din görevlisi kıyafeti ile eşdeğerdir. Dikkat ederseniz imam hatip mezunu kadın hocalar aynı şekilde giyinir. Yani sonuçta türbanlı bir kadının teorik olarak kıyafeti, hıristiyan bir rahibenin kıyafeti ile özdeştir. Dikkat edin oysa Avrupada hiç kimse "rahibe kılığında okula gideceğim" diye tutturmaz.

    -------------------------
    Sonuçta fundamentalizmin güçlenmesi demokrasinin kapsamında değerlendirilemez. Fundamentalizmin güçlenmesi demokrasinin yara almasına sebep olur. Fundamentalizm kendisinden farklı olana yaşam hakkı tanımaz. Çarşaflı bir kadın plaja gelse en fazla dalga geçilir. Oysa başı açık bir kadın fundamentalistlerin bölgesinde yaşayamaz.

    Alıntıları Göster
    quote:

    Orjinalden alıntı: kaotika
    Madde 1) Fransada ilköğretim okullarında türban yasak, yukarıda anlattığım nedenden ötürü yasak.
    Madde 2) Fransa müslüman bir ülke olmadığı halde yasak. Kaldı ki müslüman bir ülke olsa idi bu kamplaşma çok daha şiddetli olarak hissedilecekti.
    Madde 3) Müslüman erkek din görevlisinin kıyafeti sarık ve cübbedir. Oysa sarık ve cübbe ile Türkiyede sokaklarda dolaşan insanlar görmek mümkün. Türkiyede yasalar izin verse sarık ve cübbe ile üniversiyete gitmeye kalkanlar da çıkacaktır. Türkiyede türban takan bir kadının kıyafeti teorik olarak kadın din görevlisi kıyafeti ile eşdeğerdir. Dikkat ederseniz imam hatip mezunu kadın hocalar aynı şekilde giyinir. Yani sonuçta türbanlı bir kadının teorik olarak kıyafeti, hıristiyan bir rahibenin kıyafeti ile özdeştir. Dikkat edin oysa Avrupada hiç kimse "rahibe kılığında okula gideceğim" diye tutturmaz.

    -------------------------
    Sonuçta fundamentalizmin güçlenmesi demokrasinin kapsamında değerlendirilemez. Fundamentalizmin güçlenmesi demokrasinin yara almasına sebep olur. Fundamentalizm kendisinden farklı olana yaşam hakkı tanımaz. Çarşaflı bir kadın plaja gelse en fazla dalga geçilir. Oysa başı açık bir kadın fundamentalistlerin bölgesinde yaşayamaz.


    Madde 1) Konumuz üniversiteler.

    Madde 2) Şu anda üniversitelerde herhangi bir yasak olmadığı gibi, Fransa'da halkın çoğunluğu başörtülü olsaydı da onlara devlet her türlü kolaylığı sağlardı. Avrupa'da devletler halkları için vardır. Herhangi bir Avrupa anayasasının sadece "önsöz"ünü okuyun beni anlayacaksınız.

    Madde 3) Türban takan bir kadının kıyafeti, teorik olarak din görevlisi kıyafeti ile eşdeğer falan değildir. Din görevlisi olan biri türban takıyor olabilir. Ancak dinimize göre türban takan herkes din görevlisi olmak zorunda değil. Örneğin rahibeler etek giyiyor diye etek rahibe kıyafeti olmuyor.

    Ben demokrasiyi ve insan haklarını güçlendirelim diyorum. Fundematalizm ile ilgili bir şey söylemedim. Şu anda da başörtülü bir insana "yaşam hakkı tanınmıyor." Sizi bilmiyorum ama şahsen bu devirde üniversite okumadan kendimi yaşamış saymam.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi neverlate -- 17 Temmuz 2009; 0:47:29 >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Guest

    @neverlate; yönetim sistemi olarak şeriat, ilkel bir ortaçağ düzeni midir sizce?

    Alıntıları Göster
    quote:

    Orjinalden alıntı: lehrer35

    @neverlate; yönetim sistemi olarak şeriat, ilkel bir ortaçağ düzeni midir sizce?




    Şeriat derseniz cevabım hayır, şeriat, dine dayalı olarak devlet ve hukuk yönetimidir.

    İslam şeriatı derseniz cevabım evet.

    İlk soruya cevabım neden hayır? Çünkü Yahudi Şeriatı hala günümüzde İsrailde uygulanıyor ve İsrail yaptığı katliamları saymazsak 21. yüzyılın en güçlü devletlerinden biri, teknolojik, ABD'ye yakınlık ve benzeri değerler olarak.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: kaotika

    quote:

    Orjinalden alıntı: as74

    Genel olarak sanılan ve bilinenin aksine laiklik Cumhuriyet dönemiyle başlamış değildir,
    1839 yılı Tanzimat Fermanı ile başlayan modernleşme hareketleri 1856 Islahat Fermanı ile daha da belirginleşmiştir.



    Tanzimat döneminde, zayıf düşen Osmanlı'da batının baskısı ile göstermelik düzenlemeler yapılsa da bu hep lafta kalmış kısa süre sonra eskiye dönülmüştür.

    Alıntıları Göster
    quote:

    Orjinalden alıntı: kaotika


    quote:

    Orjinalden alıntı: as74

    Genel olarak sanılan ve bilinenin aksine laiklik Cumhuriyet dönemiyle başlamış değildir,
    1839 yılı Tanzimat Fermanı ile başlayan modernleşme hareketleri 1856 Islahat Fermanı ile daha da belirginleşmiştir.



    Tanzimat döneminde, zayıf düşen Osmanlı'da batının baskısı ile göstermelik düzenlemeler yapılsa da bu hep lafta kalmış kısa süre sonra eskiye dönülmüştür.


    Yazımda belirmiştim, Osmanlı Devletinin laik olmadığı açık, yalnız 200 yıl boyunca aşama aşama laikliğe doğru adım attığı da açıktır
    Bazı alanlarda laiklik çabaları örneğin hukuk alanında, ilerlemiş ve epey olgunlaşmıştır
    İlginç olan da, çoğu çabanın bizim içimizdeki Osmanlı aydınlarından çıkmış olmasıdır, bu da olguya bakışta önemli bir ayrıntı katar!

    Yazının amacı zaten içinde, tekrar etmeye de gerek yok sanırım




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Guest

    @neverlate; yönetim sistemi olarak şeriat, ilkel bir ortaçağ düzeni midir sizce?

    Alıntıları Göster
    quote:

    Orjinalden alıntı: lehrer35
    @neverlate; yönetim sistemi olarak şeriat, ilkel bir ortaçağ düzeni midir sizce?


    Öncelikle şeriat bir yönetim şekli değildir. İslam hukuku anlamında soruyorsanız, eğer halkın yarısı isteyip yarısı istemiyorsa zaten 21.yüzyıl şartlarında uygulanabilir bir sistem değildir. Bu ilkellik değildir çünkü tüm sistemler için geçerlidir. Eğer halkın büyük çoğunluğu istemiyorsa zorla bir sistemi dayatmak günümüz dünyasında pek mümkün değil. Bu bağlamda Türkiye'de şeriat uygulamasının olabileceğini düşünmüyorum.

    Ancak islam hukuk bana göre felsefesi ve temelleri bakımından birçok hukuk sistemine örnek teşkil edebilecek kalitede bir sistemdir. Harfi harfine uygulamak dini olarak şart mıdır? Bu konuda tartışmalar var. Benim yorumlarım da var. Ancak sizinle tartışmaya değecek yorumlar değil.

    Daldan dala atlayacağınıza önce benim yukarıdaki sorularıma cevap verin. Sadece dini inancı yüzünden üniversite okumasını engellemek, kamuda çalışmasını engellemek, milleti temsil etmesini engellemek, orduda görevine son vermek doğru mudur? Hangi laiklik tanımında vardır? Lafı gevelemeden bir yanıt verin.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: neverlate

    Zaten paranoyalar komlo teorileri üzerine kuruludur. Teori olması paranoya olmasına engel değil.

    Şeriat getirmek isteyen bir hükümet öncelikle liberal ekonomi düzenini baz almaz. Özelleştirmeleri desteklemez. Batı dünyası ile her türlü ekonomik ilişkiyi durdurmaya çalışır. Çünkü şeriat düzenine göre faiz haramdır. Şeriat ülkesi bankasıyla borasıyla dışarıya kapalı olmalıdır. İkinci olarak Avrupa Birliği'ne girmeyi savunmaz. Eğer bizi birliğe alsalardı veya yarın alacağız deseler, artık islam hukukunu geçtim kendi hukukunuzu bile uygulama ihtimaliniz kalmıyor. Avrupa'nın insan hakları konusunda, ekonomi konusunda kısaca her konuda standartları var. Bakın bu da bir teori.

    "Örneğin milletvekili dokunulmazlığını kaldırsınlar. Seçimlerde ülke barajını kaldırsınlar. Tübitak'a özerklik versinler. YÖK'ü kaldırsınlar. Kimliklerden "din" hanesini kaldırsınlar." Bunların hepsine gönülden katılıyorum. Ama eğer bunlara dayanarak şeriatın geldiğini düşünüyorsanız onyıllardır şeriat gelmekte. Zira bahsettiğiniz değişiklikleri yıllardır hiçbir parti yapmadı. İşte bu yüzden paranoya diyorum. Umarım anlatabildim.

    Alıntıları Göster
    quote:

    Orjinalden alıntı: neverlate

    Zaten paranoyalar komlo teorileri üzerine kuruludur. Teori olması paranoya olmasına engel değil.

    Şeriat getirmek isteyen bir hükümet öncelikle liberal ekonomi düzenini baz almaz. Özelleştirmeleri desteklemez. Batı dünyası ile her türlü ekonomik ilişkiyi durdurmaya çalışır. Çünkü şeriat düzenine göre faiz haramdır. Şeriat ülkesi bankasıyla borasıyla dışarıya kapalı olmalıdır. İkinci olarak Avrupa Birliği'ne girmeyi savunmaz. Eğer bizi birliğe alsalardı veya yarın alacağız deseler, artık islam hukukunu geçtim kendi hukukunuzu bile uygulama ihtimaliniz kalmıyor. Avrupa'nın insan hakları konusunda, ekonomi konusunda kısaca her konuda standartları var. Bakın bu da bir teori.

    "Örneğin milletvekili dokunulmazlığını kaldırsınlar. Seçimlerde ülke barajını kaldırsınlar. Tübitak'a özerklik versinler. YÖK'ü kaldırsınlar. Kimliklerden "din" hanesini kaldırsınlar." Bunların hepsine gönülden katılıyorum. Ama eğer bunlara dayanarak şeriatın geldiğini düşünüyorsanız onyıllardır şeriat gelmekte. Zira bahsettiğiniz değişiklikleri yıllardır hiçbir parti yapmadı. İşte bu yüzden paranoya diyorum. Umarım anlatabildim.




    Çok güzel anlattınız
    Uluslararası ticarete, doğrudan ve dolaylı yatırıma, borsaya bu kadar önem veren bir hükümetin isteyeceği son şey şeriatı getirmek olacaktır
    Üstelik şeriat Türkiye'ye, Türk milletine asla uymaz. Zaten demokrasi var, millet oy atıyor, şeriata yeterince oy çıkmaz.
    Bu uğurda çabalayan varsa boşa kürek çekmiş olur. Türkiye'nin rotası bellidir, muhasır medeniyet seviyesine ulaşmak ve onu yüceltmektir.
    Bunu kimin yapması gerektiğine millet karar verir ve seçimlerle görevlendirir.
    Avrupa Birliğine tam üyelik bazı konularda adım atmamızı kolaylaştıracak. En başta hak, hukuk ve eşitlik konularında adım atabileceğiz.
    Devletimizin eskiyerek çürümüş diğer yönlerini de tedavi edebileceğiz. AB standartları zaten uzak olduğumuz şeriattan, bizi daha da uzaklaştıracak.
    Bu oldukça açık ve nettir...

    İnternete sansür koymak ile şeriatı ilişkilendirmenin de bir manası yoktur. Almanya'da da gençleri zararlı içerikten korumak amacıyla internet sitelerinin sansürlenmesi yasaldır. Türkiye'de aynı amaçla sansür uyguluyor. İngiltere'nin wikipedia'yı 1 günlüğüne sansürlemesini hatırlayın, demek ki sansür uygulamak için şeriatçı olmak gerekmiyor.
    İran veya Suudi Arabistan gibi devletlerde siyasi içerikli siteler sansürlenmiştir ve girmek yasaktır, cezası vardır. Bizde böyle bir sansür yoktur, olamaz.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: neverlate

    quote:

    Orjinalden alıntı: lehrer35
    @neverlate; yönetim sistemi olarak şeriat, ilkel bir ortaçağ düzeni midir sizce?


    Öncelikle şeriat bir yönetim şekli değildir. İslam hukuku anlamında soruyorsanız, eğer halkın yarısı isteyip yarısı istemiyorsa zaten 21.yüzyıl şartlarında uygulanabilir bir sistem değildir. Bu ilkellik değildir çünkü tüm sistemler için geçerlidir. Eğer halkın büyük çoğunluğu istemiyorsa zorla bir sistemi dayatmak günümüz dünyasında pek mümkün değil. Bu bağlamda Türkiye'de şeriat uygulamasının olabileceğini düşünmüyorum.

    Ancak islam hukuk bana göre felsefesi ve temelleri bakımından birçok hukuk sistemine örnek teşkil edebilecek kalitede bir sistemdir. Harfi harfine uygulamak dini olarak şart mıdır? Bu konuda tartışmalar var. Benim yorumlarım da var. Ancak sizinle tartışmaya değecek yorumlar değil.

    Daldan dala atlayacağınıza önce benim yukarıdaki sorularıma cevap verin. Sadece dini inancı yüzünden üniversite okumasını engellemek, kamuda çalışmasını engellemek, milleti temsil etmesini engellemek, orduda görevine son vermek doğru mudur? Hangi laiklik tanımında vardır? Lafı gevelemeden bir yanıt verin.

    Alıntıları Göster
    quote:

    Orjinalden alıntı: neverlate

    Sadece dini inancı yüzünden üniversite okumasını engellemek, kamuda çalışmasını engellemek, milleti temsil etmesini engellemek, orduda görevine son vermek doğru mudur? Hangi laiklik tanımında vardır?



    Türkiye Cumhuriyeti'nin en büyük ayıpları arasında gelir bu söyledikleriniz. Aslında bu ayıp Cumhuriyet'in değil onu bu hale getiren kendini bilmez modern(!), laik(!), Atatürkçü geçinen ama içlerinde Atatürk'ün düşüncelerinden eser olmayan, dışa kapalı, baskıcı, otoriter etnik rejim sevdalısı bağnazların eseridir... Ben böyle düşünüyorum.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: neverlate

    quote:

    Orjinalden alıntı: lehrer35
    @neverlate; yönetim sistemi olarak şeriat, ilkel bir ortaçağ düzeni midir sizce?


    Öncelikle şeriat bir yönetim şekli değildir. İslam hukuku anlamında soruyorsanız, eğer halkın yarısı isteyip yarısı istemiyorsa zaten 21.yüzyıl şartlarında uygulanabilir bir sistem değildir. Bu ilkellik değildir çünkü tüm sistemler için geçerlidir. Eğer halkın büyük çoğunluğu istemiyorsa zorla bir sistemi dayatmak günümüz dünyasında pek mümkün değil. Bu bağlamda Türkiye'de şeriat uygulamasının olabileceğini düşünmüyorum.

    Ancak islam hukuk bana göre felsefesi ve temelleri bakımından birçok hukuk sistemine örnek teşkil edebilecek kalitede bir sistemdir. Harfi harfine uygulamak dini olarak şart mıdır? Bu konuda tartışmalar var. Benim yorumlarım da var. Ancak sizinle tartışmaya değecek yorumlar değil.

    Daldan dala atlayacağınıza önce benim yukarıdaki sorularıma cevap verin. Sadece dini inancı yüzünden üniversite okumasını engellemek, kamuda çalışmasını engellemek, milleti temsil etmesini engellemek, orduda görevine son vermek doğru mudur? Hangi laiklik tanımında vardır? Lafı gevelemeden bir yanıt verin.

    Alıntıları Göster
    Istediginiz islami hukuk veya islami seriat düzeninde acaba sizin gibi olmayanlarin hürriyeti,sizin su andaki haklarinizin % kaçi olabilir?Belkide 0.
    Hep ayni pencereden bakiyorsunuz.Hep kendinizi düsünüyorsunuz.Peki sizin gibi düsünmeyenler?
    Iste sorun burada.Su anda universitede ve devlet dairelerinde bas örtü yasagi var.Ama hayatin gerisinde dinini istedigin gibi yasayabilirsin.Islami hukuku en iyi uygulayan ülke Iran.Peki bugun Iran'in kapilarini açsan,halkin yarisindan fazlasi arkasina bakmadan ülkeyi terkeder!Iran'da bas örtûsü takmayan bayanin yasama hakki bile yok!
    Peki birde kadinlari kapatma sekli nasil olacak.Diyeceksin bu önemli degil.Fakat bence çok önemli.Zira sen diyeceksin bas örtûsü ve vücudunun belli basli yerleri kapali olacak.Baskasi kadini tamamen kapatacak.Bir baskasi kadina burka giydirecek.Bir baskasi agzina burnuna maske takacak.gelen turistlerden görüyoruz.
    Peki kadinlara hiç sordunuz mu?Siz nasil bir kapanma istiyorsunuz diye.Benim bulundugum yerde okula giden kizlar,evden çikarken bas örtüsû ve pantalon.Sonra disarida mini etek ve makyaj.Yani çogu aile baskisi ile kapaniyor.Zira bunun anketide yapildi.gençler kapanmak istemiyor.
    Zaten herkes istedigini %100 yapmak isterse demokrasi olayi orada biter.Demokrasi baskasina saygi ile baslar.Bence en iyisi elimizde bulunan demokrasiyi dahada ileri gôtürmek.Dediginiz islam hukukunda,bence herkesin demokrasi altinda yasamasi imkansiz.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: neverlate

    quote:

    Orjinalden alıntı: lehrer35
    @neverlate; yönetim sistemi olarak şeriat, ilkel bir ortaçağ düzeni midir sizce?


    Öncelikle şeriat bir yönetim şekli değildir. İslam hukuku anlamında soruyorsanız, eğer halkın yarısı isteyip yarısı istemiyorsa zaten 21.yüzyıl şartlarında uygulanabilir bir sistem değildir. Bu ilkellik değildir çünkü tüm sistemler için geçerlidir. Eğer halkın büyük çoğunluğu istemiyorsa zorla bir sistemi dayatmak günümüz dünyasında pek mümkün değil. Bu bağlamda Türkiye'de şeriat uygulamasının olabileceğini düşünmüyorum.

    Ancak islam hukuk bana göre felsefesi ve temelleri bakımından birçok hukuk sistemine örnek teşkil edebilecek kalitede bir sistemdir. Harfi harfine uygulamak dini olarak şart mıdır? Bu konuda tartışmalar var. Benim yorumlarım da var. Ancak sizinle tartışmaya değecek yorumlar değil.

    Daldan dala atlayacağınıza önce benim yukarıdaki sorularıma cevap verin. Sadece dini inancı yüzünden üniversite okumasını engellemek, kamuda çalışmasını engellemek, milleti temsil etmesini engellemek, orduda görevine son vermek doğru mudur? Hangi laiklik tanımında vardır? Lafı gevelemeden bir yanıt verin.

    Alıntıları Göster
    quote:

    Orjinalden alıntı: neverlate

    Daldan dala atlayacağınıza önce benim yukarıdaki sorularıma cevap verin. Sadece dini inancı yüzünden üniversite okumasını engellemek, kamuda çalışmasını engellemek, milleti temsil etmesini engellemek, orduda görevine son vermek doğru mudur? Hangi laiklik tanımında vardır? Lafı gevelemeden bir yanıt verin.



    Önceki sayfalarda açıklaması çok net bir şekilde yapıldı bunun.

    Bu sistemi, bu şekilde uygulamayan ülkelerde başı açık yada farklı inançlardaki kişilere yapılan baskıları rahatça görebiliyor ve bu ülkelerin hallerini seyredebiliyoruz. Olay dini inançları engellemeye çalışmak değil. Olay "diğerlerine" karşı oluşabilecek baskıyı önlemek adına tedbir alınması. Yukarıda da bahsetmiştim; "din" kavramının dahil olduğu bir konuda pekçok iradi davranış bir şekilde elimine olabilmektedir. Kutsal söz konusuyken kişiler sorgusuzca, düşünmeden çeşitli fiillerin içinde bulunabilmekte ve bunu yine "kendilerince" dinin emirlerine dayandırmaktadırlar. Başkasına müdahaleyi, onu inancından dolayı sindirmeyi - dışlamayı meşru görebilmektedir. Tabandan tavana, yani toplumun en küçük birimlerinden en üstteki yöneticilere doğru bir baskı dalgası oluşmaktadır. Tarih bunu pekçok ülkede göstermiş, göstermeyede devam etmektedir.

    Hal böyleyken özellikle "ISLAM" yoğun toplumlarda, devlet dairelerinde yada siyasi idolojinin şekil bulabileceği kurumlarda insanların inançlarını simgeleyecek şekilde giyinmesi yada dışarıya böyle yansıtması toplumda çok ama çok ciddi sosyal çöküntülere ve bölünmelere sebep olacaktır. Bunun aksini iddaa eden adam ya toplum biliminden zerre anlamıyordur yada Islam'ı ve Türkiye'yi zerre tanımıyordur.

    Düzenleme: İmla



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Ayı Baba -- 17 Temmuz 2009; 11:43:15 >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: neverlate

    quote:

    Orjinalden alıntı: lehrer35
    @neverlate; yönetim sistemi olarak şeriat, ilkel bir ortaçağ düzeni midir sizce?


    Öncelikle şeriat bir yönetim şekli değildir. İslam hukuku anlamında soruyorsanız, eğer halkın yarısı isteyip yarısı istemiyorsa zaten 21.yüzyıl şartlarında uygulanabilir bir sistem değildir. Bu ilkellik değildir çünkü tüm sistemler için geçerlidir. Eğer halkın büyük çoğunluğu istemiyorsa zorla bir sistemi dayatmak günümüz dünyasında pek mümkün değil. Bu bağlamda Türkiye'de şeriat uygulamasının olabileceğini düşünmüyorum.

    Ancak islam hukuk bana göre felsefesi ve temelleri bakımından birçok hukuk sistemine örnek teşkil edebilecek kalitede bir sistemdir. Harfi harfine uygulamak dini olarak şart mıdır? Bu konuda tartışmalar var. Benim yorumlarım da var. Ancak sizinle tartışmaya değecek yorumlar değil.

    Daldan dala atlayacağınıza önce benim yukarıdaki sorularıma cevap verin. Sadece dini inancı yüzünden üniversite okumasını engellemek, kamuda çalışmasını engellemek, milleti temsil etmesini engellemek, orduda görevine son vermek doğru mudur? Hangi laiklik tanımında vardır? Lafı gevelemeden bir yanıt verin.

    Alıntıları Göster
    quote:

    Orjinalden alıntı: neverlate

    quote:

    Orjinalden alıntı: lehrer35
    @neverlate; yönetim sistemi olarak şeriat, ilkel bir ortaçağ düzeni midir sizce?


    Öncelikle şeriat bir yönetim şekli değildir. İslam hukuku anlamında soruyorsanız, eğer halkın yarısı isteyip yarısı istemiyorsa zaten 21.yüzyıl şartlarında uygulanabilir bir sistem değildir. Bu ilkellik değildir çünkü tüm sistemler için geçerlidir. Eğer halkın büyük çoğunluğu istemiyorsa zorla bir sistemi dayatmak günümüz dünyasında pek mümkün değil. Bu bağlamda Türkiye'de şeriat uygulamasının olabileceğini düşünmüyorum.

    Ancak islam hukuk bana göre felsefesi ve temelleri bakımından birçok hukuk sistemine örnek teşkil edebilecek kalitede bir sistemdir. Harfi harfine uygulamak dini olarak şart mıdır? Bu konuda tartışmalar var. Benim yorumlarım da var. Ancak sizinle tartışmaya değecek yorumlar değil.

    Daldan dala atlayacağınıza önce benim yukarıdaki sorularıma cevap verin. Sadece dini inancı yüzünden üniversite okumasını engellemek, kamuda çalışmasını engellemek, milleti temsil etmesini engellemek, orduda görevine son vermek doğru mudur? Hangi laiklik tanımında vardır? Lafı gevelemeden bir yanıt verin.





    Şeriate lehte taraf olduğunuza göre şeriat tehlikesine karşı uyarmayı paranoya diye nitelemeniz sadece şark kurnazlığının tescilidir. Çünkü siz şeriat istiyorsunuz. Tek başına, başbakanın hukuku ve hakimleri ilgilendiren bir konuda ulemayı referans göstermesi bile Türkiye'de şeriat tehlikesi olduğunun kanıtıdır. Ayrıca Hukuk bir başka kararı ile hükümetin odak olduğunuda tescillemiştir. Yani Türkiye'de şeriat tehlikesi vardır ve bu paranoya falan değil somut gerçekliktir.

    Diğer yandan dini inancı yüzünden üniversitede okuyamayan öğrenciler kimlermiş acaba?
    Türban ne zaman inanç koşullarından biri olmuş? İslamın şartları arasına ne zaman girmiş?

    Değil ama velev ki olduğunu kabul edelim, Üniversite eğitimi insanları çalışma hayatına yönlendiren bir iştigal olduğuna göre türbanlıların iş hayatına müdahil olmaları gerekir. En eazından devlet bunu bekler. Üniversite eğitimini desteklemesinin ana nedeni budur. İnsanlar eğitim alsınlar ve üreterek devlete topluma yarar sağlasınlar diye destekler. İçeride peruk takarak veya başını açarak eğitim alan bir çok dindar kızımız var. Bundan başka yurt dışına gönderilen ve orada eğitimö aldırılan bir çok kızımız var. Bunlar okulu bitirdiklerinde ne yapıyorlar? Hangi şirketin başında başı kapalı bir kadınımız var? Dinci vasıfları ile öne çıkan hangi şirketin yönetim kadrosunda türbanlı bir bayan var? Hangi dinci eşinin çalışmasına izin veriyor? Eğer çalışıp üretmeyeceklerse niye eğitim alıyorlar? Eğitimin amacı ortada iken, türbanlıların üretmeyip eve hapsedilecekleri ortada iken bunların eğitimi için kaynakların heba edilmesi diğer eğitim alacak ve üreteceklerin kul hakkının gaspı değil midir?

    Toplumda dinciler kadar paranoyak olmadığı halde, haklı şekilde uyaranları paranoyak ilan etmeleri hemen her alanda gördüğümüz kendi marazlarını karşıya yamama girişimidir. İnsanlar adım adım ilerlediğimiz şeriat bataklığı yolculuğunu hissedemesinler diye propaganda etkinliğidir. Erbakanın kadayıf kızartması, gülen'in güçlü olunacak ana kadar takiyye yapma politikasının bir uzantısıdır. Ülkede yaşayan herkes şeriatin ne kadar tehlikeli bir bataklık olduğunun bilincine varması gerekir. Bir saplanıldığında çıkma olanağı neredeyse yoktur. Uygulandığı ülkelerde insanlara sağladığı zulüm ortadadır. Bu nedenle laikliğin değeri bilinmeli ve ölüm pahasına sahip çıkılmalıdır. Olmazya eğer olurda şeriat bataklığına saplanırsak gelecek nesillerimizin kötü yaşamının sorumluluğunu Allah mutlaka buna taraf olanlardan soracaktır.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Guest

    quote:

    Orjinalden alıntı: neverlate

    quote:

    Orjinalden alıntı: lehrer35
    @neverlate; yönetim sistemi olarak şeriat, ilkel bir ortaçağ düzeni midir sizce?


    Öncelikle şeriat bir yönetim şekli değildir. İslam hukuku anlamında soruyorsanız, eğer halkın yarısı isteyip yarısı istemiyorsa zaten 21.yüzyıl şartlarında uygulanabilir bir sistem değildir. Bu ilkellik değildir çünkü tüm sistemler için geçerlidir. Eğer halkın büyük çoğunluğu istemiyorsa zorla bir sistemi dayatmak günümüz dünyasında pek mümkün değil. Bu bağlamda Türkiye'de şeriat uygulamasının olabileceğini düşünmüyorum.

    Ancak islam hukuk bana göre felsefesi ve temelleri bakımından birçok hukuk sistemine örnek teşkil edebilecek kalitede bir sistemdir. Harfi harfine uygulamak dini olarak şart mıdır? Bu konuda tartışmalar var. Benim yorumlarım da var. Ancak sizinle tartışmaya değecek yorumlar değil.

    Daldan dala atlayacağınıza önce benim yukarıdaki sorularıma cevap verin. Sadece dini inancı yüzünden üniversite okumasını engellemek, kamuda çalışmasını engellemek, milleti temsil etmesini engellemek, orduda görevine son vermek doğru mudur? Hangi laiklik tanımında vardır? Lafı gevelemeden bir yanıt verin.





    Şeriate lehte taraf olduğunuza göre şeriat tehlikesine karşı uyarmayı paranoya diye nitelemeniz sadece şark kurnazlığının tescilidir. Çünkü siz şeriat istiyorsunuz. Tek başına, başbakanın hukuku ve hakimleri ilgilendiren bir konuda ulemayı referans göstermesi bile Türkiye'de şeriat tehlikesi olduğunun kanıtıdır. Ayrıca Hukuk bir başka kararı ile hükümetin odak olduğunuda tescillemiştir. Yani Türkiye'de şeriat tehlikesi vardır ve bu paranoya falan değil somut gerçekliktir.

    Diğer yandan dini inancı yüzünden üniversitede okuyamayan öğrenciler kimlermiş acaba?
    Türban ne zaman inanç koşullarından biri olmuş? İslamın şartları arasına ne zaman girmiş?

    Değil ama velev ki olduğunu kabul edelim, Üniversite eğitimi insanları çalışma hayatına yönlendiren bir iştigal olduğuna göre türbanlıların iş hayatına müdahil olmaları gerekir. En eazından devlet bunu bekler. Üniversite eğitimini desteklemesinin ana nedeni budur. İnsanlar eğitim alsınlar ve üreterek devlete topluma yarar sağlasınlar diye destekler. İçeride peruk takarak veya başını açarak eğitim alan bir çok dindar kızımız var. Bundan başka yurt dışına gönderilen ve orada eğitimö aldırılan bir çok kızımız var. Bunlar okulu bitirdiklerinde ne yapıyorlar? Hangi şirketin başında başı kapalı bir kadınımız var? Dinci vasıfları ile öne çıkan hangi şirketin yönetim kadrosunda türbanlı bir bayan var? Hangi dinci eşinin çalışmasına izin veriyor? Eğer çalışıp üretmeyeceklerse niye eğitim alıyorlar? Eğitimin amacı ortada iken, türbanlıların üretmeyip eve hapsedilecekleri ortada iken bunların eğitimi için kaynakların heba edilmesi diğer eğitim alacak ve üreteceklerin kul hakkının gaspı değil midir?

    Toplumda dinciler kadar paranoyak olmadığı halde, haklı şekilde uyaranları paranoyak ilan etmeleri hemen her alanda gördüğümüz kendi marazlarını karşıya yamama girişimidir. İnsanlar adım adım ilerlediğimiz şeriat bataklığı yolculuğunu hissedemesinler diye propaganda etkinliğidir. Erbakanın kadayıf kızartması, gülen'in güçlü olunacak ana kadar takiyye yapma politikasının bir uzantısıdır. Ülkede yaşayan herkes şeriatin ne kadar tehlikeli bir bataklık olduğunun bilincine varması gerekir. Bir saplanıldığında çıkma olanağı neredeyse yoktur. Uygulandığı ülkelerde insanlara sağladığı zulüm ortadadır. Bu nedenle laikliğin değeri bilinmeli ve ölüm pahasına sahip çıkılmalıdır. Olmazya eğer olurda şeriat bataklığına saplanırsak gelecek nesillerimizin kötü yaşamının sorumluluğunu Allah mutlaka buna taraf olanlardan soracaktır.

    Alıntıları Göster
    Ya müslüman ya laik olacaksın diyebilen bir insan var, hangi laiklikten bahsediyorsunuz günümüzde?




  • quote:

    Orijinalden alıntı: metete

    Ya müslüman ya laik olacaksın diyebilen bir insan var, hangi laiklikten bahsediyorsunuz günümüzde?

    Alıntıları Göster
    quote:


    Önceki sayfalarda açıklaması çok net bir şekilde yapıldı bunun.


    Novarix, önceki sayfalarda neyin açıklanıp neyin açıklanmadığını biliyorum. "Bunu iddia etmek komiktir" gibi sloganvari cümleleriniz "üniversite de dindarlar var", "mecliste de dindarlar var" gibi demogojik ifadelerinizden başka bir açıklama yapmadınız. Cevap veremeyince sinirlenip kişiliğime hakaret etmeye başladığınız için sizi tartışmaya değer bulmuyorum ve yazınızın kalanını da okumuyorum. İyi günler.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Guest

    quote:

    Orjinalden alıntı: neverlate

    quote:

    Orjinalden alıntı: lehrer35
    @neverlate; yönetim sistemi olarak şeriat, ilkel bir ortaçağ düzeni midir sizce?


    Öncelikle şeriat bir yönetim şekli değildir. İslam hukuku anlamında soruyorsanız, eğer halkın yarısı isteyip yarısı istemiyorsa zaten 21.yüzyıl şartlarında uygulanabilir bir sistem değildir. Bu ilkellik değildir çünkü tüm sistemler için geçerlidir. Eğer halkın büyük çoğunluğu istemiyorsa zorla bir sistemi dayatmak günümüz dünyasında pek mümkün değil. Bu bağlamda Türkiye'de şeriat uygulamasının olabileceğini düşünmüyorum.

    Ancak islam hukuk bana göre felsefesi ve temelleri bakımından birçok hukuk sistemine örnek teşkil edebilecek kalitede bir sistemdir. Harfi harfine uygulamak dini olarak şart mıdır? Bu konuda tartışmalar var. Benim yorumlarım da var. Ancak sizinle tartışmaya değecek yorumlar değil.

    Daldan dala atlayacağınıza önce benim yukarıdaki sorularıma cevap verin. Sadece dini inancı yüzünden üniversite okumasını engellemek, kamuda çalışmasını engellemek, milleti temsil etmesini engellemek, orduda görevine son vermek doğru mudur? Hangi laiklik tanımında vardır? Lafı gevelemeden bir yanıt verin.





    Şeriate lehte taraf olduğunuza göre şeriat tehlikesine karşı uyarmayı paranoya diye nitelemeniz sadece şark kurnazlığının tescilidir. Çünkü siz şeriat istiyorsunuz. Tek başına, başbakanın hukuku ve hakimleri ilgilendiren bir konuda ulemayı referans göstermesi bile Türkiye'de şeriat tehlikesi olduğunun kanıtıdır. Ayrıca Hukuk bir başka kararı ile hükümetin odak olduğunuda tescillemiştir. Yani Türkiye'de şeriat tehlikesi vardır ve bu paranoya falan değil somut gerçekliktir.

    Diğer yandan dini inancı yüzünden üniversitede okuyamayan öğrenciler kimlermiş acaba?
    Türban ne zaman inanç koşullarından biri olmuş? İslamın şartları arasına ne zaman girmiş?

    Değil ama velev ki olduğunu kabul edelim, Üniversite eğitimi insanları çalışma hayatına yönlendiren bir iştigal olduğuna göre türbanlıların iş hayatına müdahil olmaları gerekir. En eazından devlet bunu bekler. Üniversite eğitimini desteklemesinin ana nedeni budur. İnsanlar eğitim alsınlar ve üreterek devlete topluma yarar sağlasınlar diye destekler. İçeride peruk takarak veya başını açarak eğitim alan bir çok dindar kızımız var. Bundan başka yurt dışına gönderilen ve orada eğitimö aldırılan bir çok kızımız var. Bunlar okulu bitirdiklerinde ne yapıyorlar? Hangi şirketin başında başı kapalı bir kadınımız var? Dinci vasıfları ile öne çıkan hangi şirketin yönetim kadrosunda türbanlı bir bayan var? Hangi dinci eşinin çalışmasına izin veriyor? Eğer çalışıp üretmeyeceklerse niye eğitim alıyorlar? Eğitimin amacı ortada iken, türbanlıların üretmeyip eve hapsedilecekleri ortada iken bunların eğitimi için kaynakların heba edilmesi diğer eğitim alacak ve üreteceklerin kul hakkının gaspı değil midir?

    Toplumda dinciler kadar paranoyak olmadığı halde, haklı şekilde uyaranları paranoyak ilan etmeleri hemen her alanda gördüğümüz kendi marazlarını karşıya yamama girişimidir. İnsanlar adım adım ilerlediğimiz şeriat bataklığı yolculuğunu hissedemesinler diye propaganda etkinliğidir. Erbakanın kadayıf kızartması, gülen'in güçlü olunacak ana kadar takiyye yapma politikasının bir uzantısıdır. Ülkede yaşayan herkes şeriatin ne kadar tehlikeli bir bataklık olduğunun bilincine varması gerekir. Bir saplanıldığında çıkma olanağı neredeyse yoktur. Uygulandığı ülkelerde insanlara sağladığı zulüm ortadadır. Bu nedenle laikliğin değeri bilinmeli ve ölüm pahasına sahip çıkılmalıdır. Olmazya eğer olurda şeriat bataklığına saplanırsak gelecek nesillerimizin kötü yaşamının sorumluluğunu Allah mutlaka buna taraf olanlardan soracaktır.

    Alıntıları Göster
    @Lehrer, öncelikle en azından hakaret etmeden de yazabildiğinizi gösterdiğiniz için teşekkürler.

    Ne düşünüp düşünmediğimi izin verin de önce ben açıklayayım.

    Şeriata taraf olmadığımı söyledim. Bulunduğumuz çağda ve özellikle de Türkiye'de uygulanamayacağını söyledim. Bunu çok açık, net ve samimi söylüyorum ki eğer birileri şeriatı getirmeye kalksa buna sizden önce karşı çıkan ben olurum.

    (Yukarıdaki görüşlerim islam hukuku hakkındadır. Bunun konumuz ile hiç alakasını yok. Ama yine de yanlış anlamanızı gidermek için açıklama yapıyorum: İslam hukuğu felsefesi itibariyle yasalar yapılırken örnek teşkil edebilecek kalitededir dedim. Örneğin adam öldürme cezasının adaletli ve uygulanabilir olduğunu düşünürüm. Laik, demokratik bir hukuk devleti bu fikri diğer tüm fikirlerle eşit statüye koyar. Eğer koymazsanız laiklikten taviz vermiş olursunuz. Çünkü devletin dini görüşü olmaz. Devlet ateist de değildir.)

    Anlayamadığınız şey şu: Laiklik din düşmanlığı değildir. Devletin dinlere eşit mesafede durmasıdır. İnsanların değil dikkatinizi çekerim, DEVLETİN. İnsanın laik olması bütün dinlere eşit durmasıdır. Müslüman, Hristiyan, deist, teist vs... insanlar laik olamazlar. Kimse de insanlara laik olması yönünde baskı yapamaz, insan haklarına terstir.Türkiye sadece şunu anlasa büyük bir yol kat etmiş olacağız.

    Şimdi bu fikirler ışığında söylediklerinizi yorumlayalaım:

    "Türban ne zaman inanç koşullarından biri olmuş? İslamın şartları arasına ne zaman girmiş?"

    Devlet bunu tartışmaz. Eğer devletin hizmet ettiği insanlar böyle inanıyorsa olay bitmiştir. Dolayısıyla konumuz dışındadır. Eğer çok merak ediyorsanız, fıkıh kitaplarına bakabilir veya diyanet işleri başkanlığına sorabilirsiniz.

    "Hangi şirketin başında başı kapalı bir kadınımız var?"

    Öncelikle böyle şirketler var. Ama çok az. Ben size soruyorum kaç şirketin başında bayanlar var? Kaç CEO bayan? Buna dayanarak kadınları üniversiteye almayalım diyor muyuz? Veya kaç genel müdür eşcinsel? Veya kaçı kıvırcık saçlı? İsteyen insan üniversite okuduktan sonra çalışır, istemeyen çalışmaz bu kadar basit. Bunu baz alarak bir kişiye dahi yasak koymak son derece çarpık bir düşüncenin eseridir ve insan haklarının açıkça ihlalidir. Madem çalışmayacaklar neden çalışmalarına engel getiriyorsunuz? Dediğim gibi son derece mantıksız bir bahane bulmuşsunuz.

    Konunun gerisi sosyolojiktir. İlgilenmiyorsanız bu bölümü atlayın. Şöyle ki; eğer insanlara eğitim alma fırsatı verirseniz belki birçok şirkette çalıştıklarını görürsünüz. Başörtülü insanların toplum hayatına katılamamasının bir sebebi de üniversite ve kamu alanlarındaki yasaklardır. Ayrıca başörtüsü anadoludan büyük şehre okumak için kızını yollayacak muhafazakar aileler için bir güvence olarak görülmektedir. Düşünürler ki başörtüsü takınca ahlaksız işler yapmaz, etrafında kötü niyetli insanlar olmaz. Ve bu faktör belki onları kızlarını okutmak için motive eden bir faktördür. Ve son olarak kızlarımız okumuyor denen bir ülkede amacımızın onların okuması ve kültür sahibi olması olmalıdır. Bu durumda her türlü engeli kaldırmakla işe başlayabiliriz. Eğer başörtüsünü çağdışı bir giyiniş olarak görüyorsanız da izin verin bu insanlar üniversiteye gitsinler, tüm fikirlerle karşılaşsınlar, kendi fikirlerini sorgulasınlar. Daha söyleyeceğim çok şey var ama yeri burası değil.


    Bu yasaklar laikliği din düşmanlığı gören ideolojinin, şeriat gelecek paranoyasının veya bundan şahsi çıkar sağlayanların ürünüdür. Bu yüzden Amerika'da, Avrupa'da yani muasır medeniyet seviyesinde insanlara bunlardan bahsettiğimde şaşırıp kalıyorlar. Bunlar bizim yüz karamız. Toplumun kutuplaşmasının ana nedenlerinden biri. Eğitim, kültür seviyemizin, demokrasimizin, üretkenliğimizin düşük olmasının nedenidir. Sözde laiklik adına bunları savunmak, laikliğe, demokratlığa ve hukukun üstünlüğüne olan inanca 180 derece zıttır.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi neverlate -- 17 Temmuz 2009; 15:54:26 >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: neverlate

    @Lehrer, öncelikle en azından hakaret etmeden de yazabildiğinizi gösterdiğiniz için teşekkürler.

    Ne düşünüp düşünmediğimi izin verin de önce ben açıklayayım.

    Şeriata taraf olmadığımı söyledim. Bulunduğumuz çağda ve özellikle de Türkiye'de uygulanamayacağını söyledim. Bunu çok açık, net ve samimi söylüyorum ki eğer birileri şeriatı getirmeye kalksa buna sizden önce karşı çıkan ben olurum.

    (Yukarıdaki görüşlerim islam hukuku hakkındadır. Bunun konumuz ile hiç alakasını yok. Ama yine de yanlış anlamanızı gidermek için açıklama yapıyorum: İslam hukuğu felsefesi itibariyle yasalar yapılırken örnek teşkil edebilecek kalitededir dedim. Örneğin adam öldürme cezasının adaletli ve uygulanabilir olduğunu düşünürüm. Laik, demokratik bir hukuk devleti bu fikri diğer tüm fikirlerle eşit statüye koyar. Eğer koymazsanız laiklikten taviz vermiş olursunuz. Çünkü devletin dini görüşü olmaz. Devlet ateist de değildir.)

    Anlayamadığınız şey şu: Laiklik din düşmanlığı değildir. Devletin dinlere eşit mesafede durmasıdır. İnsanların değil dikkatinizi çekerim, DEVLETİN. İnsanın laik olması bütün dinlere eşit durmasıdır. Müslüman, Hristiyan, deist, teist vs... insanlar laik olamazlar. Kimse de insanlara laik olması yönünde baskı yapamaz, insan haklarına terstir.Türkiye sadece şunu anlasa büyük bir yol kat etmiş olacağız.

    Şimdi bu fikirler ışığında söylediklerinizi yorumlayalaım:

    "Türban ne zaman inanç koşullarından biri olmuş? İslamın şartları arasına ne zaman girmiş?"

    Devlet bunu tartışmaz. Eğer devletin hizmet ettiği insanlar böyle inanıyorsa olay bitmiştir. Dolayısıyla konumuz dışındadır. Eğer çok merak ediyorsanız, fıkıh kitaplarına bakabilir veya diyanet işleri başkanlığına sorabilirsiniz.

    "Hangi şirketin başında başı kapalı bir kadınımız var?"

    Öncelikle böyle şirketler var. Ama çok az. Ben size soruyorum kaç şirketin başında bayanlar var? Kaç CEO bayan? Buna dayanarak kadınları üniversiteye almayalım diyor muyuz? Veya kaç genel müdür eşcinsel? Veya kaçı kıvırcık saçlı? İsteyen insan üniversite okuduktan sonra çalışır, istemeyen çalışmaz bu kadar basit. Bunu baz alarak bir kişiye dahi yasak koymak son derece çarpık bir düşüncenin eseridir ve insan haklarının açıkça ihlalidir. Madem çalışmayacaklar neden çalışmalarına engel getiriyorsunuz? Dediğim gibi son derece mantıksız bir bahane bulmuşsunuz.

    Konunun gerisi sosyolojiktir. İlgilenmiyorsanız bu bölümü atlayın. Şöyle ki; eğer insanlara eğitim alma fırsatı verirseniz belki birçok şirkette çalıştıklarını görürsünüz. Başörtülü insanların toplum hayatına katılamamasının bir sebebi de üniversite ve kamu alanlarındaki yasaklardır. Ayrıca başörtüsü anadoludan büyük şehre okumak için kızını yollayacak muhafazakar aileler için bir güvence olarak görülmektedir. Düşünürler ki başörtüsü takınca ahlaksız işler yapmaz, etrafında kötü niyetli insanlar olmaz. Ve bu faktör belki onları kızlarını okutmak için motive eden bir faktördür. Ve son olarak kızlarımız okumuyor denen bir ülkede amacımızın onların okuması ve kültür sahibi olması olmalıdır. Bu durumda her türlü engeli kaldırmakla işe başlayabiliriz. Eğer başörtüsünü çağdışı bir giyiniş olarak görüyorsanız da izin verin bu insanlar üniversiteye gitsinler, tüm fikirlerle karşılaşsınlar, kendi fikirlerini sorgulasınlar. Daha söyleyeceğim çok şey var ama yeri burası değil.


    Bu yasaklar laikliği din düşmanlığı gören ideolojinin, şeriat gelecek paranoyasının veya bundan şahsi çıkar sağlayanların ürünüdür. Bu yüzden Amerika'da, Avrupa'da yani muasır medeniyet seviyesinde insanlara bunlardan bahsettiğimde şaşırıp kalıyorlar. Bunlar bizim yüz karamız. Toplumun kutuplaşmasının ana nedenlerinden biri. Eğitim, kültür seviyemizin, demokrasimizin, üretkenliğimizin düşük olmasının nedenidir. Sözde laiklik adına bunları savunmak, laikliğe, demokratlığa ve hukukun üstünlüğüne olan inanca 180 derece zıttır.

    Alıntıları Göster




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Dellci



    Alıntıları Göster
    Laiklik Türkiye'de ne gezer yahu?

    Sivas Katliamı, Çorum katliamı, Maraş katliamlarının Zanlıları, Zanlılarının Alet ettigi Halk, Bir gram lailikten nasibini alsaydı o katliamların hiç birisi yaşanmazdı.

    Türkiye'nin şu haline bakıpta, Bu ülkede Laiklik vardır diyenler bu ülkeyi terkedip Anavatanları İrana yerleşmedikleri sürece bu ülkede Laiklik falan olamaz.




  • 
Sayfa: önceki 34567
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.