Firma Yetkilisi
01 Aralık 2001
Tarihinde Katıldı
Takip Ettikleri
0 üye
Görüntülenme
Toplam: 79 (Bu ay: 1)
Gönderileri
İp atlamak küçükken hepimizin en çok eğlendiğimiz, en çok zaman harcadığımız keyifli bir aktiviteydi şüphesiz, öyle ki kendimizi ip atlamaya öyle bir kaptırırdık ki, annelerimiz bizi eve çağırdığında sesini bile duymazdık. Hatta ip atlarken tekerlemelerimiz bile vardı "laleli belkıs içeriye gir kız ipten tut kız dışarıya çık kız” gibi ve nice türevleri olan tekerlemeleri vardı. E çocukluktan kalan bu eğlenceli aktivite zamanla en iyi, hatta en iyi kardiyolar arasında girdi, hatta şahsım adına söyleyeyim ki bence en etkili kardiyo kesinlikle ip atlamak, sebebini birazdan faydalarını sıraladığımda anlayacaksınız…

İp Atlamanın Faydaları

İp atlama çeşitli ekipmanlar kullanmak istemeyenler için oldukça sade egzersiz yöntemidir.
Üstelik sadece bir kez denedikten sonra kolayca öğrenebiliyorsunuz.
Kaç yaşında olursanız olun, mekan sıkı olmadan yapılabilen bir egzersizdir. Üstelik çocuklarınız ile birlikte yaptığınızda onlar için eğlenceli bir aktivite sizler için de bir spor olabilir.
Günde 15 dakika ile yarım saat arasında ip atlamak, sağlıklı yaşam için oldukça önemlidir.
İste televizyon izlerken, ister müziğinizi dinlerken ipinizi atlayabilirsiniz, hatta biraz zor da olsa arkadaşlarınızla sohbet edebilirsiniz.
Tüm antremanlarınızda çeşitli sebep bulurken ip atlamamanızda hiçbir bahane bulamazdınız.
Üstelik ip atlama egzersizinde hile yapamazsınız, diğer egzersizler gibi eforunuzu düşüremezsiniz.
Gün içerisindeki standartlarınızı artırarak dinç ve zinde bir vücut hissi verir
İp atlamak hem anaerobik (oksijensiz kalori yakımı) hem de aerobik egzersizlerin faydalarını bünyesinde barındırır.

İp Atlamanın Faydaları

Kilo vermek için atlama, insanların aktiviteye başlamasının yaygın bir nedenidir, bu nedenle, bir saatlik ip atlama yapmanın 1.600 kaloriye kadar yakacağını bilmekten mutlu olacağınızı biliyorum… (ve "profesyonel bir halat kaptanı olmanıza gerek yok" İngiliz İp Atlama Derneği, en azından bunu diyor
Çoğumuz mutluluk hormonlarımızın salgılanmasının “ruh halimizin” etkilendiğini biliyoruz; İşte tam da bunu ip atlayarak yapabiliriz. Beynimizin “altın üçlüsü” - Endorfin, Dopamin ve Serotonin salınımını optimize eder. Bunlar aynı zamanda “Kendimizi iyi hissetme" hormonları olarak da bilinirler ve doğal ve stabilize edilmiş üretimlerinin, zihinsel enerjiyi ve dayanıklılığı artırırken depresif ruh halini azalttığı bilinmektedir.
İp atlama sırasında akciğerlere temiz hava alınır, solunum en aza indirmek için ip atlayabilirsiniz. Düzenli olarak ip atlamak, kişilerin vücut direnci korunur ve kendini daha dinç hisseder, bu yüzden ip atlayarak tembelliğe son verebilirsiniz :).
İp atladığınızda, vücudunuzdaki tüm kasları çalıştırırsını, dolayısıyla ip atlarken üst, merkez ve alt vücut kaslarınızı kullanırsınız. Üstelik İpi hareket ettirmek için bisep ve trisepleri kullanmak gerekir. Düzenli hareket, kasları güçlendirir ve sıkılaştırır. Aynı zamanda, atlarken karın kaslarınızı da kullanırsınız.

İp atladığımız zaman kullandığımız hareket dolaşım sistemimize doğrudan yardımcı olur. Kalp vücudun her yerine kan pompalamak için daha da sıkı çalışır. Böylece tüm arterlerinizde kan dolaşımı sağlayarak kalp krizi geçirme riskini azaltır.
İp atladığımızda, vücudun her yerinde depolanan toksinlerden kurtuluruz. Biliyorsunuz ki; Toksin atma işlemi, temel olarak ter aracılığı ile gerçekleşir. Böylece hücreler yeniden oluşup tam kapasitede çalışabilirler.
Ergenlik döneminde yapılan sporlar, beden gelişimini büyük oranda destekler. Yürüyüş, yüzme gibi sporların etkisi kadar etkili olan ip atlama, çocukların güçlü kaslara sahip olmasını sağlar. İp atlayan çocukların vücut dirençleri daha sağlam olacağı için hastalanma riskleri de en aza iner.
Torku No On isimli ürünü incelemeden önce şunu belirtmeliyim ki, içecek sektörü her zaman insanları tüketmeye ve içeriğini sorgulamadan içindeki zehir de olsa haz odaklı daha fazla tüketmeye yönlendirmiştir. Ayıla bayıla toplumun bir çok kesiminin tükettiği içeceklerin içeriklerine baktığımızda , nişasta bazlı şeker (glukoz-fruktoz şurubu), fosforik asit, kimyasal koruyucular, yapay renklendiriciler vb.. gibi her biri insan sağlığına zararlı içerikleri barındırmaktadır. Ve işin en trajik yanı nedir biliyor musunuz? İnsanların tüm bunları az da olsa bilmesine rağmen, zararı görmezden gelip sadece lezzet ve haz için kendilerini yavaş yavaş gönüllü zehirlemeleri. Haz ve lezzet; günümüz dünyasında balıkçının oltasındaki yem gibi avlıyor tüketicileri. Her şeyin farkına varıldığı zaman çoktan hastalık kovasında çırpınıyor halde bulur kendini. Bir içecekten bir yiyecekten ne olur canım, dediğiniz sürece siz bu illüzyondan uyanamazsınız. Çok şey olur, hasta birey hasta toplum demektir, hasta bir toplum iradesi zayıf bir ülke demektir, iradesi zayıf bir ülke köleleşmeye mahkum demektir. İnsanı yaşat ki devlet yaşasın düsturundan feyz almalıyız her zaman. Her şey ticari başarı değildir, ülkeyi dolan kasalarımız kurtarmaz, insan kurtarır, insan icat eder, insan fethedendir ve insan tüm bunları sağlıklı ve dengeli bir bünye ile yapar. Konu bu kadar hassas ve derin iken, söz nasıl dönüp dolaştı da Torku'nun ürettiği No On isimli içeceğe geldi birazdan o konuya değineceğim. Piyasada uzun zamandır dönen içeceklerin neredeyse hepsi sadece size lezzetli bir şey içirmek isterler ve bunu binbir türlü reklam ve söz cambazlığı ile başarırlar. Hatta oruç gibi bünyeyi temizleyen bir eylemde ramazan sofralarınıza manevi değerleri istismar ederek, girmeye çalışır bir çoğu. Razaman sofralarınızda içi nişasta bazlı fruktoz-glukoz şurubu, karamel, fosforik asit, kimyasal koruyucular dolu içecekler işgal eder. İçindeki zehri ve zararı sorgulamayasınız diye, manevi değerleri, insan ilişkilerini ön plana çıkartarak yaldızlı laflar fısıldayarak kulaklarımıza dikkatimizi sorgulanmayacak kutsal değerlere yönlendirirler. Bu şekilde gizli bir örtünün altında kirli tezgahlarını kurarlar. Şimdi gönül tüm bunları görüyor ama katlanamıyor işte, yıllar boyunca içten içe şunu dedim neden bir kişi de çıkıp hem faydalı hem de insanların hoşuna giden bir ürün çıkarmaz ki. Yahu bu kadar mı kör etti bizi bu ticaret, paraları kazandık şahsiyeti kaybettik. Derken Torku'nun çıkardığı No On isimli içeceğe gözüm takıldı. İçeriğine ve etiketine baktığımda evet işte bu şekilde bir içecekten bahsediyorum dedim kendi kendime. Hemen bir tane denemek için aldım ve deneyimledim. Tadım notları, deneyimlerim ve eleştirilerime geçmeden önce ürünün içeriğine bir göz atalım isterseniz :

Torku No On içeriği : Su, şeker (pancar şekeri), karbondioksit, bitki özü karışımı, meyve konsantresi (elma ve limon), doğal aroma vericiler, asitlik düzenleyici strik asit, askorbik asit (C vitamini), süzme çiçek balı, meyankökü.

Standart bir kola içeriği:
Su, şeker, (fruktoz-glukoz şurubu), karbondioksit, renklendirici (karamel), asitlik düzenleyici (fosforik asit), doğal aroma vericiler, kafein.

No On ve markadan bağımsız herhangi bir kola arasında çok büyük farklar mevcut. Bunlardan göze çarpan en önemlisi No On'da tatlandırıcı olarak pancardan üretilen doğal şeker kullanılması. Kolalarda ise görebileceğiniz gibi nişasta bazlı glukoz-fruktoz gibi tatlandırıcılar kullanılması. Ayrıca No On'da meyve konsantrelerinin kullanılması, koruyu ve renklendirici kullanılmaması diğer büyük farklılıklardır. Ürünü tatmadan önce nasıl bir lezzet ile karşılaşacağım hakkında en ufak bir tahminim yoktu ama şunu biliyordum, içinde elma, limon, meyan kökü, hibiskus, siyah havuç olan son derece besleyici bir içecek içecektim. Bunun verdiği rahatlıkla kapağını açıp bardağıma doldurdum, tanıdık kokular geldi ilk başta burnuma, kokusu bildiğiniz kola kokusu idi, sonra bir yudum aldım, aman Allah'ım o da ne ! her notasıyla çok önceleri bilinçsizken içtiğim bire bir aynı kola tadı hatta koladan da daha güzel bir rehası içimi var. İnanamadım sonra bir yudum daha aldım içinde adı geçen pancar şekeri, elma, limon, meyan kökü, hibiskus, siyah havuç, süzme çiçek balından böyle bir tad ve lezzet nasıl tutturulmuş hala anlamış değilim. Ama şundan kesinlikle eminim ki hangi marka kola içiyorsanız için bunun tadına baktından sonra asla bir daha eskisine dönemeyecek oluşunuz, çünkü hem tadı daha güzel hem de içindekilerin çoğu sağlık yönünden faydalı bileşenler. Tabii ki bu benim kullanıcı deneyimi olarak şahsi görüşüm. Doğalı ve doğal olanı kovalayıp köşe bucak arayan bir kişi olarak bu gibi projeleri hiçbir menfaat gözetmeksizin ortaya çıkartacağımdan ve eğrisi ile doğrusu ile inceleyeceğimden şüpheniz olmasın. Şimdi eleştireceğim noktalara değinmeden önce ; Torku'nun No On içeceğinin içindekiler kısmında yazan bileşenlerin faydalarını internetten sizde şöyle bir araştırdığınızda özetle şunları göreceksiniz : Elma suyu: Elma bağışıklık sistemini güçlendirici özelliği olan B3 ve E vitamini, potasyum ve bol miktarda pektin içeriyor. Kan şekerini kontrol altında tutan elma suyu baş ağrısına da iyi geliyor. Ayrıca böbreklerin temizlenmesini ve kolesterolün düşürülmesini sağlıyor. Bunların dışında, romatizma, gut ve mide rahatsızlıklarına karşı panzehir etkisi gösteriyor. Limon suyu: C vitamini açısından çok zengin olan limon, aynı zamanda bağışıklık ve sindirim sistemlerinin düzenli çalışmasına, vücudun kanserle savaşmasına ve yaraların çabuk iyileşmesine de yardımcı olur .Kronik hastalıklarla savaşmak için vücuttaki alkalin dengesini korumak çok önemli. Limon asit içermesine rağmen, tüketildiğinde vücudun alkalize olmasına yardımcı oluyor. Meyan Kökü: Bağışıklık sistemini güçlenmesine yardımcı olur , ses kısıklığına iyi gelir, balgam sökülmesi, öksürük gibi rahatsızlıklar için de kullanılır. Ateş düşürücü ve hücrelerdeki tahrişe bağlı ağrıları azaltıcı etkisi de vardır. İdrar söktürücü etkisi de bulunan meyan kökü, midedeki ülser, gastrit gibi mide hastalıklarına fayda sağlar. Kas krampları ve eklem ağrılarını azaltmaya yardımcı olur. Hibiskus : İştah azaltıcı etkisi olan hibiskus, metabolizmayı hızlandırır, kilo vermeye yardımcı olur. Ayrıca ödem ve şişkinliği önler. C vitamini açısından zengin bir bitki olduğundan, bağışıklık sistemini güçlendirerek vücut direncini arttırır. Hibiskusun bir diğer faydası da hazımsızlığı gidermesidir. Bağırsak hareketlerini arttırır, bu nedenle kabızlık için çözüm sağlar. Regl dönemindeki ağrılara ve kramplara karşı oldukça faydalıdır. Hormonları dengeler. Antioksidanlar bakımından zengin olan hibiskus, hücre deformasyonuna, cilt yaşlanmasına ve kırışıklıklara sebep olan serbest radikallerle karşı savaşır. Siyah Havuç : Siyah havuç, yüksek miktarda A, C ve K vitaminleri ile potasyum, çinko, kalsiyum ve magnezyum gibi mineraller içeriyor.İçerdiği bu vücudumuza faydalı vitamin ve mineraller sayesinde ilk olarak bağışıklık sistemimizi güçlendiriyor, bizi hastalıklardan koruyor. Midemizin sağlığını korumamıza yardımcı olan siyah havuç, özellikle gastrit, ülser gibi mide asidi kaynaklı sorunların iyileşme sürecine destek oluyor. C Vitamini (askorbik asit) : C Vitamini (askorbik asit), bağ dokularını bir arada tutar. Hücre rejenerasyonu üzerinde birinci seviyede etkilidir. İmmün sistemi güçlendirir.Dolaşım sistemi bozukluklarının önlemesinde yardımcıdır. Kalp sağlığı üzerinde yapıcı etkileri vardır. Kan hücrelerinin yenilenmesine yardımcı olur. Deri hücrelerinin sağlığı üzerinde etkilidir. Kanser türlerinin bazılarında olumlu etkileri söz konusudur. Askorbik asit, gıda endüstrisinde yaygın biçimde kullanılır. Bir çok gıda ürününde yer alan bu vitaminin belli seviyelerde olması gereklidir. Süzme çiçek balı : Doğal bir şeker olan süzme çiçek balı, yiyeceklere ve içeceklere eklendiğinde işlem görmüş şeker gibi kandaki şeker oranını arttırmaz. Bal, düzenli tüketildiğinde vücudun zararlı hücrelerden arınmasını sağlayarak kansere zemin hazırlayan sağlık sorunlarını ortadan kaldırır. Doğal bir şeker olan süzme çiçek balı, yiyeceklere ve içeceklere eklendiğinde işlem görmüş şeker gibi kandaki şeker oranını arttırmaz. Bal, düzenli tüketildiğinde vücudun zararlı hücrelerden arınmasını sağlayarak kansere zemin hazırlayan sağlık sorunlarını ortadan kaldırır. İçindekiler kısmında ismi geçen ürünlerin faydaları sizinde internette araştırma yapıp göreceğiniz gibi yukarıdaki gibi bilgilerle karşılaşacaksınız. Dikkatinizi çektiyse Pancar şekerini yazmadım. Nişasta bazlı şeker yani glukoz-fruktoz şurubu insan sağlığını olumsuz yönde etkiliyor, bu demek değildir ki, pancar şekerini bilinçsiz ve kontrolsüz bir şekilde tüketeceğiz. Şimdi sen bu ürün bana fayda veriyor diye başına dikip gün içinde bardak bardak içersen, bu sefer her şeyde olduğu fazlası zarar azı karar düsturu gereği faydalı bir ürünü zarara çevirirsin. Yani pancar şekeri elbette nişasta bazlı şekerden yani glukoz-fruztoz'dan çok çok daha iyidir, ürünlerde şeker kullanılacaksa mutlaka pancar şekeri kullanılmalıdır, ama kullanırken de tüketicinin kullanım alışkanlıkları ve sağlığı üzerine fayda ve zararı mutlaka göz önüne alınmalıdır. Torku No On'da eleştireceğim noktalardan birisi de bu olacak, her sağlıklı insan günlük şeker ve tuz tüketimini kontrol altına almalı ve firmalar da artık bunu desteklemeli. Mesela güzel bir önerimiz olacak Torku'ya, gel sen 2 tane ürün çıkar, bu ürünlerden birinin içindeki pancar şekeri oranını %75 azalt, azalttığın kısmı bitkisel ve doğal olan stevia ile tatlandır, ikinci ürününde ise hiç pancar şekeri kullanma, tad kısmında eksik olan kısmı yine kimyasal olmayan bitkisel kökenli stevia ile tadlandır. Bu şekilde fazla şeker tüketiminin önüne geçmiş oluruz. Torku No On ürününde ikinci eleştireceğim kısım ise ismi olacak, No On nedir ya, bu topraklardan faydalı bir ürün çıkartıyorsun, ismini türkçe kökenli ama İngilizce telafuzu , fonetiği uygun bir marka yapaydın bari. Marka ismi fonetiği zayıf kalmış. Bu eleştirdiğim iki kısımda düzelmiş olsaydı, dört dörtlük ürün aslında. Bu ülkede bu topraklarda insana faydalı ürünler çıktıkça onu desteklemek bizlere aittir, zararı gördüğümüzde ise eleştirir ve yüz çeviririz. Bu felsefemiz markadan bağımsızdır, faydayı yurtdışı kökenli bir firma yapsa bu sefer bu firmanın ürününü göz önüne getiririz. Torku firmasını bu ürününden dolayı tebrik ediyoruz, uzun yıllardır böylesi güzel faydalı ve lezzetli bir içecek içmemiştim. Şeker oranını da sağlık açısından azaltırsa daha rahat içeriz, yoksa diğer marka kolalardan şeker oranı daha düşük. Ayrıca kızkardeşim fanatik bir kola içicisi olduğu halde, bu ürünü tattıktan sonra ve içindekileri görünce, asla diğerini içmem artık dedi, hem aynı tad ve daha lezzetli hemde faydalı, neden hiçbir faydası olmayan şekerli ve gazlı su içeyim ki diyerek o da farkına vardı bir şeylerin. Sözün özü mutlaka alıp deneyin o zaman ne demek istediğimi anlayacaksınız. Valla bu marka bana sponsor olsa böyle yazı yazamazdım. Sırf faydalı ve güzel şeylerin sayısı arttırsın ve sanayii bu yönde ilerlesin diye hiç bir menfaat gözetmeden sadece faydalı olanı alkışlarken , zararlı olanı eleştirerek yaptım bu yorumları. Sizinde denemenizi ve yorumlarda görüşlerinizi gerçekten duymak isterim. Galiba görünen o ki , Torku bu konseptini sabırla ve reklam ile devam ettirirse oyunun kuralları değişebilir. Bazen bir domino taşı tüm taşların kaderini belirleyebilir. Önemli olan ne kadar küçük yada büyük olmanız değildir, önemli olan ne zaman nerede durduğunuzdur. Hepinize sağlıklı günler ve bol farkındalıklı güler dilerim. Unutmayın yediğiniz ve içtiğiniz her şey kaderinizi etkiler.
Jules Verne Kimdir?

Jules Verne ya da tam adıyla Jules Gabriel Verne, 8 Şubat 1828 tarihinde Batı Fransa’nın Nantes şehrinde dünyaya gelmiştir. Yazarın doğduğu Nantes şehri, yazılarında da oldukça önemli bir yere ve büyük bir etkiye sahiptir. Fransa’nın önemli şehirlerinden biri olan Nantes, 19. yüzyılda gemi yapımcılarına ve tüccarlara hizmet sunan, yoğunluğunun ve kalabalığın eksik olmadığı bir liman şehridir ve Jules Verne’in ailesi de Loire Nehri’nin bir kolundaki yapay bir ada olan Feydeau’da yaşamıştır. Çocukluğu gemileri seyrederek, onlara tırmanmayı hayal ederek geçen Verne’in bu anıları ve hayalleri, yazdığı kitaplarda büyük bir yol gösterici ve ilham kaynağı olmuştur.

Gençlik zamanlarından itibaren yazmaya yönelik tutkusu peşini bırakmayan Jules Verne’in babası onun da kendi izinden ilerlemesini ve hukuk eğitimi almasını istiyordu. Verne’i Paris’te hukuk okumaya ikna eden babası sayesinde yazar, 1851 yılında hukuk fakültesinden mezun oldu. Ancak bu mezuniyeti, onun için hiçbir anlam ifade etmez ya da başka bir deyişle hukuk yolundan ilerlemez. Babasının hukuk alanında çalışması için ortaya koyduğu çabalarına rağmen Jules Verne, hayatını yazarak sürdürmeye karar verir.

Hayatın sunduğu bu uzun ve karmaşık yolculuk, aslında Jules Verne için hep kilometre taşı görevi bir başka deyişle ilham kaynağı olan ve dersler veren bir yapı olmuştur. Verne’in Paris’te geçirdiği günleri şehrin siyasi istikrarsızlık dönemine denk gelmektedir. 1848 Fransız Devrimi’ne tanık olan Jules Verne, Fransa’da İkinci Cumhuriyet’in sona ermesine yol açan olayları oldukça yakından takip etmiştir. Siyasi karışıklıklardan uzak durmayı başaran, Verne’in yazacağı kitaplarda ve yazılarda devlet çatışması olgusu kendisini fazlasıyla belli edecektir. Örneğin yazarın 1864 yılında yazdığı “Chatelaine Sayısı: Fransız Devriminin Hikâyesi” isimli novellası, sıradan ve soylu Fransızların mücadelelerini konu edinmektedir.

Voyages Extraordinaires

Günümüzde Jules Verne’in kitaplarını okumak oldukça kolaydır fakat bir zamanlar insanlar onun hikâyeleri için bir sonraki bölümü beklemek zorundaydı. Çünkü yazar, 1860’lı yılların başında köklü bir yayıncı ve dergi editörü olan Pierre-Jules Hetzel ile tanışmış ve romanlarını Hetzel’in dergisinde bölüm yayımlamaya başlamıştır. İlk romanı Balonla Beş Hafta, ardından Denizler Altında 20.000 Fersah gibi birçok eseri kitaplaştırılmadan önce bölümler halinde dergide yayımlanmıştır.

1863 ve 1905 yılları arasında Voyages Extraordinaires adlı bu dizi dâhilinde seyahat, macera, bilim, tarih ve teknoloji temalarında tam 54 roman yayımlayan Jules Verne; yaşamı boyunca, bir kısmı da onun ölümünden sonra yayımlanacak, 65 roman yazmıştır.


Yazının Orjinali Kar Amacı Gütmeyen Sitemizi Desteklemek İçin TIKLAYINZ..


İlginizi çekebilecek Konu Başlıkları :


Çanakkale türküsü sözleri
İncir yaprağının faydaları
Sandalos sakızı nedir
Dut yaprağının faydaları
Lilyum çiçeği
Etekleri zil çalmak
Özellikle okuyan çocukları olan ebeveynlerin sömestrde-ara tatilde planladıkları kış tatillerinde yapılacak pek çok aktivite mevcuttur. Kayak yapmaktan karda yürüyüş yapmaya kadar çok çeşitli olan bu aktivitelerin pek çoğu kayak merkezlerinde misafirlerini beklemektedir. Kayak yapmak sevmeyen ya da korkan insanlar için de pek çok aktiviteler mevcuttur. “Kış Seyahatlerini Çekici Hale Getiren Aktiviteler” başlıklı bu yazımızda kış tatilinde yapılabilecek aktiviteleri mercek altına aldık.

Kar Ayakkabısı İle Yürüyüş
Güzel bir kış tatili için yapabileceğiniz aktivitelerden biri olan kar ayakkabısı ile yürüyüş için çok fazla efor sarf etmenize gerek yok . Tek başına kafa dinleyebileceğiniz ya da grup olarak yürüyüş yaparak eğlenebileceğiniz bu aktivitede ihtiyacınız olan tek şey; bir çift kar ayakkabısı olabilir. İlk başta biraz zor gibi görünse de biraz egzersiz ve alıştırma yaptıktan sonra kar ayakkabılarıyla yürümek oldukça kolay bir aktivite olarak gelmeye başlayacaktır. Karla kaplı dağların ve tepelerin sunduğu güzel manzaraların eşliğinde çok güzel bir yürüyüş ve kar tatili yapabilir ve temiz havanın keyfini çıkarabilirsiniz.


Yazının Orjinali Kar Amacı Gütmeyen Sitemizi Desteklemek İçin TIKLAYINZ..
Türk toplumlarının ilk inanışı olarak da görülen Şamanizm’in tarihi, İlk Çağlar’a kadar dayanır. Hindistan’da kullanılan yerel dillerden biri olan Palice’de “ruhlardan esinlenen kişi” anlamına gelen “samana” kelimesinden türetildiğine inanılan Şamanizm, bir din olmanın ötesinde kültürü yaşatan bir miras olarak görülür. Anaerkil dönemden beri varlığını sürdürdüğüne inanılan Şamanizm hakkında işte detaylar…

Şamanizm Nedir?

Farklı uygarlıklar tarafından benimsendiği için ortak bir uygulanma stili olmasa da Şamanizm’in tüm uygarlıklarda ortak bir felsefesi olduğunu söylemek mümkün. Bu felsefe doğrultusunda Şamanizm; ata ruhlarla iletişime geçen, ruhlar arasında bir elçi görevi gören ve ruhlara yol göstericiliğiyle iyileştiren bir görüşü benimser. Bu inanışta dünya üçe ayrılır: gök, yer ve yer altı. Göktanrı inanışını benimseyen bu inançta ruhlar da iyi ve kötü olmak üzere ikiye ayrılır. İyi ruhlarla iletişim sağlanırken; kötü ruhlardan korunur. Şaman inancına mensup kişiler, Şamanist olarak adlandırılır. Şamanistler’in başındaki kişiyse Şaman’dır. Tüm insanlar Şamanist olabilir ancak Şaman olmak için belli özelliklere doğuştan sahip olmak gerekir. Doğaüstü varlıkları görmek, sinirli olmak ve sürekli yalnız kalmak bu özelliklerden bazılarıdır. Şaman’ın rehberliğinde yapılan ayinlere Şamanistler’in katılımı sağlanarak ruhlarını geliştirmeleri sağlanır. Bunun yanı sıra Şamanizm’e değer katan inanışlardan biri de Şamanlar’n hayvana dönüşebilme yeteneğidir.


Yazının Orjinali Kar Amacı Gütmeyen Sitemizi Desteklemek İçin TIKLAYINZ..


İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KONU BAŞLIKLARI :
Granül kahve nedir
Koca yemiş
Parmakta dolama
Göbek düşmesi belirtileri
Son yıllarda popülerliği giderek artan yeşil çay, Japon kültüründe yüzyıllardır kendisine yer bulan bir bitki çayıdır. Japon kültüründe yeşil çay, bütün hastalıklara deva olarak görülmektedir. Sağlığa olumlu etkiler, kilo vermeye yardımcı olması, vücuttan ödem atılması, sakinleştirici özelliği ile her geçen gün daha büyük bir tüketici tarafından tüketilmektedir.

Yeşil Çay Nedir?
Yeşil çay, Camellia Sinensis yapraklarından üretilen bir bitki çayıdır. Siyah çay gibi fermante edilmediği-oksidasyon işleminden geçirilmediği için açık yeşil rengini korumaktadır. İlk kez Çin’de üretilen ve Japon kültüründe önemli yere sahip olan bu bitki çayı, halk arasında yağ yakıcı ya da ödem atıcı olarak bilinmektedir. Son günlerde büyük bir üne kavuşan matcha çayı, yeşil çayoın öğütülmesi ile elde edilmektedir.



Yazının Orjinali Kar Amacı Gütmeyen Sitemizi Desteklemek İçin TIKLAYINZ..



İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KONU BAŞLIKLARI :
Tek başına yapılabilecek aktiviteler
Umami nedir
Kamp sandalyesi migros
Kan vermenin faydaları
Türkiye’deki küçük kuşlar arasında yer alan çitkuşu, yuvarlak gövdesi ve kısa kalkık kuyruğu ile dikkat çeker. Koyu kestane rengi tüylerinde enine doğru koyu renk çizgiler vardır. Alt kısımları ise daha açık renkte ve gri çizgilidir. Yaklaşık 9,5 santim boyunda ve 9,1 gram ağırlığındadır. Ayrıca ormanlar, parklar ve bahçeler olmak üzere pek çok yerde yaşar. Diğer yandan ülkemizde ise Doğu ve Güneydoğu Anadolu hariç her bölgede görülebilir.

Sürmeli çalıkuşları yaklaşık olarak 9-10 santim boyundadır ve 5,6 gram ağırlığındadır. Vücutlarının üst kısımları yeşil, alt kısımları beyaz, kanatları ise koyu renktedir. Ayrıca kanatlarının üzerinde iki adet beyaz bant vardır. Diğer yandan sürmeli çalıkuşlarını, çalıkuşlarından ayıran en önemli özellik gözlerinin üzerindeki beyaz çizgidir. Sürmeli çalıkuşları günde yaklaşık olarak kendi ağırlıkları kadar beslenmelidir. Ayrıca büyük soğuklarda ve göç sırasında bunun iki katı kadar beslenmeleri gerekir. Sürmeli çalıkuşları Avrupa ve Kuzey Afrika’da yaşarlar. Ülkemizde ise Trakya, Marmara, Ege, Akdeniz, İç Anadolu ve Karadeniz bölgelerinde yaşamını sürdürürler.


Yazının Orjinali Kar Amacı Gütmeyen Sitemizi Desteklemek İçin TIKLAYINZ..


İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KONU BAŞLIKLARI :
Kurdeşene ne iyi gelir
Kırkkilit otu faydaları
Sapyoseksüel ne demek
Ruşur taşı nedir
Makam: Hicaz Bestekar: Lemi Atlı Sanatçı: Perihan Altındağ Güftekar: - Usül: Curcuna Sine-i Suzanıma Ahım Yeter Lemi Bey Büyük Zaferden sonra İzmir’de Deniz Ticaret Müdürlüğünde işe başlamıştır. O tarihlerde İzmir Sanat çevresi de bayağı hareketli imiş. Dr. Şükrü Şenozan, Rakım Elkutlu gibi zamanın birçok üstadı da İzmir de bulunuyormuş o zamanlar. Bunlarla birlikte kalabalık bir sanatsever gurup hemen her akşam bir evde toplanır, bir taraftan kendi elleri ile hazırladıkları çilingir sofralarında, terbiye ve nezaket kuralları içinde içerlerken, diğer yandan saz ve söz âlemleri yaparlar, gecelerin geç saatlere kadar bu toplantılar sürermiş. Bunun neticesi olarak da Lemi Bey sabah erken uyanamaz ve çoğu zaman işe geç gelirmiş. Lem’i Bey’in amiri de bu toplantılara katılma arzusu duymuş, pek çok defalar isteğini dile getirmişse de, Lemi Bey ve arkadaşları tarafından nazik bir tavırla reddedilmiş. Üstat bu guruba uygun olmadığı düşünülmekteymiş. Nitekim guruba dâhil olamamasının verdiği hiddetle hemen her sabah işe geç gelen üstada kin bağlamış. Yine bir sabah Lem’i Bey işe geç gelir. Masasına tam oturacağı sırada bir yazı gözüne çarpar. Bu Daire Amirinin yazılı ve imzalı bir talimatıdır. Talimat aynen şöyledir: “Lemi Bey her sabah İzmir’in çöplerini açık denize dökecek olan çöp mavnalarına binecek ve çöplerin tespit edilen mahalde denize dökülmesine nezaret edecektir.” Üstat emri okur. Musiki çevresinde değerli bir insan olduğu kadar, terbiye ve nezaket kurallarını da içine sindirmiş bir kimse olduğundan, derhal yerinden kalkar, harekete hazır çöp mavnalarından birine atlar ve denize açılır. Bir yandan bu sıcak, diğer yandan çöplerden çıkan dayanılmaz pis kokular üstadı perişan eder. Yanında daima bulundurduğu kâğıdını, kalemini alır, bu haleti ruhiye içinde, çektiği üzüntü ve sıkıntıları dile getiren “Sine-i suzanıma ahım yeter” sözleriyle başlayan dörtlüğü meydana getirir. Sine-i suzanıma, ahım yeter Pek perişan oldum, Allahım yeter Ye’sime feryâdı can gahım yeter Pek perişan oldum, Allahım yeter Yanan kalbime ettiğim ah yeter. Allahım, çok perişanım, artık yeter. Üzüntüme canevimden gelen feryadım yeter. Allahım, çok perişanım, artık yeter. Bu dörtlük daha sonra Hicaz Makamında ve Curcuna usulünde bir şarkı olur. Ertesi gün durum İzmir Valisi bulunan Kazım Dirik Paşa’nın kulağına gider. Paşa bu olaya çok üzülür. Böyle büyük bir besteci, aynı zamanda kibar, nazik ve terbiyeli bir insana yapılan bu haksızlık ve yersiz davranışa tahammül edemez. Hemen Deniz Ticaret Müdürlüğüne gelir. Lemi Bey aldığı emir üzerine o sabahki görevini yerine getirmek için mavnalardan birine binmek üzeredir. Paşa'nın Lemi Bey’e gösterdiği sevgi ve saygıyı gören Müdür telaşa kapılır, şaşkına döner, utanır. Nihayet yaptığı hatayı sür'atle düzeltme yoluna gider. O da Üstada Paşa'nın gösterdiği sevgi ve saygıyı aynen göstermek suretiyle yaptığı büyük ayıbını örtme yolunda çaba sarf eder. Lemi Atlı eski görevine döner. Yaratılış itibariyle son derece terbiyeli, mültefit, nazik, alçak gönüllü bir kimse olan Lemi bey, kendine "Üstadım" diyenlere, büyük bir mahcubiyetle üstat olmadığını, musikide amatör bir kimse olduğunu söylermiş. Başından dört evlilik geçen ve bu evliliklerden çocuğu olmayan Lemi Atlı, yaşamış olduğu duyguları şarkılarına da yansıtmıştır. Yakın dostu Kemal Niyazi Seyhun'la dolaşır, Çamlıca'ya gider, Setbaşı gazinosunda fasıl dinler, orada bulunduğunu hisseden gazino sanatkârları fasla çeki düzen verir ve dikkatli ....


Yazının Orjinali Kar Amacı Gütmeyen Sitemizi Desteklemek İçin TIKLAYINZ..
Tarçının kokusu hepimizi cezbeder, en sevdiğimiz tatlının üzerine koyduğumuzda, fırında pişen tarçınlı kurabiyenin kokusu tüm eve yayıldığında, ya da kışın içtiğiniz salebin üzerine biraz eklediğinizde mutfakta kullandığımız en çok baharatlardan biridir tarçın. Mutfağınızı sıcak kokularla doldurur ve pek çok yemeğe muhteşem bir lezzet katar. Ve muhtemelen tarçını en sevdiğiniz yiyeceklere lezzet katmakla biliyor olsanız da bu baharatın tıbbi özellikleri için yüzyıllardır kullanıldığını ve tarçının sağlığa sayısız faydası olduğunu fark etmemiş olabilirsiniz. Bu yaygın ev baharatı, bir zamanlar Eski Mısırlılar tarafından Tanrılara bir hediye olarak sunuldu. Sadece lezzeti ve koruyucu güçleri için değil, aynı zamanda tıbbi amaçları için de ödüllendirildi. Son araştırmalar bunun nedenini ortaya çıkardı. Tarçın iltihabı azaltmaya, kan şekeri seviyelerini dengelemeye, ruh hali ve enerji dalgalanmalarına yardımcı olur. HDL'yi veya iyi kolesterolü artırırken LDL veya kötü kolesterolü düşürür ve beyinde tau proteini oluşumunu durdurma yeteneği nedeniyle Alzheimer denemelerinde bile çalışılmıştır. İşte yediklerinize ve içtiklerinize tarçın eklemenize neden olacak faydaları…


Yazının Orjinali Kar Amacı Gütmeyen Sitemizi Desteklemek İçin TIKLAYINZ..
Ne tuhaf, insan hırsla kaybetmek için kazanıyor ; Ama Kazanmak için kaybetmeyi göze alamıyor ? O zaman ; kazanmak için neyi kaybetmeyi göze alacağımızı iyi bilmeliyiz. Kaybetmeyi öğreneceğiz, hepimiz. Hem de severek, isteyerek veya istemeyerek, arzulayarak, biriktirerek, üstüne titreyerek, vazgeçemeyerek, kaybetmeyi öğreneceğiz.

Dünya doğallığını kaybetti, dostluk ihanet ile arkadaş oldu, çocuklar büyümeden yaşlandı, tüm doğal güzelliklerin yüzü soldu, hepsi bizim kazanma hırsı yüzümüzden. Kazanmak için sattık her şeyin ruhunu o çok aldatıcıya.

Bir düşünün; tüm kazancınızı harcamak veya kaybetmek için biriktiriyorsunuz. Delicesine çalışıp, tatil günlerinde tüm çalışmanızı delicesine tüketmekten başka bir şey değil bu kısır döngü. Aslında ironi burada değil, kaybederken ve harcarken, bir illüzyon gibi kazandığımızı zannediyoruz. İşte bu yanılgı ile başlıyor tüm ruhların sonsuz susuzluğu. Kazanmak adına kaybediyor kendini, insanlığını, şerefini, haysiyetini. Hâlbuki ki yaşamak adına en çok biriktirmemiz gereken değerlerdi bunlar.

Varlığınızın kendisi bizzat bedeldir, en büyük sermaye. Ben'liğinin değerini bilen, O'nu otuz kuruşa heva ve hevesinin boş arzularına satmaz. Ben'liğin değerini en iyi bilen mutlak Öz'ünüzdür. Ben'lik sevgi ve gönül pazarında harcayabileceğiniz kıymetli bir akçedir. Neyi satın alırsınız bunun karşılığında, biraz ironi olacak ama, karşılıksız, özgecil sevmeyi, ihsan etmeyi, mesela bir çiçek ile dostluğu kazanırsın, bir kedinin bakışında bulursun kendini, güneşin sıcaklığında bulursun ayrım yapmadan kucaklamayı. Kazanmak için kaybetmeyi öğrenecek insan. Kaybederek kazanacaksın, düşerek kalkacaksın, ağlayarak güleceksin, terk ederek kavuşacaksın. Kaybetmeden kazanılmaz. Sevdiğinin yanına ben ben diye gitmez insan olan.


Ben'lik içi boş bir küptür, her şeyin kalbine sunulacak olan. Sen O küpün içine doldurduğun şeyler kadar değerlisin. Biz bu dünyadan göçtükten sonra, Ben'lik küpümüz kırılınca ortalığa saçılır öz hazinemiz. O gün ahvalimiz öylesine meydana çıkarılır ki hiçbir şeyiniz gizli kalmaz. Ve bizi güzel yâd eder can içinde canlar. Kaybetmeyi öğreneceğiz, hepimiz. Hem de severek, isteyerek veya istemeyerek, arzulayarak, biriktirerek, üstüne titreyerek, vazgeçmeyerek, kaybetmeyi öğreneceğiz.

İnsan hırsla kaybetmek için kazanıyor ; Bu hırs şan ve şeref için verilen anlamsız bir savaştır. Dostuna yenildiğin zaman O'nun gönlünü kazanırsın. İnsan kaybettiği şan ve şeref'i ancak Dost'un gönlünde bulabilir. Ama kazanmak için Ben'liğini O'nda kaybetmeyi göze alabiliyor musun ? Her kim şan ve şeref istiyorsa bilsin ki, şan ve şeref bütünüyle etrafta gördüğünüz her şeye aittir (sadece kendimizde değil). Güzel sözler ancak gönüllerin sahibine yükselir. İyi niyetle olan tüm davranışları da güzel sözler yükseltir.

Yazının Orjinali Kar Amacı Gütmeyen Sitemizi Desteklemek İçin TIKLAYINZ..



İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KONU BAŞLIKLARI :
Tavşana tuvalet eğitimi
İç bacak eritme
Safranın faydaları
Lotus çiçeği anlamı
Hakkında
Konum: İstanbul
İlgi Alanları: Doğal Yaşam, Sağlık, Kültür, Moda, Tarih
Forum İmzası:
Doğala, Kendine, Özüne Dön
Seni sen yapan değerlere dönüş hareketi
Doğala Doğru - Tıklayınız
Hakkımda:
Doğala Doğru Seni sen yapan değerlere bir dönüş hareketidir. Doğala, kendine, özüne dön sloganı ile bize unuttuğumuz değerleri tekrardan hatırlatan hepimizin ortak noktasıdır Doğala Doğru.

Hayat eve dönüşten ibarettir diye bir söz duymuştum bir filmde, insan olması gerken yeri özler. Hepimiz yan yana olsak da, sanki her şey bizden çok uzaktaymış gibi yaşıyoruz. Sosyal medya ile bu yalnızlığımızı görmezden gelmeye çalışıyoruz. İnsan her şeye çok yakın, ama kendine çok uzak. Dilimizde samimi olmayan, içi boş kelimeler, ağzımızda doğallığı taklit eden bize düşman besinler, tarihimiz unutturulmuş önünü göremeyen bir köre dönüşmüşüz, şifayı doğanın kucağında arayacağımıza, kimyasal formüllerin gönüllü intiharında aramışız. Unuttuğumuzu hatırlamalıyız tekrardan dostlar, tüketim ve bencillik zincirlerimizden kurtulmalıyız.

Tüketim temelli bir çağın içinde yaşıyoruz. Kendimiz dahil her şeyi tüketiyoruz. Doğadan ve çevremizden açgözlü ve egoist bir şekilde vermeden sadece almak istiyoruz. Bir şaman öğretisi şöyle der : “Doğada hiçbir şey kendisi için yaşamaz,nehirler kendi suyunu içemez,güneş kendisi için ısıtmaz,” Eğer tabiat sana bir tohum verirse ve sen de aldığından fazla tohumu toprağa ekersen ve bunu minnetinin teşekkürünün ifadesi olarak görürsen, hayal bile edemeyeceğin bir bereket içinde bulursun o zaman kendini. Özetle insan aldığından çok vermeli, konuştuğundan çok sükut etmeli, kızdığından çok sevmeli, kendini düşündüğünden çok çevresi ile bir olduğu bizi düşünmeli.

Gelin hep beraber Doğala Doğru bir yolculuğa çıkalım, unuttuklarımızı hatırlayalım, birbirimize ve doğaya sımsıkı sarılalım. Unutmayın ne kadar destekler ve sahip çıkarsanız bu harekete, dünya işte o zaman daha yaşanabilir bir yer olur. Bu dijital dünyada faydalı içeriklerin yayılmasına vesile olarak emin olun Doğala Doğru yolculukta ilk adımınızı atacaksınız bile. Şimdi sizi www.dogaladogru.com ‘a bekliyoruz.
Temel Bilgiler ve İstatistikler
Aktiflik: Şu anda DH'de değil
Son Giriş: geçen yıl
Son Mesaj Zamanı: 2 yıl
Mesaj Sayısı: 28
Gerçek Toplam Mesaj Sayısı: 76
İkinci El Bölümü Mesajları: 0
Konularının görüntülenme sayısı: 14.115 (Bu ay: 557)
Toplam aldığı artı oy sayısı: 6 (Bu hafta: 0)
En çok mesaj yazdığı forum bölümü: Konu Dışı / Off Topic
Mesajları
İkinci El Referansları
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.